Banned
Üyelik tarihi: Aug 2005
Mesajlar: 247
Tesekkür etmis: 165
Tesekkür almis 213 -> 109 Konu
|
(Almanya konuşması, 1984)
Mehmet Ali Ağca, ''İpekçi'nin öldürülmesi kararı, kasım ayı ile aralık ayı içinde planlandı'' diyor. İpekçi, 12 Ekim tarihinde başlayıp 23 Ekim tarihine kadar sürdürdüğü kaçakçılık yazılarından sonra, kaçakçılık konusunda bir başka önemli dosyanın üzerinde çalışırken öldürülmüştür. Gün Sazak' ın solcu teröristlerce öldürülmesi, bu cinayet zincirinin bir başka halkasıdır. Bütün bunlar rastlantı mı?
Yoksa, Mafya'nın karanlık dosyalarını açan İtalyan yargıcın sol görüntülü bir terör örgütünce öldürülmesi gibi bu cinayet de bilemediğimiz bir oyunun parçası mıydı?.. Şaşırtıcı rastlantılarla dolu olan bu terör dünyasında her olay en umulmaz olasılıkları ile birlikte araştırılmalıdır.
(Cumhuriyet, 7 Mayıs 1984, İz Sürerken)
O zaman Türkiye'de terörün arkasında çok çok büyük güçlerin bulunduğu sonucuna varıyorsunuz. Vasila diye bir gemi geliyor, İstanbul'da aranıyor. Makine yedek parçası yazıyor konşimentoda, roketatar mermileri ele geçiyor. Gönderen Kintex şirketi. Kimdi Kintex şirketinin Türkiye temsilcileri?
(Almanya konuşması, 1984)
Böylesi bir ortamda olanlara hiç şaşırmamak gerekirdi. Bundan sonrası ''yağmur yağması'' gibi doğaldır. Belli koşullar belli sonuçları doğurur. Darbe koşulları bir kez oluşturulunca sonuçlardan da kaçınılamaz. Önemli olan bu koşulların oluşmasına engel olabilmektir.
Bilinen kuraldır; yönetemeyeni yönetirler. Yine bilinen bir başka kuraldır: Doğan ''iktidar boşluğunu'' gelir bir silahlı güç doldurur.
12 Eylül'de olan da budur.
12 Eylül'de yönetime el koyan askerler, soruşturmaları terör eylemleri ile sınırlı tutup bu eylemleri yönlendirenleri yakalamaları gerekirken, yapay siyasal davalarla ülkede faşizm rüzgarları estirdiler. Bununla da yetinmediler, kâr, faiz ve rant gelirini artırıp, emek gelirlerini azaltan ekonomik modeli de silah zoruyla uygulayarak bugünkü adaletsiz toplum düzeninin oluşumunda büyük roller oynadılar. İslamcı akımların gelişmesine de bilerek ya da bilmeyerek destek oldular.
(Cumhuriyet, 14 Eylül 1990, 10 Yıl Sonra)
Silahlı sağ eylemciler de, silahlı sol eylemciler de, PKK örgütü de uyuşturucu madde satmakta, buna karşılık silah sağlamaktadır. Ve bu çokuluslu siyasette, birtakım ülkelerin sınırlarından silahlar vızır vızır geçerek Türkiye'ye sokulmaktadır. 12 Eylül öncesi ülkeye 822 bin silah, milyonlarca mermi sokulduğu anlaşıldı. Bu silahların 10'da 9'u NATO ülkelerinde üretilmiştir ve bir Varşova Paktı üyesi olan Bulgaristan topraklarından ve bir Bulgaristan devlet şirketi olan Kintex aracılığıyla Türkiye'ye sokulmaktaydı. Kintex şirketinin Türkiye temsilcileri de milliyetçi muhafazakâr politikacılardı. Avukatları da bir eski milli istihbarat görevlisi idi. Bu denklemi çözmenin olanağı yok.
(Harp Akademileri Konferansı konuşması - 13 Ocak 1993)
Silah kaçakçısının siyasal amacı yoktur; onun amacı, terör pazarında para kazanmaktır. Ancak, terörün örgütlenmesinde kaçakçının teröristle örgütsel ve eylemsel beraberliği söz konusudur. Bu beraberlik, terör olayının maddi oluşumu ile ''çokuluslu'' yanını gösterir.
(Cumhuriyet, 4 Ağustos 1981, 'Örgütlü Suç')
UĞUR MUMCU'NUN KALEMİNDEN TERÖRÜN YAKIN TARİHÇESİ...
Sağcı bir militanda Sovyet yapısı Kalaşnikof, solcu bir militanın elinde Amerikan yapısı Smith Wesson ne arardı? 'Solcular, Sovyet silahlarını, sağcılar Amerikan silahlarını kullanır' gibisinden genellemelerin olaylara hiç uymadığını biliyoruz. Solcuların elinde Sovyet ve Çin silahları, sağcıların elinde de Amerikan silahları göründüğü gibi, bunun tersi örneklere de çok rastlanmaktaydı; solcuda Amerikan silahı, sağcıda Sovyet silahı da ele geçmiyor değildi. Mermiye gelince, o da ilginç: Mermiler de ''Gecco'' adlı Alman firmasından geliyordu. Neydi bunların anlamı?..
(Cumhuriyet, 24 Şubat 1981, Silah Pazarı)
Terör çokuluslu boyutta olunca, bu teröre karşı alınacak önlemlerin de çokuluslu olması gerekir. ''ASALA'' gibi örgütler, üç beş tane gözü dönmüş teröristten oluşuyorsa, bunların hakkından gelmek hiç de güç değildir. Yok eğer bu örgütler, hemen hemen her ülkede, birtakım çevrelerden yardım ve destek alıyorlarsa -ki öyle görünüyor- olayın niteliği değişmektedir.
Teknik dinlemenin, haber alma olanaklarının ulaştığı aşama, akıllara durgunluk verecek durumdadır. En gelişmiş aygıtlarla donanmış güvenlik örgütlerinin, hele FBI, CIA, KGB ve benzeri kuruluşların, Ermeni terör örgütlerini bilmemeleri düşünülemez. Hiç şüpheniz olmasın, bu örgütlerde, Ermeni terör çetelerinin mali kaynakları başta olmak üzere, her türlü bilgi vardır. Ermeni terör örgütlerine, bu haber alma kuruluşlarının en hünerli ajanları bile yerleştirilmiştir.
Öyleyse nedir bu? Yıllarca Türk diplomatlarına karşı sürdürülen, Avustralya'dan Kanada'ya kadar, hemen hemen her ülkede Türk temsilcilerine karşı yöneltilen bu saldırıların, büyük haber alma kuruluşlarınca bilinmemesi düşünülemez.
(Cumhuriyet, 10 Nisan 1982, 'İç ve Dış Terör')
Bir başka önemli bir olgu var: PKK terörü ve ASALA terörü arasındaki ilişki. ASALA terörü biliyorsunuz, Kıbrıs Barış harekâtından sonra başladı. Daha önce yok muydu Ermeni iddiaları? Ama neden teröre dönüştü? Kıbrıs Barış harekâtından sonra dönüştü. İç terörle eşgüdümlü biçimde 1980'ne doğru tırmandı, 1982'de sahneden çekildi ve Lübnan'da PKK ile ASALA arasında bir toplantı oldu, ondan sonra PKK terörü başladı...
|