Tekil Mesaj gösterimi
 
Alt 30.09.07, 22:01   #54
hahuer
Herkonu.com Fanatik
 
Üyelik tarihi: Sep 2007
Mesajlar: 160
Tesekkür etmis: 35
Tesekkür almis 46 -> 28 Konu
Standart

devam ediyor........Alevilik-Bektaşiliğin Diyanet İşleri Başkanlığında temsili ile ilgili son zamanlarda yoğunlaşan talepler konusundaki görüşünüzü alabilir miyiz?

Öncelikle bir noktayı açıklığa kavuşturmakta fayda var. Diyanet İşleri Başkanlığı, temsili bir kurum olmayıp, genel idare içerisinde yer alan hizmet kurumudur. Anayasaya göre, bütün siyasi görüş ve düşünüşlerin dışında, yani bütün mezhep, tarikat ve oluşumlar üstü kalması gereken bir kurumdur. DİB.'nın bu statüsü, mutlaka devam etmelidir. Diğer taraftan, onu temsil makamı haline dönüştürmek, İslam'ın temel prensiplerine de aykırıdır. Çünkü İslam'da Allah'ın yetkisini temsil eden bir ruh ban sınıfı veya bir kurum söz konusu değildir. Hatta hiçbir mezhep, tarikat ve cemaat İslam'la özdeşleştirilemez ve onu temsil ettiği iddiasında bulunamaz. İslam'ın bu özelliği dolayısıyla, din hizmetleri eğitim, sağlık ve benzeri hizmetler kamu hizmeti kabul edilerek itikad ve ibadete ait esasları yürüt mek, ibadet yerlerini kontrol etmek ve halkı dini konularda aydınlatmak üzere Diyanet İşleri Baş kanlığı kurulmuştur. Herhangi bir dini görüş ve düşünüşün ya da tamamının temsili durumunda ortaya çıkacak sonuçların tamamının röportaj çercevesinde ele alınması mümkün değildir. Yalnız Alevilik Bektaşiliğin Diyanet***8217;te temsil edilmesi konusundaki talebin Alevi-Bektaşi çevrelerdeki toplumsal meşruiyeti konusuna değinmek istiyorum. Diyanet***8217;te temsil fikri, sanıldığının aksine, bütün Alevi Bektaşi çevrelerce benimsenen ve savunulan bir fikir değildir. Birbirinden oldukça farklı yaklaşımlar söz konusudur. Temsili savunanlar olduğu gibi Aleviliği yozlaştıracağı veya Sünnileştireceği iddiasıyla buna tamamen karşı çıkanlar, hatta Alevi İnanç Başkanlığı kurulsun diyenler vardır. Diğer taraftan Diyanet***8217;te temsil tartışmaları Alevi çevrelerde, Aleviliğin mahiyeti, Aleviliğin hangi statüyle temsil edileceği, kimlerin temsil edeceği ve Cemevlerinin dini, hukuki statüsünün ne olacağı gibi son derece ciddi sorunları gündeme getirmiş tir. Bana göre yapılması gereken şey, Diyanet ve Üniversiteler işbirliği yaparak önce toplumumuzun dini ihtiyaçlarını tespit edecek araştırmalar yapılmalı ve daha sonra bu ihtiyaçları karşılayacak hizmet birimleri ihdas edilmelidir. Bu ihtiyaca göre, Diyanet yeniden yapılandırılabilir, ancak mezhepler, tarikatlar ve cemaatler üstü statüsü korunmalıdır.

Ülke genelinde toplumu yönlendirmede din görevlilerimize de önemli görevler düşüyor. Bu çerçevede onlara neleri tavsiye edeceksiniz?

Din görevlileri, öncelikle kendileri Alevilik konusunda doğru bilgiler edinmeli ve bu konuda yapılan bilimsel araştırmaları takip etmelidirler. Bu araştırmalarda ortaya çıkan önemli sonuçları ve doğru bilgileri halka aktarmak suretiyle Alevi-Sünni gerginliğinin ve birbirini dışlamanın önüne geçilmelidir. Özellikle müftülerimizin, bulundukları bölgelerde Alevi-Bektaşi vatandaşlarımızın dini ihtiyaçlarıyla yakından ilgilenmeli ve onların ihtiyaçlarını karşılamaya çalışmalıdır. Din görevlileri, vaaz ve hutbelerinde Alevi vatandaşlarımızın önemsediği ve öğren mek istediği konulara da yer vere bilirler. Hatta onlarca kutsal sayılan gün ve gecelerde onlara yöne lik programlar düzenleyebilirler. Diyanet İşleri Başkanlığı, Alevi köylerdeki camilere din görevlisi atarken, İlahiyat Fakülteleriyle iş birliği yapmak suretiyle burada görev yapacak kişileri özel hizmet içi eğitim kurslarından geçirebilir. Bu kurslarda Alevi-Bektaşiliğin yazılı kaynakları, düşünceleri, tarihsel gelişimi, bugünkü toplumsal yapısı ve halkla ilişkiler konusun da dersler okutulabilir, hatta bağlama çalma dahi öğretilebilir. Ayrıca başta Kur'an-ı Kerim olmak üzere Hz. Peygamber'in seçme hadisleri, Ahmet Yesevi Divanı, Hacı Bektaş Veli'nin Makalat'ı, Buyruk, Hz. Ali'nin hayatını ele alan kitapları bir set halinde Alevi köylerine da ğıtabilir.

Önümüzdeki günlerde Mu harrem ayını idrak edeceğiz. Geç mişte meydana gelen Hz. Hüse yin'in şehid edilmesi gibi fevkalâ de üzücü hadiselerin olumsuz et kilerinin toplumsal hafızada can lı tutulmaya çalışılması hakkın daki yorumunuz nedir?

Muharrem ayı hem Aleviler hem de Sünniler tarafından kutsal ve önemli aylardan sayılır. Bu ay da Aleviler, 12 gün oruç tutarlar, 10. günü sembolik olarak dede ocakları sancak açarlar ve kurban keserler. Sünniler de ayın başında oruç tutarlar. Ayrıca birlik ve bera berliğin sembolü olarak Aşure pişirilip konu-komşuya dağıtırlar. Bu ayda Aleviler, Emeviler tarafından Hz. Hüseyin'i Kerbelâ'da şehid edilmesi dolayısıyla yas ve matem tutarlar. Hiçbir Sünni Hz. Hüseyin'i şehid eden Yezid'i ve as kerlerini asla alkışlamaz. Bu sebeple çocuklarına Yezid ismi koyan bir Sünni yoktur. Ancak Hüseyin ismi son derece yaygındır. Hat ta Camilere ve mescitlere onun ismini asmışlardır. Ehl-i Beyt'ten birisi olarak kabul edilir. Bu konu da şunun bilinmesinde fayda var. Bu acı olayın failleri ve mağdurları biz değiliz, çünkü bu olay Türkler'in müslüman olmasından yaklaşık 150-200 yıl önce yaşanmıştır.

Teşekkür ediyorum
__________________
http://www.hahuer.azbuz.com
Offline