Yaz gibiydim ben,
Aydınlığım uzun,karanlığım kısa olurdu
Ve ihtiyar bir dalıkanlıydı gecem
başlangıcı bilinmeyen ...
Hergün kirli paspas gibi sirkelenip
Göz nuruyla örülmüş halı gibi üstüme serilen
Sabahlar açardı penceremi
Kollardı güneş,gündüzün bekçisi
Aydınlığım uzun olsun diye
Uçardı güneye doğru goçmen kuşlarım,
Kendi dunyamın hukumdarıydım gelmeseydin eğer sen
Tek başına,yalnız ama koskoca bir evren...
Cennetimde beslediğim kuşların cıvıltıları
Bitmez bir melodiydi,kulaklarıma akan
Sonra senin sesini duydum
Ve bir kederdir doldu,kulaklarımdan ruhuma...
Rüzgarı ben başlatırdım,arkasından bir sel gibi yağmuru
Bir gün saçların deydi gözüme,
Başladı keskin yağmur taneleri gözümü oymaya
Siyah!! Siyah!! ve Siyahtı!!
Ölümü düşünemezdim,bendim dunyamın hükümdarı nasıl ölim?
Ama bir korkudur sardı dolandı içime
Birde yanık türkü :
"Ölüm düşme peşime,gençtir daha benim yaşım,genç" diye
İstıraplı sancıydı bir soru:hangimiz daha önce ölecektik?
Beynimi kemiren bir bulamadığımdır cevabi...
İşte şimdi kendi dünyamda esirdim
Saçların kollarıma zincir,rüyalarıma karabasan olmuştu
Adın esrarengiz bir korkuydu paslı zincirlerime,
duydukça bileklerimi kanatan
Yalnızlık kızıl bir hançerdi,bedenime saplanan
Acıyı unuttum...
Bakma gözüme yaş değil yanağımdan akan
Belkide bir damla mutluluk için,son kan
Siyah!! Siyah!! ve Siyahtı!!
|