|
|
|
|
19.09.09, 10:17
|
#151
|
Forum Admin
Üyelik tarihi: Nov 2005
Yaş: 41
Mesajlar: 521
Tesekkür etmis: 127
Tesekkür almis 259 -> 4.294.967.247 Konu
|
Bismillahirrahmanirrahim..
Ey Rabbim,
Her şeyi kaplayan rahmetinden
Her şeye gücü yeten kuvvetinden
Önünde her şeyin boyun eğdiği kudretinden
Karşısında hiçbir şeyin duramadığı izzetinden
Her şeyi kaplayan azametinden
Her şeyi kuşatan ilminden
Her şeyi aydınlatan nurundan
İstiyor ve bekliyorum
Ey nur, Ey Kuddüs, Ey ilklerin ilki ve sonların sonu
Rabbim, İsmet perdesini yırtan günahlarımı affet
Nimetleri değiştiren hatalarımı affet
Duaların kabulünü engelleyen
Belalar getiren
İşlediğim bütün günahları ve yaptığım bütün hataları affet.
Rabbim, zikrinle sana yaklaşabilirim, biliyorum.
Rahmetinden beni kendine yaklaştırmanı diliyorum.
Bana şükrü öğretmeni
Zikrini ilham etmeni diliyorum.
Bana merhamet etmeni
Beni, verdiğine razı ve kanaatkar kılmanı diliyorum.
Sen ki ihtiyacı olana verirsin
Kapına geleni geri çevirmezsin.
Ey rabbim senin saltanatın yücedir.
Kimine gizli, kimine apaçıksın
Rabbim, biliyorum ki
Senden başka günahlarımı bağışlayacak
Suçlarımı örtecek kimse yok.
Biliyorum ki ben nefsime zulmettim.
Sana itaat etmedim.
Bütün bunlara rağmen beni unutmadığından
Ve bana lütfettiğinden dolayı
Kalbim sana kavuşma arzusuyla yanıyor
Rabbim biliyorum ki sen benim dostumsun
Her kötülüğümü örtersin
Başıma gelen her belayı hafifletirsin
Rabbim görüyorsun ki
Zincirlerim beni çökertti.
Çirkin ve boş emellerim beni senden uzaklaştırdı.
Dünya beni aldattı.
Gururum ve kayıtsızlığım kalbimi katılaştırdı
Rabbim biliyorum ki sen benim dostumsun
Beni çirkin günahlarımın arkadaşlıklarından kurtar
Affet beni ey Rabbim
Farz edeyim ki senin ateşine dayandım.
Her acıya göğüs gerdim
Ama senin rahmetinden bir an bile uzak kalmaya dayanamam biliyorsun
Ey Kerim ve Rahim olan Rabbim
Yemin ediyorum ki eğer konuşmama izin verirsen
Senin kapında her an coşarım
Feryat edenlerin feryadı gibi kapında feryat ederim,
Kaybedenlerin ağlaması gibi ağlarım.
Nerdesin? Çağırıyorum seni ey müminlerin dostu
Ümitsizlerin ümidi
Güçsüzlerin dayanağı
Ağlayanların sevgilisi
Seni vücudumun tüm zerreleriyle çağırıyorum.
Rahmetine ümitle koşuyorum.
Görüyorsun ki bu kalp senden ayrılmanın acısını duyuyor.
Bu dil seni anıyor.
Bu kalp seni arıyor ve ağlıyor.
Ah Rabbim o nasıl azapta kalabilir?
O senin affedeceğinden ümitlidir, emindir.
Senin sevgini arzuladığı halde ateş onu nasıl yakabilir.
Onun güçsüzlüğünü biliyorsun.
O bu acıları daha ne kadar taşıyabilir?
Sen ona yol gösterirsen ateşin sıcaklığı ona nasıl zarar verebilir?
O seni Rabbim diye çağırmaktadır.
Ruhunda senin izlerin varken onu nasıl ateşe atabilirsin?
Hayır asla sen bunları yapmazsın
Ben senin keremini biliyorum.
Merhametini biliyorum.
Senin isimlerin mukaddestir.
Sen insanlara kendini tanıttın
Rahmetinle kalplerini okşadın
Rahmetini benden esirgeme Ey Rabbim
Bil ki sana muhtacım
Gizlice yaptığım günahlar senin ilmindedir.
Beni gizli günahlarımın ağırlığından kurtar.
Sen her şeye şahitsin.
Günahlarımı rahmetinle gizledin, biliyorum.
Rabbim sen her günahı bağışlayan ve her hatayı örtensin.
Sen benim fakirliğimden ve güçsüzlüğümden haberdarsın.
Ya Rabbi, Ya Rabbi, Ya Rabbi
Yüceliğin adına seni anmama yardım et
Boş emellerim, günahlarım, aşırılıklarım, bilgisizliğim ve gafletimden dolayı senin af kapını gözyaşımla çalıyorum.
Biliyorum ki derdimin ilacı sensin.
Ey Rabbim, benim kimim var senden başka
Affı ve rahmeti başka kimden isteyeyim.
Bu kadar günah ve aşırılıktan sonra sana geldim
Pişman ve perişanım
Beni çirkin günahlarımın arkadaşlıklarından kurtar.
Gözyaşımla sana dönüyor, günahımı itiraf ediyorum.
Yalnız sana sığınıyor, özrümün kabulü için af diliyorum.
Beni affet Rabbim, beni affet.
Ey Rabbim senin rahmetini gördükten sonra beni yakacağına inanayım mı?
Keşke bilseydim
Sen benim dünya ve ondan gelecek belalara direncimin azlığını biliyorsun.
Ve biliyorsun ki ben senin ayrılığına dayanamam.
Gözyaşımla çağırıyorum seni ey Müminlerin dostu.
Feryat edenlere cevap veren
Ey sadık yüreklerin dostu
Beni bu gece ve her saatte affet
Her günahı işlemiş ve her günde bulaşmışım
Sen hepsine şahitsin
Gizli olanı sen rahmetinle gizledin
Beni çirkin günahlarımın ağırlığından kurtar
Yüreğim dostluğunu kaldıramaz
Ama kalbim sevgini hissedebilir.
Rabbim sana böylece inanamamıştık ve senin sevginden habersizdik
Ey Kerim ve Rahim olan Rabbim
Sen benim dünya ve ondan gelecek belalara karşı gücümü arttır.
Bana kudretinle güç ver.
Biliyorsun ki ben sana muhtacım
İlahi
Bilmiyorum sana neleri şikayet edeyim.
Zorlukları mı?
İnsanları mı?
Üzerime gelen günah ve belaları mı?
Beni affet Rabbim.
Her şeye sabrettim ama senin ayrılığına sabredemem.
Beni hizmetine al.
Sana sürekli bir kul olayım
Güvencim, dayanağım, dostum sevdiğim sensin.
Her halimde sana koşarım.
Bana kuvvet ver.
Kapına gelmeme yardım et
Uğrunda her şeyimi vermem için bana güç ve nur ver.
Huzurunda değişmez olayım.
Sana koşanlarla birlikte sana koşayım.
Seni sevenlerle birlikte seni seveyim
Rahmetin ve kudretinle koru beni
Hatalarımı affet.
Değil mi ki sen kullarına bu hükmü verdin.
Bana yönelin, benden isteyin, kabul edeyim dedin
Ben de yüzümü sana çevirdim
Elimi sana uzattım
Silahı, ağlamak ve sermayesi ümit olan şu kulun
Senin kapına geldi
Eğer affedersen bu senin şanındır.
Eğer bağışlamazsan hangi kapıya gideyim.
Hangi kapı var.
Senden başka Rab yok ki onun kapısına gidilsin
Tüm zerrelerimle sana sığınıyorum Rabbim,
Rahmetinle, şefkatinle beni kucakla***8230;
Amin***8230;Amin***8230;Amin***8230;.
__________________
Elimde deqiL Hala Seviyorum
|
Offline
|
|
|
|
|
22.09.09, 20:55
|
#152
|
Forum Admin
Üyelik tarihi: Nov 2005
Yaş: 41
Mesajlar: 521
Tesekkür etmis: 127
Tesekkür almis 259 -> 4.294.967.247 Konu
|
ESMÂÜ'L-HÜSNÂ
Cenâb-ı Allah'ın güzel isimleri.
Yasadığımız dünya, felekler, yıldızlar, ay ve güneş birer âlemdir. Bütün bu âlemler bir ahenk içindedirler. Bu, Allah'ın Rab sıfatının bir tecellisidir. Dünyadaki düzenin kaidelerini koyup, varlıkları bir ahenk içinde yaşatma da Rab sıfatının gereğidir.
Doğmamız, büyümemiz, ölmemiz, insanlardâki yücelik, ahlâk, terbiye, kemal hep Rubûbiyet sıfatının yansımasındandır. Gözün görmesi, aklın ermesi, bütün iş ve hareketler, olma ve oluşma Rab sıfatının bir tecellisidir. Onsuz bir hareket ve düşünce yoktur.
Gerek Kur'ân-ı Kerîm'de gerek hâdis-i şeriflerde gecen birçok güzel ismi vardır. Aslında bu isimleri iki grupta ele almak mümkündür:
a) Hak Teâlâ'nın zatına mahsus bir özel isim olan "Allah" lâfz-ı şerifi Ondan başka bir varlık hakkında kullanılmamıştır. Kullanılması caiz değildir. Bu ismin tesniyesi (ikil siğası) ve çoğulu da yoktur. Bir başka dile tercüme edilemez, hiçbir kelime onun yerini tutamaz.
b) Allahu Teâlâ'nın ikinci gruba giren isimleri, sıfatlarından alınan isimlerdir. Ayet ve hadislerde Cenâb-ı Hakk'ın pekçok güzel isminden bahsedilir. Bunlardan her biri O'nun sıfatları ile ilgili ve onlardan alınan isimlerdir. Rahman, Rahîm, Âlîm, Hâlik vs. gibi. Bu isimler bir başka dile tercüme edilebilir. Meselâ, Hâlik ismi, yaratan veya yaratıcı olarak söylenebilir. Müminin Allah hakkındaki inancı, O'nun zâtının mukâddes olduğu, diğer zat ve eşyâyâ benzemediği, yüce sıfatlarla sıfatlandığıdır. Allah kendisini Esmâü'l-Hüsnâ en güzel isimler ile isimlendirmiştir (el-A 'râf, 7/180; el-İsrâ, 17/1 10; Tâhâ, 20/7; el-Haşr, 59/24). Doksan dokuz adet olan bu isimlerin basında "Allah gelir. Diğer isimlerin hiçbiri anlam ve içerik itibarıyla "Allah" isminin yerini alamaz. Bu nedenle, İslâm'a girecek kişi, "Lâ ilâhe İllâllah" der; "Lâ ilâhe illarahman" demez. Namaza başlarken, "Allahü Ekber"der; "Rahman Ekber" diyemez. Allahu Teâlâ'nın bütün isimleri güzeldir. Kur'an-ı Kerîm'de, "Allah'ın güzel isimleri vardır. O halde Allah'a o güzel isimlerle dua edin" (el-A'râf, 7/180);
"De ki: "İster Allah deyip dua edin, ister Rahman deyip dua edin; hangisi ile dua ederseniz edin, onun güzel isimleri vardır '' (el-İsrâ, 1 7/110) buyurulmuştur
Peygamber efendimiz de bir hadislerinde şöyle buyurmuştur: "Allahu Teâlâ'nın doksan dokuz ismi vardır. O isimleri kim ezberlerse (sayar, manasını anlar ve şuûruna ererse) cennete gider. şüphesiz, Allah tektir ve tek olmayı sever" (Buhârî, Daavât, 68). Allahu Teâlâ'nın isimleri doksandokuz isimden ibaret değildir. O'nun ayet ve hadislerde gecen başka isimleri de vardır. Yalnız Tirmizî ve İbn Mâce'de geçen bir hadiste bu doksandokuz isim teker teker sayılmıştır. Bu isimler şunlardır:
1-)ALLAH:-Tüm isim ve sıfatlan kendinde toplayan yüce Allah'ın zatının, başka hiçbir varlığa verilemeyen ismidir.
2) RABB: Terbiye eden, yaratan, besleyen, mâlik, en mükemmel, sahip tutan ve idare eden anlamlarına gelir. Rabb ismi, yüce Allah'ın umûmî isimlerindendir. Âlemlerin devamını sağlayan yüce Allah, onların Rabbi'dir. Allah'ın her türlü eksiklikten münezzeh olan Rubûbiyeti ve O'nun neticesi olan terbiyesi, besleyip büyütmesi olmasaydı, kainatta ne varlıktan, ne de tekâmül'den hiçbir eser bulunmazdı. Eğer bir kemâlimiz, bir terbiyemiz, ölçülü bir şekilde doğmamız, büyümemiz, yaşamamız ve ölmemiz varsa bunlarda yüce Allah'ın Rab sıfatının yansımasını görmemek mümkün değildir. Bu âlemde görülen ve bilinen her şeyde yüce Allah'ın sıfatlarının belirtisi vardır.
3) RAHMAN: Allah'ın pek merhametli, çok rahmet sahibi olması anlamlarına gelen bir sıfat ismidir. Sıfat ismi olmakla beraber, bu ismin Allah'tan başkasına verilmesi uygun görülmez. "Çok rahmet sahibi, gayet merhametli ve sonsuz rahmeti bulunan" diye tefsir edilip açıklanabilirse de, yalnız yüce Allah'ın özel bir ismi olduğundan dolayı tam anlamıyla tercüme edilemez. Dilimizde onun tam karşılığı olan bir kelime yoktur. "Esirgeyici" olarak tercüme edilmesi de doğru değildir. Dolayısıyla bu anlam Rahman isminin tercümesi olamaz. "Acıyan" diye tercüme edilmesi de onun tam anlamını vermekten uzaktır. Çünkü kuru bir acıma merhamet değildir. Bilindiği gibi, merhamet acıyı giderip yerine sevinç ve iyiliği getirmektir. Bu itibarla merhametli sözcüğünden anladığımız anlamı, diğerlerinden anlayamayız. Rahman, "pek merhametli" şeklinde eksik olarak tefsir edilebilirse de tercüme edilemez. Yüce Allah'ın rahmeti, sadece bir iyilik duygusundan ibâret değildir. O'nun rahmeti, insanlara iyilik dilemesi ve sayılamayacak kadar nimetler vermesidir. O halde "Rahman" ismini böylece bilmek ve anlamak gerekir. Her gün karşılaştığımız ve içinde bulunduğumuz nimetler, aslında bize Rahman'ın en güzel açıklamasıdır.
4) RAHÎM: "Çok merhamet edici' anlamında bir isimdir. Allah'ın sıfat ismi olmayıp, Allah'tan başka varlıklara da verilebilen bir isimdir. Bu iki sıfat "Rahmet" mastarından türemiş olmakla beraber, aralarında ifade ettikleri anlam bakımından farklar vardır. Rahman ve Rahîm arasındaki bu farklar şöylece belirtmek mümkündür:
a) Rahman sıfatı; daha ziyâde ezelle; Rahîm sıfatı ise daha çok ebedle ilgilidir. Bu nedenle hadislerde yüce Allah'ın hakkında "Dünyanın Rahman'l ahiretin Rahîm'i" ifadelerinin kullanıldığını görüyoruz. Rahman sıfatı bütün insanları; Rahîm sıfatı ise yalnız müminleri kapsar.
b) Rahman sıfatı; hiçbir kayıt ve şarta bağlı olmaksızın varlıkları yaratmak, meydana getirmek, onların çalışıp çalışmadıklarına bakmadan sayısız nimetlerle nimetlendirmek anlamına gelirken; Rahîm sıfatı Allah'ın emirleri doğrultusunda çalışanlara, çalıştıklarının karşılığını vermek anlamına gelmektedir.
c) Rahman sıfatı; ümitsizliğe, karamsarlığa imkan bırakmayan kesin bir ümit ve ezelî bir yardım ifade eder. Rahîm sıfatı ise, yaptığımız işlerimizin Allah tarafından mükâfatlandırılacağını ifade etmektedir. Bu nedenle Rahman sıfatının ifade ettiği mânâda mü'min ve kâfir eşit tutulup ayırım yapılmamış; Rahîm sıfatının belirttiği manada ise, mü'min ve kâfir açık bir farkla ayrılmışlardır.
5) el-MELİK: Yüce Allah Melik'tir. Yani mülk sahibi, bütün eşyanın ve yaratılanların tek mâlikidir. Bütün varlıklar üzerinde emretme, istediği gibi tasarruf etme, hiçbir şarta bağlı olmaksızın sahip olma O'na mahsustur. Yarattıklarına emretme, sakındırma, cezalandırma, istediğini zelil, dilediğini de aziz etme kudretine sahip olan yalnız yüce Allah'tır. O yarattığı mülkünde ve orada olanların hepsinde yegane hükümdardır. Sonsuz kudretiyle onları idaresi altında tutan tek yaratık Allah'tır..
6) el-KUDDÛS: Her türlü hata, gaflet ve acizlikten uzak, eksiklikten beri, mutlak kemâl sahibi anlamında. Allah, sonradan olma ve hiçbir tasvir kayıtlarına sığmayan, hakkında hiçbir eksiklik düşünülemeyen en mukaddes olan en yüce varlıktır (el-Haşr, 59/23; el-Cum'a, 62/1).
7) es-SELÂM: Allah, her türlü eminliğin, salimliğin aslı olup, ayıptan kusurdan ve her çeşit eksikliklerden uzak olan yüce yaratıcı anlamındadır. Allah, yok olmaktan ve hatıra gelen her türlü eksikliklerden uzaktır. Buna göre dünyadan ve ahiretten emin olmak isteyenleri ve kurtuluşa ermek dileğinde bulunanları, kurtuluşa erdirecek olan da yalnız Allah'tır (el-Haşr, 59/23).
8) el-MÜMİN: Allah'ın iman ve güven veren her türlü şüphe ve tereddütleri kaldıran anlamında bir ismidir. Allah, korku içinde olanlara emniyet ve güven verendir. Bu bakımdan her türlü korkudan emin olmak için Allah'a iltica edilmeli, O'na sığınılmalıdır.
9) el-MÜHEYMİN: Allah'ın görüp gözeten, her şeye şahit olan, her şeyi koruması altına alan, onları muhâfaza edip saklayan olduğu anlamına gelir.
10) el-AZİZ: Allah'ın, hiçbir yönden mağlup edilemeyen, her işinde mutlak gâlip gelen, son derece izzetli ve yüce olduğu manasına gelir. Hiçbir yönden benzeri olmayan dilediğini yapan ve buna güç yetiren, yüce varlığını ve kudretini hiçbir gücün mağlup edemediği tek yaratıcı Allah'tır.
11) el-CEBBAR: Allah'ın, yarattığı tüm varlıklarının ihtiyaçlarını karşılayan, her konuda çok güçlü ve kudretli olduğu anlamındadır. Ayrıca Allah'ın yarattıklarının tümünü kendi iradesine mecbur eden, dilediğini de zorla yaptırmaya gücü yeten, kesin hükmüne karşı gelinemeyen yaratıcı olduğu anlamına da gelir. Yüce Allah'ın "Cebbâr" sıfatı sebebiyle insanların, işlerine kendi iradeleri ve serbestlikleri olmadığı sanılmamalıdır. Çünkü Allah, bildirdiği emir ve yasaklarına uyup uymama konusunda insanları kendi iradelerinde serbest bırakmıştır. Şüphesiz insanların, Allah tarafından akıllı ve iradeli yaratılmalarının bir anlamı vardır. Allah, insanı O'nun hükümlerini tanıyıp bilmesi için akıllı, kendi irade ve istekleri ile O'nun emrine uymaları ve gösterdiği bu yolda yürümeleri için de serbest iradeli yaratmıştır.
Ancak Allah'ın, insanlara işlerinde serbestlik tanımış olması, onların bütün isteklerini yerine getirmeye mecbur olduğu anlamına gelmez. Örneğin Allah'ın emirlerini dinlemeyip O'na karşı gelen asiler, günahkârlar cezaya yanaşmak istemeseler de vakti gelince cezalarını çekmeye mecbur olacaklardır. Allah'ın mutlak iradesi ve kudreti altına girmeyen hiçbir varlık düşünülemez. "Allah'ın dininden başkasını mı arıyorlar? Oysa göklerde ve yerde olanların hepsi, ister istemez O'na teslim olmuştur ve O'na döndürülüp götürüleceklerdir" (Âlu İmrân, 3/83).
12) el-MÜTEKEBBİR: Allah'ın her hususta çok büyük ve azamet sahibi ulu bir yaratıcı olduğu anlamındadır. Büyüklük O'nun hakkıdır. Yaratılmışların hiçbirinin böyle bir hakkı yoktur. Allah, zatında sıfatlarında ve işlerinde, mutlak manada büyüklüğün tek sahibidir. Hiçbir insan için bu mânâda bir büyüklükten söz edilemez. Kendilerini büyük sanan nicelerinin, Allah'ın sonsuz kudreti ve büyüklüğü karşısında ne kadar küçüldükleri imkân imkânsız olan bir gerçektir. Büyüklük sevdasına kapılanların yok olmalarına, bazen küçücük bir olay hattâ çok küçük bir yaratık, bir mikrop bile yetmiştir. Bu gerçek karşısında insanlar hangi büyüklükten söz edebilirler?..
13) el-HÂLİK: Allah'ın yaratıcı olduğunu belirten bir sıfattır. Yaratmak ise bir şeyi var etmek, hiç benzeri olmayan bir şeyi meydana getirmek demektir. Bu manada Allah'tan başka hiçbir yaratıcı yoktur. Herşeyi yaratan O'dur. İnsanların ortaya koydukları şeyler yaratma değildir; var olanlardan yeni bir şey elde etmektir. Allah, yaratandır; O'nun dışındaki tüm varlıklar ise yaratılmıştır.
14) el-BÂRÎ: Allah'ın, yarattıklarını temiz ve sağlam bir nizâm üzere yaratması, olgunlaştırarak birbirinden farklı niteliklerde meydana getirmesi mânâsındadır. Şüphesiz varlıkları seçip, düzenleyip olgunlaştırarak her birini ayrı bir özellikte yaratan Allah'tır.
15) el-MUSAVVİR: Allah'ın yaratmış olduğu varlıkların şekil ve durumlarını takdir edip, dilediği şekilde meydana getirmesi, şekillendirmesi anlamına gelir.
16) el-GAFFÂR: Kullarının günâhlarını affeden ve çok bağışlayan yüce varlık anlamına gelir. Günâh işlemek insanların özelliği olduğu gibi, onların günâhlarını örtmek ve bağışlamak da yüce Allah'ın ayrılmaz sıfatlarındandır.
17) el-KAHHÂR: Allah'ın ziyadesi ile kahredici, yok edici yüce bir varlık olduğu manasına gelir. Sonsuz kudretinin karşısında hiçbir kimsenin gücü ve kudreti olamaz. Ama serbest iradeleriyle O'nun karşısına çıkma cüretini gösterenlere de lâyık oldukları cezaları tam olarak verecektir. Allah'ın kayıtsız üstünlüğüne sınır koyacak hiçbir varlık yoktur.
18) el-VEHHÂB: Allah'ın çok hibe eden, çok fazla bağışlayan olduğu anlamına gelir. Hak sahibi olmadıkları halde yarattıklarına çok çok verendir.
19) er-REZZÂK: Allah'ın bütün yaratıkların rızıklarını veren olduğunu ifade eder. Her canlı için gerekli gıdayı bahşedip yaratan ve bol bol veren Allah'tır.
20) el-FETTAH: Kulların, her türlü güçlük ve sıkıntılarını açan ve kolaylaştıran manasına gelir. Faydalı ilimlere karşı insanların kalbini açarak, onların islerini kolaylaştıran, bütün zorluklarını ortadan kaldıran yüce Allah'tır. Her işinde üstün gelen O'dur.
21) el-ÂLİM: Allah'ın, çok bilen, bilgisi ezelî ve ebedî olan, her şeyi her yönüyle bilen tek yaratıcı olduğu manasını ifade eder.
22) el-KÂBIZ: Allah'ın, her şeyi sonsuz kudreti altına alan, bu kudretiyle kuşatıp kavrayan, her şeyi emri altına alıp tutan en yüce varlık oldu
Bu anlamına gelir.
__________________
Elimde deqiL Hala Seviyorum
|
Offline
|
|
|
|
|
22.09.09, 20:56
|
#153
|
Forum Admin
Üyelik tarihi: Nov 2005
Yaş: 41
Mesajlar: 521
Tesekkür etmis: 127
Tesekkür almis 259 -> 4.294.967.247 Konu
|
Devamı
23)el-BÂSIT: Allah'ın, her hayrı veren, lütuf ve rahmetini kullarına yayan yüce yaratıcı olduğunu ifade eder. Allah, insanlara rızık, neşe, rahatlık ve bolluk vererek onlara lütuf ve rahmetiyle muâmele etmektedir.
24) el-HÂFID: Allah'ın, emirlerini dinlemeyen, başkalarını beğenmeyen, büyüklenip hak ve hukuk tanımaz zorbaları rezil, perişan eden anlamına gelen bir ismidir.
25) er-RÂFİ: Kaldıran, yükselten ve yüksek olan anlamlarına gelir. Gönülleri iman ve irfan ışığıyla parlatan, yüksek gerçeklerden haberdar eden yüce Allah'tır. Her yönüyle yüce ve yüksek olan O'dur.
26) el-MU'İZZ: İzzet ve ikrâm edici, şeref sahibi anlamına gelir. Yalancılığa, samimiyetsizliğe itibar etmez.
27) el-MÜZİLL: Yüce Allah'ın, lâyık olanları zillete düşüren, zelil kılan, onları hor ve hakir eden anlamına gelen bir sıfat isimdir.
28) es-SEMI': İşiten, işitme kuvve tine sahip olan ve işitme gücünü verendir. O, hiçbir şartla ve kayda bağlı olmaksızın işitir.
29) el-BASÎR: Herşeyi her yönüyle eksiksiz gören, yaratıklarına da görme duyusunu veren anlamını taşır.
30) el-HAKEM: Hüküm koyan, emir veren, varlıklar hakkında hükmünü tamamen icra eden anlamına gelir.
31) el-ADL: Allah'ın herkese hakkını veren, koyduğu âdil hükümleriyle zulme razı olmayan, zulmü ve zâlimi sevmeyen anlamına gelen sıfatının ismidir. O, hüküm verenlerin en hayırlısıdır (el-A 'raf, 7/85; Yûnus, 10/109; Yûsuf, 12/80).
32) el-LATÎF: En ince işlerin bile bütün inceliklerini bilen, nasıl yapıldığına nüfuz edilemeyen en ince şeyleri de yapan, seçilmez yollardan da kullarına çeşitli faydalar ulaştırandır (el-En'âm, 6/103).
33) el-HABÎR: Herşeyden haberdar olan, her şeyin iç yüzünden ve gizli tarafından her yönüyle haber sahibi bulunan, onlara yumuşak davranarak cezalarını geriye bırakandır.
34) el-HALİM: Acele etmeyen, günahkârların cezasını vermeye güç yetirdiği halde bunu acele yapmayıp, onlara yumuşak davranarak cezalarını geriye bırakandır.
35) el-AZİM: Çok yüce ve çok büyük olan; sınırsız ve kayıtsız büyüklük, üstünlük de yalnız O'ndadır.
36) el-GAFÛR: Mağfiret eden, yargılayan, suçları bağışlayan, affeden, insanların beğenilmeyen taraflarını gizleyendir.
37) eş-ŞEKÛR: Çok şükre lâyık olan, kendi rızası için şükredilen, şükür olarak yapılan iyi işlerin daha fazlasıyla karşılığını veren, insanlara nimetlerini artırarak şükür muamelesi yapandır.
38) el-ALİYY: Yüksek, büyük ve yüce olan; kudrette, bilgide, hükümde, irâdede ve diğer bütün kemâl sıfatlarında üstün olandır. Herşey O'nun hükmü ve emri altındâdır.
39) el-KEBİR: Büyük, yüce anlamında olup, Allah'ın kâinatı ve ondâkileri hüküm ve kudretiyle idâre eden, her şeyi hükmü altına alan sıfatının ismidir.
40) el-HAFIZ: Muhafaza eden, koruyup saklayan, yapılan işleri bütün ayrıntılarıyla saklayıp, her şeyi belli vaktinde afet ve belâlardan koruyandır.
41) el-MUKÎT: Rızıkları yaratıcıdır.
42) el-HASÎB: Herkesin yaptıklarını takdir eden, yapılanları bütün ayrıntılarıyla bilip her insanı hesaba çekerek yaptığının karşılığını verendir (el-Ahzâb, 33/39).
43) el-CELÎL: Büyüklük ve ululuğu pek yüce olandır. Sıfat ve-isimleriyle her türlü büyüklük kendine ait olandır.
44) el-KERÎM: Cömert, kerem sahibi; muktedir iken affeden, cömertlik duygusunu veren, va'dini yerine getirendir.
45) er-RAKÎB: Görüp gözeten, murâkebe eden, bütün varlıklar üzerine gözcü olup bütün işlerini kontrol altına alandır (en-Nisâ, 4/1).
46) el-MUCÎB: İcâbet eden, isteyene karşılık veren, teklifleri bilen ve O'na yalvaranların isteklerine icâbet eden ve karşılık verendir (el-Bakara, 2/186).
47) el-VASİ': Bağışlaması bol ve rahmeti çok olandır. Yarattıklarına maddi ve manevigenişlik verendir (el-Bakara, 2/247).
48) el-HAKIM: Herşeyi inceliğiyle bilen, bu bilgisine göre emir ve yasakları vâzeden, buyrukları ve bütün işleri yerli yerinde olandır.
49) el-VEDÛD: Çok şefkatli, muhabbetli, salih kullarını çok seven ve onlarca çok sevilen, onları rahmet ve rızasına erdiren; sevilmeye ve dostluğu kazanılmaya yegane lâyık olandır. Sevgi ve dostluk hissini yaratandır (Hud, 1 1/90).
50) el-MECÎD: Şan, şeref, büyüklük ve kudretinden dolayı yüce olan ve güzel işlerinden dolayı da sevilip övülendir. Şeref, ancak kendi emir ve yasaklarına uymakla elde edilebilir (Hud, 11/73).
51) el-BAİS: Sebepleri yaratan ve ölüleri diriltendir. İhtiyaçlarma göre insanlara peygamberler gönderendir.
52) eş-ŞEHÎD: Herşeye şahit olan, her şeyi hakkıyla gören, bilen ve muamelesini de buna göre yapandır.
53) el-HAKK: Varlığı hiç değişmeyen, hiç yok olmayan ve gerçek olandır (el-Hacc, 22/6).
54) el-VEKİL: Hayatını, O'na tevekkül ederek düzenleyen ve böylece O'na sığınanların işlerinde kendilerine yardım edendir; İdaresinde hiçbir kayda ve şarta bağlı olmayandır.
55) el-KAVÎ: Kudretli, güçlü ve sınırsız kuvvet sahibi olandır. Herşey O'nun kudret ve kuvveti karşısında güçsüzdür; O'na boyun eğmek zorundadır.
56) el-METİN: Metânetli, kuvveti çok şiddetli olup hiçbir iş O'na zor değildir.
57) el-VELÎ: Emir sahibi ve iyi insanların yani müminlerin dostu (velisi) olup onlara yardım ederek işlerini yönetendir.
58) el-HAMÎD: Çok övülen, övgüyle değer sıfatlarıyla hamd edilendir. Bütün varlığın diliyle övülmeye lâyık ve her an hamd edilen tek yüce varlıktır.
59) el-MUHSÎÎ: Allah, çokça veren, sonsuz düşünülse bile her şeyin sayısını her yönüyle bilendir.
60) el-MÜBDÎ: Hiç yoktan ortaya koyan, vareden, yaratandır. O'ndan başka yaratıcı yoktur.
61) el-MU'ÎD: Yaratılmışları yok ettikten sonra tekrar yaratandır. O'ndan başka yaratıcı olamaz.
62) el-MUHYÎ: Dirilten, canlandıran ve hayat verendir. O'nun öldürdüğüne kimse hayat veremez (Fussilet, 41/39)
63) el-MÜMÎT: Öldüren, ölümü her canlıya takdir edip bunu uygulayandır.
64) el-HAYY: Diri, canlı hiç ölmeyen, hayatı ezeli ve ebedi olandır.
65) el-KAYYÛM: Baki ve ebedi olan; her şeyin O'nun kudret ve iradesiyle varlığını sürdürebildiği tek varlıktır (el-Bakara, 2/250; Âlu İmrân, 3/1).
66) el-VÂCİD: Var olan ve her şeyi vareden, icad eyleyen; varlığı kendinden olan; dilediğini istediği anda var edip yaratandır. O'na karşı hiçbir şey kendini gizleyemez.
67) el-VAHİD: Tek, bir olmak, Allah ikincisi olmayan tek birdir. Zatında, sıfatlarında, işlerinde ve hükümlerinde asla ortağı-dengi ve benzeri bulunmayandır.
68) es-SAMED: Hiçbir şeye muhtaç olmayan, tüm yaratıkların ihtiyacını gideren ve her türlü istekte doğrudan kendisine başvurulandır.
69) el-KADÎR: Kudret sahibi, tükenmez kudreti olan, istediğini dilediği gibi yapmaya muktedir olandır. Her türlü güç ve kuvvet de O'ndandır (el-Bakara, 2/20).
70) el-MUKTEDİR: Gücü her şeye yeten, her şeyi dilediği duruma getiren, kuvvet sahipleri üzerinde istediği gibi tasarruf edendir.
71) el-MUKADDİM: Herşeyden önce olan, dilediğini öne alan; dilediğine maddi ve manevi nimetler verip yükselten, öne geçiren, ilerlemelerini sağlayandır.
72) el-MUAHHİR: Herşeyden sonra yine var olan; emir ve yasaklarına uymayanları zelil edip arkaya bırakan, istediğini geri koyandır. Sonunda yine sadece O var (olarak) kalacaktır.
73) el-EVVEL: Herşeyden önce, öncelerin öncesi, başlangıçların yaratıcısı ve varlığının öncesi olmayandır.
74) el-AHİR: Herşey son bulunca O, var olarak kalacaktır. Varlığının sonu yoktur.
75) ez-ZÂHİR: Görünen, varlığında hiç şüphe olmayan, varlığı her şeyden aşikâr olandır. Her yaratık yaratanının görülen bir şâhididir.
76) el-BATIN: Gizli, cisim olarak görülmeyen, varlığı gizli olan, ancak varlığı da kesin olarak bilinendir. (Hayal, duygu, akıl ve düşüncenin de görülmeyip eserle varlıklarının kesin olarak bilinmesi gibi).
77) el-VALÎ: İdare eden bu büyük kâinatı ve onda her an olup bitenleri idare edip yönetendir. İdare etme yeteneği O'nundur.
78- el-MUTE'AL: Yüksek ve yüce varlık... Bilinenlerin en üstün olanı... Akım yaratılmışlarda mümkün gördüğü her şeyden çok yüce olandır.
79) el-BİRR: İyilik ve güzellik, bağışta bulunma, kullarına yardımcı olma anlamlarında Yüce Allah'ın bir sıfat ismidir. İyiliği ve ihsânı çoktur. İyilik ve ihsan gibi hisler de sadece ondadır (et-Tûr, 52/28).
80) et-TEVVÂB: Tövbeleri çok kabul eden, tövbe kapısını açık tutarak tövbe etme imkânı verendir. Samimi olarak günahlardan dönüp tövbe edenleri bağışlayandır.
81) el-MÜNTEKİM: İntikam alan, günahkârları, adaletiyle yargılayarak lâyık oldukları cezaya çarptıran demektir.
82) el-AFÜV: Merhametli, daima affeden, günâhlardan dilediğini affedip suçları bağışlayandır.
83) er-RAÛF: Çok merhamet eden, insanları yükümlü tutmada pek müsâmahalı ve yumuşak davranandır.
84) MALİKÜ'L-MÜLK: Herşeyin tek sahibi, her ne varsa O'nundur. Herşey üzerinde mutlak tasarruf yetkisi sadece O'na aittir. O h;llde Ondan başkasına kulluk edilmez.
85) ZÜLCELÂL-İ VE'L-İKRÂM: Celâl ve ululuk sahibidir. İkrâm ve ihsân edicidir. Hürmet ve saygıya yegane lâyık ve tüm büyüklüklere sahip olandır.
86) el-MUKSİT: Doğru hareket eden, bütün işlerini birbirine uygun ve yerli yerinde yapandır.
87) el-CÂMİ: Derleyen, toplayan, her şeyi kudreti içinde bulundurup dilediğini istediği anda ve istediği yerde toplayandır.
88) GANÎ: Hiçbir şeye ihtiyacı olmayan, hakkında noksanlık ve ihtiyaçtan sözedilemeyendir.
89) el-MACİD: Kerem ve müsâmahası sınırsız olandır. İnsanlara iyilikle muamele edip onları himâye etme lütfunda bulunan, her türlü sıkıntılarını giderendir.
90) el-MÂNİ': Herşey O'nun emir ve korumasına bağlıdır. O'nun emri olmadıkça hiçbir şey olamaz. İstemediği şeyin, yani takdir etmediğinin olmasına imkân yoktur.
91) en-NÛR: Alemleri, bütün kâinâtı nurlandıran, aydınlatan; istediği simalara, zihinlere ve gönüllere nur, aydınlık ihsan edendir.
92) el-HADÎ: Hidâyet eden, doğru yolu gösteren; hidayet yaratan; istediğini iyi işlerde başarıya ulaştıran, kullarına doğru yolu gösterendir.
93) el-BEDÎ: Eşi ve benzeri olmayan, bir şeyi en mükemmel yapan, yaratan, eşsiz ve görülmemiş şeyleri varedendir. Varlıklar âleminde O'nun eşi ve benzeri yoktur. Hayret verici âlemleri yoktan var eden, icad eden O'dur.
94) el-BÂKÎ: Sürekli var olan ve var olacak olandır. Sonu olmayandır. Allah'ın varlığının sonu yoktur.
95) el-VARİS: Tüm varlıkların gerçek sahibi, varisidir. Servetlerin geçici sahipleri yok olduktan sonra da varlığı devam eden ve o servetlerin sahibi olandır.
96) er-REŞÎD: Doğru yolu gösteren: İnsanları, peygamberlerin getirdiği ve tebliğ ettiği kitaplar vasıtasıyla doğru yola iletendir. Allah, bütün işleri ezeli takdirine göre yönetip, dosdoğru bir düzen içinde sonuca ulaştırandır.
97- es-SABÛR: Çok sabırlı, hiçbir şeyde acele etmeyen; kendine isyan edenleri cezalandırmada acele etmeyip, onlara süre verendir.
98- ed-DAR: Elem ve zarar verici şeyleri hikmetinin gereği olarak yaratandır. Yüce Allah, zarar veren şeyleri yaratmıştır. Fakat onlardan zarar görmemizi değil, akine maddi-manevi bütün zararlardan sakınarak korunmamızı emretmiştir.
99) en-NAFİ: Hayır ve fayda verici şeyleri yaratandır. Bütün olaylar sebepleriyle meydana geliyorsa da, sebepler yok'u var edemez. Onlar ancak insanların elinde birer vesîle ve Hakk'tan isteme vâsıtası olmak üzere yaratılmışlardır.
Allah'ın zâtı, bir: güzel isimleri (esmâü'l-hüsnâ) ise çoktur. Allah'ın doksan dokuz ismi hadis-i şeriflerde de bildirilmiştir. İbn Kesir, tefsirinde, Buhâri ve Müslim'in Ebû Hureyre (r.a.)'den naklettikleri bir hadis-i şerifte Peygamberimiz (s.a.s.)'den şöyle buyurduğu rivâyet ediliyor:
"Yüce Allah'ın bir eksiğiyle yüz ismi vardır. (yani doksandokuz). Kim onları sayarsa cennete girer. O tektir, tek 'i sever. "
__________________
Elimde deqiL Hala Seviyorum
|
Offline
|
|
|
|
|
22.09.09, 21:36
|
#154
|
Forum Admin
Üyelik tarihi: Nov 2005
Yaş: 41
Mesajlar: 521
Tesekkür etmis: 127
Tesekkür almis 259 -> 4.294.967.247 Konu
|
Hz HIZIR (as)
Hz Mûsâ döneminde yasamis ve peygamber olmasi kuvvetle muhtemel, hikmet ve ilim sahibi bir sahsiyet
Kur'ân-i Kerîm'de, Hizir (as)'in isminden açikça bahsedilmez Ancak Kehf Sûresi'nin 60-82 âyetlerinde yer alan Hz Mûsâ ile ilgili kissadan "Katimizdan kendisine bir rahmet verdigimiz ve kendisine ilim ögrettigimiz kullarimizdan bir kul" (18/65) diye sözü edilen sahsin Hizir (as) oldugu anlasilmaktadir Çünkü bizzat Peygamber Efendimizden gelen sahîh hadislerde bu sahsin Hizir oldugu açikça belirtilmistir (bk Buhârî, ilm 16, 44, Tefsîru'l-Kur'ân, Tefsîru Sûrati'l-Kehf 2-4; Müslim, Fedâil 170-174)
Bu rivayetlere göre bir gün Hz Mûsâ isrâil ogullari arasinda vaaz ederken ona kendisinden daha hikmet ve ilim sahibi kimsenin olup olmadigi sorulmustu Hz Musâ: "Hayir, yoktur!" diye cevap verince Cenâb-i Hak bir vahiyle Hz Mûsâ'yâ Mecme'u'l-Bahreyn'de (iki denizin kavusum yerinde) kullarindan salih bir kul olan el-Hadir (Hizir)'in kendisinden daha âlim oldugunu bildirdi Bunun üzerine Hz Mûsâ hizmetinde bulunan genç bir delikanli ile Hizir'i bulmak üzere uzun bir yolculuga çikti ikisi, iki denizin birlestigi yere ulasinca, yolculukta yemek üzere azik olarak yanlarina aldiklari baliklarini unutmuslardi ve balik bir delikten kayip denizi boylamisti Hz Mûsâ oradan bir süre uzaklastiktan sonra yemek için delikanlidan baligi çikarmasini istedigi zaman baligin denize dalip kayboldugunu fârkettiler Hz Mûsâ'nin Hizir'i bulmasinin alâmeti, bu baligin kaybolmasi oldugundan derhal oraya geri döndüler ve orada Hizir (as)'i buldular Bundan sonra Hz Mûsâ'nin Hizir ile, Kehf Sûresi 66-82 âyetlerinde anlatilan yolculugu basladi
Hz Mûsâ'nin yolculugunda azik olarak tasidigi baligin Mecme'u'l-Bahreyn'de denize dalip kaybolmasi, bazi rivayetlerde ve çesitli islâm milletlerinin folklorunda, bu arada Türk folklorunda da bu suyun âb-i hayat oldugu, ölüleri bile canlandiran, içenleri ölümsüzlestiren bir hayat iksiri oldugu seklinde izah olunmus, burada baligin canlanip denize dalmasi meselesinde bir peygamberin hayatinin ve Cenâb-i Hakk'in kudretinin söz konusu oldugu unutulmustur Buna bagli olarak, Mecme'u'l-Bahreyn bölgesinde yasayan birisi olarak Hizir (as)'a da ölümsüzlük isnâd edilmis ve kendisine beser üstü güçler ve yetkiler verilmistir
Hizir aleyhisselâma verilen ilmin mahiyetini anlayabilmek için Musa (as) ile olan yolculugunu Kur'ân-i Kerîm kisaca söyle anlatir: Hizir (as), yolculukta karsilasacaklari olaylara Musa peygamberin sabredemeyecegini kendisine hatirlatmis ve O'ndan sabir için söz almistir (el-Kehf,18/66-70) Önce deniz sahilinde, yolculuk için bir gemiye binmislerdi Hizir (as) bir balta ile gemiyi delince kaptan tamir için geri dönmek zorunda kalmistir Musa (as) sabredemeyip söyle demistir: "Gemiyi, yolcularini bogmak için mi deldin? Dogrusu çok kötü bir is yaptin" (el-Kehf; 18/71) Yolculugun sonunda, ilk bakista görünmeyen ve perde arkasi bilgi niteligindeki sebebi Hizir (as) söyle belirtir: "O, deldigim gemi, denizde çalisan birkaç yoksulundu Onu kusurlu yapmak istedim Çünkü gemi yolculuga devam ederse, ileride her saglam gemiye el koyan bir kral (deniz korsanlari) vardir" (el-Kehf, 18/79) Yolculuk sirasinda, diger çocuklarla oynamakta olan bir çocugu öldürdü Musa (as): "Kisas olmadan, masum bir cana nasil kiyarsin? Dogrusu çok kötü bir is yaptim, dedi" (el-Kehf,18/74) Küçük çocugun bu erken yasta vefat ettirilme sebebi Hizir (as) tarafindan söyle açiklandi: "Öldürdügüm erkek çocuga gelince; onun anne ve babasi mü'min kimselerdi ileride onlari isyan ve inkâra sürüklemesinden korktuk istedik ki, Rableri bu ölen çocuk yerine kendilerine ondan daha temiz ve daha merhametli birini versin" (el-Kehf, 18/80,81) Burada Cenâbi Hak'kin, anne-babanin hayirli kimseler olmasi sebebiyle, ileride kendilerini üzecek, büyük sikintilara sokacak bir çocugu erken yasta vefat ettirip, onun yerine daha hayirli bir evladin verilmesinin, gerçekte o aile için " hayir" olduguna isaret ediliyor
Yolculugun üçüncü merhalesi Kur'an'da söyle anlatilir: "Musa ve salih kul yollarina devam ettiler Sonunda bir köye varip, halkindan yiyecek istediler Halk ise onlari misafir etmek istemedi Musa ve salih kul, orada yikilmak üzere olan bir duvar gördüler, Salih kul hemen onu dogrultuverdi Bunun üzerine Musa: "isteseydin buna karsilik bir ücret alirdin, dedi Salih kul söyle dedi: iste bu seninle benim aramizin ayrilmasi demektir Sabredemedigin seylerin içyüzünü sana anlatacagim" (el-Kehf, 18/77,78) Evi, ücretsiz tamir etmesini salih kul (hizir) söyle açiklar: "Bu ev, sehirde iki yetim çocugun idi Duvarin altinda kendilerine ait bir hazine vardi Bunlarin babalari salih bir kimseydi Rabbin, onlarin rüstlerine erip, hazinelerini bizzat kendilerinin çikarmalarini istedi Bu Rabbinden bir rahmettir Ben bunlari kendiligimden degil, Allâh'in emriyle yaptim iste, sabredemedigin seylerin içyüzü budur" (Kehf 18/82)
Bu hikmetlerle dolu yolculuktan, insanlarin günlük hayatta karsilastiklari bir takim olaylarin, bazan büyük felaketlerin bir görünen yüzünün bir de asil perde arkasinin bulundugu anlasilmaktadir Bazan ser olarak görülen olaylarin arkasindan büyük hayirlarin ortaya çiktigi görülmektedir Âyet-i Kerîmelerde söyle buyurulur: "Hosumuza gitmedigi halde, savasmak size farz kilindi Belki de hosumuza gitmeyen bir sey sizin için daha hayirlidir belki hosunuza giden bir sey de sizin için daha kötüdür Allah bilir siz ise bilmezsiniz (el Bakara, 2/216) " Eger karilarinizdan hoslanmiyorsaniz olabilir ki, hosunuza gitmeyen bir seyde Allah, sizin için çok hayir takdir etmistir " (en-Nîsâ, 4/19) Rasûlullah (sas), Hizir (as)'in ilmiyle ilgili olarak, gemi yolculugu sirasindaki bir konusmayi söyle nakleder: "Bir serçe, denizden gagasiyla su alip, gemiye konmustu Hizir (as) bunu Hz Musa'ya göstererek söyle dedi: Allâh'in ilmi yaninda, benim ve senin ilmin, su serçenin denizden eksilttigi su kadar bir seydir" (Buhârî, ilm, 44, (el-Enbiyâ, 27, Tefsîru Sûre 18/2; Müslim, Fezâil, 180; Ahmet b Hanbel, Müsned, II, 311, V, 118; bilgi için bk Ibn Kesîr, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, istanbul 1985, V,172-185)
Kaynak: Sâmil Islam ansiklopedisi
__________________
Elimde deqiL Hala Seviyorum
|
Offline
|
|
|
|
|
22.09.09, 21:38
|
#155
|
Forum Admin
Üyelik tarihi: Nov 2005
Yaş: 41
Mesajlar: 521
Tesekkür etmis: 127
Tesekkür almis 259 -> 4.294.967.247 Konu
|
HZ İBRAHİM VE HZ İSMAİL ALEYHİMASSELAM'IN KISSASI
- İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor:
"Hz İbrahim beraberinde Hz İsmail aleyhimasselam ve onu henüz emzirmekte olan annesi olduğu halde ilerledi Kadının yanında bir de su tulumu vardı Hz İbrahim, kadını Beyt'in yanında, Devha denen büyük bir ağacın dibine bıraktı Burası Mescid'in yukarı tarafında ve Zemzem'in tam üstünde bir nokta idi O gün Mekke'de kimse yaşamıyordu, orada hiç su da yoktu
İşte Hz İbrahim anne ve çocuğunu buraya koydu, yanlarına, içerisinde hurma bulunan eski bir azık dağarcığı ile su bulunan bir tuluk bıraktıHz İbrahim aleyhisselam bundan sonra(emr-i ilahi ile) arkasını dönüp (Şam'a gitmek üzere) oradan uzaklaştı İsmâil'in annesi, İbrahim'in peşine düştu (ve ona Kedâ'da yetişti)"Ey İbrahim, bizi burada, hiçbir insanın hiçbir yoldaşın bulunmadığı bir yerde bırakıp nereye gidiyorsun?" diye seslendi bu sözünü birkaç kere tekrarladı Hz İbrahim, (emir gereği) ona dönüp bakmadı bile Anne, tekrar (üçüncü kere) seslendi:"Böyle yapmanı sana Allah mı emretti?" dedi Hz İbrahim bunun üzerine: "Evet!" buyurdu Kadın:"Öyleyse (Rabbimiz hafizimizdir), bizi burada perişan etmez!" dedi, sonra geri döndü Hz İbrahim de yoluna devam etti Kendisini göremeyecekleri Seniyye (tepesine) gelince Beyt'e yöneldi, ellerrini kaldırdı ve şu duaları yaptı:
"Ey Rabbimiz! Ailemden bir kısmınnı, senin hürmetli Beyti'inin yanında, ekinsiz bir vâdide yerleştirdim -namazlarını Beyt'inin huzurunda dosdoğru kılsınlar diye- Ey Rabbimiz! Sen de insanlardan mü'min olanlarrın gönüllerini onlara meylettir ve onları meyvelerle rızıklandır ki, onlar da nimetlerinin kadrini bilip şükretsinler" (İbrahim 37)
İsmail'in annesi, çocuğu emziriyor, yanlarındaki sudan içiyordu Kaptaki su bitince susadı, (sütü de kesildi), çocuğu da susadı (İsmail bu esnada iki yaşında idi) Kadıncağız (susuzluktan) kıvranıp ızdırap çeken çocuğa bakıyordu onu bu halde seyretmenin acısına dayanamayarak oradan kalktı, kendisine en yakın bulduğu Safa tepesine gitti Üzerine çıktı, birilerini görebilirmiyim diye (o gün derin olan) vadiye yönelip etrafa baktı, ama kimseyi göremedi safa'dan indi, vadiye ulaştı, entarisinin eteğini topladı
Ciddi bir işi olan bin insanın koşusuyla koşmaya başladı Vadiyi geçti Merve tepesine geldi, üzerine çıktı, oradan etrafa baktı, bir kimse görmeye çalıştı Ama kimseyi göremedi bu gidip-gelişi yedi kere yaptı İşte (hacc esnasında) iki tepe arasında hacıların koşması buradan gelirAnne, (bu sefer) Merve'ye yaklaşınca bir ses işitti Kendi kendine: "Sus" dedi ve sese kulağını verdi O sesi yine işitti Bunun üzerine:"(Ey ses sahibi!) sen sesini işittirdin, bir yardımın varsa (gecikme)!" dedi Derken Zemzem'in yanında bir melek (tecelli etti) Bu Cebrail'di Cebrail kadına seslendi: "Sen kimsin?" Kadın: "Ben Hâcer'im, İbrahim'in oğlunun annesi"
"İbrahim sizi kime tevkil etti?"
"Allah Teâla'ya""her ihtiyacınızı görecek Zât'a tevkil etmiş"Ayağının ökçesi -veya kanadıyla- yeri eşeliyordu Nihayet su çıkmaya başladı Kadın (boşa akmaması için) suyu eliyle havuzluyordu Bir taraftan da sudan kabına doldurdu Su ise, kadın aldıkça dipten kaynıyordu"İbnu Abbas radıyallahu anhüma dedi ki: "Allah İsmail'in annesine rahmetini bol kılsın, keşke zemzemi olduğu gibi akar bıraksaydı da avuçlamasaydı Bu takdirde (zemzem, kuyu değil) akar su olacaktı"Kadın sudan içti, çocuğunu da emzirdiMelek, kadına:"Zayi ve helak oluruz diye korkmayın! Zira, Allah Teâla Hazretleri'nin burada bir Beyt'i olacak ve bunu da şu çocuk ve babası bina edecek Allah Teâla Hazretleri o işin sahiplerini zayi etmez!" dedi
Beyt yerden yüksekti, tıpkı bir tepe gibi Gelen seller sağını solunu aşındırmıştıKadın bu şekilde yaşayıp giderken, oraya Cürhüm'den bir kâfile uğradı Oraya Kedâ yolundan gelmişlerdi Mekke'nin aşağısına konakladılar Derken orada bir kuşun gelip gittiğini gördüler"Bu kuş su üzerine dönüyor olmalı, (burada su var) Halbuki biz bu vadide su olmadığını biliyoruz!" dediler Durumu tahkik için, yine de bir veya iki atik adam gönderdiler Onlar suyu görünce geri dönüp haber verdiler Cürhümlüler oraya gelip, suyun başında İsmail'in annesini buldular"Senin yanında konaklamamıza izin verir misin?" dediler Kadın:"Evet! Ama suda hakkınız olmadığını bilin!" dedi Onlar da:"Pekala!" dediler Aleyhissalâtu vesselam der ki:"Ünsiyet istediği bir zamanda bu teklif İsmail'in annesine uygun geldi Onlar da oraya indiler Sonra geride kalan adamlarına haber saldılar Onlar da gelip burada konakladılar Zamanla orada çoğaldılar Çocuk da büyüdü Onlardan Arapça'yı öğrendi Büyüdüğü zaman onlar tarafından en çok sevilen, hoşlanılan bir genç oldu Büluğa erince, kendilerinden bir kadınla evlendirdiler Bu sırada İsmail'in annesi vefat ettiDerken Hz İbrahim aleyhisselam, İsmail'in evlenmesinden sonra oraya gelip, bıraktığı (hanımını ve oğlunu) aradı İsmail'i bulamadı Hanımından İsmail'i sordu Kadın:"Rızkımızı tedarik etmek üzere (avlanmaya) gitti" dedi Hz İbrahim, bu sefer geçimlerini, hallerini sordu Kadın:"Halimiz fena, darlık ve sıkıntı içindeyiz!" diyerek şikayetvari konuştu Hz İbrahim:"Kocan gelince, ona benden selam etve "kapısının eşiğini değiştirmesini" söyle!" dedi İsmail geldiği zaman, sanki bir şey sezmiş gibiydi:"Eve herhangi bir kimse geldi mi?" diye sordu Kadın:"Evet şu şu evsafta bir ihtiyar geldi senden sordu, ben de haberini verdim, yaşayışımızdan sordu, ben de sıkıntı ve darlık içinde olduğumuzu söyledim" dedi İsmail:"sana bir tavsiyede bulundu mu?" dedi
Kadın:"Evet! sana selam söylememi emretti ve kapının eşiğini değiştirmeni söyledi!" dedi İsmail:"Bu babamdı seninle ayrılmamı bana emretmiş Haydi artık ailene git!" dedi ve hanımını boşadı Cürhümlülerden bir başka kadınla evlendiHz İbrahim onlardan yine uzun müddet ayrı kaldı Bilahare bir kere daha görmeye geldi Yine İsmail'i evde bulamadı Hanımının yanına gelip, İsmail'i sordu Kadın:"Maişetimizi kazanmaya gitti!" dedi Hz İbrahim:"Haliniz nasıldır?" dedi, geçimlerinden, durumlarından sordu Kadın:"İyiyiz, hayır üzereyiz, bolluk içindeyiz" diye Allah'a hamd ve senada bulundu"Ne yiyorsunuz?" diye sordu Kadın:"Et yiyoruz!" dedi"Ne içiyorsunuz?" diye sorunca da:"Su!" dedi Hz İbrahim:"Allahım, et ve suyu haklarında mübarek kıl!" diye dua ediverdi" Aleyhissalatu vesselam der ki:"O gün onların hububatı yoktu Eğer olsaydı Hz İbrahim, hububatları için de dua ediverirdi"İbnu Abbas der ki: "Bu iki şey (et ve su) Mekke'den başka hiçbir yerde Mekke'deki kadar sıhhata muvafık düşmez (karın sancısı yaparlar) (Bu, Hz İbrahim'in duasının bir bereketi ve neticesidir)(Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm Hz İbrahim'den anlatmaya devam etti)
"İbrahim (İsmail'in hanımına) dedi ki:"Kocan geldiği zaman, benden ona selam söyle ve kapısının eşiğini sabit tutmasını emret!" (Çünkü eşik, evin dirliğidir)"Hz İsmail gelince (evde babasının kokusunu buldu ve) "yanınıza bir uğrayan oldu mu?" diye sordu Kadın:"Evet, bize yaşlı bir adam geldi, kılık kıyafeti düzgündü!" dedi ve (ihtiyar hakkında) bir kısım övgülerden sonra:"Benden seni sordu Ben de haber verdim Yaşayışımızın nasıl olduğunu sordu, ben de hayır üzere olduğumuzu söyledim!" dedi İsmail:"Sana bir tavsiyede bulundu mu?" diye sordu Kadın:"Evet sana selam ediyor, kapının eşiğini sabit tutmanı emrediyor" dedi Hz İsmail:"Bu babamdı Eşik de sensin, seni tutmamı, evliliğimizin devamını emrediyor! (Sen yanımda değerli idin, kıymetin şimdi daha da arttı" der ve kadın İsmail'e on erkek evlad doğurur)Sonra, Hz İbrahim Allah'ın dilediği bir müddet onlardan ayrı kaldı Derken bir müddet sonra yanlarına geldi Bu sırada Hz İsmail Zemzem'in yanındaki Devha ağacının altında kendisine ok yapıyordu Babasını görünce ayağa kalkıp karşılamaya koştu Baba-oğul karşılaşınca yaptıklarını yaptılar (kucaklaştılar, el, yüz, göz öpüldü)Sonra Hz İbrahim:"Ey İsmail! Allah Teâla Hazretleri bana ciddi bir iş emretti" dedi İsmail de:"Rabbinin emrettiği şeyi yap!" dedi Hz İbrahim:"Bu işte bana sen yardım edecek misin?" diye sordu O da:"Evet sana yardım edeceğim!" diye cevap verdi Bunnun üzerine Hz İbrahim:"Allah-Teâla Hazretleri, bana burada bir Beyt yapmamı emretti!" diyerek etrafına nazaran yüksekçe bir tepeyi gösterdi"(İbnu Abbas) dedi ki: "İsmail'le İbrahim işte orada Ka'be'nin (daha önceki) temellerini yükselttiler Hz İsmail taş getiriyor, Hz İbrahim de duvarları örüyordu Bina yükselince, Hz İsmail, babası için (bugün Makam olarak bilinen) şu taşı getirdi Yükselen duvarı örerken, Hz İbrahim (iskele olarak) onun üstüne çıkıyordu İsmail de ona (aşağıdan) taş veriyordu Bu esnada onlar:"Ey Rabbimiz! (Bu hizmetimizi) bizden kabul buyur! Sen gören ve bilensin!" diyorlardı"İbnu Abbas der ki: "Hz İsmail ve Hz İbrahim binayı yaparken (zaman zaman) etrafında dolaşarak: "Ey Rabbimiz (bu hizmetimizi) bizden kabul buyur! Sen gören ve bilensin!" (Bakara 127) diye dua ediyorlardı"Buhari, Enbiya 8
__________________
Elimde deqiL Hala Seviyorum
|
Offline
|
|
|
|
|
22.09.09, 21:40
|
#156
|
Forum Admin
Üyelik tarihi: Nov 2005
Yaş: 41
Mesajlar: 521
Tesekkür etmis: 127
Tesekkür almis 259 -> 4.294.967.247 Konu
|
KISSALAR VE İBRETLERİ
Lut aleyhisselam***8217;ın kavmiyle mücadelesi Ankebut suresinin 28-35 ayetleri arasında anlatılır
Lut kavmi cinsi bir sapıklık olan, şimdilerde eşcinsellik ve homoseksüellik diye tabirler kullanarak insanların gözünde hafifletmeye çalıştıkları erkek erkeğe ilişki gibi ağır bir cürüm işliyorlardı
Kur***8217;an-ı Kerim bu cürmü ***8220;Daha önce dünyada kimsenin yapmadığı iğrençlik***8221; olarak tasvir eder HzLut, kavminden yaptıkları bu iğrenç işi terk etmelerini isteyince onlar da, ***8220;Eğer senin dediğin doğru ise, biz yanlış yolda isek, haydi başımıza bela gelsin***8221; diye karşılık verdiler Bunun üzerine de Hz Lut Allah***8217;a dua etti ve Lut kavmine bela geldi Belayı getiren melekler önce Hz İbrahim***8217;e uğradılar Hz İbrahim meleklere mani olmak istediyse de melekler artık hükmün verilmiş olduğunu, Lut kavminden sadece Hz Lut ve ailesinin (karısı hariç) kurtulacağını ifade ederler
Sodom ve Gomore olarak tarihin kaydettiği Lut kavmi, iman etmeyen Hz Lut***8217;un hanımı ile beraber helak olur
İBRETLER
1 Erkek erkeğe ilişki çok ağır bir cürümdür Hiçbir şekilde hafifletilemez Fıtrata tamamen aykırıdır Hiçbir yorum bu fiili meşru gösteremez
2 Allahu Teala sevdiği bir kulunun duası ile bir kavmi helak eder Allah indinde salih bir kul, kafir, fasık bütün bir kavimden değerlidir
3 Lut kavminin fiili şu anda yaygın şekilde işlendiği halde toplu bir helak olmuyorsa bu, Efendimiz***8217;in hürmetinedir
4 Bir Peygambere akrabalık, o kişi mü***8217;min olmadıkça bir değer ifade etmez Ayrıca iman bir nasip ve bir kalp işidir Peygamber hanımı da olsa bir kişi kafir olarak kalıp kafir olarak ölebilir
5 Bela hükmü kesinleştikten sonra salihlerin duası da belayı defedemez Bela hükmü kesinleşmeden dua ve sadakalarla belayı uzaklaştırmak gerekir
***8226;***8226;***8226;
Bakara suresinin 67 ile 74 ayetleri arasında, sureye de adını veren Beni İsrail***8217;e Hz Musa tarafından bir sığır kesme emrinin verilmesi anlatılır Sığırı kesme emrinin Beni İsrail***8217;den bir kişinin öldürülmesi üzerine verildiği rivayet edilir Hz Musa kavmine, ***8220;Allahu Teala bir sığır kurban etmenizi emrediyor!***8221;deyince Beni İsrail (yahudiler) hemen emri yerine getireceklerine ayrıntı istiyorlar ve her ayrıntı istediklerinde emir biraz daha zorlaştırılıyor, sonunda emri yapıyorlar ama rivayetlere göre çevrelerinde tarife uyan sadece bir tane inek bulabiliyorlar
İBRETLER
1 Allahu Teala***8217;nın emirlerine hemen ve sorgusuz teslim olmak gerekir Dinin umumi emirlerinde ince ince ayrıntıya inmeye çalışmak dini zorlaştırmayı beraberinde getirir Din, şeriat kolaydır Her insanın yapacağı hükümleri ihtiva eder İyi niyetle de olsa dini zorlaştırmaya çalışılmamalıdır
***8220;İslam, kıldan incedir, onu yaşamak zordur***8221; gibi ifadeler yanlıştır İslam dinini giriftleştirmeye kimsenin hakkı yoktur Allah***8217;u Teala kulları hakkında kolaylık dilemiştir
2 Beni İsrail (yahudiler) inatçı ve muteriz bir kavimdir
3 Sığır Mısırlıların (firavunların) kutsal saydığı bir ******dır Beni İsrail arasında da neredeyse sığırın kutsallığına dair bir düşünce oluşmuştu Hatta Samiri de bunu kullanarak altından buzağı yapıp kavminin tapmasını istemişti İşte Hz Musa bu emirle bu düşünceyi de kökten yok ediyordu Her birimiz de içimize sinmiş olabilecek gayri İslamî tesirleri tesbit edip onlardan kurtulmalıyız
4 Allahu Teala 74 ayette emirlerine ittiba etmeyen, yüz çeviren kimselerin kalbini kayadan daha katı olarak tasvir ediyor Demek ki asıl kalp yumuşaklığı İslam***8217;ı yaşamak ile mümkündür
***8226;***8226;***8226;
Enam suresinin 74 ile 83 ayetleri arasında Hz İbrahim***8217;in çeşitli temsillerle kavmine, tevhidi ve şirkin batıllığını nasıl anlattığı hikaye edilir
Hz İbrahim önce babasına sonra da kavmine neye taptıklarını sormuş ve ardından kavminin kutsal saydığı, yıldız, ay ve güneşin ilah olamayacağı, hepsinin de geçici olduğunu delilleriyle anlatmıştır
Bazıları Hz İbrahim***8217;in yıldız, ay ve güneş için ***8220;İşte benim Rabbim bu***8221; ifadesini gerçek manaya anlamıştır ki büyük bir hatadır Peygamberler peygamberlikten önce de sonra da şirkten uzak kalmışlardır
İBRETLER
1 Allah***8217;a ve birliğine ya da çeşitli sıfatlarına inanmayanları mantıkî delillerle İslam***8217;a davet etmek Kur***8217;anî bir metottur Ama sağlam bir mantık kurgusu ve sağlam deliller olmalıdır
2 Tebliğe önce yakınlardan başlanır Hz İbrahim en yakınından, babasından başlamıştır
3 Mü***8217;min hiçbir müşrik ve kâfirden korkmamalıdır İslam***8217;ı tebliğden de hiçbir zaman çekinmemelidir
4 İnsanların güç vehmettikleri, ilah yerine koydukları hiçbir mahluk, düşünce, ideoloji müslümanı korkutamaz, yıldıramaz
5 İman emniyet, şirk korku getirir
***8226;***8226;***8226;
Hz İbrahim kavminin taptığı putları devirmesi ve yine çeşitli delillerle putları terketmeleri gerektiğini kavmine anlatması Enbiya suresinin 51 ile 71 ayetleri arasında anlatılır
Hz İbrahim babasına ve kavmine, niçin kendilerine fayda ve zarar vermekten aciz nesnelere taptıklarını sorar Onlar da, atalarının da bu nesnelere (putlara) taptıklarını, kendilerinin de bunu devam ettirdiklerini söylerler Hz İbrahim hem kendilerinin hem de atalarının sapıklık içinde olduğunu ifade edince, kavmi Hz İbrahim***8217;in karşı çıkışına inanamaz ve Hz İbrahim***8217;e şaka ediyorsun herhalde derler Hz İbrahim de bunları şaka kasdıyla değil, ciddiyetle söylediğini ve herşeyi yaratan, yaşatan, nizam verenin Allah olduğunu ifade eder Ardından insanların bayram münasebetiyle puthaneyi terkettiği bir günde bir balta alarak puthanedeki en büyük put hariç hepsini kırar ve baltayı da getirir, en büyük putun boynuna asar Kavmi puthaneye gelip de putların kırıldığını görünce çılgına dönerler ve bu işi kimin yaptığını soruştururlar Bir kısmı, daima putlar aleyhine konuşan İbrahim adında bir genç vardı o yapmıştır, derler Hemen Hz İbrahim getirilir ve bu işi kendisinin yapıp yapmadığı sorulur Hz İbrahim de boynunda put asılı heykeli göstererek, bakın en büyükleri olan bu put belki diğerlerini kızmış yapmıştır Hem balta da onun boynunda, der Kavmi Hz İbrahim***8217;e, biliyorsun bu heykeller hiçbir şey yapamaz, deyince zaten bu cümleyi bekleyen Hz İbrahim kendilerine hiçbir faydaları olmayan bu putları ter****p tevhide gelmeleri, sadece Allah***8217;a inanıp O***8217;na ibadet etmelerini söyler Hz İbrahim***8217;e delil getiremeyen kavmi, onu yakmakla, başına büyük belalar getirmekle tehdit ederler ama Allahu Teala peygamberini kavminin şerrinden muhafaza eder
İBRETLER
1 Vahiyden, hak dinden uzaklaşan insanlar bir sürü şeyi kutsallaştırabilirler ve bunda da en büyük delilleri, atalarının veya başkalarının aynı işi yaptığıdır
2 Ataların her yaptığı doğru değildir Herşeyin ölçüsü İslam***8217;dır
3 İnsanları bazen çok sarsıcı şekilde İslam***8217;a davet etmek gerekebilir Böyle durumlarda çekinmemek gerekir
4 Tebliğ, İslam daveti zamana ve zemine göre değişiklik arzeder İnsanların batıl inançlarına, ilah edindikleri şeylere sövmemek gerekir ama onların batıllığı da söylenmelidir Gerekirse o putlar yerden yere vurulmalıdır
5 Allah***8217;tan başkasını ilah edinenler aslında ilah edindikleri şeylerin hiçbir şey yapamayacağını bilirler Ama çeşitli sebeplerle o inanç işlerine gelir ve inancı terketmek istemezler
6 Delil getiremeyen, insanları ikna edemeyen her gücün, iktidarın yapacağı iş zorbalıktır, tehdittir Kendilerince insanları cezalandırmakla tehdit ederler
7 Allahu Teala kendi yolunda çalışanları belalardan muhafaza eder O dilemedikçe bir şey olmayacağı için, yakma hassası olan ateş bile O isterse yakmaz İnsana ızdırap vereceği düşünülen işkence, hapis veya türlü belalar, O***8217;nun lütfuyla huzura dönüşür
Acizane bu kıssalardan bizim çıkarabildiğimiz ibretler bunlardır belki üyeler çok daha farklı ve güzel tesbitlerde bulunacaklar, ibretler çıkaracaklardır En doğrusunu bilen Allah***8217;tır
__________________
Elimde deqiL Hala Seviyorum
|
Offline
|
|
|
|
|
04.12.09, 16:27
|
#157
|
Herseyden Haberi Var
Üyelik tarihi: May 2003
Mesajlar: 1.171
Tesekkür etmis: 232
Tesekkür almis 1.405 -> 462 Konu
|
Dikkatt=Mutlu Ve Huzurlu Olma Sebebi Sizdede Mevcut!.....
Bunca zorluk ve sikintilariniza ragmen siz de mutlu ve huzurlu olabilirsiniz. Yeter ki bu yaziyi sonuna kadar okuyun, sahip olanlari mutlu kilan seye sizin de sahip oldugunuzun farkina varin.
Gözleri görmeyen, ayaklari yürümeyen kötürüm adami mutlu kilan varligin sizde daha fazlasiyla mevcut oldugunu unutmayin!
Iste hepimize mutluluk dersi veren kötürüm adamin muhtesem hayat anlayisi! Birlikte okuyoruz:
Gözleri yumuk, ayaklari çarpik kötürüm adam, yol kenarindaki agacin gölgesinde ellerini açmis, göremeyen gözlerle bosluga yönelerek dua ediyor:
- Ey birçok zengine vermedigi nimetleri bana veren Rabb'im, yapraklarin, yildizlarin sayisinca Sana sükürler olsun!
Oradan geçmekte olan Isa aleyhisselam, bu mutlu adama yaklasip sorar:
- Ey Allah'in kulu, senin üzerinde ne nimetler vardir ki, birçok zengine vermedigi nimeti bana veren Rabb'im, diye dua ediyorsun?
Kapali gözlerle sesin geldigi tarafa yönelerek cevap verir kötürüm adam:
- Rabb'im bana öyle bir kalp vermistir ki, o kalple O'nu taniyorum. Öyle de bir dil vermistir ki o dille de O'na sükrediyorum. O'nu tanimaktan daha üstün nimet, O'na sükretmekten daha büyük hidayet olur umu? Halbuki, nice zenginler, sihhatliler var ki, kalbinde O'nu tanima sevinci, dilinde de O'na sükretme mutlulugu yoktur. Iste bunu düsününce kendimi tutamiyor da:
- Nice zenginlere vermedigi hidayet nimetini bana ihsan eden Rabb'ime, yapraklarin, yildizlarin sayisinca sükür etmekten kendimi alamiyorum!..
Bu cevap üzerine adamin önünde diz çöken Isa aleyhisselam, yumuk gözlerinden sevgi ile öper.
Peygamberin dudaklari degen gözler aninda cam gibi açilir. Sasiran adam, tebessümle baktigi Isa aleyhisselama:
'Sen, der su ölüleri diriltip hastalara sifalar veren mucizelerin sahibi Isa Peygamber olmayasin?'
'Belli olmuyor mu?' deyince de; 'Gözlerimden belli oldu ama ayaklarimdan henüz belli degil.' cevabini verir. Bunun üzerine: 'Silkinip kalk bakalim, belki ayaklarindan da belli olur.' der. Hemen silkinip kalkan adam ayaklarinin da düzeldigini anlayinca ilk sözü su olur:
- Ey Allah'in Nebisi, izin ver de sahip oldugum su essiz nimetlerin sükrü için hemen sükür secdemi yapayim.' diyerek secdeye kapanir ve der ki:
- Ey Rabb'im, seni taniyan bir kalple sükreden bir dil nimetinin sükründen acizken, simdi Sen bana gören iki tane göz, yürüyen iki tane de ayak ihsan ettin, bu nimetlerin sükrünü nasil ödeyecegim simdi ben?..
Bu sirada toplanan halk, Isa aleyhisselamin elini öpmek ister. Ancak Allah'in Nebisi der ki:
- Eli öpülecek insan, sahip oldugu nimetlerin farkina varan sükür secdesindeki su insandir. Onun elini öpün! Derler ki:
- O'nu secdeye indiren nimetlere bizler taa dogustan sahibiz, ama böyle sükür secdesine varacak derecede sevindirici bir nimete sahip oldugumuzun biz hiç farkina varmadik.
Isa Nebi'nin muhtesem cevabi söyle gelir:
- Düsünen insan, sahip oldugu nimetlerin farkina varir, düsünmeyen insan da kendini o nimetlerden mahrum sanir!.. Kitaplik çapta bir cevap.
- Ne dersiniz? Isa Nebi'nin kitaplik çaptaki son cümlesi bize de bir seyler söylüyor mu? "Düsünen insan, sahip oldugu nimetin farkina varir mutluluk duyar, düsünmeyen insan da kendini o nimetten mahrum sanir, mutsuzluk hisseder!." Biz de düsünsek, O'nu taniyan bir kalple sükreden bir dil nimetine bizim de sahip oldugumuzun farkina varacak, kötürüm adamin duydugu mutluluk ve huzurun daha fazlasini biz de duyacak miyiz? Öyle ise yazimizin basligi dogru mudur?
"Dikkat: Mutlu ve huzurlu olma sebebi sizde de mevcut!" Ne dersiniz, düsünmeye deger................
...........Ahmet Şahin Hocadan Alıntıdır.....
__________________
..Eskiden Yeterdim Kendime..Artardım Bile..Simdi Ne Yapsam Nafile..Kim Demiş Can Eskimez Diye..Bu Can Tedirgin Tende..Canda Eskimiş Bende..
|
Offline
|
|
|
|
|
30.01.10, 15:30
|
#158
|
O Artik Bizden
Üyelik tarihi: Mar 2004
Mesajlar: 34
Tesekkür etmis: 51
Tesekkür almis 9 -> 4.294.967.256 Konu
|
Al***305;nt***305;:
Yakupp´isimli üyeden Al***305;nt***305;
Bismillahirrahmanirrahim..
Ey Rabbim,
Her şeyi kaplayan rahmetinden
Her şeye gücü yeten kuvvetinden
Önünde her şeyin boyun eğdiği kudretinden
Karşısında hiçbir şeyin duramadığı izzetinden
Her şeyi kaplayan azametinden
Her şeyi kuşatan ilminden
Her şeyi aydınlatan nurundan
İstiyor ve bekliyorum
Ey nur, Ey Kuddüs, Ey ilklerin ilki ve sonların sonu
Rabbim, İsmet perdesini yırtan günahlarımı affet
Nimetleri değiştiren hatalarımı affet
Duaların kabulünü engelleyen
Belalar getiren
İşlediğim bütün günahları ve yaptığım bütün hataları affet.
Rabbim, zikrinle sana yaklaşabilirim, biliyorum.
Rahmetinden beni kendine yaklaştırmanı diliyorum.
Bana şükrü öğretmeni
Zikrini ilham etmeni diliyorum.
Bana merhamet etmeni
Beni, verdiğine razı ve kanaatkar kılmanı diliyorum.
Sen ki ihtiyacı olana verirsin
Kapına geleni geri çevirmezsin.
Ey rabbim senin saltanatın yücedir.
Kimine gizli, kimine apaçıksın
Rabbim, biliyorum ki
Senden başka günahlarımı bağışlayacak
Suçlarımı örtecek kimse yok.
Biliyorum ki ben nefsime zulmettim.
Sana itaat etmedim.
Bütün bunlara rağmen beni unutmadığından
Ve bana lütfettiğinden dolayı
Kalbim sana kavuşma arzusuyla yanıyor
Rabbim biliyorum ki sen benim dostumsun
Her kötülüğümü örtersin
Başıma gelen her belayı hafifletirsin
Rabbim görüyorsun ki
Zincirlerim beni çökertti.
Çirkin ve boş emellerim beni senden uzaklaştırdı.
Dünya beni aldattı.
Gururum ve kayıtsızlığım kalbimi katılaştırdı
Rabbim biliyorum ki sen benim dostumsun
Beni çirkin günahlarımın arkadaşlıklarından kurtar
Affet beni ey Rabbim
Farz edeyim ki senin ateşine dayandım.
Her acıya göğüs gerdim
Ama senin rahmetinden bir an bile uzak kalmaya dayanamam biliyorsun
Ey Kerim ve Rahim olan Rabbim
Yemin ediyorum ki eğer konuşmama izin verirsen
Senin kapında her an coşarım
Feryat edenlerin feryadı gibi kapında feryat ederim,
Kaybedenlerin ağlaması gibi ağlarım.
Nerdesin? Çağırıyorum seni ey müminlerin dostu
Ümitsizlerin ümidi
Güçsüzlerin dayanağı
Ağlayanların sevgilisi
Seni vücudumun tüm zerreleriyle çağırıyorum.
Rahmetine ümitle koşuyorum.
Görüyorsun ki bu kalp senden ayrılmanın acısını duyuyor.
Bu dil seni anıyor.
Bu kalp seni arıyor ve ağlıyor.
Ah Rabbim o nasıl azapta kalabilir?
O senin affedeceğinden ümitlidir, emindir.
Senin sevgini arzuladığı halde ateş onu nasıl yakabilir.
Onun güçsüzlüğünü biliyorsun.
O bu acıları daha ne kadar taşıyabilir?
Sen ona yol gösterirsen ateşin sıcaklığı ona nasıl zarar verebilir?
O seni Rabbim diye çağırmaktadır.
Ruhunda senin izlerin varken onu nasıl ateşe atabilirsin?
Hayır asla sen bunları yapmazsın
Ben senin keremini biliyorum.
Merhametini biliyorum.
Senin isimlerin mukaddestir.
Sen insanlara kendini tanıttın
Rahmetinle kalplerini okşadın
Rahmetini benden esirgeme Ey Rabbim
Bil ki sana muhtacım
Gizlice yaptığım günahlar senin ilmindedir.
Beni gizli günahlarımın ağırlığından kurtar.
Sen her şeye şahitsin.
Günahlarımı rahmetinle gizledin, biliyorum.
Rabbim sen her günahı bağışlayan ve her hatayı örtensin.
Sen benim fakirliğimden ve güçsüzlüğümden haberdarsın.
Ya Rabbi, Ya Rabbi, Ya Rabbi
Yüceliğin adına seni anmama yardım et
Boş emellerim, günahlarım, aşırılıklarım, bilgisizliğim ve gafletimden dolayı senin af kapını gözyaşımla çalıyorum.
Biliyorum ki derdimin ilacı sensin.
Ey Rabbim, benim kimim var senden başka
Affı ve rahmeti başka kimden isteyeyim.
Bu kadar günah ve aşırılıktan sonra sana geldim
Pişman ve perişanım
Beni çirkin günahlarımın arkadaşlıklarından kurtar.
Gözyaşımla sana dönüyor, günahımı itiraf ediyorum.
Yalnız sana sığınıyor, özrümün kabulü için af diliyorum.
Beni affet Rabbim, beni affet.
Ey Rabbim senin rahmetini gördükten sonra beni yakacağına inanayım mı?
Keşke bilseydim
Sen benim dünya ve ondan gelecek belalara direncimin azlığını biliyorsun.
Ve biliyorsun ki ben senin ayrılığına dayanamam.
Gözyaşımla çağırıyorum seni ey Müminlerin dostu.
Feryat edenlere cevap veren
Ey sadık yüreklerin dostu
Beni bu gece ve her saatte affet
Her günahı işlemiş ve her günde bulaşmışım
Sen hepsine şahitsin
Gizli olanı sen rahmetinle gizledin
Beni çirkin günahlarımın ağırlığından kurtar
Yüreğim dostluğunu kaldıramaz
Ama kalbim sevgini hissedebilir.
Rabbim sana böylece inanamamıştık ve senin sevginden habersizdik
Ey Kerim ve Rahim olan Rabbim
Sen benim dünya ve ondan gelecek belalara karşı gücümü arttır.
Bana kudretinle güç ver.
Biliyorsun ki ben sana muhtacım
İlahi
Bilmiyorum sana neleri şikayet edeyim.
Zorlukları mı?
İnsanları mı?
Üzerime gelen günah ve belaları mı?
Beni affet Rabbim.
Her şeye sabrettim ama senin ayrılığına sabredemem.
Beni hizmetine al.
Sana sürekli bir kul olayım
Güvencim, dayanağım, dostum sevdiğim sensin.
Her halimde sana koşarım.
Bana kuvvet ver.
Kapına gelmeme yardım et
Uğrunda her şeyimi vermem için bana güç ve nur ver.
Huzurunda değişmez olayım.
Sana koşanlarla birlikte sana koşayım.
Seni sevenlerle birlikte seni seveyim
Rahmetin ve kudretinle koru beni
Hatalarımı affet.
Değil mi ki sen kullarına bu hükmü verdin.
Bana yönelin, benden isteyin, kabul edeyim dedin
Ben de yüzümü sana çevirdim
Elimi sana uzattım
Silahı, ağlamak ve sermayesi ümit olan şu kulun
Senin kapına geldi
Eğer affedersen bu senin şanındır.
Eğer bağışlamazsan hangi kapıya gideyim.
Hangi kapı var.
Senden başka Rab yok ki onun kapısına gidilsin
Tüm zerrelerimle sana sığınıyorum Rabbim,
Rahmetinle, şefkatinle beni kucakla***8230;
Amin***8230;Amin***8230;Amin***8230;.
|
allah razı olsun bu paylaşım için
|
Offline
|
|
11.11.12, 18:06
|
#159
|
O Artik Bizden
Üyelik tarihi: Jun 2006
Mesajlar: 11
Tesekkür etmis: 2
Tesekkür almis 47 -> 4.294.966.912 Konu
|
Dualarin gucune inanirim. Dogru sekilde istenilen ve ha****len herseyi Allah verir. Hangi amac icin hangi dua nasil okunmali ve etkili denenmis dualar konusunda bilgisi olan varsa paylasabilir mi?
|
Offline
|
|
|
Find Best Price |
|
07.03.15, 19:19
|
#160
|
Gece Gündüz Burda
Üyelik tarihi: Jun 2014
Nerden: Moldova
Mesajlar: 752
Tesekkür etmis: 413
Tesekkür almis 2.186 -> 366 Konu
|
Find Best Price
Your Master should have worked hard and long to know every single detail that comprises the art of healing. There are two types of string muting, the palm mute with your picks hand and the string mute with your fret hand. - 3 PreOuts (4 volt). Logical thinking is, sadly, a skill that seems to be mostly ignored in public education these days. It’s best to. The procedure only eats up a few seconds. Stop Spending. Plant the size of your. A good way to improve your singing is start singing along with your favourite artists. It’s a known fact that some of the most romantic scenes show being with a loved one, on the beach, guitar in hand, and singing a way.
additional reading
Find Out More
Read A great deal more
Driver Robot Shows You How To Update Your Drivers
you can try these out
You use common sense and the right materials and you shouldn’t have a problem. If you live in an area that is polluted, move somewhere else. This means that the ring should.
ftp://ftp.vicop.pl/upload/engpdf/m/machoalfa.pdf
ftp://ftp.vicop.pl/upload/engpdf/t/t...+Agent+Toolkit
ftp://ftp.vicop.pl/upload/engpdf/q/qiman.pdf
This does not answer the question, though. Basically, kayak fishing is gradually making a name in the industry. Most of the renting firms prefer credit card payments because it is secure and fast. You should consider the appearance and ******** of the home, safety, access to the freeway, schools nearby, commute time to work, local shopping, and even recreational activities. Her feelings are very rich and Alyssa Milano has an enormous capacity to express her love.
Fast Electric Bike - Diy 50mph Electric Bike
Read Significantly more
Christmas Light Business Package & Training Video
made, you met each other, so confusion off. In addition to the unique yet innovative ball design,. Lately this is one of the brilliant aspects of film. The lender or bank does not have to assume the property. This list could go on and on, but lets look how you can keep your score up. Pen and pencil drawings of flowers usually work well especially when drawn cleanly and smoothly. factors like ********, weather, time of the day and. you’re back at your cart. Staunton style chess sets were first seen in 1849 and. The food you eat, how you administer your health regime, the social activities you have and how you basically run your life is a vital factor which can contribute to the way you will respond towards male menopause.
Other links:
http://bankstacks.com/profile.php?id=516
these details
browse around this site
Payday Loans In Auburn Alabama
|
Offline
|
|
Konuyu Toplam 4 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 4 Misafir)
|
|
Seçenekler |
|
Stil |
Normal
|
Yetkileriniz
|
Yeni Mesaj yazma yetkiniz aktif değil dir.
Mesajlara Cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz aktif değil dir.
HTML-KodlarıKapalı
|
|
|
Bütün Zaman Ayarları WEZ +2 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 01:05 .
|
|