Geri git   A-Z ye Herkonu > Genel Konular

Cevapla
 
Seçenekler Stil
 
 
Alt 24.09.07, 08:26   #1
Scorpio
Banned
 
Üyelik tarihi: Aug 2004
Mesajlar: 1.729
Tesekkür etmis: 94
Tesekkür almis 584 -> 276 Konu
Standart

eline sağlık
Offline   Alıntı ile Cevapla
 Hayat
Alt 24.09.07, 09:27   #2
sudenur
Herkonu.com Fanatik
 
sudenur - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Oct 2006
Mesajlar: 114
Tesekkür etmis: 58
Tesekkür almis 66 -> 35 Konu
Standart Hayat

HAYAT...
Bir zamanlar 1 oğlu ve 1 eşeği olan fakir bir karı-koca varmış. İmkanlarını daha iyiye götürmek ve dünyayı tanımak için şehir -şehir dolaşmaya karar vermişler ve küçük oğullarını eşeklerinin sırtına bindirip yola koyulmuşlar.
İlk geldikleri köyde insanların arkalarından

'' Şu terbiyesiz çocuğa da bakın! Kendisi eşeğin sırtında rahatça yolculuk ederken, zavallı anne ve babası kan ter içinde yürüyorlar!''

dediklerini duymuşlar.
Baba eşine dönmüş ve '' biricik oğlumuzun terbiyesizlikle suçlanmasına izin veremeyiz, en yaşlı ben olduğuma göre eşeğe ben bineyim siz ana-oğul yürüyün'' demiş. Ve böylece giderken başka bir köye gelmişler.
2. Köyde ilerlerken insanların :

''Şu ahlaksız adama da bakın, kendisi eşeğin sırtında seyahat ederken zavallı oğlu ve karısı yürümek zorunda kalmış! ''

dediklerini duymuşlar. Ahlaksız biri olmayı kendine yakıştırmak istemeyen baba karısını eşeğin
sırtına bindirmiş ve baba-oğul yanlarında yürürken 3. köye gelmişler!
3. Köyde insanların arkalarından :

''Zavallı yaşlı adam, hem bütün gün eşek gibi çalışıyor kendisini prenses sanan karısı da hem kocasının hem de ufacık oğlunun yanında yürümesine aldırmıyor. Herhalde çocuk da üvey evlattır ''

dediklerini duymuşlar. Bunun üzerine tüm
aile eşeğin üstüne binmişler ve 4.köye ulaşmışlar.
4.Köyde insanların:

''Şu canavar insanlara da bakın! Zavallı eşeğin belini
kıracaklar ''

dediklerini duymuşlar. Eşekten inip üçü de ******ın yanında yürüyerek 5. köye varmışlar.
Bu kez duyduklarına inanamamışlar :
Köylüler gülerek :

''Şu üç salağa bakın, kendilerini taşıyacak bir eşekleri olduğu halde yürüyerek yolculuk yapıyorlar ''!!!

SONUÇ :

GENELLİKLE İNSANLAR ELEŞTİRMEK İÇİN HER ZAMAN BİR EKSİĞİNİ BULACAKTIR VE KİMSE SENİ OLDUĞUN GİBİ KABUL ETMEYECEKTİR. ONUN İÇİN DOĞRU BİLDİĞİN ŞEKİLDE YAŞA. HAYAT ÖN PROVASI YAPILMAMIŞ BİR TİYATRO GÖSTERİSİDİR.
BU ALKIŞI OLMAYAN TİYATRONUN PERDESİ KAPANMADAN ; GÜL, ŞARKI SÖYLE, DANS ET VE AŞIK OL....

HAYATININ HER ANINI DEĞERLENDİR.

Charlie Chaplin
Offline   Alıntı ile Cevapla
 Inanilmaz Ama Gerçek... Bir Solukta Okuyacaksiniz...
Alt 24.09.07, 09:55   #3
sudenur
Herkonu.com Fanatik
 
sudenur - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Oct 2006
Mesajlar: 114
Tesekkür etmis: 58
Tesekkür almis 66 -> 35 Konu
Standart Inanilmaz Ama Gerçek... Bir Solukta Okuyacaksiniz...

Okulun ilk gününde 5. sınıfın önünde dururken, öğretmen çocuklara bir yalan söyledi. Çoğu öğretmen gibi, öğrencilerine baktı ve hepsini aynı derecede sevdiğini söyledi. Ancak bu imkânsızdı, çünkü ön sırada oturduğu yerde bir yana kaykılmış ismi Mustafa Yılmaz olan bir erkek çocuk vardı. Bayan Mediha bir yıl önce Mustafa yı izlemişti ve diğer çocuklarla iyi oynamadığını, elbiselerinin kirli olduğunu ve sürekli olarak kirli dolaştığını gözlemişti. İlave olarak Mustafa tatsız olabiliyordu. Bu öyle bir noktaya geldi ki, Bayan Mediha onun kâğıtlarını büyük bir kırmızı kalemle işaretlemekten, kalın çarpılar (x ) yapmaktan ve kâğıdın üstüne büyük? F? (en düşük derece) koymaktan zevk alır oldu.

Bayan Mediha nın okulunda, her çocuğun geçmiş kayıtlarını incelemesi gerekiyordu ve Mustafa nın kayıtlarını en sona bıraktı. Ancak, onun hayatını gözden geçirdiğinde, bir sürpriz ile karşılaştı.

Mustafa nın birinci sınıf öğretmeni şöyle yazmıştı:

Mustafa gülmeye hazır parlak bir çocuk. Ödevlerini derli toplu ve temiz yapıyor ve çok terbiyeli. Onun etrafta olması çok eğlenceli?

İkinci sınıf öğretmeni şöyle yazmıştı:

Mustafa mükemmel bir öğrenci, sınıf arkadaşları tarafından çok seviliyor, ama annesinin ölümcül bir hastalığı olduğu için sıkıntı içinde ve evde ki yaşamı mücadele içinde geçiyor.?

Üçüncü sınıf öğretmeni şöyle yazmıştı:

Mustafa nın annesinin ölümü onun için çok zor oldu. Mustafa elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyor, ama babası ona ilgi göstermiyor ve eğer bazı adımlar atılmazsa evde ki yaşamı yakında onu etkileyecek.

Mustafa nın dördüncü sınıf öğretmeni şöyle yazmıştı:

"Mustafa içine kapanık ve okulda derslere çok fazla ilgi göstermiyor. Çok
fazla arkadaşı yok ve bazen sınıfta uyuyor.

Bunları okuyunca, Bayan Mediha problemi kavradı ve kendinden utandı.

Öğrencileri ona güzel kurdelelerle ve parlak kâğıtlara sarılmış hediyeleri
getirdiğinde bile çok kötü hissediyordu. Mustafa nın hediyesini alıncaya
kadar bu böyle devam etti.


Mustafa nın hediyesi bir marketten aldığı kalın, kahverengi ambalaj kâğıdı
ile beceriksizce sarılmıştı.

Bayan Mediha onu diğer hediyelerin ortasında açmaktan acı duydu. Bayan Mediha pakette taşlarından bazıları düşmüş yapma elmas taşlı bir bilezik ve çeyreği dolu olan bir parfüm şişesini çıkarınca çocuklardan bazıları gülmeye başladı. Ama o bileziğin ne kadar güzel olduğunu haykırdığında çocukların gülmesi kesildi. Bileziği taktı ve parfümü bileklerine sürdü. Mustafa, o gün okuldan sonra öğretmenine şunu söylemek için kaldı.

Öğretmenim bugün aynı annem gibi kokuyordunuz.

Çocuklar gittikten sonra, Bayan Mediha en az bir saat ağladı. O günden
sonra, okuma, yazma ve aritmetik öğretmeyi bıraktı. Bunun yerine, çocukları
eğitmeye başladı. Bayan Mediha, Mustafa ya özel ilgi gösterdi. Onunla çalışırken, zihni canlanmaya başlıyor görünüyordu. Onu daha fazla teşvik
ettikçe, daha hızlı karşılık veriyordu. Yılın sonuna kadar Mustafa sınıfta
ki en zeki çocuklardan biri oldu ve tüm çocukları aynı derecede sevdiğini
söylemesine rağmen, Mustafa onun gözdelerinden biri idi.

Bir sene sonra, Bayan Mediha kapısının altında Mustafa dan bir not buldu,
ona hala tüm yaşamında sahip olduğu en iyi öğretmen olduğunu söylüyordu.

Altı yıl sonra Mustafa dan bir not daha aldı. Liseyi bitirdiğini, sınıfında
üçüncü olduğunu ve onun hala hayatındaki en iyi öğretmen olduğunu yazmıştı.

Bundan dört yıl sonra, bazı zamanlar zor geçmesine rağmen okulda kaldığını,
sebatla çalışmaya devam ettiğini ve yakında kolejden en yüksek derece ile
mezun olacağını yazan başka bir mektup aldı. Yine Bayan Mediha nın tüm
yaşamında ki en iyi ve ne favori öğretmen olduğunu yazmıştı. Sonra dört yıl
daha geçti ve başka bir mektup geldi. Bu kez fakülte diplomasını aldıktan
sonra, biraz daha ilerlemeye karar verdiğini açıklıyordu. Mektup onun hala
karşılaştığı en iyi ve en favori öğretmen olduğunu açıklıyordu. Ama simdi
ismi biraz daha uzundu.

Mektup söyle imzalanmıştı,

Prof. Dr. Mustafa Yılmaz ( Tıp Doktoru)


Öykü burada bitmiyor.

Görüyorsunuz, ortaya çıkan başka bir mektup var.

Mustafa bir kızla tanıştığını ve onunla evleneceğini söylüyordu. Babasının
birkaç hafta önce vefat ettiğini açıklıyordu ve evlenme töreninde Bayan
Mediha nın damadın annesine ayrılan yere oturup oturamayacağını soruyordu.

Şüphesiz Bayan Mediha bunu kabul etti. Ve tahmin edin ne oldu?

Taşları düşmüş olan o bileziği takti. Dahası, Mustafa nın annesinin süründüğü parfümden sürdü.

Birbirlerini kucakladılar ve Dr. Mustafa, Bayan Mediha nın kulağına şöyle fısıldadı,

"Bana inandığınız için teşekkür ederim, öğretmenim.

Bana önemli olduğumu hissettirdiğiniz ve bir fark meydana getirebileceğimi gösterdiğiniz için çok teşekkür ederim"

Bayan Mediha, gözlerinde yaslarla fısıldadı, söyle dedi,

Mustafa, yanlış şeylere sahiptim. Bir fark meydana getirebileceğimi bana
öğreten sensin. Seninle tanışıncaya dek, nasıl öğreteceğimi bilmiyordum".

Birinin Hayatında Bir Fark Oluşturmaya Çalışın.
Offline   Alıntı ile Cevapla
Tesekkür edenler:
emel_86 (02.09.08)
 Yolumuzdaki Engeller
Alt 25.09.07, 21:36   #4
sudenur
Herkonu.com Fanatik
 
sudenur - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Oct 2006
Mesajlar: 114
Tesekkür etmis: 58
Tesekkür almis 66 -> 35 Konu
Standart Yolumuzdaki Engeller

Eski zamanlarda bir kral, saraya gelen yolun üzerine kocaman bir kaya koydurmuş, kendisi de pencereye oturmuştu.

Bakalım neler olacaktı? Ülkenin en zengin tüccarları, en güçlü kervancıları, saray görevlileri birer birer geldiler, sabahtan öğlene kadar. Hepsi kayanın etrafından dolaşıp saraya girdiler. Pek çoğu kralı yüksek sesle eleştirdi. Halkından bu kadar vergi alıyor, ama yolları temiz tutamıyordu.

Sonunda bir köylü çıkageldi. Saraya meyve ve sebze getiriyordu. Sırtındaki küfeyi yere indirdi, iki eli ile kayaya sarıldı ve ıkına sıkına itmeye başladı. Sonunda kan ter içinde kaldı ama, kayayı da yolun kenarına çekti.

Tam küfesini yeniden sırtına almak üzereydi ki, kayanın eski yerinde bir kesenin durduğunu gördü. Açtı .. Kese altın doluydu. Bir de kralın notu vardı içinde .."Bu altınlar kayayı yoldan çeken kişiye aittir" diyordu kral.
Köylü, bugün dahi pek çoğumuzun farkında olmadığı bir ders almıştı.

"Her engel, yaşam koşullarınızı daha
iyileştirecek bir fırsattır .."
__________________
Türküler söyledim sana duyuyormusun ?
Offline   Alıntı ile Cevapla
 Bilardo Topları
Alt 25.09.07, 21:39   #5
sudenur
Herkonu.com Fanatik
 
sudenur - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Oct 2006
Mesajlar: 114
Tesekkür etmis: 58
Tesekkür almis 66 -> 35 Konu
Standart Bilardo Topları

Ayrıldığımız gündü. Mutfaktaydık, buzdolabının yanında, kapısı açıktı, her şey bambaşka görünüyordu yüzüne vuran o soğuk ışıkta. "Biliyor musun," dedin. "Sen neye benziyorsun biliyor musun?" Epeydir aradığın bir şeyi bulmuş olmanın hem sevinç, hem de keder veren gizi bir an için bulandırmıştı yüzündeki tedirginliği, kırıklığı.

Sis ışığa çıkmıştı. Sonra yavaşça çevirip başını yüzüme baktın kuyuya düşmeye benzeyen derin bir korkuyla. "Neye?" dedim, yan yanayken yaşadığımız ayrılığın adını sorar gibi, "Neye?" "Bilardo toplarına." "Neden?" dedim. "Yazgını hep başkalarının ıstakalarının insafına bırakıyorsun da ondan..."

Bir uçurum gibi derinleşen sessizlik o an başlamıştı bile bizi birbirimizden uzaklaştırmaya. Beni terk etmeden önce yaptığın son konuşma oldu bu. Sonra iki arkadaşım geldi, birinin omzunda ağladım, hangisiydi şimdi hatırlamıyorum.

Sonra birlikte başka bir kente gittik, anlarsın ayrılığın ilk günlerinde o eve katlanamazdım, sonra ben başka aşklara, sonra başka evlerin duvarlarına başka takvimler astım.

Şimdi ne zaman birinden ayrılsam ıstakanın sesi patlıyor kulaklarımda Ardından bilardo topları dağılıyor dört bir yana Seni hatırlıyorum soğuk ışıkta bir daha bir daha.. bir daha
__________________
Türküler söyledim sana duyuyormusun ?
Offline   Alıntı ile Cevapla
 Küçük İnsanların Yarattığı Büyük Sorunlar...
Alt 26.09.07, 10:33   #6
sudenur
Herkonu.com Fanatik
 
sudenur - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Oct 2006
Mesajlar: 114
Tesekkür etmis: 58
Tesekkür almis 66 -> 35 Konu
Standart Küçük İnsanların Yarattığı Büyük Sorunlar...

Güney Afrika***8217;nın Cape Town şehrindeki bir hastahanede devamlı olarak gizemli ölümler oluyordu. Hemşireler haftalardır üst üste her cuma günü 311 numaralı yoğun bakım odasına yatırılan hastaları ölü bulmaktaydılar. Bu sırlı ölümlere uzun süre açıklama getirilemedi.

Herkes meselenin çözülmesi için seferber oldu:Uzmanlar odanın havasını bakteriyolojik olarak kontrol ettiler. Güney Afrikanın önde gelen bilim adamları ölenlerin aileleriyle üç hafta boyunca görüşmeler yaptılar. Hatta işin içine polis de girdi ve akla gelen her ihtimal tek tek değerlendirildi,ancak onların araştırmaları da sonuçsuz kaldı.

Ve tabii bu arada 311 numaralı odadaki hastalar sebepsiz ölmeye devam ediyordu. Son çare olarak hastaların kaldığı 311 numaralı yoğun bakım odası sürekli gözetim altına alındı ve sonunda odadaki ölümlerin nedeni ortaya çıktı.

Sonuç çok trajikomikti;cuma sabahı saat 6'da odaları temizleyen temizlikçi kadının
hastanın bağlı bulunduğu solunum cihazının fişini çekerek , kendi elektrik süpürgesinin fişini taktığı ve işini bitirdikten sonra solunum cihazının fişini tekrar yerine takıp gittiği görüldü...
__________________
__________________
Türküler söyledim sana duyuyormusun ?
Offline   Alıntı ile Cevapla
 Uzağa gitmek isteyen yüz
Alt 27.09.07, 09:03   #7
sudenur
Herkonu.com Fanatik
 
sudenur - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Oct 2006
Mesajlar: 114
Tesekkür etmis: 58
Tesekkür almis 66 -> 35 Konu
Standart Uzağa gitmek isteyen yüz

Bir şeyler söylemeli fotoğraf. Susmamalı. Öyle yüksek sesle, öyle özgür anlatmalı ki öyküsünü, az sonra unutulmamalı.

Uzundu yol. Renksiz, örtüsüz, çıplak tepelerin arasından düzensiz kıvrımlarla uzuyor, bitmiyordu. Diğer yolcular benim gibi yapmadılar. Hep yola bakmadılar. Birbiriyle tanıştılar. Sigaralar ikram edildi. Konuştular. Neyse ki, kimse bana nerelisin, kimlerdensin gibi sorular yöneltmedi. Düşüncelerim bende, gözlerim uzaklarda kalabildi. Yanlış mi bilmiyorum; nereli olduğumu önemsemedim hiç. Kimlerden olduğum ise, benim için hiç değerli olmadı.

Solumdaki koltukta konuşmayan, hiç konuşmayan iki kişi daha vardı. İlk bakışta kari koca olabile- çeklerini düşündüm. Başına örttüğü örtünün altında, kadının genç yüzünü, iri ve siyah gözlerini görebildim bir ara. Gözlerindeki belirgin acıyı izledim bir süre. Kucağında tuttuğu bez yığınını andıran bohçaya neden öyle özenle sarıldığını anlayamadım. Tırnakları ile bohçanın bir kösesini çekiştiriyor, gözleri gidebildiği kadar uzakla, bohça arasında gidip geliyordu. Başımı çevirip gözlerimi kapattığımda, o olabildiğince siyah gözleri taşıyan beyaz yüz, beynimde siyah beyaz bir fotoğrafa dönüştü. Acıyı yeniden gözlerime taşıdı. Fotoğrafın adini "uzağa gitmek isteyen yüz" koydum.

Adi olmamalı fotoğrafın. O kendisine istediği adi koyabilmeli. Ya da başka gözleri, başka öykü adlarına ***ürebilmeli.

Otobüs ilk mola yerine vardığında, henüz aksam olmamıştı. Başka bir otobüsün boşalttığı alana girip durduk. Lokanta bölümünün ağır kokusu ve yoğun sigara dumanı, otobüstekini aratmıyordu hiç. Çay içmekten vazgeçip dışarıya çıktım. Su içebilmek, yüzümü yıkayabilmek için bahçedeki musluğu olmayan, hep akan çeşmeye yöneldim. Bir torbanın içinden çıkardığı domatesleri yıkayan adamı beklerken, onun "uzağa gitmek isteyen yüz" ün kocası olduğunu fark ettim. Gözlerim çevremde onu aradı. Az ilerde bir tasın üzerinde oturuyordu. Kucağında yine özenle tuttuğu bohçası vardı. Yine uzaktaydı gözleri... Yine kupkuruydu...Yine siyahtı...Yine umutsuzdu...

Hüzünden övgü çıkarmak için yapılmamalı fotoğraf. Bazen yalnızca yaşanıp saklanmalı.

Teleobjektif, "uzağa gitmek isteyen yüzü" bana taşıdı. İşte o anda, bohçanın üzerinde, eski kumaş parçaları arasında kımıldayan minik eli gördüm. Nasıl da düşünememiştim!. Anne el, minik eli eski yerine taşıdı. Üzerini örttü. Esi getirdiği domateslerden birini bir parça ekmekle birlikte ona uzattı. O almadı. Adam sinirli bir biçimde yanına oturup yemeğe başladı. O sırada "uzağa gitmek isteyen yüz"le ilk kez karsılaştı bakışlarımız. Gözlerimiz kısa bir süre sonra birbirinden ayrıldı. Bohçadaki bebeğin üzerinde kaldı.

Karanlık geceyi getirdiğinde, şoför otobüsün tüm ışıklarını söndürdü. Okumakta olduğum kitabi çantama yerleştirip gözlerimi kapattım. Uyumaya çalıştım. Olmadı. Uzakta, pencerelerindeki cılız ışıkları ile bir köy göründü. Neresi olabileceğini düşündüm. Vazgeçtim...Ne kadar zaman geçti bilmiyorum. Bir ara "uzağa gitmek isteyen yüzün" kocasının kalkıp şoförün yanına gittiğini gördüm. Kısa süren bir konuşma geçti aralarında. Adam dönüp yerine oturdu. Ona , "az kalmış ineceğiz" dediğini duydum. Oysa daha en az beş, altı saatlik yol vardı Ankara'ya. Adama dönüp "Siz" dedim, "Ankara'ya gitmiyor muydunuz?" "Döneceğiz biz" dedi. "Geri döneceğiz"...Yüzünü önüne çevirdi. "Uzağa gitmek isteyen yüze" baktım. Gözleri karanlığı deldi. Gözlerime baktı. "Öldü dedi" ... "Yetişmedi doktora"... Islak bir ışık deldi geceyi; bebeğin üzerine düştü.

Yüzümü geceye sakladım... Az sonra durdu otobüs. Şoförle birlikte indiler. Onları izledim. Şoför önce lokantada kasada oturan adamla konuştu, döndü. Lokantanın arkasındaki küçük toprak evlerin arasında bir dev gibi duran tas binaya, camiye yöneldi. Kapısını açtı. "Bekleyin burada" dedi. "Bir saat sonra gelir bizim firmanın arabası". "Uzağa gitmek isteyen yüz" büyük kapıdan girdi. Bebeği yerdeki halılardan birinin üzerine bıraktı, döndü. "Kapıyı açık bırakmayın" dedi şoför. "***** gelir ölüye". "Uzağa gitmek isteyen yüz" eşiğe çöktü... Esine yaklaşıp "başınız sağ olsun" dedim. "Siz sağ olun" dedi adam. Ona baktım. O bakmadı...

Otobüs yeniden yola hazırlanırken, uzaklardan bir çığlık eklendi geceye. Az sonra duyulmadı. Yanımdaki bos koltuk da bir sise su, kararmış bir çay kaşığı vardı..

O negatifi neden basmadığımı, neden küçük parçalara ayırıp attığımı bilmiyorum. Birileri görüp "iyi bir portre" demesin diye mi?. İyi bir portre değildi ki o! "Uzağa gitmek isteyen yüz" dü. Bir kart üzerinde bir ani olarak da kalmasın, gidebilsin diye mi attım? Bilmiyorum. Yoksa, başka gözlerde tüm gerçekliğini yitirmesin diye mi? Dedim ya, bilmiyorum...
__________________
__________________
Türküler söyledim sana duyuyormusun ?
Offline   Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 2 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 2 Misafir)
 
Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz aktif değil dir.
Mesajlara Cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz aktif değil dir.

Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı
Gitmek istediğiniz klasörü seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +2 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 01:12 .

Powered by Herkonu team