Tekil Mesaj gösterimi
 Asik Ali Izzet Özkan (1)
Alt 05.09.07, 14:55   #4
SAHmerdan
Herseyden Haberi Var
 
SAHmerdan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Dec 2005
Mesajlar: 1.685
Tesekkür etmis: 117
Tesekkür almis 330 -> 106 Konu
Standart Asik Ali Izzet Özkan (1)

Asik Ali Izzet Özkan

1902 yilinda ozanlar diyari olarak bilinen Emlek Hüyük köyünde dogmustur. Emlek her ne kadar Seme, Güldede, Karababa ve Beserek Daglari'nin yer aldigi bir cografi bölgenin adi olarak biliniyor ise de, aslolan, Sarkisla, Gemerek, Akdagmadeni ve Yildizeli dörtgeninde yer alan kültürel bir yörenin adidir. Bu yörede yasayan tüm insanlar, aralarindaki cografi mesafe ne olursa olsun örf-adet, gelenek-görenek ve inanç olarak özdestirler. Ayni kültürle yogrulmuslardir. Bu kültürün odagini, Alevi-Bektasi felsefesine bagli olarak gelisen halk edebiyati ve siiri olusturur. Bu yörede halk edebiyati öylesine zengindir ki, salt Ali Izzet'in köyü olan Emlek Hüyük'ten Asik Palabiyik Mustafa, Asik Yusuf, Asik Kul Sabri, Asik Hasan Devrani gibi usta ozanlar yetismistir. Ekonomik olarak oldukça sinirli ama halk edebiyati yönünden essiz bir zenginlige sahip olan bu bölgede yüzün üzerinde halk ozani ve bir o kadar da türkü ustasiyla halk sanatçisinin yetistigi bugün bilinen bir gerçektir.
Iste büyük ozanimiz Ali Izzet Özkan, böyle bir yöre ortaminda dünyaya gelmistir. Anasinin adi Kamer, babasinin adi Musa'dir. Musa Aga, Asik Palabiyik Mustafa'nin ogludur. Musa Aga, Cumhuriyet öncesi uzun süre köyde muhtarlik yapmistir. Hali vakti yerinde, kismen de köy agasidir.
Ali Izzet henüz birbuçuk yasindayken annesi Kamer ölür. Üvey anne elinde büyüyen Ali Izzet, daha 12-15 yaslarina degince köyde bir kiza sevdalanir. Biraz da sevdalanmanin verdigi ask ve hevesle olacak ki baslar saz çalip sevda siirleri yazmaya. Yörede zengin bir siir, saz, söz ortami vardir. O da bu ortamdan uzak kalamaz. Baslar cem, cemaat ve asik meclislerine katilmaya. Anne tarafindan akrabasi olan Igdecikli Asik Veli ile Kiliççili Agahi'den, Kale köylü Kemter Baba'dan çok etkilenir. Yine kendi köyünün bir ozani olan Asik Garip Ali'den (bu ozanimizin mahlasi sonradan Kul Sabri olarak degistirilmistir) usta-çirak iliskisi içinde saz çalip siir yazma konusunda dersler alir, siir yazmaya tesvik edilir.
Her geçen gün kendisini biraz daha olgunlastiran ozan, akrani olan Sarikayali Hüseyin Gürsoy, Sivrialanli Veysel Satiroglu, Ortaköylü Aziz Üstün, Saraçli Hasan Yüzbasioglu gibi yöre ozanlariyla birlikte önce usta mali, giderek de kendi yazdigi deyis ve siirleri köy, kent, gezerek halk meclislerinde, bilhassa Alevi cemlerinde çalip söyler. Özellikle kis aylarinda Alevi-Bektasi geleneklerini izleyerek, sik sik cem törenlerine katilir, dede ile birlikte edep, erkan üzere semah çalar, cem yürütür.
O zamanki yasalarin birtakim dinsel faaliyetleri yasaklamasindan olacak ki, Ali Izzet 1936 yilinda Sivas Agir Ceza Mahkemesi'nce tutuklanir. Üçbuçuk aylik tutukluluktan sonra suçsuz bulunarak, serbest birakilir.
Ali Izzet'in bizzat bana söyledigine göre, bu tutuklama olayi, köyde kendisini çekemeyenlerin ihbari sonucu gerçeklesmistir. Fakat bu olay onu daha da kamçilar, gelistirir ve giderek de yazip söylediklerinin ilgi görüp begeni kazanmasina neden olur. Bu durum ise ozanin iyice isten güçten elini çekmesine, rençberlikten kendisini tamamen soyutlayip, sazini koluna takarak, Anadolu'yu bir uçtan bir uca gezmesine sebep olur.
Her yil birkaç kez Haci Bektas Dergahi'na ugrar. Yine böyle bir ziyaretinde kendisine törenle Izzet-i Kalem mahlasi verilir. O da bundan sonra siirlerinin büyük çogunlugunu Izzet-i mahlasiyla yazar.

Kisiligi ve Sanati Bizler, Ali Izzet'i gerek Ankara'ya geldiginde, gerekse köyde bulundugumuz muhabbet ortamlarinda hep aramizda görmek isterdik. Özellikle ustalardan okudugu siirlerden, anlattigi fikralardan, bazen de yaptigi küfürlü esprilerden müthis zevk alirdik. O, çok gezen, gören, bilgi dolu bir kütüphaneydi bizim için. Yalniz ne varki fazlaca alingandi. Bir de elestiriye pek gelmezdi. Elestirel yönden biraz üzerine gidecek olsak, darilip küser, bazen sofradan kalktigi bile olurdu. Ama sözünü asla çekmezdi. Çok yönlü bir kisiligi vardi. Kalbinde asla kin tutmazdi. Yörenin türkü ustalari (eski adiyla) Alakiliseli Mehmet Özkan'i, Benli Hasanli Aslan'i, Ilyas Hacili Hasgül'ü, Hardalli Hüseyin Özyazici'yi, Kavakli Fazli'yi, Sarikayali Durmus Çetinkaya'yi özellikle Hüyüklü Izzet Savas'i dinlemeye doyamazdi. Geçmiste yasayan usta sairlere olan hayranligin hiç gizlemezdi. Akrani olan ozanlardan, örnegin Veysel, Aziz Üstün, Hasan Devrani vb. gibi sairlerden siirler okununca begenmez, illaki bir kusur bulurdu. Saz, söz agirlikli bir sofrada Asik Devrani kulagima egilerek, "yeni bir siir yazdim, benim oldugunu çaktirmadan Asik'a oku bakalim görüsü ne olacak" dedi. Ben de sofradakilerin de onayiyla Devrani'nin "Babama" adli siirini mahlassiz olarak okudum. Ali Izzet, siiri dikkatle dinledikten sonra "bu siir kimin" dedi. Benim suskun kalmam üzerine Devrani "benim" deyince, "hadi lan, bunu ben bile yazamam, sen nasil yazacaksin" diyerek kendine özgü esprisini yapti. Asik Devrani de ona "sen koca Veysel'i bile begenmiyorsun kaldiki beni begeneceksin" dedi. Ali Izzet de dönüp "Ula zirlak, sana Devrani mahlasini ben taktim. Begenmesem takar miyim" diye karsilik verdi. Söze Veysel adi karisinca firsattan yararlanarak, "Asik Baba, Veysel ile aranizda bir sogukluk oldugu söyleniyor. Gerçekten küskünlügünüz veya herhangi bir çeliskiniz var mi" diye sordugumda aynen su cevabi verdi: "Bak evladim, elin agzi torba degil ki dikesin. Herkes her seyi söyler. Simdi ben bir sey söylüyorum el onu, 10'a 100'e katliyor, gidip ona söylüyor. Ondan da alip, bana getirip söylüyorlar. Bu isler hep böyle oluyor." -Peki Üstad, Veysel'i nasil buluyorsun, onu begenmiyor musun diye sorunca da; "Onu dünya begenmis, ben begenmesem ki kaç yazar. Hem Veysal'i begenmesem hakkinda siir yazip Hasan'inan (Asik Hasan Devrani) bizzat ziyaretine gider miydik
." Veysel hakkinda yazmis oldugu siir söyle:

Veysel'sin visale ereyim diye
Sen alimsin ustam irfana geldim
Kevser Irmagini göreyim diye
Bir kuru çesmeyim ummana geldim

Asiklar sultani ayan beyansin
Görmez derler ama gören duyansin
Mansur gibi kanli gömlek giyersin
Enelhak pazari meydana geldim
Sen bir Süleyman'sin ben bir karinca
Bayram eder dostlar dosta varinca
Selavat getirdim yüzün görünce
Küfrü terkeyledim imana geldim
Allah zati severse bir insani
Mülke malik eder yücelir sani
Sazin sözün hayran etti cihani
Muhabbet bülbülü gülsana geldim
Izzeti'yim ziyaretim kabul et
Mürsid-i kamilsin müskülüm hallet
Arafat dagisin lokmam kabul et
Koç gibi kapina kurbana geldim

Yine bir yaz günü bizim köyde bir grup arkadas ile yaptigimiz söylesi sirasinda kendisine "Usta, tanri gecinden versin ama her fani gibi birgün sen de göçüp gideceksin. Ondan sonra Veysel gibi senin de hakkinda bir seyler yazilip söylenecek. Gelecek kusaklara birakmak istedigin bir mesaj veya herhangi bir söylemin olacak mi? Varsa bunlari kalici bir duruma getirmeyi düsünüyor musun?" dedigimizde: "Vallahi ben simdiye kadar çok sey yazip söyledim. Ölünceye kadar da yazip söyleyecegim. Öldükten sonra da is herhalde size düser" deyip yanit olsun diye su siirini okudu:

Sagligimda mezarimi ben kazdim
Ölmeden kabire uzandim yeter
Kefenimi tabutumu ben dizdim
Al yesil irenge boyandim yeter
Ölümden korkum yok o benden korksun
Cehennem ver ise günahim yaksin
Cennet güzelleri seyrana çiksin
Sevgi muhabbete özendim yeter
Hak Muhammet Ali Ulu Hünkara
Onbes defa geldim yüz süre süre
Yedi sene hizmet ettim bir Pir'e
Bir Al'Izzet ismi kazandim yeter

Asik, "gerçekten yeter mi?" diye kendisine sorulunca da, geçmisteki anilarini ve yasam öykülerini kesitler halinde anlatmaya basladi:
"Oglum Cemal'in teybine çokca seyler anlattim. Siz de yabanci degilsiniz, açin teybinizi ne istiyorsaniz size de söyleyeyim" dedi ve basladi anlatmaya. 1930'lu yillarda Sivas'ta düzenlenen 2. Asiklar Bayrami'na katildigini, Asik Hüseyin Gürsoy'la Ankara'ya gelip Halkevlerinde konserler verdiklerini, Köy Enstitüleri'nde uzun yillar saz çalip türkü söyleyerek hizmet verdigini, yasaminda 3 kez tutuklandigini, bunlardan birisinin "köylerde dedelik yaparak halki dolandiriyor" diye ihbar edilmesi sonucu oldugunu, diger ikisinin ise komünizm propagandasi yaptigi iddiasiyla oldugunu anlattiktan sonra Demokrat Parti'nin önceleri halka daha çok adalet ve özgürlük getirecegini sandiklarini fakat giderek halki cephelere böldügünü, istibdat ve zulüm getirdiklerini görünce de asagidaki

"Parti Destani" siirini yazdigini söyledi:

Demokrat Partiyi gözel kiz sandik
Çirkin çikti kahbe çikti dul çikti
Alnim açik yüzüm ag dedi kandik
Yüzü kara çikti basi kel çikti
Hirsizi vatandan sürek dediler
Köylünün dilegin verek dediler
Son zamanda bir gün görek dediler
Afat çikti tufan çikti yel çikti Bakin hallarina su milletlerin
Açin kapisini adaletlerin
Mehdi diye gözledigimiz zatlarin
Koltugundan haç put çikti nal çikti
Bunlarin mevkii kazanmak fikri
Düsünen kim bizim gibi fakiri
Has kumasik dedi bize herbiri
Kendir çikti keten çikti çul çikti
Söz milletin dedi kendi söyledi
Hürriyet var dedi zulum eyledi
Altin paralari netti neyledi
Hazineden bakir çikti pul çikti Al'Izzet ne dersin git sazini çal
Hikmete karisma tez gelir zeval
Bozuldu adalet düzelmez ahval
Fitne çikti Deccal çikti mal çikti
__________________

Konu SAHmerdan tarafından (05.09.07 Saat 16:09 ) değiştirilmiştir..
Offline   Alıntı ile Cevapla