Geri git   A-Z ye Herkonu > Genel Konular

Cevapla
 
Seçenekler Stil
 
 
Alt 06.10.07, 20:42   #1
dost
Herseyden Haberi Var
 
dost - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: May 2003
Mesajlar: 1.171
Tesekkür etmis: 232
Tesekkür almis 1.405 -> 462 Konu
Standart

..Kralakrep Sundu..

Şeytan Ve Şerler Niçin Yaratıldı?

Aslında yaptıklarından ve yarattıklarından dolayı ***8220;kimse Allah***8217;a hesap soramaz***8221; (Enbiya, 21:23) Ancak bizler, insan olmanın gereği olarak her konuda olduğu gibi, bu konuda da Hz. İbrahim (as) gibi, ***8220;kalbimizin tatmin olmasını istiyoruz***8221; (Bakara, 2:260) istiyoruz. İşte bu yüzden de aklımıza ister istemez şu soru geliyor:

Öyleyse neden, Allah şeytanı ve kötülükleri yaratmış da bize musallat etmiş? Kötülüğü yaratmak kötü, şerri yaratmak da şer değil mi?

Hemen ifade edelim ki, şerrin yaratılması şer değildir; şerri işlemek şerdir. Çünkü Allah bir şeyi şer olsun diye yaratmıyor. Hayır olsun diye yaratıyor. Allahın hayır olarak yarattığı şeyleri de bizler hakkımızda şerre çeviririz. Mesela, Şeytan ateşten yatılmıştır ve bu konuda en güzel örnek de ateştir. Ateşin yaratılması şer değildir, ancak ona dokunmak şerdir. İnsan ateşi muhafaza altına alırsa ondan faydalanır; aksi halde zarar görür.

Buna bir başka örnek de yağmurdur. Yağmurun gelmesinin binlerle neticeleri var, bütünü de güzeldir. Tedbirsizliği yüzünden bazıları yağmurdan zarar görseler, ***8220;Yağmurun yaratılması rahmet değildir***8221; diyemezler ve ***8220;şerdir***8221; diye hükmedemezler.

Allah***8217;u teâla günah işleme kabiliyeti olmayan meleklerle, hiç sorumlu olmayan ******ları yaratmıştır. Bu iki varlıktan başka, hem melekleri geçecek kadar mükemmel, hem de aklı olmayan ******lardan daha aşağı olacak kadar kötü olma özelliğindeki insanı yaratmıştır. Bu noktada insanın terakkisine yol açmak üzere şeytana fırsat tanınmış ve insana kötülüğü emreden bir nefis verilmiştir.

Dünya ahiretin tarlasıdır. Ahiretin iki menzili olan cennet de cehennem de insanların iminçlarından ve amellerinin meyvesi olacaktır. Bunun için insan nevi bir imtihana tabi tutulmuştur. Hayatını iman ve sahil amel üzere geçirip bütün işlerini istikamet üzere gören insanlar cennete layık bir kıymet alırlar. Aksi yolda gidenler ise cehennem ehli olurlar.

İnsan, nefsine uymaz ve şeytanı dinlemezse manen terakki eder ve meleklerden daha yüce bir makama erebilir. Aksini yaptığı taktirde de ******lardan daha aşağılara düşebilir.

Bilindiği gibi, elmasla kömürün aslı karbondur. Ancak diziliş farklılığından dolayı biri elmas diğeri kömür olmuştur. Aynı şekilde insanların da aslı birdir. Bütün insanlar aynı maddi ve manevi cihazlarla donatılmışlardır. Ancak, bunların doğru yahut yanlış kullanılmalarıyla insanlar arasındaki farklılık ortaya çıkmış ve toplumda elmas ruhlular yanında kömür ruhlular da ortaya çıkmıştır.

Meselenin bir başka boyutu da şudur. İnsan, şeytana uymakla kendini zarara soktuğu gibi, ***8220;Sebep olan işleyen gibidir.***8221; kaidesine göre bu işte şeytan da büyük bir sorumluk altına girer ve cehennemdeki azabını artırmış olur. İnsanları yoldan çıkarmak üzere kendisine tanınmasını istediği fırsat, başına bela olacak ve istikametten saptırdığı kişilerin azaplarının bir katı da ona tattırılacaktır.

Cenab-ı Hak dileseydi şeytana bu fırsatı vermeyebilirdi. O zaman onun görevini de insan nefsi üstlenmiş olurdu. Sonuç değişmezdi. Kendisine insanları yoldan çıkarmak için çalışma fırsatının verilmesiyle şeytan büyük bir zarara uğramış, tabiri caizse, küstahlığının cezasını böylece görmüştür.
__________________
..Eskiden Yeterdim Kendime..Artardım Bile..Simdi Ne Yapsam Nafile..Kim Demiş Can Eskimez Diye..Bu Can Tedirgin Tende..Canda Eskimiş Bende..
Offline   Alıntı ile Cevapla
 
Alt 07.10.07, 16:41   #2
dost
Herseyden Haberi Var
 
dost - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: May 2003
Mesajlar: 1.171
Tesekkür etmis: 232
Tesekkür almis 1.405 -> 462 Konu
Standart

..Kralakrep Sundu..

Seytan İnsana Zorla Yaptırma Gücüne Sahip Midir?..

Kur-an-ı Kerim'deki, "Şeytanın hilesi çok zayıftır" ayeti, şeytanın hile ve tuzaklarının zayıflığına dikkat çeker (Nisa suresi, 76) . Pek çok ayet de şeytanın insanlar üzerinde bir yaptırım gücü (sultası) olmadığını bildirir. (Mesela, İbrahim suresi, 22, Hicr suresi, 42; Nahl suresi, 99; İsra suresi, 65; Sebe suresi, 21)

Bu durum, insanın sorumluluğu açısından son derece önemlidir. Eğer şeytan, böyle bir güce sahip olsaydı, o zaman insanlar "Ya Rabbi, sen bize şeytanı musallat ettin. O da bizim irademizi elimizden aldı. Bize bu günahları zorla yaptırdı..." şeklinde Allah'ın huzurunda özür beyan ederlerdi. Halbuki, şeytanın yaptığı sadece vesvese vermekten, çirkinlikleri, günahları güzel göstermekten ibarettir. İnsan, isterse bu vesveseye uyar, günahkar olur; isterse uymaz, Allah katında derece kazanır.

Şeytanla mücadelenin esası, onun direktiflerine muhalefettir. Onun için bu düşmanı iyi tanımak gerekir. Kalbine gelen ilhamın, şeytandan mı, yoksa melekten mi geldiğini ayırt edemeyenler, çoğu kere şeytanın vesvesesine aldanırlar. İnsanın kalbi, melek ve şeytan ilhamlarının bir çarpışma alanıdır.

Ehl-i iman, bu çarpışmada Allah'a sığınarak şeytanın vesveselerinden kurtulmalıdır: " Şeytandan sana bir dürtü (vesvese) gelirse, hemen Allah'a sığın. Çünkü O, işitendir, bilendir. Takva sahipleri, kendilerine şeytandan bir vesvese dokunduğunda, tezekkür ederler (düşünürler, Allah'ı anarlar, azabını hatırlarlar...) O zaman artık onlar, gerçekleri görenler haline gelirler." (A'raf suresi, 200-201) Böylece ehl-i iman, Allah'ın himayesindedir. Şeytan onlara vesvese verse bile, hemen Allah'ı anmak, azabını hatırlamakla kendilerine gelirler, şeytana aldanmazlar. Vesveseden kurtulup, gerçekleri görürler.

__________________
..Eskiden Yeterdim Kendime..Artardım Bile..Simdi Ne Yapsam Nafile..Kim Demiş Can Eskimez Diye..Bu Can Tedirgin Tende..Canda Eskimiş Bende..
Offline   Alıntı ile Cevapla
Tesekkür edenler:
eylul64 (10.04.08)
 kadir gecesi
Alt 08.10.07, 04:48   #3
cimcime68
Herseyden Haberi Var
 
cimcime68 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Jul 2007
Yaş: 39
Mesajlar: 1.117
Tesekkür etmis: 195
Tesekkür almis 441 -> 197 Konu
Standart kadir gecesi

Kadir Gecesi


1. Kadir Gecesinin Mahiyeti
2. Hadislerde Kadir Gecesi
3. Bin aydan hayırlıdır denmesinin hikmeti nedir?
4. Kadir Gecesinin Bu Kadar Faydalı Olmasını Nasıl Açıklarsınız?
5. Neden "Kadir" Gecesi?
6. Bu gecede nasıl dua edelim?

Kadir Gecesi
En nurlu ve feyizli geceyi Kadir Gecesinde idrak ederiz. Kur'ân'da adı geçen tek ay Ramazan ayıdır; tek gece de Kadir Gecesidir. Bu bereketli saatlerin şeref ve kıymetini Kâinatın Rabbi Sevgili Habibine haber vermektedir. Bu gecenin faziletine o kadar değer verilmektedir ki, o vakitlerde tecelli edecek rahmetin ve ruhanî hâdiselerin anlatılması için müstakil bir sûre inmiştir. Bu sûre Kadr Süresidir.

Yine Cenâb-ı Hak bu gecenin kudsiyetini bildirmek için beş âyetli bir sûrede üç defa "Leyletü'1-Kadr" ifadesini açıkça zikretmektedir:
"Şüphesiz, o Kur'ân'ı Kadir Gecesinde indirdik. Bilir misin, Kadir Gecesi nedir? Kadir Gecesi bin aydan daha hayırlıdır."

Ulvî hâdiseler de sûrenin sonunda şöyle ifade buyurulur :
"O gecede melekler ve Cebrail Rablerinin izniyle her iş için arka arkaya iner. O gece, tan yerinin aydınlanmasına kadar bir selâmettir."

Kadir Gecesinin en önemli özelliği, cin ve insanlara iki cihan saadeti bahşeden, kâinat kitabının ezelî bir tercümesi olan yüce kitabımız Kur'ân-ı Kerimin bu gecede ilk olarak dünya semasına indirilmesidir. Daha sonra ise ihtiyaca göre âyet âyet veya sûreler halinde vahyin mazharı Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselama Cebrail (a.s.) vasıtasıyla takdim edilmiş olmasıdır.

Yine bu mübarek gecede insanlığın ebedî refahına sebep olacak, ona bereketli bir ömrü kazandıracak bir fırsat verilmektedir. Bu geceyi dua, zikir ve ibadetle geçiren kişi, ancak seksen sene gibi uzun bir ömürde kazanabileceği ecir ve sevabı bir gecede elde etme bahtiyarlığına ermiş olacaktır.

Bu gecedeki İlâhî ziyafete ve Kur'ânî sofraya başta Kur'ân-ı Mübini Resulullah Aleyhissalâtü Vesselama vahiy yoluyla getiren Cebrail olmak üzere melekler de inerek şenlendirirler. Kalb ve basîreti açık olan mü'minlere uhrevî âlemden manzaralar sergilenir. Meleklerin pey der pey inmesiyle yeryüzü manevî bir tazyike maruz kalır. Dünya adetâ onlara dar gelmeye başlar. Mü'minlerin etrafını kuşatarak onlara Rablerinin bağış ve rahmetini müjdelerler. Tan yeri ağarıncaya kadar devam eden bu ulvi tecelli, ümmet-i Muhammed'in gönüllerine engin bir huzur ve saadet dalgası estirir.
Kadir Gecesinde böyle nurlu hâdiselerin yıldönümlerini idrak ederiz. Onun kadrini bilmekle de feyiz ve bereketinden, dünyayı kuşatan nuranî havasından istifade etmiş oluruz.

Hadislerde Kadir Gecesi

- Ubâde b. Sâmit (r.a) şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem, Kadir Gecesi'ni haber vermek üzere Hâne-i Saâdetinden çıktı. Derken Müslümanlardan iki kişi kavga ettiler. Buyurdular ki: Ben, size Kadir Gecesi'ni haber vermek üzere çıkmıştım. Filân ile filân kavga ettiler de ona dâir olan bilgi kaldırıldı. İhtimâl ki hakkınızda bu daha hayırlıdır. Artık siz, Kadir Gecesi'ni yirmiden sonraki yedinci veya dokuzuncu veya beşinci gecelerde arayınız

- İbn-i Abbâs (r.a)***8217;dan rivâyet edildiğine göre, Nebî salla'llâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: Ashâb'ım! Siz leyle-i Kadr'i Ramazan'ın aşr-ı ahîrinde arayınız!. Leyle-i Kadir, ya Ramazan***8217; dan dokuz gece kala, yâhut yedi gece kala, yâhut da beş gece kaladır

- Âişe (r.a)***8217;dan şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Ramazan'ın son on günü girince, Nebî salla'llâhu aleyhi ve sellem ibâdet konusunda daha da ciddî bir sa'y ü içtihâd arz ederlerdi. Gecesini ihyâ eder, ehl ü âilesini de ibâdet için uyandırırdı.

- Ebû Hüreyre radiyallâhu anh'den: Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Her kim, imânından dolayı ve mükafatını yalnız Allâh'tan umarak Kadir Gecesi'ni ihya ederse, geçmiş günahları affedilir.

Bin aydan hayırlıdır denmesinin hikmeti nedir?
"Bin ay" seksen üç sene dört aylık bir süreye tekabül eder. Geçmişteki salih kimselerin bir ömür boyu kazandıkları manevi mertebeyi bir gece içinde elde etme fırsatıdır. Resulullah (a.s.m.) sahabilere İsrailoğullarından bir kimsenin Allah yolunda bin ay boyunca silâhlı olarak cihat ettiğini anlatmıştı. Sahabiler bunu duyunca şaşırdılar ve kendi amellerini az, gördüler. Bunun üzerine Kadir Suresi indirildi.

Başka bir rivayette Peygamberimiz Sahabilere İsrailoğullarından dört kişinin seksen sene boyunca hiç günah işlemeden ibadet ettiklerini anlattı. Sahabiler bunu hayretle karşıladı. Cebrail Aleyhisselâm geldi, "Yâ Muhammed, ümmetin o birkaç kişinin seksen sene ibadetinde hayrete düştüler. Allah sana ondan daha hayırlısını indirmiştir" diyerek Kadir Suresini okudu ve, "İşte bu senin ve ümmetinin hayran kalışından daha hayırlıdır" buyurdu.(1)

Diğer bir rivayette Resulullah***8217;a bütün ümmetlerin ömürleri gösterilmişti. Kendi ümmetinin ömrünü kısa görünce, ömrü uzun olan ümmetlerin amellerini düşündü. Kendi ümmetinin bu kısa ömürlerinde yaptıkları amellerle onlara ulaşamayacakları endişesi içinde üzüldü. Yüce Allah da Habibine, bu üzüntüsüne mukabil Kadir Gecesini vererek diğer ümmetlerin bin yılından daha hayırlı kıldı. (2)

Kadir Suresi bu hadiseler üzerine nazil olmuştur.
Bu sure, Sahabilerin üzüntüsünü hafifleten bir suredir.

Kadir Gecesinin Bu Kadar Faydalı Olmasını Nasıl Açıklarsınız?
Evet bir tek Ramazan, seksen sene bir ömür semeratını kazandırabilir. Leyle-i Kadir ise, Kur'an***8217;ın bildirmesiyle bin aydan daha hayırlı olduğu bu sırra kat***8217;i bir delildir. Evet nasılki bir padişah, saltanatında belki her senede, ya tahta geçme merasimi namıyla veyahut başka bir şaşaalı cilve-i saltanatına mazhar bazı günleri bayram yapar. Halkını, o günde umumî kanunlar dairesinde değil; belki hususî ihsanatına ve perdesiz huzuruna ve has iltifatına ve fevkalâde icraatına ve doğrudan doğruya lâyık ve sadık milletini, has teveccühüne mazhar eder. Öyle de: Ezel ve Ebed Sultanı olan onsekiz bin âlemin Padişah-ı Zülcelal'i; o onsekiz bin âleme bakan, teveccüh eden ferman-ı âlîşanı olan Kur'an-ı Hakîm'i Ramazan-ı Şerifte indirmiş. Elbette o Ramazan, mahsus bir bayram-ı İlahî ve bir meşher-i Rabbanî ve bir meclis-i ruhanî hükmüne geçmek, Cenab-ı Hakkın hikmetinin muktezasıdır. Madem Ramazan o bayramdır; elbette bir derece, adî ve ******î meşguliyetten insanları çekmek için oruca emredilecek.

Sure neden Kadir Gecesinde indi?
Peygamber (a.s.m.) her şeyden önce bir uyarıcıdır. Bu ikaz görevini doğrulukla yapması için emri önce kendi nefsinde uygulaması lazımdı. Nefsine uygulamanın en uygun vakti de gece vaktidir.

Neden "Kadir" Gecesi?
Kadir Gecesi hüküm gecesi demektir. Duhan Suresinde açıklandığı üzere İlâhi takdirce belirtilen hükümler Kadir Gecesinde ayırd edilir. Bu anlamda Kadir Gecesine takdir gecesi diyenler de vardır. Aslında eşyanın, işlerin ve hükümlerin miktar ve zamanları ezelde takdir edildiği için burada söz konusu olan takdir, önceden tespit edilen kader programının yerine getirilmesiyle ilgili planların hazırlanmasıdır. (3)

"Kadr" kelimesinde "tazyik" manası da vardır. Buna göre o gece yeryüzüne o kadar çok melek iner ki, dünya onlara dar gelir.

Bir hadiste, "O gece yeryüzüne inen meleklerin sayısı çakıl taşlarının sayısından çok daha fazladır" buyurularak buna işaret edilir. (4)

Kadir Gecesinin Ramazan'ın hangi gecesine rastladığı hususunda pekçok rivayet olmakla birlikte, Ramazan'ın son on gününde aranması tavsiye edilmiştir. Bazı hadis-i şeriflerden de 27. gecesine denk geldiği bildirilmektedir. "Onu yirmi yedinci gecede arayınız" mealindeki hadis bu hususa işaret etmektedir. (5)

Bu rivayetlerin ışığında, İslâm âlimleri Kadir Gecesinin Ramazan'nın yirmi yedinci gecesi olarak kabul etmiş ve böylece Müslümanlar o geceyi Kadir Gecesi niyetiyle ihya edegelmişlerdir.
Bunun için mü'minler mümkün mertebe, vakit ve imkânları ölçüsünde Kadir Gecesini değerlendirmeye çalışırlar. Uyku ve istirahatla geçirmemeye gayret ederler. Çünkü bu gecede herbir Kur'ân harfine otuz bin sevap verilmektedir. Diğer ibadetlerin sevabı da o nisbette artış göstermektedir.
Kadir Gecesini değerlendirmek ve o vaktin feyiz ve bereketinden istifadeyi arttırmak için namaz kılınır, Kur'ân okunur, Kur'ân tefsirleri mütâlâa edilir. Zikredilir, salavat-ı şerife getirilir. Dualar edilir, Allah'a niyaz ve tazarruda bulunulur. Fakir ve kimsesizler doyurulur, bol bol sadaka verilir. Hâsılı her vesileyle vakit nurlandırılır. Kadir Gecesinin getireceği büyük kazanç hakkında rivayet edilen hadisler en güzel teşvik mahiyetini taşımaktadır.

"Kim inanarak, sevabını ancak Allah'tan bekleyerek Kadir Gecesinde kıyam üzere olursa (uyanık kalıp ihya ederse) geçmiş günahları affedilir." (6)

Bu gecede nasıl dua edelim?
Bunu da Hazret-i Âişe (r.a.) vasıtasıyla yine Peygamberimizden, öğrenelim:
"Dedim ki, 'Yâ Resulallah, Kadir Gecesine rastlarsam nasıl dua edeyim?***8217;
Resulullah Aleyhissalâtü Vesselam "Allahümme inneke afüvvün tuhibbü'l-afve fa'fu annî (Allah***8217;ım, Sen affedicisin, affetmeyi seversin, beni de affeyle) dersin' buyurdu"

Kaynaklar
1) Hak Dini Kur an Dili. 6:4592
2) Muvatta. İtikâf:6
3) Duhan Suresi, 3.
4) Hak Dîni Kur'ân Dili, 9:5970.
5) Müsned, 2:27.
6) Buhari, Siyam: 71, İbni Mâce, Dua
__________________

...Laf olsun diye konuşmuyorum konuşuyorum laf oluyor!!!......
HaKeDeNe +Tesekur DiLeNeNe DeĞiL!
Offline   Alıntı ile Cevapla
Tesekkür edenler:
eylul64 (10.04.08), hahuer (08.10.07)
 Ramazan Bayramı
Alt 08.10.07, 04:50   #4
cimcime68
Herseyden Haberi Var
 
cimcime68 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Jul 2007
Yaş: 39
Mesajlar: 1.117
Tesekkür etmis: 195
Tesekkür almis 441 -> 197 Konu
Standart Ramazan Bayramı


Bayram bir sevinç ve neşe günüdür. Yüce duyguların coştuğu, sevgi ve saygı, hislerinin mü'minler arasında alabildiğine canlandığı güzel günlerden biridir. O günde yardımlaşma ve kaynaşma son sınırına varır.
Bayram insanları kaynaştırıp biraraya getiren en güzel vesilelerden biridir. Öyle ki, bayramda şahlanan yardımlaşma ve hediyeleşme ruhu yalnızca hayatta olanlara bağlı kalmaz, dünyadan gidip kabirlerinde bir Fatiha bekleyenlere kadar uzanır. Onların bu dileğini yerine getirmek için mü'minler bayramda kabirleri ziyaret ederler; ruhlarına Kur'ân'lar, Fatihalar ve dualar okuyarak onları da sevindirirler.
Ramazan Bayramının mü'minler arasında ayrı bir yeri vardır. Çünkü Ramazan Bayramı, hergün tutulan orucun iftar vaktindeki sevinci gibi, tutulan bir aylık orucun toplu bir iftar sevincini ifade eder. Bir ay gibi uzun bir süreyle, özellikle Ramazan'ın yaz mevsimine denk geldiğinde sıcak günlerde nefislerine oruç tutturan mü'minler, sabır imtihanını vererek manevi sorumluluktan kurtulmanın sevincini Ramazan Bayramında yaşama imkânına kavuşurlar.

Ramazan ve Kurban bayramları Hicretin 2. yılından İtibaren kutlanmaya başlanmıştır. Ramazan orucu da ilk defa bu yıl farz kılınmış, bu ayı oruçla geçiren rnü'minler sonraki ayın (şevval) ilk üç gününü bayram olarak kutlamışlardır. Bu sebeple bu bayrama Ramazan Bayramı denmiştir.

"Bu günümüzde yapacağımız ilk şey namaz kılmaktır"(1) mealindeki hadise dayanarak Ramazan ve Kurban bayramları bayram namazlarının kılınmasıyla başlar.

Hz. Peygamber, "Arefe günü, kurban günü ve teşrik günleri biz Müslümanların bayramıdır. Bu günler yeme içme günleridir"(2) buyurmuştur.

Ramazan Bayramım da bu manada bir gün olarak kabul etmiş ve bu bayramı Ramazan orucunun iftar günü olarak nitelendirmiştir.(3) Bu sır içindir ki, Ramazan ve Kurban Bayramlarında oruç tutmak haram kılınmıştır. Bir gün önce oruç bozmak haramken, bir gün sonra oruç tutmanın haram olması, mü'minlerin düşünce ve duygu dünyasında nimetlerin gerçek Sahibini hatırlatan en etkili bir sebeptir.

Herkes bir gün önce kimin emrine uyarak oruç tutuyorsa, bugün de Onun rızasına uyarak orucunu açar. Ve Onun gerçek nimet Sahibi olduğunu hakkıyla idrak ederek, gerçek bir şükre yol bulur.

Bayram bir aylık orucun toplu bir iftarı olduğu için, günlük iftarların sünnet türünden âdabı bayramda da yerine getirilir. Nitekim orucunu tatlı bir şeyle açmayı adet edinen Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselam, Ramazan Bayramına da tatlı yiyerek başlarlardı. Bayram sabahında hurma gibi bir tatlı ile bir aylık oruçlarını açmadan evlerinden ayrılmazlardı. (4)

Her vesile ile bizleri ibadete ve ahiret amellerine teşvik buyuran Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselam, yılın iki bayram gecesinde kalkıp ibadet etmeyi tavsiye ederlerdi. Bu gecelerde uyanık bulunmanın, kalbin uyanıklığına vesile olduğunu bildirirlerdi. Bunu bir hadis-i şeriflerinde şöyle ifade etmişlerdi:
"Sevabını Allah'tan umarak iki bayram gecesinde kalkıp ibadet eden kimsenin kalbi, kalblerin öldüğü gün ölmez." (5)

Bayramlar saadet asrında da bambaşka bir hava ve neş'e içinde yaşanırdı. Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselam bayram sabahında namazgaha çıkardı. Peygamber hanımlarının da, diğer hanımlar ve kızlarla birlikte namazgaha çıkması istenirdi. Kadınlar cemaatin arka tarafında yer alırlardı.(6) Kılınan bayram namazından sonra Peygamberimizin Aleyhissalâtü Vesselam cemaate hitaben bir hutbe okuduğunu anlatan îbni Mes'ud (r.a.) devamla şöyle der:

"Resuîullah Aleyhissaiâtü Vesselam üzerine şehadet ederim ki, o namazı hutbeden önce kıldı. Sonra hutbe okudu. Daha sonra kadınlara işittiremediğini düşünüp onların yanına geldi. Onlara hatırlatmalarda bulundu, öğüt verdi ve sadaka vermelerini emretti.

Bilal de elbiselerini açmış, vermelerini işaret etmekte idi. Kadınlar yüzük, halka ve diğer kıymetleri şeyleri atmaya başladılar." (7)

Bu hadiseyi anlatan sahabilerden biri, "Kadınların bu verdikleri Ramazan Bayramı zekatı mı idî?" sualine şöyle cevap verdi: "Hayır, lakin o vakit verdikleri bir sadaka idi. Kadınlar yüzüklerini atıyor ve atıyorlardı."(8)

Aynı olaya işaret eden Ebu Saidi'l-Hudri de (r.a.) bayram gününde en çok sadaka verenlerin kadınlar olduğunu anlatır.

Ramazan Bayramı, bağışlanmış olmanın bir sevinç işaretidir. Bu bağışlanma müjdesini insanlara melekler veriyor.

Sa'd bin Evs el-Ensârî anlatıyor: Resulullah Sallal-lahü Aleyhi Vesellem şöyle buyurmuştur.

Ramazan Bayramı sabahı melekler yollara dökülür ve şöyle seslenirler:
"Ey Müslümanlar topluluğu! Keremi bol olan Rabbinizin rahmetine koşunuz. O, bol iyilik ve ihsanda bulunur. Sonra onlara bol bol mükâfatlar verilir. Siz gece ibadet etmekle emrolundunuz ve emri yerine getirdiniz. Gündüz oruç tutmakla emrolundunuz, orucu tuttunuz ve Rabbinize itaat ediniz, mükâfatınızı alınız.

"Bayram namazını kıldıktan sonra bir münadi şöyle seslenir:
"Dikkat ediniz, müjde size! Rabbiniz sizi bağışladı, evlerinize doğru yola ermiş olarak dönünüz. Bayram günü mükâfat günüdür. Bugün semâ âleminde mükâfat günü olarak ilan edilir."(9)

Bayram günleri sevinç günleri olduğu için, bu sevincin açıkça gösterilmesine vesile olacak meşru oyun ve eğlencelere de müsaade edilmiştir. Bu hususta Müslim'de ayrı bir bab ayrılmış ve misaller verilmiştir. Bunlardan birinde Hazret-i Âişe (r.a.) şöyle anlatır:

"Bir grup Habeşli, bir bayram günü mızrak ve kalkanlarıyla gösteriler yaparken rakseder gibi oynuyorlardı. Peygamber Aleyhissalâtü Vesselam beni çağırdı. Başımı onun omuzuna dayadım. Bu vaziyette onların harp oyununa bakmaya başladık. Ta onlara bakmaktan ilk vaz geçen ben oluncaya kadar."(10)

Ancak bayramdaki sevincin gaflete dönüşecek kadar taşkınlığa varmaması lazımdır. Eğlence meşru dairede olmalı ve günah unsurlarını taşımamalıdır. Esasen bayram Allah'ın bize verdiği İlahi bir ziyafettir. Bu bakımdan, bayram gününde en çok Allah'ı hatırlayıp şükretmeye ihtiyacımız vardır. Zaman şeridi içinde bayram yeni bir değişimin başı, bir dönüm noktası ve bir muhasebe vaktidir. Ömürden bir yılın daha geçip gittiğini, kabir alemine doğru bir adım daha yaklaşıldığını hatırlatan vesilelerden biridir.

"Bunun içindir ki, bayramlarda gaflet istila edip gayr-i meşru daireye sapmamak için, rivayetlerde zikrullaha (Allah'ı zikretmeye) ve şükre azim tergibat (büyük teşvikler) vardır. Ta ki, bayramlarda o sevinç ve sürür nimetlerini şükre çevirip, o nimeti idame ve ziyadeleştirsin. Çünkü şükür nimeti ziyadeleştirir,, gafleti kaçırır." (11)

Nitekim büyük cemaatler halinde kılınan bayram namazları esnasında getirilen tekbirler, gafletin giderilmesine ve şükür vazifesinin yerine getirilmesine en büyük bir vesiledir. Sadece bir ülke halkının değil, yeryüzünde sayısı milyarlara varan Müslümanların hep beraber aynı anda tekbir getirdiklerini hayal ettiğimizde, karşımıza çıkan muhteşem tablo, bayramlarımızı kâinat çapında bir manaya kavuşturur. O anda adeta yeryüzü tek bir ağız olur, tekbir getirip namaz kılar gibi bir hale bürünür. Misâl âleminde birleşen o seslerin bir anda yeryüzünden yükselişi, adeta muhteşem bir koro halinde dünyamızın göklere doğru tevhidi haykırmasıdır.

Bu muhteşem manaların yaşandığı bayram günlerinde küçük meselelerden çıkan kırgınlıkların, dargınlıkların ne önemi olabilir? Onun için bayramda her mü'minin kardeşleriyle kardeşlik sözleşmesini yenilemesi, kuvvetlendirmesi, fakirlerin yardımına koşması, çocuklarını sevindirmesi lazımdır ki, o manalar yaşanan hayata geçsin.
Bayramların asıl süsü ve zineti tekbirlerdir. Getirilen her tekbir ruh ve gönüllerde manevi coşkuyu ve heyecanı canlandırır. Kulu, Rabbinin azameti karşısında yüce duygulara taşır.

Ebû Hüreyre anlatıyor:
Resulullah Resulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem şöyle buyurmuştur:
***8220;Bayramınızı tekbir getirmek suretiyle süsleyiniz.***8221; (12)

Bayramlara sünnet çerçevesinde hazırlanmak bu âdeti de ibadet haline getirir, bu sevinç günlerini biri iman şuuru içinde geçirmeyi temin eder.
Bunun için sünnette yer aldığı gibi bayrama önceden hazırlanmak, temiz ve güzel elbiseleri giymek, gusletmek, misvak kullanmak veya dişleri fırçalamak, güzel kokular sürünmek, güler yüzlü olmak, namazdan önce Ramazan Bayramında hurma vb. tatlı bir şey yemek bugünlerimize ayrı bir mana kazandırır.

Asıl itibariyle fıtır sadakası olarak bildiğimiz fitre de bayram günü verilir. Ramazan ayı içinde verilmemişse fitrenin de o gün verilmesi gerekir. Zaten Ramazan Bayramının hadislerde geçen adı "İydü'I-fıtr", yani Fıtr Bayramı demektir. Yaratılışın gereği olan kulluk görevleri yapıldığı için bu adı almıştır.

Bayramların en güzel şekli tanısın tanımasın mü'minlerin tokalaşarak, kucaklaşarak birbirleriyle bayramlaşması, bayramlarını kutlaması ve tebrikleşmesidir. Saadet Asrında Sahabiler birbirleriyle "Bârekâllâhü lenâ ve leküm" diyerek bayramlaşılardı, yani "Allah bizden de, sizden de kabul etsin" dedikleri rivayet edilir.(13) Bu tebrikleşme bizim dilimizde "Bayramınız mübarek olsun, bayramınızı kutlu olsun, hayırlı bayramlar" gibi sözlerle ifade edilir.

Kaynaklar
1) Buhârî, İydeyn: 3; 'Müslim, edâhi: 7.
2) Ebu Davud, Şavm:50; Tirmizi, Savm:59; Nesai, Menasik:195.
3) îbni Mace, Sıvam: 32.
4) ****.c., Siyam: 49.
5) ****.e., Siyam: 67.
6) Müslim, Selatü'l-İydeynyn: 11.
7) A. g .e., Salatü'l-lydeyn, 2.
8) ****.e., Salalü'l-İydeyn, 3.
9) el-Tcrgîb ve't-Terhîb Trc. 2:332.
10) Müslim, Salatiül-îydeyn, 20.
11) Lem***8217;alar, 230.
12) et-Tergîb ve't-Terhîb Trc. 2:332.
__________________

...Laf olsun diye konuşmuyorum konuşuyorum laf oluyor!!!......
HaKeDeNe +Tesekur DiLeNeNe DeĞiL!
Offline   Alıntı ile Cevapla
 
Alt 08.10.07, 15:54   #5
salihh
O Artik Bizden
 
salihh - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Oct 2007
Nerden: ist
Yaş: 39
Mesajlar: 21
Tesekkür etmis: 7
Tesekkür almis 3 -> 3 Konu
Standart

Şeytan'ın mektubu
Allah seni seviyor, ama sen hayatın boyunca benim
yanımdaydın. Bunun içinde seni ödüllendireceğim. Hayatının berbat olmasını
sağlayacağım. Biz ikimiz beraber kaldıkça bu Allah'ı çok üzecek.Zaman senin
hayatını kimin yönlendirdiğini O'na gösterecek. Ve bu senin sayende olacak.
Geçirdigimiz güzel günleri hatırla, insanları nasıl hor görüyorduk,
onlara küfür ediyorduk, çılgın partilere gidiyorduk, hırsızlık
yapıyorduk, nasıl iki yüzlü davranıyorduk, sigara kullanıyorduk, camii'ye
gitmiyorduk, dedikodu yapıyorduk.....
Bunların hepsini kaybetmek istemezsin değil mi?
Hadi gel aptal! Sonsuza dek beraber yanalım! Senin için çok şeyler
düşünüyorum.Bu mektubu sana ne kadar değer verdiğimi söylemek ve hayatının büyük bir parçasını kullanmama izin verdiğine teşekkür etmek için yazıyorum.
Aptal, bazen sana çok gülüyorum. Öyle salaklıklar yapıyorsunki, benim bile
miğdemi bulandırıyorsun. Sen böyle devam et. Yeni nesile yalancılığı, aldatmayı,kumarı ve camii yerine diskolara gitmeyi öğret.
Sen bunları onların yaninda yap ki onlarda seni örnek alsınlar. Bir zaman sonra
onlarda aynısını yapacaklardır. Çocuklar böyle işte.
Neyse, şimdi gitmeliyim ama birkaç saniye sonra tekrar seni görmeye geleceğim.Azıcık aklın olsaydı tövbe etmek için biryerlere giderdin ve yaşayacak olduğun bir kaç seneyi de Allah'la beraber geçirirdin.
Bir kimseyi uyarmak karakterimde yoktur aslında, ama seni tanıyorum. Sen zaten benim yanımdan ayrılmazsın. Senin yaşında olan bir insanın hala günah işlemeye devam etmesi saçmalık olsada. Sakın beni yalnış anlama, senden hala nefret ediyorum, ve bu böyle devam edecek. Beni gerçekten seviyorsan tabiki bu yazıyı kimseyle paylasmazdın. Ölüm bizi buluşturana kadar....şeytan...
[/b]
Offline   Alıntı ile Cevapla
 
Alt 10.10.07, 14:36   #6
dost
Herseyden Haberi Var
 
dost - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: May 2003
Mesajlar: 1.171
Tesekkür etmis: 232
Tesekkür almis 1.405 -> 462 Konu
Standart

..Kralakrep Sundu..

Akıl Hastaları Cennete Gidemez Mi?..

Arasât, mahşer gününde toplanılan yer; yani kıyâmet gününde dirilişten hemen sonra toplanılan haşir ve neşir meydânıdır. Tüm insanlar ve tüm cinler Arasât Meydânında Allah***8217;ın emriyle ve izniyle toplanacaklar. Akıllısıyla, delisiyle, kâfiriyle, Müslümanıyla, zâlimiyle, mazlûmuyla. Büyük Muhâsebenin yapılacağı, Mahkeme-i Kübrâ***8217;nın kurulacağı, haşir ve neşir için hazırlanan büyük meydan. Dünyâdan, zâlim izzetinde, mazlûm zilletinde kalarak göçüp gidiyor çoğu zaman. Zâlimin zillet içinde, mazlûmun da izzet içinde haşredilip neşredileceği, muhâkeme göreceği, hesap sorulacağı ve adâlet-i mutlakanın tahakkuk edeceği bir gün gelecek, bir meydan Allah***8217;ın emriyle ve irâdesiyle açılacak.1

A***8217;râf ise, lûgatte yüksekliklerin zirvesi, tepelerin, burçların ve sûrların yüksek kısımları demektir. Konumuzla ilgili olarak A***8217;râf, Cennet ile Cehennem arasında bulunan yüksek kısımların, burçların, tepelerin ve sûrların yüksek yerleridir. Bu mânâ ile ***8220;A***8217;râf***8221;, Kur***8217;ân***8217;da A***8217;râf Sûresinde geçen bir tâbirdir. Bu sûrede ***8220;a***8217;râf***8221; hakkında bilgi verildiğinden sûreye de ad olmuştur. Cenâb-ı Hak şöyle buyurur: ***8220;İki taraf (Cennet ile Cehennem) arasında bir perde vardır; (burada) A***8217;râf üzerinde her iki tarafı da sîmâlarından tanıyan adamlar vardır. Cennetliklere: ***8220;Size selâm olsun!***8221; derler. Bunlar henüz Cennet***8217;e girmeyen ve fakat orayı uman kimselerdir. Gözleri Cehennemlikler üzerine çevrilince de: ***8220;Rabbimiz! Bizi zâlimlerle berâber bulundurma!***8221; derler. A***8217;râf ehli, sîmâlarından tanıdıkları (Cehennem***8217;deki) bir takım adamlara derler ki: ***8220;Ne çokluğunuz ve ne de taslamakta olduğunuz büyüklük size hiçbir fayda sağlamadı. Allah***8217;ın kendilerine hiçbir fayda erdirmeyeceğine dâir yemin ettiğiniz kimseler bunlar mı?***8221; (Sonra Cennet ehline dönerek): ***8220;Girin Cennet***8217;e! Artık size ne korku, ne de hüzün yoktur!***8221; (derler.)***8221;2

A***8217;râf ehli kimlerdir? A***8217;râf***8217;ta hangi vasıftaki insanlar bulunacaklardır? Ve A***8217;râf***8217;ta ne kadar kalınacaktır?

İyi ameli olanlar Cennet***8217;e, kötü ameli olanlar da Cehennem***8217;e girmiş olduklarına göre, A***8217;râf ehlinin kimler olduklarını tahmin etmek sanırım daha kolaydır; A***8217;râf ehli, ortada olanlardır.

Amel bakımından ortada nasıl olunur?

Hiçbir peygamberin tebliğini duymamış olarak ölenler bu gruba girebileceği gibi; küçük iken ölen müşrik ve kâfir çocuklarının da bu grupta oldukları söylenmiştir. İyi ve kötü amelleri eşit olan mü***8217;minler de a***8217;râf ehlindendir. Dünyada hiç teklifle muhatap olmamış sırf mecnun ve delilerin de A***8217;râf ehlinden olduğu görüşleri mevcuttur. Yani kalbinde Allah***8217;a îman ve mârifet bulunmayan, ama inkâr da etmemiş olanlar; ibâdeti olmadığı gibi, isyanı da bulunmayanlar; sevapları da, günahları da olmayan veya eşit olanların A***8217;râf ehlinden oldukları tahmin edilmektedir. Yine de ***8220;A***8217;râf***8221; tâbirini müteşâbih kabul etmek ve doğrusunu ve hakîkatını Allah***8217;ın ilmine ve takdirine bırakmak daha doğru olacaktır. Çünkü A***8217;râf ehlinin kimler olacağı hususunda net bir nass bulunmamaktadır. Yukarıda zikrettiğimiz âyetlerde de A***8217;râf ehlinin kimler olacağı açıklanmamıştır. Sâdece A***8217;râf***8217;ın mevcûdiyeti kesindir ve Cennet***8217;le Cehennem arasında bir mevki olduğu da şüphe götürmez.

Ancak A***8217;râf ehlinin, böyle amel bakımından ortada bulunanlardan müteşekkil olduğunu kabul eden âlimler de, burada Arâf ehlinin fazla kalmayacağını söylerler. İmam-ı Gazâlî***8217;ye göre A***8217;râf ehli, ehl-i necâttır; Cehennem azabından kurtulmuşlardır; bu kimseler bir müddet burada tutulacaklar, nihâyet Cenâb-ı Hak inşaallah onları da Cennet***8217;ine alacaktır. Çünkü kıyâmet gününde Cennet ile Cehennem***8217;den başka bir makam yoktur.3

Âyet ve hadislerde, ehl-i Cehennemin bir kısmının da günahları kadar yandıktan sonra Cehennem***8217;den çıkarılacağı ve Cennet***8217;e girecekleri müjdelenmiştir. Meselâ Buhârî ve Müslim***8217;in zikrettiği bir İbn-i Mes***8217;ud (ra) hadîsinde Resûl-i Ekrem Efendimiz (asm) Cehennemden çıkıp da Cennet***8217;e gireceklerin en sonuncusunun ahvâlini beyan eder. Bu adam emekleyerek Cehennem***8217;den çıkar. Azîz ve Celîl olan Allah, bu kimseye: ***8220;Git Cennet***8217;e gir!***8221; buyurur. Adam Cennet***8217;e varır, ama Cennet***8217;i dolu olarak görür. Bunun üzerine: ***8220;Yâ Rabbi! Cennet***8217;i dolu olarak gördüm!***8221; der. Cenâb-ı Hak: ***8220;Cennet***8217;e gir! Sana dünyanın on mislisi kadar Cennet vardır!***8221; der. O kul şaşırır, hayretinden: ***8220;Yâ Rabbi! Sen âlemlerin Melik***8217;i olduğun halde bana gülüyor musun? Benimle alay mı ediyorsun?***8221; der.***8221;

İbn-i Mes***8217;ud der ki: ***8220;And olsun ki ben Allah Resûlünün (asm) bunu anlattıktan sonra azı dişleri görününceye kadar güldüğünü gördüm. Şöyle diyordu: ***8216;İşte bu, Cennet ehlinin makamca en düşük olanıdır!***8217;***8221;4

Cehennemden en son çıkan birisine, dünyanın on katı büyüklüğünde bir Cennet verileceği müjdelendiğine göre; hiç Cehennem***8217;e girmemiş ve Allah***8217;ın gazabına uğramamış A***8217;râf ehli daha evlâ olarak, inşaallah ehl-i Cennettirler.

Dolayısıyla deliler de nihâyet, Allah***8217;ın lütfuyla ve izniyle Cennet***8217;e girerler..
__________________
..Eskiden Yeterdim Kendime..Artardım Bile..Simdi Ne Yapsam Nafile..Kim Demiş Can Eskimez Diye..Bu Can Tedirgin Tende..Canda Eskimiş Bende..
Offline   Alıntı ile Cevapla
 
Alt 11.10.07, 14:03   #7
simarik_kiz
Site Ondan Sorulur
 
Üyelik tarihi: Aug 2006
Yaş: 36
Mesajlar: 515
Tesekkür etmis: 65
Tesekkür almis 164 -> 81 Konu
Standart


Büyü Var mıdır? Nasıl anlaşılır?

Şeytan hiç bir zaman insanların huzur içinde, mutlu bir hayat geçirmelerini istemez. İstediği tek şey vardır; bütün insanları kendisiyle birlikte cehenneme sürüklemek. Bunun için de elindeki bütün imkânları seferber eder. İnsanları kandırmak için her türlü hileye başvurur.

Büyü de; şeytanın bu hilelerinden biridir. Şeytanın insanları bu dünya hayatında mutsuz etmek ve kendisiyle birlikte cehenneme götürmek için kullandığı korkunç bir tuzak. Şeytanın bir ilmi; büyü, sihir ve hüddam***8230;

Allahû Tealâ Kur***8217;ân-ı Kerim***8217;de bizlere büyünün var olduğunu ifade ediyor ve Kur***8217;ân-ı Kerim âyetleri gereğince büyünün Allahû Tealâ tarafından kesinlikle yasak edildiğini görüyoruz.

2/BAKARA-102: Vettebeû mâ tetluş şeyâtînu alâ mulki suleymân(suleymâne), ve mâ kefere suleymânu ve lâkinneş şeyâtîne keferû yuallimûnen nâses sihrâ, ve mâ unzile alel melekeyni bi bâbile hârûte ve mârût(mârute), ve mâ yuallimâni min ehadin hattâ yekûlâ innemâ nahnu fitnetun fe lâ tekfur, fe yeteallemûne minhumâ mâ yuferrikûne bihî beynel mer'i ve zevcih(zevcihî), ve mâ hum bi dârrîne bihî min ehadin illâ bi iznillâh(iznillâhi), ve yeteallemûne mâ yedurruhum ve lâ yenfeuhum, ve le kad alîmû lemeniş terâhu mâ lehu fil âhireti min halâ(halâkın), ve le bi'se mâ şerav bihî enfusehum, lev kânû ya'lemûn(ya***8217;lemûne).

Süleyman'ın mülkü üzerine onlar, şeytanların okuduğu (anlattığı, tilâvet ettiği) şeylere uydular (tâbî oldular). Oysa Süleyman, (sihir yapmadı ve) kâfir olmadı. Fakat şeytanlar, insanlara sihri öğretmekle kâfir oldular. Babil (şehrin)deki iki melek (olan) Harut ve Marut'a indirilen şeyleri (öğretiyorlardı). Oysa onlar: "Biz (im bilgimiz, sizin için) sadece bir fitne, bir imtihandır. Sakın (sihir ilmini öğrenerek) kâfir olmayın." demedikçe hiç kimseye bunu öğretmezlerdi. O zamanlar (sihir meraklıları ve onu geçim vasıtası yapanlar) o ikisinden erkek (koca) ile karısının arasını açacak şeyler öğreniyorlardı. Halbuki onlar, Allah'ın izni olmadan onunla (sihirle) hiç kimseye zarar veremezlerdi. Zaten onlar kendilerine fayda verecek şeyleri değil, zarar verecek şeyleri öğreniyorlardı. Andolsun ki; onlar onu (sihri ve ona ait bilgileri) satın alan (ve onunla çıkar sağlayan) kimse için ahirette bir nasip olmadığını bilirlerdi. Kendi nefslerini, onunla ne kötü bir şeye sattıklarını onlar keşke biliyor olsalardı

113/FELÂK-1: Kul eûzu bi rabbil felak(felakı).
De ki: "Sabahın Rabbine sığınırım."

113/FELÂK-2: Min şerri mâ halak(halaka).
Yarattığı şeylerin şerrinden.

113/FELÂK-3: Ve min şerri gâsikın izâ vekab(vekabe).
Karanlığı çöktüğü zaman gecenin şerrinden.

113/FELÂK-4: Ve min şerrin neffâsâti fîl ukad(ukadi).
Ve min şerrin neffâsâti fîl ukad(ukadi).

113/FELÂK-5: Ve min şerri hâsidin izâ hased(hasede).
Ve hased ettiği zaman hasetçinin şerrinden.

Şeytanın ilmini temsil eden büyü, hüddam ve fal okları Peygamber Efendimiz(S.A.V)***8217;in dönemine kadar da insanlar tarafından en üst boyutta kullanılıyordu.

Şeytanın bu ilmi insanlara sadece zarar verir. Şeytanın tesiri altındaki insanlar, şeytandan yardım alarak bu ilmi, başkalarına zarar vermek için kullanırlar. Amaçları onları mutsuz etmektir. Çünkü şeytan onları bu istikamette kumanda eder. Onlar şeytanın da yardımıyla, birbirleriyle iyi anlaşan insanların arasını açmak, evli çiftleri birbirinden ayırmak, insanların hastalanmasını, sıkıntı çekmesini sağlamak gibi birçok kötülüğü yapabilirler. Bugün şeytanın bu ilmi sebebiyle, hayatını inanılmaz işkencelerle geçiren yüzlerce, binlerce insanın var olduğunu görüyoruz. Ne yazık ki insanlar bu korkunç ilmin onları cehenneme götüreceğinin farkında bile değiller. Şeytanın etkisiyle para karşılığında insanlara büyü yapıyorlar. Bu ilmi kullanarak kendilerine çıkar sağlıyorlar.

7/A***8217;RAF-16: Kâle fe bimâ agveytenî le ak'udenne lehum sırâtekel mustekîm(mustekîme).
(İblis "Bundan sonra, beni azdırman sebebiyle, mutlaka Senin Sıratı Mustakîm***8217;ine onlara karşı (mani olmak için) oturacağım." dedi.

7/A***8217;RAF-17: Summe le âtiyennehum min beyni eydîhim ve min halfihim ve an eymânihim ve an şemâilihim, ve lâ tecidu ekserehum şâkirîn(şâkirîne).
Sonra, elbette onlara, önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından geleceğim ve onların çoğunu şükreden bulmayacaksın.

Şeytanın insanları bu dünyada mutsuzluğa, ahrette ise cehenneme götürecek olan bu ilminin yanı sıra bir de Allah***8217;ın ilmi vardır. İnsanları yalnızca mutluluğa, huzura götüren bir ilim. İki yol vardır: Birincisi Allah***8217;ın yolu, ikincisi şeytanın yolu. Ve iki kulluk söz konusudur; Allah***8217;a kul olmak, şeytana kul olmak. İnsanlar ya şeytana kul oluyorlar ya da Allah***8217;a kul oluyorlar.

2/BAKARA-256: Lâ ikrâhe fiddîni kad tebeyyener ruşdu minel gayy(gayyi), fe men yekfur bit tâgûti ve yu***8217;min billâhi fe kadistemseke bil urvetil vuskâ, lenfisâme lehâ, vallâhu semîun alîm(alîmun)
Dînde zorlama yoktur. Andolsun ki; irşad (hidayet yolu; Allah***8217;a ulaştıran yol), gayy (dalâlet yolu; şeytana, cehenneme ulaştıran yol)dan açıkça (ayrılıp) ortaya çıkmıştır. O zaman; kim tagutu (şeytanı ve şeytana ulaştıran yolu) inkâr edip de Allah***8217;a îmân ederse (mü***8217;min olursa) (Allah***8217;a ulaştıran yolu tercih ederse), artık andolsun ki; o, (Allah***8217;tan) kopması mümkün olmayan (sağlam bir kulba) urvetül vuskaya (mürşidin eline) (tutunup) yapışmıştır. Allah SEMÎ***8217;un ALÎM***8217;dir.

Büyü ile uğraşanlar; şeytanın adımlarına tâbî olarak ona kul olanlardır.

51/ZARİYAT-56: Ve mâ halaktul cinne vel inse illâ li ya'budûn(ya'budûni).
Biz, insanları ve cinleri başka bir şey için değil; Bize, kul olsunlar diye yarattık.

36/YASİN-60: E lem a'had ileykum yâ benî âdeme en lâ ta'buduş şeytân(şeytâne), innehu lekum aduvvun mubîn(mubînun).
Ey Âdemoğulları! Ben, sizlerden şeytana kul olmayacağınıza dair ahd almadım mı? Muhakkak ki; o (şeytan), size apaçık bir düşmandır.

36/YASİN-61: Ve eni'budûnî, hâzâ sırâtun mustekîm(mustekîmun).
Ve Ben, sizden Bana kul olmanıza (dair ahd almadım mı?) Bu da Sıratı Mustakîm (üzerinde bulunmak)tır.

Büyüyü yapmak da, yaptırmak da Allah katında çok büyük suçtur. Büyü yapanların, büyüye ait bilgileri satın alan ve onunla çıkar sağlayan kimselerin ahrette bir nasibi olmadığını belirtiyor Allahû Tealâ. Onlar cehennemin en aşağı katına gidecek olan onlardır.
__________________




[ «« SeNiN KaDeRiNe YaZiLMi$ KaNDiRMaK»» ]
Offline   Alıntı ile Cevapla
 Ayet Ve Hadislerde şehitlik
Alt 14.10.07, 00:22   #8
cimcime68
Herseyden Haberi Var
 
cimcime68 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Jul 2007
Yaş: 39
Mesajlar: 1.117
Tesekkür etmis: 195
Tesekkür almis 441 -> 197 Konu
Standart Ayet Ve Hadislerde şehitlik

Şehitlik; yüce dinimizin belirlediği ve kutsal kitabımızda övgüyle bahsettiği bir kavramdır. Kur***8217;an***8217;ı Kerimde Bakara Suresi 154. ayetinde ifade edildiği şekliyle ***8220;Allah yolunda öldürülenlere ***8220;ölüler***8221; demeyin. aslında onlar diridirler. Ancak siz bunu bilemezsiniz***8221; denilmek suretiyle şehitliğin, Allah katında büyük bir değere ve yüce bir mevkiye sahip olduğunu belirtilmiştir.

Şehitlik malıyla, canıyla Allah yolunda, O***8217;nun dinini yüceltmek, sahibi olduğu yurdunu, vatanını, ırz ve namusunu korumak amacıyla savaşan kimselere; niyet ve gayretlerini kanlarıyla mühürlemiş olmaları sebebiyle Allah'ın verdiği bir unvandır. İslam Dinine göre bütün ameller niyetlere göredir ve Allah için yapılan hiçbir amel karşılıksız kalmayacaktır. Hal böyle olunca en değerli varlığı olan canını Allah yolunda feda eden kimselere Allah, şehitlik unvanını layık görmüştür.

Şahadet (Şehitlik), dini bir kavramdır. İslam dininin bilerek ve isteyerek Allah için, din vatan ve kutsal değerleri için ölümü göze almanın bedeli olarak insana bahşettiği yüce bir makamdır. Şehit, kelimesi, aynı zamanda Allahın sıfatlarındandır. Kur***8217;an-ı Kerim***8217;de Şehit (Şüheda), Şahit, Şahitlik ve Şahadet, gibi kavramlar bir çok yerde geçmektedir.

Burada konumuza örnek teşkil etmesi bakımından Kur***8217;an-ı Kerim***8217;in muhtelif ayetlerini şöyle sıralayabiliriz:

"Allah yolunda öldürülenlere "ölüdür" demeyin. Aslında onlar diridirler fakat siz bunu bilemezsiniz." (2/154)

***8220;Allah adaleti ayakta tutarak, kendisinden başka ilah olmadığına şahitlik etmiştir. Melekler ve ilim sahipleri de öyle. Ondan başka ilah yoktur. O güçlüdür, hikmet sahibidir.***8221;(3/18)

"Allah yolunda öldürülür veya ölürseniz, Allah'ın bağışlaması ve rahmeti onların topladıklarından daha iyidir." (3/157)

***8220;Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanma. Bilakis onlar diridirler,Rableri katında Allah***8217;ın, lütfünden kendilerine verdiği nimetlerin sevincini yaşayarak rızıklandırılmaktadırlar. Arkalarından kendilerine ulaşamayan (henüz şehit olmamış) kimselere de hiçbir korku olmayacağına ve onların üzülmeyeceklerine sevinirler. (3/169,170)

***8220;Kim Allah***8217;a ve Peygambere itaat ederse, işte onlar, Allah***8217;ın kendilerine nimet verdiği peygamberlerle, sıddıklarla, şehitlerle ve iyi kimselerle birliktedirler. Bunlar ne güzel arkadaştır.***8221; (4/69)

"Öyleyse, dünya hayatına karşılık ahireti satın alanlar, Allah yolunda savaşsınlar. Kim Allah yolunda savaşırsa ister ölsün ister galip gelsin. Biz ona büyük bir ödül vereceğiz."(4/74)

Ayetlerden de anlaşıldığı üzere, Yüce dinimiz şehide öylesine değer vermiştir ki, ruhunu Allaha, bedenini toprağa sunduğu anda; Allah şehidin kanını canını tezkiye eder temizler. üzerinde bulunan eşyaların bile, o yolda kişinin tüm varlığı ile değerli hale gelmesine sebep olur. Bu görüntü dünyada ve ahirette Allah için ölümün göze alınabilirliğinin şahidi, delili ve ispatı sayılır. Bu delillerin aynen korunması sebebiyledir ki, şehitler kanlı elbiseleri ile defnedilirler. Dirilme gününde de aynı hal ile Allahın huzuruna çıkacakları ifade edilmektedir. Bu anlamda Yüce Kitabımızda: "Gerçekten ölüleri biz diriltiriz. Onların yaptıkları işleri delilleriyle birlikte biz yazarız. Her şeyi apaçık bir kitapta sayıp yazmışızdır.***8221; (36/12) buyrulmaktadır.

Peygamberimiz (AS) hadislerinde şehitleri övmüş ve Şehit olmayı teşvik etmiştir. Bir gün savaşmak üzere peygamberimize gelen bir kimse: "Savaşayım mı? yoksa iman mı edeyim?" diye sorduğunda, Peygamberimiz "Önce iman et, sonra savaş" demiştir. Bunun üzerine o kişi şehadet getirerek iman ettiğini ifade etmiş ve katıldığı o savaşta şehit olmuştur. Bu kimse için Peygamberimiz (as) "Az amel işledi, çok mükafat kazandı." buyurmak suretiyle şehit olmanın insan için ne kadar değerli olduğunu, insana büyük bir mertebe kazandırdığını işaret etmişlerdir.

İşte saygı değer okurlarım Yüce dinimizin belirgin bir şekilde öne çıkardığı şehitlik anlayışı, millet hayatımızda din ve devletin, vatan ve bayrağın, bunun yanında kutsal değerlerin korunması hususunda bütün insanlığa örnek teşkil edecek bir hal almıştır. Bugün sahip olduğumuz bu cennet vatanı, aziz şehitlerimizin bizlere bıraktığı en değerli hatıra kabul ederek, ay yıldızlı bayrağımızı bu uğurda can veren şehitlerimizin kanından bilmez miyiz?

Öyleyse sahip olduğumuz değerlerin kıymetini bilerek, şehitlerimize ve onların bizlere olan emanetlerine sahip çıkarak, birlik ve beraberlik ruhuyla nice yıllara diyor; Çanakkale savaşlarının yıldönümünde bütün şehitlerimizi rahmetle minnetle anıyor, aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyorum. Ruhları şad, makamları Cennet olsun.
__________________

...Laf olsun diye konuşmuyorum konuşuyorum laf oluyor!!!......
HaKeDeNe +Tesekur DiLeNeNe DeĞiL!
Offline   Alıntı ile Cevapla
 Kabe Hala Bekliyormu beni ?
Alt 21.10.07, 23:15   #9
ayben
Site Ondan Sorulur
 
ayben - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Nov 2005
Mesajlar: 505
Tesekkür etmis: 231
Tesekkür almis 452 -> 4.294.967.233 Konu
Standart Kabe Hala Bekliyormu beni ?

Kendi üzerinde dönen değirmen taşları misali dönüyorum odalarda;
Seccadeler nerde?..
Kıble hangi yöne doğruydu bu evde?..
Başıma koymak için takke, çekmek için tesbih var mı?..

Bugün bitti. Gece de gidiyor...
Bir günüm daha bitti; ben nereye gidiyorum?..
Gün gün, saat saat, dakika dakika ölüyorum!.. Gidiyorum!.. Tükeniyorum;
Haberim var mı?..

Herşeyi sevmek... Çok güzel.
Kendini sevmek... Çok güzel. Peki, bu nasıl kendini sevmek?
***8220;Seviyorum***8221; çığlıklarıyla yak kendini hadi!..
Erit kendini, tüket, bitir!..

Sen... Ey sen, aynadaki!..
***8220;Kalan***8221;ının farkında mısın?
Peki ***8220;talan***8221;ının?
Sen... Ey sen, aynadaki!..
Dün de bakmıştın aynaya. Farkında mısın; bugün daha yaşlısın!.. Bugün daha çökük, bugün daha çirkin, bugün daha tedirgin!..
Çünkü biraz daha dökülmüş saçların, biraz daha buruşmuş suratın!
Biraz daha; bir saniye, bir dakika, bir saat, bir gün daha yaklaşmışsın düşeceğin çukura!..

Nerde, Nerde seccadeleeer?..
Kıble hangi yöndeydi bu evde?.. Ninem son gelişinde ne tarafa doğru namaz kılmıştı?..
Katlanır rahlenin nasıl açıldığını unuttum. Ve onun içinde açılan ***8220;Kitab***8221;ın yüzümü ve içimi nasıl aydınlattığını...
İçim...
Aahhh, içim yanıyor.

Bugün bitti, gece de gidiyor...
Bir günüm daha bitti; ben, ben nereye gidiyorum?..
Gün gün, saat saat, dakika dakika ölüyorum... Gidiyorum...
Tükeniyorum;
Haberim var mı?..

Son tuttuğum orucu hangi iklimde bıraktım?.. Son kıldığım namaz hangi seccadeyle katlandı?..
Merak ediyorum;
Kâbe hâlâ bekliyor mu beni?..
Bilmiyorum... Bilemiyorum.
Ama şundan eminim:
Mezarım beni bekliyor!

Muammer Erkul
__________________
Kaderimden arda kalan küçük umutlar derledim,Hayatıma ışık yaptım..
Offline   Alıntı ile Cevapla
Tesekkür edenler:
eylul64 (10.04.08)
 
Alt 26.10.07, 16:00   #10
manayak
Herkonu.com Fanatik
 
manayak - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2007
Mesajlar: 229
Tesekkür etmis: 56
Tesekkür almis 39 -> 4.294.967.276 Konu
Standart

arkadaslar bizlerle paylastıgını bu guzl bilgler için sizileretsk ediyorum
__________________


| | eN qüZeL ŞiiRLeRiMLe KaLeMe aDıNı SaYıKLaTıRıM ! oDaMıN HaYaLeTiSiN SeSSiZLiĞiNe aŞıĞıM !! |
Offline   Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz aktif değil dir.
Mesajlara Cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz aktif değil dir.

Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı
Gitmek istediğiniz klasörü seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +2 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 07:36 .

Powered by Herkonu team