Geri git   A-Z ye Herkonu > Genel Konular

Cevapla
 
Seçenekler Stil
 
 
Alt 14.03.08, 23:22   #321
Hasani
Uzman
 
Hasani - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Mar 2004
Mesajlar: 4.727
Tesekkür etmis: 32
Tesekkür almis 155 -> 113 Konu
Standart

İşte kararı verecek heyet!

Kapatma kararı Anayasa Mahkemesi'nin önünde. Karar için 7 evet oyu gerekli. Üyelerin çoğunu Sezer atadı. O heyet;

Kargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın AKP hakkında açtığı kapatma davasında kararı verecek Anayasa Mahkemesi üyelerinin büyük çoğunluğu Sezer tarafından atandı. Kapatma kararı alınması için 11 üyenin 7'sinin kapatmaya evet demesi gerekiyor.
İşte kararı verecek Anayasa Mahkemesi üyeleri:

Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç:
1950 doğumlu. Özal tarafından 1990'da Sayıştay üyeliğinden üyeliğe seçildi. Kalan görev süresi 7 yıl. Kılıç, Refah Partisi ve Fazilet Partisi'nin kapatılmasında karşı oy kullanmıştı.

Anayasa Mahkemesi Başkan Vekili Osman Paksüt:
1953 doğumlu. Üst düzey yöneticiler kontenjanından Sezer tarafından atandı. 11 yıl görev yapacak.

Üye Sacit Adalı:
1945 doğumlu. Özal tarafından 'üst düzey yöneticiler ve avukatlar' kontenjanından 1993'te üyeliğe seçildi. Kalan görev süresi 2 yıl. Adalı, Refah Partisi ve Fazilet Partisi'nin kapatılmasında karşı oy kullanmıştı.

Üye Fulya Kantarcıoğlu:
1948 doğumlu. Süleyman Demirel tarafından 1995'te Danıştay kontenjanın seçildi. Kalan görev süresi 5 yıl.

Üye Ahmet Akyalçın:
1949 doğumlu. Sezer tarafından Yargıtay kontenjanından 2000'de üyeliğe seçildi. Kalan görev süresi 6 yıl.

Üye Mehmet Erten:
1949 doğumlu. Ahmet Necdet Sezer tarafından Yargıtay'dan 2002'de üyeliğe seçildi. Kalan görev süresi 6 yıl.

Üye Serdar Özgüldür:
1955 doğumlu. Sezer, 2004'te Askeri Yüksek İdare Mahkemesi kontenjanından üyeliğe atadı. Kalan görev süresi 12 yıl.

Üye Abdullah Necmi Özler:
1945 doğumlu. Sezer tarafından Askeri Yargıtay üyeliğinden 2004'te üyeliğe atadı. Kalan görev süresi 2 yıl.

Üye Şevket Apalak:
1945 doğumlu. Sezer tarafından Danıştay üyeleri arasından 2005'te atandı. Kalan görev süresi 2 yıl.

Üye Serruh Kaleli:
1954 doğumlu. Sezer tarafından avukatlar kontenjanından 2005'te atandı. Eski DSP'li. 11 yıl görev yapacak.

Üye Ayla Perktaş:
1949 doğumlu. Ahmet Necdet Sezer tarafından Danıştay'dan 2007 yılında bu göreve atandı. Kalan görev süresi 6 yıl.

Yedek üye Mustafa Yıldırım:
1945 doğum- lu. Sezer tarafından Malatya Valisi iken 2003'te yedek üyeliğe seçildi. Kalan görev süresi 2 yıl.

Yedek üye Cafer Şat:
1945 doğumlu. Ahmet Necdet Sezer tarafından Yargıtay'dan 2003'te yedek üyeliğe seçildi. Kalan görev süresi 2 yıl.

Yedek üye Ali Güzel:
1943 doğumlu. Ahmet Necdet Sezer tarafından Yargıtay'dan 2004'te yedek üyeliğe seçildi. Kalan görev süresi 1 yıl.

Yedek üye Fettah Oto:
1946 doğumlu. Sezer tarafından 2004'te Danıştay kontenjanından yedek üyeliğe seçildi. Kalan görev süresi 3 yıl.
__________________
Güveni geliştirmek yıllar alıyor.Yıkmak bir dakika..
Offline   Alıntı ile Cevapla
 
Alt 15.03.08, 08:15   #322
leonking90
Herseyden Haberi Var
 
leonking90 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Nov 2005
Mesajlar: 927
Tesekkür etmis: 306
Tesekkür almis 587 -> 159 Konu
Standart

Kapatma davası dünyayı ayağa kaldırdı



Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, AK Parti'nin kapatılması istemiyle Anayasa Mahkemesi'ne dava açtı. Başsavcı, iddianamesinde AK Parti'nin 'laikliğe aykırı fiillerin odağı haline geldiği'ni öne sürdü.

Mesai saatinin bitimine yarım saat kala yapılan başvuru hem Türkiye'de hem de Avrupa'da şaşkınlıkla karşılandı. Yalçınkaya, iddianamede, eylemleriyle partinin kapatılmasına neden olan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Tayyip Erdoğan ve TBMM eski Başkanı AK Parti Milletvekili Bülent Arınç'ın da aralarında bulunduğu 71 partili hakkında 5 yıl siyaset yasağı istedi.

Yargıtay Başsavcısı Yalçınkaya, AK Parti'ye kapatma davasını 16.30'da açtı. Ardından da sessizliğe büründü. DTP davasının aksine hiçbir açıklama yapmadı. Davayla ilgili bilgiyi Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç verdi. Kılıç, geç açıldığı için davayla ilgili herhangi bir işlem yapamadıklarını belirtti. İddianamenin pazartesi günü çoğaltılarak, Anayasa Mahkemesi üyelerine dağıtılacağını ve sürecin başlatılacağını kaydetti.

Kılıç, kaç kişi hakkında siyasi yasak istendiğinin sorulması üzerine, "Doğrusu dava dilekçesine çok fazla bakamadım. Ama sonuç itibarıyla baktığımda 71 kişi hakkında siyasi yasaklı olma talebi var. Cumhurbaşkanı Gül, Başbakan Erdoğan ve eski Meclis Başkanı Arınç'ı, listenin başında gördüm.'' dedi. Kılıç, parti kapatma davalarında izlenen yolun aynısının AK Parti hakkında açılan davada da izleneceğini vurguladı.

Bir gazetecinin DTP için istenen yaptırımların AK Parti için istenip istenmediği sorusuna, "Dava dilekçesini tam olarak inceleyemedim. Sonucuna baktım, böyle bir talebi görmedim. İddianame 150-160 sayfa civarında." karşılığını verdi.

Başsavcı'nın iddianamesiyle ilgili net bilgiler yok. Kulislerde konuşulan iddialara göre AK Parti'ye ödenen Hazine yardımının bloke edilmesi istendi. Üniversitelerde başörtüsüne serbestiyet getiren anayasal düzenleme sonrası gelişen olaylara değinildi. Danıştay'a yapılan silahlı saldırı olayından da AK Parti sorumlu tutuldu. Başbakan Erdoğan'ın "Dini konular ulemaya sorulmalı." ve "Başörtüsü velev ki siyasi simge olsa ne olur?" şeklindeki sözlerinin de iddianamede yer aldığı belirtiliyor. Arınç'ın ise, "Dindar cumhurbaşkanı istiyoruz." şeklindeki sözlerine işaret edildiği kaydediliyor.

Bikinili reklam iddiası da gerekçede

Dilekçede İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin billboardlarda bikinili afişlere yer vermediği iddiasının da yer aldığı belirtildi. Gazete haberlerine dayandırılan iddiaya göre Çek manken Adriana Karembeu'nun bikinili resimleri sansürlendi. Bazı AK Partili belediyelerin içki yasağı getirdiği, tabelasında İETT yazan araçların Gaziosmanpaşa'daki okullara sadece kız öğrencileri bıraktığı ileri sürüldü.

Yalçınkaya, eski Cumhurbaşkanı Sezer'in son dakika atamasıydı

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Yalçınkaya, 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından 3 aday arasından atandı. Seçildiğinde 'sert hukukçu' yorumları yapılan Yalçınkaya, bu göreve geldikten sonra ilk iş olarak DTP'ye kapatma davası açtı. Yalçınkaya, AK Parti'ye kapatma davasını açmak için İstanbul Menkul Kıymetler Borsası'nın kapanmasını bekledi ve ekonomik kaygılarla cuma gününü tercih etti. Başsavcı Yalçınkaya ve Başsavcı Vekili Kubilay Özkan, davayı açtıktan sonra saat 17.30'da başsavcılık binasından ayrıldı.

[AYDINLARIN TEPKİLERİ]

Prof. Dr. Ergun Özbudun: Uzaydan yeni halk getirsinler
En iyi ve sağlam yol, halkı kapatmaktır. Uzaydan halk getirmektir. Bu gerekçelerin hiçbiri hiçbir demokratik devlette parti kapatma nedeni olmaz. Türkiye zaten yarı demokrasiye sahip devlet olarak görülüyor. Bundan sonra nasıl görüleceği malum. Anayasa Mahkemesi'nin böyle bir kapatma kararı verebileceğini sanmıyorum.

Prof. Dr. Toktamış Ateş: Böyle saçmalık olmaz
Dava manasız. Böyle saçmalık olmaz. Bunun aksini düşünmek mümkün değil. Kapatma davasını gerektirecek bir şey yok.

Prof. Dr. Mustafa Kamalak: Milleti kapatmaya çalışıyorlar
Demokrasilerde meşruiyetin tek kaynağı milli iradedir. Bu kapatma davası milli iradeye kilit vurmak demektir. Türkiye'de hukuk çok belirsiz bir kavram. Neyin hukuka uygun, neyin hukuk dışı olduğunu baştan kestirmek mümkün değil.

Milliyet Gazetesi yazarı Taha Akyol: Demokrasiye aykırı
Dava, demokrasiye aykırıdır. Anayasa koyucu parti kapatmayı zorlaştırmıştır. Demokrasilerde anayasa koyucunun üzerinde bir makam yok. Şiddete başvurmuyorsa bir partiyi kapatmak çağa uymuyor.

Milliyet Gazetesi yazarı Derya Sazak: Türkiye, bunları aşmalı

Davayı demokratik bulmuyorum. Yüzde 47 oy almış bir iktidar partisinin kapatılmak istenmesi hukuki yönden değerlendirilebilir; ama demokratik açıdan sağlıklı değil. Siyasi partilerin kapatılması, müdahale dönemleri, ara dönemlerde veya postmodern dönemlerde olmuş. Türkiye, artık bu yöntemleri aşabilmeli.

[İŞ DÜNYASININ TEPKİLERİ]

Hüseyin Üzülmez (TOBB Başkan Yardımcısı): Ekonomi zarar görecek
Halkın verdiği oylarla iktidar olan bir partinin önünün parti kapatma ile kesilmesi yanlış. Gelişmelerden ekonomi olumsuz etkilenecek. Bu tür hareketler, gelişen ekonomiye zarar verir. Türkiye'yi istikrarsızlığa götürür.

İbrahim Kefeli (TÜSİAD üyesi): İş dünyası olumsuz etkilenecek
Demokrasiye zarar veren bu girişime şiddetle karşı çıkıyorum. İstikrar bozulacak, büyüme duracak. Tekrar koalisyon dönemlerine geri dönmek ülkeye herhangi bir fayda sağlamaz. İş dünyası, bu süreçten olumsuz etkilenecek.

Mehmet Kaya (Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı): İki kişiden birinin oyunu aldılar
AK Parti, her iki kişiden birinin oyunu aldı. Meşruiyetini ispat etti. Bu tür partilerin kapatılması demokrasiye zarar verir; büyüme sürecini sekteye uğratır.

Ömer Bolat (MÜSİAD Başkanı): İnanılmayacak kadar yanlış
Türkiye'nin siyasi ve ekonomik istikrar aradığı bir dönemde iktidar partisine kapatma davası açmak hukuk ve demokrasi açısından son derece yanlış bir tutum. İnanılmayacak kadar yanlış bir karar. Partileri vatandaşlar değerlendirir, vatandaşlar büyütür ya da kapatır. Bunun yolu da demokrasilerde seçimdir.

Hazim Sesli (Türkiye Genç İşadamları Derneği Başkanı): Gelişmemizi engeller
Böyle bir adım Türkiye'nin gelişmesini engeller. Türkiye demokratik bir ülke, ne olursa olsun bir partinin kapatılması düşünülemez. Kararı demokrasi ve ekonomik açıdan olumlu bulmuyorum. Türkiye'nin daha ileriye gitmesi gerekiyor. Demokrasinin geliştirilmesi gerekiyor.



--------------------------------------------------------------------------------

Savcı, kendini komik duruma düşürdü

Ria Ruijten-Oomen (AP Türkiye Raportörü): Bu, tamamıyla delilik. Ben hayatımda böyle bir şey görmedim. İnanamıyorum. Hayatımda bir devlet savcısının yapmak istediklerini icra etmek için siyaseti kullandığına şahitlik etmedim. AK Parti demokratik yollarla seçilmiş, kanunları Meclis'in çoğunluğunun desteği ile çıkarmış bir parti. AK Parti'nin laiklik karşıtı bir kanun çıkardığına, bir faaliyette bulunduğuna şahitlik etmedim. Savcılar, bu tür davalarla kendilerini komik duruma düşürüyor. Bu dava, benim de raporumda işaret ettiğim gibi yargının acilen derinden ıslah edilmesi gerektiğini bütün çıplaklığıyla ortaya koyuyor.


Graham Watson (AP'nin Liberal Demokrat Parti Başkanı): Çok tuhaf bir hadise
Bu habere çok şaşırdım. Bu, Avrupa'da çok tuhaf bir hadise olarak algılanacaktır. Avrupa'da hiçbir savcı ılımlı, muhafazakar bir partiyi hele halktan kısa süre önce çok büyük bir vekalet aldıysa kapatmayı tahayyül dahi etmez. Başörtüsü konusunda son derece kısıtlı bir adım atan bir siyasi partiyi kapatamazsınız.

Hannes Swoboda (AP üyesi, Sosyalist Grup Başkan Yardımcısı): Şoke oldum, bu delilik
Bu delilik. Tamamıyla şoke oldum. Bu, Türk insanının iradesine ve demokrasiye tamamen aykırı. AK Parti'nin nasıl olup da laiklik karşıtı faaliyetlerin merkezi olduğunu anlamış değilim. Bu, tamamen icat edilmiş bir bahane, hakikatle hiçbir irtibatı yok. Bu, açık şekilde Türk demokrasisinin hâlâ ne kadar kırılgan olduğunu gösteriyor. Türkiye acilen siyasi partiler kanununu tekrar ele almalı ve siyasi partilerin kapatılmasını neredeyse imkansız hale getirmeli.

Jan Marinus Wiersma (AP üyesi, Sosyalist Grup Başkan Yardımcısı): Türk yargısının tarafsız olmadığının göstergesi
Siyasi hayatımda böyle bir şey görmedim. Bu, tamamıyla bir savcının siyasi bir müdahalesi. Avrupa için çok rahatsız edici bir haber ve çok tuhaf. AK Parti'nin gizli gündemi ya da Türkiye'yi İslamileştirdiği iddiası ile girmek büyük bir garabet. Ben AK Parti'nin böyle bir gündemi olduğunu hiçbir yerde görmedim, çıkardıkları kanunlarda bu tür bir iz yok. Başörtüsü konusu da bir sebep olamaz, zira bu yasağı MHP ile birlikte kaldırdılar. Bu olay Türk adaletinin hâlâ tarafsız olmadığını gösteriyor.

Emine Bozkurt (AP üyesi-Kadın Hakları Raportörü): Avrupa'ya güven veren bir partiydi
Türkiye'de halkın büyük bir kısmının oyunu alan ve Avrupa'ya güven veren bir partiye karşı birdenbire kapatma davası açılması çok tuhaf. Bu partiyi Türk halkı hükümet yaptı. Siyasi bir partiyi kapatmak için çok ağır suçlamalar olmalı ve bu ithamlar ispatlanmalı. Farklı fikirleri, programları olan partilerin sürekli kapatılması demokratik değil. Bu haber benim için de çok sürpriz olmadı, zira Türkiye'de maalesef siyasi partiler sürekli kapatılıyor.

Cem Özdemir (AP üyesi): Devlet, kendisine başka bir halk seçsin
Bu dava Türkiye'nin yüzde 50'sine "siz bu ülkenin bir parçası değilsiniz" mesajı vermektir. Devlet, kendisine başka bir halk seçsin. DTP'yi de eklerseniz halkın yarısından fazlası bir azınlık tarafından dışlanıyor. Avrupa'da yerleşik bir anlayış var: Parti yasakları demokrasilere yakışmıyor. Almanya'da Nazi partilerini bile yasaklamak zor. Bizim böyle bir müracaatımızı Alman mahkemeleri reddetti. Burada AK Parti'yi de eleştirmek istiyorum. AK Parti siyasi partilerle ilgili kanunu düzenlerken daha net tavır almalı ve parti yasaklamayı imkansız hale getirmeliydi. Türkiye, maalesef bir partiler mezarlığı.

Joost Lagendijk (AP üyesi-Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu Eşbaşkanı): Türkiye'nin, 21. yüzyıla uygun hakim ve savcılara ihtiyacı var
Şok içerisindeyim. Böyle bir davayı ciddiye almakta zorlanıyorum. Bir hakim nasıl böyle bir sonuca ulaşabilir, anlayabilmiş değilim. Bu 21. yüzyıla uyum sağlayamayan eski bir zihniyeti temsil ediyor. Adalet kurumlarından böyle bir karar çıkması çok şaşırtıcı. Türkiye'nin acilen yeni bir hakimler, savcılar, hukukçular nesline ihtiyacı var. Bu her halükarda Türkiye için kötü haber. Türkiye'nin Avrupa'daki imajına darbe vuracak. Umuyorum ki, hakim hemen reddedecek davayı.
__________________
Offline   Alıntı ile Cevapla
 
Alt 15.03.08, 13:52   #323
Hasani
Uzman
 
Hasani - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Mar 2004
Mesajlar: 4.727
Tesekkür etmis: 32
Tesekkür almis 155 -> 113 Konu
Standart

Erdoğan'ı bu sözleri yaktı

AK Parti'nin kapatma gerekçeleri 162 sayfalık iddianamede yer aldı. Erdoğan'ın sözleri de gerekçeler arasında. O sözler;
İNTERNETHABER

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya'nın Ak Parti'nin kapatılmasına ilişkin 162 sayfalık iddianamesinde Erdoğan'ın sözlerine de yer verildi.

İşte Ak Parti'yi yakan Erdoğan'ın sözleri:

TOMMİKS TEKSAS'A BİR ŞEY DEMİYORUZ, KURAN DA ÖĞRENSİN

- Bırakalım kitabını, Kuran'ı öğrensin. Bu durumdan niye rahatsız olalım. Bırakalım rahat rahat öğrensin. Tommiks-Teksas okumaya hiç kimse mani olmuyor ama kendi kitabını öğrenmesine niye mani oluyoruz.

TÜRBAN YASAĞINA KARŞIYIM

- Yüksekokullardaki türban yasağını hata olarak görüyorum. Bir demokratik ülke din özgürlüğünü sağlamalı.

HERKES HADDİNİ BİLSİN

- (Üniversitelerde türbanın serbest bırakılmasının laiklik ilkesiyle çelişeceği yönünde açıklamalar yapan kurumları hedef alarak)&Bizim önümüze ikide bir Anayasayı çıkarmasınlar. (&) En az onlar kadar Anayasayı biz de biliriz. (&) kimse kendini yasama-yürütme organının üstünde göremez. Yargı ihsası rey makamı değil.(&)Herkes konumunu, yerini gayet iyi bilmeli&

KATİLİ MAKTULÜN AİLESİ AFFEDER

- Af yok, suç işleyen cezasını çeker, Devlet katili affetme yetkisine sahip değildir. Katili affetme yetkisi aslında maktulün varislerine aittir. Öyle olması lazım&

KAHROLSUN ŞERİAT DİYENLER KAHROLUR

- Türkiye'de şu anda birilerinin şeriatı var. Ama bu şeriat tükendi. Şu anda kahrolsun şeriat diyenler, kendi kendilerine kahroluyorlar.

BEN İSTANBUL'UN İMAMIYIM

- Ben İstanbulun imamıyım. Elhamdülillah şeriatçıyım. Yılbaşına karşıyım. Ata' ya saygı duruşunda sap gibi ayakta durmaya gerek yok.

DÜN NEYSEM OYUM

- Siyasete girerken farklı, siyasetten sonra farklı bir yaşam tarzı mı uygulayacağım, halkımı mı aldatacağım? Dün neysem, bugün de oyum, değişemem, değişmedim.

ARINÇ'IN SÖZLERİ DE İDDİANAMEDE

İddianamede, eski TBMM Başkanı Bülent Arınç'ın sözlerine de yer verildi.

- Katı laiklik uygulamasıyla insanlara sosyal hayatı bir cezaevine çevirecek anlayışlar ne kadar zararlıysa, laikliği bir barış ve özgürlük, din ve vicdan hürriyeti olarak tanımak ve insanların inançlarına müdahale etmemek de o kadar toplumsal barışa hizmet edecektir.

- Ilımlı İslam denilince, ılımlı olmayanı varmış gibi oluyor. Sadece bir İslam vardır. Önüne bir şey konulamaz. Bu İslamı zedelemeye yönelik bir tezdir. Kişiler laik olmaz.

- Hepimizi yaratan mutlak yaratıcı Allahtır. Ayrıma ne gerek var. O üst ortak paydada birleşip el ele vereceğiz.

- Bir defa, şu ifade, çok çirkin bir ifade (&) Kaçak Kuran kursu diye bir ifade olmaz. Yanlış bir şey. Bir defa, kanunun ruhuna aykırı. Kuran öğrenilir. Kuranı öğrenmede kimse suç ifadesi kullanmaz.

- Bizim laiklikle derdimiz yok. Ben insan olarak laik değilim; devlet laiktir. Buna mukabil laik düzeni korumakla yükümlüyüm. Ama siz laikliği bir din gibi takdim ederseniz, bu ülkenin halkını üzersiniz.
__________________
Güveni geliştirmek yıllar alıyor.Yıkmak bir dakika..
Offline   Alıntı ile Cevapla
 
Alt 15.03.08, 21:01   #324
seydim
O Artik Bizden
 
Üyelik tarihi: Dec 2007
Yaş: 43
Mesajlar: 36
Tesekkür etmis: 3
Tesekkür almis 0 -> 0 Konu
Standart

Herkes ektigini bicer diye bosa dememisler
Offline   Alıntı ile Cevapla
 
Alt 16.03.08, 17:41   #325
Hasani
Uzman
 
Hasani - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Mar 2004
Mesajlar: 4.727
Tesekkür etmis: 32
Tesekkür almis 155 -> 113 Konu
Standart

Bahçeli davaya tepki koydu

MHP lideri Devlet Bahçeli, açılan davayı yerinde bulmadı. Bunun nedeni de zamanlama ve siyasi sonuçları...

MHP lideri Devlet Bahçeli, AK Parti hakkındaki kapatma davasıyla ilgili, ''Sürecin siyasi sonuçlarının yapacağı tahribat, bunun hukuki sonuçlarından çok daha önemli ve öncelikli bir konu olarak görülmelidir'' dedi.

Bahçeli, yaptığı yazılı açıklamada, hukuki sürecin başladığını, herkesin bu sürecin sonuçlarını beklemek ve Anayasa Mahkemesi'ni etkileyecek davranışlardan özenle kaçınması gerektiğini kaydetti.

"Bu son gelişmeyi ve sonuçlarını değerlendirirken bazı hususları herkesin çok iyi düşünmesi gerektiğini" ifade eden Bahçeli, "65 aydır iktidarda olan bir siyasi partinin kapatılması için dava açılması, hukuki yönleri bir tarafa bırakılsa da çok vahim siyasi sonuçları olacak bir durumdur" görüşünü dile getirdi.

Bahçeli, açıklamasında şu ifadelere yer verdi:

"Anayasa Mahkemesi'ndeki dava sürecinin ne kadar zaman alacağını bugünden kestirmek mümkün değildir. Dava sürecinde iktidar olarak siyasi yetkililerini kullanmayı sürdürecek olan AKP'nin TBMM'nin ve hükümet düzeyindeki tasarruflarının tümü tartışmalı ve şaibeli hale gelecektir.

KRİTİK BİR SÜREÇ
Çok ciddi iç ve dış güvenlik sorunları ile karşı karşıya olan Türkiye kritik bir dönemden geçmektedir. Bu sancılı süreçte; terörle mücadele, etnik bölücülük, uluslararası çalkantılar ve krize dönüşme işaretleri veren ekonomik ve sosyal sorunlar hayati önem taşımaktadır."

Bahçeli, "Açıkça belirtmek isterim ki; böyle bir ortamda Yargıtay Başsavcısı'nın bu süreci başlatırken bunun siyasi sonuçlarını ve yapacağı tahribatın niteliği ve boyutlarını çok daha dikkatli olarak değerlendirmiş olması gerekirdi" dedi.

"Siyasi kaostan kaçınılmalı"

Yasama, yürütme ve yargının görev ve sorumluluklarının Anayasa'da açıkça belirtildiğini, her kurumun bu çerçevede görev ve sorumluluklarının gereğini yerine getirmek durumunda olduklarını ifade eden Bahçeli, "Ancak Anayasal düzeni ve dayandığı ilkeleri korurken, Türkiye'yi bir siyasi kaosun içine sürüklemekten ve çok ağır siyasi sorunlar yaratmaktan kaçınmak da herkes için bir yükümlülük olarak görülmelidir" dedi.

KAPATMA İLE SORUN ÇÖZÜLMEZ
Anayasanın dayandığı temel ilkelerin, siyasi partilerin kapatılması yoluyla korunamayacağının Türk demokrasisinin bu alandaki talihsiz tecrübesiyle sabit olduğunun altını çizen Bahçeli, bu yöndeki zorlamaların Türk siyasi hayatında fiiliyatta doğurduğu sonuçların bütün açıklığıyla ortada olduğunu kaydetti.

AK PARTİYİ ANCAK MİLLET TASFİYE EDER
"AKP'nin siyasi tasfiyesini ancak Türk milleti yapabilecektir. Bunun yeri, yolu ve yöntemi de milli iradenin tecelli edeceği seçim sandığıdır" diyen Bahçeli, "AKP'nin kapatılması için hukuki sürecin başlatılmış olması karşısında, Türkiye'nin çok ağır bir siyasi kaosa sürüklenmesinin önüne geçilmesi için şu hususları siyasi partilerin değerlendirmesine sunmak isteriz. Anayasa'nın 68. ve 69. maddelerinin gözden geçirilerek, siyasi partilerin 68. maddenin 4. fıkrasına aykırı eylemlerinden ötürü temelli kapatılması yerine, bu fiilleri işleyen parti üyeleri, yöneticileri ve milletvekillerinin bireysel olarak sorumlu tutulmasını ve bunlar hakkında cezai soruşturma ve yaptırım uygulanmasını öngören yeni bir düzenleme yapılması üzerinde durulabilecektir. Terörle organik bağı ve eylem birliği olan ve terörü bölücü amaçlar için bir vasıta olarak gören siyasi partilerin durumu ayrı bir değerlendirme konusu olabilecektir. Milliyetçi Hareket Partisi bu hususların kamuoyunda tartışmaya açılmasının yararlı olacağını düşünmektedir" dedi
.
__________________
Güveni geliştirmek yıllar alıyor.Yıkmak bir dakika..
Offline   Alıntı ile Cevapla
 
Alt 23.03.08, 22:07   #326
seydim
O Artik Bizden
 
Üyelik tarihi: Dec 2007
Yaş: 43
Mesajlar: 36
Tesekkür etmis: 3
Tesekkür almis 0 -> 0 Konu
Standart

benim anlamadigim herseyi millete havale ediyorlar. o zaman o hakimlere savcilara mahkemelere ne gerek var herkes kendi cezasini kendisi kessin.sen her seyi söyle sonrada sen nasil böyle bir karar nasil alirsin diye isyan et varmi böyle bir olay
Offline   Alıntı ile Cevapla
 
Alt 31.03.08, 16:12   #327
leonking90
Herseyden Haberi Var
 
leonking90 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Nov 2005
Mesajlar: 927
Tesekkür etmis: 306
Tesekkür almis 587 -> 159 Konu
Standart

Astsubayın evi cephanelik gibi çıktı

İstanbul Emniyet Müdürlüğü, Gaziosmanpaşa'daki bir adrese mahkeme kararı ile operasyon düzenledi.



Hasdal'da Hava Üs Tabur Komutanlığı'nda görevli astsubay Murat Z.'ye ait olduğu tespit edilen evde 1 adet mayın, 683 adet G-3 mermisi, işaret fişekleri ve TNT kalıpları bulundu. Evinde bulunan askerî malzemeleri görev yaptığı yerlerden getirdiğini belirten Murat Z.'nin, 9 adet mayını da daha önce Alibeyköy Barajı'na attığını söylediği iddia edildi. Adliyeye çıkarılan astsubay Murat Z., tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Geçtiğimiz yıl 12 Haziran'da Ümraniye'deki bir gecekonduya yapılan baskında 27 adet el bombası, TNT kalıpları ve fünyeler ele geçirilmişti. Bombalarla ilgili yürütülen Ergenekon soruşturması kapsamında emekli Tuğgeneral Veli Küçük, emekli astsubay Oktay Yıldırım, emekli yüzbaşı Muzaffer Tekin, İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek'in de aralarında bulunduğu toplam 47 kişi tutuklanmıştı.
__________________
Offline   Alıntı ile Cevapla
 Avrupa'da devlet okullarında din dersinin okutulmadığı tek ülke Fransa
Alt 31.03.08, 16:24   #328
leonking90
Herseyden Haberi Var
 
leonking90 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Nov 2005
Mesajlar: 927
Tesekkür etmis: 306
Tesekkür almis 587 -> 159 Konu
Standart Avrupa'da devlet okullarında din dersinin okutulmadığı tek ülke Fransa

Avrupa'da devlet okullarında din dersinin okutulmadığı tek ülke Fransa



İlk ve ortaöğretim okullarında zorunlu olarak okutulan din kültürü ve ahlak bilgisi dersleri, yeni anayasanın en çok tartışılan konularından birisi. Kamuoyuna yansıyan taslak metinlerinde, din eğitiminin mecburi olmaktan çıkarılması yönündeki öneriler toplumda farklı tepkilere neden oluyor.

Din eğitiminin, ahlak derslerinden ayrılarak seçmeli hale getirilmesini savunan kesimlerin en önemli referansı Avrupa ülkeleri. Sürekli, Türkiye'nin üye olmak için çabaladığı Avrupa Birliği'nde (AB) din eğitiminin zorunlu olmadığı dile getiriliyor. Halbuki, 27 üyeli AB'de tek bir din eğitimi modeli bulunmuyor. Her ülkenin, hatta bölgenin kendi tarihi şartları içerisinde geliştirmiş olduğu özgün bir uygulaması var. Yunanistan ve İrlanda gibi devlet okullarında din dersinin zorunlu olduğu ülkelerin yanında Fransa gibi bir asır boyunca din eğitimi bir yana, dinlerin tarihini bile okul kitaplardan silmiş ülkeler de AB'de yer alıyor. Para politikası gibi henüz ortak bir eğitim politikasına sahip olmayan AB, dinle ilgili mevzuları üye ülkelere bırakıyor.

Avrupa ülkelerinde uygulanan din eğitimi modellerini, iki ana yaklaşım çerçevesinde ele almak mümkün. Bunlardan ilki, din eğitiminin okullarda mecburi, seçmeli ya da yasak olması. Almanya ve Yunanistan başta olmak üzere bazı AB ülkelerinde, devlet okullarında mecburi din dersleri veriliyor. Fakat, genelde talep eden ailelerin çocuklarının bu derslerden muaf tutulmasına izin veriliyor. Din eğitimi, Polonya ve İtalya gibi koyu Katolik ülkelerde ise seçmeli. Fakat, tercihli olmasına rağmen Polonya'da din dersine katılım yüzde 90 civarında. Din eğitimindeki diğer yaklaşım ise, derslerin mezheplere dayalı ya da mezhepler üstü olması. Devlet okullarındaki din derslerinin organizasyonunun kiliselere ve cemaatlere bırakıldığı Almanya, Avusturya ve Belçika gibi ülkelerde, her dinin temsilcisi kendi dersini veriyor. İngiltere, Danimarka ve Norveç gibi ülkelerde ise, mezhepler üstü bir yaklaşımla düzenlenen zorunlu din derslerinde genelde bütün dinler anlatılıyor. Kilisenin milli eğitim bakanlığına bağlı olduğu Yunanistan'da ise, zorunlu din dersleri bakanlığın öğretmenleri tarafından veriliyor.

Almanya'da din eğitimi anayasaya girmiş

Almanya, din eğitiminin anayasa tarafından garanti altına alındığı nadir ülkelerden birisi. Alman Anayasası'nın, "devlet okullarında, din eğitimi mecburi bir disiplindir" şeklindeki 7. maddesinin 3. fıkrası, okullarda din dersleri düzenlenmesini zorunlu kılıyor. Fakat öğrenciler, ailelerinin talebi üzerine ya da 14 yaşına gelince kendi istekleriyle din dersinden muaf olabiliyor. Yaş eşiği, Bavyera ve Saarland eyaletlerinde 18 yaşına kadar çıkabiliyor. Din dersini almak istemeyen öğrenciler, ahlak derslerine giriyor. Eğitimin eyalet hükümetlerinin yetki alanı içerisinde olduğu ülkede din eğitimi uygulaması eyaletten eyalete değişebiliyor.

Din eğitimi, kilise ve dini cemaatlerle işbirliği içerisinde düzenleniyor. Devletin genel çerçevesini düzenlediği ve denetim hakkının bulunduğu derslerin içeriği kiliseler ve cemaatler tarafından belirleniyor. Kilise, anlaşmazlık halinde bir din dersi öğretmeninin lisansını iptal edebiliyor. Okullarda, Katolik, Protestan, Ortodoks, Musevi gibi dinlerin yanı sıra mensubu çok az olan inançların da eğitimi veriliyor. Örneğin, on bine yakın Süryani'nin yaşadığı Hessen eyaletinde, Süryanilik dersi bulunuyor. Üç milyondan fazla Müslüman'ın yaşadığı ülkede, İslam dersi konusu ise hâlâ düzenlenmiş değil. Sorunun kaynağı ise muhatap meselesi. Alman hükümeti, Müslüman cemaatlerine, diğer dinlerin aksine, İslam derslerinin içeriğini belirleme yetkisini vermiyor. Alman devleti kendi seçtiği muhatapları ile bu dersin içeriğini düzenliyor. Almanya'da sadece Berlin eyaletinde din dersleri seçmeli ve sınıf geçmede etkili değil. Bu eyalette İslam Din Dersi ve Alevilik Din Dersi de veriliyor. Buna karşın, bazı eyaletler eğitimi tamamen dinle özdeşleştiriyor. Örneğin, devlet okulunun, "Ortak Hıristiyan Okulu" olarak tanımlandığı Bade-Würtemberg eyaletinde, anayasasının 16. maddesi, "çocukların, Hıristiyan ve Batılı değerler temel alınarak yetiştirilmesini" öngörüyor.

Yunanistan'da ilkokul üçten itibaren mecburi

Avusturya okullarında da Almanya'dakine benzer mecburi din dersi uygulaması var. Devlet tarafından tanınan bir dine mensup olan öğrenciler, o dinin dersine girmek zorunda. 14 yaşından sonra ya da daha öncesinde ailenin talebiyle bu dersten muaf olunabiliyor. Dersler, Almanya'daki gibi kiliseler ve dini kuruluşlar tarafından organize ediliyor. İslam dersinin programı ise Avusturya Diyanet Teşkilatı tarafından düzenleniyor.

Okullarda din dersinin zorunlu olduğu bir başka AB ülkesi ise komşumuz Yunanistan. Ortodoksluğun hakim din olduğu ülkede, ilkokul üçten itibaren din eğitimi veriliyor. Ancak, Ortodoksluk dışında başka bir inanca mensup olan bir öğrenci bu din dersinden muaf olabiliyor. Ortodoksluk dışında başka dinden olan öğrencilere, en az 20 kişi olmaları durumunda kendi dinleriyle ilgili din dersi sınıfı açma hakkı tanınıyor. Bu şekilde, Türklerin yoğunlukta olduğu bölgelerdeki azınlık okullarında İslam dersi veriliyor. Devlet okullarındaki din dersleri, bazı Avrupa ülkelerindeki gibi cemaatler tarafından değil, Yunan Milli Eğitim Bakanlığı'nın din öğretmenleri tarafından veriliyor. Yunan Kilisesi, aynı zamanda Din Bakanlığı olan Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı. Güney Kıbrıs Rum Kesimi'nde de Yunanistan'da olduğu gibi Ortodoksluk dersi okullarda zorunlu olarak okutuluyor.

Nüfusunun yüzde 87'si Ortodoks olan AB'nin yeni üyesi Romanya'da da devlet okullarında din dersi eğitimi zorunlu. Fakat, burada da başka dinlere ya da inançlara mensup aileler çocuklarının bu dersten muaf tutulmasını talep edebiliyor. Ortodoksluk dersine girmeyen öğrencilere, sınıf açmak için yeterli sayıyı oluşturmaları durumunda okullarında, yoksa başka bir okulda kendi dinleriyle ilgili ders açılıyor. 2007'ye kadar devlet okullarında 8. sınıfa kadar veriliyordu. Yapılan yeni değişiklikle din dersleri 12. sınıfa kadar çıkarıldı.

Belçika okullarında Kur'an dersi veriliyor

Belçika'da da devlet okullarında din dersi mecburi, ancak Belçika Devleti'nin resmen kabul ettiği 6 dinin hepsi öğretilmek zorunda. Ortaöğretim kurumlarında İslam, Katoliklik, Protestanlık, Ortodoksluk, Yahudilik ve Anglikanizm dersleri veriliyor. Din dersi saatinde, öğrenciler mensup oldukları dinin dersinin verildiği sınıfa gidiyor. Çocuklarının din dersi almasını istemeyen veliler okula müracaat ederek muafiyet alabiliyor; ancak çocuklar bu defa ahlak dersi almak mecburiyetinde. Öte yandan, ülkedeki okulların yarısını oluşturan özel Katolik okullarına giden öğrenciler, baştan din dersi olarak Katolikliği seçmek mecburiyetinde olduklarını kabul ediyorlar.

1974'te Belçika'nın resmî dinleri arasında giren İslam, 1975-76 öğrenim yılından bu yana devlet okullarında okutuluyor. İslam din dersi öğretmenleri Belçika Müslümanlarını temsil eden İslam Yürütme Kurulu ile eğitim bakanlıklarının ortak kriterlerine göre seçiliyor. İslam Yürütme Kurulu'nun Türk asıllı Başkan Yardımcısı Hacer Düzgün'ün Zaman'a verdiği bilgiye göre İslam derslerinde akaid, fıkıh, tarih, siyer dersleri veriliyor ve sureler ezberlettiriliyor. İslam dersi içerisinde Alevilik dersi verilmiyor. Belçika'daki Alevi Türklerin büyük bir kısmı ilkokul sıralarında çocuklarına İslam dersi aldırtıyor. Ortaokul ve lisede ise Alevi talebeler genelde ahlak derslerine yöneliyor.

İtalya ve Polonya'da seçmeli; ama ilgi büyük

Katolik Kilisesi ile İtalya arasındaki anlaşmalar çerçevesinde İtalyan ilk ve ortaöğretim okullarında haftada bir saat din dersi veriliyor. Veliler, yazılı talepte bulunmak şartıyla çocuklarını bu derslerden muaf tutabiliyor. Derslerde temelde Katoliklik bilgisi ve değerleri öğretiliyor. Sadece lise müfredatında diğer dinler de kısaca yer alıyor. Öte yandan din dersi öğretmenlerinin devlet memuru statüsü bulunmuyor. Özel bir statüye sahip olan din dersi öğretmenleri Vatikan Katolik Kilisesi'ne bağlı olarak çalışıyorlar. Kilise'nin onay vermediği kişiler din dersi veremiyorlar. Avrupa'nın en koyu Katolik toplumlarından birisi olan Polonya'da ise, 1990'da müfredata konan din derslerine katılım zorunlu değil. Öğrenciler, din dersi yerine ahlak dersini seçebiliyor. Fakat, Polonyalı öğrencilerin yüzde 90'ı din derslerini tercih ediyor.

İngiltere'de güne toplu dua ile başlanıyor

Avrupa'da görülen bir başka din dersi modeli ise, İngiltere, Danimarka ülkelerde uygulanan bütün dinlerle ilgili bilgilerin verildiği "çok dinli" ders modeli. Bu iki ülkede de okullarda din dersi zorunlu. Fakat bu ders, bazı Avrupa ülkelerinde olduğu gibi kilise tarafından verilen bir din eğitimi değil; ülke nüfusunun bağlı olduğu dinler hakkında tanıtıcı bilgilerin verildiği bir tarih ve kültür dersi formatında. Örneğin, son yıllarda daha çoğul hale getirilen İngiltere'deki zorunlu din dersinde, Hıristiyanlığın yanı sıra, İslam, Musevilik, Hinduizm ve Budizm ile ilgili bilgiler de veriliyor. Fakat, bunun yanında 1988'de çıkan eğitim yasasına göre, din dersleri "Büyük Britanya'daki ana dini geleneklerin Hıristiyanlık olduğunu yansıtmalı." Öte yandan, İngiliz yasaları okullarda güne toplu dua ile başlanmasını öngörüyor. İsteyen aileler, çocuklarını dua merasimlerinden muaf tutma hakkına sahip. Danimarka'da okutulan zorunlu "Hıristiyanlık Bilgisi" dersi müfredatına 2006'da İslam da girdi. İsveç ve Norveç'te de benzer modeller uygulanıyor.

Fransa'da din dersi cemaat okullarının işi

Avrupa Birliği ülkeleri arasında devlet okullarında din dersinin hiçbir şekilde verilmediği tek ülke Fransa. Avrupa'nın önde gelen din sosyologlarından Jean Paul Willaime, bu durumu Fransa'da okulla din arasındaki yaşanan ve belli ölçüde halen devam eden "zor ilişkiye" bağlıyor. Üçüncü Cumhuriyet döneminde laik ve Katolik "iki Fransa" arasında yaşanan "savaşın" ana cephesi okullardı. Laiklik yasasını 1905 yılında çıkaran ülkede, okullarda din eğitimi çok önceden, 1882 yılında kaldırıldı. O döneme kadar verilen din derslerinin yerine vatandaşlık eğitiminin verildiği "Education civique" dersi getirildi. Fakat, öğrencilerin okulun dışında din eğitimi alabilmesi için haftanın bir günü (genelde çarşamba) boşaltıldı. 1980'li yıllarda, öğrencilerin dinle ilgili kültüre "cahil kaldıklarına" dair tartışma, ülkenin tabuları arasında yer alan din ve okul konusunu bir asır sonra yeniden gündeme taşıdı. Bunun üzerine, tarih ve coğrafya derslerinin müfredatı değiştirilerek dinlerle ilgili konular eklendi. 1996 yılında yapılan yeni bir değişiklikle kitaplara İslam ile ilgili bilgiler eklendi. Bugün, dinlerle ilgili genel tarihi bilgileri kapsayan bu eklemelerin dışında Fransız devlet okullarında hiçbir din eğitimi verilmiyor. Bu yasak, Almanya sınırındaki Alsace Lorraine bölgesini ve giderlerinin tamamına yakını devlet tarafından karşılanan Katolik ya da Musevi okullarını kapsamıyor. Örneğin, Strasbourg'da devlet okullarında din eğitimi verilebiliyor. İçlerinde ibadet yerlerinin de olduğu özel cemaat okullarında ise, din eğitimi serbestliğinin yanı sıra 2004 yılında getirilen dinî semboller yasağı da uygulanmıyor. Fransa'da öğrencilerin yüzde 20'si bu okullarda eğitim görüyor. Beş milyona yakın Müslüman'ın yaşadığı ülkede Müslümanların henüz bu statüde okulu bulunmuyor.

Cemaat okullarının müfredatları bağımsız

Avrupa'da dikkat çeken bir husus ise Katolikler başta olmak üzere dinî cemaatler tarafından işletilen okulların sayısının giderek artması. Bu okullarda, devlet okullarının müfredatından bağımsız olarak din eğitimi verilebiliyor. Kiliselere ya da cemaatlere bağlı okulların oranı İrlanda'da yüzde 98, Hollanda'da yüzde 65, Belçika'da yüzde 50 ve İspanya'da yüzde 40'ı buluyor.
__________________
Offline   Alıntı ile Cevapla
 2008-KPSS'ye (Lisans) Başvurular 28 Nisan'da başlayacak
Alt 02.04.08, 10:49   #329
leonking90
Herseyden Haberi Var
 
leonking90 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Nov 2005
Mesajlar: 927
Tesekkür etmis: 306
Tesekkür almis 587 -> 159 Konu
Exclamation 2008-KPSS'ye (Lisans) Başvurular 28 Nisan'da başlayacak

2008-KPSS'ye (Lisans) Başvurular 28 Nisan'da başlayacak

ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ünal Yarımağan 2008 yılında yapılacak KPSS'ler ile ilgili yazılı açıklama yaptı. Yapılan açıklamaya göre, lisans mezunları ile lisans programlarından mezun olabileceklerin 28-29 Haziran 2008 tarihlerinde gireceği Kamu Personeli Seçme Sınavı'na (KPSS) başvurular 28 Nisan-9 Mayıs 2008 tarihleri arasından yapılacak.
Lisans mezunları ile lisans programlarından mezun olabilecekler için yapılan KPSS'nin 28-29 Haziran 2008 tarihlerinde gerçekleştirileceğini belirten Yarımağan, cumartesi sabah, cumartesi öğleden sonra, pazar sabah ve pazar öğleden sonra olmak üzere dört oturumda yapılacak sınavda "Genel Yetenek" ve "Genel Kültür" testlerinin uygulanacağını ifade etti.

Yarımağan, cumartesi sabah oturumuna tüm adayların girmesinin zorunlu olduğunu belirtti.

Başvurular

Adaylar "2008-KPSS Lisans Kılavuzu" ile aday bilgi formunu 2 YTL karşılığında 28 Nisan-9 Mayıs 2008 tarihleri arasında başvuru merkezlerinden alabilecek.

Başvuru merkezlerine, başvuru tarihinden önce ve başvuru süresi boyunca ÖSYM'nin "www.osym.gov.tr" internet adresinden ulaşılabilecek.

Kılavuzda, Türkiye İş Kurumu'nun (İŞKUR) KPSS sonuçlarının normal, özürlü ve eski hükümlü işçi alımında da kullanacağına ilişkin duyurusuna yer veriliyor.

Ortaöğretim ve önlisans mezunları ile bu öğrenim düzeylerinden mezun olabilecekler için düzenlenecek KPSS ise 21 Eylül 2008 tarihinde yapılacak. Bu başvurular ile ilgili ayrıntılı bilgi ise daha sonra ÖSYM tarafından duyurulacak.
--------------------------------------------------------------------------------

BASIN DUYURUSU

(27.3.2008)

03.05.2002 tarih ve 24744 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmış olan ***8220;Kamu Görevlerine ilk Defa Atanacaklar için Yapılacak Sınavlar Hakkında Genel Yönetmelik***8221; hükümleri uyarınca 2008 yılında Kamu Personel Seçme Sınavları (KPSS) yapılacaktır.

2008 yılında yapılacak Kamu Personel Seçme Sınavları

1. Lisans mezunları ve lisans programlarından mezun olabilecekler için KPSS (2008-KPSS LİSANS) 28-29 Haziran 2008 tarihlerinde yapılacaktır. Cumartesi sabah, Cumartesi öğleden sonra, Pazar sabah ve Pazar öğleden sonra olmak üzere dört oturumda yapılacak bu sınavda Genel Yetenek ve Genel Kültür Testlerinin uygulanacağı Cumartesi sabah oturumuna tüm adayların girmesi zorunludur. Kılavuzu inceleyerek adaylar diğer oturumlardan hangilerine katılacaklarına karar vereceklerdir.

2. Ortaöğretim ve önlisans mezunları ile bu öğrenim düzeylerinden mezun olabilecekler için KPSS (2008-KPSS ÖNLİSANS-ORTAÖĞRETİM) 21 Eylül 2008 tarihinde yapılacaktır. Bu başvurular ile ilgili ayrıntılı bilgi daha sonra bir basın duyurusu ile açıklanacaktır.

Adaylar, 2008-KPSS LİSANS Kılavuzu ile Aday Bilgi Formunu 2,00 YTL karşılığında 28 Nisan-9 Mayıs 2008 tarihleri arasında Başvuru Merkezlerinden alacaklardır. Başvuru Merkezleri başvuru tarihinden önce ve başvuru süresi boyunca ÖSYM***8217;nin www.osym.gov.tr internet adresinden duyurulacaktır. Adayların bu Kılavuzu dikkatle incelemeleri ve başvuru işlemlerini burada yer alan kurallara göre yapmaları gerekmektedir.

Bu Kılavuzda ayrıca, Türkiye İş Kurumunun (İŞKUR) KPSS sonuçlarının normal, özürlü, eski hükümlü işçi alımında da kullanacağına ilişkin bir duyurusu bulunmaktadır.

KPSS adaylarına duyurulur.


Prof. Dr. Ünal YARIMAĞAN

ÖSYM Başkan
__________________
Offline   Alıntı ile Cevapla
 
Alt 03.04.08, 16:54   #330
Hasani
Uzman
 
Hasani - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Mar 2004
Mesajlar: 4.727
Tesekkür etmis: 32
Tesekkür almis 155 -> 113 Konu
Standart

AB'den PKK şoku!

Avrupa Birliği Adalet Divanı Türkiye'yi ilgilendiren şok bir karar aldı. İşte o karar...
İlgili Haberler
MHP'den AB'ye sert tepkiDTP AB kararı için ne dedi?
Avrupa'dan PKK'ya yine destek geldi. Avrupa Adalet Divanı terör örgütü PKK'nın, Avrupa Birliği terör örgütleri listesine alınması için yapılan talebi reddetti.
Terör örgütü PKK ile bu örgütün siyasî kanadı KONGRA - GEL'in Avrupa Birliği terör listesine eklenmesi kararının iptal edildiği bildirildi.

PKK HESAPLARININ DONDURULMASINI DA İPTAL ETTİ
Associated Pres, Lüksemburg merkezli AB mahkemesinin, 2002 yılında PKK'nın terör listesine eklenmesi ve hesaplarının dondurulması kararını iptal ettiğini duyurdu.
AP'ye göre mahkeme, kararın AB yasalarına aykırı olduğuna hükmetti.

AB KONSEYİ: KARAR ETKİSİZ OLUR
AB'nin en yüksek siyasi karar organı olan AB Konseyi, Avrupa Adalet Divanı'nın, terör örgütü PKK'nın AB terör örgütleri listesinden çıkarılmasına ilişkin kararının etkisiz olacağını açıkladı.

AB Konseyi açıklamasında, PKK, Kadek ve Kongra-Gel isimleri altında faaliyet gösteren, AB terör örgütleri listesinde yer alan örgüte ilişkin kararın, söz konusu listede değişiklik gerektirmeyeceği belirtildi.

Açıklamada, AB Konseyi'nin, daha önceki benzer bir Adalet Divanı kararını dikkate alarak, terör örgütleri listesinin oluşturulmasında gereken değişiklikleri yaptığı, "daha anlaşılır ve saydam bir prosedür geliştirdiği" belirtildi.

Açıklamada, son olarak 22 Aralık 2007 tarihinde onaylanan terör örgütleri listesinde PKK'nın 25. sırada yer aldığı, Adalet Divanı kararının bunu değiştirmeyeceği ve listeyi etkisiz kılmayacağı
__________________
Güveni geliştirmek yıllar alıyor.Yıkmak bir dakika..
Offline   Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 2 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 2 Misafir)
 
Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz aktif değil dir.
Mesajlara Cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz aktif değil dir.

Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı
Gitmek istediğiniz klasörü seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +2 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 14:35 .

Powered by Herkonu team