Geri git   A-Z ye Herkonu > Genel Konular

Cevapla
 
Seçenekler Stil
 
 Yolumuzdaki Engeller
Alt 25.09.07, 21:36   #1
sudenur
Herkonu.com Fanatik
 
sudenur - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Oct 2006
Mesajlar: 114
Tesekkür etmis: 58
Tesekkür almis 66 -> 35 Konu
Standart Yolumuzdaki Engeller

Eski zamanlarda bir kral, saraya gelen yolun üzerine kocaman bir kaya koydurmuş, kendisi de pencereye oturmuştu.

Bakalım neler olacaktı? Ülkenin en zengin tüccarları, en güçlü kervancıları, saray görevlileri birer birer geldiler, sabahtan öğlene kadar. Hepsi kayanın etrafından dolaşıp saraya girdiler. Pek çoğu kralı yüksek sesle eleştirdi. Halkından bu kadar vergi alıyor, ama yolları temiz tutamıyordu.

Sonunda bir köylü çıkageldi. Saraya meyve ve sebze getiriyordu. Sırtındaki küfeyi yere indirdi, iki eli ile kayaya sarıldı ve ıkına sıkına itmeye başladı. Sonunda kan ter içinde kaldı ama, kayayı da yolun kenarına çekti.

Tam küfesini yeniden sırtına almak üzereydi ki, kayanın eski yerinde bir kesenin durduğunu gördü. Açtı .. Kese altın doluydu. Bir de kralın notu vardı içinde .."Bu altınlar kayayı yoldan çeken kişiye aittir" diyordu kral.
Köylü, bugün dahi pek çoğumuzun farkında olmadığı bir ders almıştı.

"Her engel, yaşam koşullarınızı daha
iyileştirecek bir fırsattır .."
__________________
Türküler söyledim sana duyuyormusun ?
Offline   Alıntı ile Cevapla
 Bilardo Topları
Alt 25.09.07, 21:39   #2
sudenur
Herkonu.com Fanatik
 
sudenur - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Oct 2006
Mesajlar: 114
Tesekkür etmis: 58
Tesekkür almis 66 -> 35 Konu
Standart Bilardo Topları

Ayrıldığımız gündü. Mutfaktaydık, buzdolabının yanında, kapısı açıktı, her şey bambaşka görünüyordu yüzüne vuran o soğuk ışıkta. "Biliyor musun," dedin. "Sen neye benziyorsun biliyor musun?" Epeydir aradığın bir şeyi bulmuş olmanın hem sevinç, hem de keder veren gizi bir an için bulandırmıştı yüzündeki tedirginliği, kırıklığı.

Sis ışığa çıkmıştı. Sonra yavaşça çevirip başını yüzüme baktın kuyuya düşmeye benzeyen derin bir korkuyla. "Neye?" dedim, yan yanayken yaşadığımız ayrılığın adını sorar gibi, "Neye?" "Bilardo toplarına." "Neden?" dedim. "Yazgını hep başkalarının ıstakalarının insafına bırakıyorsun da ondan..."

Bir uçurum gibi derinleşen sessizlik o an başlamıştı bile bizi birbirimizden uzaklaştırmaya. Beni terk etmeden önce yaptığın son konuşma oldu bu. Sonra iki arkadaşım geldi, birinin omzunda ağladım, hangisiydi şimdi hatırlamıyorum.

Sonra birlikte başka bir kente gittik, anlarsın ayrılığın ilk günlerinde o eve katlanamazdım, sonra ben başka aşklara, sonra başka evlerin duvarlarına başka takvimler astım.

Şimdi ne zaman birinden ayrılsam ıstakanın sesi patlıyor kulaklarımda Ardından bilardo topları dağılıyor dört bir yana Seni hatırlıyorum soğuk ışıkta bir daha bir daha.. bir daha
__________________
Türküler söyledim sana duyuyormusun ?
Offline   Alıntı ile Cevapla
 Küçük İnsanların Yarattığı Büyük Sorunlar...
Alt 26.09.07, 10:33   #3
sudenur
Herkonu.com Fanatik
 
sudenur - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Oct 2006
Mesajlar: 114
Tesekkür etmis: 58
Tesekkür almis 66 -> 35 Konu
Standart Küçük İnsanların Yarattığı Büyük Sorunlar...

Güney Afrika***8217;nın Cape Town şehrindeki bir hastahanede devamlı olarak gizemli ölümler oluyordu. Hemşireler haftalardır üst üste her cuma günü 311 numaralı yoğun bakım odasına yatırılan hastaları ölü bulmaktaydılar. Bu sırlı ölümlere uzun süre açıklama getirilemedi.

Herkes meselenin çözülmesi için seferber oldu:Uzmanlar odanın havasını bakteriyolojik olarak kontrol ettiler. Güney Afrikanın önde gelen bilim adamları ölenlerin aileleriyle üç hafta boyunca görüşmeler yaptılar. Hatta işin içine polis de girdi ve akla gelen her ihtimal tek tek değerlendirildi,ancak onların araştırmaları da sonuçsuz kaldı.

Ve tabii bu arada 311 numaralı odadaki hastalar sebepsiz ölmeye devam ediyordu. Son çare olarak hastaların kaldığı 311 numaralı yoğun bakım odası sürekli gözetim altına alındı ve sonunda odadaki ölümlerin nedeni ortaya çıktı.

Sonuç çok trajikomikti;cuma sabahı saat 6'da odaları temizleyen temizlikçi kadının
hastanın bağlı bulunduğu solunum cihazının fişini çekerek , kendi elektrik süpürgesinin fişini taktığı ve işini bitirdikten sonra solunum cihazının fişini tekrar yerine takıp gittiği görüldü...
__________________
__________________
Türküler söyledim sana duyuyormusun ?
Offline   Alıntı ile Cevapla
 Uzağa gitmek isteyen yüz
Alt 27.09.07, 09:03   #4
sudenur
Herkonu.com Fanatik
 
sudenur - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Oct 2006
Mesajlar: 114
Tesekkür etmis: 58
Tesekkür almis 66 -> 35 Konu
Standart Uzağa gitmek isteyen yüz

Bir şeyler söylemeli fotoğraf. Susmamalı. Öyle yüksek sesle, öyle özgür anlatmalı ki öyküsünü, az sonra unutulmamalı.

Uzundu yol. Renksiz, örtüsüz, çıplak tepelerin arasından düzensiz kıvrımlarla uzuyor, bitmiyordu. Diğer yolcular benim gibi yapmadılar. Hep yola bakmadılar. Birbiriyle tanıştılar. Sigaralar ikram edildi. Konuştular. Neyse ki, kimse bana nerelisin, kimlerdensin gibi sorular yöneltmedi. Düşüncelerim bende, gözlerim uzaklarda kalabildi. Yanlış mi bilmiyorum; nereli olduğumu önemsemedim hiç. Kimlerden olduğum ise, benim için hiç değerli olmadı.

Solumdaki koltukta konuşmayan, hiç konuşmayan iki kişi daha vardı. İlk bakışta kari koca olabile- çeklerini düşündüm. Başına örttüğü örtünün altında, kadının genç yüzünü, iri ve siyah gözlerini görebildim bir ara. Gözlerindeki belirgin acıyı izledim bir süre. Kucağında tuttuğu bez yığınını andıran bohçaya neden öyle özenle sarıldığını anlayamadım. Tırnakları ile bohçanın bir kösesini çekiştiriyor, gözleri gidebildiği kadar uzakla, bohça arasında gidip geliyordu. Başımı çevirip gözlerimi kapattığımda, o olabildiğince siyah gözleri taşıyan beyaz yüz, beynimde siyah beyaz bir fotoğrafa dönüştü. Acıyı yeniden gözlerime taşıdı. Fotoğrafın adini "uzağa gitmek isteyen yüz" koydum.

Adi olmamalı fotoğrafın. O kendisine istediği adi koyabilmeli. Ya da başka gözleri, başka öykü adlarına ***ürebilmeli.

Otobüs ilk mola yerine vardığında, henüz aksam olmamıştı. Başka bir otobüsün boşalttığı alana girip durduk. Lokanta bölümünün ağır kokusu ve yoğun sigara dumanı, otobüstekini aratmıyordu hiç. Çay içmekten vazgeçip dışarıya çıktım. Su içebilmek, yüzümü yıkayabilmek için bahçedeki musluğu olmayan, hep akan çeşmeye yöneldim. Bir torbanın içinden çıkardığı domatesleri yıkayan adamı beklerken, onun "uzağa gitmek isteyen yüz" ün kocası olduğunu fark ettim. Gözlerim çevremde onu aradı. Az ilerde bir tasın üzerinde oturuyordu. Kucağında yine özenle tuttuğu bohçası vardı. Yine uzaktaydı gözleri... Yine kupkuruydu...Yine siyahtı...Yine umutsuzdu...

Hüzünden övgü çıkarmak için yapılmamalı fotoğraf. Bazen yalnızca yaşanıp saklanmalı.

Teleobjektif, "uzağa gitmek isteyen yüzü" bana taşıdı. İşte o anda, bohçanın üzerinde, eski kumaş parçaları arasında kımıldayan minik eli gördüm. Nasıl da düşünememiştim!. Anne el, minik eli eski yerine taşıdı. Üzerini örttü. Esi getirdiği domateslerden birini bir parça ekmekle birlikte ona uzattı. O almadı. Adam sinirli bir biçimde yanına oturup yemeğe başladı. O sırada "uzağa gitmek isteyen yüz"le ilk kez karsılaştı bakışlarımız. Gözlerimiz kısa bir süre sonra birbirinden ayrıldı. Bohçadaki bebeğin üzerinde kaldı.

Karanlık geceyi getirdiğinde, şoför otobüsün tüm ışıklarını söndürdü. Okumakta olduğum kitabi çantama yerleştirip gözlerimi kapattım. Uyumaya çalıştım. Olmadı. Uzakta, pencerelerindeki cılız ışıkları ile bir köy göründü. Neresi olabileceğini düşündüm. Vazgeçtim...Ne kadar zaman geçti bilmiyorum. Bir ara "uzağa gitmek isteyen yüzün" kocasının kalkıp şoförün yanına gittiğini gördüm. Kısa süren bir konuşma geçti aralarında. Adam dönüp yerine oturdu. Ona , "az kalmış ineceğiz" dediğini duydum. Oysa daha en az beş, altı saatlik yol vardı Ankara'ya. Adama dönüp "Siz" dedim, "Ankara'ya gitmiyor muydunuz?" "Döneceğiz biz" dedi. "Geri döneceğiz"...Yüzünü önüne çevirdi. "Uzağa gitmek isteyen yüze" baktım. Gözleri karanlığı deldi. Gözlerime baktı. "Öldü dedi" ... "Yetişmedi doktora"... Islak bir ışık deldi geceyi; bebeğin üzerine düştü.

Yüzümü geceye sakladım... Az sonra durdu otobüs. Şoförle birlikte indiler. Onları izledim. Şoför önce lokantada kasada oturan adamla konuştu, döndü. Lokantanın arkasındaki küçük toprak evlerin arasında bir dev gibi duran tas binaya, camiye yöneldi. Kapısını açtı. "Bekleyin burada" dedi. "Bir saat sonra gelir bizim firmanın arabası". "Uzağa gitmek isteyen yüz" büyük kapıdan girdi. Bebeği yerdeki halılardan birinin üzerine bıraktı, döndü. "Kapıyı açık bırakmayın" dedi şoför. "***** gelir ölüye". "Uzağa gitmek isteyen yüz" eşiğe çöktü... Esine yaklaşıp "başınız sağ olsun" dedim. "Siz sağ olun" dedi adam. Ona baktım. O bakmadı...

Otobüs yeniden yola hazırlanırken, uzaklardan bir çığlık eklendi geceye. Az sonra duyulmadı. Yanımdaki bos koltuk da bir sise su, kararmış bir çay kaşığı vardı..

O negatifi neden basmadığımı, neden küçük parçalara ayırıp attığımı bilmiyorum. Birileri görüp "iyi bir portre" demesin diye mi?. İyi bir portre değildi ki o! "Uzağa gitmek isteyen yüz" dü. Bir kart üzerinde bir ani olarak da kalmasın, gidebilsin diye mi attım? Bilmiyorum. Yoksa, başka gözlerde tüm gerçekliğini yitirmesin diye mi? Dedim ya, bilmiyorum...
__________________
__________________
Türküler söyledim sana duyuyormusun ?
Offline   Alıntı ile Cevapla
 Minik Bir Aşk Hikayesi
Alt 27.09.07, 09:07   #5
sudenur
Herkonu.com Fanatik
 
sudenur - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Oct 2006
Mesajlar: 114
Tesekkür etmis: 58
Tesekkür almis 66 -> 35 Konu
Standart Minik Bir Aşk Hikayesi

Kadın her sabah olduğu gibi o günde beyaz degneği ve el yordami ile otobüse binmişti.
Şöför : Soldan üçüncü sira bos hanimefendi, dedi.
Kadin 32 yasinda güzel bir bayandi ve esi oldukça yakisikli bir hava subayi idi. Bundan birkaç ay önce yanlis bir teshis sonucu gerçeklestirilen ameliyatla gözlerini kaybetmisti genç kadin ve asla göremeyecekti.
Kocasi ameliyattan sonra aci gerçegi ögrenince yikilmis ve kendi kendine bir söz vermisti. Asla karisini yalniz birakmayacak, ona sonuna kadar destek olacak, kendi ayaklari üzerinde durana kadar cesaret verecekti.
Günler geçiyordu. Kadin her geçen gün kendini daha kötü hissediyor, çok sevdigi kocasina yük oldugunu düsünüyordu. Esinin bu içine kapanik,karamsar hali kocayi çok üzüyordu. Bir an önce bir seyler yapmasi gerekiyordu, karisi günden güne kendi içine kapanik dünyasinda kayboluyordu.
Bütün gün düsündü koca nasil yardim edebilirim güzeller güzeli esime. Birden aklina esinin eski isi geldi. Geri dönmesini isteyecekti. Ama bunu ona nasil söyleyecekti, çünkü artik çok kirilgan ve nesesizdi. Bütün cesaretini toplayarak aksam karisina konuyu acti.
Karisi dehsetle gözlerini acti.Ben bunu nasil yaparim ben körüm, diye bagirdi.
Kocasi ona destek olacagini her sabah ise onu kendisinin birakacagini ve aksam alacagini ve ona çok güvendigini söyledi. Çünkü esini taniyordu ve bunu basarabilecegini biliyordu.
Kadin büyük bir umutsuzlukla kabul etti çünkü esini çok seviyordu ve onu kirmak istemiyordu.
Her sabah esini isine birakiyor ve aksamlari aliyordu fedakar koca. Günler böyle ilerledi karisi eskisinden biraz daha iyiydi. Fakat kocasi daha fazlasini istiyordu , kendisine söz vermisti sonuna kadar gidecekti.
Aksam karisina: Artik ise kendin gidip gelmelisin, dedi,. Kadin sasirmisti. Bunu asla yapamayacagini söyledi. Kocasi israr edince onu yine kiramadi ve bütün cesaretini topladi bunu kendisi de istiyordu ama o kadar güveni yoktu.
Sabahlari kadin artik otobüs duragina kendisi gidiyor, otobüsüne biniyor ve otobüsten inerek isine gidebiliyordu ..
Günler günleri kovaladi hiçbir problem yoktu. Yine bir gün otobüse binerken, soför :
- Sizi kiskaniyorum, hanimefendi dedi.
Kadin kendisine söylenip söylenmedigini anlayamadan, neden , diye sordu.
Soför, - Çünkü her sabah sizin arkanizdan bir hava subayi genç adam otobüse biniyor ve bütün yol boyunca sevgi ile size bakiyor, otobüsten indikten sonra yesil isikta yolun karsisina geçmenizi bekliyor siz binaya girdikten sonra arkanizdan öpücük yollayip size her gün sevgiyle el salliyor , dedi."
__________________
__________________
Türküler söyledim sana duyuyormusun ?
Offline   Alıntı ile Cevapla
 Bir Bilgeye Sormuslar...
Alt 28.09.07, 09:06   #6
sudenur
Herkonu.com Fanatik
 
sudenur - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Oct 2006
Mesajlar: 114
Tesekkür etmis: 58
Tesekkür almis 66 -> 35 Konu
Standart Bir Bilgeye Sormuslar...

Bir bilgeye sormuşlar:
"Efendim, dünyada en çok kimi seversiniz?
"Terzimi severim," diye cevap vermiş.
Soruyu soranlar şaşırmışlar:
"Aman üstad, dünyada sevecek o kadar çok kimse varken terzi de kim
oluyor?
O da nereden çıktı? Neden terzi?"
Bilge, bu soruya da şöyle cevap vermiş:
"Dostlarım, evet ben terzimi severim. Çünkü ona her gittiğimde, benim
ölçümü
yeniden alır. Ama ötekiler öyle değildir. Bir kez benim hakkımda karar
verirler, ölünceye kadar da, beni hep aynı gözle görürler.

************

Bir bilgeye sormuşlar:
- Bir insanın zekasını nereden anlarsınız?
- Konuşmasından.
- Ya hiç konuşmazsa?
- O kadar akıllı insan yoktur ki!..

************

Bir bilgeye nasıl bu kadar doğru kararlar alabildiğini sormuşlar,
"Deneyim"
demiş. O deneyimi nasıl kazandın, diye sormuşlar "Hatalarımla"
demiş
************

Bir bilgeye sormuşlar:
Efendim canınız ne istiyor? Bilge cevaplamış:
Canım hiçbir şey istememeyi istiyor.. ve devam etmiş.. Bu ruh halinin adı
gönül yorgunluğudur..

************

Bir bilgeye " Nasıl insan oluruz?" diye sormuşlar ya.
"Üç adım atlama" gibi bir cevap vermiş bilge kişi:
Önce sana kötülük yapanlara kötülük düşünmemen gelir, İnsanlığa attığın
ilk
adım budur... Sana kötülük yapanlara iyilik yapabildiğin an ise ikinci
büyük
adımı atar ve hakiki insan olmaya başlarsın. Nihayet, sana iyilik yapanla
kötülük yapan arasında bir fark hissetmeyecek hale geldiğin zaman insan
olursun
************

Bilgeye sormuşlar dünya da en güzel şey ne diye?
´Sevmek´ demiş...
Peki sonra? demişler...
´Sevilmek´ demiş...
Peki neden sevmek sevilmekten önce geliyor? demişler...
O da demiş ki ´insan sevdiğine sevildiğinden daha çok emindir...

************

Bilgeye Sormuşlar;
~ insan neden dilek diler?
~ insan gerçekleşmesi için diler, ama bilmez ki gerçekleştirmek için
dilemek
gerek.

************

Bir bilgeye sormuşlar en mutlu insan kimdir. İşte o dağdaki çobandır
demiş.
Neden diye sormuşlar. Çünkü demiş insan bildikleriyle yaşar, onun
bildikleri
koyunları ve çevresiyle sınırlı kendisini mutsuz edecek veya kafasını
karıştıracak fazla bir bilgiye sahip değil.

Sen gülerken yanındakiler de güler, Ama ağlarken yalnız ağlarsın, Onun
için
öyle bir ağaca yaslan ki, Asla yıkılmasın.
Öyle bir dost edin ki, Seni asla bırakmasın.
Öyle bir sev ki yüreğinden kimse ayırmasın, Ve öyle birini sev ki seni
gözleriyle bile aldatmasın...
__________________
Türküler söyledim sana duyuyormusun ?
Offline   Alıntı ile Cevapla
 zıt iki sevgili
Alt 01.10.07, 14:16   #7
sudenur
Herkonu.com Fanatik
 
sudenur - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Oct 2006
Mesajlar: 114
Tesekkür etmis: 58
Tesekkür almis 66 -> 35 Konu
Unhappy zıt iki sevgili

Günlerden bir gün aşk meleği oklarını yanlışlıkla iki kişiye
fırlatır.
"Bu ne biçim melek" demeyin olmuş bir kere..
Dünyada en son aşık olması gereken iki zıt karakterdir
kahramanlarımız.
Bir arada olmaması gereken bu iki karakter aslında ömürleri boyunca
acı çekmişlerdir ta ki meleğimiz hayatının en büyük hatasını
yapana kadar..


Oklar isimlerinin başharfi D ve M olan iki şanssız karakterimizi
yaralamıştır.

O büyük buluşma gününde yarım olan karakterlerimiz D ve M diğer
yarısını bulmuştur ancak ortada çok büyük bir problem vardır.

D ve M daha önce hiç hissetmedikleri ve belki başka hiçbir zaman
hissedemeyecekleri güzel şeyler hissetmişlerdir ama bunun sonu
olmadığından yakınıp durmuşlar bir süre..

İki karakterimizde işini gücünü bırakmış,dünyadan ve sorumlu
oldukları insanlardan bihaber inzivaya çekilmişler.

Ancak bu sırada dünya birbirine girmiştir,insanlar
çıldırmış,dünya sanki tersine dönmüştür sadece D ve M'nin
değil tüm insanların hayatı alt üst olmuştur.

Tabii aşkın gözü kördür D ve M'nin bunun farkına varması uzun
zaman almıştır bu süre içinde küçük kıyametler kopmuş D ve M
ancak dostlarının uyarmasıyla durumun farkına varmışlardır.

Kahramanlarımızdan M'nin gözünün önündeki perdeler kalkıp
olayın ciddiyetini fark edince D'ye artık ayrılmaları gerektiğini
yoksa sadece ikisinin mutlu olması uğruna birçok insanın
hayatının kararacağını anlatmıştır.

Ancak, D kabullenememiş, bunun mümkün olmayacağını, onsuz
hayatın zindanda yaşamaktan farklı olmayacağını anlatmış
durmuştur, fakat M kafasına koymuştur bir kere ayrılmalarının en
doğru karar olacağını söylemiş,bırakıp gitmiştir D'yi..

O günden sonra D ve M hiç aramamış, sormamışlar birbirlerini..

Ama ne D mutludur ne de M..

İkiside kendilerini görevlerine adamış hep başkaları için
çalışmıştır,ne bir başkasına gönül verebilmişler ne de
yaşadıkları o güzel günleri unutabilmişlerdir.

D hiçbir zaman yedirememiştir,anlamamamıştır sevdiğini..

Ama gururunu yenipte gidememiştir M'ye..

M hep bu kararın en doğru karar olduğunu düşünmüş ama yürekten
inanamamıştır buna sadece öyle yapması gerektiği için
yapmıştır,mutsuzdur ama yapılabilecek başka bir şey yoktur.

O günden sonra D ve M aynı yerde bulunmamak için çok
çabalamışlardır.

Aslında çoğu zaman buluşmuşlar mecburiyetten her buluşmada
küçük kıyametler kopmuş,insanlar üzülmüş,ağlamıştır hatta
kimi insanın canına mal olmuştur bu buluşma...

Merak ettiniz değilmi bu iki bahtsızın gerçek adını daha fazla
meraklandırmayayım sizi.

Duygu ve Mantıktır asıl isimleri..

Dünyada en son bir araya gelmesi gereken iki geçinemeyen sevgili...
__________________
Türküler söyledim sana duyuyormusun ?
Offline   Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 3 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 3 Misafir)
 
Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz aktif değil dir.
Mesajlara Cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz aktif değil dir.

Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı
Gitmek istediğiniz klasörü seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +2 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 00:44 .

Powered by Herkonu team