kesip atmışsan bişeyi atmışsındır o kadar. sana geri dönmek için seni arayan "o" pişman olur aradığına, acı konuşmuşsundur bir kere. azap dolu dakikalar başlar an geçmeden.. herkesi "o"na benzetmeye başlarsın. pişmanlık gelir, çakar tokadı gider. attığın mesajların hepsini silersin, bilmem kaç ay geçer aradan, hepsi ama hepsi aklındadır. dakikası dakikasına, harfi harfine.. yeni birini bulsam geçer belki dersin, 'belki'yle hayat mı geçer dersin, için içini susturur, umut beslersin ki acı hafiflesin, zamanla yok olsun. ama herkes "o" değildir ki. kusur kusura eklenir, beğenemezsin kimseleri. 'naptım ben?' dememelisindir asla, öyle kabullendirmişsindir kendini. neden? o zaman acı katlanır,artar dersin. halbuki yemişsindir yiyeceğin kadar golü, yetmez son dakika çabaların. "önemli olan katılmaktı" diyebiliyosan, belirtiler apaçık ortadadır; hastasındır artık. aşkın kendisi de bi hastalık değil midir zaten, geçer mi bilinmez ama.. ayrılıktan etkilenmemiş gibi yaparsın arkadaşlarına, onlar kanar, kendini kandıramazsın. insan en mutsuz olduğu anda en çok gülermiş derler ya, doğrudur belki de.. normal bi rüyadır belki "o"nu gördüğün rüya; uyandığında, rüyanı hatırladığında; rüyan artık kabusundur. gecenin bi vakti içini 'hain geceler'in lacivertine dökersin, rahatsındır, kimbilir kaç dakika sürer.. peki sonrası? işte o zaman çınlanır kulağında bişeyler.
istanbul, yenik ayrılmıştır, kendi sınırlarında aşktan..
insanı olduğundan biraz daha olgunlaştıran olay.
__________________
Gönlüm ne dertlidir, ne de bahtiyar;
Ne kendisine yâr, ne kimseye yâr,
Bir rüya uğrunda ben diyâr diyâr,
Gölgemin peşinden yürür giderim...
|