Tekil Mesaj gösterimi
 Hz. Muhammed'in Bazı İletişim İlkeleri
Alt 28.11.12, 10:36   #1
Temur_hk
O Artik Bizden
 
Üyelik tarihi: Jan 2006
Mesajlar: 13
Tesekkür etmis: 0
Tesekkür almis 27 -> 4.294.967.192 Konu
Standart Hz. Muhammed'in Bazı İletişim İlkeleri

Hz. Muhammed'in Bazı İletişim İlkeleri
Dr. Yusuf MACİT




İnsan insana iletişimi öncelikli problem olarak ele alan Hz. Muhammed, sadece inanan insanları değil; dini, dili, ırkı, rengi, cinsiyeti, sosyal statü ve rolü farklı da olsa bütün insanları değerli görerek muhatap almış, kucaklamış; onlarla sağlıklı bir iletişim sürdürmüştür. Hz. Muhammed (sav), ilahî mesajları, insanlar tarafından algılanabilir, duyu*lup hissedilebilir, okunup konuşulabilir ve yazılabilir hale çevirmiş; hayata döndürülebilir ve yaşanıp örnekleri çoğaltılabilir bir yapıya kavuşturmuştur. Bir peygamber olarak Hz. Muhammed (sav), gönderiliş gaye ve misyonunu, insanlarla kurduğu iyi diyalog ve iletişimle gerçekleştirmiş; bunun için hem yaşadığı çağda geçerli olan çeşitli iletişim yöntemlerini kullanmış, hem de ferdin ve toplumun psikolojik özelliklerini dikkate alarak, mesajını en iyi ve etkili bir şekilde sunmaya gayret etmiştir.

1) Mesajın kaynağı olarak Hz. Muhammed (sav)'in kendini tanıtması: Bilindiği gibi Hz. Peygamber, Mekke'de gayet tabiî bir hayat sürmek*teydi. Güvenilir bir kişiliğe sahip olması dışında, toplumca bilinen farklı bir yönü yoktu. Bundan dolayıdır ki, peygamberliğini ilan ettiğinde, insanların: "O ihtar (Kur'ân, başka kimse kalmadı da), aramızdan Ona mı indirildi?..."(1) şeklindeki itirazlarıyla karşılaştı. Muhataplarına "...Allah dileseydi ben onu size okumazdım ve onu size hiç bildirmezdi. Ben ondan önce aranızda bir ömür boyu kalmıştım (böyle bir şey yapamamıştım), düşünmüyor musu*nuz?"(2) demesi emredildi. Onun kendisini tanıttığı bazı sözleri de şunlardır: "Ben sadece tebliğciyim, hidayet edip doğru yola ileten Allah'tır."(3) "Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim."(4) "Ben muallim olarak gönderildim."(5) "Ben günde yüz defa Allah'a istiğfarda bulunurum."(6) Bedir savaşında bazıları kendi nöbetlerini O'na ikram etmek isteyince onlara: "Ne siz benden daha güçlüsünüz ne de Ben, sizin aldığınız sevaptan müstağniyim."(7) demiş ve empatik bir tavırla, insanlarla kendisi arasında eşitlik duygusu yaratmaya dikkat etmiştir. Hz. Peygamber kendi özelliklerine dikkat çektiği gibi, çevresindeki insanların da kişisel özelliklerine dikkat etmiştir.

2) Bireyin özelliklerini dikkate alması: Hz. Peygamber, cemaate imam olmak gibi, kamu hizmetini yü*rütecek kişinin, Kur'ân'ı en iyi bilen ve en iyi okuyan biri olmasını istemiş*tir. Kur'ân bilgisinde eşit olma durumunda ise, sünneti ve dini pratikleri en iyi bilip uygulayanın; eğer bunda da denk olurlarsa, önce hicret etmiş olanın; bunda da denk iseler, yaşça en büyüğün imam olması gibi, objektif kriterlere uyulmasını istemiş; ayrıca yetkili bir kişinin olduğu yerde, onun izni olmadıkça bir başkasının imamlığa geçmesinin hoş olmayacağını belirtmiştir. Bu tavrıyla Hz. Peygamber'in büyüğe-küçüğe, mevki ve makama gere*ken ilgiyi gösterdiği sonucunu çıkarabiliriz.

Hz. Muhammed (sav), insan insana diyaloglarında da bireysel farklılıklara dikkat etmiştir. Örneğin eşinin doğurduğu siyah çocuğun kendisinden olma*dığı iddiasıyla reddetmek isteyen bir bedevi ile aralarında şöyle bir diyalog geçmiştir: "Benim eşim siyah bir çocuk doğurdu. Ben bu çocuğu reddetmek istiyorum." "Senin develerin var mı?" "Evet." "O develerin renkleri nasıldır?" "Kırmızıdır." "Bunların içinde beyazı siyaha çalan boz deve var mı?" "Evet, onların içinde boz renkli develer elbette vardır." "Öyleyse bu boz renklerin nereden geldiğini düşünüyorsun?" "Ya Rasûlallah bu soyunun damarıdır, ona çekmiştir." "Belki bu oğlan da eski bir soy köküne çekmiştir (yani ona benzemiştir)." Hz. Muhammed (sav) burada, peygamberlik otoritesine dayanarak, "hayır, ben Allah'ın Elçisi olarak söylüyorum, bu senin çocuğundur" dememiş; bedevinin anlayacağı dilden, yaşadığı hayattan bir benzetme ile sevi*yesini dikkate alarak konuşmuş, muhatabın tecrübesinden de faydalanarak, ikna edici üslupla, âdeta sonucu bedeviye söylettiren bir yöntemle problemi çözmüştür.

3) Toplumun özelliklerini dikkate alması: Hz. Peygamber'in farklı farklı muhatapları olmuştur. Onlardan bazı*ları, kendisini görebilmekte, dinleyebilmekte, günlük hayatı O'nunla paylaşıp, sürekli O'nunla etkileşim içinde bulunabilmekteydi. Bazıları ise, bu kadar canlı bir iletişim içinde bulunamazken, diğer bazıları da daha sonradan ina*nanlara katılmış veya sonradan gelmiş nesiller içinde bulunacaklardı. Dola*yısıyla Hz. Muhammed (sav), peygamberlik misyonu gereği toplumu oluşturan fertlerin bireysel özellikleri kadar, toplum psikolojisini de çeşitli iletişim yöntemlerini kullanırken göz önünde bulundurmuştur. Örneğin O, yerken, içerken, giyinirken yaşadığı bölgenin şartlarına göre hareket etmiştir. Yine O, konuşurken, hutbe irad ederken, kendisini dinleyen ilk muhataplarının yete*neklerini sürekli gözetmiş, örneklerini, muhataplarının yaşadığı ve iyi bildiği bir dünyadan seçmiştir. ******lardan deve, bitkilerden hurma O'nun başlıca örneklerini teşkil etmiştir. O'nun çevresindeki insanların bir kısmını medeniler (şehirde yaşayan), bir kısmım bedeviler (çölde yaşayan) oluşturmuştur. Bu sebeple Hz. Muhammed (sav), bütün çağları ve bütün insanlığı kapsayacak mesajlarını iletirken, özellikle ilk mu*hataplarının akıl ve düşüncelerine, algı ve kabiliyetlerine göre iletişimde bulunmak gibi, oldukça zor bir sorumluluğun bilinci içinde hareket etmiştir.

4) Her fırsatta insanlarla iletişim kurmaya çalışması: Hz. Peygamber de, çevresindeki insanlarla canlı bir iletişim içinde ol*muş, yanına gelene iyi davranmış, gelmeyenleri de ziyaret ederek mesajını ulaştırmaya gayret etmiştir. O'nun panayırları dolaşması ve Taif'e gidişi de iletişim amaçlı olmuştur. Ayrıca, misafirperverlik ve misafire ikramda bulunma, gelmeyene gitme, ilişkiyi kesmeme, hasta ziyaretinde bulunma, cenazelere katılma O'nun günlük işleri ve tavsiyeleri arasındadır.

Yahudilerden Hz. Peygamber'e hizmet eden bir çocuk vardı. Hastalanınca onun ziyaretine gitti. Baş ucuna oturdu ve bu esnada onun Müslüman olmasını arzuladığını bildirdi. Çocuk yanı başındaki babasına bakınca, babası da Hz. Peygamber'e uymasını istedi ve çocuk Müslüman oldu. Genel yaklaşım ve tavsiyesi, "...senin vasıtanla Allah'ın bir tek kişiye hidayet vermesi, senin için kırmızı develere sahip olmaktan daha hayırlıdır."(8) şeklinde olan Hz. Peygamber, bu çocuğun Müslüman olması üzerine sevinç ve memnuniyetini "Onu, benim vesilemle ateşten kurtaran Allah'a hamd olsun." sözleriyle dile getirmiştir.(9)

5) Empati kurarak karşısındaki kişileri etkilemesi: Allah, Elçisini "And olsun, içi*nizden size öyle bir peygamber geldi ki, sıkıntıya uğramanız O'na ağır gelir; size düşkün, müminlere şefkatli, merhametlidir."(10) şeklinde tanıtmış, kendi*sine, "Ben de sizin gibi bir insanım."(11) demesini emrettiği Elçisinin empatik tavrına dikkat çekmiştir. Hz. Peygamber de bir hadisinde inananların, birbir*lerini ve hissettikleri duygularını karşılıklı olarak anlamaya çalışmalarını isteyerek: "Nefsim kudretinde olan Allah'a and olsun ki, bir kul kendisi için istediğini komşusu veya kardeşi için istemedikçe tam iman etmiş olamaz."(12) buyurmuştur.

6) İnsan sevgisini öne çıkarması: "Sizden biri, bir başkasını sevdiğinde bu sevgisinden onu haberdar et*sin."(13) buyuran Hz. Peygamber, bir gün Muaz b. Cebel'in elinden tutarak: "Ey Muaz, vallahi ben seni severim. Kıldığın namazların ardından, 'Allah'ım, Seni zikretmek, Sana şükretmek, Sana güzelce ibadet etmek üzere bana yar*dımcı ol,' diye dua etmeyi sakın ihmal etmeyesin."(14) diye öğütte bulunur. Diğer bir sözünde de: "Canım kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki, sizler iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız. Yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleye*yim mi? Aranızda selamı yayınız."(15) buyurmuştur.

7) İnsanların akıl ve duygularına hitap etmesi: Hz. Peygamber'in önemli bir iletişim ilkesi de insanların akıl ve duygu*larına hitap etmesidir. Hz. Muhammed (sav)'in iletişimde çevresindeki insanların akıl ve duygu*larına hitap ettiği görülmektedir. Örneğin O, arkadaşlarından bazılarının, "Ey Allah'ın Elçisi! Zenginler sevapları alıp gittiler. Bizim gibi namaz kılıyorlar, bizim gibi oruç tutuyorlar, hem de mallarının fazlasını bağış olarak veriyor*lar." demeleri üzerine, "Allah sizlere bağışlayacağınız bir şey vermedi mi zannediyorsunuz? Her tesbihe, her tahmide (***8216;elhamdülillah' demek), her tehlile (***8216;lâilâhe illallah' demek), her iyiliği emretme*ye ve her kötülükten alıkoymaya da bağış sevabı vardır. Hatta, birinizin eşiy*le ilişkiye girmesinde bile bağış sevabı vardır." buyurmuştu.

8) İnsanları ve onların değer verdiği şeyleri önemsemesi: "(Onların) Allah'tan başka yalvardıklarına sövmeyin ki, onlar da bilmeyerek sınırı aşıp Allah'a sövmesinler!.."(16) âyeti, diğer insanların değer verdikleri şeylere saygılı davranmayı önermektedir. Bu sebeple, küfür ve inançsızlık düşünce ve fikir olarak red*dedilse de, her kim olursa olsun, bireyin değer verdiği kişisel inancına, düşünce ve kanaatine saldırmak, ahlaki bir davranış olarak görülmemektedir.

Müşriklerin reisi Ebû Cehil'in oğlu İkrime'nin hanımı, Mekke'nin fethi sırasında İslam'ı kabul etmişti. Bu arada kocası İkrime korkusundan Yemen'e kaçtığından, onu affedip Müslümanlığa kabul etmesi hususunda Hz. Peygamber'den söz almıştı. Bunun üzerine eşi, İkrime'yi bulup Müslüman olması için huzuruna getirdiğinde Hz. Peygamber: "Hoş geldin süvari yolcu!" diyerek onu güler yüzle karşıladı. Öte yandan çevresindeki arkadaşlarına da, "İkrime aranıza katılı*yor, onu gördüğünüzde babası Ebû Cehil'e sövüp hakaret etmeyin, çünkü ölüye yapılan hakaret, hayatta olanı incitir." buyurdu.(17)

9) Kişilerin yeteneklerinden yararlanması: Hz. Peygamber değişik işler için görevlendirdiği insanların yetenekleri*ni dikkate almıştır. Nitekim, "Kıyamet ne zaman kopacak?" diye soran kişiye, "Emanet zayi edildiği zaman kıyameti bekle." buyurmuş, aynı şahsın emane*tin nasıl zayi olacağını sorması üzerine de, "İşler ehil olmayan kimselere verildiği zaman." demiştir.(18)

Hz. Peygamber , askeri başarıları ile ünlü olan Halid b. Velid'e Allah'ın kılıcı anlamında "Seyfullah" demiş, yetenek ve başarısını takdir etmiştir.(19) Hz. Peygamber, şiiri bir iletişim aracı olarak kullanmış; çağının sözlü iletişim geleneğine uyarak şairlerin yetenek ve becerilerinden İslam'ı müda*faa etmede ve inkarcılara karşı tavır almada faydalanmıştır. O, "Şiirde hik*met vardır. Çünkü şiir, Kureyş'i oktan daha fazla yaralar."(20) buyurmuş*tur.

10) Hediye vererek insanların gönlünü kazanması: Hz. Peygamber, dostlukları kuvvetlendirme, sevgiyi pekiştirme, gönül kazanma, İslam'a yönlendirme, muhtemel kötülükleri önleme, hizmet ve başarıyı ödüllendirme gibi çeşitli amaçlarla, beşeri bir âdete uyarak çevresindeki insanlara hediye vermiş ve başkalarının hediyelerini de kabul etmiştir. Bir defasında genç sahabi Cabir'den devesini satın almış, parasını ödedikten sonra almış olduğu deveyi ona hediye etmişti.(21)

Offline   Alıntı ile Cevapla