Geri git   A-Z ye Herkonu > Genel Konular

Cevapla
 
Seçenekler Stil
 
 
Alt 18.03.08, 08:50   #51
Psikolog_08
Site Ondan Sorulur
 
Psikolog_08 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Jan 2006
Mesajlar: 619
Tesekkür etmis: 104
Tesekkür almis 706 -> 450 Konu
Standart

18.03.2008


Sen daha hayatı, sevgiyi, gerçeği, yalanı tanımıyorsun...
Doğmak için sebebin ne bilmiyorsun... Ben sana anlatsam yaşadıklarımı, gördüklerimi, hayatı anlatsam yine de doğar mısın?...
Hayat, sevmek nedir bilir misin?...
Sevip de kavuşamamak, ayrılmak zorunda olmak nedir, bilir misin?...
...
İnsanlar acımasızdır küçüğüm... Sana seni, kendini, kalbinde taşıdığın sevgini, duygularını unuttururlar...
Tüm kalbinle savaş açsan, silahın ne olursa olsun yenilirsin...
Savaş kötüdür be küçüğüm... Ama mecbur ederler...
Bir gün gelir, en yakının senin en uzağın olur, hiç tanıyamayacağın hale gelir...
En uzağın, hiç tanımadığın senin en yakının, canın olur. Onun için canını verebilir hale gelirsin...
...
***8220;Gözden uzak olan gönülden de uzak olur***8221; derler ya küçüğüm, inanma...
Sen onu gönlünde yaşatırsan sana hep yakın olur...
Hayat bir okuldur... İnsanlar öğretmen ve öğrencidir...
Acılar, çekilen çileler, kayıplar, feryatlar derstir... Gözyaşları defterdir... Kalbin, duyguların, özgürlüğün kitaptır...
Hayat okulundan başarıyla geçmelisin... Asla isyan etmemelisin...
Öğrenmenin sınırı yoktur... Sen hep bildiğini sanırsın, ama bilmediğin çok şey vardır hep...
Hayat budur...
...
Ağaçlara bak küçüğüm... Onlar yağmurdan yararlanırlar, toprak sayesinde büyür, meyveler açar, insanlar alır...
Ağaçlar da, insanlar da hep başka şeylere bağlı olarak yaşarlar...
Dünya menfaat dünyasıdır... Kimse kendinden başkasını düşünmez...
Bir ananın evladını yangında unutup, kendi canını kurtarması gibi...
Bir evladın nankörlüğü gibi... Bir kızın olur, el bebek gül bebek büyütürsün... Çok seversin...
Canının bir parçası olur... Ama bir gün gelir alırlar elinden...
Sense elin kolun bağlı hiçbir şey yapamazsın... Geri dön diyemezsin...
Bütün bunları kabul ediyorsan doğ küçüğüm...
Aramıza hoş geldin...
(...Lorina Zilan)
__________________
Deryada sonsuzluğu zikretmeye ne zahmet!
Al sana, derya gibi sonsuz Karacaahmet!

Göbeğinde yalancı şehrin, sahici belde;
Ona sor, gidenlerden kalan şey neymiş elde!!!
Offline   Alıntı ile Cevapla
Tesekkür edenler:
eylul64 (25.03.08), Mesale (25.03.08), SENA (18.03.08)
 
Alt 19.03.08, 08:58   #52
Psikolog_08
Site Ondan Sorulur
 
Psikolog_08 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Jan 2006
Mesajlar: 619
Tesekkür etmis: 104
Tesekkür almis 706 -> 450 Konu
Standart

19.03.2008

Belki, mutluluk kapısı kapandığında, başkası açılıyordur...
Fakat böyle zamanlarda kapanan kapıya öyle uzun bakarız ki, bizim için açılan diğer kapıyı görmeyiz bile...
...
Belki, en iyi arkadaşlık, sallanan bir koltukta beraber sallandığınız, tek bir kelime etmediğiniz ve giderken bunun
hayatınızdaki en iyi sohbet olduğunu düşündüğünüz kişilerde saklıdır...
...
Birine sevginizin tümünü sunmak, asla sizi de aynı şekilde seveceğinin garantisi değildir...
Sevgiye karşılık beklemeyin; sadece sevginin karşıdakinin kalbinde büyümesini bekleyin;
fakat olmazsa da, sizin kalbinizde büyüdüğüne emin olun...
...
Görünüşe aldanmayın; kandırıcı olabilir...
Zenginliğe aldanmayın; yok olur gidebilir...
Sizi güldüren birini seçin; çünkü karanlık bir günü aydınlatan şey bir gülümsemedir...
Kalbinizi gülümsetebilen birini bulun...
...
Sizi tatlı kılacak kadar yeterli mutluluğunuz olsun...
Güçlü kılacak kadar acı deneyiminiz, insan kılacak kadar üzüntünüz...
...Ve sizi mutlu kılmaya yetecek kadar umudunuz olsun...
...
En parlak gelecek, unutulmuş bir geçmişin üstünde yükselir...
Geçmişinizdeki kalp kırıklıklarını ve hataları silmezseniz, hayatın içinde ilerleme şansınız olmaz...

(...Steve Goodier)
__________________
Deryada sonsuzluğu zikretmeye ne zahmet!
Al sana, derya gibi sonsuz Karacaahmet!

Göbeğinde yalancı şehrin, sahici belde;
Ona sor, gidenlerden kalan şey neymiş elde!!!
Offline   Alıntı ile Cevapla
Tesekkür edenler:
eylul64 (26.03.08), Mesale (25.03.08), SENA (28.03.08)
 
Alt 20.03.08, 08:40   #53
Psikolog_08
Site Ondan Sorulur
 
Psikolog_08 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Jan 2006
Mesajlar: 619
Tesekkür etmis: 104
Tesekkür almis 706 -> 450 Konu
Standart

20.03.2008


Affetmek, bağışlamak, sözcük anlamıyla bile olsa, görkemli, sıcak, insani, kendine güven ve güçlülük ifadesidir...
Yazının başında özellikle şunu söylemek istiyorum:
***8220;Unutmayın ki, mutlaka unutmalısınız...***8221;
Gerek affetme, gerekse af dileme, insanlık, sevgi, saygı, akıl, duygu paylaşımı ve anlayışı için, çok insani ve fakat o derecede karmaşık bir mantık-duygu çatışmasının yansımasıdır...
Affetmeme nefret, kin, katılık, duygusal tükeniş, yıkıcılık ve insanı kahreden, kendi kendini bozguna uğratan bir inatlaşmadır...
Bağışlamak ise, bir hissediş değil, bir düşünce ürünüdür...
Ancak, bağışlamak, ölçülü bir davranış olmalı, suça teşvik edici ve suçu tekrarlatıcı rahatlığı vermemelidir...
Affetme, suçu noktalamayla sonuçlanmalıdır... Aksi halde nasıl olsa affedilirim felsefesi, hep yeni suçların anası olacaktır...
Bağışlayabilmek üstünlüğü, gün gelir bağışlanmak hakkını da bize kazandırabilir...
Affetme, affedilme olayı seyrek olarak oluşan, seyrek olarak ihtiyaç duyulan duygulardır...
En yüce affetme olayı, güçlüyken affetmesini bilmektir... İnsan o zaman daha da büyür.
Sık sık ve olur olmaz her olayda ve ortamda bağışlamak, bağışlanan kişiyi ahlaksız yapar...
Zalimlerin, acımasızların her yaptıklarını affetmeye kalkmak, öteki yönüyle masum kişilere acı çektirmektir...
Ancak, şunu unutmamak gerekir ki:
Af; yerine göre görev, yerine göre zorunluluk, yerine göre zaaftır...
(...Hanri Benazus)
__________________
Deryada sonsuzluğu zikretmeye ne zahmet!
Al sana, derya gibi sonsuz Karacaahmet!

Göbeğinde yalancı şehrin, sahici belde;
Ona sor, gidenlerden kalan şey neymiş elde!!!
Offline   Alıntı ile Cevapla
Tesekkür edenler:
Mesale (25.03.08), SENA (28.03.08)
 
Alt 21.03.08, 10:25   #54
Psikolog_08
Site Ondan Sorulur
 
Psikolog_08 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Jan 2006
Mesajlar: 619
Tesekkür etmis: 104
Tesekkür almis 706 -> 450 Konu
Standart

21.03.2008


Bir yaz günü, plajda oturuyor, kumlarla oynayan iki çocuğu seyrediyordum. Her ikisi de, deniz kıyısında, kapılarıyla, kuleleriyle, tünelleriyle kocaman bir kale yapmak için beraberce harıl harıl çalışıyorlardı...
Kale neredeyse tamamlanmışken, büyük bir dalga gelip kaleyi bozdu... Her şey, bir anda ıslak bir kum yığınına dönüşmüştü...
Bütün uğraşlarının bir anda gözlerinin önünde yok olduğunu gören çocukların göz yaşlarına boğulmalarını bekliyordum...
Ama çocuklar beni şaşırttı...
Ağlamak yerine, ikisi de kalkıp el ele tutuştular ve gülerek kıyıdan biraz daha uzaklaşıp yeni bir kale yapmaya giriştiler...
Çocukların, o anda bana önemli bir ders öğrettiklerini farkettim...
Hayatımızdaki her şey, yapmak için üstünde çok zaman ve enerji sarfettiğimiz her karmaşık yapı, aslında kumdan yapılmışlardır...
Sadece başka insanlarla kurduğumuz ilişkiler ayakta sağlam kalabilir... Er ya da geç, bir dalga gelip, kurmak için yoğun çaba sarfettiğimiz çalışmaları anında yıkabilir...
Böyle bir durum karşısında, sadece yanında tutacak bir eli olan insan gülümseyebilir...

(...Rabi Harold Kushner***8217;den)
__________________
Deryada sonsuzluğu zikretmeye ne zahmet!
Al sana, derya gibi sonsuz Karacaahmet!

Göbeğinde yalancı şehrin, sahici belde;
Ona sor, gidenlerden kalan şey neymiş elde!!!
Offline   Alıntı ile Cevapla
Tesekkür edenler:
eylul64 (26.03.08), Mesale (25.03.08), SENA (28.03.08)
 
Alt 22.03.08, 15:40   #55
Psikolog_08
Site Ondan Sorulur
 
Psikolog_08 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Jan 2006
Mesajlar: 619
Tesekkür etmis: 104
Tesekkür almis 706 -> 450 Konu
Standart

22.03.2008


(...Hayatımı yeniden yaşayabilseydim eğer)

> Hastayken yatağa girer, dinlenirdim... Ben olmadığım zaman her şey kötüye gidecek gibi düşünmezdim...

> Gül şeklindeki pembe mumu saklamaz, yakardım... Daha az konuşur ama daha çok dinlerdim...

> Yerler kirlense, masa örtüm lekelense bile daha çok arkadaşımı akşam yemeğine davet ederdim...

> Şömineyi yakmak isteyen biri olduğunda, leke olacak diye daha az korkardım...

> Bana gençliğini anlatmaya çalışan dedeme daha çok vakit ayırırdım... Kocamın sorumluluklarını daha çok paylaşırdım...

> Saçım bozulmasın diye arabanın camının açılmasını önlemezdim... Eteğimin lekelenmesine aldırmadan çimlere otururdum...

> Televizyon seyrederken daha az, hayata bakarken daha çok ağlar ve gülerdim... Ömür boyu garantili, pratik vs. denilen hiçbir şeyi satın almazdım...

> Hamileliğimin bir an önce sona erip, doğum yapmayı dilemek yerine, hamile olduğum her anın tadını çıkarırdım...

> Çocuklarım beni öpmek istediklerinde, asla ***8220;Önce git ellerini, yüzünü yıka***8221; demezdim... Onlara daha çok ***8220;Seni seviyorum***8221; ve ondan da çok ***8220;Özür dilerim***8221; derdim...

> Ama başka bir hayat verilseydi en çok yapacağım şey; her dakikasını değerlendirmek olurdu...

> Dikkatle bak... Gerçekten gör... Yaşa... Vazgeçme... Küçük şeyler için şikâyet etmeyi bırak...

> Bana benzemeyenler, benden daha çok şeye sahip olanlar ve kimin ne yaptığı ile ilgilenmezdim... Bunun yerine, ilişkilerimi güçlendirmeye çalışırdım...

> Unutmayın... Sahip olduğunuz ruhsal, fiziksel ve duygusal her şey için Allah***8217;a şükredin... Tek bir hayatımız var ve bir gün sona eriyor... Umarım her gününüzü değerlendirirsiniz...

(...Emma Bombeck)
__________________
Deryada sonsuzluğu zikretmeye ne zahmet!
Al sana, derya gibi sonsuz Karacaahmet!

Göbeğinde yalancı şehrin, sahici belde;
Ona sor, gidenlerden kalan şey neymiş elde!!!
Offline   Alıntı ile Cevapla
Tesekkür edenler:
eylul64 (03.04.08), Mesale (25.03.08), SENA (28.03.08)
 
Alt 24.03.08, 08:58   #56
Psikolog_08
Site Ondan Sorulur
 
Psikolog_08 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Jan 2006
Mesajlar: 619
Tesekkür etmis: 104
Tesekkür almis 706 -> 450 Konu
Standart

24.03.2008

Hepimiz bazen birileriyle o kadar yakınlaşırız ki;
Dostluğumuzu ya da kardeşliğimizi hiçbir şey engellemiyormuş gibi görünür...
Bizi ayıran küçücük bir köprü vardır, hepsi o kadar...
Ama tam sen bu köprüye adım atacakken sana şu soruyu sorsam:
***8220;Bu köprüyü geçip bana gelir misin?...***8221;
İşte o anda artık bunu istemeyiverirsin, sorumu tekrarlasam öylece suskun kalırsın...
O andan itibaren aramıza dağlar ve azgın nehirler girer, bizi ayıran ve birbirimize yabancılaştıran duvarlar bitiverir önümüzde ve bir araya gelmek istesek de artık yapamayız...
Ama o küçücük köprüyü düşündüğünde, sözcüklere sığmayacak kadar büyüyüverir gözünde; yutkunur ve şaşar kalırsın...

(...Friedrich Nietzsche)
__________________
Deryada sonsuzluğu zikretmeye ne zahmet!
Al sana, derya gibi sonsuz Karacaahmet!

Göbeğinde yalancı şehrin, sahici belde;
Ona sor, gidenlerden kalan şey neymiş elde!!!
Offline   Alıntı ile Cevapla
Tesekkür edenler:
eylul64 (26.03.08), Mesale (25.03.08), SENA (28.03.08)
 
Alt 24.03.08, 09:06   #57
Psikolog_08
Site Ondan Sorulur
 
Psikolog_08 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Jan 2006
Mesajlar: 619
Tesekkür etmis: 104
Tesekkür almis 706 -> 450 Konu
Standart

Dinle oğlum;

Bunları sen küçük ellerinden biri çenenin altında yumruk olmuş, sarı saçların terden ıslanmış, alnına yapışmış bir halde uyurken söylüyorum...
Odana gizlice, tek başıma girdim... Sadece birkaç dakika önce, kütüphanede oturmuş gazetemi okurken, güçlü bir pişmanlık dalgası her tarafımı sardı...
Suçluluk içinde kalkıp, yatağının başucuna geldim...
...
Düşündüklerim şunlardı oğlum;
Sana kızmıştım... Okula gitmek için hazırlanırken yüzünü havluyla şöyle bir sildin diye sana bağırmış, ayakkabılarını temizlemediğin için seni azarlamıştım...
Eşyalarını yere attığın için öfke içinde haykırmıştım...
...
Kahvaltıda da hata buldum... İçeceklerini etrafa sıçrattın, yiyeceklerini alelacele yedin...
Dirseklerini masaya koydun, ekmeğine tereyağını çok kalın bir tabaka halinde sürdün...
Sen oynamak, ben de trene yetişmek için çıkarken, bana döndün, elini salladın ***8220;Güle güle baba***8221; dedin...
Ben ise irkildim ve ***8220;Omuzlarını dik tut***8221; cevabını verdim...
...
Öğleden sonranın geç saatlerinde her şey yeniden başladı...
Eve gelirken seni dizlerinin üstünde eğilmiş, misket oynarken gördüm... Çoraplarında delikler vardı...
Seni arkadaşlarının önünde, benimle eve gelmeye zorlayarak aşağıladım... Çoraplar çok pahalıydı ve eğer parası senin cebinden çıkıyor olsaydı, daha dikkatli olurdun...
Bir düşün oğlum, bunlar bir babanın lafları...
...
Daha sonra, ben kütüphanede okurken, gözlerinde acı dolu bir bakışla nasıl çekingen çekingen içeri girdiğini hatırlıyor musun?...
Gazetenin üstünden, rahatsız edilmiş olmanın verdiği sıkıntıyla sana baktığımda, kapıda durakladın...
Ben ise ***8220;Ne istiyorsun***8221; diye kükredim...
...
Hiçbir şey söylemedin ama aceleyle bana doğru koştun, kollarını boynuma dolayıp beni öptün...
Küçük kolların sana yaptıklarımın bile soldurmadığı o büyük sevgiyle boynumu sıkıyordu...
Sonra koşa koşa merdivenlerden çıkıp gittin...
...
Evet oğlum, bundan hemen sonra gazetem ellerimden kaydı ve müthiş bir korku her yanımı sardı...
Adetlerim bana neler yaptırıyor?... Hata bulma adetim, azarlama adetim...
Sana bir çocuk olduğun için verdiğim ödül bu mu?... Seni sevmediğimden değil, ama bir çocuktan çok fazla şey beklemiştim...
Seni kendi ölçülerimle değerlendirmeye kalkıyordum...
...
Oysa karakterinin o kadar iyi o kadar güzel yanları vardı ki...
Küçük yüreğin, dağların ardından söken şafak kadar büyüktü... Ve bunu gelip bana iyi geceler öpücüğü vererek gösterdin...
Bu akşam başka hiçbir şeyin önemi yok oğlum... Karanlıkta yatağının başucuna geldim ve utanç içinde diz çöktüm...
...
Bu çok yetersiz bir af dileme çabası... Bunları sana sen uyanıkken söylersem anlamayacağını biliyorum...
Ama yarın gerçek bir baba olacağım... Seninle dost olacak, sen acı çektiğinde ben de çekecek, sen güldüğünde ben de güleceğim...
İçimden kötü sözler etmek geldiğinde dilimi ısıracağım... Bir görev gibi kendime hep şu sözleri söyleyeceğim:
***8220;-O sadece bir çocuk, küçük bir çocuk...***8221;

(...W. Livingston Larned)
__________________
Deryada sonsuzluğu zikretmeye ne zahmet!
Al sana, derya gibi sonsuz Karacaahmet!

Göbeğinde yalancı şehrin, sahici belde;
Ona sor, gidenlerden kalan şey neymiş elde!!!
Offline   Alıntı ile Cevapla
Tesekkür edenler:
eylul64 (03.04.08), Mesale (25.03.08), SENA (28.03.08)
 
Alt 25.03.08, 09:29   #58
Psikolog_08
Site Ondan Sorulur
 
Psikolog_08 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Jan 2006
Mesajlar: 619
Tesekkür etmis: 104
Tesekkür almis 706 -> 450 Konu
Standart

25.03.2008

Devlet birçok kişi tarafından yönetilirse bu ona, tıpkı giderleri toplulukça kaynaklanan şölenin, tek kişinin hazırlayacağı bir şölenden daha üstün olması gibi bir üstünlük sağlar... Onun içindir ki çoğunluk, birçok durumda, her kim olursa olsun tek bir kişiden daha iyi bir yargıçtır...
Ayrıca çokluk daha güç bozulur ya da kıstırılır... Kötü bir anında olan ya da konuya ilişkin çok güçlü duyguları bulunan bir kişinin yargısı ister istemez çarpık olacaktır... Öte yandan, bir kitlenin yargıda bulunması durumunda, kitleyi oluşturan her kişinin aynı anda duygulara kapılmasını ve yargısını çarpıtmadan ayarlamak güçtür...

(...Aristoteles)
__________________
Deryada sonsuzluğu zikretmeye ne zahmet!
Al sana, derya gibi sonsuz Karacaahmet!

Göbeğinde yalancı şehrin, sahici belde;
Ona sor, gidenlerden kalan şey neymiş elde!!!
Offline   Alıntı ile Cevapla
Tesekkür edenler:
eylul64 (25.03.08), Mesale (25.03.08), SENA (28.03.08)
 
Alt 25.03.08, 12:10   #59
Mesale
O Artik Bizden
 
Mesale - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Dec 2005
Mesajlar: 53
Tesekkür etmis: 124
Tesekkür almis 27 -> 18 Konu
Standart

Al***305;nt***305;:
Psikolog_08´isimli üyeden Al***305;nt***305; Mesaj***305; göster
Hayata Dair'e devam...





Eski zamanlarda yüce ruhlu olmak demek, ayrıntılarda özgür olmak demekti; şimdi yüce ruhlu olmak gevezelikle aynı şey sayılıyor...

Eskiden saygınlık demek, mesafeli olmak demekti; şimdiyse saygınlık iddialı olmak ve kimseyi adam yerine koymamakla bir tutuluyor...

Eski zamanlarda sadelik, akıllı insanların doğruluk yolunda olmasıydı; şimdiyse sadelik hilebazlık yapmak için maske olarak kullanılıyor...

(...Konfüçyus)
benim dedem '' pabuç yürütür, asbab kırıttırır, para da söyletir'' derdi şimdi bunların zamanı. hepsi çok güzeldi teşekkürler.
Offline   Alıntı ile Cevapla
Tesekkür edenler:
eylul64 (26.03.08), Psikolog_08 (27.03.08)
 
Alt 26.03.08, 08:14   #60
Psikolog_08
Site Ondan Sorulur
 
Psikolog_08 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Jan 2006
Mesajlar: 619
Tesekkür etmis: 104
Tesekkür almis 706 -> 450 Konu
Standart

Al***305;nt***305;:
Mesale´isimli üyeden Al***305;nt***305; Mesaj***305; göster
benim dedem '' pabuç yürütür, asbab kırıttırır, para da söyletir'' derdi şimdi bunların zamanı. hepsi çok güzeldi teşekkürler.

maalesef şimdi hep kötü şeylerin el üstünde tutulma zamanı..

imkanım oldukça paylaşıma devam edeceğim beğenmenize sevindim..
__________________
Deryada sonsuzluğu zikretmeye ne zahmet!
Al sana, derya gibi sonsuz Karacaahmet!

Göbeğinde yalancı şehrin, sahici belde;
Ona sor, gidenlerden kalan şey neymiş elde!!!
Offline   Alıntı ile Cevapla
Tesekkür edenler:
eylul64 (26.03.08)
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz aktif değil dir.
Mesajlara Cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz aktif değil dir.

Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı
Gitmek istediğiniz klasörü seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +2 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 05:32 .

Powered by Herkonu team