A-Z ye Herkonu

A-Z ye Herkonu (http://www.herkonu.eu/index.php)
-   Genel Konular (http://www.herkonu.eu/forumdisplay.php?f=12)
-   -   Özel - Edebiyat(Hikaye) (http://www.herkonu.eu/showthread.php?t=40)

nicolas_anelka 29.08.07 17:23

Özel - Edebiyat(Hikaye)
 
Bütün Edebiyat(Hikaye) paylasimlariniz buraya lütfen...

dost 31.08.07 08:33

Güzel Bir Deneme Yazısı...

Can..

Hüzün yıldızları parlıyor yine gecemde, ne tarafa çevirsem başımı,
bir SEN bakıyor bana***8230;

Ne zaman kahretse yüreğim, ağlamaya susasa ve ne zaman iki damla belirse göz bebeklerimde, bir SEN akıyorsun, sessiz çığlıklarıyla şehri uyandıran kaldırımlara***8230;

' Ne zaman seni düşünsem' desem yalan olur***8230; Hep aklımdasın ya! Her saniye bir SEN daha çakılıyor aklıma***8230;
Ellerimi her uzatışımda maviye umut dilenmek için, SEN batıyorsun avuçlarıma***8230;

SEN bakıyorsun bir çocuğun gözlerinde, bir bebeğin kokusunda SEN kokuyorsun, bir SEN seviliyorsun onca yüreğin arasından***8230;

Her şey SEN oluyorsun da, o kadar SEN, bir BEN olamıyorsun sevdiğim.. Bir benim gibi sevmeyi beceremiyorsun***8230;

Her tohum ekişimde toprağa, birkaç gün sonra SEN filiz veriyorsun. Gittiğinde bir asma ekmiştim evimin önüne, gün geçtikçe büyüdü, çardak yaptım kendi kendime.. Şimdi kapımın tam önüne düşen bir dalı var, sanırım onu kesmeliyim. Çünkü kapımdan dışarı her adım attığımda bir SEN çarpıyor yüzüme***8230;

Neden yağmurlara benzettim ki seni? Şimdi her yağmurda, SEN yağıyorsun bu koca kente***8230;
Sana güneşim demeseydim keşke***8230; Her sabah yatağıma SEN vuruyorsun penceremden***8230;
Lanet olsun! Keşke Kalbim demeseydim sana***8230; Şimdi her an SEN atıyorsun içimde***8230;

SEN den kurtulmanın bir yolu yok mu yar? SEN imkansızsın***8230; BEN imkansızlıklar denizinde cılız kulaçlar atıyorum hayata dair, boğuluyorum arada bir***8230; Yine de kıyamıyorum sana***8230;

Keşke, 'Bu can seninle yaşıyor' demeseydim sana. Şimdi her boğuluşumda SEN dirhem dirhem ölüyorsun, öldürüyorsun!

Yani her şey SEN oluyorsun da, o kadar SEN, bir BEN olamıyorsun sevgili***8230; olamıyorsun!

Yaşayabilmen için benden gitmen lazım***8230;
Yaşayabilmem için benle olman lazım***8230;
............

rayiha 01.09.07 13:46

Durma!

SLM yaz... Tanışalım... adımı sor,yaşımı,peki nerde oturuyorum!!... memnun ol tanıştığına... hadi durma... birazda kendinden bahset... dürüstlüğünü açık sözlülüğünü anlat bana....durma aldat beni...samimiyim, içtenim ne kadarda farklı olduğumu söyle şu sanal duyguların içinde... resim mi!! sadece merak demek! tabi bak işte bu benim... çok mu güzelim, demek tatlıyım da... devam et... aldat beni!!üzüldün mü çıkacağım diye..ne zaman mı geleceğim... yarın... demek iple çekeceksin... hadi durma söyle... farklısın de yine, şanslı günüm bugün de bana... aldat beni!! bye...

Durma bak geldim... gülücük at mutluluğunu hissettir... bir gül... kokmuyor dokunamıyorum kadife yapraklarına... ne farkeder değil mi... kırmızı bu da... hadi durma sen... aldat beni... tanıdıkça seviyor musun... birbirimize çok mu benziyoruz... evet... bak seninle herşeyimi ne kadarda umarsız kefilsiz paylaşıyorum... kalbim çoktemiz demek... vakit nasılda geçiyor farkettirmeden... hiç sıkılmıyorum ben de... iyi birisin sen... bende mi!! tşk ederim... yine çıkmalıyım... malum hep kalamıyorum... biliyorsun demek ama bırakmak içinden gelmiyor... hadi görüşürüz tekrar... tamam yarın yine aynı saatlerde... peki bir işin çıkarsa mail yazacaksın bekletmek istemiyorsun... düşüncelisin yine durma aldat beni... hoşçakal..

Demek burdasın... gördüğüme sevindim... benim için işini mi erteledin... hayır bir daha istemem... ben daha mı önemliyim... söyle... aldat beni... bağlanayım zamanla... espirinle güldür... ne kadar delikanlı olduğundan bahset... eskileri benimle paylaşırken hatalarını göster bana... iyi niyetini ben keşfedeyim durma... uzun maillerin gelsin kısa aralıklarla... kendini anlat yaptıklarından bahset... yakın ol... derdimi dinlemek iste her zaman... durma işte... aldat beni... içimi dökeyim bende... koşulsuz inanmanın verdiği saflıkla, kelimelere sığınışındaki gizeme aldanayım... özledin mi ben yokken... sanırım ben de... yine anlatacaklarım birikti... gevezelik ediyorum... kızdın mı... demek dinlemek çok hoşuna gidiyor bir daha dememi istemiyorsun... peki...

Zaman ne de çabuk ilerliyor... konuşalı kaç ay oldu... telimi mi vereyim artık... ama çekiniyorum konuşamam... peki ben isteyene kadar aramak yok msj atacaksın... hem msn de olduğunu bileceğim... hangi şarkı beni sana hatırlattı... evet çok beğendim... evet bugün de yeni resimlerim var... demek çok güzel bir slayt tı senin için... niye mi kızaran yüz gönderdim... çok mu mahçup biriyim sence... çok güzelmişim ama... söyle aldat beni işte... resim yeteneğin yok mu... olmasını çok mu istedin... niye!!.. benim resmimi mi çizecektin... devam et... aldat beni...

duygularını mı anlatacaksın... seviyor musun... nasıl farklı... buluşalım mı... hiç konuşmasam bile yalnızca karşında mı oturayım... söyle yine... aldat beni durma!!
gelemiyorum.şu aralar imkanı yok..darıldın kızdın mı..anlayışlıydın ne oldu... farklıydım zaten beklemek zor mu... istediğin kişiden bile öteydim... bırakacak kadar aptal değildin ya... tamam mı!!... mail yazmışsın yine çok sevindim... ama aralar uzamaya mı başladı ne... artık çok yoğunsun ondandır... nete de gelmiyorsun... akşamları da yorgun olunca mail yazamıyorsun tabi... peki ya çağrı... çok yoğun bir dönem senin için... üzerine düşmeyeyim en iyisi... elektirikler gittikçe aramızdaki elektirikte mi azaldı ne... hala espiri yapabiliyorum... yoksun... ben de yazmıyorum birşeyler... hala umudun var mı..!! belki seninle buluşabilirim... hadi gel durma...


ALDAT BENİ......

alıntı

SAHmerdan 01.09.07 22:39

Leyla ile Mecnun Mesnevisi (1)
 
Leyla ve Mecnun öyküsü Arap, Fars, Urdu ve Türk edebiyatlarında pek cok sanatci tarafindan mesnevilerine konu olarak ele alinmistir.
Leyla ve Mecnun***8217;un kökeni eski Arap halk öykülerine dayanmaktadir. Öykünün ilk dogusu ile ilgili cesitli görüsler vardir. Bunlardan birisine göre Mecnun 689 yilinda öldügü ve adinin Kays bin Mülevvah el-Âmiri oldugu kabul edilen bir saire baglanmaktadir. Leyla ise bir rivayete göre ayni kabileye mensup birisi ve bir baska rivayete göre Mecnun***8217;un amcasinin kizi olan Leyla binti Mehdi el-Âmiriyye***8217;dir. Baska bir görüste ise Leyla ve Mecnun mesnevisinin amcasinin kizina asik olup da bunu aciklamak istemeyen Emevi ailesine mensup olan bir genc tarafindan söylenilmis siir ve öykülerin biraraya getirilmesi ile olustugu iddia edilmektedir.
Leyla ve Mecnun öyküsünün kökeni konusunda en ilginc görüs ise eski uygarliklardan birisi olan Asur devleti(Yikilisi: M.Ö. 612) zamaninda dogdugunun varsayilmasidir.
Leyla ve Mecnun***8217;un, mesnevi nazim biciminin özelliklerine uygun olarak düzenlenmesini Iran edebiyatinda Nizami-i Gencevi(Ö. 1204) gerceklestirmistir.
Iran edebiyatinda eserlerinin nüshasi su anda elde bulunan yirmi ayri sair Leyla ve Mecnun mesnevisini kaleme almistir. Ayrica Iran edebiyatinda Leyla ve Mecnun mesnevisi yazdigi bilinen ama eserlerinin nüshasina henüz tesadüf edilmeyen yirmi üc ayrı sair daha vardir. Urdu edebiyatinda sekiz ayri sairin Leyla ve Mecnun adli eseri oldugu bilinmektedir. Türk edebiyatında ise on üc ayri sairin Leyla ve Mecnun adli eseri bulunmaktadir. Ayrica yirmi iki ayri sairin Leyla ve Mecnun mesnevisi yazdigi bilinmekte ise de eserlerinin nüshalarina henüz tesadüf edilmemistir.
Leyla ve Mecnun mesnevisi nicin bu kadar sair tarafindan yeniden yazilma geregi duyulmustur?
Kuskusuz Divan edebiyatinda bu durum sadece Leyla ve Mecnun mesnevisi icin gecerli degildir. Diger mesneviler de ayni bicimde ayri sairler tarafindan yeniden yazilmistir. Divan siirinde bu gelenege nazire adi verilmektedir. Bati uluslarinin edebiyatlarinin klasik dönemlerinde oldugu gibi Dogu uluslarinin Islam dini etkisi altindaki edebiyatlarinda büyük bir sanatcinin isledigi bir konunun bir baska sanatci tarafindan yeniden yazilmasi yaygin bir gelenektir. Sanatci konunun özünü koruyarak ayrintilarda yaptigi birtakim degisikliklerle ve dili kullanmakta gösterdigi hünerle özgünlügü yakalamaya calismaktadir. Bu gelenegin her zaman degisikligi ve yeniligi arayan cagdas insan icin sIkIcI bir anlama geldigi aciktir. Ama ilgili dönemlerin edebiyatlarinda bu bir sanat ilkesiydi ve herkes de bu durumu dogal karsilamaktaydi. Sanatcinin sanatini ancak usta bir sanatcinin eserine nazire yazmakla gelistirebilecegine inanilirdi. Nazirenin degeri de usta sanatcinin eseriyle karsilastirmak yoluyla anlasilirdi.

SAHmerdan 01.09.07 22:40

Leyla ile Mecnun Mesnevisi (2)
 
Leyla ve Mecnun mesnevisinin(ayrica bütün diger mesnevilerin ve nazire olan tüm eserlerin) nicin bu kadar cok sanatci tarafindan yeniden yazilma geregi duyuldugu sorusunu bu calismamizin sonucundan cikarilabilecek bir degerlendirmeyle de yanitlayabiliriz. Fuzuli, Leyla ve Mecnun mesnevisinde kendi öz yasamini ve ic dünyasini anlatmaktadir. Derindeki metinde cocuklugunu, En üstteki metinde ise genclik veya olgunluk yillarini konu almaktadir. Bu eserde Yüzeydeki metin her ne kadar Leyla ve Mecnun***8217;un asklarini konu alsa da Derindeki metinde ve En üstteki metinde sairin öz yasami ve ic dünyasi islenmektedir. Eseri inceleme yöntemimiz olan metin kirilmasi calismamiz boyunca görülecegi üzere cogu kez Yüzeydeki metindeki olay ve olgulardaki ayrintilarda gerceklesmektedir. Eserde nazire olarak yazilan esere göre farkli veya özgün bir bicimde yer alan bir sözcük veya sözcük gurubu bazen Derindeki metini veya En üstteki metini ortaya cikarabilmektedir. Bu acidan bunca sanatcilar eserlerini her ne kadar Leyla ve Mecnun adiyla yazsa da sairlerin bu eserlerinin Yüzeydeki metinlerinde yaptiklari en ufak özgün bir ayrinti veya bir kücük degisiklik Derindeki metin ile En üstteki metinin konularini degistirmeye veya farkli bir yolda bicimlendirmeye yeterli olabilmektedir. Her sairin yasam öyküsü ve ic dünyasi birbirinden farkli olduguna göre bunun Yüzeydeki metine yansimasi ayrintilardaki özgünlük ve alt konularda kücük degisiklik biciminde olmaktadir. Nazire gelenegi icerisinde usta bir sairin eserine karsilik olarak yazilan Leyla ve Mecnun mesnevisinin bu ayrintilarindaki özgünlügü ve alt konularindaki kücük bir degisikligi ile sanatci kaynaginiöz yasamindan ve ic dünyasindan alan sanatinin kudretini ve büyüsünü sunmak istemektedir.
Fuzuli Leyla ve Mecnun mesnevisini Nizami-i Gencevi***8217;nin Leyla ve Mecnun mesnevisine nazire olarak yazmistir.
Eser, yazildigi tarihten bu calismamiza degin hep Yüzeydeki metini ile degerlendirildi. Eser hakkinda bu yönüyle pek cok arastirma, inceleme ve elestiri yapildi.
Leyla ve Mecnun, bir ask öyküsüdür. Iki sevgilinin birbirlerine olan sevgileri Mecnun***8217;un ilahi aska ulasmasiyla farkli bir boyut kazanir.
Okuyucunun Yüzeydeki metinle baglantisinin kopmamasi icin Yüzeydeki metinin calismanin bütününe dagilmis ayrintili bir özeti bulunmakla birlikte alintilanan beyitlerin Türkce nesir diliyle sadelestirilmeleri ile de bu ilgi korunmaya calisilmistir. Yine de okuyucunun Yüzeydeki metine hakim olmasi ve onu bir bütün olarak degerlendirebilmesi icin burada Yüzeydeki metinin pek ayrintili olmayan bir özetinin verilmesi yararli olacaktir:
Mecnun***8217;un babasi bir kabile reisidir. Ama arkasinda yerine birakacagi bir varisi yoktur. Allah(c.c.) bir gün onun dualarini kabul eder ve bir oglu dünyaya gelir. Cocuga Kays adini takarlar. On yasina ulasinca sünnet edip okula yollarlar.
Kays okulda kendisi gibi bir ögrenci olan Leyla***8217;yi görür. Bir bakista birbirlerine asik olurlar. Kays***8217;ın Leyla***8217;ya karsi olan yakindan ilgisi okulda dedikoduya yol acar. Leyla***8217;nin annesi dedikodulari duyunca kizini azarlar ve bir daha okula göndermez. Kays okula gelip Leyla***8217;yi göremeyince büyük bir üzüntü yasar ve günlerce aglar. Adi Kays iken Mecnun olur.
Mecnun***8217;un arkadaslari güzel bir bahar gününde kir gezintisi yapmak isterler. Gönlü üzüntüyle dolu Mecnun***8217;u eglendirmek, neselendirmek icin yola koyulurlar. Konak yerine geldiklerinde Leyla onlardan önce arkadaslariyla oraya gelmis ve orada cadirini kurmus bulunmaktadir. Iki sevgili göz göze geldiklerinde bayilip yere düserler. Kiz arkadaslari Leyla***8217;yi ayiltip hemen evine götürürler. Arkadaslari tarafindan ayiltilan Mecnun eve dönmek istemez.
Mecnun cölde tek basina kalir. Arkadaslari olan biteni gidip Mecnun***8217;un babasina anlatirlar. Ihtiyar, oglu icin cöllere düser. Mecnun***8217;u buldugu zaman, Leyla bizim evde seni bekliyor, diye kandirip eve getirir. Evde annesi Mecnun***8217;a ögütler verir. Ögütler kar etmeyince babasi, Leyla***8217;yi babasindan istemek icin yola koyulur.
Leyla***8217;nın babasi Mecnun***8217;un deliligini gerekce göstererek kizini vermez. Sayet deliligi iyilesirse bu kararindan dönecegini, o zaman kizini Mecnun***8217;la evlendirebilecegini belirtir. Ihtiyar evine eli bos dönünce oglunun iyilesmesi icin her söyleneni yerine getirir. Ihtiyara en son care olarak oglunu Kabe***8217;ye götürmesi ögütlenir. Ihtiyar oglunu bir tahtirevana yerlestirerek bir umutla Kabe***8217;nin yolunu tutar.

SAHmerdan 01.09.07 22:41

Leyla ile mecnun Mesnevisi (3)
 
Mecnun Kabe***8217;de ask hastaligindan kurtulma yerine bunun daha da artirilmasi yönünde Allah***8217;a(c.c.) duada bulunur. Bu duruma tanik olan ihtiyar caresiz bir bicimde ortada kalir. Mecnun babasindan ayrilarak cölün yolunu tutar.
Mecnun yolda rastgeldigi bir daga gönül derdini acar. Bir gün avcinin elinden bir ceylan yavrusunu bir baska gün de bir güvercini avciya bedellerini ödeyerek kurtarir.
Leyla babasinin evinde caresizdir. Gönül derdini sirasiyla muma, pervaneye, aya, melteme, buluta acar; ama bunlardan gönül derdine bir deva bulamaz.
Leyla bir gün yolda Ibni Selam adli zengin bir adamla karsilasir. Ibni Selam bir görüste Leyla***8217;ya asik olur. Adam yollayip Leyla***8217;yi babasindan istetir. Leyla Ibni Selam***8217;la nisanlanir.
Araplar arasinda Nevfel adli bir yigit vardir. Bu kisi kahramanligi ve cesareti ile söhret bulmus bir komutandir. Bir mecliste Mecnun***8217;un siirlerini duyar, onun acikli ask öyküsünü de dinleyince Mecnun***8217;a acir ve yardim etmeye karar verir. Mecnun***8217;u cölde arayip bulur, ona makaminda bir yer verir.
Nevfel, Leyla***8217;nın babasina bir ültimatom yollayarak, Mecnun ile Leyla***8217;nin evlendirilmesi konusundaki emrini bildirir. Leyla***8217;nın babasinin mensup oldugu kabile, bu istege savasla karsilik verir.
Mecnun, savasta kendisi icin carpisan Nevfel***8217;in tarafini tutmasi gerekirken Leyla***8217;nin babasinin mensup oldugu kabilenin askerlerinin galip gelmesini ister. Bu yüzden hicbir savasta yenilmemis olan Nevfel bu savasta bir türlü galip gelemez. Bu durum Nevfel***8217;e bildirilir. Nevfel Mecnun***8217;a yardim etmekten vazgecer, onurunu kurtarmak icin düsmanina bir kez daha saldirir. Bu sefer muzaffer olur. Ama yeminini yerine getirerek Leyla ile Mecnun***8217;u evlendirmez.
Mecnun sevgilisini görmek icin dilenci kiligindaki bir ihtiyarla anlasarak kendisini zincire vurup sevgilisinin bulundugu yere gider. Bir baska kez de gözlerini baglayip ***8220;Ben körüm, dünyayi göremiyorum.***8221; diyerek bu bahaneyle sevgilisinin bulundugu yere gidip gizlice onu seyreder.
Ibni Selam Leyla ile evlenir. Ama Leyla gerdek gecesi uydurdugu bir öykü ile İbni Selam***8217;i kandirip korkutur. Onunla iliskiye girmez.
Mecnun***8217;un Zeyd adli vefali bir arkadasi vardir. Zeyd de Mecnun gibi bir güzele, Zeyneb adli birisine a******. Zeyd Mecnun***8217;a Ibni Selam***8217;la Leyla***8217;nin evlendigi haberini getirir. Mecnun sevgilisine sitem dolu bir mektup yazar. Zeyd, Ibni Selam***8217;a muskaci oldugunu, Leyla***8217;nın derdine deva bulacagini söyleyerek ondan Leyla ile basbasa kalma iznini alir. Zeyd, Mecnun***8217;un mektubunu Leyla***8217;ya verir. Leyla da yazdigi yanit mektubunda Ibni Selam***8217;la halvet etmediklerini ve gönlünün hala Mecnun***8217;da oldugunu söyleyerek sevgilisini rahatlatmaya calisir.
Birgün Mecnun***8217;un babasina söyle bir aci haberi iletirler: Leyla***8217;nin babasi, kizini dillere doladigi icin Mecnun***8217;u kabile reisine sikayete gitmis ve Mecnun***8217;un öldürülmesini istemistir. Ihtiyar, bu aci haberi isitince Mecnun***8217;u bulmak icin cöllere düser.
Mecnun babasinin eve dönme istegini reddeder. Babasi Mecnun***8217;daki bazi olaganüstü halleri görünce ona nasihat etmekten vazgecerek onu kendi haline birakir.
Evine yalniz basina dönen ihtiyar, kisa zamanda bu dünyaya gözlerini kapar. Mecnun vefasiz bir avcidan babasinin ölüm haberini duyar, mezarina giderek gözyaslarini döker.
Birgün Mecnun cölde gezerken kendisi ile Leyla***8217;nin resimlerinin cizili oldugu bir levha görür. Hemen Leyla***8217;nin resmini siler, kendi resmini birakir. Bu duruma tanik olan birisi bunu yadirgar. Mecnun seven ile sevilen arasinda bir ikiligin bulunamayacagini, sevgilinin ruh, kendisinin ise ona vücut oldugunu söyleyerek kendisini savunur.
Mecnun cölde yabani ******larla arkadasligin ötesinde bir iliski kurar. Adeta onlari yöneten bir hükümdardir.
Mecnun karanlik bir gecede sirasiyla Merkür***8217;e, Merih***8217;e ve Allah***8217;a(c.c.) yalvararak onlardan gönül derdine bir care bulmalarini ister. O gecenin sabahinda en yakin arkadasi Zeyd onu ziyarete gelir ve ona Ibni Selam***8217;in ölüm haberini getirir. Mecnun rakibi olan Ibni Selam***8217;in ölüm haberini isitince aglamaya baslar. Zeyd, bu duruma sasirir; onun sevinmesi gerekirken üzülmesine bir anlam veremez. Mecnun Zeyd***8217;e her ikisinin de Leyla***8217;ya asik olduklarini ama Ibni Selam***8217;in canini verip sevgiliye kavusmasini kiskandigini belirterek aglamasina bir gerekce gösterir.
Leyla esi Ibni Selam***8217;in ölümünden sonra baba evine döner. Orada Ibni Selam***8217;i bahane ederek asil aski, yani Mecnun icin gözyasi döker.
Leyla***8217;nin kabilesinde bir gece göc cani calar. Herkes alelacele yola koyulur. Leyla da üzerinde mahmeli olan bir deveye biner. Gönül derdini deveye anlatmaya basladigi sirada deve kervandan ayrilir, cölün yolunu tutar. Gün agarip Leyla uyaninca kervandan ayri düstügünü anlar. Cölde yol iz bilen birisini aramaya baslar. Farkinda olmadan Mecnun***8217;la karsilasir. Yabancinin Mecnun oldugunu ögrenince cok sevinir. Kavusmanin sevinciyle kendisini Mecnun***8217;a sunar. Ama Mecnun bu ask teklifini reddeder. Cünkü tuttugu ask yolunda olgunlasmis, mecazi asktan ilahi aska ulasmistir. Leyla sevgilisinin bu yeni halini önce yadirgadiysa da sonra anlayisla karsilar. Kendisini aramaya cikmis kervan bekcisi ile kabilesine döner.
Leyla evine döndügünde onulmaz ask yarasi yüzünden hastalanir, yataga düser. Ölüm kapisini calmak üzere iken gönül derdini annesine acar. Ona bu sevdada Mecnun***8217;un hicbir sucunun olmadigini söyler. Sevgilisini temize cikardiktan sonra dünyaya gözlerini kapar.
Leyla***8217;nin ölüm haberini Zeyd***8217;den ögrenen Mecnun onunla Leyla***8217;nin mezarina gider. Mezari kucaklar ve Leyla diyerek ruhunu orada teslim eder. Mecnun***8217;u Leyla***8217;nin mezarina defnederler. Zeyd mezarligi türbe haline getirerek o kutsal mekanin bekciligini üstlenir.
Zeyd bir gece mezarin topragina dayanmis vaziyette uyudugunda rüyasinda Leyla ile Mecnun***8217;u cennette görür.

rayiha 02.09.07 08:33

Sustum..
Siz sebebini biLmeseniz de oLur...
Konu$tuqum zamanLarda da tanırdım ben sizi...

Oysa söyLeyeceqim ne çok $ey vardı hayata dair..
Daha çok güLecektim, daha çok sevinecektim ve mutLuLuk oLacaktı qözya$ı sebebim ama sustum..

Sebebini sormayın, siz çok iyi biLirsiniz..

Sustum..
Kanayan yaraLarıma tuz bastım yani...
SızLadı tenim..
O kadar çok yandı ki canım..
Ama siz biLmezsiniz..
Sizin kanayan yaraLarınız oLmadı hiç, kanattıkLarınız oLdu hep..
Tuz bastıkLarınız deqiL, bastırdıkLarınız..
Bu yüzden yanmadı canınız sizin..
Can yakmaktan fırsat kaLmadı...

Evet sustum..
AcıLarımı anLatmamak için..
BiLmeyin ne denLi aqır yaraLarım, kaybettiqim kan ne denLi çok, GÖRMEYİN..!
Sustum konu$muyorum..

Zehirdir keLimeLerim duymayın!!
ÖyLe koLay deqiLdir beni dinLemek..
Can yakarım konu$ursam, kanatırım, kapatıLamaz yaraLar açarım..
Israr etmeyin....
Ben yine sizin için sustum..
AnLayamazsınız..

Nefret deqiL suskunLuqum..
Kin asLa deqiL..
Ben o kadar basit duyquLar besLemedim hiç!..
Sustum..
Size sustum, kendi içime kan kustum..
YoruLdum..
Gidiyorum..

dost 02.09.07 23:37

Huyum Kurusun Seviyorum Seni..

İlk kez biri için bu kadar sızlıyor bu yürek,yokluğunun derin okyanusunda yüzmeyi
Bilmeyipte boğulmamak için direniyor çırpınıyorum....

İlk kez biri için ağlıyor bu gözler belkide yaşamayı umut ettiği mutlulukların
Keskin bir baltanın indirdiği darbelerle yıkılan bir çınara dönmesindendir.......

İlk kez amaçsız yürüyor ayaklarım ,
Hep yürüdüğüm hayatın karlı yollarında düşlerimde

Seninle aydınlanan bir odaya giriyorum,odanın içi güllerle bezenmiş bir gül bahçesi
Seninle yürüyorduk,şimdi o oda yine karanlık...

Sensiz karlı yollar ayaklarıma zulum...

İlk kez kaçıyorum insanlardan , başbaşa kendimle hesaplaşmamdır seninle yaşanan
Anlardaki hatalarım aklıma geliyor,içim içimi yiyor ,bazen kendime gülüyorum
Alaysı,bazende doluyor gözlerim duvarlar üstüme geliyor ,kızıyorum kendime...

İlk kez dilime pranga vuruyorum ,konuşmuyorum susuyor sessizliğin
Sesini dinliyorum ,gecenin sensiz mateme bürünmüş havasında penceremden
Karanlık gökyüzüne bakıp titriyorum,soğuktan değil sensizlikten titriyorum....

İlk kez yaşamışım sevgiyi doyasıya bu denle ,ama
Baharında solan bir gül misali daha tam doyamadan baharına,öte yandan da
Hasretine inat karların arasından sıyrılan gelinciğin inadı var Ruhumda .

Huyum kurusun Seviyorum Senİ...

.........................


rayiha 03.09.07 10:44




ßiraz dikkatli baksaydın gülen gözlerimdeki , ağlayan ben'i görebilirdin.
Yada gerçekten sewseydin beni kalbimin çığlıklarını Susturabilirdin. Ben
senken sen ben olamadın. Izdırabımın sebebi oldu sewgim.
Tükendim
Tükettim
Hıncımı almak için tekmeler attım sewgiye
Kendime
Yüreğime ..









ßirçok kez hazırladım kalbimi seni unutmak için
Ne yaptıysam olmadı
ßoyun eğdim varlığınla yaşamaya
Artık özlemiyorum
Dilim söylüyor ama hissetmiyorum. Sewgiyi kandırarak ve gizlenerek
yaşıyorum. Daha fazlasını kaldıramayacak kadar yorgunum yada ßahaneler
buluyorum.

İçim acıyor
Gücüm yetene kadar dayanıyorum. Daha dayanabilirmiyim bilmiyorum.







Zaman....

sığındım kurtuluşum için
Yaralanan kalbimi sarmak
ßiraz olsun hayata bağlanmak
Kaybettiğim kendimi bulmak için

Sen benden gittin
Ardında bıraktığın beni düşünmeden gittin

ßelki yıkıldım
Sewgiye güwenimi kaybettim
Ama
Yürekten sewdim
Şunu bilki terkedenim sen yüreğimi hiç haketmedin...

dost 03.09.07 18:24

Sevme Beni Hak Etmiyorum

Ben***8217;li cümleler kurma***8230; yazılarına düşmesin karanlığım***8230; içimdesin kanıyorum***8230; beyaz sayfalarına bulaşmasın kirli kanım***8230; sevdim seni***8230; kendime bile itiraf etmekten korkacak kadar sevdim***8230; bu yüzdendi senli cümlelerimi en derinime hapsedişim***8230; bu yüzdendi uzanan elini görmezden gelişlerim***8230; bu yüzdendi ***8220;gel***8221; deyişlerini duymamazlık edişlerim***8230;

Sevdim seni***8230; nedensiz, beklentisiz, gerekçesiz, tanımsız***8230; sevdikçe korktum kendimden***8230; sevdikçe uzaklaştım senden***8230; yeni hayaller, yeni düşler kuramayacak kadar yorgunum***8230; sevme beni, benim bezmişliğim değmesin sıcacık yüreğine***8230;

Sevme beni, korkuyorum***8230; Alışık değilim bana dair yazılar yazılmasına***8230; Bugüne kadar hep bendim içini döken beyaz sayfalara başkaları adına***8230; Hep bendim satır satır kanayan***8230;Şimdi senin satır aralarında kendi adımı hecelemek hiç görmemem gereken mavi bir düşü anımsatmakta***8230; Bu düşe dalmak istemiyorum***8230; Çünkü biliyorum, her düş karabasana dönüşmeye mahkum***8230; Biliyorum her düş apansız bir uyanışla son bulmakta***8230; Bu düşe dalmak istemiyorum, bu düşten uyanmak istemediğim için***8230;

Sevme beni, korkuyorum***8230; Bu ruh, bu yürek alışık değil yaralarının sarılmaya çalışılmasına***8230; Ömrümce içimi cam kesikleriyle lime lime edenlere koştum ben***8230; Benden beni çalıp geri vermeyenlere uzandı ellerim yıllarca***8230; Hep bekleyendim, hiç olmadı bekleyenim***8230; Şimdi ne olursa olsun bekleyenim olacaksın biliyorum ama inanamıyorum***8230; Bilip de inanmamanın nasıl olduğunu sorma bana***8230; Yine, ben anlatmasam da beni anlamana sığınıyorum***8230;

Sevme beni, korkuyorum***8230; O kadar uzun zaman beklentisiz, karşılıksız sevdim ki insanları ve o kadar uzun zaman beklentisiz, karşılıksız sevilmeyi bekledim ki, artık yitirdim inancımı***8230; Artık onlardan biri olmak için kendime rağmen kendimle cebelleşirken çıktın karşıma***8230; Sevme beni, kendime geri dönmemeliyim***8230;

Sevme beni, korkuyorum***8230; Korkumdan yazmadım sana bunca zaman***8230; Korkumdan içimdesin***8230; Ben***8217;li cümleler olmasın satırlarında***8230;.Okuyunca içim içime sığmıyor***8230; Yansımamı sende görmek yüreğimi yakıyor***8230; Sen yazdıkça, çok eskide kalan bir masal belli belirsiz benliğime süzülüyor***8230;

Sevme beni, korkuyorum***8230; Şimdi zamansızlıklarımda boğuluyorum***8230; Gereksiz meşguliyetler yarattım dünyevi istekler adına***8230; Kaçışımı kolaylaştırsın diye önemli insan rollerine büründüm ahmakça***8230; Kendimi kandırıp, kendimden kaçıp kaybolmanın, yok olmanın, hiç olmanın derdindeyim***8230; ***8220;Ben***8221; olarak tutunamıyorum***8230;

Sevme beni, korkuyorum***8230;
Sevme beni, ***8220;Beni sevme***8221; derken içimi parçalıyorum, içime kanıyorum***8230;
Sevme beni, hak etmiyorum***8230;
Sevme beni, seni seviyorum......

...............

rayiha 04.09.07 09:02

Seni hala sevdiğimden değil..ama belki beni hala sevdiğinden


Gökyüzde yıldızlar gibi parlıyordum bir zamanlar sevdanla..ama artık söndü yıldızlar vedasız gidişinde...seni hala sevdiğimden değil ayzdıklarım çizdiklerim..ama kimbilir belki beni hala sevdiğindendir..sevememekle suçlayamazsın beni...sevemessin beni sevdiğin gibi kimseyi..
bitti belki ölümsüz sandığım sevdam ama izi kaldı acıyor hala yaram..
unutmayacaktık hani birbirimizi hani söz vermiştik bırakmayacaktık ellerimizi..birbirimiz için çarpacaktı kalplerimiz ne zaman biri durursa öbürü de duracaktı beraber.nerde yeminlerimiz asla bırakmam deyişlerimiz..
gidişinle durdu kalbim kırmızı ışıkta duran bi araba gibi ansızın ani bi frenle...geri kalkışı çok zor oldu ama dedim ya geçte olsa oldu.
şimdi kızıyorsun belki bana...suçluyorsun sevdanı taşıyamamakla..ama haksızsın...
ayrılık vakti gelmiş gibi acısı çöktü içime..sensiz başlayacak artık hayatım sen olmadan seni görmeden sana bakmadan devam edecek belki de böyle bitecek..
o soluk kırmızı gülü bırak ellerime
son bir şans dile yaban_gülüne
bensiz çok iyi bak kendine
artık dur de o yaramaz kalbine


alıntı

dost 04.09.07 22:10

Mecnun Olmak Başkadır Çook Başka...

Leyla'nın ve Mecnun'un yaşadığı devirlerde bir kıtlık olur.

Anlatılan hikayeye göre Leyla aç insanlara sıcak yemek dağıtmaktadır.
Uzun yemek kuyruğuna geçenler arasında Mecnun da vardır.
Fakat sıra Mecnun'a geldiğinde Leyla yemek vermek
yerine elindeki kepçeyi Mecnun'a vurur. Mecnun ise
bir ödül almış gibi sevinerek gider ve tekrar sıraya geçer.

Buna bir anlam veremeyen halk Mecnun'a sorar:
-Behey deli oğlan, her seferinde dayak yiyorsun,
hâlâ ne diye sıraya geçiyorsun?..

Mecnun'un verdiği cevap, "neden Mecnun olduğunun" da cevabıdır aslında...

-Görmüyor musunuz; Yalnız bana vuruyor!...
........

rayiha 05.09.07 09:12

Sen Giderken
Merhaba! Umarım herşey istediğin gibidir. Ben sevdiğim insanların mutlu olmasını isterim ve senin için de bu geçerli. Çünkü sen de saygı gösterdiğim ve sevdiğim çok özel birisin.
Sen benden uzaklaşmak istiyosun sanırım. Belki de yanılıyorumdur. Ama durumunu biliyonum ve seni çok iyi anlıyonum. Duygusallık işin için girince bazen gerçekleri görmemizi engelliyor.
Konuşacak neler vardı senle bilmiyorsun... Bitmeyen bir gecenin ulaşılmayan aydınlığında, güneşe ihtiyaç duymaksızın yaşayacaktık sıcaklığımızda. Öyle bir sıcaklık biliyo musun? Karlar düşerken tenine, güneşi aramıyorsun hiç! Karanlık da umrunda değil,
Sevdiğin var yanında... Birikmiş hayalleri beklemediğin bir anda yaşıyosun, tutamayacağını sandığın mutluluğu sarmışsın sımsıkı... Umrunda değil hiç bişey! Baharı da beklemiyorsun artık!Sevdiğinin teni var ya! Bilemezsin böyle bir hayalin yaşattığı duyguları... Bilemezsin böyle bir hayalin seni nasıl hayata bağladığını! Bilemezsin! Bilemeyeceksin hiç bir zaman...
Çok iyi bak kendine!!! Ama çok iyi!!!

Beni hayallerimle başbaşa bırakmak senin tercihindi. Beni unutmaya çalışmak senin eserindi!

Zamansız bir yağmur yağarsa bir gün tenine;
Bırak dokunsun, açma şemsiyeni
Zamansız bir rüzgar eserse şehrinde;
Bırak okşasın, kaçırma saçlarını...


Sen var ya en deli köşeme oturdun... Beklemediğim bir anda hem de... Belki yanlış belki yakışıksız oldu benimki... Ama güzeldi gelişin... Bazen yaşanan küçük anlar, ömür boyu yaşananlardan daha anlamlı oluyor... Ve biz yetinmeliyiz bize sunulan kısa ama muhteşem güzelliklerle... Seni çok özleyeceğim!!!

alıntı

rayiha 06.09.07 09:32

YeniLdim yine.
YanıLdım.
Sandım ki ...
Bir yerlerde beni düşünüyorsun hiç çıkarsız, haLa.
...
***8216;***8217; ÖzLedi ***8216;***8217; dedim.
***8216;***8217; Pişman ***8216;***8217; dedim.
***8216;***8217; Seviyor haLa ***8216;***8217; ... dedim.
YanıLmışım !!!
...

Çok zor aşk bu ...

Yok ki karşıLıqı sende ...

...

Kısa bir teLefon qörüşmesiydi sadece.
Şaşırmıştım ... Bir o kadar da sevinmiştim.
Sıcaktı sesin, nefesin.
YaLnızdın benim oLmadıqım yerLerde, biLiyordum.
Seni bana çeken yaLnızLık mıydı ?
Yoksa hiç emin oLamadıqım sevqin miydi ?
Kafamı karıştırıyordun yine ...
BiLerek mi yapıyordun bunu bana ?
...
Zaman qeçtikçe ,,, deqişmediqini farketmeye başLadım.
Sen, yine o biLdiqim yabancısın.
Bana hâLâ en uzak oLansın.
...

Çok zor aşk bu ...

Yok ki karşıLıqı sende ...

...
Gördün mü yine qözyaşLarımı ?
MutLu oLdun mu ?
Hep hoşuna qitti deqiL mi canımı yakmak ?
Kazandın mı kendi yarışını ?
...
Kaybettim ,,, doqru.
Ama seni kaybettim sadece.
Sevqiyi, aşkı, qüzeLLiqi kaybetmedim.
Sende buLamadıqım sayqıyı kaybetmedim.
İnsanLıqımı, umutLarımı, hayaLLerimi kaybetmedim ...
...
Beni yaLnız bıraktın ...
Yarı yoLda bıraktın bu defa da.
YaLnız yaşayamadım ...
Zamanı bahane etmiyorum şimdi.
Zaman deqiL ,
Sendin yanLış oLan.
YanLış adamdın.
...

Çok zor aşk bu ...

Yok ki karşıLıqı sende ...


...
Vazqeçiyorum ...
Sevqimden ...
BeLki aLdıqım nefesten bir süre ...
Acı qerçeqimLe kayboLuyorum yarınLarından.
Artık aqLamak yok bana ...
Senin için aqLamak yasak bana ...
HoşçakaL ,,,


alıntı

rayiha 08.09.07 08:25

Aşk Bize Hiç Uğramadı...

Aşkı yaşayarak öğrenmedik biz. Onun gizli sancılarını yüreğimizde hissetmedik. Aşk, içimizde kapanması zor yaralar açmadı bizim.

Çünkü aşk bize hiç uğramadı.

Eski sevda masallarını dinledik büyüklerimizden ya da kitaplarda yazılanlardan ve çizilenlerden.

Onun üzerine yazılmış nice destanlar dolandı dillerden dillere, ağıt olup yükseldi yüreklerden gökyüzüne.

Belki bakışta alevlendi belki de küçücük bir sözde, bir dokunuşta, bir tende...

Ama bizde olmadı hiçbir zaman o alevler, bizim yüreklerimizi dağlamadı.

Çünkü aşk bize hiç uğramadı.

Şiirler dinledik şairlerden. İçimize hüznün gölgesi düştü. Ellerimizde soluverdi bütün kan kırmızı güller. Aşkı anlamaya yetemedi bazen kelimeler.

Bir aşk şarkısı düştüğünde dilimize sıcacık duygulardı kaplayan benliğimizi. Düşlerimizi zorlayan bir kadının bir erkeğe ya da bir erkeğin bir kadına olan aşkıydı.

Nasıl başlardı ilk duygular?

Bir şimşek nasıl çakıverirdi aniden?

Aşk nasıl damlayıverirdi bir yüreğe?


Akışkan bir şey miydi? Bulunduğu ortamın şeklini mi alırdı? Bilemedik. Sadece seyrettik aşkı ve nasıl yaşandığını.

Çünkü aşk bize hiç uğramadı.

Nasıl elleri titrerdi insanın ya da yüreği nasıl delice çarpardı? Aşk denilen şey bir iç sızısı mıydı? Geceleri insanı uyutmayan bir baş belası mıydı?

Bilemedik, tıpkı dudaklarda ya da bakışlarda başlayan yangının yürekleri nasıl ele geçirdiğini bilemediğimiz gibi.

Belki de hiç bilemeyeceğiz ama beklemeye devam edeceğiz inatla, belki bir gün kapımızı çalarsa diye...


alıntıdır....

Scorpio 08.09.07 17:48

edebiyatı seviyosun sannırım

rayiha 08.09.07 17:54

Al***305;nt***305;:

Scorpio´isimli üyeden Al***305;nt***305; (Mesaj 8662)
edebiyatı seviyosun sannırım

sevilmezmi edebiyat

SAHmerdan 08.09.07 23:27

Sensizlik ..
 
Seni andım çalan her zilde koşup baktım balkondan ama sen değildin her cavapsıza hemen baktım ya annem yada yakın bir dost balkondan geçen herkese baktım aralarında sen yoksun her gün sinemanın önünde bekledim yoksun hafta sonları gittiğimiz havuza oradan nargile içtiğimiz kafede de yoktun bara gitmeyi sevmezsin ama oraya da baktım orada da yoksun telefon etmeye yüzüm yok yüz yüze görüşmek istedim biliyorum bana kızgınsın ama seni gerçekten seviyorum ve kendi hatamın cezasını seni kaybetmekle ödüyorum her yeni bir güne ya yaşlı gözlerle yada ayılmamış sarhoş olarak başlıyorum gittiğinden beri yüzüm gülmüyor yalan aşklarla kendimi avutuyorum ah be sevgilim bana bir küçük şans ver lütfen seninle bir çay içimi yada bir merdiven sohbetine bile razıyım yeter ki bana fırsat ver sana öyle çok ihtiyacım var ki anlatamam sana layık olmak istiyorum sözünden dışarı çıkmayacağım ah ipek saçlım resminle artık avunuyorum resmin bile acımı hafifletiyor uyumamak istiyor gözlerim rüyalarım hep aynı küçük tepenin üzerinde kurulmuş evimiz ve köpeğimiz bahçede mangal keyfi görüyorum bunları çok görme bize istersen sende aşarız her şeyi bunu yeter ki tüm kalbinle iste sen ne istiyorsun bilmiyorum ama ben sadece senin içinde olduğun hayatı istiyorum bu bahar sabahına uyanırken her şey gönlümüzce olsun ne ayrılık ne sensizlik ne kara bulutlar günümüz aydınlık sevgimiz beraber olsun bir tanem seni ilk gördüm andan daha çok seviyorum***8230;

SAHmerdan 08.09.07 23:28

Sevgi de bir yaşam felsefesidir
 
Sevgi gerçektir, iyiliktir, güzelliktir, anlayıştır, uyumdur. Bu ortamda duygular hep bir akış içinde olurlar. Önlerinde setler oluşturmamaya çalışmak her insanın bilinçli bir tavrı olmalıdır. Bu duygular, insanın gerçek kimliğinin, düşünce ve davranış biçimlerinin yaşama yansımalarıdır. Sevgiyi, büyük bir samimiyetle ve özellikle ciddi bir biçimde isteyin ve bir yaşam felsefesine dönüştürün. Sevgi saf ve pürüzsüz bir yansımadır. Kendini bilen, kendini duyan, var oluşunun farkındalığına varan herkes, her zaman bir sevgi esintisi içinde daha huzurlu bir yaşam sürer. Şöyle çevrenize bir göz atın. Çevresi ile kavgalı, geçimsiz, huysuz, hoşgörüsüz insanların kendi yaşamlarına yansımalarında, çektikleri sevgi açlığının izlerini bulursunuz. Sevgiden ve şefkatten yoksun, ***8220;Kutsal Sevgi Dünyası***8221;nın varlığından bile habersiz bir ortamda, büyük baskılar ve madde kalıpları ile büyümüş insanların, bu güzelim ***8220;Sevgi Mabedi***8221;ni keşfetmeleri için, iki kat çaba göstermeleri gerekecektir. Hiçbir şey nedensiz değildir ve olamaz da. Kişinin bağımsızlığı, kendini sorgulayabilmesinin kökeninde, su yüzüne çıkmamış bir yığın nedenlerin varlığına bağlıdır. Bu nedenlere inmek ve gerçekle yüz yüze gelmek, insanın sevgi açlığını aşması için çok önemlidir. Sevme gereksinimi, toprağın suya olan gereksinimi gibidir. Sevgi, kişisel dünyanın, topluma, doğaya açılması, herkese bir tür ortaklık payı sunması, tüm insanlara iç dünyasının kapılarını aralaması olayıdır. Orada, birlik, anlayış, hoşgörü, şefkat günlük yansımalar halinde vardır. Sevgi, ancak bu biçimde kalıcı bir yaşam felsefesi haline gelir. Sevgi, bir üretim olayı değildir. Sevgi varlıktan varlığa aktarılan, kullanılan, değerlendirilen, var oluşta yansıyan, paylaşılan ve tüm bunlar olurken devamlı olarak artan ve insanları bir araya getirip kaynaştıran bir enerjidir. Sevgi, genel yapısı gereği, hep var olan olduğuna göre, sevginin ayrıca üretilmesi diye bir şey yoktur. Ancak, belirli bir gelişim ve bir algılama süreci içinde olan insanlar arasında, kişiye, duruma, gelişim düzeyine göre geç ya da öncelikli olarak algılanmış olabilir. Dolayısıyla sevginin keşfi, kişinin iç potansiyeline, özüne, gerçek kimliğine dönüşümü ile olanaklı olur. Yine bu değerler içinde az ya da çok bir ölçümlemeye giderek, ardından da yaşama geçirmemiz de olasıdır. Sevgi bir bütünün yansıması olarak, o bütünün kaynağından her tarafa yayılan bir güçtür. İçimizden kaynaklanmakta olan bu enerjiyi daha kolay ve daha çabuk bir biçimde yansıtacak ve çevremize yayılmasına ön ayak olacağımız bir kararlılık içinde olmamız gerekmektedir. Bizler, yetişme tarzlarımız gereği, sevgi enerjisinin bizden yansıması için gerekli olan bir ortamı kolay kolay yaratamıyoruz. Hem de sevgi kaynağının kendi özümüzde olduğunu bildiğimiz halde... Güncel yaşamın, dünyevi kısıtlamaların bizlerde oluşturdukları engellerle, dirençlerle, olumsuzlukların tortuları ile öyle bir hale geliyoruz ki, aslında saf ve pürüzsüz ***8220;biz***8221; olan sevgiyi bir türlü yaşayamıyor ya da yaşamaya yanaşmıyoruz. Doğaldır ki, bu durumda yaptığımız sevgi gösteri ve sözde uygulamalarında kolaycılığa ve gösterişe kaçarak ailemize, komşularımıza, çıkarımız olan yakın çevremize hep yapaylıkların sahteliğini sunuyoruz. Sevgisizliğin kaynağı ve yapay tavırlarımız, kendimize koyduğumuz engeller ve oluşturduğumuz dirençlerdir. Ancak insanlar ortak bir sevgi çevresinde toplanmaya hazır ve gönüllülerse, tüm evren, bunu oluşturmak için sanki bir özel çaba harcar. Çünkü doğanın mayasında sevgi gücü ve verme gücü vardır. Doğayla uyum, insanla uyumu; insanla uyum, dünya ile, evren ile uyumu sağlar. Bu konuda gösterilecek çaba ve özen asla başarısızlığa uğramayacaktır. Eğer, bizim bir isteğimiz yoksa, kim bize bir şey verme iddiasında bulunabilir. Her şeyin mutlaka kendisine ait olması gerektiği, kesinlikle bir egosal saplantıdır. Sevginin temel niteliği; insanın bencilliğinin dar çerçevesinden kendisini kurtarması ve ardından yaşamın en güzel coşkularını, sonsuz enginliklere, sınırsız mutluluklara ulaştırabilme üstünlüğüdür. Çünkü, bu varılan nokta, gerçek insan olmaya geçişin en üst noktasıdır. Kısacası; tekilin, çokluk içinde kendisi ile buluşmasıdır. Seven insan, sevmesini bilen insan; kime, nereye, neden ve niçin bakarsa baksın, göreceği hep sevdiğine yansıyan kendi görüntüsü olacaktır. Oysa, sevgi duygusu, tam anlamıyla saf ve pürüzsüz bir vericilik ve devamlılık duygusu içinde yerini bulur ve hiçbir biçimde bencil değildir. Bizim aradığımız, anlatmaya çalıştığımız sevgi, her şeyi kapsayan, insanın özüne yönelik bir duygudur. Bu noktaya vardığımızda hiçbirimiz kendi doğrularımız gibi ayrı ayrı kabullenmelere, ısrarlara kesinlik ve katılıkla yanaşmayacağız. Kişilerin sayısının çokluğu, doğrularının önemini göstermez. Bu noktadan sonra herkes için tek yol gerçeğe yönelmektir. Herkesin aynı görüş ve hareket içinde olacağı ve varacağı bu nokta gerçek adı altında tanımladığımız ***8220;Sevgi Dünyası***8221;dır. Sevgi kaynağının sonsuz oluşu gibi, kendisi de sonsuzdur. Ancak onu algılayabilen ve yaşama geçirebilenler için...
Sevgi yaşamın ta kendisi, yaşam da sevginin yansımasıdır.

SAHmerdan 08.09.07 23:31

Merhaba!
Siz, siz olun insani değerlerinizi öldürmeyin! Ağlamaksa ağlamak, gülmekse gülmek, hüzünlenmekse hüzünlenmek, sevmekse sevmek. İnsan bir makina değil, duygusuyla, merhametiyle, sevgisiyle insandır.
Ve nitekim yaşamak. Tek bir dokunuşta, bir bakışta gizli, hissetmekle kalan sahici değerler... Yapay değerlerimizde büyüttüğümüz, her şeyi lükste,parada, maddiyatta aramanın, hırsın, bencilliğin, çürümüşlüğün gerçek değeri ne olaki.
Hayatımıza o kadar çok karmaşa ve ucuz değerler girdiki, her gün biraz daha kaos, biraz daha karmaşa içinde yaşamın farkına varmadan kaybolup gidiyoruz. O kadar çok acele yaşıyoruzki hayatı. Bir tabloya bakarken yada bir şiiri okurken bile neyi anlattığını, üzerinde durup düşünmeye fırsat bulamıyoruz.
O kadar çok sevgi varki yarım kalan, bu acelecilikten sevgileri bile yaşayamıyoruz, paylaşamıyoruz. Dostluklar bile sahte ve çıkar ilişkilerinden öteye geçmiyor. Farkında mısınız? ne kadar çok özlüyoruz doğal dostlukları ve sevgileri.
Peki biz gerçekten dost olabiliyor muyuz insanlara, çıkarsız sevebiliyor muyuz insanları?
Neden hep yalnızlığı seçiyoruz çoğunlukla, neden hep boğulduğumuzu sanıp kaçıyoruz insanlardan? Bu acelecilik bu korku bu kaçış niye? Sevgileri gerçek dostlukları öldürmüyor muyuz hep beraber, sevgilerimizi de öldürecek kadar sevgi katili olmuyor muyuz?
***8220;Bir gün sormuşlar Bektaşi erenlerinden birine:"Sevginin sadece sözünü edenlerle, onu yaşayanlar arasında ne fark vardır? "diye."Bakın göstereyim" demiş ermiş.
Önce sevgiyi dilden gönle indirememiş olanları çağırarak onlara bir sofra hazırlamış.Hepsi oturmuşlar yerlerine. Derken tabaklar içinde sıcak çorbalar gelmiş ve arkasından da derviş kaşıkları denilen bir metre boyunda kaşıklar.
Ermiş "Bu kaşıkların ucundan tutup öyle yiyeceksiniz" diye bir de şart koymuş. "Peki" demişler ve içmeye teşebbüs etmişler. Fakat o da ne? Kaşıklar uzun geldiğinden bir türlü döküp saçmadan götüremiyorlar ağızlarına.En sonunda bakmışlar beceremiyorlar,öylece aç kalkmışlar sofradan. Bunun üzerine "Şimdi..." demiş ermiş.
"Sevgiyi gerçekten bilenleri çağıralım yemeğe."Yüzleri aydınlık, gözleri sevgi ile gülümseyen ışıklı insanlar gelmiş oturmuş sofraya bu defa."Buyrun" deyince her biri uzun boylu kaşığını çorbaya daldırıp, karşısındaki kardeşine uzatarak içmişler çorbalarını. Böylece her biri diğerini doyurmuş ve şükrederek kalkmışlar sofradan.
"İşte" demiş ermiş."Kim ki hayat sofrasında yalnız kendini görür ve doymayı düşünürse o aç kalacaktır.Ve kim kardeşini düşünür de doyurursa o da kardeşi tarafından doyurulacaktır şüphesiz.
Şunu da unutmayın:Hayat pazarında alan değil, veren kazançlıdır her zaman..."
Biliyoruz ki, düşündüklerimizle yaşantımız arasındaki ilintiler çoğu kez özlenenin, umulanın dışında kalıyor. Toplum olarak da, bireysel olarak da, durmadan bir karamsarlığa bir yılgınlığa doğru sürükleniyoruz. Bunları söylerken edebiyat yaptığımı yada bilgiçlik tasladığımı sanmayın. salt bireycilik, bireysel saplantılar değil bunlar. toplumsal bir yangına dönüşmüş durumda.

Bunları yazarken bir arkadaşımın anlattığı ve yazarının ismini bilmediğim kısa bir öykü geldi aklıma. Hatırladığım kadarıyla öykü şöyleydi.
***8220;***8221;Dağlık bir bölgede adam küçük oğluyla yürürken, oğlan ayağını taşa çarpar ve can acısıyla, ***8220;Ahhhhh!***8221;diyebağırır. Dağdan, ***8220;Ahhhhh!***8221; diye bir ses gelir ve bu sesi duyan çocuk hayret eder. Merakla ***8220;Sen kimsin?***8221; diye bağırır ; ama aldığı tek yanıt ***8220;Sen kimsin?***8221; olur. Çocuk bu yanıta kızar ve, ***8220;Sen bir korkaksın!***8221; diye bağırır.Dağdan aldığı yanıt ***8220;Sen bir korkaksın!***8221; dır. Babasına bakar ve ***8220;Baba ne oluyor?***8221;diye sorar.

***8220;Oğlum, dikkat et!***8221; diyen baba, vadiye doğru, ***8220;Sana hayranım!***8221; diye bağırır.Ses ***8220;Sana hayranım!***8221; diye yanıtlar. Baba ***8220;Sen harikasın!***8221; diye bağırdığında, bu kez dağdan ***8220;Sen harikasın!***8221; yanıtı gelir. Çocuk şaşırmıştır, ama hala ne olduğunu pek anlayamamıştır.

Baba oğluna durumu açıklar: ***8221;Oğlum, insanlar buna yankı derler ama; ama gerçekte YAŞAM***8217;ın kendisidir. Yaşama ne verirsen sana onu yansıtır. Yaşam senin davranışlarının bir aynasıdır. Eğer yaşamında daha çok sevgi istiyorsan, insanları daha çok sev. Eğer sana saygılı davranılmasını istiyorsan insanlara saygılı davran. Eğer başkaları tarafından anlaşılmak istiyorsan, önce başkalarını anlamaya gayret göster. Eğer insanların sana hoşgörülü ve sabırlı davranmasını istiyorsan, önce sen insanlara karşı hoşgörülü ve sabırlı olmalısın.
Oğlum yaşamda ne ekersen onu biçersin. Bu doğa yasası yaşamın her yönü için geçerlidir.***8221;

İnsanların yaşamı tesadüfler sonucu oluşmaz; insanların yaşamı onların davranışlarının yansımasından başka birşey değildir...

Bazen karşımızdakilerin varlığına bile tahammül edemiyoruz, çarpık sağlıksız bir kişiliğe doğru sürükleniyoruz. Salt ***8220;Sevmeyi bilmek***8221; başlıklı yazımdan dolayı onlarca tehtit ve küfür maili aldığımı yazsam inanır mısınız?

Ey siz sessiz sevgilerin sessiz ortakları... Bu serin gecenin ıslak damlacıkları bedeninize yayılırken, üşüyüp kaçmak yerine, Yüreğinize sevginin sıcaklığını esir edin... Ve bunu kendinize bahşedilmiş en kutsal ödül sayın. Sevin yalnızca sevin... Dünyanın en güzel şeyi insanların sevildiğini bilmesidir, daha da güzeli sevebilmesidir,sevmeyi bilmesidir. Sevmek hiç bir zaman çılgınlık değildir. Sevmek insan tarafımızı bulmamızdır. Dünyada sevmeyenlere, sevemeyenlere acımalı. Sevebilen insan kendini ve yaşamı keşfeden insandır, talihli insandır. Duygulu duyarlı ve güzel insandır. Sevgidir insanı yücelten, insanın yaşamına anlam ve derinlik kazandıran. Sevmeyenler ve sevemeyenler ot gibi yaşayıp, ot gibi gidenlerdir. Ah evet, sevgisiz bir dünyada hala sevmeyi bilen siz duyarlı dostlara selam, bilmeyenlere de bir mesaj iletiyorum bu şekilde...


***8216;***8221;Dünyayı şairler yada çocuklar yönetse, o zaman dirlik düzenlik olur; çünkü ikisinin de yüreği sevgi doludur, ikisi de açık yüreklilikle yaklaşır hem beyninin hem yüreğinin sorunlarına***8221; diyen yazara katılmamak mümkün mü?.

Beynimi beyninizin aydınlığına yaslayıp, yüreğimi yüreğinizin sıcaklığına, güzel, yalın yapmacıksız duygularınızdan öpüyorum.

SAHmerdan 08.09.07 23:36

SEBEBİM

Kontenjanı dolmuş bu hayatta son üç günü kalmıştı sene bin dokuzyüz çift sıfır günlerden perşembe kanserdi öleceğini yeşilçamdan tanıdığımız babacan komser tiplemesi ile tanıdığımız hulusi kentmen tipli bir babacan doktordan almıştı o günden bu yana dışaralara çıkmamış yetmiş beş metre kare bir odanın içinde azametsiz bir hüsrandı yaşadığı.Ve bir perşembe günüydü çıktığı son üç gündü bu kahpe dünyanın güneş altındaki zalım toprağa.Dinlediği Fuzuli Rubayilerini almak için girdiği bir Müzik markette başlamıştı Hikayesi Roman diyemiyoruz. Çünkü üç gün kalmıştı ölmesine bu kadar kısa roman olmaz onu gördüğünde ölüm korkusunu atmıştı bir kenara kulaklarında müzeyen senar dan benzemez kimse sana şarkısı vardı.Raftan bir cd alip kıza uzattı cd değildi uzattığı sanki ömrünü en uzun ömrünün en kısa üç gününü uzatmıştı gözleri gözlerine deydğinde yüreğinin kıyısında uçurum başinda biten bir kekik gibi salınmıştı. Cd aldı ve eve gitti annesine anlattı ölesine aşık olmuştuki cd bilgisayarın yanına atip yatağına uzanıp sabaha kadar uykusuz gözleri tavanda soğuk kış günü üstüne aldığı battaniye geçmiyen öksürüğü dualarının bismillahi olmuştu.Cuma günü beklemeden durmadan dinmeden tekrar aynı yere gitti tekrar bir cd çekip kızla göz göze geldi ve eve dönüp odasına kapanıp diğer günü iple çekti sabah ezanıyla birlikte cumartesi gününe merhaba dedi evde yazdığı beyaz kağıdı seni seviyoum ismail deyip telefon numarası ile bir zarfa koyup aynı yere gitti yine raftan bir cd çekip parasını verip zarfı usulca masaya koyup ordan uzaklaştı.Kız zarfı görmedi akşamıyla kararan bu ömrünü kapanan kepenklerle kitledi ve gitti.Günlerden PAZARTESi kız zarfı temizlik yaparken buldu açıp okuduğunda inanamadı sevincinden ne yapacağını bilmiyordu zarftaki numarayı alıp hemen aradı telefona annesi çıktı merhaba:
-İsmail ile görüşebilirmiyim
-İsmail öldü.
Kız neyapacağını bilmeden beyninden vurulmuşa döndü annesi hemen çocuğun odasına girip oradan aldığı cd paketlerini açmaya başladı 1. pakette kızın yazdığı bir not vardı. Notta merhaba Sizinle tanışmak istiyorum lütfen aşkıma karşılık verirmisin diyordu.
2. pakette ise ne olur tatlı çocuk bir şans ver yazıyordu.
malesef ne kız çocugun zarfını nede çocuk paketlerin içindeki notu görmüştü.
Bu aşkın sonu böyle acı böylesine kötü bitmişti.
Unutmayın elinizdeki olan değerlerin kıymetini kaybettikten sonra anlıyorsunuz.



SEN İSTEDİN GÜL TENİNDE YARALAR BU AYRILIK HEM SENİ HEMDE BENİ YARALAR



Yusuf HAYALOĞLU

rayiha 09.09.07 11:19

Yaşayan Ölüler
 
Bugun kendimi tuhaf hissediyorum. Neden, nasıl, ne zaman kavramları kafamda
karman çorman bir halde oradan oraya savuruyorlar kendilerini, benimse tek
algılayabildiğim artık dünyanın eskisi gibi olmadığı...

Bu kadar üzüntüyü, yenilmişliği, hayal kırıklıklarını hak etmemiştim diye
teselli ediyorum kendimi. En azından bugün hatırlayabilirdi, az da olsa
gözündeki değerim hatırına arayabilirdi beni diye sayıklıyorum kendi kendime...

Delirmemek için O'na sığınıyorum...

Hayatta artık küçük oynamam gerekiyor, büyük oynamaktan bıktım veya
vazgeçtim diye değil, büyük oynamak için elimdekilere baktığımda geriye
kalan sadece bi dolu hüzün, ümitsizlik ve yalnızlık kırıntısı olduğu için...

Artık büyüdüğümü de hissediyorum, yok yok bugünün anlam ve önemini vurgulamak
için falan kurmadım bu cümleyi, sayende gercekten büyüdüğümü hissettiğim
için söyledim. Çünkü bir zamanlar gereksiz hayaller üstüne kurmuştum bu
sefil hayatımı ve her şeyin güzel olacağına, sadakate ve en önemlisi sevginin
bir şeyleri değiştirebileceğine ve yetebileceğine inanıyordum. O zamanlar
dünyadaki renkler yetmiyordu bana ama şimdi renk körüyüm! Gidişinle ve tüm
açıları dehşete düşürecek derecedeki değişiminle her şeyin hiçbir şeye
dönüştüğü dönemeçteyim sayende ve senden geriye kalan bu devasal boşlukta
görülecek, seçilecek hiç bir renk yok artık! Hala dönüp dönüp arkama
bakıyorum acaba geliyor musun diye... Benimle geleceğini falan düşündüğümden
değil ama belki son kez görmek istersin beni değil mi? Yarama tuz basmıyorum
çünkü senden geriye kalan tek şey o artık, bu yüzden onu da yanıma alıp yola
çıkıyorum. Beni düşüneceğini düşünerek, geleceğini ümit ederek yine
saçmaladım bana bakma, bugün doğum günüm ve ilk defa sensizim, bu kadar
yalnızım ama değişmeyen tek şey yine ağlıyorum.
Sanırım artık yaşayan ölülerden oluyorum...

ayben 09.09.07 21:09

cirkin kizin hikayesi :(


Küçük kız, kendini bilgiği günden beri annesinden büyük bir şevkat görmüş ve ondan duyduğu sözlerle, Pamuk Prensesten daha güzel olduğuna inanmıştı. Ona göre; güzel yüzlü ve badem gözlüydü. Bir tanecik yavrusuydu herzaman.

İlkokula başlayınca işler değişti.Arkadaşları onun hiçte güzel olmadığını, çirkin bile sayıldığını söylemekteydi. Küçük kız ilk önceleri onlara inanmadı. Çünkü herkez birbirini kıskanıyordu.Ama bir kaç yılda gerçeklerle yüzleşti. Annesinin bir pamuğa benzettiği yüzü, çiçek bozuğu bir cilde sahipti. "badem" dediği gözleri ise şaşıydı.Vucududa bir selviyi andırmıyordu.Demekki annesi onu aldatmış ve yıllar yılı çekinmeden yalan söylemişti.

Genç kızın anne sevgisi kısa bir süre sonra nefrete dönüştü. Evlenme çağına gelmiş olmasına rağmen yüzüne bakan yoktu. Üstelik gözleri bütün tedavilere rağmen düzelmiyordu. Genç kız, doktorların gizlice yaptığı konuşmalardan kör olacağını anladığında ise çılgına döndü ve kendisini hala cocukluk yıllarındaki ifadelerle seven annesinin bu yalanlarına dayanamayıp evi terketmeye karar verdi. Fakat annesi, ondan önce davranarak, uzak bir yerde iş bulduğunu söyledi ve kazandığı paraları bir akrabasına gönderip kızına bakmasını rica etti.

Genç kız bir süre sonra görmez oldu. Karanlık dünyasıyla başbaşaydı.Bu arada annesini hiç merak etmiyordu.Yalancıydı annesi, ölse bile kayıp sayılmazdı.Bir gün doktorlar, uygun bir çift göz bulduklarını söyleyerek kızı ameliyat ettiler.

Ancak o, gözünü açtığında yine aynı yüzü görmekten korkuyordu. Fakat kör olmak zordu. En azından kimseye yük olmazdı. Genç kız ameliyet sonrasında aynaya baktığında müthiş bir çığlık attı. Karşısında bir dünta güzeli vardı.

Gerçekten harike bir kızdı gördüğü. Yüzündeki bozukluklar tamamen kaybolmuştu. Çok kemerli olan burnu tamamen düzelmiş,kepçe kulakları normale dönmüş ve yaban otlarını andıran şaçları dalga dalga olmuştu. Genç kız yanındaki doktora sevinçle sarılarak:

"Sanki yeniden dünyaya geldim" dedi. "Yüzümde hiç bir çirkinlik kalmamış, estetik ameliyatı sizmi yaptınız?"

Yaşlı doktor "böyle bir ameliyat yapmadık kızım" diye gülümsedi. "Annenin, bağışladığı gözleri taktık.Sen onun gözünden gördün kendini!".....
alıntı

ayben 09.09.07 21:15

Burnu bir karış havada, gözü
yükseklerdeydi ben onu sevdiğimde.
Hele hele benim aşkımı
yerden yere vurup,
nasıl kırmıştı kalbimi zalim.
Dudaklarından dökülen acı sözleri;
öyle ki, bugün bile unutamadım.
Ne tebessümdü o , zehirden beter.
Her olayda içim paramparça,
gözlerim ağlamaktan kıpkırmızı olurdu.
Yorgun düşerdim onsuz geçen,
onunla dolu, koyu siyah gecelerden.
Pişmanlıktan kendime lanetler eder,
sevgimi söylediğim günü düşündükçe,
kaleme sarılıp yazardım ona nefretin
aşkla kucaklaştığı o uzun mısralarımı.
Derdim ki; alın yazımdı,
onbeşimin çocuksu aşkıydı.
Nasıl da gülerdi canı istedi mi...
En anlamlı bakışlarıyla önce ümitlendirir,
ardından bir uçurumun kenarına
yapayalnız bırakır giderdi.
Ben çaresiz, ben yorgun,
ben bıkkın bu sevdadan.
Ah bilirdi o insafsız,
diri diri yanardım o böyle yaptıkça...
Şubatın buz gibi kasvetli soğuğunda;
onda ne bulduğumu bugün bile bilemem.
Ama o günlerde hayatımın amacı,
varolma gibi gelirdi bana.
Çocukluk mu, yoksa gençliğimin
safça tutkusu muydu bu
kölesiye bağlanış,
içten içe kopan fırtınalar,
bu delice yakarış?
Kimbilir, belki de
sevilmeye muhtaç bir kalbin
bitmek bilmeyen kaprisi...
Ondan hiçbir şey istememiştim.
Sadece sevgi...
Evet, şimdi yıllar sonra ben,
onu düşünüyorum ilk defa
kucağımda resimler, hatıralarla.
Hava yine soğuk, yine kasvetli
gözleri gözlerimde yine
sevgi, derin yüreğimde.
Unuttum sanırdım, meğer aldanmışım,
ağladım saatlerce.
Bu onun "ölüm yıldönümü"dür.
17'sinde toprakla kucaklaşan,
o zalimin hikayesidir anlatılan.
Bir melodidir kırık, umutsuz...
Doldururken sensizlik o an odayı
gönlüm hala boş, kafam yine dumanlı.
Bir feryat yankılanmıştı acı dolu
tam 15 yıl önce bugün bomboş kırlarda.
Deli gibi koştum sınıfa, sırası boştu.
Benim kadar çaresizdi her köşe.
Kendi kendime konuşarak
yaklaştım sırasına;
"Sen ölemezsin; canımsın, sevgimsin, emelimsin
Dileğince nefret et, alay et duygularımla Kızmam sana
Ama ne olur bir yalan olsun, acı bir şaka.
Evet, evet beni üzmek için yapıyorsun.
Herşeyini özledim...
Allahım son defa göreyim yeter bana"
Bu sensiz yakarış defalarca sürmüştü
ta ki, ölümün o sinsi kokusunu
içimde duyana kadar.
Hıçkıra hıçkıra ağladım,
sıraya kazıdığın ismini öptüm.
Sonra, ona ait birşeyler bulmak için
aradım her köşeyi...
Yalnızca buruşturulmuş bir sayfa,
rengi solmuş.
Yazı, onun yazısı.
Bir mektuptu, özenilerek yazılmış,
belki de çok emek verilmiş her satırına...
Çok şaşırdım, mektup bana hitabendi.
Korkakça, kaybolmasından korkarak,
acıyla okudum her cümleyi
kalbimde büyüyen bir özlemle...
Hele hele o ilk satırı...
Öyle ki, bugün bile unutamam,
okudukça ağlarım.
"İnsan sevdiğini yerden yere vururmuş
bir tanem, AFFET BENİ !!!..."

rayiha 10.09.07 08:58

3 Hece Yedi Harf _AyRıLıK_
 
Aslında yazması söylemekten çok daha kolaydır herzaman.
Çoğu zaman telaffuz etmeye dahi çekinirsin ama birgün gelir kullanmak zorunda kalırsın.

Aslında nekadar da istesen dilin varmaz söyleyemezsin, kırmaktan mı korkarsın
karşındakini yoksa suçluluk duygusumu sarar içini bilinmez ama nedense hep
imalarla gereksiz kelimelerle kamufle edersin, konuyu uzattıkça uzatır
paragraflar yaratırsın yüzlerce kelimelik ama o 3 hece 7 harfi yine de söyleyemezsin.

Sen konuştukça, karşındaki anlar senin ne demek istediğini, gözlerinin içine bakmak
ister yakalayabilmek için gerçeği oysa sen kaçırırsın gözlerini suçluymuş gibi.
Sebeplerin bahanelerin arkası kesilmez sıraladıkça sıralanırlar ama
sen yine de toplayıp da cesaretini söyleyemezsin o 3 hece 7 harfi.

Nihayet tükenince kelimeler araya korkunç bir sessizlik girer.
Ne sen konuşabilirsin ne de o.Kaçınılmaza doğru sürüklenirsiniz birlikte.

Dakikalarca süren o sessizliği bozar nihayet karşındaki
***8216;Ayrılmak istiyorsun yani?***8217; der sessizce gözlerine bakarak
ve sen derin bir nefes alarak evet diyebilirsin sadece.

Üstünden kalkan yükün hafiflettiği bedeninle koşar adım karışırsın hayata,
***8216;O***8217; ise kalmıştır bir başına ***8216;Ayrılık***8217; la

3 hece 7 harfti hepsi oysa***8230;

alıntı

Scorpio 10.09.07 10:22

ellerine sağlık

rayiha 11.09.07 14:25

Hiçbir şey senle olduğumuz gibi değilmiş...
 
Hiçbir şey senle olduğumuz gibi değilmiş... Öylesine serseri bir gün geçiyordu saatlerimden, öylesine serseri bir hafta geçiyordu günlerimden, öylesine serseri bir ay geçiyordu haftalarımdan, aylarımdan yıllarımdan ömrümden...
Parça parça öldürüyor yokluğun, azar azar bitiveriyorum.
Her şeyi güzel eden senin varlığınmış; çok yazık; Çirkinlikleri görmeme engel, senin bana taktığın cennet gözlükleriymiş.

Bu aşk bitti sevgili, bu dem bittim sevgili!
Haramdır diye kıyamadım bu cana, yaşayan ölüye mezar yok diye gelemedim yanına!
Yani zindanlık bir dünyadır bana kalan şimdi!
Hediyen vardı ellerimde, ruhuma işlemiştin, kokun sinmişti elbiselerime...
Uğraştım, çabaladım; elbiselerimi yakıp kokundan kurtuldum ama ruhumdan atamadım bir türlü varlığını...
Tutku denen şey hep böyle midir?

Titrek, yorgun ellerimin tuttuğu, kalem kalem, kağıt kağıt şiirlerimi, senli geçen her şeye köprü yapsam da, mavi deniz gözlerinden bir ışıkla o köprüden geçsem, sana tutkuyu yazabilir miyim ki?

Bedenimi toprağın yaptım unutma! Hep bedenini saracak!...
Ben hep bekleyeceğim; Ağlayarak annesine koşmak isteyen bir çocuk gibi, sana koşmak isteyeceğim ama, soluğum yetmeyecek.
Yılmak yoktu biliyorum, ölene kadar sevecektik...
Şimdi ikimizde öldük! Sen toprağın altındasın, bense üstünde!

Bu saatler de geçecek, bu günler de, belki bu ömrüm de bitecek ama, sen hep sol tarafımda cayır cayır yakacaksın beni. Ateş olup eriteceksin. Hiçbir soğuk üşütemeyecek bu yüreği!
Gözün arkada kalmasın! Bu gözler, kaldırıp da göz kapaklarını görmeyecek hiç kimseyi, bilmeyecek...
Bu dudaklar öpmeyecek bir başkasını ve konuşmayacak...

Hızlı hızlı atan şu kalbimi, göğsümden çıkarıp da yerden yere vursam, sana tutkuyu anlatabilir miyim ki?

Tutuyorum, ağlamayacağım diyorum; olmuyor, yapamıyorum. Sen gittin, inanmaya çalışıyorum; inandıramıyorum kendime...
Yılmak yoktu canım değil mi? Biz ölene kadar sevmeyecek miydik?
Şimdi ikimizde öldük işte! Sen toprağın altındasın, bense üstünde!..


--aLinti--

cimcime68 11.09.07 14:31

xxXX BiR KızıN DeLiyE OLaN AşKı XXxx
 
Onu ilk gördüğümde 17 yaşındaydım. O ise 20. Akıl hastanesine ziyarete gitmiştim. Arkadaşım zorla götürmüştü. Bahçedeydi... Kıştı. Onun üzerinde sadece tişört vardı. Dikkatimi çekmişti. Herksin yanında birileri vardı o yalnızdı. Yanına gidip adını sordum, sohbet etmeye başladım. Konuşmuyordu, benimle hiç ilgilenmiyordu. Bu daha da dikkatimi çekmişti. Üzerine gidiyordum ama boşunaydı. Hiç konuşmuyordu. Çok etkilemişti beni...

Daha sonra her gün yanına gitmeye başladım. Benimle az da olsa konuşmaya başlamıştı. Doktoru onun durumunun hiçte iyi olmadığını, ailesini trafik kazasında kaybettikten bu hale geldiğini anlattı ve onla bu kadar ilgilendiğimi sordu. Cevap veremedim. Sanırım beni etkilemişti ve seviyordum onu.

Onu etkilemeyi sonunda başarmıştım. Okul çıkış saatimi sabırsızlıkla beklediğini söylemişti. Beni görmeden mutlu olmadığını anlatmıştı. 1 yılda gülümsetmeyi baş artmıştım onu. Bana ilk ***8220; Seni Seviyorum***8221; dediğinde de tanışmışlığımızın üzerinden 1,5 sene geçmişti. Gülüyorduk el ele dolaşıyorduk bahçede. Doktoru bile şaşırmıştı bu duruma. Artık psikoloji tedavisi bitmiş sadece ilaç tedavisi uygulanıyordu. Buda bizi çok mutlu ediyordu. Ailemin ondan haberi vardı. Ama onu sadece benim ilgilendiğim bir hasta olarak görüyorlardı. Oysa biz sevgiliydik. Sözlendik. Yüzüklerimizi doktoru taktı. 2 yıl sonra ailem her şeyi öğrendi. Ondan ayrılmamı istediler. Çünkü o hastaydı. Bir hafta beni eve kapattılar. Artık mavişimin yanına gidemiyordum. Günün birinde evden kaçıp yanına gittim. Hastanede yoktu. Beni iki gün beklemiş ben gelmeyince de kendi isteğiyle hastaneden ayrılmış

Bir ay boyunca eve kapandım. Kimseyle konuşmuyordum yemek bile yemiyordum. Bir arkadaşım mavişimi yolda görmüş oda benim ev adresimi almış. Bir gün mavişim ellerinde çiçeklerle evimizin önüne geldi. Annemi kandırıp bir hafta birlikte tatile çıktık. Artık onundum. Tüm kalbimle ve bedenimle...

Ailem ne yazık ki kararından vazgeçmiyor ve onu istemiyor. Şu an o yanımda yok. Ailem beni Antalya***8217; ya gönderdi. O da İstanbul***8217; da. Buraya gelmesi imkansız. Üçüncü senemizdeyiz ve 4 aydır ayrıyız. Haberini arkadaşlarımdan alıyorum. Yine hastaneye düşmesinden korkuyorum. Ne yapacağımı bilmiyorum. Ama bildiğim tek şey var. Onu çok seviyorum...

alıntı

cimcime68 11.09.07 14:32

dinle oğlum !!!
 
BU GECE SENİN KADAR HİÇBİR ŞEY BENİ İLGİLENDİRMİYOR OĞLUM


"Dinle oğlum. Sen uyurken düşündüklerimi yine sen uyurken yazıyorum. Usulca odana girmiştim. Minicik ellerinden biri yanağının üzerinde kıvrılmış, terleyen alnına düşen sarı kaküllerin ıslanmıştı. Pembeleşmiş, melekeleşmiş yüzüne bakıyordum. Demin gazete okurken içimde doğan pişmanlık rüzgarı ile yatağının kenarına sürüklenmiştim. Suçlu suçlu seni seyrediyordum. Ağlayacak gibiydim oğlum. Sana kızmıştım. Okula gitmek üzere hazırlanırken yüzünü iyi yıkamadığın için seni azarlamıştım. Öteberini yere attığın için sana şiddetle bağırmıştım. Kahvaltı sofrasında da sana bir sürü kabahat bulmuştum. Yemeklerini üstüne döküyordun. Dirseklerini masaya dayıyordun. Ekmeğine fazla yağ sürüyordun. Sen okuluna ben işime gitmek üzere evden çıktığımız zaman elini sallayıp bana "Güle güle babacığım" dediğinde ben yine kaşlarımı çatıp "Omuzlarını dik tut" diye seni azarladım. Bu sertliğim akşam üzeride devam etti. Eve doğru yürürken seni dizlerini yere dayamış misket oynarken gördüm. Çorapların da yırtılmıştı. Seni önüme katıp eve getirerek arkadaşlarına mahçup ettim. Ve sana "Çoraplar pahalı! Kendin alsaydın daha dikkatli olurdun " diyerek çıkıştım. Düşün oğlum. Bunları söyleyen, yapan bir babadır. Daha sonra çalışma odamda gazetemi okurken sessizce geldiğini hatırlıyorsun değil mi? Gözlerinde mahzun bir ifade vardı. Sen karşımda tereddüt içinde dururken, rahatsız edilmiş bir insan edası ile " ne istiyorsun !" diye sana bağırmıştım. Sen hiçbir şey söylemeden atıldın ve kollarını boynuma doladın. Ve beni öptün. Allah'ın kalbine verdiği ve ilgisizliğimin, sertliğimin bile söndüremediği sevginin kuvveti ile kollarını boynumda sıktın. Sonra döndün ve koşarak merdivenlerden çıktın. İşte oğlum birkaç dakika önce gazetemi okurken içimi dolduran pişmanlık ve korkunun sebebi buydu. Çok geçmeden gazete elimden kaydı. Yıkılmayan coşkun sevgine karşılık sana mükafat olarak hep azarlanmayı, senden yapabileceğinden çok fazla şeyler istediğimi, senden kendi yaşımdaki birinin davranışlarını beklediğimi şimdi anlıyorum. Halbuki senin karakterinde ne güzel, ne samimi, ne dürüst şeyler var. Senin minimini kalbin ufuklarda doğan şafaklar kadar büyüktü. Bunu beni kucaklayıp öpmenle gösterdin. Bu gece senin kadar hiçbir şey beni ilgilendirmiyor oğlum. Karanlıkta odana geldim. Yatağının ucunda utanç içinde diz çöktüm ve gözyaşlarıma mani olamadım oğlum. Bunları sana uyandığında söylesem anlayamazsın biliyorum. Fakat yarın gerçek bir baba olacağım. Sana bir arkadaş gibi davranacağım. Seninle şakalaşacağım. Sana sarılıp öpeceğim. Dilimin ucuna kötü sözler geldiğinde dilimi ısıracağım. Ve daima "O daha küçük bir çocuk" diyeceğim. Ben sana bir çocuk değil, yetişkin muamelesi yaptım. Ancak şimdi seni yatağında mışıl mışıl uyurken görünce henüz bir bebek olduğunu anladım. Annenin kucağından daha dün ayrılmadın mı? Daha düne kadar başını annenin omuzlarına dayayıp dalıp gitmiyor muydun? Senden çok fazla şey istedim oğlum çok fazla... Uyandığın zaman seni mutlu etmek, sevginin karşılıksız olmadığını anlatmak ve kendimi affettirebilmek için seni doya doya öpeceğim."

cimcime68 11.09.07 14:48

"Aşığım Diyenlere İbret Bir Hikaye..."
 
Öncelikle belirtmek isterim, aşağıdaki öykü tamamen gerçek ve alıntıdır... Saygılar"

"Karımı 1998 in sonbaharında kaybettim... Yedi senelik evliliğimizin iki senesini kanser tedavisi için hastanelerde geçirmiştik.

Karim, her evlilik yıldönümümüzde ikimizin fotoğrafını çerçeveler, "Bunlar bizim hayatımızın gölgeleri" derdi.. Öldüğünde, yedi tane resmimiz vardı.

97'in bir gecesinde onu aldattım. Oysa ona sürekli onu ne kadar çok sevdiğimi ve sonsuza kadar sadık kalacağımı söylerdim. Ölmeden iki hafta önce yine aynı şeyi tekrarladım.

Tuhaf bir gülümsemeyle baktı bana ve sadece: "Biliyorum" dedi.

İzmir'e kar yağdığı gün, yani bir ay önce, evdeydim. Fotoğraflarımıza bakıyordum yine... Her çerçevenin altında bir harf olduğunu ilk kez o gün fark ettim. - A. - R. - K. - A. - S. - I. - N. Gerisi için yılları yetmemişti.

Ama sanırım "Arkasına bak" yazmaya filan niyetlenmişti. Hemen çerçevelerin arkasına baktım. Hiçbir şey yoktu. Sonra bir şey dürttü beni, hepsini teker teker söktüm.

İnanabiliyor musunuz, her birinin arkasından bir mektup çıktı! Geçirdiğimiz her sene için sevgi dolu sözler yazmıştı.

1997'deki resmimizin içinden çıkan zarf ise simsiyahtı. Ve içinden su sözler çıktı:

"14 Mart 1997/Gözlerin bana başka birine dokunmuş gibi baktı/ Söylemene gerek yok, biliyorum..."

2002'deyiz. Onu kaybedeli 4, aldatalı 5 yıl oluyor. İçim acıyor simdi. Çünkü kadınlar biliyor, hissediyor...

Seni seviyorum diyenin sevgisinden şüphe et, çünkü; Aşk Sessiz, Sevgi Dilsizdir

cimcime68 11.09.07 17:28

Sensiz bu dünyayı asla sevmiyorum
 
Sensiz bu dünyayı asla sevmiyorum

Bir hasret türküsüdür dillendirdiğim. Bir
bülbülün güle hicranıdır***8230;Yazmanın adı kolayda kalemin sevdasını kağıda
tüllendirmekten daha zor olan ne olabilir.Ne; zaman hasretime teselli ne
mevsimler özlemime gem.İçimde biriktirdiğim sayfalara yazıyorum sana olan tüm
güzel seslenişleri..Gecenin en demli vakitlerinde seni düşünmek kadar tatlı esen
bir rüzgar yok başımda.Zülüflerimin heyyulası her lahza seni zikrederken ne çok
sevdiğimin farkına varıyor sen uyurken geceye seninle alakalı mahyalar
yayıyorum.Gönlüme sığmayan bu hasret ateşini sınırlarımın dışına çıkarmadan için
için yanarken bir kıvılcım gönderiyorum kırık dökük satırlardan.

Hiç bir söz seni anlatmaya kifayet bulamazken hiç bir satır işte bu benim sevdam
diyemiyor.Sen karanlık gecelerimin tulu etmiş aydınlığısın.Her gün özleminle
bitirirken zamanı sana olan ateşim dünyayı yakacak kadar harlanıyor gönül
şehrimde.Hasretden talan olmuş şehrimin tüm kilitleri sana açılmışken bir bir
her an seni kaybetmek korkusuyla ilmek ilmek geçiyor zaman boynuma.Bütün durağan
duyguların kaidelerinden sıyrılıp soğuğun iliklerime kadar işlediği kör bir
gecenin iskelesinde içimi, ruhumu, kalbimi, hülyalarım, hatıralarımı sevdanın
kor yakıcılığı ile simanın yansıdığı odamda hasretimin sonsuzluğu ile
ısıtıyorum.Ne güzel şeymiş seni sevmek***8230;Ne güzel şeymiş sıcaklığını yüreğimde
hissetmek***8230;.

Nicedir hiç bir rüzgar bu kadar sert esmemişti. Nicedir şarkılar bu kadar
mızraplı vurmamıştı tın tın.Yıllar boyu her gelen acının karşısında dimdik
durdum.Tahammül edip gülüp geçtim.İlk defa kaybetmenin ağırlığı ile
yanıyorum.İlk defa tüm kalelerim çaresizlik içinde savunmasız. Bana sorduğun
olmazsa ne olacak sorusu üzerime öyle yıkılıyor ki hicranım amansız bir düşman
gibi iki büklüm bırakıyor beni.Koca bir iç geçirme, buğulanan bakışlar, boynu
büküklüğüm, kırık döküklüğüm.Gözlerim buğulu bakıyor ötelere medyun sana iştiyak
içinde..

Rüzgarda savrulan yağmur damlaları gibi savruluyor yüreğim.Sensiz geçen
mevsimlerim kış günlerim zemheri.Umut çırpınan kanatlarında bekleyişlerin
girdaplarında yürümüyor savruluyorum.Anlıycan sensizliğin hiç bir tarifi yok
benim gönül kitabımda.

Sensiz bir dünyayı asla sevmiyorum***8230;

dost 11.09.07 18:17

..Cimcime68 Sundu..

Zordur içten gelerek ağlamak***8230;

Zordur içten gelerek ağlamak***8230;Gözyaşı dökmek değil bahsettiğim elbette.Ama
damlalarınızı dışarı değil de içeri akıtmak da denilebilir. .
Gülerken bile ağladığınız anlar oldumu hiç??Dengesizce davranıp mutlu olduğunuz
için bile göz yaşı döktüğünüz oldu mu? . .
Sıkılverirsiniz bir şeye zaman ve mekan ayırımı göz etmeden***8230;Hiçbir şey
istemessiniz o anda, kendiniz dışında ne bir ses, ne bir yüz, ne de bir dokunuş.
. .
Duymak istediğiniz sessizlik, görmek istediğiniz ise sadece boşluk***8230;En ufak bir
ışık dahi rahatsız eder sizi.Çünkü aslında gördüğünüz ışık karanlığın
maskesidir!
Yakarırsınız içinizi acıtırcasına ağlamak istediğinizi. . .
Ama ağlayamazsınız. .
Gözyaşlarınızla verdiğin bu mücadele de hiç bu kadar aciz kalabileceğinize
olanak veremessiniz. . .
Ama eğilirsiniz hiç olmadık zamanda, yalvarırsınız çığlıklarınızla,***8221;Sana
ihtiyacım var ne olur gel! . .***8221; diye. .
Kızarsınız***8230;Ağlamak bu kadar zor olabilirmi? . .İnsan ağlamayı bu denli arzu
edebilir mi? . .
Yolu gözlenen bir sevgili misali paralar yüreğinizi,gelmediği her an için.
.zorlar sınırlarınızı. . .
Hani geleceğini veya gelmeyeceğini bilseniz,belki***8230;ama amaçsızca bekleyiş veya
ter****ş. . .
İşte bu en kötüsü. . .
Bilmez gözyaşı bedende kaldığınız müddetçe sahibine zarar verdiğini.Bazen akmak
istemediğini, sizi bırakmak istemediğini o kadar belli ederki bize,yanağınızı
okşarcasına süzülüverir yavaşça. . O da üzülür aslında kimi zaman. . .
Gitmek..Bir an önce akmak istediğini gösterir size, bir nehir misali akar
elinizde olmadan..Kaybedecek hiçbir şeyi kalmamıştır. Çünkü,damlalarından başka.
. .
Duygularımızın iniş ve çıkışıyla beslendiği;gözlerde buğuya,rahatlatıcı bir sele
ya da hıçkırıklara dönüşür***8230;Yüreğinize gömdüğünüz yıldızları,yürek yordamıyla
gözlere sunmak. .
Göz ile yürek ekseninde yaşanan savaşta,ellerine çiçek tutuşturan,damlalarını
yangınlarına veren çaresizliğin dökülmesidir..
Gözlerden.

rayiha 12.09.07 17:21

Çağresizliğim...
 
En acıtanı ne biliyormusun dedi biri...

... hani o gidişlerin var ya... sessizce... suskun ...

... kırılan sen olduğun halde... kendisiymis gibi... hani o arkasına dahi bakmadan gidişleri...
hani senin "o an" "oracıkta" "ancak" arkasından baka kaldığın... anın durması için yalvardığın, tutup ucundan geri çevirmeye çalıştığı an varya, hani yapabilsen o merdiveni, hani yapabilsen o kapıyı, hani yapabilsen o sokağı tutup ucundan geri çevirmeye canını bile verebileceğin o an...

...o işte...en acıtanı o...

...hani o tıpkı elinden düşen en sevdiğin, en güzel "şeyin gibi"... hani o tıpkı tutamadığı gibi... hani o tıpkı tüm gidenlerde yaşadığı gibi... hani o bir ince sızı varya içe içe akan... hah işte...tam öyle incecik... yırtarak kayan... düşen kanatan... acıtan.. tutamadığın... parçalanan... tuzla buz olan... zamana savrulan... zamanda akıp giden... hani o zamanla catistigin ama zaman içinde yok olmayan herkesin inandığı o kocaman ... "zaman her şeyin ilacıdır" yalanı ... bunun bir yalan olduğunu tekrardan hatırladığın an... ve kendini kandırmaya başladığın an ... istemeye istemeye inanmaya başladığın an...

o işte...en acıtanı o...

...ama senin orda oldugunu hep bildiğin ...
...ama senin hep hissettiğin...
...ama bir dahası olmayan...
...ama zaten hiç senin olmayan...
...ama senin hep bildiğin...
...ama senin hep hissettiğin...
...ama bir daha sana geri gelmeyecek olan...
...ama buna rağmen
...gelmeyeceğini bile bile senin beklediğin...
...o işte...en acıtanı o...

... sonra o kocaman kocaman, akıp gitmek bilmeyen zaman...
... o durduramadığın an' ın karmaşası tezatlığı...
...kördüğüm oluşu...
... o "acabalarla" , "keşkelerle" dolu soruların ...
... içindeki kısır döngülerin...
... ve o an ...
... hiç bir şey yapamamanın çaresizliği...
... o işte...en acıtanı o...

...belki de sadece çaresizliğin...

...çaresizliğim...lütfen beni artık acıtma...!

rayiha 13.09.07 09:42

Hoşçakal...
 
Ayaz vuruyor yüreğime,üşüyorum.Biliyorum senin şehrin sıcak ama bu kez değil sevgili bu kez değil.Ayrılığın bu kadar üşütücü olacağını söyleseler inanmazdım bak buz kestim karşında kımıldayamıyorum.Bundan sonra ayaz olacak tüm geceler benim şehrimde.Isıtmayacak ellerimi yüreğimi kimse ve hiç birşey.Sen sıcacık şehrinde sıcak tut yüreğini.Ama yaralama kimseyi emi.

Bu sana son mektubum... Geldiğim gibi sessizce giderim demiştim ya sana, o kadar sessizlik sinmedi içime.Benden ne bırakabildim sana, ne kattım yaşantına bilmem ama cümlelerim kalsın istedim.Ta bi sen istersen belki yırtıp atacaksın belki de gözünün ilişmeyeceği bir yerde saklayacaksın bilmiyorum.Yazıyorum yine de bunlar seni seven bir kadının cümleleri ,bunlar ayrılığı içine sindirmeye çalışan içimdeki küçük çocukların sözleri sadece dinle.

Gideceğimi anlamadığını biliyorum kim gideceği akşam böylesi sarılır ki sevdiğine,kim öpücüklere boğar, kim sözleriyle sarmalar ki.Benden başka bir deli yapmazdı zaten.İstedim ki son gecem güzel geçsin, ilerde hatırına düştüğümde istedim ki hüzünle anma beni Deliydi de geç git.

Az önce parmak uçlarımda sessizce ilerleyerek balkona çıktım, senden önce sana ait bu şehirle vedalaşmalıydım.Bir sigara yaktım ,biliyorum bırakacağıma söz vermiştim şu mereti ama ben sözlerimi tutamadım sevgili.Ben bana verdiğim sözleri bile tutamadım ki ağlamayacaktım sözde ama bak tutamadım işte.Tutunamadım....

Gözyaşlarımı silip yanına uzandım bir müddet ,o kadar güzeldin ki uyurken yüzünde dans eden gölgeleri bile kıskanacağım kadar güzel.Yüzünde belli belirsiz gülümseme.Gülmek bu kadar mı yakışır bir surete. Gelsem dokunsam dedim ,sıkıca sarılsam.Gidiyorum ,kalk beni durdur diye sarssam yapamadım Yalpaladım

Eşyalarımı toparladım sonra ve şimdi oturmuş sana bunları yazıyorum.Gidişime anlam veremeyeceksin belki.Sabah uyandığında ben yerine bir kağıt parçasına sarılacaksın.Ve bu mektubun sonuna gelene kadar anlamayacaksın.


Tökezledim işte.yapabilirim sandım.Sevgim ikimize yeter dedim.Oysa olmazmış tek taraflı yaşanmazmış aşk..O şarkıdaki gibi ne sevdiğin belli ne sevmediğin derken yara almışım yaralanmışım.Belki yarın diye aldanmışım kendimi aldatmışım Yarın belki derken yarınları tükettim. Yanıldım.

Kaderim dediğim sevgili.Bir gece ansızın karşımda bulduğum ve bir sabah yitirdiğim seni yeniden karşıma çıkaran kaderdi öyle inandırmıştı çocuk yanım beni işte.Yine bir guzel akşamı tanişmıştık ve yine öyle bakakalmıştık.Ve şimdi yine soğuk bir ruzgar sabahı çıkıyorum hayatından.Açi tekerrürden ibaret dedikleri bu olmalı komik geliyor ama gülemiyorum

Şimdi çıkacağım bu kapıdan seni ardımda bırakacağım.Her zaman ıkına sıkına gittiğim terminale gideceğim koşar adım.Tüm yollara dinamitler yerleştirip her geçişimde patlatacağım.Dönülecek yol kalmayacak sana çıkmayacak artık yollar.Gurursuzca sana her gelişime şahitlik etmeyecek hiç kimse.Kimse acıyarak bakmayacak yüzüme

Gidiyorum,arkamdan su dökemeyeceksin

Ve ben dönmeyeceğim bir daha

Ardımdan gözyaşlarıma bahane yağmurlar yağmayacak
Senin şehrin sıcak
Biliyorum Sevgili biliyorum

Yolum açık olmayacak





Hoşça kal bulup bulup yitirdiğim sevgili

Hoşça kal yüreğimdeki deli esinti

Hoşçakal zorlu sevdam

Sensizlik kolay olmayacak..


alıntı

GüLce 15.09.07 00:57

Gurbet;Ask
 
Gurbet;Ask

Gözümü öyle biyerde acmisimki ,etrafimdakilerin yabanci oldugunu nasil farkedebilirdimki..?
Ailenin en son cocuklari, belki biraz simarik belkide biraz diger üc kardesden en agiri olan ben,
ilgimi hersey cekerdi.
Bi ucak ucardi dikilir seyrederdim,nerden geliyor ve nereye gider diye.Cicekleri izler,bazilari neden boynunu bükdükü acaba
der,tüm gün düsünürdüm.Cocuk akLi ya..yarina unuturdum..ve oyuna dalardim..
Gece yattigimda..anneme babama dua ederdim.
Allahim babamin parasini cogaltki ..dedemin yanina gitsin..
Allahim anneme huzur verki hastaligi azalsin der uykuya dalardim..
Okula gider gelir..erkek cocuklari gibi sokakda top oynardim..delice biseydim..sakindim ..ama benligim saglamdi..
taa cocukken bile..
Büyüklerim cogu zaman benim icin..akilli cocuk büyüyünce iyi yerlere varir diyolardi..anlamiyordumki ne demek istediklerini..
okul yolum uzakdi..özel okuldu..binerdim otobüse..hatta cantam benden büyük gibi gelirdi zor tasirdim..
sesimi cikarmazdim..
cocuk akLi ya..

Arkadaslarimi secmeden arkadaslik kurardim. ..sevilirdim sanki..iyi insanlarla karsilastir beni allahim dedigim..
cogu zaman dogrulugunu bulurdu..
cocuklugumdaki arkadaslarim gibisi yoktu..birden sarsiLdim..yedigimiz ayri gecmeyen kardesim arkadasim birden yok oLmustu..
hic isyan okumadim..gelmesini bekledim..ve geldi..

Ben büyüdükce babam benle gurur duymaya basladi..
En erkek en kücügünüz derdi..
ve doktor olcak benim kizim diye gururlanirdi..her sene yeni bi dil ögrenirdik okulda..
say bakalim kizim bu ne demek su ne demek derdi..bilince..
afferim der..gözlerinin ici gülerdi..
bunlarin yaninda..asil yoLumuzu hic unutturmadi gurbet ellerde..
Türküz ,Müslümaniz derdi devamli.
ona göre yürüyün ona göre bakin..diye tenbihlerdi 4 ümüzede..
biLmem bana hep abilerim kale almiyor gibi gelirdi..nede olsa erkekdiler..!
ablam la ben iki ayri dünyaydik..halada öyleyiz ..merak edenlere....

Okul bitti..ve ben büyümüstüm..bi yol secektim..ya is ya okul..
babam doktor olmami istiyordu ..her daim aklimin bi kösesindeydi..
ama ben istemiyordum..kirilirmiydi..? bilmiyordum..
ve calismayi sectim..kirilmamisdi cünkü benim babam tam babaydi..
Zor günlere adim attigimi anlamadan yürümeye basladim..
Artik annem köyüne hasret ..tüm ailesini teker teker topraga vermisti yanlarinda olmadan..
ve bu yüzünden okunuyordu..
Babam..."bi traktör parasiydi gelme sebebi! hala burdaydi..kücük yasda annesiz kalmis ..hayatin her cilvesini cekmis..
artik annesinin mezar tasinda dua etmek istiyordu..ve biz büyümüstük..gurbet ellerde ..
Bendim hala gurbetde kalma sebebleri..!cocuk yüregime agir geliyor ama belli etmiyordum..
okuyor calisiyor..düzenini bozmayaLim cocugun diye..konusurlardi ..bende arada kulak misafiri olurdum..
Kendi parami kendim kazanayimki..akillari bende gelmesin diye..sadece calismaya verdim kendimi..

"Gidin babacim gidin..sizde hasret gitmeyin yurdunuza ..hakkiniz, beni düsünmeyin..diye sözcükleri düstü yüregimden..
ve gün geldi gitme vaktiydi..geleceklerdi senede bi iki kere..nede olsa evlatlari gurbetdeydi..döneceklerdi onlarda..anamin yüregi sizliyordu..
hissetdim..
ve 5 yil gecti..
Abilerime is kurmus..düzenlerini kurmus vaziyetde..
ben ise yüzlerini kara cikarmamak adina..hala ayni birakdiklari kiziyim..
..
erkek kizinin yüregine bi ara ask düstü baba..
sen bilmiyorsun anne..
aksamlari oturur sizi anlatirdim kagitlarima..
ablama resimler yapar ..kaldirirdim en üst rafa...

size yaziyorken..bi baskasi almisti cümlelerimi..
hani cocukken ciceklerin neden boynu bükük diye düsünür cözemezdim ya annem..
artik biliyorum sebebini..
gozyasi ne onuda ögrendim..
üstüme düsmeyeni dahi ögrendim ..gurbetlikmiydi en cok acitan..
yürek acisimi..?
Bazi bazi ciglik atmak istedimsede..hic atmadim..
yildizlara bakar onlardan ibret alirdim..
Rüzgar bazen sert vursada,
cogu zaman sakin davraniyorlar bana..
Gidene kal dememeyi ögrendim,gitti kal demedim..
Ask gitmezdi degiLmi..?
demek aski yasamamisim..!
ask,ellerini teslim etmekdir degiLmi. ?
hic etmedim..!..

gurbetlik yasima yas katiyor bu ara..
23 senemi aldi..
ve ben hala cocuk ruhumdayim..ve bunun icin gururluyum..
Ne yaban ellere kendimi teslim ettim..
nede gururuma, namusuma firsat verdim..!
onlara sadigim ..kendime sadik oldugum gibi..

BelKi bi gün öyle bi mutLuluk yakalarki beni..
icinde askda bulunur..gurbetsizLikde..
hani yabancilar arasinda acmistim ya kara gözlerimi..
veda etme zamani geldiginde..
gözlerimle son gördüklerim yakinlarim..memleketim..türkiyem olur insallah..
ya acik giderse gözlerim...?
..düsünme böle ..!
azrail acele etme olurmu..
gurbetde alma beni yanina..
nezamanki..gurbet terkederse beni..
iste ozaman kapim acik sana..
gelip..
alabilirsin beni..
Nekadar aska doymus olmasamda__!



TatLi_BeLaa

rayiha 15.09.07 10:33

Hasret Hiç Bu Kadar Büyümemişti
 
Hava kararmış, yağmur yağıyordu.. Düşlerime yağmur yağıyordu.. Hiç olmadığın
kadar içimdeydin.. Sensiz geçen zamanlara inat daha bir hissettim seni bugün..
Yalan değil başka sevdalar, başka aşklar peşinde koştum yokluğunda.. Sana
benzeyen her şeyi sevdim ben.. Sevdiğim her şeyde senden izler vardı. Aradığımı
buldum sandım ama yanıldım, bulduğum sen değildin. Olmadık zamanlarda aklıma
düştün, zamansız yaralandım. Her sabah seni bulmak için yolara düşmek geldi
içimden ama yapamadım..

Yalnızlığın acısıyla kahroldum her gece. Gelir dedim kendi kendime, Söz verdi
gelmesi gerek. Bekledim. Kendimi param parça hissetim ama yine de sana
kızamadım. Unuttum kötü sözlerini.. Unuttum kapında bekletildiğimi.. Unuttum
telefonlarıma cevap vermediğini, kavgalarımızı unuttum..

Bir tek seni unutmadım sevgili, bir tek seni unutamadım. Hep dönmeni bekledim..
Zamanla alıştım acılara.. Alıştım sevdiklerimin yokluğuna. Ama yalnızlığa
alışamadım, hasrete alışamadım, sensizliğe alışamadım. Hep dönmeni bekledim..

Şimdi artan yalnızlığım, büyüyen yokluğun var.. Tenimde kokun, gülüşün içimde
saklı. Sen neredesin sevgili, varlığın nerede? Bir mevsim döndü , sen dönmedin..

Düşlerim böyle dağınık değildi eskiden. Özlemlerim hiç bu kadar olmamıştı gün
ışığına. Hasret hiç bu kadar büyümemişti..

dost 16.09.07 16:42

[İhtiras Sundu]

Bulunmayacak Tek Şey Senin Benzerindir

Ayakkabıcı, yeni getirdiği malları vitrine yerleştirirken, sokaktaki bir
çocuk onu seyretmekteydi. Okullar kapanmak üzere olduğundan, spor
ayakkabılara rağbet fazlaydı. Gerçi mallar lüks sayılmazdı ama, küçük bir
dükkân için yeterliydi. Onların en güzelini ön tarafa koyunca, çocuk
vitrine doğru biraz daha yaklaştı. Fakat bir koltuk değneği
kullanmaktaydı. Hem de güçlükle...

Adam ona bir kez daha göz attı. Üstündeki pantolonun sol kısmı, dizinin
alt kısmından sonra boştu. Bu yüzden de sağa sola uçuşuyordu. Çocuğun
baktığı ayakkabılar, sanki onu kendinden geçirmişti. Bir müddet öyle
durdu. Daldığı hülyadan çıkıp yola koyulduğunda, adam dükkândan dışarı
fırlayıp:

- "Küçüüük!" diye seslendi." Ayakkabı almayı düşündün mü? Bu seneki
modeller bir hârika!"

Çocuk, ona dönerek:

- "Gerçekten çok güzeller!" diye tebessüm etti, "Ama benim bir bacağım
doğuştan eksik".

- "Bence önemli değil!" diye atıldı adam. "Bu dünyada her şeyiyle tam
insan yok ki! Kiminin eli eksik, kiminin de bacağı. Kiminin de aklı veya
vicdanı."


Küçük çocuk, bir şey söylemiyordu. Adam ise konuşmayı sürdürdü:

- "Keşke vicdanımız eksik olacağına, ayaklarımız eksik olsa idi."

Çocuğun kafası iyice karışmıştı. Bu sefer adama doğru yaklaşıp:

- "Anlayamadım!. dedi. Neden öyle olsun ki?"

- "Çok basit!" dedi, adam. "Eğer yoksa, cennete giremeyiz. Ama ayaklar
yoksa, problem değil. Zaten orda tüm eksikler tamamlanacak. Hâttâ sakat
insanlar, sağlamlara oranla, daha fazla mükâfat görecekler... "

Küçük çocuk, bir kez daha tebessüm etti. O güne kadar çektiği acılar,
hafiflemiş gibiydi. Adam, vitrine işâret ederek:

- "Baktığın ayakkabı, sana yakışır!" dedi. "Denemek ister misin?"

Çocuk, başını yanlara sallayıp:

- "Üzerinde 30 lira yazıyor" dedi, "Almam mümkün değil ki!"

- "İndirim sezonunu senin için biraz öne alırım!" dedi adam, "Bu durumda
20 liraya düşer. Zâten sen bir tekini alacaksyn, o da 10 lira eder."

Çocuk biraz düşünüp:

- "Ayakkabının diğer teki işe yaramaz!" dedi, "Onu kim alacak ki?"

- "Amma yaptın ha!" diye güldü adam. "Onu da, sağ ayağı eksik olan bir
çocuğa satarım."

Küçük çocuğun aklı, bu sözlere yatmıştı. Adam, devam ederek:

- "Üstelik de öğrencisin değil mi?" diye sordu.

- "İkiye gidiyorum!" diye atıldı çocuk, "Üçe geçtim sayılır."

- "Tamam işte!" dedi adam. "5 Lira da öğrenci indirimi yapsak, geri kalır
5 lira. O da zâten pazarlık payı olur. Bu durumda ayakkabı senindir,
sattım gitti!"

Ayakkabıcı, çocuğun şaşkın bakışları arasında dükkâna girdi. İçerdeki
raflar, onun beğendiği modelin aynıyla doluydu. Ama adam, vitrinde olanı
çıkarttı. Bir tabure alıp döndükten sonra, çocuğu oturtup yeni
ayakkabısını giydirdi. Ve çıkarttığı eskiyi göstererek

- "Benim satış işlemim bitti!" dedi, "Sen de bana, bunu satsan memnun
olurum."

- "Şaka mı yapıyorsunuz?" diye kekeledi çocuk, "Onun tabanı delinmek
üzere. Eski bir ayakkabı, para eder mi?"

- "Sen çok câhil kalmışsın be arkadaş..." dedi adam, "Antika eşyalardan
haberin yok her hâlde. Bir antika ne kadar eski ise, o kadar para tutar.
Bu yüzden ayakkabın, bence en az 30-40 lira eder."

Küçük çocuk, art arda yaşadığı şokları üzerinden atabilmiş değildi.
Mutlaka bir rûyada olmalıydı. Hem de hayatındaki en güzel rûya. Adamın,
heyecandan terleyen avuçlarına sıkıştırdığı kâğıt paralara göz
gezdirdikten sonra, 10 liralık banknotu geri vererek:

- "Bana göre 20 lira yeterli." dedi. "İndirim mevsimini başlattınız ya!"

Adam onu kıramayıp parayı aldı. Ve bu arada yanağına bir öpücük kondurdu.
Her nedense içi içine sığmıyordu. Eğer bütün mallarını bir günde satsa,
böyle bir mutluluğu bulamazdı. Çocuk, yavaşça yerinden doğruldu. Sanki
koltuk değneğine ihtiyaç duymuyordu. Sımsıcak bir tebessümle teşekkür
edip:

- "Babam haklıymış!" dedi. "Sakat olduğum için üzülmeme hiç gerek yok!
demişti."

Her Rüzgar Savuracak Bir Toz bulur,

Her Hayat Yaşanacak Bir Can Bulur,

Her Umut Gerçekleşecek Bir Düş Bulur

Bulunmayacak Tek Şey Senin Benzerindir

dost 20.09.07 11:24

..Loveboy Sundu..

Seni Sana Yazdım Dün Gece Yine...

Zamanin gozbebeklerinden yuvarlanip seni "sana" yazdim dun gece. Oysa yarin erken kalkacaktim. Gogsunde dikenleri tasiyan ruzgarlarin saclarini yikayacaktim gozyaslarimla. Sutten yeni kesilmis dag ceylanlarini sabah ezaninda uyandiracaktim. Uyumaliydim aslinda. Kirpiklerim, uykuya hazirdi oysa. Ama ben seni dusundum yildizlarin siyahi giyindigi gecenin dar vakitlerde. Uykusuzlugumu tas dibeklerde dovup ben seni " sana " yazdim dun gece. Yuregimi kalem bilip sevdami biraktim murekkebin sicak koynuna. Yurek lugatindeki tum kelimelerimle bir bir seni anlatmaya calistim. Seni " sana " yazdikca , gozlerin parmak uclarimi oksuyordu sanki. Dur durak bilmiyordum. Kalemin ucundan murekkep degil bembeyaz yureginin mavi denizlerine "ben" akiyordum sanki...

Hatirlar misin gulum, seni sevdigim zamanlari. Gozlerini ilk gordugumde; gunes, nadasa birakilmis topraga ekiliyordu. Yildizlar, gecelere bir gelin edasiyla birer birer seriliyordu " seni" yuregime ordugumde. Gunes, topraga; gece, karanliga; kelebekler, bahara ve ben sana sevdaliydim. Utangac yanaklarina uzanip gozlerimi pamuksu duslere kapatmistim. Sesin, hoyrat meltemlerin sarildigi deniz kadar ilikti. Dokunmaya bile kiyamadigim bir yurektin sen. Her gece uyurken gozlerine cicekleri tasirken gozbebeklerini inciteyecegim diye korkardim. Gozlerinin icine bakmaktan cekinirdim. Her baktigimda buz daginin gunesin karsisindaki erimesi gibi gozlerindeki umut tanelerinin de erimesinden korkardim.

Bilirsin, ellerim kucuktur benim. Kucuk ellerime dusleri giydirip yureginin resmini cizdim gokyuzune. Alnindaki ince cizgileri isledim bulutlarin narin gozlerine.. Oysa irin toplamis acilari soguk kaldirimlarda dovmekte usta olan ellerim, yureginin resimini gokyuzu tuvaline yapamayacak kadar acemiydi. Oysa alnindaki ince cizgileri bulutlarin gozlerine islemekten aciz ve bir o kadar kabaydi...Gozlerini, suya; yuregini semaya yazdim.Kucuk ellerimle nasil cizdim bilmiyorum ama dun gece seni " sana " yazdim.

Seni " sana " yazdigimda sen uyuyordun. Ay isigi saclarina beyazlari giydirmisti.. Kangren gece, kirpiklerine yaslanip delicesine umudu soluyordu.. Avuc iclerinde, ruzgarla olan kavgalarini bir turlu bitiremeyen hayirsiz firtinalar sabahin geceden ayrilisini bekliyordu. Oysa senin olan bitenden haberin yoktu. Sen, gul kokulu Melek'lerin omuzlarina gogsunu dayayip sanki Cenneti soluyordun yataginda. Mavi denizler, karakislara gelin gitmis baharlarin tozlu dudaklarini yikiyorlardi o masum gozlerinde. Onunde egilip yureginin soluk alisini izledim.. Oyle duruydu ki gozlerin, oyle ilikti ki nefesin; senden habersiz her nefes alisinda nice yetim kirlangiclar sicak iklimlere kanatlaniyordu. Yagmurun topraga duserken nabzi atmiyordu.. Cunku sen uyuyordun. Sen hulyalarda Cenneti soluyor ve huzur sehirlerini bulutlarin uzerinde izliyordun.. Hicbir sey bu guzelligi bozmamaliydi.. Ve karanlik sirf sen uyanmayasin diye cigliklarini yuregine gomup dudaklarini kanatarak yeni gunun
dogumuna sessizce taniklik ediyordu...

Birazdan zaman; yeni dogacak sabahin, arsiz karanligin esaretinden kurtulup ozgurlugune kavusma cigliklarina gebe kalacakti. Gunes, perdelerine egilip baharin umutlarini fisildayacak. Saclarin, bir karanfil kadar guzel kokacak. Ve ben bir nefes kadar yakinda seni izliyor olacagim. Zannetme ki, yanindayim. Ben, senin tarafindan sevilmenin verdigi gucle, yeni filizlenmis ciceklerin dallarini kiran firtinalara kafa tutacagim. Uykusunu almis ceylanlari uyandirip senin gul desenli yanaklarina salacagim. Ve avuc iclerinin terine kiyamadigim icin ruzgarin pesine dusup yuregine ilik meltemleri yollayacagim. Ve aksam olup sen uyudugunda ben senin yuregine gelecegim. Dun gece kaldigim yerden seni " sana " yazmaya devam edecegim..

dost 20.09.07 11:32

..Loveboy Sundu..

Herkesi Oldugu Gibi Degerlendırmek..

Kendini öyle yanlız hissediyordu ki onu köşeye sıkıştıran yanlızlığının pençelerinden bir türlü kurtulamıyordu. Denemişti ama amansız pençelerden kurtulmak biraz zor gibi görülüyordu. Bir an düşündü acaba niye böyle bir yanlızlığın kucağında bulmuştu kendini. Oysa onu seven nice insanlar vardı bir zamanlar veya sevdiğini zannetiği. Acaba insanlar her zaman bir yöne çekmeye mi çalışmıştı ve belki de başarmışlardı bunu. Bir türlü bu benim dediği bir düşüncesi yoktu hep birilerinin taklitçiliğini yaptığını hissediyordu. Bu böyle olmamalıydı, zamanında öyle güzel düşüncelerle ayrılmıştı ki köyünden. Okuyup büyük adam olacaktı güya ama şimdi düşündüğü şeylerin kendine ait olmadığını hissetti bir an.

Her zaman bu muhasebeyi yapmak ona öyle ağır gelmeye başlamıştı ki, bir an kendinin kendi olduğundan şüphelenmeye başlamıştı. Her sabah kalktığında aynada başka bir yüz görme korkusuyla yaşamaya başladı. Tamamen farklı biri olmuştu sanki. Hayır bu böyle devam edemezdi zaten o da farkındaydı bunun ama ne yapacağını bilememenin verdiği dayanılmaz ızdırap günden güne arttıyordu.

Belki de beni değiştirecek birine ihtiyacım var diye geçirdi içinden. Sonra da güldü kendince. Hıh ben ne diyorum Allah aşkına. Bu küçük dünyasını nasıl aşıp biriyle beraber olucaktı ki. Hem de böyle içine kapanıkken. Duvarlar her gün üzerine doğru gelirken doğrulup her güne yeni bir başlangıç yapmak istiyor ama her gün bir önceki günden farksız geçiyordu.

Hayatında bazı değişiklikler katmak istemişti ama bunların hiç biri tutarlı olmamıştı. Allahtan ki bazı şeylere çok sıkı bir şekilde bağlıyı. Yoksa onu hayata bağlayan hiç birşey kalmayacaktı belki de. Belki de önemsiz biriydi, kendinin insanların gözünde nerede olduğunu merak ediyordu. Kendine soracak olsanız sıradan biriydi işte, önemsiz, öylesine. Birileri onu göklere çıkarmaya çalışmasına rağmen o kendini bir türlü önemli biri olarak görmüyordu.

Daha sonra sorunun insanların zihnindeki konumu olabileceğini düşündü. Yani kimi nasıl bir konuma koyması gerektiğine bir türlü karar verememişti. Zihninde birini canlandırdığında o kişinin yanında bir de soru işareti beliriyordu. Evet evet yapması gereken şey herkesi gereken konumunda değerlendirmek olmalıydı. Belki de bu sayede gereksiz düşüncelerden kurtulacaktı. Hem insanarın kendine karşı olan tavırlarını değerlendirirken daha da tutarlı olabilcekti. Daha doğrusu beklentilerini bu konumda tekrar gözden geçirecekti.

Bu kararı verdiğine inanamadı. İlk defa uzun bir zamandan sonra kendi başına bir karar veriyordu belki de. Bir an gülümsedi. Ve evet dedi belki de içinde bulunduğum karmaşık duruma bir son verecek olan şey buydu. En azından denemeye değer diye düşündü. Eğer bunu kendine kabul ettirebilirse, tanıdığı herkesi bir süzgeçten geçirecek ve onları terkrar olmaları gereken noktalara koyacaktı. Böylece özellikle son zamanlarda kafasını kurcalayan düşüncelerden kurtulabilecekti belki de. En azından bazı düşünceleri daha soğukkanlı göğüsleyebileceğine inanıyordu.

Saatine baktı, bu tarihi bir yere not etmeliyim diye düşündü. Yapmaya kararlı olduğu şeyi mutlaka uygulayacaktı. Unutma dedi kendine, unutma herkesi kendi konumunda değerlendireceksin...

Loveboy 21.09.07 10:02

Günün Hikayesi..
 
Adam genç ve yakisiklidir, askerden yeni dönmüs tekrar eski isinde çalismaya baslamistir.
Hayati sevmekte ve ileriye daima umutla bakmaktadir..
Bir gün evinden çikip ise giderken bir evin penceresinde genç bir kiz gözüne ilisir.
Birden afallar.Aman Allahim o ne güzellik.
Masum bir yüz,kalem kaslar,badem gözler,lepiska saçlar sanki tanrinin isi gücü yokmus da durmus bu kizi özene bezene yaratmis.
Birden içinde birseyler kipirdar ve yildirim aski bu olsa gerek diye düsünür.Bütün gün boyunca kizin hayali gözlerinin önünden gitmez ve aksami iple çeker.
Aksam eve dönerken kiz yine pencerededir ve manali manali kendisine bakmaktadir.
Belli ki kiz da kendisine karsi birseyler hissetmektedir.
O gece sabaha kadar kizin hayali ile yataginda bir saga bir sola döner ve gözüne uyku girmez.
Ertesi gün kararini vermistir. Bu dünya güzeli kizla muhakkak tanismalidir.
Bütün cesaretini toplayip kizin bulundugu evin dibine yanasir ve kendisini takdim ederek telefon numarasini verir ve aramasini ister.
Kiz gecikmeden arar kendisini ve uzun uzun konusurlar, birbirlerini tanirlar.
Bir süre devam eden ve karsilikli sevgi sözcüklerinin çokca söylendigi telefon görüsmelerinden sonra nihayet son sözünü söyler ve "benimle evlenirmisin?" der.
Iste o anda kizin konusmasi birden degisir ve hüzünlü bir sesle
- "Bu imkansiz, zira dogustan benimellerim yoktur" der.
Oglan ne söyleyecegini sasirmistir, biran sessizce durur ve -

"Olsun ben yine de seninle evlenmek istiyorum, zira ben senin yüz güzelliginden ziyade ruhunun güzelligini sevdim" der.
Kiz ummadigi bu cevap karsisinda gözyaslarini tutamaz ve oglanin gösterdigi bu fedakarliktan ötür hüngür hüngür aglamaya baslar.
Artik telefon görüsmeleri daha bir bambaskadir ve Leyla ile Mecnun misali birbirlerini çilginca sevdiklerini s.k.. tekrarlarlar. Iste artik mucize baslamistir.
Kiz bir gün uykudan uyandiginda ellerinin yavas yavas olustugunu görür.
Bu sevginin bir mucizesidir.Kisa zamanda eller tamamen olusur ve normal hale gelir.
Bunu artik sevgilisine açiklama zamani gelmistir.
O gün oglan isten dönerken pencerede bekler ve tam önünden geçerken coskulu bir sekilde oglana saslenir ve pencereden yeni olusan ellerini göstererek
- "Bak sevgilim askimizin kuvvetinden bir mucize oldu ve ellerim çikti" der.
Iste o anda birden oglanin yüz ifadesi degisir ve dudaklarindan su sarkinin kelimeleri dökülür..........

SENI BEN "ELLERIN OLSUN" DIYE MI SEVDIM

bir Sarkinin doguşunun iyi bir geyigini okudunuz....
hadi i$inize, hadiiiiii................. :-))))))


Bütün Zaman Ayarları WEZ +2 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 22:27 .

Powered by MJTurkiye
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.

Powered by Herkonu team