|
|
Şarkıcı - Müzisyen Şarkıcı - Müzisyen biyografilerini paylastigimiz bölümümüz |
|
13.12.07, 21:19
|
#1
|
Site Ondan Sorulur
Üyelik tarihi: Aug 2006
Yaş: 36
Mesajlar: 515
Tesekkür etmis: 65
Tesekkür almis 164 -> 81 Konu
|
Şarkıcı - Müzisyen Şarkıcı - Müzisyen biyografilerini paylastigimiz bölümümüz
Arkadaslar buraya sarkici- Müzisyen sarkici - Müzisyen biyografilerini paylasa bilirsiniz yani Ünlü sarkicilarimizi tanita bilirsiniz...
__________________
[ «« SeNiN KaDeRiNe YaZiLMi$ KaNDiRMaK»» ]
|
Offline
|
|
|
|
|
13.12.07, 21:22
|
#2
|
Site Ondan Sorulur
Üyelik tarihi: Aug 2006
Yaş: 36
Mesajlar: 515
Tesekkür etmis: 65
Tesekkür almis 164 -> 81 Konu
|
Yıldız Tilbe - Yıldız Tilbe Kimdir, Hayatı, Biyografisi
yıldız tilbe
Hiçbir zaman uslanmayan kız olarak hayatla inatlaşmasını hep sürdürdü. Bulaşık yıkarken nasıl şarkı söylüyorsa, sahnelerde de öyle şarkı söylemek istedi. Böyle yaptığı için de sürünün kara koyunu olarak kaldı. Ama gelgitlerine rağmen yedi yılda beş albüm çıkardı, sadık dinleyici onu herşeye rağmen terketmedi. Neydi bu kızdaki şeytan tüyü? Evinin yakınındaki taksi şoförü bile onun için ***8216;***8216;çatlaktır ama içinde hiç kötülük yoktur***8217;***8217; diyor.
Yıldız Tilbe'yi anlamak için belki de her seferinde hayatını hatırlamak lazım. Onun için bir kaybeden denilebilir mi? O şöyle diyor: ***8216;***8216;Kaybeden de benim, kazanan da benim. Bir kayıp varsa benden giden, bunu kazanan da yine benim. Kayıplarım benim kazançlarım. Kaybettiklerim de bende hálá. Ne kaybettiysem, kendi içimde kaybettim. O yüzden kaybım yok.***8217;***8217; Sizce de kaybı yok mu?
1966 yılının 16 Temmuz'unda İzmir'de Tilbe ailesinin altıncı çocuğu olarak dünyaya geldi Yıldız. Aile içinde ona Yadigar diyorlardı ama o, bu ismini hiçbir zaman sevmedi. Babası Tekel fabrikasında çuval indirip kaldıran mevsimlik işçiydi. Annesi de küçük bir bakkal dükkanı işletiyordu. Ailesi hayatlarının sonuna dek İzmir'de yaşamıştı.
Yıldız, fazla sesi soluğu çıkmayan bir çocuktu. Yakantoplarda canı hep çok yandı. Çünkü yenilenler vargücüyle fırlatıyorlardı topu. Sonraları hayatında kazık yedikçe, ***8216;***8216;Artık oynamak istemiyorum. İnsanlar yenilince bozuluyor. Hayatımın içinde oyun oynamak istemiyorum, kendim için yaşamak istiyorum***8217;***8217; diyecekti.
Dikkatini toplayamadığı için ders çalışmaz, varsa yoksa şarkı söylerdi. Bulaşık, çamaşır yıkarken, tuvalette bile her yerden onun sesi yükselirdi. Okul hayatına noktayı koyduğunda orta ikinci sınıfa gidiyordu. Çalışmak zorundaydı. Dikiş atölyelerinde iplik temizledi, pazarlamacılık, tezgahtarlık yaptı, çocuk baktı. Çocuk baktığı evde karanlık bir odada kalıyordu. Yüklük, bavullar, ayakkabılar her türlü ıvır zıvırın olduğu bir odaydı bu. Gece olup da herkes uyuduğunda, alçak sesle şarkı söylerdi. Nota bilmeyen, eğitimsiz bir şarkıcı olduğunda herkes ona nasıl şarkı yazdığını ve bestelediğini sorduğunda cevabı hep aynıydı: ***8216;***8216;Nasıl yaptığımı bilmiyorum, bilsem anlatırım. İçime öyle doğuyor.***8217;***8217;
18 yaşına iki hafta kala, 15 gün önce tanıştığı ve ne iş yaptığını bile bilmediği bir gence kaçtı. Daha doğrusu kendini kaçırttı. Evlendiklerinden bir ay sonra eşi askere gitti. Asker dönüşünde ailelerine Sezen adında bir kız çocuğu da katılmıştı. Yıldız hamileyken Sen Ağlama şarkısını dinlerken, eğer kızı olursa çocukluğundan beri taptığı Sezen Aksu'nun ismini kızına vermeyi kararlaştırmıştı. Evlilikleri altı yıl sürdü.
1990 yılıydı, bir arkadaşıyla Pırlanta Pavyon'un önünden geçerken, ***8216;***8216;belki burada şarkı söyleyebilirim***8217;***8217; diye geçirdi içinden. Birlikte içeri daldılar. Çalışanlardan birinin provası vardı ve sazlar da oradaydı. Yıldız, pavyonun sahibini sordu ve buldu. ***8216;***8216;Benim sesim güzel, şarkı söylemek, para kazanmak istiyorum***8217;***8217; dediğinde, patron onu baştan aşağı süzdü ve ***8216;***8216;geç söyle bir şarkı bakalım***8217;***8217; dedi. Yıldız, sazlarla birlikte şarkısını söyleyip bitirdiğinde, patron ***8216;***8216;bir tane daha söyle***8217;***8217; dedi. Yıldız işe alınmıştı. Hemen terziye, oradan da kuaföre götürüldü. Ertesi gün sahne onundu. Altı şarkı söyledi. Ama altı şarkıyı da mikrofonun önünde kazık gibi durarak söyledi. Titrediğini görmesinler diye, ayaklı mikrofonu kendine siper etmişti.
1991'de Sezen Aksu, Uğur Yücel'le birlikte İzmir'de şov yapıyordu. Yıldız, o sıralar bir gecede altı kulüpte şarkı söylüyordu. O gece Sezen Aksu, Yıldız'ın sahne aldığı yere gidecekti. Gidecekti ama Yıldız orada sahneye çıkmış ve çoktan inmişti bile. Başka yerde şarkısını bitirip, tekrar Aksu'nun geleceği yere gitti. Aksu tuvalete gittiğinde, Yıldız da arkasından: ***8216;***8216;Ben sizi çok seviyorum, kızımın adı da Sezen***8217;***8217; deyip sohbete başladı. Aksu, Yıldız'ın ne iş yaptığını öğrenince, çık bir şarkı söyle dedi. Sahneye çıktığında, Sezen Aksu'nun ***8216;***8216;ne kavgam bitti, ne sevdam***8217;***8217; şarkısını söyledi. Arkasından bir daha, arkasından bir tane daha. Aksu oradan ayrılırken Yıldız'a telefonunu vermiş ve aramasını istemişti.
Sezen Aksu'nun ***8216;***8216;İstanbul'a gel***8217;***8217; telefonundan sonra, Yıldız eşyalarını toplamış ve artık İstanbullu olmuştu. Aksu'nun evinde kalıyor ve Aksu'nun Uğur Yücel'le yaptığı şov süresince de vokalistliğini yapıyordu. Aksu'nun evinde Uzay Heparı isminde genç bir müzisyenle tanışmıştı. Aralarında doğan yakınlaşmadan bir süre sonra Yıldız Tilbe, Aksu'nun evinden taşındı. Zaten daha ne kadar onunla kalabilirdi ki? Aksu'nun şovu bittiği için vokalistliği de bitmişti. Artık tek başınaydı. İstanbul'da farklı gece kulüplerinde üç yıl boyunca çalıştı. Albüm çıkarmak istiyordu ama kimseden ne şarkı sözü, ne de beste alabiliyordu. ***8216;***8216;Madem alamıyorum, ben yapayım belki olur***8217;***8217; dedi ve oldu. Boş kuyuya attığı taştan ses gelmişti. Sözü de bestesi de kendine ait olan Delikanlım şarkısı 1994'te ortalığı kasıp kavurdu. Kara kız, beste ve söz yazarı terminatörü gibi çalışıyordu. Tarkan'a verdiği Kış Güneşi şarkısı da çok tutmuştu. ***8216;***8216;O şarkı Tarkan'a çok yakıştı. İyi ki ona kısmet oldu***8217;***8217; diyordu.
Tilbe'nin istediği şöhret gelmiş ama gelmesiyle diyetini de almaya başlamıştı. Bir yerlerde hata yapıyor ama hatasının ne olduğunun farkına bile varmıyordu. Aşkları da hüsranla bitiyordu. Aşk eşittir acı, acı eşittir erkek ve erkek de eşittir kazık yemek demek oluyordu onun hayatında. Herkesle kavga ediyor, geceleri sızıp kalıyor, hep hadise çıkarıyordu. Yeryüzünde değildi de, başka bir yerdeydi sanki. 1996'da narkotik, evine baskın yaptığında esrarla yakaladı onu. Niye değiştiği anlaşılıyordu! Mahkemeden çıkarken kendisine uzanan mikrofonlara bağıra bağıra ***8216;***8216;Delikanlım***8217;***8217;ı söyledi: ***8216;***8216;Ne yapayım, yüz tane mikrofon vardı. Hangi birine ne söyleyecektim. Daha albümüm çıkmadan bu çirkefin içindeydim. Duygularım kaşar değildi, beklentilerim değildi, hiçbir şeyim değildi de değildi. Beni yanıma koymadılar, karşıma koydular. Rakip olarak karşıma yine beni çıkardılar. Ben yanımda değil, artık karşımdaydım. İnsanın duygularının formülü yok. Zaafları olabilir. İnsan hissettiği şeyden vazgeçemez ve ambalajlanamaz. Ben sadece şarkı yaptım. Ambalajlanamadım.***8217;***8217;
Uyuşturucu olayından sonra, Yıldız hiçbir zaman eskisi gibi parlayamadı. Kapılar suratına birer birer kapandı, kafayı sıyırmış dendi ve kimse iş vermedi. 1991'de İzmir'de bir pavyonda başladığı şarkıcılık hayatı, 1998'de Eskişehir'de bir pavyonda devam ediyordu artık. Uyuşturucu tedavisi sonuç vermemişti. İkinci tedavi ne kadar faydalı olmuştu? Bu sorunun cevabı her zaman bir soru işareti olarak kaldı.
Herkes Tilbe'den köşe bucak kaçarken İbrahim Tatlıses ona destek olmuş, borçlarını üstlenmişti. Kendi şirketinden de Tilbe'nin kasetini çıkarmıştı. Her ne kadar, Sezen Aksu ile yolları ayrıldı gibi görünüyorsa da Yıldız Tilbe, ***8216;***8216;Benim ona olan sevgimden çok eminim. Dünyada onu katıksız seven bir elin üç parmağıysa ben onlardan biriyim***8217;***8217; derken, Sezen Aksu da ***8216;***8216;Onun bendeki kredisi sonsuzdur***8217;***8217; diyordu.
Gittiği bir davete, bir ayağında kırmızı, diğer ayağında mavi çorabı ve elinde bir de çekirdek paketiyle katıldı. Rüküştü. Bazen basma etekle bile dolaşıyordu. Sahnelerde dahi şatafatlı elbiseler giydiği pek vaki değildi. Oysa ses kadar süs de lazımdı onun dünyasında. Yıldız mızıkçılık ediyor, oyunu kurallara göre oynamıyordu: ***8216;***8216;Rüküş bulabilirler ama ben beğeniyorum. Böyle giyinmek hoşuma gidiyor. Ama bazen ikinci, üçüncü bir kişi de oluyorum ve istediğimi yapmıyorum. Haklılardır, güzel giyinmem lazım. Bir daha giymedim zaten mavi ve kırmızı çorap. Hayatım bana endeksli değil. Yaptırımların Yıldızı'yım ben. Öyle olmayınca da mavi çorap, kırmızı çorap olmuyor işte.***8217;***8217;
Yıldız, İstanbul'da sahneye çıktığı bir kulüpte şarkı söylerken birden mikrofonu bırakıp yere oturmuş, uzun bir sessizlikten sonra, öyle acılı bir ses ve insanın içini titreten bir bakışla ***8216;***8216;Ben güzel değil miyim?***8217;***8217; diye sormuştu. Sonraları bu davranışını şöyle açıklıyordu ***8216;***8216;Bazen kendimi çirkin hissettiğim zaman sorarım öyle. Olur öyle enfeksiyonlu zamanlarım. Ben çok güzelim, bazen çok çirkinim. Ama çirkinliğimle de güzelim. Ve gözümün gördüğü herşey de güzel.***8217;***8217;
__________________
[ «« SeNiN KaDeRiNe YaZiLMi$ KaNDiRMaK»» ]
Konu simarik_kiz tarafından (13.12.07 Saat 21:26 ) değiştirilmiştir..
Sebep: :)
|
Offline
|
|
|
|
|
14.12.07, 00:09
|
#3
|
Site Ondan Sorulur
Üyelik tarihi: Aug 2006
Yaş: 36
Mesajlar: 515
Tesekkür etmis: 65
Tesekkür almis 164 -> 81 Konu
|
Ebru Gündeş
Ebru Gündeş, 12 Ekim 1974 tarihinde İstanbul´da doğdu.Konfeksiyon işçisi olarak çalıştığı yıllarda sesinin güzelliğini duyan bir tanıdık vasıtasıyla Neşe Demirkat´a götürülür. Amaç, Ebru Gündeş´in Allah vergisi güçlü sesini değerlendirmek ve müzik piyasasına kaliteli ve genç bir ses sunmaktır.Neşe Müzik Yapım, o günlerde henüz kurulmadığı için Neşe Demirkat, bu sesi değerlendirmeleri için Marş Müzik Yapım´ın o zamanki yöneticisi Koral Sarıtaş ve ünlü kemani ve besteci Selçuk Tekay´a yönlendirir onu.Gündeş, bu iki önemli müzik adamından da tam not alarak Marş Müzik Yapım´la anlaşır.
Albüm hazırlıklarına başlamadan önce sahne tecrübesi kazanmak ve şöhret dünyasının büyüleyici dünyasına alışabilmek için bir süre Emel Sayın´a vokalistlik yapar. Güzel sanatçı, çok kısa sürede uyum sağlayarak ilk albümünün hazırlıklarına başlar.
Ve 1993 yılında 'Tanrı Misafiri' adlı ilk albümü müzik dünyasına bomba gibi düşer. Selçuk Tekay´ın prodüktörlüğünü, Özkan Turgay´ın aranjörlüğünü yaptığı albümde Gündeş, ilk albümünde milyonluk satış rakamına ulaşır.
Bu albümle birçok ödüle layık görülen Gündeş, 1994 yılından başlayarak Kral TV Video Müzik Ödülleri´nde 'En İyi Kadın TSM Sanatçısı' ödülünü üç yıl boyunca kimseye kaptırmaz.
Ebru Gündeş, ilk albümün ardından hemen ikinci albümün hazırlıklarına başlar ve ertesi yıl 'Tatlı Bela' yayınlanır. Genç sanatçı, 'Tatlı Bela'da bu sefer ağırlıklı olarak slow ve romantik parçalar seslendirir.
'Ben Daha Büyümedim' adlı üçüncü albümü 1995 yılında çıkar.Albüm, 'Fırtınalar' adlı ilk hitiyle ses getirirken Gündeş, 'Ben Daha Büyümedim' ve 'Çok mu Gördünüz' adlı parçalarla eleştirilere sitem eder.Bu albüm, Ebru Gündeş´in müzik hayatında Serdar Ortaç´la olan birlikteliğin de başlangıcı olur.
'Kurtlar Sofrası' adlı dördüncü albümü 1996 tarihinde çıkar. Bu arada oyunculuk tekliflerini de değerlendiren Ebru Gündeş, albümlerinin ismini taşıyan televizyon dizilerinde başrol alır.
İki yıllık bir aranın ardından 1998 yılında 'Sen Allahın Bir Lütfusun' adlı albümü müzik marketlerdeki yerini alır. Albüm, Selçuk Tekay´ın yanında Kerem Ökten´in yönetmenliği ve aranjörlüğünde gerçekleşir. Oniki şarkının yer aldığı albüm, Ebru Gündeş´in kendi tarzını sağlamlaştırdığı bir çizgidedir.
Ebru Gündeş 2000 yılında hayranlarının karşısına yepyeni bir albümle çıktı. 'Dön Ne Olur' adını taşıyan bu albümünün stüdyodaki tanıtımı sırasında , basın mensupları önünde beyin kanaması geçiren Ebru Gündeş, bir süre hastanede kaldıktan sonra, uzun bir süre de dinlenerek hayranlarından uzak kaldı. Ancak hayranları ona olan sevgilerini albümüne yansıttılar ve Ebru Gündeş´in 'Dön Ne Olur' albümü milyon barajını geçerek büyük bir rekora imza attı. Tarık Ağansoy´un düzenlemelerini yaptığı albümde, genç söz yazarı ve bestecilerin de parçaları bulunuyor. Sezgin Büyük, Altan Çetin, Sinan Özşeker, Ertuğrul Polat, Hakkı Yalçın´ın yanısıra Sezen Aksu´nun unutulmaz 'Hata' parçası da albümde yer alıyor. Sanatçının alışılagelen çizgisini sürdürdüğü albümde bir de sürpriz yaptığı 'Deli Deli' isimli çocuk parçası da yer alıyor.
Uzun bir süre dinlenme döneminin ardından, ilk konserini 11 Mart 2000 gecesi Bostancı Gösteri Merkezi´nde veren Ebru Gündeş, konserin tüm gelirini Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Vakfı Hastanesi Reanimasyon Kliniği´ne bağışladı.
DİSKOGRAFİ:
Tanrı Misafiri (1993)
Tatlı Bela (1994)
Ben Daha Büyümedim (1995)
Kurtlar Sofrası (1997)
Sen Allahın Bir Lutfusun (1998)
Dön Ne Olur (2000)
__________________
[ «« SeNiN KaDeRiNe YaZiLMi$ KaNDiRMaK»» ]
|
Offline
|
|
|
|
|
14.12.07, 00:19
|
#4
|
Site Ondan Sorulur
Üyelik tarihi: Aug 2006
Yaş: 36
Mesajlar: 515
Tesekkür etmis: 65
Tesekkür almis 164 -> 81 Konu
|
Neşet Ertaş hayatı-Neşet Ertaş kimdir,biyografisi
Neşet Ertaş (1938 - .... )
Kimdir Neşet Ertaş? Sarısözen'in tabiri ile bir zamanlar sadece ve sadece "Kırşehirli Mahalli Sanatçı" olarak bilinen Neşet Ertaş'ı binlerce, hatta milyonlarca saz çalıp türkü söyleyen diğerlerinden ayıran nedir? Onun sazımn ve sesinin insanı büyüleyen sırrı nereden gelmektedir? Neredeyse yarım asra varan bir süreden beri gerçek anlamda gönül telimizi titreten, ruhumuzu ürperten bu esrarlı sesin, sazın ve yorumun arka planında neler ve kimler vardır? Sazı gümbür gümbür ses veren, adeta davula eslik edercesine sazının göğsünde pençesiyle sesler çıkaran, hep samimi ve kendi halinde yüreğinin acılarını ve kendi iç gurbetlerini seslendiren; hiç bir medyatik tutumu olmayan, kalabalıklardan ve şöhretten adeta köşe bucak kaçarak pek ortalıklarda görünmeyen; mezhep, parti ve etnik kimlik çağnsımlanna pirim vermeyen, sazından, sözünden ve sesinden gayri hiç bir şeyden medet ummayan bu "Garip" insanı tanımak kadar tanımlamak da gerçekten zor. Ayaklarının altındaki toprağın renginden, kokusundan haberdar olan, bastıkları yeri az çok tanıyan, yürekleri hep türkülerle birlikte atanlar için Neşet Ertaş, belki de tam bir "yaşayan efsane"; meçhul, uzak, esatiri ve sırlarla dolu... Neşet Ertaş'ın bir iki cümlede özetlenebilecek resmi biyografisi bize belki sadece ipuçları verebilir. Onun "1938 yılında Kırtıllar Köyü'nde Döne'den doğma Muharrem Ertaş'ın oğlu" olduğunu; Kırşehir, Yozgat ve Keskin'in çeşitli köylerinde geçen çocukluk ve ilk gençlik yıllarının ardından, 15 yaşında çıktığı gurbet hayatinin hala devam etmekte olduğunu bilmenin fazla bir anlamı olmayabilir. Neşet Ertaş'ı tanımak, asıl onun ruh ve gönül macerasım bilmeyi gerektirir ki burada hemen karşımıza, Neşet Ertaş'la en rafine üslubuna kavuşan Orta Anadolu Abdal Müziği geleneğinin gelmiş geçmiş en büyük ustalanndan olan babası Muharrem Ertas karşımıza çıkar. İşte Neşet Ertaş, babası Muharrem Usta ile adeta Anadolu'daki en olgun seviyesine erişen bu Türkmen/Abdal müzik birikiminin yeni bir yorumcusudur. Yoğun yöresel özellikleri ve baskın mahallilik unsurları ile donanmış bu müziği yöresinin dışına çıkarmış, ülke genelinde ve hatta yurt dışında bilinmesini ve tanınmasım sağlamıştır. 1960'lardan itibaren binlerce yıllık sazımız bağlama ile birlikte anılan; sadece geniş halk kesimlerinde değil, ciddi musiki çevreleninin ve gerçek türkü dostlarının da gündeminden hiç düşmeyen Neşet Ertaş'ı farklı bir bağlamda değerlendirmek gerekiyor- Çünkü o aslında bir anlamda tam bir yöre sanatçısı olmasına rağmen yaygın şöhreti ve söylediği türkülerin popülaritesi ile ülke genelinde tanınan biri olarak, hem babası Muharrem Ertaş'tan, hem de bu geleneğin diğer usta isimleri olan Hacı Taşan ve Çekiç Ali'den de ayrılır. Bir başka söyleyişle onun sanatı için, başta Muharrem Usta olmak üzere. Hacı Taşan, Çekiç Ali ve Abdal/Türkmen Müziği geleneğinin çeşitli yörelerde farklı tavır ve üsluplarda karşımıza çıkan diğer ustaları da dahil olmak üzere hepsinin üst seviyede bir sentezi ve esrarlı bir bileşkesi denilebilir. Neşet Ertaş'ın sanatı hayatı ile hayatı sanatı i1e o kadar içice ki, çalıp çığırdığı türkü ve bozlaklarında bütün bir hayat hikayesini bulmak mümkün olduğu gibi, hayatına yakından baktığımızda da o içli türkülerin, acılı bozlakların nelerden nasıl doğduğunun ipuçlarını elde ederiz hemen. Onun yokluk, yoksulluk ve acılarla dolu hayatım "Garip" mahlasıyla yazdığı koşma tarzında usta işi şiirlerle anlattığı ozan yönünü yıllarca kimse farketmedi bile. Babasından tevarüs ettiği geleneksel ve anonim türkülerin, bozlakların dışında, sözleri kendisine ait türküler, bozlaklar söylediğini de farkeden olmadı yıllarca. Sözü ve müziği ile, anonim türkülerdeki erişilmez sadeliği ve estetik seviyeyi yakalayan sayısız türkünün, bozlağın altına attığı mütevazı imzasını kimselere söylemedi bile. Neşet Ertaş o büyük yaratıcı yeteneği ile okuduğu her eseri yeni baştan öyle bir yorumlar, ona öyle bir ruh ve hava verir ki, adeta yeni bir beste ile karşı karşıya olduğunuzu dahi sanabilirsiniz. Bu durumu, yeteneği, kültürü ve birikimi oldukça sınırlı sığ ve sıradan sanatçıların yorum adına yaptıkları "dejenerasyon" ile karıştırmamak gerekir. Çünkü Neşet Ertaş kendisine ait olmayan bir türküyü bi1e öyle bir okur ve yorumlar ki, o türkü o şekliyle yıllar öncesine ait bir Neşet Ertaş türküsü gibidir artık. Olağanüstü denilebilecek yeteneği, geleneğe hakimiyeti, gelenekten kopmadan yeniye bağlılığı, yeni zamanların modern zevk ve eğilimlerini gözeten diri ve uyanık tecessüsü ile Neşet Ertaş, hep gündemde kalmış bir sanatçıdır. O, ismi bağlama ile özdeşmiş ve adeta bu dünyaya türkü söylemek için gelmiş gerçek bir türkü ustası... Türküyü bağlamaya, bağlamayı türküye bu kadar yakınlaştıran ve yaklaştıran, adeta birbirlerinin içinde -kendisi ile birlikte- eritip yok eden ikinci bir sanatçı bulmak öyle sanıldığı kadar kolay olmasa gerek. Neşet Ertaş'ın sanatı; müziğin özünü, ruhunu kavrayan birinin, hiç bir yapmacıklığa tevessül etmeden, olduğu gibi kendini, kendi özünü ve hissettiklerini saza, söze dökmesidir.
__________________
[ «« SeNiN KaDeRiNe YaZiLMi$ KaNDiRMaK»» ]
|
Offline
|
|
|
|
|
14.12.07, 00:42
|
#5
|
Site Ondan Sorulur
Üyelik tarihi: Aug 2006
Yaş: 36
Mesajlar: 515
Tesekkür etmis: 65
Tesekkür almis 164 -> 81 Konu
|
Gülden Karaböcek
4 Kasım 1953 tarihinde Ankara'da dünyaya gelen Gülden Karaböcek, arabesk ve fantazi müziğin ilk isimlerinden, çok iyi bir sese sahip ayrı bir tarzda kendine özgü şarkılar yapan sanatçılarımızdan birisidir. Pek çok tarzda müzik icra edebilme yeteneğine rağmen asıl ününü fantazi şeklinde tanımlanan kendine özgü arabesk şarkılarından kazanmıştır.Orijinal adı Saniye Gülden Göktürk olan sanatçı, ablası Neş'e Karaböcek'in sahnede ve plaklarında kullanarak meşhur ettiği Karaböcek soyadını 1971 yılında mahkeme kararı ile almıştır.İlk plağını 14 yaşında Pathé adlı firma hesabına dolduran sanatçımız sırasıyla Pathé, Şah, Elenor, Oscar ve Düzgit plak şirketleri hesabına 20 adet 45'lik ve 9 adet LP doldurmuştur.Aziz-Jet-Sedef adlı şirket hesabına 5, Düzgit hesabına 1 albüm daha yapmıştır.Bir zamanlar çok meşhur olmuş, dilek taşı, sürünüyorum, kırılsın ellerim, küstüm sana dünya, mahşer gününde, sen evlisin, duyar mısın feryadımı, hasret pınarı, bir mucize Allahım, mutluluğa geç kaldım, kısmetse olur ve daha birçok eserde besteciliği vardır aynı zamanda 1987 yılında bir mucize Allahım albümüyle Türkiye'nin ilk cd'sini çıkartan sanatçımız,1990 lı yılların başlarına kadar aktif olarak profesyonel müzik yaşantısını başarılı bir şekilde sürdürmüş, son yıllarda müziğe uzun aralar vermiştir. 1978,1985,1986 yıllarında çektiği 6 adet de filmi vardır.Yaptığı albümler kadar seçme eserlerden oluşturulan nostalji kasetleri de basılmıştır. Ülkemizin en değerli ses sanatçılarındandır.Besteci kimliğiyle MESAM üyesidir.Bağlama, gitar ve piyano da çalabilmektedir.Son albümü 2001 yılında çıkan Güldence olup, 2004 yılında Murathan Mungan'ın tribute albümüne otel odaları adlı şarkı ile katkıda bulunmuştur.İstanbul'da yaşamakta olup, Atilla Alpsakarya ile olan ilk evliliğinden 1979 doğumlu Alpay adlı bir erkek ve Recep Armağan Düzgit ile yaptığı ikinci evliliğinden 1988 doğumlu Nur adlı bir kız çocuk annesidir.
bir zamanlar en az ablası kadar ünlü olmuş ve müziğe en az ablası kadar büyük katkıları olan kadife sesli çok değerli bir müzisyendir. Ayrıca 70 li yıllarda bazı türkülerimizi çok iyi bir şekilde okumuş düzenlemelerde bile eserlere katkıda bulunmuştur.
__________________
[ «« SeNiN KaDeRiNe YaZiLMi$ KaNDiRMaK»» ]
|
Offline
|
|
|
|
|
14.12.07, 00:59
|
#6
|
Site Ondan Sorulur
Üyelik tarihi: Aug 2006
Yaş: 36
Mesajlar: 515
Tesekkür etmis: 65
Tesekkür almis 164 -> 81 Konu
|
Sibel Can, 1 Ağustos 1970'de İstanbul'da doğdu. Sibel Can, ilk ve orta öğreniminin ardından müzisyen olan babasının da etkisiyle sahnede olmayı düşlemeye başladı. Can'ın babası çeşitli sanatçılara keman çalardı.
Sibel Can 14 yaşındayken dansa merak sardı. İlk olarak babasının, diğer şarkıcılarla çıktığı yurtdışı programlarına oryantal dansçı olarak katıldı. Dans konusunda oldukça yetenekliydi. Kulaktan kulağa yayılan ünü sayesinde Fahrettin Aslan tarafindan keşfedildi. Böylece Maksim Gazinosu'nun oryantal dansçısı oldu.Sibel Can üç yıl kadar dans etti. Türkiye'nin en iyi dansözlerinden biri olarak gösterildi. Fakat Can'ın asıl niyeti şarkı söylemekti. Bu konuda ilk elinden tutan da yine babası oldu. Bu arada babasının çevresindeki birçok ustadan eğitim aldı. Ve 1988 yılından itibaren Maksim Gazinoları'nda bu kez solist olarak sahne almaya başladı. Sibel Can'in ilk albümünün yapımcılığını Orhan Gencebay üstlendi. Can, genişçe bir dinleyici kitlesi edinen ilk dört albümünde daha çok arabesk ağırlıklı şarkılar yorumladı. 1995 yılında yayınlanan "Şarkılarda Senden Yana" albümünde tarzını biraz değiştirdi. Albümdeki "Deli Yüreğim", "Dedikodu" gibi parçalar Can'ın eski albümlerine nazaran daha çok ses getirdi. 1997 yılında ise, Serdar Ortaç'ın bestelediği "Padişah"lı albüm yayınlandı. "Padişah"la birlikte Sibel Can, Türkiye'nin en çok konuştuğu isim haline geldi. Ana haber bültenleri bile Sibel Can'sız bir akşam geçirmiyorlardı. Sibel Can bu arada albümün etkisiyle ödüller aldı, televizyon programları, televizyon dizileri yaptı ve belirtilmek gerekir ki "Berivan" dizisiyle adından cok bahsettirdi. Sibel Can'ın bundan sonra çıkarıdığı albümler büyük etkiler yarattı. "Daha Yolun Başındayım", "Sibel Can Şarkıları", "Canım Benim", "Sen Benimsin".Sibel Can'nın ayrıca özel hayatında da birçok değişiklik oldu. Can, uzun süre evli kaldığı Hakan Ural'dan boşandı ve bir süre sonra da Sulhi Aksüt ile evlendi.Şu an yeni imajıyla ve yepyeni devleri bulusturan albümüyle kasırgalar estiriyor müzik dünyasında.
__________________
[ «« SeNiN KaDeRiNe YaZiLMi$ KaNDiRMaK»» ]
|
Offline
|
|
|
|
|
14.12.07, 01:20
|
#7
|
O Artik Bizden
Üyelik tarihi: Nov 2007
Mesajlar: 40
Tesekkür etmis: 16
Tesekkür almis 7 -> 7 Konu
|
Yavuz Bingöl
Yavuz Bingöl, edebiyatçı bir baba ve müzisyen bir annenin çocuğu olarak 1964'de İstanbul'da doğdu. Bingöl, babasının işi dolayısıyla öğrenim hayatını çeşitli illerde sürdürdü. Örneğin ilkokulu Kars, Ankara gibi çeşitli illerde beş ayrı okulda bitirdi. İlkokulun ardından Ankara Devlet Konservatuarı Korno-Piyano bölümüne iyi bir dereceyle girdi.
1979 yılı sonunda konservatuardan ayrılan Bingöl, bir süre müziğe ara verdi. 1983'de yeniden başladı. Bir yıl sonra askere giderek, 18 ay boyunca Erzurum ve Kars orduevlerinde müzikle ilgili çalışarak kendisini geliştirme
fırsatı buldu.
1986'da askerden döndü ve evlendi. Bir kızı oldu. 1987-1989 yılları arasında İzmir Fuarı'na gelen Huri Sapan, Hakkı Bulut, Belkıs Akkale, Hülya Süer, Bergen, İbrahim Tatlıses, Zekeriya Ünlü ve Müslüm Eren gibi birçok sanatçıya bağlamasıyla eşlik etti
Bu dönemde bir yandan da çocukluk arkadaşlarıyla orkestra kurarak düğünlere katıldı
1989 yılının sonunda, Yavuz Bingöl, İzmirli müzisyen arkadaşı Nihat Aydın ile birlikte Grup Umuda Ezgi'yi kurarak yedi yıl protest müzik yaptı. Bu süreçte 15'e yakın besteye imza atan Bingöl, 95 yılında Grup Umuda Ezgi'den ayrılarak kendi müziğini yaratmak üzere çalışmaya başladı ve "Sen Türkülerini Söyle" adlı ilk albümünü hazırladı. Albüm büyük ilgi gördü.
"Baharım Sensin", "Gülen Az", "Sitemdir", "Unutulur Herşey" isimli albümleri bulunan Yavuz Bingöl 1998 yılında "Cumhuriyet", 1999 yılında da "Salkım Hanım'ın Taneleri" adlı filmlerde aldığı rollerle sinemaya da adımını attı.
Albümleri
1.1 Sen Türkülerini Söyle (1995)
1.2 Baharım Sensin (1997)
1.3 Örgütlemişler Baharı GRUP ATMACALARLA BERABER
1.4 Gülen Az (1998)
1.5 Sitemdir (1999)
1.6 Üşüdüm Biraz (2000)
1.7 Belki Yine Gelirsin (2002)
1.8 Unutulur Her Şey (2004)
1.9 Biz (2005)
1.10 Bizbize Umuda Ezgiler Yavuz Bingol-Nihat Aydin
1.11 Yare (2007)
__________________
|
Offline
|
|
|
|
|
14.12.07, 01:24
|
#8
|
O Artik Bizden
Üyelik tarihi: Nov 2007
Mesajlar: 40
Tesekkür etmis: 16
Tesekkür almis 7 -> 7 Konu
|
Zülfü Livaneli
Film yönetmeni, yazar, besteci ve şarkıcı Ömer Zülfü Livaneli 1946 yılında Konya Ilgın'da doğdu. Sinemaya ilgisi özgün film müzikleri yapmakla başladı. Başarılı müzik kariyerinde, "Otobüs", "Hazal", "Yılanı Öldürseler", "Yol", "Sürü" ve "Şirin'in Düğünü" gibi filmler dahil onbeşten fazla sinema filmi için müzik besteledi.
Müziği ile birçok ulusal ve uluslararası ödül aldı. Eserleri John Baez, Maria Farandouri gibi sanatçılar tarafından yorumlandı.Livaneli, bugüne kadar üç uzun metrajlı film yönetti; "Yer Demir Gök Bakır (1987)", "Sis (1989)" ve "Şahmeran (1993)". Valencia Film Festivali'nde "Altın Palmiye" ve 1989'da Montpelier Film Festivali'nde "Altın Antigone" ödülüne layık görüldü. "Sis", "En İyi Avrupa Film Ödülü"ne aday gösterildi.
Filmleri Türkiye, Fransa, Almanya, İsviçre, ABD ve Japonya'da gösterime girdi ve BBC, WDR, İspanya, Kanada ve Japon televizyonları gibi bir çok televizyon şirketine satıldı.
Ekim 1986'da Cengiz Aytmatov'un daveti üzerine Federico Major, Yaşar Kemal, Arthur Miller ve diğer ünlü sanatçı ve düşünürlerin katıldığı Kırgızistan ve daha sonra Wengen, Granada ve Mexico City'de toplanan Issyk - Kul Forumu'nda yer aldı
__________________
|
Offline
|
|
|
|
|
14.12.07, 01:30
|
#9
|
O Artik Bizden
Üyelik tarihi: Nov 2007
Mesajlar: 40
Tesekkür etmis: 16
Tesekkür almis 7 -> 7 Konu
|
Gökhan Özen
Gökhan Özen, 29.11.1979 Ankara doğumlu. İlk, orta ve liseyi TED Ankara Koleji'nde okudu.TRT Ankara Türk Sanat Müziği Çocuk Korosunda 7 yıllık bir eğitim aldı. Ankara'nın Çankaya Semti'nde oturuyordu.
Babası Makine Mühendisi, annesi ev hanımı olan Gökhan'ın bir abisi var. 1996'da liseden mezun olan Gökhan, üniversite sınavında bütün tercihlerini İstanbul'dan yaptı.Yıldız Teknik Üniversitesi İktisat bölümünü kazandı. Üniversiteyi okurken Radyo Tatlıses'de program yapmaya başladı. Gitarıyla birlikte istek parçaları söylüyordu. Bu sırada, Akademi İstanbul'da gitar dersleri almaya başladı. Daha sonra Best Fm'de programa başladı (1999). Best Fm'de de yine gelen istek parçalarını o kadife sesinden seslendiriyordu. Kısa bir süre sonra , Best Tv'de de aynı program formatında bir program yapmaya başladı.
Okulunu 4. sınıfta dondurmak zorunda kaldı. Tamamıyla kendi bestelerinden oluşan albümü Şahin Özer'in desteğinde 24 Şubat 2000 tarihinde Kare Müzik'ten çıktı. Mükemmel bir albüm oldu, ancak müzik şirketinin yetersiz kalması, promosyonun iyi yapılmaması gibi sebeplerden dolayı albüm tek klipte kaldı.
"Üşüyorum" adlı parçasına klip çeken Gökhan Özen maalesef hakettiği yere gelemedi. Bu sırada Best ailesinden ayrılmak zorunda kaldı. Daha sonra ikinci albüm çalışmalarına başladı. Universal Müzik ile anlaştı. Bu sırada birçok sanatçıya beste verdi.
__________________
|
Offline
|
|
|
Tarkan Biyografi |
|
14.12.07, 16:24
|
#10
|
Site Ondan Sorulur
CHAT GÖREVLISI
Üyelik tarihi: Sep 2005
Mesajlar: 168
Tesekkür etmis: 102
Tesekkür almis 149 -> 18 Konu
|
Tarkan Biyografi
Tarkan Tevetoglu
17 Ekim 1972 tarihinde Alzey (Almanya) ***8217;de doğan Tarkan, altı çocuklu bir ailenin beşinci çocuğu. Çok küçük yaşlarından ittibaren sanatsal yetenekleri dikkat çeken Tarkan***8217; a ailesi her zaman destek oldu. Mütevazı bir geçmişe sahip olan ve çocukluğundan beri kendi kendine olmayı seven Tarkan için, müzikle ilgilenmek, kendi dünyasını yaratmanın yollarından biriydi. Müziğin Tarkan***8217; ın hayatındaki bu önemli yeri ve yaptığı her işi en ince detayıyla ele alan karakteri, onu müzikle daha profesyonel anlamda ilgilenmeye yöneltti ve Türkiye***8217; de müzik eğitimi almaya başladı. Tarkan, önce Karamürsel ardından da Üsküdar Musiki Cemiyeti***8217;nde Klasik Türk Müziği eğitimi aldı ve bunun sayesinde çocuk denecek bir yaşta müziğin temellerini özümsemiş oldu.
Liseden mezun olduktan sonra, müzik alanında kendisini hayal kırıklığına uğratan bir takım girişimlerde bulunanTarkan, tam Almanya***8217;ya geri dönüp müziği ve yıldız olmaya ilişkin hayallerini geride bırakmayı düşünüyordu ki, kaderin kendisi için yarattığı farklı bir plan devreye girdi ve prodüktör Mehmet Söğütoğlu ile tanıştı. İstanbul Plak ile imzaladığı anlaşma sonucunda, Tarkan***8217;ın ilk albümü ***8220;Yine Sensiz***8221;1993***8217;te Türkiye***8217;de piyasaya sürüldü. Bu albümün ilk single***8217; ı olan ***8220;Kıl Oldum Abi***8221; çok kısa sürede dinleyenlerin ilgisini çekerek popüler mekanlarda çalınmaya başladı ve nihayet Türk radyolarının Top 20 listelerine girdi. ***8220;Çok Ararsın Beni***8221; ve ***8220;Vazgeçmem***8221; şarkıları albümün başarısını perçinledi. Çocuksu çekiciliğine tezat çapkın bakışları ve özgür, başına buyruk tavırlarıyla fark yaratan görünümü, güçlü sesi ve yorumuyla birleşince, Tarkan***8217; ın gençliğin kalbini kazanması çok da zor olmadı.
Tarkan***8217;ın ikinci albümü ***8220;Aacayipsin***8221;1995 yılında piyasaya sürüldü. Sezen Aksu işbirliği ile hazırlanan ***8220;Hepsi senin mi***8221; nin yanısıra albümdeki ***8220;Kış Güneşi***8221;, ***8220;Gül Döktüm Yollarına***8221;, ***8220;Unutmamalı***8221; gibi birçok şarkı Türkiye***8217; de 1. sıraya kadar yükseldi.
Tarkan 1995 yılında Avrupa***8217;da ve Türkiye***8217;de 74 canlı konser verdi. New York Palladium konseri Türkiye***8217; de de canlı olarak yayınlandı ve büyük ilgi uyandırdı. Albümün satışları 2.5 milyonu aşarak tüm diğer sanatçıların aynı yıl içerisindeki albüm satışlarını geçti ve Tarkan***8217;ın Türk müzik dünyasında güçlü bir isim olarak kabul edilmesini sağladı.
Türkiye***8217;deki başarılarının ardından, Tarkan, kariyer planlarına yön vermek ve İngilizce öğrenmek üzere New York***8217;a taşınmaya karar verdi. Türkiye***8217; den ayrılmadan önce kader O***8217; nu bu sefer de, 1960 ve sonrasının Amerikası***8217; nda müzik endüstrisinde büyük rol oynamış olan Atlantic Records***8217; un kurucusu ve yöneticisi Ahmet Ertegün ile karşılaştırdı. Ahmet Ertegün***8217; ün, yeteneğinden ve enternasyonal bir dinleyici kitlesine ulaşma potansiyelinden emin olduğunu ifade ettiği Tarkan***8217;ı İngilizce şarkı söylemeye yönlendirmesi, gelecek planlarını şekillendirecek ilk kıvılcım oldu.
Tarkan***8217;ın üçüncü albümü ***8220;Ölürüm Sana***8221;, 1997 yılının Temmuz ayında piyasaya sürüldü. Dünya çapında çok iyi yorumlar alarak yaklaşık 4 milyon satan bu albümün en can alıcı şarkısı ***8220;Şımarık***8221; yine Tarkan***8217; ın Sezen Aksu***8217; yla ortak bir çalışmasıydı. Şarkı, uluslararası müzik piyasalarına başarılı bir giriş yaparak, kısa sürede Billboard***8217;ın Hot 100 listesinde ilk sıralara çıktı ve albümün dünya çapında satılmasını sağladı. ***8221;Şımarık***8221; farklı sanatçılar tarafından birçok dilde yorumlandı. Ayrıca şarkının video klibi Avrupa***8217;da MTV ve MCM gibi uluslararası müzik kanallarında yayımlandı ve CNN gibi uluslararası haber kanalları programlarında Tarkan***8217;ın başarılarına yer verdiler. Tarkan, müzik çalışmalarına, biletleri satışa sunulduğu anda tükenen bir Türkiye turnesiyle devam etti. Türkiye turnesini, 17 farklı şehrini kapsayan bir Avrupa turnesi izledi. Bunlara daha sonra Güney Amerika***8217; daki konserler eklendi. Güçlü sesi ve yorumu, dinamik dansları ve dinleyicileriyle bütünleştiği sahne performansı ile Tarkan tüm dünyanın dikkatini çekti ve gittiği her yerde hayranlarının sonsuz ilgisi ve sevgisi ile karşılaştı. 1998 yılında, PolyGram France, lisansını aldığı albümü uluslararası müzik piyasasına yeniden sundu. Bunun sonuncunda albüm Meksika***8217;da Platin, Fransa, Hollanda, Almanya, Belçika, Lüksemburg, İsveç ve Kolombiya***8217;da Altın Plak ödülü aldı.
Tarkan***8217;ın Almanya, Fransa, İngiltere, Belçika, Hollanda, Danimarka, Avusturya, Portekiz, Fas, Avustralya ve Tunus***8217; u kapsayan turnesi Türkiye***8217;nin 1999 yılındaki korkunç depremle sarsılması ile sona erdi. Binlerce kişinin kaybolduğu ve evsiz kaldığı 1999 depremi kurbanları için İstanbul***8217;da düzenlenen yardım konserine katılmak üzere Türkiye***8217; ye dönen Tarkan bu konserin hemen ertesinde askerlik hizmetini tamamladı.
Tarkan, kariyeri boyunca gerek yaşam tarzı, gerekse ilişkileri ile olsun halkın ilgi odağı olmaya ve sürekli eleştiriler almaya devam etti ancak O, kendisine, müziğine ve hayranlarına sadık kalarak fırtınaları yatıştırmayı başardı.
Sevenlerinin, uzun bir bekleyiş döneminden sonra 2001 yılı Ağustos ayında kavuştukları ***8220;Karma***8221;, Tarkan***8217;ın daha önce dinleyicilerine hiç yansımamış yönlerini gösteren, dokunaklı, içe dönük ve son yıllardaki karmaşalar içerisinde yaşadığı tüm deneyimlere ışık tutan felsefesinin bir dışavurumuydu. Hayranları, bu yeni albümün ortaya çıkışıyla, sanatçının kendi özüne dönüşüne tanıklık ettiler. Albümün ilk single***8217;ı olan ***8220;Kuzu Kuzu***8221; üç ay boyunca bir numarada kaldı ve bu dönemde Türkiye***8217;yi etkisi altına alan ekonomik ve politik krize rağmen ***8220;Karma***8221; albümü 2.5 milyondan fazla sattı. Albüm, Rusya***8217;da da etkileyici bir başarı kazandı ve Rusya müzik piyasasının seyrini şaşırtıcı bir şekilde değiştirdi.
Bu başarının ardından, Tarkan***8217;dan 2002 senesinde Dünya Kupası***8217;na katılacak Türk Milli Futbol Takımı için bir şarkı yapması istendi. O sene dünya üçüncüsü olan Türk Milli Futbol takımının resmi şarkısı Tarkan***8217;ın sözlerini yeniden düzenleyip yorumladığı ***8220;Karma***8221;albümünün hitlerinden ***8220;Taş***8221;oldu. Ayrıca yine ***8220;Karma***8221;albümünden***8220;Hüp***8221;, Turizm Bakanlığı***8217;nın hazırladığı tanıtım belgesellerinde kullanıldı ve Turizm Bakanlığı, Tarkan***8217;ı, müziği ile Türkiye***8217;yenin tanıtımına katkıda bulunması ve dünya çapında ülkesini temsil etmesi nedeni ile ödüllendirdi.
Tarkan***8217;ın beşinci albümü ***8220;Dudu***8221;2003 yazında satışa sunuldu. ***8220;Dudu***8221;, listelerde kararlı bir şekilde yükselerek Tarkan***8217;ın önceki albümlerinin satışlarındaki başarıyı yakaladı. Bu albümün piyasaya sürülmesinin ardından yine başarılı bir turne gerçekleştirildi. Türkiye***8217; de çeşitli illerini kapsayan turnenin yutdışı ayağında ise Almanya***8217; nın 6 şehri, Moskova, Bakü ve Alma Ata***8217;daki konserler yer aldı.
Gerek satış rakamları gerekse popülerlik açısından Tarkan, Türkiye***8217;nin son on yıl içerisindeki en büyük starıdır ve başarısı Avrupa***8217;dan, Güney Amerika***8217;ya, Asya***8217;dan Avustralya***8217; ya yayılmış bulunmaktadır. Şarkıları 1992 yılından bu yana her yıl Top 40 listelerinde yer almıştır. ***8220;Şımarık***8221;, ***8220;Şıkıdım***8221;, ***8220;Hüp***8221;, ***8220;Kuzu Kuzu***8221; ve ***8220;Dudu***8221; da dahil olmak üzere birçok şarkısı, çağdaş pop müziğinin standartlarını şekillendirmiştir. Kariyerindeki başarıları ve imajı birçok uluslararası markanın ilgisini çekmiş ve dünyaca tanınan markalardan Police, Pepsi, Doritos, Tarkan***8217; ın ve turnelerinin sponsorluğunu yapmışlardır. Tarkan ayrıca Pepsi***8217; nin yeni yüzü olarak reklam filmlerinde oynamıştır.
Tarkan, 2005 Eylül***8217; ünde, Türkiye***8217; de toplam 200.000***8217; i aşan bir izleyici kitlesinin karşısına çıktığı dört stadyum konseri verdi. Türkiye***8217;nin en büyük stadyumlarında birinde gerçekleşen İstanbul konserinde ise, dünyaca ünlü sahne tasarımcısı Justin Collie tarafından hazırlanan sahnedeki etkileyici show***8217; unda Tarkan***8217; a, uzun yıllar Michael Jackson ile çalışmış olan başarılı koreograf Travis Payne***8217; in çalıştırdığı Amerikalı, Fransız ve Türk dansçılardan oluşan uluslararası bir dans grubu eşlik etti.
2006 yılının Nisan ayında dinleyicisiyle buluşan ***8220;Come Closer***8221;isimli bu yeni albüm, Tarkan***8217;ın uzun süredir beklenen ilk İngilizce albümü. Universal Music tarafından ilk olarak Avrupa***8217;da ve Güney Amerika***8217;da satışa sunuldu. Aynı anda Türkiye***8217;de de çıkan albümde Tarkan; Wyclef Jean, Pete Martin, Devrim Karaoglu, Billy Mann, Lester Mendez, Dexter Simmons, the Jettsonz, Supaflyas gibi alanlarında önemli başarılar kazanmış müzik adamları ve prodüktörlerin yanı sıra dünya çapında birçok besteci, müzisyen ve teknisyen ile çalıştı ve herbirinin ***8220;Come Closer***8221; da unutulmaz izleri var. Albümün prodüksiyonu New York***8217; tan Los Angeles***8217; a, Londra***8217; dan İstanbul***8217; a uzanan heyecanlı bir süreç oldu. Doğu ve batı müziğinin uyumlu bir düet halinde bütünleştiği bu yeni albüm, Tarkan***8217;ın ilk evrensel çalışmasıdır. Tarkan***8217; ın, yerleşmiş pop star kalıplarını kırarak, tümüyle ***8220;orijinal***8221; tarzıyla yarattığı ***8220;Come Closer***8221;, uluslarası müzik dünyasına Türkiye***8217;den açılan ilk kapı olmuştur. Bu kapının ardında ise Tarkan için uzun soluklu bir yol görünüyor.
|
Offline
|
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
|
|
Seçenekler |
|
Stil |
Normal
|
Yetkileriniz
|
Yeni Mesaj yazma yetkiniz aktif değil dir.
Mesajlara Cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz aktif değil dir.
HTML-KodlarıKapalı
|
|
|
Bütün Zaman Ayarları WEZ +2 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 02:37 .
|
|