Gabar Dağı'nda can veren şehitlerden Mehmet Coşkun, yoksulluk içinde bir yaşam sürdü. Okula başlamadan önce fabrikaya giden Coşkun 6 yaşında işçi, 13'ünde evin reisi, 20'sinde şehit oldu
Gaziantep'in varoşu olan Şehit Kamil Göllüce Mahallesi'ndeki, şehit er Mehmet Coşkun'un evi. Ev değil aslında bir kondu inşaatı. Briketlerle örülü evde ne oda kapıları var ne duvar sıvaları. Penceresi bile yok. Cam boşluklarına perde ve kilim çekmişler. Eşya yok. Üst üste yığılı yataklar var sadece. Şehit erle iki kardeş ve annenin kıyafetleri ise sepetlerde.
Erkekler belediyenin taziye evinde, kadınlar da bu inşaatı tamamlanmamış evde yas tutuyor. Yüreğine ateş düşen anne Hazal Coşkun ve kızı Nejla bir odada diz dize oturuyor. Pencere görevine kullanılan perdenin üzerinde bir serum asılı. Hemen yanında da şehit Mehmet'in iki muhabbetkuşunu barındıran küçük bir kafes... Dışarıda ise Türk bayrağı...
6 yaşında fabrikada
Mehmet'in çocukluğu burada başladı. Babası askere gitmeden önce bir fabrikada işçiydi. Döndükten sonra sağlığı bozuldu. Sonradan siroza çevirecek olan hastalık baş gösterince malulen emekli oldu. Yeni işi çobanlıktı. Davar gütmekten kazanılan parayla üç çocuk toplam beş nüfus doymuyordu.
Evin ortanca çocuğu Mehmet, altı yaşında bir halı fabrikasında işe verildi.
Yaşıtlarına göre daha iri bir çocuk olması nedeniyle "kaçak" işçi olarak kabul edilmişti. Görevi küçük elleriyle makineleri yağlamak, getir götür işlerine bakmaktı.
Fabrikadan okula
Bir yıl sonra işçi gömleğini çıkarıp üstüne okul önlüğü giydi. Ama parasız okunmuyordu. İşine devam etti. Okulla iş saatleri çakışınca bu kez vardiyalı çalışmaya başladı. Sabah sekiz, akşam sekiz çalıştığı günler okula devamsızlık ediyor, ancak 20.00'de işbaşı yaptığında sabah okula gidebiliyordu.
Yine de yaklaşık üç yıl çalıştı halıcıda. Boş zamanlarında ayakkabı boyamaya başladı. Elinde sandığıyla babasına destek olmaya çalışıyordu. İlkokulu 3. sınıfta bırakmak zorunda kaldı. Bu kez oto tamircisinde çıraktı.
Kışın soğuğunda arabaların altına girmek zor oluyor diye yeni bir iş aramaya başladı.
Yeni işi, gidemediği okulun önünde çocuklara simit satmaktı. Mehmet ilköğretim zorunlu hale gelince yeniden öğrenci formasını sırtına geçirdi. İlkokul bitene kadar hem öğrenci oldu hem simitçi hem de ayakkabı boyacısı...
14 saat hamallık
Babasını 2000'de sirozdan kaybeden Mehmet 13 yaşında evin reisi oldu. Bu arada annesi yetişti Mehmet'in imdadına. Günde 5 kilo antepfıstığı kıran anne günlük iki milyon kazanarak evin geçimine katılmaya başladı.
Mehmet toptancı halinde hamallığa başlayınca anne de fıstık işine son verdi. İlkokulu bitiren Mehmet sabah 07.00'den akşam 21.00'e kadar mal indirip bindirerek haftada 80 YTL kazanmaya başladı. Ancak hayatına farklı bir yön vermek istedi. Gurbete gidecekti.
Bakkaldan borç aldığı yol parasıyla iki arkadaş Kıbrıs'a gitti. Bir iş bulup para kazanacaktı. Cebinde para olmadığı için Kıbrıs'ta iki gün banklarda sabahladı. Telefon açtığında "hasretine dayanamıyorum" diyen annesini kırmayarak yeniden evin yolunu tuttu. Ardından da haldeki eski işinin başına döndü.
Pencereleri taktıracaktı
Coşkun, Şubat 2007'de Kayseri Hava İndirme Tugayı'na teslim oldu. Altı yaşında işçi olmasını sağlayan iriliği dağ komandosu kadrosuna seçilmesine neden oldu. Bolu'da eğitim aldıktan sonra geçici görevle Şırnak'a gitti.
Ailesi para gönderemese de o Güneydoğu'da askerlik yapmanın bedeli olarak aldığı ayda 120 YTL'yle geçinmeyi bildi. Fazla para harcamasın diye sigarayı bıraktı...
Ve bir hafta önce ailesiyle son kez telefonda görüştü: "Minibüsü tarayarak 12 kişiyi öldürenleri arıyoruz. Bu yüzden dağa çıkıyoruz. Beni merak etmeyin..." Evine erken dönebilsin diye izne gelmedi. Beş ay sonra döndüğünde hamallık yapıp sırtında taşıdığı yüklerden kazandığı parayla önce evinin pencerelerini taktırmaya söz verdi. Altı yaşında hayata atılarak dağ gibi sorunları taşıyan Mehmet'in yaşamı 20'sinde bir dağda son buldu.
KOMANDO ERDEN SÖZLÜYE SON SÖZ:
Bekleme şehit olacağım!
Şehit Sıddık Küçükgöz, gıyaben yapılacak törenle nişanlanacaktı. Sözlüsü anlattı; olacakları biliyormuş gibi, son aradığında 'Beni bekleme, şehit olacağım' demiş
Türkiye'yi yasa boğan şehit öykülerinin en dramatik olanlarından biri Çorum'a bağlı Uğurludağ ilçesinin 500 nüfuslu Aşılıarmut köyünde yaşandı. 17 nüfuslu Küçükgöz ailesinin en küçük oğlu Sıddık Küçükgöz için yapılan nişan hazırlıkları yerini mateme bıraktı. Bayramın üçüncü günü "gıyabında nişanı" yapılacak olan Küçükgöz'ün, sözlüsüne telefonda, "Beni bekleme, şehit olacağım" dedikten iki gün sonra ölüm haberi geldi.
Piyade Komando Er Küçükgöz'ün terhisine 20 gün kalmıştı, ancak ailesi terhisi beklemeden nişan yapmaya karar verdi. Komşu köy İğdeli'den Selma Arslan'la Ramazan Bayramı'nın üçüncü günü gıyabında nişanlanacaktı. Ailesi çeyiz için aldığı altı tencere, bir tabak takımı, iki halı ve iki bileziği Küçükgöz'ün iki çekyat ve bir sobanın bulunduğu kıyafet koyacak bir gardırobu bile olmayan odasında saklıyordu.
Çiftçilik ve ******cılık yaparak dört çocuğunu bugünlere getiren baba Hamit Küçükgöz, en son 40 gün önce oğluyla görüşmüştü.
Sıddık, maddi imkânsızlık nedeniyle lise 2. sınıftan okulu terk etti. Askere gidene kadar Bursa'da simit satıp harçlığını çıkardı ve ailesine katkıda bulundu. Askerlik yaşı gelince "komando olacağım" diye tutturdu, şubede de komutana "Ben komando olmak istiyorum" dedi.
İstediği gerçekleşince çok mutlu oldu. Acemiliğini Isparta'da yaptı. Sonra Bolu Dağ Komando Tugayı'na gitti, oradan da Şırnak'a...
Sıddık'ın sessiz ve içine kapanık biridi. Töreler gereği sevinçlerini ya da hüzünleri bile paylaşmadığı babası onu "Nişanlanmasına sevinmişti, ama o sevincini bile bize yansıtmadı. Akrabamız Özcan Küçükgöz ile görüşmesinde 'terhis olacağıma hiç ümidim yok' demiş. Gelen tek mektubunda 'asker vurulunca değil, unutulunca ölür' diyordu" diyerek anlattı. Ailesi, Sıddık'a harçlık olarak 14 ayda sadece 100 YTL gönderebilmişti. "Bizim köyde parası olan çay içer, parası olmayan burnunu çeker" diyen baba Küçükgöz, "Zengin olan iyi yerde, olmayan bizim çocuk gibi Gabar'da askerlik yapar. Biraz da zengin çocukları vatanı için dağlara çıkmalı" sözleriyle tepkisini dile getirdi.
Gözyaşları dinmeyen anne Ferdane Küçükgöz de, cuma günü yaptığı görüşmeyi şöyle anlattı:"Ben 'Oğlum sesin kötü geliyor' dedim. 'Yatağın içinde konuşuyorum. Anne merak, etme 36 günüm kaldı. Beni artık operasyona götürmezler' dedi. Biraz rahatladım. 'Her gün izliyoruz, askerler şehit oluyor, dayanamıyorum' deyince, 'Anne, Allah'ın izniyle gelirim, hiç korkma' dedi. İki gün sonra şehit olduğu haberini aldım."
Amca Hilmi Küçükgöz de duygularını "Akan kanın durmasını bekliyoruz. Biz devlete sesleniyoruz kanı durdurun o zaman rahatlarız. Öç alınacaksa Barzani'nin kellesini alsınlar. Örgüte Barzani yardımcı oluyor" sözleriyle dile getirdi.
Sözlüye son sözler
Nişanlanmayı beklerken sözlüsünün cenazesini kaldıran Selma Arslan da telefonla yaptığı son görüşmede Sıddık'ın olacakları biliyormuş gibi konuştuğunu ve "Ben şehit olacağım, beni bekleme" dediğini ağzından çıkan yarım sözlerle dile getirdi.
En güzel zeybeği Bayram oynardı!
Kurtluca köyünün ikinci şehidi Çavuş Bayram Güzel, 'Geldiğimde köyün en güzel düğününü yapacağım' diyordu. Kerimoğlu zeybeğini ondan güzel oynayan yoktu
Denizli Pamukkale'nin sırtına yaslandığı dağların zirvesindeki Kurtluca köyü, önceki gün tarihinin en kalabalık gününü yaşadı. Mezarlığın karşısındaki ev, şehit çavuş Bayram Güzel'in ailesinin evi. Evin duvarları Bayram'ın askere gitmeden yazdığı yazılarla dolu. Bahçe girişinde şimdi bayraklar asılı.
Asmanın gölgesine köy halkı ağır ağır akın ediyor. Kapının önünde Bayram'ın arkadaşları bekleşiyor. "Şırnak dağları kuzumu aldı" feryadı yankılanan anne Ayşe Güzel, acıya dayanamıyor, ilaçla uyutuluyor.
Baba Nevzat Güzel çiftçilikle geçimini sağlıyor. Bir de ******cılık. Dört çocuğunun en büyüğü Mehmet'le Bayram'ın arasında iki yaş var. Bayram'ın küçüğü Muhammed. Evin en küçüğü ise Habibe. O da annesiyle birlikte ilaçla sakinleştirilebiliyor.
Bayramın 1. günü doğdu
1987'de Ramazan Bayramı'nın birinci günü doğmuş Bayram.
Denizli'de İmam Hatip Lisesi'nde yatılı okumuş. Ama ailesine köyüne öyle düşkünmüş ki, ne zaman köyde düğün dernek olsa, gelirmiş.
Okulu bitirdikten sonra bazen tütün işinde babasına yardım etmiş, bazen de Pamukkale ve Karahayıt'taki otellerde, restoranlarda garsonluk yapmış. Aile bütçesine katkı koymuş. Sevdiği kızla nişanlanmış.
21 Şubat'ta askere yollamışlar Bayram'ı. Acemiliğini Isparta'da yapmış. 75 gün sonra Bolu'ya, oradan da 45 gün önce Şırnak'a gitmiş.
Herkesin ortak fikri, "Ondan güzel zeybek, Kerimoğlu oynayan yoktu buralarda. Şapka çıkarırlardı oyununa." Ağabeyi Mehmet, "Gitmeden önce son fotoğraflarından biri de yine zeybek oynarken çekilmişti. Kerimoğlu Zeybeği'ni ondan daha güzel oynayan olmadığını söylüyorlar. Gitmeden nişanlanmıştı. 'Geldiğimde köyün en güzel düğününü yapacağım' diyordu bana" diye anlatıyor kardeşinin hayallerini. Mehmet devam ediyor:
Çantasını açamadılar
"Çok para istemezdi" diyor Mehmet. Son konuşmalarında para göndermek istediğini söyleyip anlatıyor: "Ayda 100-150 YTL gönderirdim. En son telefonda konuştuğumuz gün göndereyim mi dediğimde bana, 'Ağabey halimi bir görsen. 40 gündür neredeyse su yüzü görmedik. Para göndersen nereden gidip alacağım? Gidip alsam nerede harcayacağım?' dedi."
Bayram'ın Şırnak'tan gelen çantasını açamamışlar daha. Sadece köyünde bıraktıklarına bakabiliyorlar. Duvarlardaki yazılara, hatta askere gitmeden önce evin bahçesindeki römorka yazdıklarına bakıp duruyorlar.
Köyün en neşeli, esprili genci olduğu için böyle anmayı daha yakıştırıyorlar. Üç hafta önce ölen babaannesinin haberini bile gizlemişler, üzülmesin diye.
Bayram, Denizli'nin Kurtluca köyünün 20 yıl sonraki ilk şehidi. Onun doğduğu yıl Hakkâri'de şehit düşen Hasan Savaş, döndüğünde köyün en güzel düğününü yapıp evlenmeyi hayal ettiği nişanlısı Fatma Savaş'ın amcasının oğlu, kendinin de akrabasıydı.
Bayram 8 aylık askerken, Şırnak'ta şehit düştü. Bütün köy onun düğününde oynamayı beklerken, binlerin katıldığı cenazesinde buluştu.