Tekil Mesaj gösterimi
 
Alt 08.09.07, 23:31   #20
SAHmerdan
Herseyden Haberi Var
 
SAHmerdan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Dec 2005
Mesajlar: 1.685
Tesekkür etmis: 117
Tesekkür almis 330 -> 106 Konu
Standart

Merhaba!
Siz, siz olun insani değerlerinizi öldürmeyin! Ağlamaksa ağlamak, gülmekse gülmek, hüzünlenmekse hüzünlenmek, sevmekse sevmek. İnsan bir makina değil, duygusuyla, merhametiyle, sevgisiyle insandır.
Ve nitekim yaşamak. Tek bir dokunuşta, bir bakışta gizli, hissetmekle kalan sahici değerler... Yapay değerlerimizde büyüttüğümüz, her şeyi lükste,parada, maddiyatta aramanın, hırsın, bencilliğin, çürümüşlüğün gerçek değeri ne olaki.
Hayatımıza o kadar çok karmaşa ve ucuz değerler girdiki, her gün biraz daha kaos, biraz daha karmaşa içinde yaşamın farkına varmadan kaybolup gidiyoruz. O kadar çok acele yaşıyoruzki hayatı. Bir tabloya bakarken yada bir şiiri okurken bile neyi anlattığını, üzerinde durup düşünmeye fırsat bulamıyoruz.
O kadar çok sevgi varki yarım kalan, bu acelecilikten sevgileri bile yaşayamıyoruz, paylaşamıyoruz. Dostluklar bile sahte ve çıkar ilişkilerinden öteye geçmiyor. Farkında mısınız? ne kadar çok özlüyoruz doğal dostlukları ve sevgileri.
Peki biz gerçekten dost olabiliyor muyuz insanlara, çıkarsız sevebiliyor muyuz insanları?
Neden hep yalnızlığı seçiyoruz çoğunlukla, neden hep boğulduğumuzu sanıp kaçıyoruz insanlardan? Bu acelecilik bu korku bu kaçış niye? Sevgileri gerçek dostlukları öldürmüyor muyuz hep beraber, sevgilerimizi de öldürecek kadar sevgi katili olmuyor muyuz?
***8220;Bir gün sormuşlar Bektaşi erenlerinden birine:"Sevginin sadece sözünü edenlerle, onu yaşayanlar arasında ne fark vardır? "diye."Bakın göstereyim" demiş ermiş.
Önce sevgiyi dilden gönle indirememiş olanları çağırarak onlara bir sofra hazırlamış.Hepsi oturmuşlar yerlerine. Derken tabaklar içinde sıcak çorbalar gelmiş ve arkasından da derviş kaşıkları denilen bir metre boyunda kaşıklar.
Ermiş "Bu kaşıkların ucundan tutup öyle yiyeceksiniz" diye bir de şart koymuş. "Peki" demişler ve içmeye teşebbüs etmişler. Fakat o da ne? Kaşıklar uzun geldiğinden bir türlü döküp saçmadan götüremiyorlar ağızlarına.En sonunda bakmışlar beceremiyorlar,öylece aç kalkmışlar sofradan. Bunun üzerine "Şimdi..." demiş ermiş.
"Sevgiyi gerçekten bilenleri çağıralım yemeğe."Yüzleri aydınlık, gözleri sevgi ile gülümseyen ışıklı insanlar gelmiş oturmuş sofraya bu defa."Buyrun" deyince her biri uzun boylu kaşığını çorbaya daldırıp, karşısındaki kardeşine uzatarak içmişler çorbalarını. Böylece her biri diğerini doyurmuş ve şükrederek kalkmışlar sofradan.
"İşte" demiş ermiş."Kim ki hayat sofrasında yalnız kendini görür ve doymayı düşünürse o aç kalacaktır.Ve kim kardeşini düşünür de doyurursa o da kardeşi tarafından doyurulacaktır şüphesiz.
Şunu da unutmayın:Hayat pazarında alan değil, veren kazançlıdır her zaman..."
Biliyoruz ki, düşündüklerimizle yaşantımız arasındaki ilintiler çoğu kez özlenenin, umulanın dışında kalıyor. Toplum olarak da, bireysel olarak da, durmadan bir karamsarlığa bir yılgınlığa doğru sürükleniyoruz. Bunları söylerken edebiyat yaptığımı yada bilgiçlik tasladığımı sanmayın. salt bireycilik, bireysel saplantılar değil bunlar. toplumsal bir yangına dönüşmüş durumda.

Bunları yazarken bir arkadaşımın anlattığı ve yazarının ismini bilmediğim kısa bir öykü geldi aklıma. Hatırladığım kadarıyla öykü şöyleydi.
***8220;***8221;Dağlık bir bölgede adam küçük oğluyla yürürken, oğlan ayağını taşa çarpar ve can acısıyla, ***8220;Ahhhhh!***8221;diyebağırır. Dağdan, ***8220;Ahhhhh!***8221; diye bir ses gelir ve bu sesi duyan çocuk hayret eder. Merakla ***8220;Sen kimsin?***8221; diye bağırır ; ama aldığı tek yanıt ***8220;Sen kimsin?***8221; olur. Çocuk bu yanıta kızar ve, ***8220;Sen bir korkaksın!***8221; diye bağırır.Dağdan aldığı yanıt ***8220;Sen bir korkaksın!***8221; dır. Babasına bakar ve ***8220;Baba ne oluyor?***8221;diye sorar.

***8220;Oğlum, dikkat et!***8221; diyen baba, vadiye doğru, ***8220;Sana hayranım!***8221; diye bağırır.Ses ***8220;Sana hayranım!***8221; diye yanıtlar. Baba ***8220;Sen harikasın!***8221; diye bağırdığında, bu kez dağdan ***8220;Sen harikasın!***8221; yanıtı gelir. Çocuk şaşırmıştır, ama hala ne olduğunu pek anlayamamıştır.

Baba oğluna durumu açıklar: ***8221;Oğlum, insanlar buna yankı derler ama; ama gerçekte YAŞAM***8217;ın kendisidir. Yaşama ne verirsen sana onu yansıtır. Yaşam senin davranışlarının bir aynasıdır. Eğer yaşamında daha çok sevgi istiyorsan, insanları daha çok sev. Eğer sana saygılı davranılmasını istiyorsan insanlara saygılı davran. Eğer başkaları tarafından anlaşılmak istiyorsan, önce başkalarını anlamaya gayret göster. Eğer insanların sana hoşgörülü ve sabırlı davranmasını istiyorsan, önce sen insanlara karşı hoşgörülü ve sabırlı olmalısın.
Oğlum yaşamda ne ekersen onu biçersin. Bu doğa yasası yaşamın her yönü için geçerlidir.***8221;

İnsanların yaşamı tesadüfler sonucu oluşmaz; insanların yaşamı onların davranışlarının yansımasından başka birşey değildir...

Bazen karşımızdakilerin varlığına bile tahammül edemiyoruz, çarpık sağlıksız bir kişiliğe doğru sürükleniyoruz. Salt ***8220;Sevmeyi bilmek***8221; başlıklı yazımdan dolayı onlarca tehtit ve küfür maili aldığımı yazsam inanır mısınız?

Ey siz sessiz sevgilerin sessiz ortakları... Bu serin gecenin ıslak damlacıkları bedeninize yayılırken, üşüyüp kaçmak yerine, Yüreğinize sevginin sıcaklığını esir edin... Ve bunu kendinize bahşedilmiş en kutsal ödül sayın. Sevin yalnızca sevin... Dünyanın en güzel şeyi insanların sevildiğini bilmesidir, daha da güzeli sevebilmesidir,sevmeyi bilmesidir. Sevmek hiç bir zaman çılgınlık değildir. Sevmek insan tarafımızı bulmamızdır. Dünyada sevmeyenlere, sevemeyenlere acımalı. Sevebilen insan kendini ve yaşamı keşfeden insandır, talihli insandır. Duygulu duyarlı ve güzel insandır. Sevgidir insanı yücelten, insanın yaşamına anlam ve derinlik kazandıran. Sevmeyenler ve sevemeyenler ot gibi yaşayıp, ot gibi gidenlerdir. Ah evet, sevgisiz bir dünyada hala sevmeyi bilen siz duyarlı dostlara selam, bilmeyenlere de bir mesaj iletiyorum bu şekilde...


***8216;***8221;Dünyayı şairler yada çocuklar yönetse, o zaman dirlik düzenlik olur; çünkü ikisinin de yüreği sevgi doludur, ikisi de açık yüreklilikle yaklaşır hem beyninin hem yüreğinin sorunlarına***8221; diyen yazara katılmamak mümkün mü?.

Beynimi beyninizin aydınlığına yaslayıp, yüreğimi yüreğinizin sıcaklığına, güzel, yalın yapmacıksız duygularınızdan öpüyorum.
__________________
Offline   Alıntı ile Cevapla