Tekil Mesaj gösterimi
 
Alt 28.11.12, 10:37   #2
Temur_hk
O Artik Bizden
 
Üyelik tarihi: Jan 2006
Mesajlar: 13
Tesekkür etmis: 0
Tesekkür almis 27 -> 4.294.967.192 Konu
Standart

11) Mesajını kolaylık ve tedricilik yöntemiyle sunması: Hz. Muhammed (sav), peygamberlik misyonu gereği, ilahî mesajı, insan zih*ninin işleyiş ve algılayış yeteneğini dikkate alarak, bir anda değil de, zamana yayıp, önce basit ve kolay olandan başlayarak, yani tedricî olarak iletmiştir. Hz. Peygamber, Muaz'ı Yemen'e gönderirken şu tav*siyeleri yapmıştı: "Ehl-i Kitab'dan bir kavme gideceksin. Onları Allah'tan başka ilah olmadığına ve Benim Allah'ın elçisi olduğuma şehadet etmeye davet et. Eğer buna itaat ederlerse, Allah'ın her gün ve gecede onlara beş vakit namazı farz kıldığını bildir. Buna da itaat ederlerse, zenginlerden alınıp fakirlere verilecek bir zekatı Allah'ın onlara farz kıldığını bildir. Buna da itaat ederlerse, sakın mallarının en kıymetlilerini alma. Mazlumun beddua*sından kork. Çünkü mazlumun bedduası ile Allah arasında perde yoktur."(22)

12) Mesajını yaymak için çevresindeki insanlara sorumluluk vermesi: Veda Hutbesinde Hz. Peygamber "Sizden bura*da bulunanlar sözlerimi burada bulunmayanlara ulaştırsın. Belki burada bu*lunan, kendinden daha anlayışlı ve sözlerimi daha iyi muhafaza edecek biri*ne ulaştırır."(23) diye hitap etmiştir. Hz. Peygamber bir defasında da: "Benim sözümü duyan, ezberleyen ve işittiği gibi kendinden sonrakilere ulaştıranı Allah nurlara gark etsin. Kendinden daha anlayışlı olanlara ilim taşıyan nice insanlar vardır. Niceleri de alim olmadıkları halde ilim taşırlar."(24) buyurarak, mesajının başkalarına iletilmesini temenni ettiği duasıyla insanları etkileye*bilmiştir. Hz. Peygamber mesajının yayılmasında olduğu gibi aslını muhafaza edebilmesi için de çevresindeki insanlara sorumluluk vermiştir. "Benim adıma söylenmiş bir yalan, bir başkasının adına söylenen yalan gibi değildir. Bile bile benim adıma yalan uyduran kişi ce*hennemdeki yerine hazırlansın."(25) Bir diğer sözünde de, mesajını içeren bilgileri gizleyenler için: "Kendisinden sorulan bir bilgiyi gizleyen ve onu insanlara ulaştırmayan kişiye kıyamet günü ateşten gem vurulur."(26) buyurmuştur.

13) Olumsuz tepkilere karşı sabır ve tahammül göstermesi: Eşi Aişe Hz. Peygamber'e, Uhud savaşının yapıldığı günden daha zor bir gün yaşayıp yaşamadığını sormuş, O da şu şekilde cevap vermiştir: "Evet, senin kavminden çok kötülük gördüm. Bu kötülüklerin en fenası, onların Bana (Taif de bir mevkii olan) Akabe günü yaptığıdır. Taifli İbn Abdülyâlîl'e sığınmak istemiştim de Beni kabul etmemişti. Ben de geri dö*nüp, derin kederler içinde yürümekteydim. Karnüsseâlib (denilen yere) varıncaya kadar kendime gelemedim. Orada başımı kaldırıp baktığımda, bir bulutun beni gölgelediğini gördüm. Dikkatlice bakınca bulutun içinde Cebra*il'i fark ettim. Cebrail bana seslenerek: ***8216;Allah, kavminin Sana ne söylediğini ve Seni himaye etmeyi nasıl red*dettiğini duymuştur. Onlara dilediğini yapması için de Sana Dağlar Meleği'ni göndermiştir.' dedi. Bunun üzerine Dağlar Meleği Bana seslenerek selam verdi. Sonra da: ***8216;Ey Muhammed! Kavminin Sana ne dediğini Allah işitti. Ben Dağlar Meleğiyim. Ne yapmamı istiyorsun? Eğer dilersen şu iki dağı onların başına geçireyim.'dedi. O zaman: ***8216;Hayır, Ben onların soylarından sadece Allah'a ibadet edecek ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmayacak kimseler çıkarmasını Allah'tan dilerim.' de*dim."(27)

14) İyiliği tercih etmesi, intikam alma yoluna gitmemesi: Hanife oğullarından Sümame b. Usal, Mekke'de Hz. Muhammed'le (sav) karşılaştığında, Peygamber'in kendisini İslam'a davet etmesi üzerine, "Bir daha bu teklifini yaparsan Seni öldürürüm." diyen ve bir başka sefer, Hz. Peygamber'in kendisine gönderdiği elçiyi öldürmek isteyecek kadar düşman*lıkta ileri giden bir kişiydi. Bir İslam askeri birliği onu yakalayarak Medine'ye getirmişti. Fakat, askerler yakaladıkları bu kişiyi tanıyamamışlardı. Hz. Peygamber onu görür görmez tanımış ve mescidde bir direğe bağlanma*sını ve kendisine saygılı davranılmasını istemiştir. Namaz için mescide, giriş ve çıkışlarda bizzat Hz. Peygamber kendisiyle ilgilenmiş ve ona iman teklif etmiştir. Onun bu isteğine cevaben Sümame'nin hep, "Şayet beni öldürecek olursan, zaten kanı dökülecek katil bir kimseyi öldürmüş olacaksın; şayet kan diyeti istersen istediğini veririm." sözleri karşısında Hz. Peygamber, ona hiç karşılık vermeksizin oradan uzaklaşıp gitmekteydi. Sümame, bu arada camide olup bitenleri ve İslam'ın nasıl bir din olduğunu bizzat görmekteydi. Üç gün sonra o, yine bildik cevabını tekrar edince Hz. Peygamber, onun hiçbir fidye alınmaksızın serbest bırakılmasını istedi. Sümame, bu tavırdan oldukça etkilenmiş olmalı ki, serbest kalınca camiden çıktı, şehir dışında bir yerde güzelce temizlendikten sonra tekrar Hz. Peygamber'e gelerek, O'na Müslüman olduğunu bildirdi ve şöyle dedi: "Şu ana kadar Sen bana dünyanın en iğrenç adamı gibi duruyordun; işte artık şimdi Seni herkesten çok takdir ediyorum."

15) Bazen sosyo-psikolojik bir baskı, bazen de uyarı, azarlama ve müdahale etme yoluna gitmesi: Hz. Peygamber, bazen sosyo-psikolojik bir baskı uygulama yoluna git*miştir. Rivayetlere göre, Ka'b b. Malik, askerî bir sefere katılması gerekir*ken her nasılsa ihmal etmiş, katılmamıştı. Onun bu tavrı Hz. Peygamber tarafından hoş karşılanmamış ve kendisiyle elli gün konuşulmamıştı. Bu durumda, ondan başka iki kişi daha vardı. Yüzlerine dahi bakılmadığı, ken*dileriyle iletişimin tamamen kesildiği böyle bir tavır, aslında savaşa katılan Müslümanlarla birlikte hareket etmedikleri için bir cezalandırmaydı. Hz. Peygamber'in kırgın ve kızgın bir şekilde "Allah'ın hükmü gelinceye kadar kalk, git!" dediği Ka'b b. Malik, bu elli günlük sürede, yeryüzünün kendisine dar geldiğini söylemiştir. Bu süre sonunda samimi tevbeleri üzerine Allah, affedildiklerini bildiren şu âyeti indirmiştir:149 "Ve (savaştan) geri bırakılan o üç kişinin (tevbelerini kabul buyurdu). Bütün genişliğiyle beraber arz başlarına dar gelmiş ve canları kendilerini sıktıkça sıkmış ve Allah'tan, yine Al*lah'a sığınmaktan başka çare olmadığını anlamışlardı. Allah onların tevbesini kabul buyurdu ki tevbe etsinler. Çünkü Allah, tevbeyi çok kabul eden, çok esirgeyendir."(28)

1) Kur´ân, Sad (38): 8

2) Kur´ân, Yunus (10): 16.

3) Ahmed b. Muhammed bin Hanbel, Müsned, Çağrı Yayınlan, İstanbul, 1992, (IV,101).

4) Malik bin Enes, Muvatta´, Çağın Yayınlan, İstanbul, 1992, 47/Husnu´l-Hulk, 8 (H, 904).

5) Ebû Abdillah Muhammed bin Yezid İbn Mace, Sünen, Çağın Yayınlan, İstanbul, 1992, Mukaddime, 17 a, 83).

6) İbn Mace, 33/Edeb, 57 (H, 1254).

7) Ahmed bin Hanbel, Müsned, (1,411).

8) Buharî, 62/Ashabu´n-Nebi, 9 (IV, 207); Müslim, 44/Fedailü´s Sahabe, 34 (II,1872).

9) Buharî, 23/Cenaiz, 80 (II,

9); Ebû Davud, 20/Cenaiz, 5 (IH, 474).

10) Buharî, 23/Cenaiz, 80 (II, 97); Ebû Davud, 20/Cenaiz, 5 (IH, 474).

11) Kur´ân, Tevbe (9): 128. Kur´ân, Kehf (18): 110.

12) Müslim, l/İman, 71 (I, 67).

13) Ebû Davud, 35/Edeb, 122 (V, 343).

14) Ebû Davud, 2/Salat, 361 (II, 181).

15) Müslim, l/İman, 93( a, 74).

16) Kur´ân, Enam (6): 108.

17) Kettânî, Terâtib, c. 1, s. 271.

18) Buharî, 3/İlim, 2,( a, 21).

19) Buharî, 62/Fedailü´l-Ashab, 25 (VI, 318).

20) Müslim, 44/Fedailu´s- Sahabe, 157 (H, 1935).

21) Müslim, 22/Müsakat, 110 (E, 1221).

22) Müslim, l/İman, 29 (I, 50); Buharî, 24/Zekat, 1 (II, 108); 41 (II, 125).

23) Buharî, 3/İlim, 9 (I, 24).

24) Ebû Davud, 24/İlim, 10 (IV, 68); Tirmizî, 39/İlim, 7 (V, 34).

25) Buharî, 23/Cenaiz, 34 (II, 81); Müslim, Mukaddime, 4 (1,10).

26) Ebû Davud, 24/İlim, 9 (IV, 67); Tirmizî, 39/İlim, 3 (V, 29).

27) Buharî, 59/Bed´ul-Halk, 7 (IV, 83); Müslim, 32/Cihad, 111 (II, 1420).

28) Kur´ân, Tevbe (9): 118.
Offline   Alıntı ile Cevapla