Tekil Mesaj gösterimi
 muhsin yazıcıoğlu kazasındaki tuhaflıklar
Alt 28.03.09, 03:33   #1
HaLoo
Site Ondan Sorulur
 
HaLoo - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2005
Mesajlar: 237
Tesekkür etmis: 30
Tesekkür almis 130 -> 4.294.966.863 Konu
Standart muhsin yazıcıoğlu kazasındaki tuhaflıklar

ALİ BULAÇ
a.bulac@zaman.com.tr
Muhsin Yazıcıoğlu kazasındaki tuhaflıklar
Bu yazıyı yazdığımda Muhsin Yazıcıoğlu'nu ve beş kişiyi taşıyan helikopter bulunmuş, Yazıcıoğlu ve beş arkadaşının vefat ettiği açıklanmıştı. "İnna lillahi ve inna ileyhi raciun (Biz Allah'a aidiz ve (yine) O'na döneceğiz)!.."
Allah rahmet etsin, nur içinde yatsınlar.

Bu, kendiliğinden bir kaza olabilir mi? Olabilir. Ama ortada bazı tuhaflıklar da var. Bu tuhaflıklar atlanmamalı. Önce Yazıcıoğlu'yla ilgili birkaç şey söylemek istiyorum.

İnsanlar "hasbî" ve "hesabî" olmak üzere iki sınıfa ayrılır. Siyasetçilerin kahir ekseriyeti hesabîdir. Yazıcıoğlu ise bu sınıftan bir insan değildi. Görüşlerini beğenmeyebilirsiniz, ama onun mert, dürüst, açık yürekli, cesur, fedakâr ve samimi bir insan olmadığını söyleyemezsiniz. İdeal politiği reel politiğin önünde tutan bir Anadolu delikanlısıydı.

Onunla üç hafta önce görüşme fırsatım oldu. Verdiği kahvaltıya giderken bir anda ayağım döndü, sanki yarım metre havaya fırlayıp yere düştüm. O arada sağ dizim ve tabii pantolonum parçalandı. Geri dönmedim, toplantıya gittim. Beni öyle görünce çok üzüldü, hastaneye göndermek istedi, kabul etmedim. Bana, "Artık sana bir takım elbise borcum var, İzmir'de bir arkadaşım var, o beni giydirir, beden numaranı söyle, hemen arayayım." dedi. Çok ısrar etti, kabul etmedim.

Erken gittiğim için onunla yaklaşık bir saat konuşma fırsatını buldum. Seçim gezilerinin yoğunluğundan bahsetti. Bu sefer Sivas'tan emin görünüyordu, belediye seçimlerini kazanacaklardı. Söz döndü dolaştı Ergenekon davasına, Cizre-Silopi hattında açılan ölüm kuyularına geldi. 7 Mart tarihli yazımda da değindiğim gibi faili meçhuller konusunda önemli bilgiler verdi, ilginç değerlendirmelerde bulundu. Bazı şeyleri 'yazılmaması kaydı'yla anlattı. Onun değerlendirmesine göre, bu önemli olay 'bütün boyutları'yla ortaya çıkarılmayacaktı; gerektiği kadarıyla aydınlatılacaktı. Bir ara kendisi sözü, son senelerde işlenen bazı cinayetlere Alperen Ocakları'nın nasıl karıştırılmak istendiğine getirdi. Herhangi bir korkusunun olmadığını, bunun planlı olduğunu, bazı çevrelerin kendilerini bu işlere karıştırmak istediklerini belirtti.

Seçim sonrasında hem bu konuların üzerine gitmeyi, hem genel siyasete ilişkin bir açılım yapmayı planlıyordu.

Evet, helikopter olayı tabii ki salt bir kaza olabilir. Ama 'tuhaf" gelen bazı noktalar var:

1) Yazıcıoğlu, helikoptere binmek isteyen biri değil. Basına da yansıdığı kadarıyla, bunu kendisine teklif edenlere, "Beni öldürmek mi istiyorsunuz?" demişti.

2) Bu model helikopterlerin çok güvenli olmadığı yolunda söylentiler var, acaba kiralanırken yeterince araştırmalar yapıldı mı?

3) Yazıcıoğlu ve arkadaşlarını almadan önce helikopterin bulunduğu yerden ayrılıp bir müddet sonra döndüğü söyleniyor. Helikopter sadece yakıt mı aldı, kimler yanına yaklaştı?

4) Helikopterin düştüğü bilgisinin gelmesiyle ciddi olarak aramalara başlanması arasında geçen zaman aralığı ihmal edilmeyecek kadar önemli. Bu arada bir tür "bilgi kirliliği" ortalığı kapladı, helikopterin bulunduğu, yaralıların Kayseri'de tedavi altına alınmak üzere yola çıkarıldığı söylendi. Ciddi arama, karanlık bastıktan sonra başladı. Bu bilgileri kim ve hangi amaçla yaydı?

5) İlk aramada yanlış koordinatların kullanıldığı söylendi, 1,5 gün sonra başka yönde arandı. Bu, bariz bir hata değil mi?

6) Bunca dinleme sistemleri ve yüksek teknolojinin geliştiği bir dünyada ***8211;Ergenekon davasında bu teknolojinin ne kadar başarıyla kullanıldığını görüyoruz- koca bir helikopterin ve cep telefonları olan beş kişinin ***8211;İHA muhabiri 112'yi arayıp dakikalarca konuşuyor- bulunamaması 'tuhaf' değil mi?

Bu istifhamlar olmasa bile, ortada bir yetersizlik olduğu açık. İçim rahat değil. Yazıcıoğlu, önümüzdeki dönemde siyaseti "Sivas ve Orta Anadolu'dan çıkarıp Türkiye'nin sathına yaymak" istiyordu. Bu kadar önemli bir şahsiyetin bir kazaya kurban gitmesi bana inandırıcı gelmiyor. Muhsin Yazıcıoğlu, 'Sonsuzluğun Sahibi'ne giderken bu gökkubbede hoş bir seda bıraktı. İla rahmetillah!..


28 Mart 2009, Cumartesi
Offline   Alıntı ile Cevapla