|
|
|
|
02.12.08, 12:51
|
#141
|
Forum Admin
Üyelik tarihi: Nov 2005
Yaş: 41
Mesajlar: 521
Tesekkür etmis: 127
Tesekkür almis 259 -> 4.294.967.247 Konu
|
İlk Müslümanlar
Kainatın Efendisi Hira'da aldığı peygamberlik vazifesini ilk olarak eşi Hz.Hatice'ye anlatmıştı.Eşi böylesine ağır bir vazifenin mesuliyetini zerreden kürreye vücut ve gönül ülkesinde yaşar haldeyken ; Cenab-ı Allah'ın Hz.Hatice'ye yaşattığı hal çok manidardır.O büyük kadın 'bana ne oluyor bilmem?' diye endişe duyan Allah Resulüne; 'Müjdeler olsun sebat et.Canımı yed-i Kudretinde tutan Allah ' a yemin ederim ki, sen bu ümmetin peygamberisin. Allah seni asla bırakmaz. Sen sıla-i rahmedersin, sözün doğrusunu söylersin, meşekkatte sabredersin, misafirleri ağırlarsın, felakete uğrayanların yardımına koşarsın, Allah böyle kuluna kefildir.' şeklinde sözleriyle destek olmuş gönlünü açmıştır.
Bu sözler onun ne kadar yüce ruhlu, faziletli ve inançlı bir kadın olduğunu göstermektedir. Cenab-ı Hakk'ın kutlu Peygamberine verdiği büyük lütuflardan biri de. Kendisine Hz.Hatice gibi bir zevceyi nasip etmesidir.Resul-i Ekrem efendimiz, ilk müslüman olma şerefine de nail olan eşine Cebrail (as) ' dan öğrendiği şekilde abdest aldırdı ve imam olarak iki rekat namaz kıldırdı.Ulaştıkları gönül birliğini 'Mutlak Bir'in önünde ve O'na sığınarak perçinlediler.
Hz.Peygamberın ve İlk Müslümanların Maruz Kaldıgı İskenceler
Açıktan davetin başlaması ve Müslüman olanların sayısının günden güne artmasıyla beraber, Kureyşliler de Müslümanlara karşı düşmanlıklarını arttırmışlardı. Hareketin lideri olması hasebiyle, en büyük taarruzlar Allah Resulüne yöneltiliyordu. Hz.Peygambere düşmanlık edenlerin başında Ebu Leheb ve karısı gelmekte idi. Hz.Peygamber!in arkası sıra dolanır; o tebliğ ettikçe kendiside; 'Ben onun amcasıyım . Muhammed sizi atalarınızın dininden döndürmek istiyor, sakın ona inanmayınız diyordu.' Hz.Peygamberin başının taşla ezmeye yemin etmiş; taşı kaldırdığında kaskatı kesilmiş, muvaffak olamamıştı.Bir defasında da önünde ateşten bir çukur açılmış, Allah Resulüne yanaşamamıştı. Peygambere olan düşmanlığı o dereceye ulaşmıştı ki; Peygamberimizin kızları Rukiye ve Ümmü Gülsüm 'le evli olan oğulları Utbe ve Uteybe'ye onları boşattırmıştı. Ebu Cehil'de dili ve eli ile Peygamber efendimize ve Müslümanlara çok eziyet etmiştir . Ammar b. Yasir'in annesini öldüren bu zalim, Peygamberimiz harem'de namaz kılarken, boğazlanan bir devenin döl yatağını, içinin çirkinlikleriyle getirtmiş ve Resul-i Ekrem secde de iken sırtına koyuvermişti. Kureyş'in ulularından olan Velid b. Muğire de ; hac mevsimin de halk toplandığında Peygamberimize sıfatlar yakıştırıp, en uygun sıfatında sahir (büyücü) olduğunu, zira Muhammed'in kişi işe kardeşi ve karısı arasını ayırdığını söylüyordu.
O Allah Resulü'nü tek başına öldürmeye de teşebbüs etmiş, fakat; Allah'ın bi lütfü olarak, Peygamberimizin sesini Kabe'de namaz kılarken işittiği halde zatını görememiş, ne yana yönelse se arkasından gelmiş bu suretle muvaffak olamamıştır. As b. Vail Hz.Peygamber 'in oğlu Kasım öldüğünde en acılı anında kendisi ile 'etber' (erkek çocuğu olmayıp soyu kesilen) diyerek alay etmiştir.Kevser süresi As b. Vail hakkında nazil olmuştur. As b. Vail bir dağ geçidinde eşşeğinden düşüp bacağını kırmış, bu yaranın şişip mikrop almasıyla rezil bir şekilde ölmüştür.Şunu hemen belirtelim ki Allah Resulüne zarar verenlerin hepsi, habis bir ölümle ölmüşlerdir Ya hakaret ettikleri Müslüman'ların ellerine düşerek idam edilerek, ya da Hz. Peygamber'in 'Ya Rab ona bir itini musallat et ' diye beddua etmesiyle ölmüşlerdir. Nüfuzu olmayanların ve köle olanların durumu daha acıklı idi. Ayrıca Müslüman olanlara bizzat kendi aileleri türlü türü işkenceleri reva görebiliyorlardı. İslam'ın en azılı düşmanlarından olan Ümeyye b.Halef'in kölesi olan Bilal- Habeşi (ra) bazen 24 saat aç susuz bırakılıyor, bazen de boynuna ip takılarak Mekke de ücretle tutulan çocukların tarafında sokak sokak dolaştırılıyordu, buna rağmen taviz vermeyip yüzlerine karşı 'Allah birdir' diye haykıran Bilal-i Habeşi'yi efendisi Ümeyye b. Halef kavurucu sıcaklar altında sırtını güneşin sıcaklığından ateş parçası haline gelmiş kızgın taş ve kumlara sürttürüp yaktırır. ağzına güneşte kurumuş bir lokma et verdikten sonra göğsüne kocaman bir kaya parçası koydurur ve Lat ve uzza'ya tapmadıkça azaba devam edeceğini söylerdi. Hz.Bilal'in 'Allah birdir' demeye devam etmesi üzerine çileden çıkan Ümeyye b. Halef işkencesini Hz. Bilal bayılıp kendisinden geçene dek sürdürürdü. Hz.Ebubekir'in telkin ve vesilesi ile İslam'a giren Osman b. Afvan da, ilerlemiş yaşına rağmen, amcası tarafından işkenceye maruz bırakılmıştır.Yine Hz.Ebubekir'in delaletiyle Hz. Osman ' dan hemen sonra Müslüman olan Talha b. Ubeydullah Kureyş'in azılı pehlivanlarından Nevfel b. Adviye tarafından bir iple bağlanıp işkenceye tabi tutulmuştur.
Kureyş'in ileri gelen ve zengin ailesine mensup olan Halid b.Said (ra) bir gece rüyasında Allah Resulü'nün kendisini cehenneme atmaya çalışan babasından kurtardığını görmüş ve bu rüya üzerine Müslüman olmuştur.Oğlunun ibadet ettiğini duyan babası Ebu Uhayha vazgeçmesi için ısrar etti. 'Hz.Muhammed'in dinini asla bırakmam' şeklindeki cevap üzerine, elindeki sopa kırılıncaya kadar oğlunu döven Uhayha, onu iaşesini kesmekle tehdit etti.Oğlunun 'rızkı veren Allah'tır' şeklindeki mukabelesi üzerine iyice hiddetlenen Ebu Uhayha onu hapsettirerek günlerce aç susuz bırakmaktan çekinmemiştir. İlk Müslümanlardan olan Sa'd b.Ebi Vakkas da, annesi tarafından zulme uğratılmıştı.
Hüzün Yılı (M.620)
Üst üste gelen acı hadiselerin ilki, Hz. Peygamber'in dört yaşındaki en büyük oğlu Kasım'ın vefatı oldu
Allah Resulü çok müteessir olmuştu.Oğlunun cenazesini taşırken karşıda duran Kuaykıan dağına ; "Ey dağ! Benim başıma gelen şey, senin başına gelseydi, dayanamaz yıkılırdın.", demesi bu derin teessürünün bir ifadesidir. Henüz Kasım'ın vefatının hüznü dağılmadan Allah Resulü , diğer oğlu Abdullah'ı da kaybetti. Bu acı hadiseler sebebiyle Allah Resulü ve Müslümanların kalpleri kan ağlarken, müşrikler taziye etmek şöyle dursun, sevinçlerinden ne yapacaklarını şaşırıyorlardı. Hatta içlerinden Ebu Cehil ve As b. Vail işi daha ileri götürerek: " Artık Muhammed ebterdir, nesli kesilmiştir.", diye alay edecek kadar küstahlaşmışlardı.Bu lakaba oldukça alınan Allah Resulü'nü teskin etmek üzere, Allah(cc) Kevser süresini inzal buyurmuştur. " Doğrusu, biz sana kevseri ihsan etmişizdir. Öyle ise Rabbin için namaz kıl, kurban kes. Asıl ebter, şüphesiz seni kötüleyendir."
Bir müddet sonra amcası Ebu Talib hastalandı. Artık ölüm döşeğinde idi. Allah Resulü bir yandan kendisini korumak uğruna herşeyini feda eden çok sevdiği amcasını kaybedeceğine üzülürken, bir yandan da Kelime-i Şahadet getirerek Müslüman olmasını istiyordu.Bu sebeple O hastalığı boyunca amcasının yanında pervane olmuş defaatle Kelime-i Şehadete çağırarak; " Ey amcacım, gel sen 'La ilahe illallah'de de ,onunla sana ahirette şefaat edebileyim ", teklifinde bulunmuştu. Amcası bu teklife : " Vallahi benden sonra sana ve atalarının oğluna, çok yaşlanmaktan dolayı bunaklık atfetmeleri korkusu olmasaydı. İstediğin şeyi söyleyip sana tabi olurdum. Kureyş, o istediğin sözü, ölümden korkarak söylediğimi zannedecekleri için söylemeyeceğim." dedi. Allah Resulü'nün ; " Ey amca, şunu bilmelisin ki ,Allah tarafından alıkonuluncaya kadar, senin affedilmeni isteyip duracağım." sözleriyle mukabele etmesi üzerine Allah (cc) Resulünün şahsında mü'minlere şu ölçüyü inzal etti ; " Hakikat sen ,her sevdiğin kişiye hidayete erdiremezsin. Fakat Alla'tır ki , kimi dilerse ona hidayet verir ve O hidayete erecekleri daha iyi bilendir." ( kassas,56 / Tevbe,113 )
Ebu Talib'in vefatından üç gün gibi kısa bir süre sonra da, hanımı Hz. Hatice'yi kaybetti.Teslimiyeti, itaati muhabbet ve merhametiyle Allah Resulü'nün kalbinde taht kuran Hz.Hatice'yi kaybetmek,Allah Resulünü derin bir teessüre boğdu.Ona karşı müstesna bir sevgisi vardı.En büyük destek ve tesellicisi idi.Vefatından sonra dahi onu hiçbir zaman unutmadı ve rahmetle andı. Öyle ki Hz. Aişe, hayatta olmadığı halde en çok Hz.Hatice'yi kıskandığını itiraf etmiştir. Allah Resulü'nün şu sözü onun Allah katında ve mü'minlerin gönlünde ne kadar ulvi bir yeri olduğuna delalet eder: " Kendi zamanındaki kadınların hayırlısı İmran kızı Meryem idi. Bu ümmetin kadınlarının hayırlısı da Hatice'dir."
Doğmadan önce babasını,altı yaşında iken annesini kaybederek öksüz ve yetim kalan Allah Resulü, amcasını ve hanımını kaybetmekle belki de ikinci kez öksüz ve yetim kalmıştı. Yüklendiği bu çile ve hüzün dolu hadiselerden ötürü bu yıla " HÜZÜN YILI " denmiştir.
İnsanlığı hakka ve hakikata sev****p dünya ve ahiret saadetlerini sağlamak üzere Allah Teâlâ tarafından gönderilen peygamberlerin sonuncusu ve alemlerin rahmeti olan Peygamber Efendimiz, genellikle kabul edildiğine göre 20 Nisan (12 Rabiulevvel) 571 Pazartesi günü Mekke'de doğdu. İslâm tarihi kaynakları, Hz. Peygamber'in nesebi ta Hz. Adem'e kadar sıralanan Şecere tabloları ile belirlemişlerdir. Bu kaynaklarda Hz. Peygamber'in yirminci göbekten atası olan Adnan'a kadar ittifak edilmiş, ancak Adnan'dan sonra verilen isimlerde bazı farklılıklar ortaya çıkmıştır. Ama O'nun Hz. İbrahim'in oğlu Hz. İsmail soyundan olduğunda şüphe yoktur. Buna göre Adnan'a kadar Rasûlullah'ın şeceresi şöylece sıralanır: Muhammed b. Abdullah b. Abdülmuttalib b. Hâşim b. Abdümenâf b. Kusayy b. Kilâb b. Mürre b. Ka'b b. Lüeyy b. Gâlib b. Fihr b. Mâlik b. En-Nadr b. Kinâne b. Huzeyme b. Müdrike b. İlyas b. Mudar b. Nizâr b. Me'add b. Adnan.
__________________
Elimde deqiL Hala Seviyorum
|
Offline
|
|
|
|
|
02.12.08, 12:52
|
#142
|
Forum Admin
Üyelik tarihi: Nov 2005
Yaş: 41
Mesajlar: 521
Tesekkür etmis: 127
Tesekkür almis 259 -> 4.294.967.247 Konu
|
PEYGAMBERIMIZIN DOGUMU
Peygamberimiz Fil vakasından 50 gün sonra ,Rebiullevvel ayinin on ikinci Pazartesi günü,tan yeri ağarırken, Mekke`de doğdu.
PEYGAMBERIMIZ DOĞDUĞUNDA BAZI HADISELER VUKU A GELDI
Peygamberimiz doğduğunda bazı hadiseler vuku a geldi,bunlardan bazılarını söyle sıralayabiliriz:Peygamberimiz ,Anadan Sünnetli ve göbeği kesik olarak doğdu. Peygamberimiz doğarken, çocukların yere düştükleri gibi düşmeyip ellerini ,yere dayamış başını semaya kaldırmış olarak doğdu.Peygamberimiz doğduğu zaman ,bir yıldız doğmuş ve bilginler, bu yıldızın doğduğu gece,Ahmed doğmuştur Dediler.Bir çok Yahudi Alimi Tevrat tan inceleme ile peygamberimizin bu gecede doğduğunu yakınlarına bildirmişlerdir.
Peygamberimiz doğduğu gece Kisranin sarayından on dört şerefe yıkıldı İranlıların,bin yıldan beri hiç sönmeden yanan Atesgedeleri sönüverdi.Save Gölünün suyu çekildi.Sema ve Vadisini su bastı.Iran Sahi, Arapların, ülkesini istila edeceğini rüyasında gördü,ve telaşa düştü.
PEYGAMBERIMIZIN BABASI HZ.ABDULLAH
Peygamberimizin babası Hz. Abdullah Kureyş***8217;in ileri gelen delikanlılarından idi. Güzel yüzlü,iki gözü arasında peygamberlik nurunu taşıyordu.Mekkenin bütün genç kızları onunla evlenmek için can atarlardı.Babasına o kadar itaatliydi ki babasının izinden hiç çıkmazdı.Hatta birinde babası Abdulmuttalip Allaha dua etmiş ve ``Allahım eğer bana on erkek evladı verirsen onlardan birini senin için kurban edeceğim``demiş ,on evladı olunca da Allaha verdiği sözü tutmak için oğlu Abdullahı kurban etmek istemiştir.Oğlu Abdullah babasına itiraz etmemiş ve boyun eğmiştir Etraftan yapılan eleştirilerle oğlunu kurban etmekten vaz geçmiş onun yerine 100 Adet Deve kurban etmiştir. Hz. Abdullah hz. Amine ile evlendikten Kısa bir müddet sonra gittiği ticaret kervanından dönerken yolda hastalandı. Medine***8217;de dayısı Beni Adiy bin. Neccarin yanında bir ay hasta aldıktan sonra vefat etti.Hz. Abdullah vefat ettiği zaman Peygamberimiz henüz Anne karnında altı aylıktı.
PEYGAMBERIMIZIN SÜT ANNEYE VERILISI
Yeni doğan çocukları süt anneye vermek; Kureyş ve sair Arap eşrafının adeti idi.
Bu da; kadınların kocaları ile daha iyi meşgul olmalarını ve çocuklarında ,özellikle ,havasının güzelliği, rutubetinin azlığı ve suyunun tatlılığı ile tanınan yerlerde yasayan şerefli kabileler arasında, sağlam vücutlu,siki etli, cesaretli yetişmelerini ve düzgün, pürüzsüz konuşmayı öğrenmelerini sağlamak içindi.
Mekke çevresinde ve Harem içinde oturan kabilelerden Süt annesi olanlar, her yıl iki defa, yaz ve güz olmak üzere Mekke`ye gelirler,çocukları alıp götürürlerdi.
Peygamber efendimizi(A.S) Ben`i Sa`d b.Bekr kabilesinden Süt annesi Halime hatun götürdü.
Peygamberimizin Süt kardeşleri şunlardır::
Abdullah b. Haris,Üneyse binti.Haris,Şeyma bint-i Haris.
Peygamberimizi Yetim olduğu için Arap kadınları kabul etmemiş; sadece kabilesine götürecek çocuk bulamayan Halime, eli bos gitmemesi için peygamberimizi kabul etmişti.Peygamberimizi aldıktan sonra Halime ve Ailesinin yaşam tarzı bir anda değişti.
Bunlardan bazılarını Halimenin dilinden dinleyecek olursak; Halime Hatun der ki;`` İçinde bulunduğumuz kuraklık ve kıtlık yılında hiç bir şeyimiz kalmamıştı. Ben, kır merkebimin üzerinde idim.Yanımızda, yaşlı bir devemiz vardı,bize bir damla süt vermiyordu.
Üzerinde bulunduğum merkebin ağır yürümesi yol arkadaşlarımı çileden cıkartıyordu.Nihayet Mekke***8217;ye varıp emdirilecek oğlan çocukları aramaya başladık. İçimizden hiç bir kadın Muhammedi almak istemiyor,ondan uzak duruyorduk. Çünkü, bizler emdireceğimiz çoçuğun babasından bahisse kavuşmayı ve ondan armağanlar almayı bekliyorduk.
Bir ara Muhammed in dedesi Abdulmuttaliple karşılaştım,bana; İsmin nedir ?diye sordu.
Halime dedim. Bana;Ey Halime! Benim yanımda bir yetim çocuğum var onu emzirmek için Beni Sa`d kabilesi kadınlarına teklif ettim öksüz olduğu için kabul etmediler. Sen kabul eder misin? Ben ,``bana biraz müsaade ette kocama bir danışayım``dedim.
Hemen kocamın yanına döndüm,ona haber verdim. Kocam izin verince Muhammedi aldım.
Muhammed bize gelince,evimiz öyle bereketlendi ki kocam la hayretler içinde kaldik.Sütü çekilmiş olan devemizde sütler fazlaca akmaya, zayıf olan merkebimizi,yolda başka hiç bir binek ****** geçememeğe,davarlarımıza inen süt hiç bir davara inmemeye başladı.
Peygamberin Çocukluğu daha değişikti. Daha iki Aylık iken,her tarafa yuvarlanmaya çalışıyordu.Üç Aylık olunca Day durmaya çalışıyordu.Dört Aylık olunca, duvara tutunup yürüyordu.Beş Aylık olunca bir yere tutunmadan yürüyebiliyordu.Altı Ayı tamamlayınca, yürümeyi hızlandırmıştı.Yedi Aylık iken her tarafa gidebiliyor,koşabiliyordu. Sekiz Aylık iken,konuşuyor,konuşulanı anlayabiliyordu.On Aylık iken Ok atabiliyordu. İki Yılı doldurduğu zaman,oldukça, iri ve gösterişli bir çocuk olmuştu.Onu Annesine götürdük, Amma,biz,Onun yüzünden gördüğümüz hayır ve bereketten dolayı, Yanımızda bir müddet daha tutmaya çok istekli bulunuyorduk.
HZ.AMINENIN MEDINE ZIYARETI VE VEFATI
Hz. Amine Peygamberi de yanına alarak Medine***8217;deki Neccar oğullarından olan Dayılarını ziyarete gitti. Orada peygamberle, bir ay kadar misafir oldular.
Yahudi kavmi peygamberimizi orada görünce onu devamlı kontrol edip hal ve hareketlerine dikkat ediyorlardı. Hz. Amine Yahudilerin Peygamberimiz hakkında takındıkları tavırlardan korkmaya başladı Ve acilen Mekke ye dönmek için yola koyuldular.
Hz. Amine, Mekke***8217;ye gelirken, yolda hastalanıp Evba köyünde durakladi.Başucunda duran Peygamberimizin yüzene baktı.Sonra da söyle hitap etti:
``Ey çekilen dehşetli ölüm okundan, Allah in lutfu ve yardımı ile yüz deve karşılığında kurtulan zatin oğlu!Allah, Seni,mübarek ve devamlı kilsin! Eğer rüyada gördüklerim doğru çıkarsa,Sen Celal ve bol ikram Sahibi tarafından,Adem oğullarına helal ve haramı bildirmek üzere gönderileceksin! Allah, Seni milletlerle birlikte devam edip gelen putlardan, putperestlikten de, esirgeyecek,alıkoyacaktır.
Her canlı varlık ölecektir. Bende öleceğim.Fakat temelli anılacağım Çünkü, temiz bir oğul doğurmuş,arkamda hayırlı bir anı bırakmış bulunuyorum demiştir.
Ve hz. Amine Ebva da vefat etti.Hazret-i Amine vefat ettiğinde 30 yaşlarında idi.
Dünyada,böylece Babasız ve Annesiz kalan Peygamberimizi,yüce Allah,hamisiz bırakmadı: Önce dedesi Abdulmuttalibin yanında, sonra da amcası Ebu Talib-in yanında kaldı. Peygamberimiz, sekiz yaşına kadar,Dedesi Abdulmuttalibin yanında,sekiz yaşından sonra da Amcası Ebu Talib-in yanında kaldı.
PEYGAMBERIMIZIN TICARET HAYATINA ATILISI
Kureyşliler, öteden beri ticaretle uğraşırlardı. Ticaretle uğraşmayanların ise,ellerinde hiç bir şeyleri bulunmazdı. Peygamberimizin de, hazreti Hatice hesabına ticarete başlamadan önce, ticaretle uğraştığı olmuştur. Nitekim, Said b.Ebu Saib, Islamiyetten önce Peygamberimizin ticaret ortağı idi.Peygamberimizin,ticaret yapmak için, sermayesi olmadığından,hazreti Hatice peygamberimizi ücretle tuttu ve Kureyşilerden tuttuğu, başka bir zatıda, Peygamberimizin yanına kattı. Hazreti Hatice yapacağı her sefer için, Peygamberimize, ücret olarak genç ve yiğit birer erkek deve veriyordu. Peygamberimiz, Hazreti Hatice`nin ticaret Malını Şam`a götürmek için ,ilk defa dört tane erkek ve genç deveye anlaştılar. Peygamberimizle Kervan halkı Şam`a gitmek için yola koyuldular: Şam topraklarından Busraya vardıklarında peygamberimiz orada getirdiği bütün malları çok karlı bir şekilde satıp alacaklarını aldıktan sonra,Mekke***8217;ye yardımcısı olan Meysele ile birlikte geri döndü.
PEYGAMBERIMIZIN EVLENMESI
Peygamberimiz hazreti Hatice adına ticaret yaparken, Peygamberimizdeki harikulade halleri görmüş ve yardımcısı Meysele ile Peygamberimize evlilik teklif etmişti. Peygamberimiz bu teklifi kabul ederek Kureyşlilerin en soylu kadınlarından olan hazreti Hatice ile evlendi.
PEYGAMBERIMIZIN COCUKLARI
Peygamberimizin, hazreti Haticeden,iki erkek çocuğu,dört kız çocuğu doğmuştur Isimleri şöyleydi: Kasim, Abdullah, Zeynep,Rukayye ,Ümmü Külsüm,Fatima ve Cariyesi Mısırlı Maria`dan doğan Ibrahim`dir.
KABENIN KUREYŞILERCE YENIDEN YAPILISI VE PEYGAMBERIMIZIN HAKEMLIGI
Bir Kadın, Kabe Hareminde buhurdanlıkta Öd ağacı yaktığı sırada , buhurdanlıktan sıçrayan bir kıvılcımdan Kâbenin kat kat olan örtüsü tutuşup tamamı ile yanmış, bu yüzden duvarlar da her taraftan gevşeyip çatlamış bulunuyordu. Zaman, zaman sahilden gelen sel baskınları ilede Kâbenin tabanı ve duvarları da iyice yıkılacak duruma gelmişti.
Bunun icin,Kureysliler Kabenin duvarlarını onarıp sağlamlaştırmak ve üzerinede,tavan çatmak istiyorlar,fakat, yıkmağa kalkarlarsa azaba ugrayabileceklerinden korkuyorlar,aralarinda meşvere ediyorlardı.
Am bu sırada Rum tüccarlarından birisine Ait olan inşaat malzemesi yüklü bir gemi Cüdde sahillerinde parcalandi,bunu fırsat bilen Kureyşliler aralarında yardımlaşarak bu batan gemiden Kabe inşaası için gerekli malzemeleri almış oldular.Ve Kâbenin inşaatına başladılar.
Hacerül Esved taşı yerine konulacağı zaman kabileler ,birbirleriyle anlaşamadılar. Hatta işi okadar ilerlettiler ki aralarında kavga yapmaya çok az bir zaman kaldı. Kureyşiler, Bu iş üzerinde, dört veya beş gece durdular. Sonra Kureyşin yaşlılarından Ebu Ümeyye b. Mugire bir teklifte bulundu;
Teklifine göre ,mescidin kapısından giren ilk kişi bu taşı koymak için hakem olacaktı. Bütün kavmin uluları bu teklifi kabul ettiler.
Tam bu sırada peygamberimiz içeri girdi, bütün kureyşliler el çırparak El-Emin`in hakemligine razıyız dediler.
Peygamberimiz de hakemlik yaparken bütün kabilelerden birer kişi alarak Hacerul Esved-i bir beze koydurdu,ve onu konulacak yere getirttikten sonra besmele çekerek kendi elleriyle Hacerul-Esvedi yerine koymuş oldu.
hayatı
Hz.Muhammed***8217;in (s.a.v) Hayatı Resulullah (s.a.v), Fil yılı Rabi***8217;ul Evvel ayının on yedisinde (M.570***8217;de) Cuma günü şafak vakti Mekke şehrinde dünyaya geldi.(1) Resulullah (s.a.v)***8217;in değerli babası, Abdullah bin Abdulmuttalip bin Haşim bin Abdumenaf***8217;dır. Değerli annesi ise Veheb bin Abdumenaf***8217;in kızı Amine***8217;dir. Görüldüğü gibi her iki şahsiyetin akrabalık bağı Abdumenaf***8217;da birleşiyor. Hz. Peygamber***8217;in mübarek ismini İlahi emir gereği Muhammed, (2) künyesini ise Ebu***8217;l Kasım (3) koyuyorlar. İmam Bakır (a.s) buyurmuşlardır ki, Hz. Peygamber doğumunun yedinci günü Hz. Ebu Talib, Hazretin dünyaya teşrifinden dolayı bir kurban keser ve akrabalarını misafirliğe davet ederek şöyle der: "Bu Ahmed***8217;in akikasıdır.***8221; Misafirler; ***8220;Onun ismini neden Ahmed koydun?***8221; diye sorduklarında, ise Ebu Talib; ***8220;Yer ve gök ehlinin övgüsünden dolayı onun ismini Ahmed koydum.***8221; der.(4) (4)İşte bundan dolayı Hz. Emir-ul Mü***8217;minin Ali (a.s), Hz. Resulullah (s.a.v)***8217;ın iki ismi bulunan peygamberlerden olduğunu söylemiştir.(5) (5) Peygamber (s.a.v) henüz daha dünyaya gelmeden babasını kaybetti; (6) (6)dünyaya geldikten sonra da onu süt emmesi için Halime-i Sadiyye***8217;ye emanet ettiler. İbn-i Sad***8217;ın yazdığına göre, Halime Hazreti kucağına alır almaz döşü sütle doldu; öyle ki, Peygamber ve Halime***8217;nin açlıktan uyumayan çocuğu da o sütten doydular.(7) (7) Peygamber (s.a.v) üç yaşına kadar annesi Amine***8217;nin de gözetimiyle süt annesi Halime***8217;nin yanında kaldı, daha sonra Mekke şehrine getirilerek annesine teslim edildi.
__________________
Elimde deqiL Hala Seviyorum
|
Offline
|
|
|
|
|
02.12.08, 12:53
|
#143
|
Forum Admin
Üyelik tarihi: Nov 2005
Yaş: 41
Mesajlar: 521
Tesekkür etmis: 127
Tesekkür almis 259 -> 4.294.967.247 Konu
|
Bir Yeğen Olarak Hz.Muhammed (s.a.)
20.4.2006- Yeni Şafak
Vecdi AKYÜZ
Hz.Muhammed (s.a.), akrabalık bağlarının (sıla-i rahim) gözetilmesini çeşitli vesilelerle belirtmiş, uygulama örneklerini de göstermiştir. Bir yeğen olarak amcaları, halaları ve teyzeleriyle, bu çerçevede ilişkiler kurmuştur.
Amcanın yeğen açısından konumunu, Hz.Muhammed (s.a.), amcası Abbas'ın yaşadığı bir olay dolayısıyla belirtmiştir. Hz.Abbas, öfkeli bir şekilde Hz.Muhammed'in yanına girdiğinde, bu öfkenin sebebini sordu. Kureyş'in kötü davranışı olduğunu söyleyince, bu duruma öfkelenen Hz.Muhammed (s.a.) şöyle buyurur: "Canımı elinde tutan Allah'a yemin olsun ki, Allah ve peygamberi için sevmediğiniz sürece, hiçbirinizin kalbine iman girmez. Ey insanlar! Her kim amcama eziyet ederse, bana eziyet etmiş demektir. Çünkü, kişinin amcası, babası yerindedir." (Tirmizî, fiten, 28)
Yanında iki yıl kadar kaldığı dedesi Abdülmuttalib ölünce, dedesinin vasiyeti gereği, Mekkelilerin "Abdülmuttalib'in Yetimi" dedikleri, sekiz yaşındaki Hz.Muhammed (s.a.), babasıyla ana-baba bir öz kardeş olan amcası Ebu Tâlib'e emanet edilmişti. (577) Ebu Tâlib, kişilikli, ahlâklı, eli ve gönlü açık biriydi. Dürüst ve çalışkan bir tüccardı. Yeğenini de ticaret hayatına, amcası Ebu Tâlib alıştırmıştı. Ebu Tâlib de, babası Abdülmuttalib gibi, öksüz yeğenine büyük sevgi ve şefkat göstermişti. Ebu Tâlib'in evinde yemekleri hep birlikte yediklerinden, sofrada yeğen Hz.Muhammed (s.a.) yoksa, Ebu Tâlib "Biraz bekleyin de oğlum gelsin" deyip yemeğe başlamazdı. Bazen yemekler, özellikle kahvaltı sofraya geldiğinde, ağırdan aldığından yeğen Muhammed'e yemek kalmazdı. Bu yüzden amcası, bazen ona ayrı sofra kurdururdu.
Dedesi Abdülmuttalib'in son evliğinden doğma diğer iki amcası olan Abbas ile Hamza, Hz.Muhammed'in (s.a.) birlikte büyüdüğü yaşıtlarıydı. Peygamberimiz 17 yaşındayken (586), amcaları Zübeyir ve Abbas'la birlikte, Yemen'e ticaret yolculuğu yaptı. 20 yaşındayken (589/90), amcalarıyla birlikte, Ficar Savaşı denilen 4. defa patlayan kabileler arası iç savaşa katılmış, çatışmada kimseye ok atmamış ve kan dökmemişti. Yalnızca düşman tarafından atılan okları toplayıp, amcalarına vermişti. Yine 20 yaşlarındayken (590), hılfu'l-fudûl adıyla bilinen insan hakları örgütünün yeniden kuruluşunda akrabaları olan Haşimoğullarıyla birlikte etkili olmuştu.Yakınlarını yeni dine çağırmasıyla ilgili âyetler inince, bu konuda biraz zorluklar yaşadı ve nasıl tepki göstereceklerinden bayağı kaygılandı. Bundan dolayı evine kapanıp kaldı. Dine davetin ilk günlerindeki gibi, korku ve kaygı içindeydi. Halaları, hastalandığı düşüncesiyle ziyaretine geldiler. Yeğenlerini sağlıklı görünce, son günlerdeki sıkıntılı ve garip durumunun sebebini sordular. Bu soruya, şu karşılığı verdi: "Benim hiçbir rahatsızlığım yok. Hasta değilim. Allah, akrabalarımı azabıyla uyarmamı emretti." Bu cevap üzerine halaları, "Sen yakınlarına çağrı yap. Fakat Abdüluzzâ'yı (Ebu Leheb) çağırma. Çünkü o senin davetini kabul etmez" diyerek, tavsiyelerini bildirdiler. Hz.Muhammed'in (s.a.) hala ve teyze sevgisinden, süt halaları ve süt teyzeleri de nasip sahibi olmuştur. Taif Savaşı'ndan sonra, Huneyn'de Hevâzin kabilesinden çok sayıda (6.000) kişi esir olarak ele geçirilmişti. Hz.Muhammed (s.a.), esirler arasında bulunan süt hala ve süt teyzeleri hatırına, öncelikle kendisinin ve Abdülmuttaliboğullarının payına düşen esirleri serbest bırakmıştı, ardından da diğer sahâbenin paylarına düşen esirleri, fidye almaksızın salıvermişlerdi. Kaza umresinden Medine'ye dönüldüğü gün, Hz.Muhammed'in (s.a.) üç yakını arasında, bir tartışma çıktı. Ali, Cafer ve Zeyd, Hz.Hamza'nın kızı Ümâme'nin velisi olma konusunda tartışıyorlardı. Yanlarına giden Rasulullah, durumu öğrendi. Her üçünün de gerekçelerini dinledikten sonra, hepsini övdü ve sevgilerini belirtti: "Ey Zeyd! Sen Allah'ın ve Rasulü'nün dostusun. Ey Ali! Sen benim kardeşim ve arkadaşımsın! Ey Cafer! Sen bana yapıca ve huyca en çok benzeyensin." Ardından kararını şöyle bildirdi: "Ey Cafer! Ümâme'yi görüp gözetmeye sen daha lâyıksın. Çünkü onun teyzesi, senin eşindir. Teyze, anne yerindedir." Cafer, bu karara çok sevinerek, Ümâme'yi aldı. (Buhârî, sulh, 6, megâzi 43; Müslim, Cihad 90; Ebu Davud, talak, 35; Tirmizî, birr, 6) Teyzenin konumuyla ilgili benzer bir açıklamayı, bir günahın af vesilesi olarak da yapmıştır. Bir adam, Hz.Muhammed'e (s.a.) gelerek, "Ey Allah'ın elçisi! Büyük bir günah işledim. Tövbe etsem, kabul olur mu?" dedi. Hz.Muhammed (s.a.), ona sordu: "Anan baban var mı?" Adam "Hayır, yok" dedi. "Teyzen var mı?" diye sordu. Adam "Var" dedi. Hz.Muhammed (s.a.) "Öyleyse, ona iyi davran" buyurdu. (Tirmizî, birr, 6)
Bir kardeş olarak Hz. Muhammed(s.a.)
__________________
Elimde deqiL Hala Seviyorum
|
Offline
|
|
01.05.09, 17:20
|
#144
|
O Artik Bizden
Üyelik tarihi: Oct 2008
Nerden: tokat
Yaş: 35
Mesajlar: 8
Tesekkür etmis: 3
Tesekkür almis 3 -> 2 Konu
|
allah kimseyi müslümanlıkdan mahrum etmesin (AMİN)
|
Offline
|
|
|
Çok yalnızım dedim..."Ben ki sana çok yakınım" dedin. |
|
06.05.09, 18:59
|
#145
|
Moderator
Üyelik tarihi: May 2004
Mesajlar: 665
Tesekkür etmis: 287
Tesekkür almis 377 -> 4.294.966.581 Konu
|
Çok yalnızım dedim..."Ben ki sana çok yakınım" dedin.
Dedim: Çok yalnızım.
Dedin: ... ***1601;***1614;***1573;***1616;***1606;***1617;***1616;***1610; ***1602;***1614;***1585;***1616;***1610;***1576;***1612;
Ben ki sana çok yakınım. Bakara-186.
Dedim: Evet biliyorum sen bana yakınsın ama ben senden uzağım, keşke ben de sana yakın olabilseydim.
Dedin: ***1608;***1614;***1575;***1584;***1618;***1603;***1615;***1585; ***1585;***1617;***1614;***1576;***1617;***1614;***1603;***1614; ***1601;***1616;***1610; ***1606;***1614;***1601;***1618;***1587;***1616;***1603;***1614; ***1578;***1614;***1590;***1614;***1585;***1617;***1615;***1593;***1575;***1611; ***1608;***1614;***1582;***1616;***1610;***1601;***1614;***1577;***1611; ***1608;***1614; ***1583;***1615;***1608;***1606;***1614; ***1575;***1604;***1618;***1580;***1614;***1607;***1618;***1585;***1616; ***1605;***1616;***1606;***1614; ***1575;***1604;***1618;***1602;***1614;***1608;***1618;***1604;***1616; ***1576;***1616;***1575;***1604;***1618;***1594;***1615;***1583;***1615;***1608;***1617; ***1608;***1614;***1575;***1604;***1570;***1589;***1614;***1575;***1604;***1616;
Rabbini sabah akşam, yüksek olmayan bir sesle, kendi kendine, ürpertiyle, yalvara yalvara ve için için zikret. Araf-205
Dedim: Bu da senin yardımını ister
Dedin: ***1571;***1614;***1604;***1614;***1575; ***1578;***1615;***65533;-***1616;***1576;***1617;***1615;***1608;***1606;***1614; ***1571;***1614;***1606; ***1610;***1614;***1594;***1618;***1601;***1616;***1585;***1614; ***1575;***1604;***1604;***1617;***1614;***1607;***1615; ***1604;***1614;***1603;***1615;***1605;***1618;
ALLAH***8217;ın sizi bağışlamasını istemez misiniz? Nur-22
Dedim: Tabii ki, beni affetmeni çok isterim.
Dedin: ***1608;***1614;***1575;***1587;***1618;***1578;***1614;***1594;***1618;***1601;***1616;***1585;***1615;***1608;***1575;***1618; ***1585;***1614;***1576;***1617;***1614;***1603;***1615;***1605;***1618; ***1579;***1615;***1605;***1617;***1614; ***1578;***1615;***1608;***1576;***1615;***1608;***1575;***1618; ***1573;***1616;***1604;***1614;***1610;***1618;***1607;***1616;
(Öyleyse)Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra O'na tövbe edin. Gerçekten benim rabbim, esirgeyendir, sevendir. Hud-90
Dedim: Çok günahkârım, bu kadar günahla ben ne yaparım?
Dedin:***1571;***1614;***1604;***1614;***1605;***1618; ***1610;***1614;***1593;***1618;***1604;***1614;***1605;***1615;***1608;***1575;***1618; ***1571;***1614;***1606;***1617;***1614; ***1575;***1604;***1604;***1617;***1607;***1614; ***1607;***1615;***1608;***1614; ***1610;***1614;***1602;***1618;***1576;***1614;***1604;***1615; ***1575;***1604;***1578;***1617;***1614;***1608;***1618;***1576;***1614;***1577;***1614; ***1593;***1614;***1606;***1618; ***1593;***1616;***1576;***1614;***1575;***1583;***1616;***1607;***1616;
ALLAH'ın, kullarının tövbesini kabul edeceğini.. ve ALLAH'ın tövbeyi çok kabul eden ve pek esirgeyen olduğunu hâlâ bilmezler mi? Tevbe-104.
Dedim: Defalarca tövbe edip tövbemi bozdum, artık yüzüm kalmadı.
Dedin: ***1575;***1604;***1604;***1617;***1614;***1607;***1616; ***1575;***1604;***1618;***1593;***1614;***1586;***1616;***1610;***1586;***1616; ***1575;***1604;***1618;***1593;***1614;***1604;***1616;***1610;***1605;***1616; (2) ***1594;***1614;***1575;***1601;***1616;***1585;***1616; ***1575;***1604;***1584;***1617;***1614;***1606;***1576;***1616; ***1608;***1614;***1602;***1614;***1575;***1576;***1616;***1604;***1616; ***1575;***1604;***1578;***1617;***1614;***1608;***1618;***1576;***1616;***1616;
ALLAH aziz ve bilendir, o günahları bağışlayan ve kullarının tövbesini kabul edendir. Ğafir-2/3.
Dedim: Bunca günahım var,hangisinin tövbesini yapayım?!
Dedin: ***1573;***1616;***1606;***1617;***1614; ***1575;***1604;***1604;***1617;***1614;***1607;***1614; ***1610;***1614;***1594;***1618;***1601;***1616;***1585;***1615; ***1575;***1604;***1584;***1617;***1615;***1606;***1615;***1608;***1576;***1614; ***1580;***1614;***1605;***1616;***1610;***1593;***1611;***1575;
ALLAH bütün günahları bağışlayandır. Zümer-53.
Dedim: Yani yine gelsem yine beni bağışlar mısın?
Dedin: ***1608;***1614; ***1605;***1614;***1606; ***1610;***1614;***1594;***1618;***1601;***1616;***1585;***1615; ***1575;***1604;***1584;***1617;***1615;***1606;***1615;***1608;***1576;***1614; ***1573;***1616;***1604;***1575;***1617;***1614; ***1575;***1604;***1604;***1617;***1607;***1615;
ALLAH ***8217;tan başka günahları bağışlayacak olan yoktur. Ali İmran-135.
Dedim: Ne kadar güzelsin ALLAH***8217;ım! Bilmiyorum bu sözlerin karşısında niçin böylesine içim içime sığmıyor ve erimeye başlıyorum, seni çok seviyorum.
Dedin: ***1573;***1616;***1606;***1617;***1614; ***1575;***1604;***1604;***1617;***1607;***1614; ***1610;***1615;***65533;-***1616;***1576;***1617;***1615; ***1575;***1604;***1578;***1617;***1614;***1608;***1617;***1614;***1575;***1576;***1616;***1610;***1606;***1614; ***1608;***1614; ***1610;***1615;***65533;-***1616;***1576;***1617;***1615; ***1575;***1604;***1618;***1605;***1615;***1578;***1614;***1591;***1614;***1607;***1617;***1616;***1585;***1616;***1610;***1606;***1614;
Şüphesiz ki ALLAH tövbe edenleri ve temizlenenleri sever.
Birden ***8220;İlahım ve Rabbim benim senden başka kimim var***8221; dedim.
Sen de ***1571;***1614;***1604;***1614;***1610;***1618;***1587;***1614; ***1575;***1604;***1604;***1617;***1614;***1607;***1615; ***1576;***1616;***1603;***1614;***1575;***1601;***1613; ***1593;***1614;***1576;***1618;***1583;***1614;***1607;***1615;
***8220; ALLAH kuluna yetmez mi?***8221; (Zümer-36) dedin.
Dedim: Sen ki beni bu kadar çok seviyorsun ve bana karşı bu kadar iyisin ben ne yapabilirim?
Dedin: ***1610;***1614;***1575; ***1571;***1614;***1610;***1617;***1615;***1607;***1614;***1575; ***1575;***1604;***1617;***1614;***1584;***1616;***1610;***1606;***1614; ***1570;***1605;***1614;***1606;***1615;***1608;***1575; ***1575;***1584;***1618;***1603;***1615;***1585;***1615;***1608;***1575; ***1575;***1604;***1604;***1617;***1614;***1607;***1614; ***1584;***1616;***1603;***1618;***1585;***1611;***1575; ***1603;***1614;***1579;***1616;***1610;***1585;***1611;***1575; (41) ***1608;***1614;***1587;***1614;***1576;***1617;***1616;***65533;-***1615;***1608;***1607;***1615; ***1576;***1615;***1603;***1618;***1585;***1614;***1577;***1611; ***1608;***1614;***1571;***1614;***1589;***1616;***1610;***1604;***1611;***1575; (42) ***1607;***1615;***1608;***1614; ***1575;***1604;***1617;***1614;***1584;***1616;***1610; ***1610;***1615;***1589;***1614;***1604;***1617;***1616;***1610; ***1593;***1614;***1604;***1614;***1610;***1618;***1603;***1615;***1605;***1618; ***1608;***1614;***1605;***1614;***1604;***1614;***1575;***1574;***1616;***1603;***1614;***1578;***1615;***1607;***1615; ***1604;***1616;***1610;***1615;***1582;***1618;***1585;***1616;***1580;***1614;***1603;***1615;***1605; ***1605;***1617;***1616;***1606;***1614; ***1575;***1604;***1592;***1617;***1615;***1604;***1615;***1605;***1614;***1575;***1578;***1616; ***1573;***1616;***1604;***1614;***1609; ***1575;***1604;***1606;***1617;***1615;***1608;***1585;***1616; ***1608;***1614;***1603;***1614;***1575;***1606;***1614; ***1576;***1616;***1575;***1604;***1618;***1605;***1615;***1572;***1618;***1605;***1616;***1606;***1616;***1610;***1606;***1614; ***1585;***1614;***65533;-***1616;***1610;***1605;***1611;***1575;
Ey inananlar! ALLAH'ı çokça zikredin. Ve O'nu sabah-akşam tesbih edin. Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için üzerinize rahmetini gönderen Odur. Melekleri de size istiğfar eder. ALLAH , müminlere karşı çok merhametlidir. Ahzap-41/43.
|
Offline
|
|
14.07.09, 21:18
|
#146
|
O Artik Bizden
Üyelik tarihi: Dec 2006
Mesajlar: 9
Tesekkür etmis: 0
Tesekkür almis 6 -> 5 Konu
|
Bunların hepsi çok güzel,
Adam veya kadın 3 aylar tutuyor, namaz kılıyor,
AMAAA,
Gıybet var, koğu var, yalan var, iftira var,
ŞİMDİ içki içen mi daha zararlı ve günahkar yoksa bu insanlar mı,
Ki hayal olarak yazmıyorum , birkaç gün önce böyle birine rastladığım için,
ne dersiniz...
|
Offline
|
|
|
|
|
15.07.09, 17:56
|
#147
|
Herseyden Haberi Var
Üyelik tarihi: May 2003
Mesajlar: 1.171
Tesekkür etmis: 232
Tesekkür almis 1.405 -> 462 Konu
|
Al***305;nt***305;:
falcon_019´isimli üyeden Al***305;nt***305;
Bunların hepsi çok güzel,
Adam veya kadın 3 aylar tutuyor, namaz kılıyor,
AMAAA,
Gıybet var, koğu var, yalan var, iftira var,
ŞİMDİ içki içen mi daha zararlı ve günahkar yoksa bu insanlar mı,
Ki hayal olarak yazmıyorum , birkaç gün önce böyle birine rastladığım için,
ne dersiniz...
|
Bunun kararını Allah verır biz değil..Kaldıkı her seyın günahı ayrı ayrıdır..Adam oruc tutuyodur oruc sevabı alır ama baska hatası vardır onunda gunahı ayrı sorulur..Yanlısı dogruyu goturmez yanı..Ama dogrusu hatasız yapmak tabıkı..Tabıkı namaz kılan musluman elınden dılınden her sekılde musluman kardesıne zararı olmayandır..Ama hatası var dıyede atıp kesmek olmaz..Sonucta oruc tutan da insan o vatandasında hataları olabılır ama onun hatası hiç ibadet yapmayanı masum göstermez!!..Herkes mılletı elestırmeden evvel kendını elstırmeyı ogrenmelı en basta..
__________________
..Eskiden Yeterdim Kendime..Artardım Bile..Simdi Ne Yapsam Nafile..Kim Demiş Can Eskimez Diye..Bu Can Tedirgin Tende..Canda Eskimiş Bende..
|
Offline
|
|
|
Tanrının Zerrecikleri... |
|
03.08.09, 03:17
|
#148
|
O Artik Bizden
Üyelik tarihi: May 2003
Mesajlar: 64
Tesekkür etmis: 32
Tesekkür almis 81 -> 4.294.966.835 Konu
|
Tanrının Zerrecikleri...
..
Tanrının Zerrecikleri
Haber: Nesrin Dabağlar
Tanrının Zerrecikleri
[i]
Paralel evren teorisinin belki de ispatı için bir basamak olacak olan anti-madde deneyi devam ederken bilim adamları yepyeni bir konuyu açıkladılar: İnsan hücrelerinin yıldırımdaki kadar güçlü içsel elektrik alanlarına sahip olduklarını keşfedildi.
Tanrı, Allah, Eloha, Yaradan, Brahma, Rab, Rahman, Kadir***8217;i Mutlak***8230;
Bu kelimeler; bizi yarattığına inandığımız, her şeyin sahibi, ezeli ve ebedi, her şeyi görüp duyan, cennetin, cehennemin ve tüm alemin tek hükümdarı olduğuna inandığımız o büyük gücün değişik dillerde isimleridir. Sonunu ve başını merak edip, gizemlerini bulmaya çalıştığımız evrenimizin çözemediğimiz pek çok özelliği var. Bazen bizim algılarımız ve idrakimizin çok üstünde olan kâinatın sırlarına eremediğimiz noktalarda onun adının altında çaresizce bitiririz sorgulamalarımızı ve teslim oluruz Tanrının bilinmezliğine***8230;
Güya ona ulaşma ve bilme yolunda geçilen yollarda neler yoktur ki yerlere serilen***8230; Milyonlarca insanın kanı, acılar, adaklar, savaşlar, kinler, bölünmeler, parçalanmalar***8230; Ve sonuçta ortaya çıkan bugünkü dünyamız***8230; Bir yanı (güya) aydınlık, güllük gülistanlık, bir yanı açlık, susuzluk ve karanlık***8230;
Tanrıcılık yani Teizmin tarihçesine baktığımızda önceleri her olağanüstü olayın kahramanı olan farklı tanrılar üretildiğini görürüz***8230; (Politeizm)
Güneş, ay, rüzgar, gökyüzü, yeryüzü, adalet, zafer, bahar, şimşek, deniz gibi isimler alan tanrılar var edilmiş tapınmak ve inanmak için. Çözülemeyen olay ve nesneler korkudan tanrısallaştırıp tapınılmış. Gazaplarından korunmak ve ödüllendirilmek için ******, eşya, çiçek ve hatta insanlardan kurbanlar sunulmuş. Sırları çözülüp korkular bittikçe hepsine ayrı ayrı inanmak terk edilip her şeyin sahibi ve yaratıcısı diye düşünülüp tek tanrı ( Monoteizm) inancına dönülmüş. Bu sefer de tek tanrıya inanmayanları inanmaya ikna etmek için inanılmaz kanlar akıtılmış yüzyıllarca.
Bilinen ve kabul gören ilk yaygın tek tanrılı din olarak Musa***8217;nın dini kabul edilir. (Kadim uygarlıklardan, MU kıtasında tek tanrı inancı olduğu iddia ediliyor olsa da kıtanın varlığı henüz bilimsel olarak ispat edilmiş sayılmıyor.) Tek tanrının kurallarıyla insanoğlunu doğru davranmaya yönlendiren bu ilk din olan Museviliğin ardından İsa***8217;nın dini Hıristiyanlık, onun ardından da Muhammed***8217;in dini Müslümanlık sıralanır.
Dünya nüfus çoğunluğunun inandığı bu üç büyük dinin inandığı tek Tanrı, bütün kainatın yaratıcısı, maddenin ve ruhun hâkimi olarak kabul edilir. Özellikle son din olan Müslümanlıkta, Allahın bir olma ve her şeye kadir olma özelliği son derece belirgin olarak vurgulanmıştır. Allahın özellikleri olarak tanımlanan Esma-ül Hüsna***8217;da doksan dokuz isimle; tanrının varlık, birlik ve teklik olgusu zirvededir.
Esirgeyen, bağışlayan, koruyan, yaratan, doğmayan, doğurmayan, ezeli, ebedi, her yerde, her şeyde var olan, cezalandıran, ödüllendiren, cennetin ve cehennemin sahibi, evrenin, canlının, insanın yaratıcısı ve koruyucusu gibi doksan dokuz özelliğin tanımlanması gerçek anlamda düşünüldüğünde her beyinde farklı anlamlara bürünür Tanrı aslında. Çoğunlukla bu yüzden dinler kendi içlerinde bile bölünmeler yaşamış ve mezhepler ortaya çıkmıştır. Farklı din kavgaları yetmezmiş gibi, dinler içi mezhep kavgaları yüzünden yanan canların acısını en iyi ülkemiz bilir.
Teistlerin hepsinin tek tanrıya inanma olguları ortak olmasına rağmen, aralarında güya kendi ***8220; tek tanrı***8221;larını diğerlerine kabul ettirmek için yaptıkları savaşların ganimetleri ise; inanç değişikliklerini sağlamaktan çok ***8220; madde***8221; kazanımı olmuştur nedense!
Baskın gelen tarafın silahları altında din değiştirmiş görünen pek çok topluluk, ellerindeki eşya, hazine ve toprak gibi maddeleri teslim etseler de ruhlarındaki kendi tanrılarının inancını teslim etmemişlerdir kolayca. Dünya tarihi bunun değişik örnekleriyle doludur. Başka dinin ve milletlerin hakimiyeti altında olsa da kendi din ve inanışını korumak için türlü hileye ve yönteme başvurmuştur pek çok insan***8230;
Maddenin de asıl sahibi olduğu söylenen Tanrı, manada arandığı kadar maddede de gizlidir aslında. Bütün büyük dinler insandan madde ve malın bağımlısı olmamasını ister ama tatlıdır madde denilen şey, kolay vazgeçilmez ondan***8230;
Ona sahip olmak bazen bir ibadet gibi huzur verir insana nedense. Kolay değildir mal***8217;dan vazgeçmek, canın yongasıdır çoğunlukla***8230; Sanki tanrısal bir büyüsü vardır maddenin. Belki de asla ***8220;madde***8221; olmadığı iddia edilen Tanrının sırrı yine maddede çözülecek bir gün***8230; ***8220;Dünyaya in, maddeye yani vücuda bürün ama maddenin kölesi olmaktan kurtulup, beni manada bul ve sonunda bana dön***8221; diyen Allah ne demek istedi acaba bize?
Maddenin manyetik alanından çıkıp kölesi olmaktan kolay kurtulamayan insan, maddenin oluşumunun sırrını çözme yolunda ilginç bir noktaya geldi ve bir zerrecik madde yaratıp bir an bile olsa ya Tanrının kimliğine bürünecek, ya da kendi kendini yok edecek***8230;
İnsan, tanrıcılık oyununu başaracak mı?
Dünya üzerinde var olan ve tanrının yarattığına inanılan maddeler bir insandan diğer insana el değiştirerek savaşlara, acılara neden oluyor binlerce ve hatta milyonlarca yıldır. Madde, elinde olana aslında geçici mutluluk yaşatırken, bir zerrecik yeni madde yaratabilmek ve ***8220; tanrıcılık***8221; oynamak için dünyanın bir köşesinde uzun yıllardır ilginç bir çalışma yapılıyor ve beklenen sonuca az kaldı artık.
Bütün maddelerin yapı taşı olan atom çekirdeklerinde elektrondan daha küçük maddeler vardır. Bunlar çekirdek içerisinde bazen var, bazen yok olabiliyor ; başka boyuta geçiş yapabiliyor, maddeden çıkıp kayboluyor ve tekrar maddeye dönebiliyor. Bir takım titreşimler, ışık hızının üç dört katını aşıyor. Işık hızı aşıldığında da, maddeden çıkıp madde ötesine geçiliyor. İnsan; en, boy, zaman, mekan gibi dört boyutu aşıp beşinci boyuta (manyetik eylem boyutuna) geçerse zamana tabi olmadığını görecek yüksek ihtimalle. Atom altı parçacıklar denilen bu küçük partiküllerle ilgili hesaplamalarda anti-madde denilen bir olguya ulaşıldı kırk yıl önce.
Sırrı henüz çözülmeyen, hatta var olup olmadığı kesinleşmeyen,evrenin ve fizik biliminin en gizemli sorunlarından biri olan anti-madde***8216;nin İsviçre`in atom altı parçacık hızlandırıcı laboratuarında elde edilmesi için çalışmalar son hızla sürüyor.
CERN Laboratuarları
Kısa adı CERN (Conseil Europeen pour la Recherche Nucleaire: Avrupa Nükleer Araştırma Kurumu) olan, Cenevre`deki Avrupa Atom altı Parçacık Fiziği Laboratuarında bilim adamları, anti-madde gizemini çözmek için büyük uğraş veriyorlar. Fizikçilerle astrofizikçiler, anti-maddenin evrendeki geleneksel maddenin karşıtı olmanın yanı sıra aynası olduğunu düşünüyorlar.
Evrenin doğum anına ilişkin kuram olan Büyük Patlama ile birlikte eşit oranda madde ve anti-maddenin boşluğa (uzaya) bir noktadan yayıldığını düşünen bilim adamları, yalnız maddeden oluşmuş görünen bugünkü evrende kayıp anti-maddenin nereye gittiğini araştırıyorlar. Modern fizikte ilke olarak madde ve anti-maddenin birbirini yok etmiş olması gerektiği de düşünülüyor. Büyük Patlamadan sonra evrenin yapımı için yeterli madde kalmıştı diyen astrofizikçiler, kaybolan anti-maddeye ait izlerin bugün sadece evrenin derinliklerinden gelen kozmik ışınlarda ve yeryüzündeki parçacık hızlandırıcılarında görülebileceğini hesaplıyorlar.
Tam 27 kilometre uzunluğunda çevresi olan dev laboratuar aygıtı atom altı parçacık hızlandırıcısıyla ünlü CERN`de, anti-maddenin inceleme kaydı için uzun süreli anti-madde elde edilmesi amacıyla çalışıyor. CERN yetkilileri; bir amacımız, Evren sırf anti-maddeden yaratılmış olsaydı bugünkü evrenle aynı olur muydu sorusunun yanıtını da almaktır diyor ve şunu ekliyor: Anti-madde, maddeden yüz milyarda bir oranında bile değişik çıkarsa, bu evrenin neden maddeden yapıldığını, anti-maddenin niçin yok olduğunu açıklayabilecektir.
Tanrının zerrecikleri ya da tozu da denilen, bilimsel adı Higgs Boson zerreciği olan bu anti-madde partikülleri deneyle bulunursa, bilim belki de uygarlığın en önemli keşfini yapacak; evrenin ve maddenin temel yapı taşı saptanacak
Son teknoloji ürünü süper iletkenlerin bulunduğu 27 km***8217;lik bir tünelde, eksi 271 derecede yapılan çalışmalarda elementin atom altı parçacıkları ışık hızına çıkarılarak, tünelin ortasında kafa kafaya çarpıştırılacak. Uzun borular içinden geçirilen hızlandırılmış partiküllerin çarpışması, tıpkı evrenin oluşmasına yol açan Big Bang (Büyük Patlama) gibi bir durum yaratacak.
Kara Madde***8217;nin ipuçları
Muazzam proje kapsamında gerçekleştirilecek deneyler esnasında minyatür kara deliklerin ortaya çıkması ve evrenin sürekli genişlemesine neden olan kara maddeye dair yeni ipuçlarının elde edilmesi hedefleniyor. Cihaz çalıştırıldığı zaman, mıknatısla tünelde hızlandırılarak yaklaşık ışık hızına ulaşacak protonlar, karşı yönden gelen protonlarla çarpışacak. Bir saniyede 800 milyon çarpışmanın beklendiği deney esnasında her proton, saatte yaklaşık 200 km hız yapan 400 ton ağırlığında bir trenin çarpmasına eşit bir darbeye maruz kalacak. Çarpışma sonrasında ortaya çıktığı öne sürülen Tanrı***8217;nın zerrecikleri tünelin içine yerleştirilen Atlas dedektörü tarafından tespit edilecek. Bu asrın en iddialı bilimsel projesi olan deneyde Tanrı zerreciklerinin varlığının ispat edileceği an, Tanrı***8217;ya muhtemelen en çok yaklaşılan an olacak.
Higgs Boson nedir?
Edinburgh Üniversitesi teorik fizikçilerinden Peter Higgs`in 60`lı yıllarda ortaya attığı Higgs Boson (Tanrı***8217;nın zerrecikleri), Büyük Patlama***8216;dan sonra ortaya çıkan parçacıkların adıdır. Higgs `e göre kainat; Higgs Alanı adını verdiği bir enerji tarafından yaratıldı. Söz konusu enerji, Büyük Patlama sonrası ortaya çıkan parçacıklarla etkileşime girerek Higgs Boson adı verilen zerreciklerin meydana gelmesine neden oldu. Bu zerrecikler maddeye kütle kazandırdı. Higgs`in bu teorisi o dönemde klasik fizik dünyasının bazı kesimlerinde ilgi görmemişti. Aradan geçen kırk yıllık sürede onun ortaya attığı parçacık teorisi CERN***8217; deki çalışmayla önümüzdeki mayıs ayında belki gerçeğe dönüşecek.
Bu deney; tam olarak gerçekleştiğinde büyük patlamanın küçük bir örneğini yaratacağından dünyanın sonunu getirebilir endişesini taşıyan bir sürü kişiye rağmen son hızla çalışmalar sürüyor ve yapılan açıklamalarda zerreciklerin çarpışmalarında ortaya çıkacağını düşünülen yüksek enerjinin zararını engelleyebilecek bir yöntem geliştirildiği bildiriliyor.
Kuantlar arası tünel
Antik Yunan filozofları ve ezoterik kadim okullar ise var oluşun özü kabul ettikleri ve ***8216;Hill***8217; adını verdikleri, ilksel bir enerjinin varlığından ve bu enerjinin ne olduğunu anladığımızda yaradılışın sırrını çözeceğimizden hep söz ettiler. Sürekli dönüşen kara enerjinin kara delikler yaratarak, paralel evrenlere geçiş kapısı olduğunu, enerjinin o çökme anında başka bir evrende yeni bir başlangıca neden olduğunu ve tek bir evren değil, evrenler olduğunu iddia eden bilim adamları da var.
Isparta uçağı kazası
2008 yılının mayıs ayında sonuçlanacağı düşünülen CERN çalışmasının üyesi olan yirmi ülkeden altı bin bilim adamının değerli çalışmaları tüm dünya tarafından merakla bekleniyorken geçtiğimiz ay ülkemizde bu konuda çalışan değerli bilim insanları hayatını kaybetti. Isparta***8217;da düşen uçağın içinde bulunan yeri dolmaz isimlerin geçirdikleri kaza gerçekten enteresan bir tarihte ve şekilde oluştu. Akıllara değişik senaryolar getiren kaza hakkında gerçeği sanırım hiçbir zaman bilemeyeceğiz. Onları rahmet ve üzüntüyle anmadan geçemezdik Tanrının zerreciklerinde.
Paralel evren teorisinin belki de ispatı için bir basamak olacak olan anti-madde deneyi devam ederken bilim adamları yepyeni bir konuyu açıkladılar:
İnsan hücrelerinin yıldırımdaki kadar güçlü içsel elektrik alanlarına sahip olduklarını keşfedildi.
İnsanoğlunun en küçük zerreciği diyebileceğimiz hücre ile yapılan deneylerde yeni bir noktaya gelindi.
Daha önce, hücre zarlarındaki elektrik alanlarını ölçebilmek mümkün olmuştu, hücrelerin ana gövdesi içindeki elektrik alanları ölçülememişti. Bilim adamları hücrelerin içsel bir elektrik alanına sahip olduklarını bile bilmiyordu.
Bu keşif hücre araştırmacıları için şaşırtıcı oldu. Bilim adamları inanılmaz güçlü alanlara neyin neden olduğunu veya neden orada olduklarını bilmiyor. Ama şimdi yeni voltaja ***8211; hassas boyalar gibi nano aletler kullanarak, en azından bu elektrik alanlarını ölçmeye başlayabiliyorlar. Araştırmacılar bu minik ama güçlü elektrik alanlarını inceleyerek kanser gibi hastalık durumları ile ilgili daha fazla bilgi öğrenebileceklerine inanıyorlar.
Profesör Raoul Kopelman***8217;ın başkanlık yaptığı Michigan Üniversitesi araştırmacıları voltaja ***8211; hassas boyaları sadece 30 nanometre çapındaki polimer kürelere yerleştirdiler. Bu nano parçacıkları beyin ***8211; kanseri hücrelerinin içsel sıvısında test ederek, Kopelman elektrik alanlarının 15 milyon volt/mt kadar güçlü olduğunu keşfetti, bu alan yıldırımda bulunan elektrik alanından beş kat güçlü. Ancak, bu keşif inanılmaz ilginç olmanın ötesine geçiyor; bulgu muhtemelen araştırmacıların hastalıklara bakma şeklini değiştirecek. Kopelman bulduğu sonuçları bu ay Amerikan Hücre Biyolojisi Topluluğunun yıllık toplantısında sundu. Kopelman ***8220;Ölçümler ile ilgili şüpheler olmadı***8221; diyor. ***8220;Ama bir yorumumuz yok.***8221;
Hücre ile ilgili bölüm Sevgili Saffet Güler***8217;in çevirisinden taze taze alıntıdır. Bu yazıya başladığımda Isparta uçağı henüz düşmemişti, Saffet***8217;in çevirisi geldiğinde ise yazı bitmek üzereydi. Derler ya aslında hiçbir şey tesadüf değildir***8230; Ben izninizle hücre enerjisi keşfiyle ilgili naçizane bir yorum yapmak istiyorum şimdi.
CERN***8217;de tanrının zerrecikleri yaratılıp beşinci boyuta geçmeye çalışılırken insanoğlunun zerreciklerindeki enerjinin, hücrenin içinde Big Bang yaratmak ve paralel evrene geçişini sağlamak için insan tarafından kullanılmadığını veya kullanılmayacağını kim bilebilir ki?
Tanrının Mucize Zerrecikleri İşte
Kaynak : İndigo Dergisi
Konu Elyasa tarafından (03.01.12 Saat 13:22 ) değiştirilmiştir..
|
Offline
|
|
03.08.09, 19:40
|
#149
|
O Artik Bizden
Üyelik tarihi: Oct 2005
Mesajlar: 28
Tesekkür etmis: 6
Tesekkür almis 7 -> 4.294.967.294 Konu
|
emeğine sağlık
|
Offline
|
|
|
|
|
28.08.09, 18:30
|
#150
|
Herseyden Haberi Var
Üyelik tarihi: May 2003
Mesajlar: 1.171
Tesekkür etmis: 232
Tesekkür almis 1.405 -> 462 Konu
|
Ramazan'ın Nasıl Bir Ay Olduğunun Farkında Mıyız?
Çocukluğumda hep merak eder dururdum:-Sene boyunca ilgisiz ve bilgisiz duran bir kısım insanlar Ramazan gelince neden büyük bir heyecanla ibadete yöneliyorlar, en cimriler bile bu ayda neden cömertleşiyor, hayır hasenatta, yoksula yardımda en ön saflara geçebiliyorlar?
Halbuki senenin bütün aylarını Rabb'imiz yaratmıştır. Hepsi de yaradılışta eşittir. Ama Ramazan ayına ilgi çok farklı.
Demek ki, Yaratan, Ramazan ayına öyle bir özellik ve güzellik koymuş ki, onda yapılan ibadetler, hayır hasenatlar sene boyunca yapılan ibadetlerle, hayır hasenatlarla kıyaslanamayacak derecede üstünlük ve kutsiyet arz etmektedir. Hatta denebilir ki, Ramazan öyle bir aydır ki, sene boyunca kaybettiğini, bu bir ay içinde kazanman söz konusu olabilir. Nitekim Ramazan ayı boyunca Rabb'imiz her gece kullarına hitap ediyor:
-Yok mu günahlarına tövbe istiğfar eden, affedeyim? Yok mu, ihmal ettiği ibadetlerini yapmaya başlayan, fazlasıyla kabul edeyim? Yok mu yoksula, kimsesize iyilik ve ikramlarda bulunan kat kat karşılık vereyim?
Bundan dolayı senenin her ayında verilmesi caiz olan zekatlar özellikle bu ayda verilir, bütün çeşitleriyle hayırlar, hizmetler bu ayda daha fazla muhatabını bulur. Çünkü bu öyle bir aydır ki, onda bir verirsiniz (ihlasınızın derinliği nispetinde) bin alırsınız. Ramazan'ın içine konulmuştur böyle özellik ve güzellikler.
Bu sebeple en ilgisiz insanlar bile Ramazan ayında kendilerine gelirler, geçmişlerindeki hatalarını Ramazan'a gösterecekleri hürmetleri nispetinde bağışlatabilirler, bayramdan sonra da Ramazan'da açtıkları bu beyaz sayfayla devam etme azim ve alışkanlığını sürdürebilirler.
Akla gelen mühim bir soru:
-Neden bu aya böylesine büyük mükafatlar, özel af ve bağışlamalar koymuştur Rabb'imiz?
Çünkü Rabb'imiz kullarının cehenneme gitmesinden memnun olmuyor, Ramazan vesilesiyle kendilerine çekidüzen versinler de Cennete layık hale gelsinler istiyor. Bundan dolayı bu aydaki ibadetlere, hizmetlere, yardım ve sadakalara sene boyu yapılanlarla kıyaslanamayacak sevaplar ihsan ediyor, af, mağfiretini coşturuyor.
-"Benim affım gazabımı geçmiştir, haberiniz olsun!.." buyuran Rabb'imiz, Ramazan'a verdiği bu eşsiz değeri şu müjdesiyle de haber veriyor:
-Kim Ramazan'ın farklılığına inanarak sabırla orucunu tutar, imanla ibadetlerini yapar, hayır hasenatlarını yerine getirirse, o kimsenin geçmişteki günahları af içine alınarak bağışlanır!
İşte Ramazan'ın böylesine sel gibi akan af ve mağfiret ayı oluşundan dolayıdır ki, mahşerde bir kısım insanlar elleri bağlı olarak Cehenneme doğru götürülürken onları geriden seyreden cennetlikler, hayretle soracaklar:
-Siz de bizim gibi ümmet-i Muhammed'den değil miydiniz? Evet, diyecekler, biz de Muhammed ümmetindeniz.. Bu defa şaşırmış halde soracaklar:
-Nasıl olur, hem Muhammed ümmetindensiniz hem de Cehenneme götürülüyorsunuz?. Yoksa siz hiçbir Ramazan ayına girmediniz mi, özelliğinin farkına varmadınız mı? Cevap üzücü:
-Ramazan ayına girdik ama özelliğinin farkına varmadık, umumi af ve mağfiret ayı olduğu üzerinde hiç durmadık! Diğer aylardaki ilgisizliğimizi bu ayda da sürdürdük! Eyvah ki eyvah diyecekler...
Ümmet-i Muhammed olarak , akşam teravih kılacak, gece de sahura kalkacağız, böylece Ramazan'ın farkına varanlardan olduğumuzu gösterecek, 'Eyvah ki eyvah!' diye pişmanlık duyanların arasında kalmayacağız inşallah. Şimdiden iyilik ve ibadetlerle dolu mutlu Ramazanlar dileğimizle...
Ahmet Şahin Hocadan Alıntı...
__________________
..Eskiden Yeterdim Kendime..Artardım Bile..Simdi Ne Yapsam Nafile..Kim Demiş Can Eskimez Diye..Bu Can Tedirgin Tende..Canda Eskimiş Bende..
|
Offline
|
|
Konuyu Toplam 6 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 6 Misafir)
|
|
Seçenekler |
|
Stil |
Normal
|
Yetkileriniz
|
Yeni Mesaj yazma yetkiniz aktif değil dir.
Mesajlara Cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz aktif değil dir.
HTML-KodlarıKapalı
|
|
|
Bütün Zaman Ayarları WEZ +2 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 02:07 .
|
|