Tekil Mesaj gösterimi
 Yilmaz Güney - Kitap Tavsiyeleri
Alt 05.09.07, 13:51   #3
SAHmerdan
Herseyden Haberi Var
 
SAHmerdan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Dec 2005
Mesajlar: 1.685
Tesekkür etmis: 117
Tesekkür almis 330 -> 106 Konu
Thumbs up Yilmaz Güney - Kitap Tavsiyeleri

Boynu Bükük Öldüler

Dokuz yüz elli altıda, bir yazımda, 'komünizm propagandası' yaptığım gerekçesiyle -ki bu yazıdan, bir buçuk yıl ağır hapis, altı ay sürgün, ömür boyu amme haklarından yoksunluk cezalarına çarptırıldım- savcılık önüne çıkartıldım. Komünizmle ilgili, bilimsel anlamda dişe dokunur bilgim yoktu. Durumumu en açık biçimiyle savcıya anlatmaya çalıştım. Marks, Engels, Lenin ve diğer devrim ustalarının bir tek kitabını okumadan nasıl 'komünist' olunurdu. Bana dedi ki 'biz sizin ne olduğunuzu, ne olacağınızı biliriz.

'Boynu Bükük Öldüler' Nevşehir Cevaevinde, siyasiler koğuşunun en dip köşesinde, rutubetli bir duvara komşu bir ranzada, geceli gündüzlü on altı aylık bir çalışmanın ürünüdür. Ranzamdan hiç indirmediğim küçük bir masam vardı. Yatma zamanı gelince, ayakucuma çeker, ayaklarımı altına sokar uyurdum. Çoğunlukla, anlattığım insanları görürdüm düşlerimde, onlarla yaşardım. Altmış üç haziranında sürgünden döndüğümde, bir gazetede yayınlanması olanaklarını aradım, bulamadım. Altmış altıda, bir arkadaş basmak istedi. O günlerde ünü giderek artan bir sinema oyuncusuydum. Adım 'Çirkin Kral'dı.



SüRü

Sürü'nün hikaye olarak bilincimde döllenişi,1972-73'lere, köklü bir değişimi içeren sarsıntılı Selimiye günlerime rastlar. Kalın ciltli bir deftere, kaba hatlarıyla yazdığım, kabaca sahne sıralaması yaptığım onlarca film hikayesinden biriydi. Günün birinde bu denli ünlü olacağından, sinema tarihimizde bir dönemeç noktası oluşturacağından, uluslararası değerde ödüller kazanacağından habersiz, yıllarca o defter sayfaları arasında sessiz sedasız kaldı.1978 Mart'ında, İzmit Cezaevinde bir rastlantı onu gün ışığına çıkarmasa idi, belki de daha uzun yıllar o soluk sayfalar arasında kalacaktı; belki de film olabilme şansına hiçbir zaman sahip olamayacaktı...



Ağıt

Yılmaz Güney'in ünlü üçlüsü Ağıt, Acı ve Umutsuzlar,1971 yılında yapılan Adana Altın Koza Film Festivali'nin bütün ödüllerini toplamış; 'Ağıt', bu festivalde, en başarılı film, en başarılı yönetmen, en başarılı kameraman, en başarılı aktör ödüllerini almıştı. Böylece Yılmaz Güney'in, 'Çirkin Kral' döneminden sonra, 'Umut'la başlayan ikinci dönemi, en verimli yılına ulaşıyordu.

'Ağıt', Türkiye gerçekliğinin bir parçası olan kaçakçıların dünyasını aydınlatıyor, onların az bilinen yanlarına eğiliyordu. Yılmaz Güney, köylülerin mükafat almak için ihbar etmek yarışına girdikleri, devlete karşı koyan, efsaneleşmiş bir kaçakçının, Çobanoğlu'nun yoksulluğunu, şiirsel bir anlatımla duyuruyordu. Yoksulluk dünyasının ürettiği gerçeklerin, efsaneleşmenin ardını deşiyordu. Başka bir deyişle 'efsanenin' yoksulluğunu anlatıyordu.

'Ağıt'ın Türkiye'deki etkinliği yabancı ülkelerde de sürdü.1972'de Avrupa'nın en titiz festivallerinden biri olan Venedik Film Festivali'ne kabul edilen tek Türk filmi oldu. Büyük ilgiyle karşılandı. Ayrıca 1975 yılında da Tahran Festivali'ne özel olarak çağrıldı. Böylece Doğu'ya özgü bir şiirsel gerçekçilik, 'Ağıt' aracılığıyla Türkiye dışına çıktı. 'Ağıt'ın bir özelliği de, Yılmaz Güney'in kendine özgü sinema diline yaklaştığı ilk film oluşudur. Bu yanıyla gerçekçi Türkiye sinemasının önemli ürünlerinden biridir.
__________________
Offline   Alıntı ile Cevapla