Özel - Din ve Kültür
Bütün Din ve Kültür paylasimlariniz buraya lütfen....
|
Hz.ALi nin BüyükLüğü...
Birgün ashab Peygamberimiz (s.a.v)'den Hz. Ali'yi niçin çok sevdiğini sordu. Hz Peygamber o anda mecliste bulunmayan Hz. Ali'yi çağırmaya adam gönderdi ve orada bulananlara sordu: - Birisine iyilik etseniz, o da size kötülük etse ne yapardınız? Cevap verdiler: - Yine iyilik ederiz. - Yine kötülük yapsa? - Biz yine iyilik ederiz? - Yine kötülük yapsa? Ashab cevab vermedi, başlarını öne eğdiler. Bunun anlamı kötülüğe kötülükle mukabele etmesek bile iyilik yapmaya devam etmeyiz, demekti. Bu sırada Hz. Ali o meclise geldi. Rasulullah Hz. Ali'ye sordu: - Ya Ali, iyilik ettiğin biri sana kötülük etse ne yapardın? - Yine iyilik ederdim. - Yine kötülük yapsa? - Yine iyilik yapardım. Hz. Peygamber soruyu tam yedi defa tekrarladı. Hz. Ali yedi defasında da "yine iyilik ederdim" diye cevap verdi. Ashab, - Ya Rasulallah, Ali'yi çok sevmenizin sebebini şimdi anladık, dediler |
Kalb kırmanın dindeki önemi nedir?
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki: Kalb, Allahü teâlânın komşusudur. Allahü teâlâya kalbin yakın olduğu kadar hiçbir şey yakın değildir. Mümin olsun, asi olsun, hiçbir insanın kalbini incitmemelidir. Çünkü, asi olan komşuyu da korumak lazımdır. Sakınınız, sakınınız, kalb kırmaktan pek sakınınız! Allahü teâlâyı en ziyade inciten küfürden sonra, kalb kırmak gibi büyük günah yoktur. Çünkü, Allahü teâlâya ulaşan şeylerin en yakın olanı kalbdir. İnsanların hepsi, Allahü teâlânın köleleridir. Herhangi bir kimsenin kölesi dövülür, incitilirse, onun efendisi elbette gücenir. Her şeyin biricik Maliki, sahibi olan efendinin şanını, büyüklüğünü düşünmelidir. Onun mahlukları, ancak izin verdiği, emir eylediği kadar kullanılabilir. İzni ile kullanmak, onları incitmek olmaz. Hatta, onun emrini yapmak olur. (C.3, m.45) Seyyid Abdülhakim Arvasi hazretlerinin vasiyetnamesinin son satırı ise şöyledir: Hiç kimsenin kalbini incitmeyin. |
|
Kalbi katılaştıran şeyler
Üç şey kalbi katılaştırır: 1- Şaşılacak birşey olmadan gülmek, 2- Acıkmadan yemek, 3- Lüzûmsuz konuşmak. Kahkaha ile gülmek mekrûhtur. Peygamber efendimiz kahkaha ile gülmezdi. Fakat herkese güler yüz gösterir, tebessüm ederdi. Yahya bin Mu'âz hazretleri buyurdu ki: (Dört şey, mü'mini gülmekten alıkor: Âhıret işleri, geçim derdi, günahların verdiği sıkıntı, musîbetlerden gelen elem.) Âlimler buyurdu ki: Şu beş şeyi düşünen kahkaha ile gülemez: 1- İşlediği günahları düşündükçe, endişe içinde olur, gülemez. 2- Yaptığı iyi amellerin kabûl olduğunu bilmeden, gülmesi doğru olmaz. 3- Acaba gelecekte neler yapar, âkıbeti nasıl olur diye düşünen kimse, endişe içinde olur. 4- Cennet ve Cehennemden hangisine gideceğini bilmiyenin üzülmesi gerekir. 5- Acaba, Allahü teâlâ kendisinden râzı mıdır, yoksa kendisine dargın mıdır? Bunları düşünen, kahkaha ile gülemez. İmâm-ı a'zam hazretleri, (Ömrümde bir defa güldüm, ona da pişmanım) buyurdu. Gülmek gaflettendir. Bilhassa kahkaha ile gülmemeye gayret etmelidir! [ T.Gâfilîn] Çok gülmek ayıptır, âhıret için kayıptır. Lüzumsuz yere çok gülmek, devamlı mide ile meşgul olmak iyi değildir. Ramazan-ı şerif haricinde de ara sıra oruç tutmalıdır! Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Aç ve susuz kalarak üzüntülü olmaya çalışın) [Taberânî] |
40 HADİS
1 (Allah Rasûlü) ***8220;Din nasihattır/samimiyettir***8221; buyurdu. ***8220;Kime Yâ Rasûlallah?***8221; diye sorduk. O da; ***8220;Allah***8217;a, Kitabına, Peygamberine, Müslümanların yöneticilerine ve bütün müslümanlara***8221; diye cevap verdi. Müslim, İmân, 95. 2 İslâm, güzel ahlâktır. Kenzü***8217;l-Ummâl, 3/17, HadisNo: 5225. 3 İnsanlara merhamet etmeyene Allah merhamet etmez. Müslim, Fedâil, 66; Tirmizî, Birr, 16. 4 Kolaylaştırınız, güçleştirmeyiniz, müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz. Buhârî, İlm, 12; Müslim, Cihâd, 6. 5 İnsanların Peygamberlerden öğrenegeldikleri sözlerden biri de: ***8220;Utanmadıktan sonra dilediğini yap!***8221; sözüdür. Buhârî, Enbiyâ, 54; EbuDâvûd, Edeb, 6. 6 Hayra vesile olan, hayrı yapan gibidir. Tirmizî, İlm, 14. 7 Mümin, bir delikten iki defa sokulmaz.(Mümin, iki defa aynı yanılgıya düşmez) Buhârî, Edeb, 83; Müslim, Zühd, 63. 8 Nerede olursan ol Allah***8217;a karşı gelmekten sakın; yaptığın kötülüğün arkasından bir iyilik yap ki bu onu yok etsin. İnsanlara karşı güzel ahlakın gereğine göre davran. Tirmizî, Birr, 55. 9 Allah, sizden birinizin yaptığı işi, ameli ve görevi sağlam ve iyi yapmasından hoşnut olur. Taberânî, el-Mu***8217;cemü***8217;l-Evsat, 1/275; Beyhakî, ***64257;u***8217;abü***8217;l-Îmân, 4/334. 10 İman, yetmiş küsur derecedir. En üstünü ***8220;Lâ ilâhe illallah (Allah***8217;tan başka ilah yoktur)***8221; sözüdür, en düşük derecesi de rahatsız edici bir şeyi yoldan kaldırmaktır. Haya da imandandır. Buhârî, Îmân, 3; Müslim, Îmân, 57, 58. 11 Kim kötü ve çirkin bir iş görürse onu eliyle düzeltsin; eğer buna gücü yetmiyorsa diliyle düzeltsin; buna da gücü yetmezse, kalben karşı koysun. Bu da imanın en zayıf derecesidir. Müslim, Îmân, 78; Ebû Dâvûd, Salât, 248. 12 İki göz vardır ki, cehennem ateşi onlara dokunmaz: Allah korkusundan ağlayan göz, bir de gecesini Allah yolunda, nöbet tutarak geçiren göz. Tirmizî, Fedâilü***8217;l-Cihâd, 12. 13 Zarar vermek ve zarara zararla karşılık vermek yoktur. İbn Mâce, Ahkâm, 17; Muvatta***8217;, Akdıye, 31. 14 Hiçbiriniz kendisi için istediğini (mü***8217;min) kardeşi için istemedikçe (gerçek) iman etmiş olamaz. Buhârî, Îmân, 7; Müslim, Îmân, 71. 15 Müslüman müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu (düşmanına) teslim etmez. Kim, (mümin) kardeşinin bir ihtiyacını giderirse Allah da onun bir ihtiyacını giderir. Kim müslümanı bir sıkıntıdan kurtarırsa, bu sebeple Allah da onu kıyamet günü sıkıntılarının birinden kurtarır. Kim bir müslümanı(n kusurunu) örterse, Allah da Kıyamet günü onu(n kusurunu) örter. Buhârî, Mezâlim, 3; Müslim, Birr, 58. 16 İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de (gerçek anlamda) iman etmiş olamazsınız. Müslim, Îmân, 93; Tirmizî, Sıfâtu***8217;l-Kıyâme, 56. 17 Müslüman, insanların elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir. Tirmizî, Îmân, 12; Nesâî, Îmân, 8. 18 Birbirinize buğuz etmeyin, birbirinize haset etmeyin, birbirinize arka çevirmeyin; ey Allah***8217;ın kulları, kardeş olun. Bir müslümana, üç günden fazla (din) kardeşi ile dargın durması helal olmaz. Buhârî, Edeb, 57, 58. 19 Hiç şüphe yok ki doğruluk iyiliğe götürür. İyilik de cennete götürür. Kişi doğru söyleye söyleye Allah katında sıddîk (doğru sözlü) diye yazılır. Yalancılık kötüye götürür. Kötülük de cehenneme götürür. Kişi yalan söyleye söyleye Allah katında kezzâb (çok yalancı) diye yazılır. Buhârî, Edeb, 69; Müslim, Birr, 103, 104. 20 (Mümin) kardeşinle münakaşa etme, onun hoşuna gitmeyecek şakalar yapma ve ona yerine getirmeyeceğin bir söz verme. Tirmizî, Birr, 58. 21 (Mümin) kardeşine tebessüm etmen sadakadır. İyiliği emredip kötülükten sakındırman sadakadır. Yolunu kaybeden kimseye yol göstermen sadakadır. Yoldan taş, diken, kemik gibi şeyleri kaldırıp atman da senin için sadakadır. Tirmizî, Birr, 36. 22 Allah sizin ne dış görünüşünüze ne de mallarınıza bakar. Ama o sizin kalplerinize ve işlerinize bakar. Müslim, Birr, 33; ***8249;bn Mâce, Zühd, 9; Ahmed b. Hanbel, 2/285, 539. 23 Allah***8217;ın rızası, anne ve babanın rızasındadır. Allah***8217;ın öfkesi de anne babanın öfkesindedir. Tirmizî, Birr, 3. 24 Üç dua vardır ki, bunlar şüphesiz kabul edilir: Mazlumun duası, yolcunun duası ve babanın evladına duası. İbn Mâce, Dua, 11. 25 Hiçbir baba, çocuğuna, güzel terbiyeden daha üstün bir hediye veremez. Tirmizî, Birr, 33. 26 Sizin en hayırlılarınız, hanımlarına karşı en iyi davrananlarınızdır. Tirmizî, Radâ***8217;, 11; ***8249;bn Mâce, Nikâh, 50. 27 Küçüklerimize merhamet etmeyen, büyüklerimize saygı göstermeyen bizden değildir. Tirmizî, Birr, 15; Ebû Dâvûd, Edeb, 66. 28 Peygamberimiz işaret parmağı ve orta parmağıyla işaret ederek: ***8220;Gerek kendisine ve gerekse başkasına ait herhangi bir yetimi görüp gözetmeyi üzerine alan kimse ile ben, cennette işte böyle yanyanayız***8221; buyurmuştur. Buhârî, Talâk, 25, Edeb, 24; Müslim, Zühd, 42. 29 (İnsanı) helâk eden şu yedi şeyden kaçının. Onlar nelerdir ya Resulullah dediler. Bunun üzerine: Allah***8217;a şirk koşmak, sihir, Allah***8217;ın haram kıldığı cana kıymak, faiz yemek, yetim malı yemek, savaştan kaçmak, suçsuz ve namuslu mümin kadınlara iftirada bulunmak buyurdu. Buhârî, Vasâyâ, 23, Tıbb, 48; Müslim, Îmân, 144. 30 Allah***8217;a ve ahiret gününe imân eden kimse, komşusuna eziyet etmesin. Allah***8217;a ve ahiret gününe imân eden misafirine ikramda bulunsun. Allah***8217;a ve ahiret gününe imân eden kimse, ya hayır söylesin veya sussun. Buhârî, Edeb, 31, 85; Müslim, Îmân, 74, 75. 31 Cebrâil bana komşu hakkında o kadar çok tavsiyede bulundu ki; ben (Allah Teâlâ) komşuyu komşuya mirasçı kılacak zannettim. Buhârî, Edeb, 28; Müslim, Birr, 140, 141. 32 Dul ve fakirlere yardım eden kimse, Allah yolunda cihad eden veya gündüzleri (nafile) oruç tutup, gecelerini (nafile) ibadetle geçiren kimse gibidir. Buhârî, Nafakât, 1; Müslim, Zühd, 41; Tirmizî, Birr, 44; Nesâî, Zekât, 78. 33 Her insan hata eder. Hata işleyenlerin en hayırlıları tevbe edenlerdir. Tirmizî, Kıyâme, 49; İbn Mâce, Zühd, 30. 34 Mü***8217;minin başka hiç kimsede bulunmayan ilginç bir hali vardır; O***8217;nun her işi hayırdır. Eğer bir genişliğe (nimete) kavuşursa şükreder ve bu onun için bir hayır olur. Eğer bir darlığa (musibete) uğrarsa sabreder ve bu da onun için bir hayır olur. Müslim, Zühd, 64; Dârim***8221;, Rikâk, 61. 35 Bizi aldatan bizden değildir. Müslim, Îmân, 164. 36 Söz taşıyanlar (cezalarını çekmeden ya da affedilmedikçe) cennete giremezler. Müslim, Îmân, 168; Tirmizî, Birr, 79. 37 İşçiye ücretini, (alnının) teri kurumadan veriniz. İbn Mâce, Ruhûn, 4. 38 Bir müslümanın diktiği ağaçtan veya ektiği ekinden insan, ****** ve kuşların yedikleri şeyler, o müslüman için birer sadakadır. Buhârî, Edeb, 27; Müslim, Müsâkât, 7, 10. 39 İnsanda bir organ vardır. Eğer o sağlıklı ise bütün vücut sağlıklı olur; eğer o bozulursa bütün vücut bozulur. Dikkat edin! O, kalptir. Buhârî, Îmân, 39; Müslim, Müsâkât, 107. 40 Rabbinize karşı gelmekten sakının, beş vakit namazınızı kılın, Ramazan orucunuzu tutun, mallarınızın zekatını verin, yöneticilerinize itaat edin. (Böylelikle) Rabbinizin cennetine girersiniz. |
HZ. ALİ'NİN (A.S) SÖZLERİNDEN BAZILARI
Hz.Ali***8217;nin bütün insanlığa ışık tutan bu fikir ve şiirlerini olduğu gibi yazmak, ciltler doldurur bir hazinedir. Biz burada bunlardan ancak bir demet sunacağız. Bunları okuyacak olanlar, biraz düşünecek olurlarsa, bu sözlerin ne büyük mânâlar taşıdığını iyice anlarlar. «Senin hayatın, günün birinde sona erecek bu fanî dünyada bir müddet bulunuşun sayılı bir kaç dakikadan ibarettir.» «Her nefes alışında ömründen bir parça eksilir. Demek oluyor ki seni ifnâ eden, seni ölüme yaklaştıran her nefes, aynı zamanda seni yaşatıyor da.» «Seni bir kuvvet bu âlemden sürüp bir başka âleme doğru götürüyor.» «Bu gün başka bir beldede sabahlarsın. Ve onsuz akşamlarsın. Bununla beraber bedenini devamlı olarak değiştirmekte olduğundan haberin bile yoktur. » «Her şey Allah***8217;ın azametine boyun eğer. Ve her şey onun kudreti ile vücut bulur ve onun kudreti ile devam eder.» «Yüz ve ahlâk güzelliği her fakirin zenginliğidir. Allah***8217;a sığınanlara, Allah en hakikî ve en güzel zenginlikleri hazinesinden verir.» «Zelil ve hakîr olan, ancak Allah***8217;a sığınmakla onun yolunda yürümekle bu hâlden kurtulabilir.» «Allah, her zayıf ve zavallının kuvvetidir. Onlar ancak Allah***8217;ın inâyeti ve kudreti ile bu zayıf ve zavallı duygulardan kurtulabilirler.» «Allah, her ıstırap çekenin sığınacağı tek varlıktır. Istırap çekenler, ancak varlıklarını kalp hulusluğu ile ona adamakla ıstıraptan kurtulabilirler.» «Allah, ondan yardım isteyen kullarının seslerini mutlaka işitir. Ve feryat edemiyenin derdini dökemiyenlerin de içindekileri okur, bilir.» «Ölüm şerbetini içenler hakikatte ona rücû ederler. Allah***8217;a dönerler.» «Yâ Rabbî! Seni gözler görmez ki senin şanından, kudretinden haber verebilsin.» «Sen öyle bir varlıksın ki, senin vasıflarını tarif etmeğe çalışanlardan çok daha önce vardın.» «Yâ Rabbî! Sen yarattığın mahlûkları vahşet içinde halketmedin.» «Ve bir menfaat için onlardan kendi hesabına hiç bir amel istemedin.» «Sen kimi taleb edecek olsan o senden kaçamaz.» «Ve sen her kimi muâheze eyler isen o kimse senin gazabından kurtulamaz.» «Ve sana karşı isyân eden kimse, senin kudretine bir zarar getiremez.» «Ve sana itâat eden, senin varlığını yüceltemez.» «Seni inkâr eden kimse de ne yapsa senden müstagnî kalamaz.» «Yâ Rabbî! Sen yarattığın şeylerden, her şeyden ne kadar büyüksün!» «Ve onların büyüklüğü, senin kudretinin, azametinin yanında ne kadar küçüktür.» «Yâ Rabbî! Dünyanın nimetleri ne kadar büyük ve zengindir.» «Ve bu nimetler, âhirettekilere nisbetle ne kadar küçük ve ehemmiyetsizdir.» «Bir felâkete uğradığın bazı musîbetlerle karşılaştığın zaman, sabır ölçüsünü üstüne al. En iyisi budur. Sabırdan, güzel neticeler elde edersin.» «Dostun ahd ve peymânını sakla ve ona riâyet et, bunu saklamakla iyi içkilerden duyulan lezzetin alâsını duyarsın.» «Ve her nimetten sonra Allah***8217;a hamd-ü sena ve şükret ki, o sana daha büyüğünü ihsân eylesin.» «Halk içinde derecelerin en yükseğine talîb olma. Çünkü insan istediği değil, lâyık olduğu dereceye nâil olur.» «Rızkı da her zaman helâl kapısından iste. Her zaman helâl kazanmağa çalış ki; sana her taraftan kat kat rızk gelsin.» «Dostun hakkını üzerinde vâcib bil. Bir gün olur. Ondan da karşılık gelir.» «Anana, babana, takva sâhibi olan komşuna, akraba ve taallukatına, ehil ve ayaline her zaman iyi muamele et ve onlara yardımda bulun.» Hz.Ali***8217;nin vasıflarını yazmaya, ağaçlar kâlem, denizler mürekkep olsa, yine de güç yetmez. Deryadan bir damla. Hata ve noksanlarımızı affetsinler. |
Katılaşan kalbleri korku veya şükür halindeki gözyaşı ile yumuşatmak gerekir. Kur'an-ı kerimde şükredilmesi emredilmektedir:
(Bana şükredin, nankörlük etmeyin!) [Bekara 152] [Nankörlük, şükretmemek, nimetleri Allahü teâlâdan bilmemek demektir.] (Şükrederseniz elbette nimetimi artırırım. E er nankörlük ederseniz, hiç şüphesiz azabım çok şiddetlidir.) [İbrahim 7] (Kullarımdan şükreden azdır.) [Sebe 13] Hadis-i şerifte de (Kıyamet günü "Şükredenler gelsin!" diye seslenilir. Onlar bir bayrak altında Cennete girer. Bunlar, darlık ve genişlikte, her halükarda Allaha şükredenlerdir.) buyuruldu. (İ.Gazali) |
Dünya hayatı, her insanın, asıl ve sonsuz ahiret yurduna ulaşmadan önce imtihan olduğu geçici bir mekandır. Her insanın fıtratına uygun olarak yaratılan imtihanların bir amacı, insanı imani anlamda olgunlaştırmak, onu sonsuz ahiret hayatına hazırlamaktır.
İnananların dünyada yaşadıkları imtihan konularının neler olabileceği ve bunlar esnasında gösterdikleri güzel tavır Kuran'da şu şekilde tarif edilmiştir: Andolsun, Biz sizi biraz korku, açlık ve bir parça mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. Sabır gösterenleri müjdele. Onlara bir musibet isabet ettiğinde, derler ki: "Biz Allah'a ait (kullar)ız ve şüphesiz O'na dönücüleriz." Rablerinden bağışlanma (salat) ve rahmet bunların üzerinedir ve hidayete erenler de bunlardır. (Bakara Suresi, 155-157) Zenginlikle imtihan: İnsan bolluk, zenginlik ve çok büyük nimetler içindeyken de Allah'ın razı olacağı umulan güzel ahlakı gösterip göstermediğiyle denenir. Çünkü bolluk dünyanın geçici süslerine dalan insan için bir deneme, Allah'ı ve ahireti unutturup yanıltan bir etken olabilir. Ama imanlı bir insan ne kadar büyük nimetler içinde olursa olsun asla Allah'a karşı nankörlük etmez. "Gerçekten ben, mal (veya at) sevgisini Rabbim'i zikretmekten dolayı tercih ettim." (Sad Suresi, 32) ayetinde haber verildiği üzere zenginliği yalnızca Allah rızası için isteyen Hz. Süleyman bu konuda verilecek en güzel örneklerden biridir. İnkarcıların baskısıyla, tuzak ve zulümleriyle imtihan: İnkarcıların hayrı engellemek için yaptıkları zorbalıklar, müminler için birer imtihandırlar. Mümin, ... sizden önce kendilerine kitap verilenlerden ve şirk koşmakta olanlardan elbette çok eziyet verici (sözler) işiteceksiniz. Eğer sabreder ve sakınırsanız emirlere olan azimdendir. (Al-i İmran Suresi,186) ayetinin hükmü gereği, bunların hepsinin imtihanın bir parçası olduğunu bilir ve bunlara sabır göstermenin güzelliklere açılan bir yol olduğunu unutmaz. Hastalıkla imtihan: Mümin, hastalığın Allah'tan gelen bir deneme olduğunun bilincindedir. Kendisine isabet eden ağır hastalıkta, bunun Allah'tan gelen bir imtihan olduğunun farkına varan ve yardımı yalnızca Allah'tan dileyip tevekküllü tavrını koruyan Hz. Eyüp bu konuda çok güzel bir örnek teşkil eder. Ayrıca şiddetli bir hastalık, kamil bir imana sahip olmayan insanın çabuk yılgınlık gösterebileceği ya da manevi zaaflarını ortaya çıkarabilen bir durumdur. Ancak bu zaafının farkına varan kişi, samimi iman sahibi ise hemen bunu telafi yoluna gider. Böylece hastalık onun hatasını fark etmesine yol açtığı için bir güzellik halini alır. Fakirlik ve açlık korkusuyla imtihan: Şeytan, zayıf imanlı kimselere fakirlik korkusu verebilir. Bir Kuran ayetinde şeytanın çabası şöyle bildirilmiştir: Şeytan, sizi fakirlikle korkutuyor ve size çirkin-hayasızlığı emrediyor. Allah ise, size Kendisi'nden bağışlama ve bol ihsan (fazl) vadediyor. Allah (rahmetiyle) geniş olandır, bilendir. (Bakara Suresi, 268) Müminlerse, canlarının, mallarının ve sahip oldukları herşeyin Allah'a ait olduğunu, rızkı verenin de alanın da Allah olduğunu bildikleri için, bunlarda meydana gelen bir eksilme onların ahlaklarını, düşünce yapılarını ve Allah'a olan sadakatlerini asla etkilemez. Türlü korkular: Bazı insanlar ölüm korkusuyla, gelecek korkusuyla, sevdiklerini kaybetme ya da başarısızlık gibi korkularla imtihan olduklarında herşeyin kaderde olduğunu unutma gafletine düşebilirler. Oysa bunlar şeytanın kalplere korku salmak için verdiği telkinlerdir. Duygusallık : Değişen şartlardan ruhen etkilenmek gibi Kuran'a ters düşen her hareket, bilinç altına yerleşen duygusallık telkininin bir işaretidir. Müminler bunun şeytandan gelen duygusallık telkini olduğunu bilir ve Kuran'a göre davranırlar. Karamsarlık ve ümitsizliğe düşme: Şeytan karamsarlık ve ümitsizlik telkini vererek insanları şevksiz bir ruh haline sürüklemeye çalışabilir ancak iman edenler bunun bir deneme olduğunu bilirler. Vesvese ve kuşkulara kapılma: Şeytan gerçekte var olmayan olayları insanların kafalarında sanki varmış gibi gösterir. Kişinin sevilmediği, güvenilmediği, başarısız bulunduğu gibi türlü kuşkulara kapılması bu imtihanlara birer örnektir. Dünya hayatının süsleri: Şeytan kişiyi sonsuz ahiret hayatını düşünmekten alıkoyup dünya hayatına yöneltmek için mal, servet tutkusunu ya da sapkın eğlenceleri süslü göstermeye çalışır. Bu süsler de kişiye birer imtihan oluşturabilirler. Öfke ve kin duyma: Şeytan insanlara öfke ve kin telkini vermeye çalışır. İnsanların işlerinin planladıkları gibi gitmemesi, yakınlarına sinirlenip kızmaları, günlük yaşamın bir parçası olan örneğin trafik sıkışıklığı gibi durumlarda öfkelenip Kuran ahlakına uygun olmayan tavırlar sergilemelerini ister. Mümin için bu tip durumlar, Onlar, bollukta da, darlıkta da infak edenler, öfkelerini yenenler ve insanlardan bağışlama ile geçenlerdir. (Al-i İmran Suresi,134) ayetinin hükmü gereği öfkelerini yendikleri birer imtihan konumundadır. MÜMİNLERİN ALACAĞI GÜZEL SONUÇ Dünyadaki imtihan ortamında, sağduyu sahibi insana düşen, vicdanının sesini dinleyip, Allah'ın kendisini bir denemeden geçirdiğini hiçbir şekilde unutmamaktır. Samimi kalple Allah'a yönelen bir insan karşısına ne tür bir zorluk çıkarsa çıksın, mutlaka bir kolaylıkla karşılaşacak ve doğruyu bulacaktır. Bu imtihan dünyasının en büyük sırlarından biri, iman edenler için mutlak bir kazançla noktalanmasıdır. En büyük kazanç ise hiç şüphesiz, iman edenlerin bu denemeler karşısında gösterdikleri güzel ahlak, cesaret ve ****netin, onların ahiretteki karşılıklarını ve derecelerini artıracak olmasıdır. Allah müminleri Kuran'da şöyle müjdelemiştir: Hiç şüphesiz Allah, müminlerden -karşılığında onlara mutlaka cenneti vermek üzere- canlarını ve mallarını satın almıştır... (Tevbe Suresi, 111) ... Şu halde yaptığınız bu alışverişten dolayı sevinip-müjdeleşiniz. İşte 'büyük kurtuluş ve mutluluk' budur. (Tevbe Suresi, 111) |
Kıyamet kopmadan önce neler olacak?
Beyrutlu alim Nebhani'nin, "Peygamberimizin Mucizeleri" adlı bir kitabıvar. Ba ştan sona Efendimiz (sav) Hazretleri'nin mucizeleri ile mucizeli sözlerinin yer aldığı bu Arapça eserde, kıyamet alametlerini anlatan hadisler de sı ralanmıştır. Bugün sizlere işte bu kıyamet alametlerini anlatan hadislerin meallerinden bir demet sunmak istiyorum. Sanırım hadis meallerini okuyunca siz de, ibretle düşünüp hayretle tefekkür edeceksiniz. Daha fazla araya girmeden sizi bazı meallerle baş başa bırakıyorum. 1- Kıyametten önce öyle bir devir gelecek ki, dinini koruyan kimse avucunda ateş tutan kimse gibi olacaktır!.. 2- Kıyamet kopmadan önce dünyada sınırsız zevku safayı sorumsuz kimseler sürecektir. 3- Ahir zamanda ibadet edenlerin çoğu bilgisiz mümin, ibadet etmeyenlerin çoğu da itikatsız bilgin olacaktır. 4- Kıyamet kopmadan önce idareciler çoğalacak, fakat güvenilecek idareci azalacaktır!.. 5- Kıyamet kopmadan önce toplumda değeri en az olan müminler olacaktır!.. 6- Kıyamet kopmadan önce hayata haram helal tanımazlar hakim olacaktır. 7- Kıyamet kopmadan önce ekonomi her değerin önüne geçecek, okur yazarlık artacak, ancak yalancılık da yaygınlaşacaktır. 8- Kıyamet kopmadan önce emanete ihanet edilecek, zekat vermek azalacak, dinî ilimlere ilgi azalacak, dinî değerler arkaya atılacaktır. 9- Ahir zamanda 'İnsanın ***** büyütmesi, çocuk büyütmesinden daha uygun' diyenler çıkacaktır. O zamanda büyüklere saygı kalkacak, küçüklere şefkat yok olacak, yol kenarlarında uygunsuz haller görülecek, bazı insanlar da koyun postu giymiş kurtlar haline gelecektir. 10- Ayağı çıplak, başı kabak bilgisiz çobanların zenginleşip yüksek binalarda sınırsız bir israf içinde yaşamaya başladıklarını gördüğünüz zaman kıyameti bekleyin. 11- İşler ehlinden başkasına verildiği zaman kıyameti bekleyin. 12- Kıyamet kopmadan önce akrabalık bağı kopacak, yakınlar birbirinden şikayetçi hale gelecek, mal meşru olmayan yollardan kazanılacak, fakir kendi sıkıntısıyla baş başa bırakılacaktır. 13- Kıyamet kopmadan Allah için dostluk azalacaktır. 14- Yirmi kadar insan bir araya geldiği halde içlerinde samimi bir dindar bulunmadığı zaman kıyameti bekleyin. 15- Bir zaman gelecek, harama girmeden geçim sağlamak zorlaşacaktır. 16- Bir zaman gelecek, bazı eş ve çocuklar, aile reisini gücünden fazla harcama yapmaya zorlayacak, haram işleri yapmasına sebep olacaklardır. 17- Bir zaman gelecek ki, dindar insan, dindarlığını toplumdan gizleme ihtiyacı duyacaktır. 18- Benden sonra sabrın çok önem kazanacağı bir devir gelecektir. Öyle günlerde dinine sabırla, sadakatle bağlı kalan kimselere, öncekilere verilenlerden tam elli kat fazla sevap verilecektir!.. Çünkü onların şartlar ı bazen, öncekilerden de ağır olacaktır. Adil-i Mutlak olan Allah, zorluklar ın çokluğu nispetinde de mükafatlarını çoğaltacaktır. |
Örtülmesi Gereken Yerler
Tesettür, yerine getirilmesi ***8220;farz-ı ayn***8221; olan bir emirdir. Bu emrin yerine getirilişinde, yani avret sayılan yerlerin örtülmesinde şu dört husus ortaya çıkar: ***8226; Erkeğin erkeğe göre avreti, ***8226; Kadının kadına göre avreti, ***8226; Erkeğin kadına göre avreti, ***8226; Kadının erkeğe göre avreti. Erkeğin Erkeğe Göre Avreti Erkeğin namaz içinde de, namaz dışında da avret yeri, ***8220;göbekle diz kapağı arası***8221; dır. Diz kapağı avrettir, göbek ise avret değildir. Kadının Kadına Göre Avreti Hür kadınların namazdaki avreti, yani örtülmesi gereken yerleri ***8220;yüz, elleri ve ayakları dışındaki bütün vücutları***8221; dır. Namaz dışında, müslüman ve iyi ahlâklı kadınlar arasında bir kadının avret yeri, göbeği ile dizkapağı arasından ibarettir. Ancak İmam-ı Azam'a göre, kadının ***8220;kendi kadınları***8221;na göre avreti de, mahremi olan erkeklere göre avreti gibidir, karnını ve sırtını da gösteremez. İffeti ve fitnesinden emin olunmayan müslüman kadınlar ve gayr-i müslimler içindeki bir müslüman kadının avret yeri ise erkeklere karşı gösterebileceği avret yerlerinden ibarettir. Yüzü, elleri ve ayakları dışında hiçbir yerini zorunluluk hâlleri dışında bu tür kadınlara gösteremez. Dolayısıyla sadece kadınlara mahsus olsa bile, çoğunlukla ahlâkı ve dini hakkında bilgi sahibi olunması mümkün bulunmayan kalabalık yerlerde (havuz, hamam, sahil vb.) islâmî edeb ve hassâsiyetlerin gösterilmesi şarttır. Erkeğin Kadına Göre Avreti Erkeğin, hem erkeklere, hem de kadınlara göre avreti, göbeği ile diz kapağı arasıdır. Ancak bedeninin belden yukarısını (karnını ve sırtını) da kadınların yanında açması mekruhtur. Kadının Erkeğe Göre Avreti Kadının, yabancı erkeklere göre avreti, yüzü ve elleri hâriç bütün bedenidir. Kocasının erkek kardeşi, yani ***8220;kayınbiraderleri ve kocasının dayısı ve amcası***8221; ise mahrem değildir, nâmahremdir. Yani fıkhen bunlarla da evlenme imkânı bulunduğu için ***8220;yabancı erkek***8221; hükmündedirler. Ve kadınlar avret yerlerini bunlardan da korumak zorundadırlar. * * * Kadının mahremi olan erkeklere göre avreti, erkeğin erkeğe göre avreti gibidir. Ancak kadın, mahremi olan erkeğe karnını, sırtını ve göğüslerini de gösteremez. Kadının mahremi olan erkekler, Nûr sûresinde (31. âyet) sayılmıştır: -Kocası (Kadının, kocasına göre hiçbir yeri avret değildir.) -Babası, dedeleri, kocasının babası ve dedeleri, (Amcalar ve dayılar da baba makamındadır.) -Erkek çocukları, kocasının erkek çocukları, -Kendi erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin çocukları ve kız kardeşlerinin çocukları (yani yeğenleri), -Kendi kadınları, köleleri, kadına ihtiyacı bulunmayan (bedenî veya aklî eksikliklerinden dolayı iktidarsız, şehvetsiz) erkekler, yani hizmetçiler, yardıma muhtaç ihtiyarlar ve bunaklar***8230; -Cinselliği henüz kavramamış olan çocuklar. Kadın, yukarıda sayılan mahrem erkekler yanında omuzlarına kadar kolları, başı, boynu ve dizden aşağı bacakları açık olarak durabilir. Ancak bu, kötü duygu sözkonusu olmadığı zamanlardadır. Ayrıca ***8220;durabilir***8221; demek, durması gerekir demek değildir. Onların yanında da, hatta yalnız başına da kapanmaya titizlik gösterse daha güzel olur. Evde kimse bulunmadığı zamanlarda, kocası, eşinden avret yerlerini açarak gezinmesini istiyorsa, kadının buna itaatle de sevap kazanacağı kesindir. Aynı şekilde kocası da onun istediği gibi bulunmalıdır... |
Kabe Örtüsü Hazırlanışı
Saf ipek kullanılarak dokunan altın işlemeli örtü, Kabe-i Şerif Örtü Fabrikası'nda 3 aylık bir çalışma sonucu dokunuyor. Mekke'de bulunan Kabe-i Şerif Örtü Fabrikası, yılın sadece 3 ayında çalışıyor ve sadece Kabe'nin örtüsünü dokuyor. Toplam alanı 658 metrekare olan örtü 14 metre uzunluğunda, 101 santimetre genişliğinde ve 47 parçadan oluşuyor. Her yıl yenisi ile değiştirilen örtü daha sonramüzede ziyarete açılıyor. Altın ve gümüş ipliklerle işlenen, siyaha boyanmış saf ipekten, 16 parçadan oluşan ve yaklaşık 17 milyon Suudi Arabistan Riyali'ne malolan örtünün üzerinde jakard üslubu ile işlenmiş ***8216;***8216;La ilahe illallah Muhammedin Resulullah. Allah Celle Celalühü. Sübhanallahi vebihamdihi subhanallahi el Azim. Ya hannan, ya mannan***8217;***8217; ibareleri bulunuyor. Birisi Kabe kapısının örtüsü olmak üzere beş parçadan oluşan örtü için, 450 kilo ipek iplikten 658 metre kumaş dokundu. Boyama, dokuma, basma, işleme ve toplama döneminden geçen Kabe'nin örtüsü için, 47 top kumaş kullanıldığı öğrenildi. Örtü, Kabe'nin dört duvarından sırayla değiştiriliyor. Asansörle Kabe'nin üzerine çıkan görevliler, saldıkları iplerle Kabe***8217;nin yeni örtüsünü yukarıya çekip, aşağıya salıyorlar. Daha sonra altta kalan eski örtüyü indiriyorlar. Kabe örtüsünün değiştirilmesi esnasında Mekke***8217;de sadece 'yerli' halk bulunuyor. Çünkü hacıların o sırada Arafat'ta bulunmaları gerekiyor.Böylece Kabe, Arafat'tan dönen hacılara hazır hale gelmiş oluyor |
Leyla ve Mecnun Mesnevisi:
:sm18:
|
:sm18:
|
Leyla ve Mecnun Mesnevisi
:sm18:
|
..Bodrumshine Sundu..
Hz. Ali'den Devlet Adamlarına özdeyişler Hiddetine, gazabına (öfkene), eline ve diline hakim ol Sakın halkından uzun müddet uzak veya saklı durma Halka sevgi ve merhamet besle Alçak gönüllü ve ölçülü ol Denetime önem ver Hiçbir işi ihmal etme Sana helal olmayan şeylerde nefsine karşı sıkı dur Hiçbir cezalandırman için katiyen sevinme. Sakın ''ben tam bir kudret sahibiyim, emrederim, itaat ederler'' deme Etrafındakilerden, ileri gelenlerinden ve akrabalarından hiçbirine katiyen toprak (devlet elindeki bütün imkanlardan yararlanma hakkı) verme Adaletten katiyen ayrılma. Böyle yapmazsan zulmetmiş olursun İnsanlar hakkındaki bütün kin düğümlerini çöz. Seni intikama doğru sürükleyecek iplerin hepsini kes. Sence açıklık kazanmayan şeylerin tümü hakkında anlamamış görün. Şunu bunu gammazlayanların sözüne sakın çarçabuk inanma Alkışa ve yersiz övgüye müsamaha etmek insanı büyüklenmeye sevk eder ve kibire yaklaştırır. Sakın insanların iyisiyle kötüsü senin yanında bir olmasın. Askerlerinin başına öyle birini geçir ki, Allah''a, Resulüne ve devlet başkanına karşı sence hepsinden daha bağlı ve sadık, kalbi hepsinden temiz ve aklı başında olmak itibariyle hepsinden üstün bulunsun. (Adliye ve hakimler hakkında) Halk arasında hüküm vermek için öyle birisini seç ki, hatasında ısrar etmesin, hakkı gördüğü an döneceği yerde dili tutulup kalmasın, hiçbir zaman tamah ettiği bir menfaatin kaybolacağı gibi bir endişeye düşmesin. Sakın şahsi yakınlık veya tesir altında kalarak hiçbir kimseye vazife tevdi etme Memleketin imarına sarf edeceğin emek, vergi toplamaya harcayacağın himmet ve gayretten fazla olmalı Ticaret ve zanaatla uğraşanlar vardır ki, bunların bir kısmı oturduğu yerde çalışır, bir kısmı şuraya buraya mal götürür, bir kısmı da elinin emeğiyle geçinir. Bunların hepsine iyi muamele et. Yetimleri ve yaşlı bulunduğu halde hiçbir çaresi olmayan kimselerin geçimini üzerine al İhtiyaç sahipleri için sırf kendileriyle meşgul olacağın zaman ve mekan ayır. Düşmanla aranızda bir sözleşme akdettiysen, yahut ona karşı bir taahhüdün varsa yapılan sözleşmeye riayette bulun, ahdini yerine getir. Verdiğin sözü muhafaza için icap ederse hayatını bile feda et Adalet Acelenin meyvesi yanlışlıktır. Aç kalmak, alçalmaktan hayırlıdır. Açık kalpli, mert düşman, içinden pazarlıklı dosttan iyidir. Adalet için en büyük talihsizlik, devleti idare edenin zalimliğidir. Adalet, halkın dirliği ve düzeni, idarecilerin ise süsü ve güzelliğidir. Adalet ve eşitliği gözetme, siyasetlerin en iyisidir. Adil ol, kudretin sürekli olsun. Adilane davranış siyasetlerin (yönetimlerin) en iyisidir. Affedilmeyecek günah, insanların bir birlerine olan zulmüdür. Affetmekten utanmayın. Cezalandırmada acele etmeyin. Emriniz altında bulunanların hataları karşısında hemen öfkelenip kendinizi kaybetmeyiniz. |
Bir kadını ağlatırken dikkat edin...Çünkü....
Bir kadın çocuktur aslında.....çocuk gibi davranmayı sever.erkeğin kendisine bir çocuğa gösterdiği şefkati göstermesini ister. Bir çocuğu okşar gibi incitmekten korkarak sevmeli erkek kadını..ama hiç bir kadın çocuk muamelesi görmek istemez.söylediği şeyler çocukça da olsa dinlenilmesini,dikkate alınmasını ister. Yani bir kadının çocukluk yapmasına izin vereceksiniz;ama asla onu bir çocukolarak görmeyeceksiniz.. Bir kadın güçlüdür aslında.hatta erkeklerden çok daha güçlüdür.ama bu gücünü herzaman ortaya koymasını sevmez.ister ki,erkeğin gücü kendisine huzur versin.kendi kendine yapabileceği şeyleri bile erkeğin yapmasını bekler.böylece hem daha kadın olduğunu hissedecektir hem de erkeğinin ne kadar güçlü olduğunu görecektir.ancak kadın gücünü göstermek istediğinde onu engelleyemezsiniz.yapmak istediği birşey varsa mutlaka yapar. Bir kadın sevgidir aslında.içinde her zaman sevgiyi taşır, sevdiklerinden kolay ayrılamaz.sevdiklerini kolay kolay kıramaz.zor sever;ama,tam sever.bir kadının tam anlamıyla sevebilmesi için yüreğinin kabul ettiğini beyninin de kabul etmesi gerekir.ve sevmezse de onu asla sevmeye zorlayamazsınız.belki kolayca yüreğine girebilirsiniz.ancak beyninde yer her an terk edilebilirsiniz.sevmediği halde terk etmeyen kadınlar da var elbette.bunun tek nedeni ise engelleyemedikleri acımak" >duygusudur. Bir kadın yalnızdır aslında.hiçbir zaman kadını bütünüyle elde edemezsiniz.kendisine ait bir dünyası vardır ve orada hep yalnızdır.o dünyaya kimsenin girmesine izin vermez.hiçbir anahtar o dünyanın kapısını açamaz.yalnızlık onun sığınağıdır.o sığınağa ne zaman gireceğine,ne kadar kalacağına hep kendisi karar verir.sığınaktayken oradan çıkmaya zorlarsanız,onu sonsuza dek kaybedebilirsiniz. Bir kadın çılgındır aslında.neler yapabileceğini erkek aklı hayal bile edemez.üreticiliğinin sınırı yoktur.ama bunu ortaya çıkartmak için hayatının erkeğini bekler.hoyratça harcamaz üreticiliğini.sadece erkeğine saklar.bir kadının gerçek erkeği olmayı başarabilmişseniz çok şanslısınız demektir.çünkü hayatın içinde olan herşey ancak kadınlar olduğunda anlam kazanıyor.yemek yemek,su içmek bile.bir kadının elinden içtiğiniz suyla kendi kendinize bardağı doldurup içtiğiniz su arasındaki lezzet >farkını anlayabiliyormusunuz?anlıyorsanız ne mutlu size.anlamıyorsanız ne yazık ki yaşamıyorsunuz ............bir kadını ağlatırken çok dikkat edin..!!! > ....... çünkü ALLAH gözyaşlarını sayar.....!!!! kadın;erkeğin kaburgasından yaratıldı,ayaklarından yaratılmadı..!!! öyle olsaydı ezilirdi......!!! > üstün olsun diye başındanda yaratılmadı......!! AMA GÖĞSÜNDEN YARATILDI...... Eşit olsun diye...... kolun biraz altında...Korunsun diye...!!! > KALP HİZASINDA SEVİLSİN DİYE!!! |
..Cimcime68 Sundu..
11 ayin sultani RAMAZAN serif geliyor.. Ey iman etmiş kullar! Oruç sizden evvelkilere yazıldığı gibi sizin üzerinize de yazılmıştır. Ta ki sakınabilesiniz.r1; "Ey iman etmiş kullar! Oruç sizden evvelki (ümmet)lere yazıldığı (farz kılındığı) gibi sizin üzerinize de yazılmıştır. Ta ki sakınabilesiniz (nefsinizi haramlardan koruyup, müttakilerden olasınız)."(1) Kazi Beyzavi'nin buyurduğuna göre, müslümanlar üzerine orucun farz oluşu bu ayetle sabit olduğu gibi, Adem Aleyhisselam'dan beri bütün peygamberler ve ümmetler üzerine orucun farz kılındığı ve bütün şeriâtle de tayin edilmiş eski bir ibadet olduğu meydana çıkmıştır. Fakat bilâhare Yahudi ve Hristiyanlar, mükellef oldukları oruçların, günlerini, sayılarını ve şartlarını değiştirmişler, perhiz vesair isimlerle uydurma törenler ortaya koymuşlardır. Allah Celle Celâlûhu bu ümmet üzerine orucun farz edilişini kuvvetlendirmek, iman ehlini oruca teşvik etmek ve nefislerini rahatlatmak için, orucun geçmiş ümmetlere de farz kılındığını beyan etmiştir. Çünkü oruç, insanların nefislerine zor ve ağır gelen bir ibadettir. Zor olan bir şeyin ise, herkes tarafından yapılması kalpleri rahatlandırır, zorluğu giderir. Sıyam=Oruç: Lügatta nefsi; meylettiği, arzu ettiği şeylerden imsak etmek, yani o şeyleri yapmaktan kendini tutmaktır. Şer'an ise: Mükellef (akıllı, bulûğa ermiş vb. şartlar kendinde mevcut olan) bir insanın ikinci fecirden (imsak vaktinden) güneşin batmasına kadar yemekten, içmekten ve cinsi münasebetten oruç niyetiyle uzak durmasıdır. İşte bu, Avam orucudur. Haramlardan sakınılmadan tutulan bu oruç, sıradan insanların orucudur ki, nasipleri sadece açlıktır. "Nice oruç tutanlar vardır ki (haramdan sakınmadıkları için) oruçlarından nasipleri sadece açlıktır."(2) Oruçlarımıza dikkât edelim. Bilhassa dedikodu, gıybet ve yalan söylememeye! İmamı Mücahid buyurdu ki: "İki huy vardır ki. onlardan sakınanın orucu kurtulur, bunlarda gıybet ve yalandır." Ebu Hüreyre Radîyâllahû Anh buyurdu ki: "Gıybet orucu yırtar, istiğfar ise onu yamalar. İçinizden her kim yarın ahirette orucunu yamalanmış olarak getirmeye güçlü ise, bunu mutlaka yapsın."(3) Yine Ebu Hüreyre Radîyâllahû Anh'dan rivayet edilen bir başka hadisi şerifte: "Her kim yalan söylemeyi ve yalanla amel etmeyi bırakmazsa, o kimsenin yemesini, içmesini bırakmasına Allah Celle Celâlûhu'nun ihtiyacı yoktur."(4) buyurulmuştur. Havas (Hususi kullar)'ın orucu ise, bütün haramlardan vazgeçmektir. Sadece midene ve tenasül uzvuna değil bütün organlarına oruç tutturmaktır. Göz, kulak, dil, el, ayak hepsini haramdan uzak tutmaktır. Ehassûl Havas (en hususi kullar)'ın orucu da Mevlâ Celle Celâlûhu'dan başka herşeyden vazgeçmektir. Yani tüm organların dışında, kalbine de oruç tutturuyor. Mevlâ Celle Celâlûhu'dan başkasını koymuyor oraya, masivaya yer yok. Allahû Tealâ bizlere; hususi, özel kullarının, dostlarının orucunu nasip eylesin. Amin! Oruç Hicret'ten bir buçuk sene sonra, Şaban ayının 10. gününde Ramazan'ın farziyeti Peygamberimiz Sâllâlahû Aleyhi Vesellem'e beyan olunmuştur. Orucun meşruiyetindeki hikmet, nefsi haramlardan korumak olduğuna işaret etmek için Cenabı Hak ayetin sonunda buyurmuştur ki: "Oruç sizin (haramlardan sakınmanız) için farz kılınmıştır." Zira oruç insanın şehavani gücünü kırdığı gibi heva ve hevesini de kökünden sökmekte ve uzuvların bütün arzularını azaltmaktadır. Vücutta bir organ vardır ki, o aç olunca tüm organlar tok olur. O tok olunca tüm organlar aç olur. O organ midedir. Aç oldu mu organlar, hele iftara doğru iyice acıkmışsın, gözünde harama bakacak fer, dizinde sağda solda gezecek kuvvet yok. Lâkin iftardan sonra mide doydu mu, organlar acıkır, gözler açılır fıldır fıldır. Tükürük bezleri çalışır, dil konuşur, şunun bunun hakkında dır dır eder... Velhasıl oruç, nefisleri gemler, fakirin, yoksulun, açın derdini anlatır. Özellikle Çeçenistan'da mücadele veren, rahat yemek yiyemeyen müslüman kardeşlerimizin derdini bir nebze olsun hissettirir. Onlara dua edelim iftar saatlerinde... İbni Amr Radîyâllahû Anh'dan rivayet edilen bir hadisi şerifte: "Oruçlunun iftar vakti mutlaka kabul olunmuş bir duası vardır."(5) buyurulmuştur. Öyle bir aydayız ki, orucuyla, teravihleriyle, mukabeleleriyle bütün hayırları ve bereketleri kendinde toplamıştır. "Ramazan ayı, öyle bir aydır ki, Kur'an onda indirildi."(6) "Ramazan ayı girdiğinde, Cennet kapıları açılır, Cehennem kapıları kapanır, şeytanlar o ayda zincire vurulur."(7) İmamı Rabbani Kuddise Sirrûhu Mektubat'ında şöyle buyuruyor: "Bilinmelidir ki, Ramazanı Şerif ayı çok büyük bir aydır. Bu ayda namaz, zikir, sadaka gibi, yapılan her nafile ibadet Ramazan ayı dışında bir farzı edaya denktir. Bu ayda bir farzı eda eden ise, diğer aylarda yetmiş farz eda etmiş gibidir." Efendimiz Aleyhisselam buyurmuştur ki: "Kim bu ayda bir oruçluyu iftar ettirirse, günahları affolunur. Boynu Cehennemden azad olur ve iftar ettirdiği kişinin ecrinden bir şey eksilmeden, bir misli de iftar ettiren alır."(8) Bu arada Sahabei Kiram şöyle dedi: 'Ya Rasulûllah! Bizden hemen herkesin oruçluya iftar ziyafeti vermeye gücü yetmez ki." Peygamberimiz Sâllâllahû Aleyhi Vesellem buyurdu ki: "Oruçluya bir hurma veren de bu sevabı alır... Oruçluya bir bardak su veren, bir tas süt ikram eden de bu sevabı alır." Bu ayda işçisinin işini hafifleteni Allah Celle Celâlûhu affeder ve Cehennemden azad eder. Ramazan ayı girdiğinde Efendimiz Aleyhisselâm bütün esirleri salar ve isteyene izin verirdi. Bu ayda hayırlara muvaffak olan kişiye, o senenin tamamında Allah Celle Celâlûhu'nun muvaffak kılması refik olur. Bu ay kalp huzuru olmadan geçerse bütün sene dağınıklık üzere geçer. Yani bu ay nasıl geçerse, bütün sene öyle geçer. O hâlde bu ayı ganimet bilerek kendimize çeki düzen verelim, ibadet ve taâtimize dikkât edelim. Tevbe istiğfarla kendimizi mutlaka affettirelim. Bu ay da affolunmayan daha ne zaman affolunacak? Kul tevbe kapıları kapanmadan Allah Celle Celâlûhu'ya tevbe etmelidir. Mevlâ'ya dönüş zamanı geçip gitmeden, O'na dönmelidir. Yine Ramazanı Şerifin faziletine dair, Ebu Hûreyre Radîyâllahû Anh'dan rivayet edildiğine göre Resulûllah Sâllâllahû Aleyhi Vesellem buyurdu ki: "Ümmetime Ramazan'ı Şerif ayında beş haslet verilmiştir ki, onlar kendilerinden evvel hiç bir ümmete verilmemiştir. Oruçlunun ağız kokusu Allah Celle Celâlûhu indinde misk kokusundan daha hoştur. İftar edilinceye kadar melekler, onlar için istiğfar eder. Allah Celle Celâlûhu hergün Cennetini süsler, sonra (ona hitaben) "yakında salih kullarım kendilerinden sıkıntı ve eziyetleri atıp sana varacaklar" buyurur. O ayda azgın şeytanlar zincire vurulur. Binaenaleyh başka ayda yaptıklarına o ayda ulaşamazlar. Ramazanı Şerifin son gecesinde (oruç tutan kullar) affolunurlar. O zaman: 'Ya Resulûllah! O gece Kadir Gecesi'midir?" diye sorulunca; "Hayır! Lâkin çalışan kişiye ücreti, işini bitirdiği zaman verilir." buyurdu.(9) Mevlâ Celle Celâlûhu bizleri böyle bir aydaki hayır ve bereketlere muvaffak kılarak en büyük bir nasiple en yüksek ücretle (mükâfatla) merzuk eylesin. AMİN |
herkesten ALLAH razi olsun...{sadce analmadigim neden boyle bi sayfa ki ozel konu acilsa bence daha guzel olurdu din anlaminda cok karisik boyle buranin yetlikisinden randevu istiyorumyetkilisinden ama}}
|
Gel Ey Güllerin Efendisi!.
Gel ey, konuşurken dudaklarına tebessümler karışan!.. Gel ey, yüzüne üzgünlerin üzüntüsünü dağıtmak yaraşan!.. Gel ey, ateş-i aşkına yanmak için âşıkları birbiriyle yarışan!.. Gel ey!... Ayrılığında çoğalan alevleriyle arınalım aşkının; yanalım yandıkça ve yandıkça yanalım. Aşk yüzünden elbisesi yırtılan da, Hak uğruna gözlerini kurutan da seni arzulamakta şimdi. Bizi kendine madem yine sensin bağlayan ve ayrılığının derdine yine sensin ayrılıkla derman olan, o hâlde gülümse bize Efendim, bize gülümse. ***8216;***8216;Allah onları sever; onlar da Allah***8217;ı sever***8217;***8217; sırrına ermekte rehberimiz ol, tut günahkâr ellerimizden; günahkâr ellerimizden tut. Sen ey!.. Gelsen hayallerimize bir kez***8230; Ve üzerine sepet sepet güller döksek biz. Gelsen düşüncelerimize bir an***8230; Ve baharları sersek ayağına çiçek çiçek, mevsim mevsim, ıtır ıtır***8230; Dolunaylar yerine doğsan dünyamıza bir vakit***8230;Ve zatını gündüz değilse, hayalini gece göstersen bizlere. Girsen ansızın düşlerimize, şevkat parmaklarınla okşasan başımızı ışık ışık***8230; Ve ışığına düşsek pervaneler gibi; pervaneler gibi ışığına düşsek. Gel Efendim***8230; Bir kez doğ içimize de isterse kaybolsun dolunaylar güneşler***8230; Gir gözümüze de bir nefes, isterse silinsin tutyalar, sürmeler***8230; İlham olup ak gönlümüze bir anda, isterse yitirilsin uçtan uca naatlar ve gazeller, beyitler ve dizeler uçtan uca yitirilsin isterse***8230; Gel Efendim, dostluğuna muhtacız; umutsuz ve çaresiz bırakma çaresizlerini. Gel yeter ki, hakkımızda verilecek her hükme razı olalım. Gel ey, bitir bitmeyen hasretini içimizde!.. Gel ey, onsuz mutluluk bulamadığımız!.. Gel ey, kendisine lâyık olamadığımız!.. Gel benim Efendim, bir kez olsun dokun yüreğime, yüreğime dokun bir kez olsun***8230; Yüreğim kanıyor efendim, kanıyor yüreğim!.. Çığlık çığlığa beşeriyet, çiğnenmiş reyhanlar misali hep seni arıyor. Uyandır, zindanlara koyduğumuz Yusufî sevdalarımızı efendim! Uyandır, bahtını üftadelerinin!.. ..İskender Pala.. |
Efendime Mektup........
Asrın günahkârları adına, Efendiler Efendisine (s.a.v), Sana ***8220;gel***8221; demeye yüzümüz yok Efendim. Sen kabul buyur bizi, sen davet et de biz varalım o ravzay-ı pâkine yalınayak. Gerekirse yollarında emekleye emekleye, hatta sürünerek, yüzüstü gelelim huzuruna. Sen kabul et ki biz senin uğruna her türlü ezâya, cefâya razıyız. Sümeyye***8217;ler (r.a) misali bizi de ayaklarımızdan bağlayıp develeri ters istikamete sürsünler. Bedenlerimiz iki parça olsun. Vücudumuz tek parça olarak kapına gelmekten utanıyoruz. Bir değil bin parça olsun bedenlerimiz de yeter ki kabul et bizi. Kabul et ki Bilâl (r.a) gibi bizi de kızgın kumlara yatırsınlar ve diyebilelim Allah***8217;ın huzuruna çıkarken, o gün, senin ve dinin için bütün meşakkatlere katlandık diye. Kabul et ki Habbab bin Eret (r.a) gibi bizi de bir hasıra sarmalasınlar ve sonra da yaksınlar. Senin yolunda feda edilmemiş bir can olarak huzuruna gelmekten utanıyoruz Efendim. Yeter ki sen ***8220;ümmetim***8221; diye kabul et bu asrın günahkarlarını Efendim. Bizi de ***8220;liva-ül hamd***8221; sancağının altında topla, o dehşetli günde. O gün öyle dehşetli gün ki bütün beşeriyet hatta peygamberler dahi ***8220;nefsî, nefsî..***8221; dediği gündür. Sadece senin ***8220;ümmetî, ümmetî..***8221; diyeceğin o günde, bizi yani bu acizleri, bu günahkar ümmetini bir halimizle perişan bırakma Efendim. Öyle bir hale düştük ki Efendim, gündüzlerimiz bile siyaha boyandı. Sen kokmayan gülleri büyüttük bahçelerimizde. Senin için olmayan neyimiz varsa hep renksiz, neyimiz varsa hep yağmalandı çaresiz. En kutsal hediyesiydin Yaradan***8217;ın bize. Heyhat ki koruyamadık tam manasıyla seni. Asır, sinede ateş misali oldu.. İman elde kor gibi Efendim. Sevgili diye yılanlar atıldı koynumuza. Ey Güllerin Sultanı! Sana gel demeye yüzümüz yok. Sen davet buyur bize. Biz gelelim alemlere rahmet olan Sen***8217;in nurlu eşiğine. Davet et ki bütün meşakkatler kabulümüzdür. Tek temennimiz bu asrın biz çaresizlerini de ***8220;Ey rabbim! Bunlar da benim ümmetimdendir***8221; demendir. Toprak olup aslımıza döneceğimiz günler elbette uzak değildir. Bir tebessüm buyur ki gittiğimiz yerler nurunla aydınlansın Efendim. Amellerimiz bizi cennetin yanına bile götürmez ki sana muhabbetimiz olmadan. Bizi ***8220;ümmetim***8221; diye kabul et ki asırlardır hep dünyaya bel bağlamış şu günahkarların artık Sen***8217;in muhabbetinle yürekleri taşsın cihandan, cuş-u huruşa gelsin yüreklerimiz sana olan aşkla. On dört asır evvelinden ***8220;Ümmetim yağmur misalidir. Evveli mi ahiri mi hayırlıdır bilinmez***8221; buyurmuştun. Ama Efendim, biz haramlarla günahlarla hemhal olduk daim. İçimiz dışımıza bir çevrilse ne kadar acınacak halde olduğumuz görülecek. Allah ise bu halimiz mahşere sakladı. Bu yüzden başımız önümüzde eğik, bu yüzden sana ***8220;Gel Ey Efendim***8221; diyemiyoruz. Çünkü sana gel demekten utanıyoruz Ey Gönüllerin Şehremini. Öyle ise biz gelelim kapına. Kapına gelip Kıtmir***8217;in olalım Sen***8217;in daima. Kabul et nolur. Yoksa başımıza dağlardan daha büyük taşların yağacağı gün yakındır. O gün kaçacak yer olmayacak Efendim. Azığımız olan salih amelleri boynumuzda gerdanlık yapamadık bu dünya zindanında. Kalplerimiz taş kesildi Ey Gönüllerin Sultanı! Ummanlar çekilip kurudu birer birer. Hayat çöl ortasında kaldı çaresiz. Sana ***8220;gel***8221; diyemiyoruz Efendim, ***8220;doğ gecelerimize***8221; diyemiyoruz sana Sultanım. Ama nolur sen kabul et de senden gayrı neyimiz varsa hepsini geride bırakıp sana gelmek istiyoruz. ***8220;Af diliyoruz***8221; kapında. Ey Güllerin Sultanı! Bize yüzünü çevirme nolursun. Efendim! Sana salât olsun.. selamlar olsun.. Bizleri sana ümmet yapana hamdü senalar olsun.. __________________ |
..BesmeLe Ceken Kadın..
Bir Kadın her söze ve işe başlarken besmele çekermiş. O kadının birde münafık bir kocası varmış. Besmele çekmesine çok kızarmış. Hanımını Besmele ile ilgili bir işte mehcup etmeye karar vermiş. Bir gün hanımına, içerisinde para bulunan bir kese verir, "Bunu sakla , sonra senden isterim" der. Hanımı keseyi Besmeleyle bir yere koyup üzerini örter. Kocası, hanımın haberi olmadan gidip keseyi alıp ve kuyuya atar. Sonra gelip hanımından keseyi getirmesini ister. Kadın keseyi koyduğu yere gidip, Besmele çeker. Allahü teala o anda Cebrail aleyhisselâma, yer yüzüne inip keseyi kuyudan alıp yerine koymasını emreder. Cebrail aleyhisselâm keseyi kuyudan alıp suları akar bir vaziyette yerine koyar. Kadın keseyi almak için elini uzatınca, keseyi ıslak bir halde bulunca "Bu kese nasıl ıslandı?" diye hayretler içinde kalır. Hiçbir şeyden habersizce kocasına götürüp verir. Bu durum karşısında Hayretler içinde kalan kocası da hemen tevbe edip salih bir müslüman olur. Bundan sonra her işe başlarken ve bir şey yaparken Besmele çekmeye başlar. |
..Skorpio Sundu..
Ölüm Sırasında AzraiLLe Konustuklarım... Sabah kalktım. Güzelce kahvaltımı da yaptım ve işe gittim. Klasik bir gün... Diğerleri gibi, sıradan bir başlangıç... Nöbetçi arkadaştan öğrendiğime göre, gece problem çıkmamış cihazlarda. Bu iyi haber işte! Zaten dünden devam eden 2 tane sistem arızası vardı. Cihaz odasındaki klimalar da problemli. Hem de ta kurulduğu günden beri! Bugünde firmanın birinden eleman gelecek, onlarla ilgilenmem lazım. İş çok bugün! Akşamı nasıl ederim bilmem. Bu hafta çok yoğun geçecek. Sezonda başladı malum. Beklentilerimiz epey yüksek. Neyse, odama gittim ve kapıyı kapadım. Bilgisayarımı da açtım ve maillerimi kontrol ediyordum ki, kapı çaldı. ***8220;Girin***8221; bile diyemeden kapı açıldı ve içeriye bir ***8220;şey***8221; girdi, kapıyı da kapadı hemen! Aman Allah***8217;ım! O da ne!? Tanımlayamadım bir türlü. Kadın desen değil, erkek desen değil, turist belki! Bir çirkinlik abidesi! Kesin 10 gün rüyalarımın baş rol oyuncusu olur. Ona ***8220;Kimsiniz?***8221; diye sormama bile fırsat kalmadan: - Hadi kalk gidiyoruz! dedi... Aaa! Hem de Türkçe konuştu! Şaşırdım ama bozuntuya vermedim. - Sizi ilk kez görüyorum. Kimsiniz? - Ruhunu bedeninden söküp almak için görevlendirilen meleğim ben! Nam-ı diğer Azrail! Cehennem habercisi! - Dalganın sırası değil şimdi. Lütfen odamı terk edin. Yoksa güvenliği çağırırım! - Çağırsan ne olur? Beni sadece sen görüyorsun! - Dalga geçme. İşim gücüm var benim. Seninle uğraşamam... Bir yandan Azrail değildir diyorum ama böyle bir kişinin bana haber verilmeden buraya kadar gelmesi imkansız ki! Eyvaaah! Ya gerçekse! Bittim ben, bittim! Savsakladığım namazlarım, ahirette buruşturulup yüzüme çarpılacak olan oruçlarım geldi aklıma... Ufacık dünya menfaatleri için teptiğim Allah***8217;ın emirleri geçti gözümün önünden hızla... Eti için kesilen bülbül, tahtası için yakılan saz gibi... Gayri ihtiyari: - Mesai saatleri içinde olmaz! deyiverdim. Sanki benden bitecek bir işi varmış gibi... -Neden? dedi. -Şu an hazır değilim! -Neye hazır değilsin? -Kabirde ve öbür alemde başıma geleceklere! -Ama senin son kullanma tarihin bugün son. 08 7. Sen ayvayı yedi... Hem sana yeterince vakit verilmedi mi? -İnan ki, bu yaşta öleceğim hiç aklıma gelmemişti. -Neden? -Gencim daha, ciddi bir sağlık problemim de yok. Turp gibiyim evelallah! -Senin yolun mezarlığa hiç düşmüyor herhalde! Ya da hastanelerin acil servislerine, morglara! Oradakilerin hepsinin teni buruşuk mu? -Değil de yani!... Bana 1-2 ay kadar daha süre tanısan? -Bu kadar kısa bir sürede ne yapabilirsin ki, onlarca yılını heba etmiş biri olarak? -İbadet borçlarımı öderdim... Kaza üstüne kaza ederdim namazlarımı deliler gibi... Kalplerini kırdıklarımdan, üzerimde hakkı olanlardan helallik dilerdim. Dünyanın öbür ucunda olsalar, taşların altına saklansalar gene de bulur, her şeyimi verir, haklarını helal ettirirdim. Üzerimde kul hakkı kalmasın diye... Daha vasiyetimi bile yazmadım hem! -Yeterince vaktin vardı! Yapsaydın! Neden düşünmedin? Engel mi oldular sana? -Hiç ölmeyeceğimi sanmıştım. Hep başkaları ölüyordu, başkalarının selaları okunuyordu minarelerden. Ben muaftım sanki ölümden. Meğer bu iş parayla değil, sıraylaymış. -Bir sene önceden haberin olsaydı geleceğimden, neler yapardın? -Kalan zamanımı çok iyi değerlendirirdim! -Hadi be sen de! Kimi kandırıyorsun! İlk 2 gün iyi giderdin. Namaz-niyaz full, sonra dönerdin gene eski haline. Bulurdun bir de bahane kendine. Her şey yine eski hamam eski tas olurdu. Bir rüyaydı o derdin sana verdiğim habere, kendini avutmak için... Haklıydı! Kaç kere hastalık geçirmiş, kaza atlatmıştım... Bunların hepsi birer haberdi aslında ama üzerimdeki etkisi çoğu zaman 2 gün bile sürmemişti... Ama şimdi kafamı taşlara vurmaya bile vaktim yoktu artık!... Bu arada telefonum çaldı. Başmüdür arıyordu. Önemli bir arıza varmış, trafiği durduran. Acil gitmemi istedi. Her şey önemini kaybetmişti ki benim için: para, pul, mevki, kadın, nefs... Her şey sıfırla çarpılmıştı. Can derdindeydim ben. Bir de baş da olsa arka da olsa müdürle veya başka bir şeyle falan uğraşacak durumda değildim. ***8220;Bırak bu fani işleri***8221; deyip kapadım telefon suratına müdürün... Baktım sırıtıyordu Azrail. Demek alışkındı benim gibi jetonu iş işten geçtikten sonra düşenlerin panik hallerine. Ben de güldüm gayri ihtiyari... Neye güldüysem! Ağlamayı bile beğenmemem lazımken!... En iyi savunma saldırıdır taktiğine geçtim hemen! -Hem sen, Azrail de olsan, can almakla da görevli olsan nihayetinde bir melek değil misin? Ne bu surat? Korku filmindeki yaratıklar gibi! Allah seni nurdan yaratmamış mıydı? -Nurdan yaratılmasına nurdan yaratıldım. Bu arada laf aramızda, güzelliğim dillere destandır. -Hiç de öyle görünmüyorsun ama! Notr Damın Kamburu bile sana on beş çeker. -Orası öyle! Ben de surat çok! Ama sor bakalım senin yanına neden bu suratımla geldim? Utanma sor, sor! -Neden bu suratla geldin yanıma? -İnsanın ameli güzelse ona güzel görünürüm ben. Hayatını Allah***8217;ın rızasına göre dizayn etmeyenlere de çirkin görünürüm. Şimdi sana göründüğüm gibi! Ben senin aynanım şu anda. Kalp gözü açık olanlar, yüzüne baksalardı seni böyle görürlerdi! -Desene EYVAH! -Eyvah ki ne eyvah! -Birazdan kabirde başına neler gelecek biliyor musun? Karşılama mahiyetinde? Ön sıcaklardan! -Pek hayra alamet değil şu anki verilerim. -Okusaydın Allah***8217;ın kitabından, Resulünün sünnetinden!... İşin ciddiyetini kavrasaydın, uykuyu haram ederdin gözlerine!... Neden okumadın?... Bir arkadaşından yıllar önce gelip de hiç okumadığın bir mektubun var mı? Ya da açmadığın bir mail? Madem Allah***8217;ın kitabının kapağını açmadın, bük boynunu ve sus! - Dünya meşgalesi...Geçim derdi... Para, mevki, nefs, kadın... Çepeçevre kuşattılar beni, kıramadım sarmalı! -Halbuki dünyada kalma süren ne kadar azdı oran olarak! Bunu da biliyordun üstelik! Birazdan gideceğin hayat ise ebedi! Nasıl olur da senin gibi akıllı geçinen bir adam okyanusu unutur da bardakta boğulur? (Haşa) Allah***8217;ın yerine kendini koy! Senin gibi bir kula müstehak değil mi azap! Bunca akıl vermiş ilim vermiş, dininden seni haberdar etmiş... -Haklısın! Ama dünya gözle görülüyor ama öbür dünya gayb, göz önünde değil! -Merak etme, biraz sonra ölünce, gaybın önündeki perdeler kalkacak!... Kuran***8217;da ve hadislerde anlatılıyor bunlar. Sen de okudun hem! Üstelik başkalarını uyaran yazılar da yazdın. Muhtelif yerlerde anlattın bile! Neden o zaman bu gafletteki ısrarın? -Başkalarına nasihat verirken kendimi unutmuşum... -Allah da din günü seni unutur o zaman! Bir yandan ele öğüt verirken diğer yandan da kırmadık söğüt bırakmadın ortalıkta! -Maalesef, biliyorum, kendim düştüm ve ağlamaya hakkım yok. -Kendin ettin kendin buldun! Hadi artık gidiyoruz, fazla oyalama beni. Senden sonra iki gafil daha var sırada! -Bırak çekiştirmeyi ya! Nereye gidiyoruz? -Allah***8217;ın sana hazırladığı azabı tatmaya. -Doğru adrese geldiğinden emin misin? Benim adımda çok insan var da, hani o bakımdan! -Adın gibi eminim. Zaten nokta tarifler var elimde. Iskalamam mümkün değil! -Son bir şey soracağım: Allah***8217;ın rızasına uygun olsaydı yaşamım, nasıl olacaktı ölümüm? Nasıl bir diyalog geçecekti aramızda? - Ben senin canını almaya gelince yüzümdeki güzelliği görünce hayrete düşecek ve: ***8220;Aman Allah***8217;ım! Bu ne güzellik! Rüyada mıyım ben!***8221; diyecektin. Çünkü o zaman cennet müjdecisi olacaktım sana, şimdiki gibi cehennem habercisi değil! Seni Rabbine götürmeye geldiğimi söyleyecektim. Sen korkuyla karışık: ***8220;Rabbim benden razı değilse?***8221; diyecektin. Ben de yüzümdeki güzelliği hatırlatıp korkmana gerek olmadığını söyleyecektim. İçini bir huzur kaplayacaktı. -Keşke hayatımı yeniden yaşayabilme imkanım olsaydı... -Geçmiş olsun!... Neyse! Ailen ve sevdiklerin aklına gelecekti bir bir... Ama onların da zamanı gelince dünyadaki rollerinin son bulup yanına geleceklerini hatırlayınca rahatlayacaktın... Tereyağından kıl çeker gibi ayrılacaktı ruhun bedeninden... Bulutların üstünde gibi, yumuşacık.... Haberin bile olmayacaktı. Gül bahçesine girer gibi... Tüm hücrelerinde hissedecektin mutluluğu... -Ama şimdi -Çığlık atmayı bile beğenmeyeceksin çekeceğin acıdan!... Saat de tam 08 7 oldu. Bak konuşmaktan kelime-i şehadet bile getirmeyi unuttun... ... Gözümün önündeki perdeler açılmaya başladı... Gayb meğer ne yakınmış... Keşke iş işten geçmiş olmasaydı... Neler yapmazdım ki! Artık hiçbir değeri yok ***8220;keşke***8221;lerimin... ÇARP SIFIRLA! |
Bir Dakikayı En İyi Şekilde Nasıl Değerlendirelim...
1- 1 dakikada 5 defa Fatiha suresini seri bir şekilde okuyabilirsin.Fatiha suresini bir defa okumak 1400 sevaptır.5 defa okununca bir dakikada 7000 sevap elde edebilirsin. 2- 1 dakikada on defa ihlas suresini okuyabilirsin 10defa ihlas suresi 3 kuran hatmine bedel sevap kazandırır.Hergün bir dakikanı ihlas suresine ayarsan ayda 300 defa senede 3600defa ihlas okumuş olursun.Buda 1200 hatme bedel olur. 3- Yüzüne bir dakikada Allahın kitabından bir sahife okuyabilirsin. 4- 1 dakikada kısa bir hadis ,kısa bır ayet ezberleyebilirsin. 5- 1 dakikada 30 defa kelimeyi tevhid getirebilirsin. 6- 1 dakikada 100 defa sübhanallahi ve bihamdihi dersin.Denizlerin köpüğü kadar günah da olsa bağışlanır. 7- 1 dakikada 40 defa La havle dersin cennet hazinelerinden 40 hazine elde etmiş olursun. 8- 1 dakikada 60 defa Esteğfirullah el azim dersin bağış ve affa nail olursun. 9- 1 dakikada 25 defa salatu selam söylersin 250 sevabı, 250bagış ve 250dereceye nail olursun.Şefaati Mustafa***8217;ya s.a.v nail olursun. 10- 1 dakikada dua,tefekkür,tezekkür kalbini inceleyen taatlerle olursun.Kalbin 1 dakikada ameli yerine göre ömre bedel olur. Hayattan bir dakika ne kadar kıymetli oysa....... |
Hz.Ömer Adaleti!...
Hz. Ömer arkadaşlariyla sohbet ederken, huzura üç genç girerler. Derler ki : -"Ey halife, bu aramizdaki arkadaş bizim babamizi öldürdü. Ne gerekiyorsa lütfen yerine getirin." Bu söz üzerine Hz.Ömer suçlanan gence dönerek : - Söyledikleri doğru mu diye sorar , Suçlanan genç der ki : -Evet doğru. Bu söz üzerine Hz Ömer; -Anlat bakalim nasil oldu diye sorar: Bunun üzerine genç anlatmaya başlar, der ki : -"Ben bulundugum kasabada hali vakti yerinde olan bir insanim ailemle beraber gezmeye çiktik, kader bizi arkadaslarin bulundugu yere getirdi. Afedersiniz ******larimin arasinda bir güzel atim var ki dönen bir defa daha bakiyor, ******a ne yaptiysam bu arkadaslarin bahçesinden meyva koparmasina engel olamadim, arkadaslarin babasi içerden hisimla çikti ,atima bir taş, atti atim oracikta öldü. Nefsime bu durum agir geldi, ben de bir tas attim, babasi öldü. Kaçmak istedim fakat arkadaslar beni yakaladi, durum bundan ibaret" dedi. Bu söz üzerine Hz Ömer: -"Söyleyecek bir sey yok, bu suçun cezasi idam.Madem suçunu da kabul ettin" dedi. Bu sözden sonra delikanli söz alarak -"Efendim bir özrüm var" diyerek konusmaya basladi - "Ben memleketinde zengin bir insanim, babam rahmetli olmadan bana epey bir altin birakti. Gelirken kardesim küçük oldugu için saklamak zorunda kaldim. Simdi siz bu cezayi infaz ederseniz yetimin hakkini zayi ettiginiz için Allah(cc) indinde sorumlu olursunuz, bana üç gün izin verirseniz ben emaneti kardesime teslim eder gelirim, bu üç gün içinde yerime birini bulurum" der. Hz. Ömer dayanamaz der ki : -"Bu topluluga yabanci birisin, senin yerine kim kalir ki?!" Sözün burasinda genç adam ortama bir göz atar, der ki: - "Bu zat benim yerime kalir." O zat Hz. Peygamber Efendimizin (sav) en iyi arkadaşarindan daha yaşarken cennetle müjdelenen Amr Ibni As' dan başkasi değildir. Hz.Ömer Amr'a dönerek, - "Ey Amr, delikanliyi duydun" der. O yüce sahabi -"Evet, ben kefilim" der ve genç adam serbest birakilir. Üçüncü günün sonunda vakit dolmak üzere ama gençten bir haber yoktur. Medine'nin ileri gelenleri Hz. Ömer'e çikarak genc'in gelmeyecegi, dolayisiyla Amr Ibni As'a verilecek idam yerine maktülün diyetini vermeyi teklif ederler, fakat gençler razi olmaz ve "babamizin kani yerde kalsin istemiyoruz" derler. Hz. Ömer kendinden beklenen cevabi verir der ki: "Bu kefil babam olsa farketmez cezayi infaz ederim." Hz Amr Ibni As ise tam bir teslimiyet içerisinde der ki : -"Biz de sözümün arkasindayiz. " Bu arada kalabalikta bir dalgalanma olur ve insanlarin arasindan genç görünür. Hz. Ömer gence dönerek derki evladim gelmeme gibi önemli bir nedenin vardi neden geldin?" Genç vakurla basini kaldirir ve (günümüz insani için pek de önemli olmayan) "AHDE VEFASIZLIK ETTI" demeyesiniz diye geldim der. Hz.Ömer basini bu defa çevirir ve Amr Ibni As'a der ki : -"Ey Amr, sen bu delikanliyi tanimiyorsun nasil oldu onun yerine kefil oldun". Amr Ibni As Allah kendisinden ebediyyen razi olsun, vakurla kanimizi donduracak bir cevap verir, -"Bu kadar insanin içerisinden beni seçti. "INSANLIK ÖLDÜ "dedirtmemek için kabul ettim" der. Sira gençlere gelir, derler ki : -"Biz bu davadan vazgeçiyoruz. " Bu sözün üzerine Hz Ömer : -"Ne oldu, biraz evvel "babamizin kani yerde kalmasin" diyordunuz ne oldu da vaz geçiyorsunuz? " der. Gençlerin cevabi da dehsetlidir : -"MERHAMETLI INSAN KALMADI" DEMEYESINIZ DIYE |
Hz. Ömer
Hz. Ömer Adaleti, cesareti ve devlet yönetimindeki üstün başarısıyla meşhur olan Hz. Ömer (r.a), tüm insanlığa İslam'ın kazandırdığı örnek ve eşsiz büyüklerden biridir. Hz. Ömer'in nesebi, Peygamberimiz'in nesebi ile sekizinci cedde birleşir. Babası Hattab, annesi ise Ebu Cehil'in (Amr b. Hişam) kızkardeşi Hanteme binti Hişam'dır. En meşhur rivayete göre hicretten kırk sene evvel doğmuştur. Buna göre, Peygamberimiz'den 12 veya 13 yaş küçük olduğu anlaşılmaktadır. Hz. Ömer'e çocukluğu zamanında babası tarafından deve çobanlığı yaptırılmakta idi. Bu meslek Araplar arasında hakir görülmezdi. Hz. Ömer bütün gün develerin arkasında dolaşır, yorulduğu zaman biraz istirahat etmek isterse, babası tarafından dövülürdü. Hz. Ömer (r.a) halife olduktan sonra bir gün çobanlık yaptığı havaliden geçmiş, orada gözleri yaşararak şunları söylemiştir; "Ya Rabb, ne büyüksün! Hayatımda öyle bir zaman geçti ki, buralarda deve güder, bîtab kalarak biraz dinlenmek istediğim zaman babam beni döğerdi. Bugün ise en yüksek makamı deruhte etmiş bulunuyorum. Ve Allah'tan gayrisine baş eğmiyorum". Delikanlılık çağında Arap eşrafının meşgul oldukları yüksek işlerle vakit geçirmiştir. Ensab ilmini öğrendi. Arap dili ve edebiyatı ile uğraştı. Bu sebeple kuvvetli bir hatip sayılırdı. Ata binmek, silah kullanmak, güreşmek onun en başta gelen zevlerindendi. islam'dan önce okuma-yazma bilen nadir kimselerden biri idi. Ticaretle de uğraşırdı. Bu sebeple Şam ve Irak'a seferleri olduğu, bu esnada Arap ve Acem hükümdarları ile görüştüğü biliniyor. Hz. Ömer, yirmiyedi yaşında, kızkardeşi Fatma binti Hattab ile eniştesi Sadi bin Zeyd'in gayretleriyle müşlüman olmuştur. Müslüman olmasında işittiği Kur'an ayetlerinin tesirini bütün tarihçiler kaydekmektedir. Müslüman olduğu gün İslam'la şereflenen erkeklerin sayısının kırkı bulduğu rivayet edilmiştir. Hz. Ömer'in müslümanlığı kabul etmesi, İslamiyet tarihinde yeni bir devir açtı. O'nun alenen müslümanlığı kabulü ile müslümanlar ilk defa Kabe'de cemaatle namaz kıldılar. Hz. Ömer'e, hak ile batılı birbirinden ayırd edici anlamına gelen el-Faruk lakabını bizzat Peygamberimiz vermiştir. Medine ye hicrete müsade edildikten sonra Ashab'dan bazıları Medine'ye gittiler. Diğerleri gizlice hicret ederken, Hz. Ömer aleni olarak hicret eyledi. "Anasını ağlatmak, evladını yetim ve karısını dul bırakmak istiyen kimse, şu vadinin öte tarafında bana kavuşsun"! dedi. Mekke'nin ileri gelenleri bu meydan okuyuşu duydukları halde arkasına düşen olmadı. Peygamber Efendimiz'in irtihaline kadar, O'nunla birlikte bütün gazvelerine, muahedelerine, idari tedbirlerine, İslam için vukubulan bütün teşebbüslerine iştirak etmiştir. Bedir'de ilk şehit düşen, Hz Ömer'in kölesi Mihca'dır. Bu gazvede, Hz. Ömer, dayısı olan As bin Hişam'ı bizzat katletmiştir. Uhud, Hendek, Hudeybiye, Mekke'nin Fethi, Tebük Gazvesi'ndeki rolünü anlatmak yerine, Hz. Ebu Bekir'in hilafeti zamanındaki hizmetlerinden kısaca bahsedip kendi halifeliği dönemi hakkında da birkaç hususa temas edelim. Hz. Ebu Bekir'in halife seçilmesinde en etkin rolü oynamış, irtidat olaylarının tenkilinde, Kur'an'ın toplanmasın da kıymetli hizmetleri olmuştur. Hz. Ebu Bekir'in tavsiyesi üzerine Ashab, Hz. Ömer'i halife seçti. Ön yıllık hilafeti döneminde büyük işler başardı. İran, Irak, Suriye ve Mısır'ın fethi gerçekleşti. Binlerce insan İslam'a girdi. En çok adalete dikkat etti. "Hz. Ömer'in adaleti" tabiri sadece müslümanlar tarafından değil, tüm insanlığın ortak örnek ve övüncü olmuştur. Devlet idaresini sağlam esaslar üzerine oturtmuş ve birçok yeni müesseseler kurmuştur. Görevlendirdiği memurları çok dikkatli seçmiş, akrabasından hiçkimseye devlet hizmetinde görev vermemiştir. Ashab'a ve ihtiyaç sahihlerine derecelerine göre yıllık tahsisat vermiştir. Hz. Ömer, uzun boylu, buğday tenli, geniş alınlı, saçları dökük ve bıyıkları uzun idi. Yetiştirdiği çocuklarının hepsi, tarihte iz bırakacak kadar önemli roller oynamıştır. Kızı H. Hafsa (r.anha). Sevgili Peygamberimiz'in (s.a.v) pak zerrelerinden biri idi. Kur'an, hadis, fıkıh ilimlerine çok hizmeti geçmiştir. Zahidane bir hayat yaşamıştır. Evinin yevmiye masrafı on dirhemi geçmezdi. Hz, Ömer, kendi icadı olan Hicri Takvim'le, 23 yılında Zerdüşt bir köle olan Ebu Lülü Firuz tarafından suikastle şehit edildi. Hz.Aişe***8217;nin muvakatiyle Hz. Peygamber'in ve Ebu Bekir'in yanına defnedildi. |
Hz. Ömerin Halife Tayın Edilmesi
Hz. Ömerin Halife Tayın Edilmesi
Hz. Ömer (r.a.)'in hilafete gelmesinde, Islam cemiyetinde yeni bir tayin veya seçim tarzi görüyoruz. Hz. Ebu Bekir (r.a.)'in halifeligi olayinda, ortada birkaç aday vardi ve sonunda Hz. Ebu Bekir (r.a.) seçildi. Bu bir nevi seçim idi. Hz. Ömer (r.a.) için ise tayin mevzubahistir. Kesin olarak tayin edilmistir ve iktidara nasil geldiginin detaylarim biraz sonra belirtecegiz. Ilk müslümanlarin ne kadar büyük insanlar olduklarina dair bir hadis-i serif vardir. Hasta olarak yatan ve ölecegini bilen Hz. Ebu Bekir (r.a.), katibini çagirir, bu katip de Hz. Osman (r.a.)'dir. Hz.Ebu Bekir (r.a.), Hz. Osman (r.a.)'a «Benim söyleyeceklerimi yaz» diyor ve baslamak için besmele, Hz. Peygamber (s.a.v.)'e salavatlar yazdirmaya basliyor. Devam ediyor: «Allah'in kulu olan Ebu Bekir bu dünyadaki son dakikada ve diger dünyaya intikal edecegi ilk dakikada sizden, asagidaki hususlari istiyor». Bu dünyadaki son dakika ile diger dünyaya intikal olan ilk dakika, öyle bir andir ki kafirler bile inanir, en kötü insan bile tevbe eder.» Hz. Ebu Bekir (r.a.), bu ifadelerle bu anda yalan söyleyemeyecegini ifade etmek istiyor. Ondan sonra yazdirmaya devamla, «Ben sizin su sahsa biat etmenizi istiyorum...» diyor ve sahsin ismini söyleyemeden bayiliyor. Hz. Ebu Bekir (r.a.) bayildigi için, Hz. Osman (r. a.) cümleyi tamamlayamiyor. Sonra Hz. Osman (r.a.) cümleyi kendiliginden tamamliyor ve bos birakilan yere «Ömer» adini yaziyor. Birkaç dakika sonra Hz. Ebu Bekir (r.a.) ayiliyor. Muhtemelen Hz; Osman (r.a.), Hz. Ebu Bekir (r.a.)'in vefat ettigini sanmisti. Hz. Osman devlet sekreteri oldugu için halifenin vasiyetnamesini tamamlamis ve onu mühürleyip, halka göstermeyi amaçlamisti. Ve burada Hz. Osman (r.a.)'in karakterinin büyüklügünü görüyoruz. Çünkü o kendi adim yazabilirdi. Fakat Hz. Osman (r.a.), baskasinin adim yani Hz. Ömer (r.a.)'in adini yazmistir. Hz. Ebu Bekir (r.a.), uyaninca Hz. Osman (r.a.)'a ne yazdigim sorar. Hz. Osman (r.a.) cümleyi okur: «Ben ölürsem, Hz. Ömer (r.a.)'e biat edin.» Hz. Ebu . Bekir bundan çok mütehassis olur ve Hz. Osman (r.a.)'a, «Sen halifenin bütün sartlarim haizsin, kendi adini yazabilirdin, fakat Ömer'in adim yazdin, Allah senden razi olsun» der. Sonra Hz. Ebu Bekir (r.a.) vasiyetnameyi tamamlar ve Hz. Osman (r.a.)'a bunu hilafet mührü ile mühürlemesini söyler, vasiyetname, mühürlenir ve kapatilir. Bundan sonra emniyet müdürünü çagirirlar. Emniyet müdürü geldiginde, Hz. Ebu Bekir (r.a.) ona söyle der: «Bu zarfi al, disari çik ve müslümanlari çagirarak onlara de ki, bu kapali zarfla, Ebu Bekir'in vasiyetnamesi ve O'nun yerine geçecek olan halifenin adi yazilidir. Bu adi yazili olan halifeye biat edin» Filhakika, bu kagitta kimin adinin yazili oldugunu emniyet müdürü dahi bilmiyordu. Bunu sadece Halifenin sekreteri olan Hz.Osman (r.a.) biliyordu. Ve bu böyle oldu. Yani emniyet müdürü, Halifenin vasiyetim söyleyince, bütün müslümanlar, seçilen fakat ismi bilinmeyen Halifeye biat ettiler. Çünkü onu Hz. Ebu Bekir (r.a.) seçmisti. Ve o müslümanlar dediler ki: «Madem ki bunu Hz. Ebu Bekir (r.a.) seçti, o kim olursa olsun, o bizim halifemiz olacaktir». Kaynak: Prof.Dr.Muhammed Hamidullah, Islam Müesseleri, Türkçesi: Prof.Dr.Ihsan Süreyya SIRMA |
Hz. Ömer Güzel Sözler
Hz. Ömer Güzel Sözler
Sırrını saklarsan ona hakim olursun. Saklamazsan, o sana hakim olur. İnsanların en akıllıları, insanların hareketlerini takdir edenlerdir. Ahmakla dostluktan çekin, zira iyilik edeyim derken çok defa kötülük eder. İnsan için iş çoktur, fakat tutacağı işten ak yüzle çıkmayı düşünmelidir. Bugünkü işini yarına bırakma. Başkasını ıslah etmeye kalkışmadan önce kendini ıslah etmeye bak. Kötülüğü bilmeyen adam, onun tuzağına kolay düşer. Kalbinizin sevmediği kimselerden sakınınız. Bir insanın şöhretine ve görünüşüne aldanma: namaz ve niyazına bakma: Aklına ve doğruluğuna bak. Olmamış şeyleri soracağına, olmuşlardan ibret almaya çalış. Amirin en kötüsü, halkı kötü yola sevkedendir. Halka karşı insaflı davranan, işinde muvaffakiyete erişir. Başkasında görüp hoşlanmadığın ayıbın kendinde olduğunu görmemekten büyük ayıp olamaz. Kibir ve gururlulukla haddini aşanı, Cenab-ı Hakk yerden yere çarpar. Günahlarını azalt. Ölümün şiddeti sana kolay gelir Allah'ı anın, O'nu anmak şifadır. |
Hz. Ömer'in Müslüman Olması
Hz. Ömer'in Müslüman Olması
Hz. Hamza'nın İslâm'ı kabûlü, Müslümanları sevindirmiş fakat müşrikleri telaşlandırmıştı. Kureyş ileri gelenleri "Dârü'n-Nedve" de toplandılar. "Bunlar gittikce çoğalıp kuvvetleniyorlar, çabuk çâresine bakmazsak, ileride önünü alamayacağımız tehlikeler doğar... Buna kesin çâre bulmalayız" dediler. Çeşitli teklifler ortaya atıldı. Ebû Cehil: "-Muhammed (s.a.s.)'i öldürmekten başka çıkar yol yok. Bu işi yapana şu kadar deve ve altın verelim," deyince Ömer ayağa kalktı: "-Bu işi ancak Hattâb oğlu yapar"? dedi. Ömer alkışlar arasında yola çıktı. Silahlarını kuşanıp giderken yolda Abdullah oğlu Nuaym'e rastladı. Nuaym: "-Nereye böyle ya Ömer"? diye sordu. Ömer: "-Araplar arasına ayrılık sokan Muhammed'in vücûdunu ortadan kaldırmağa"... diye cevâp verdi. "-Ya Ömer, sen çok zor bir işe kalkışmışsın. Müslümanlar Muhammed (s.a.s.)'in etrafında pervane gibi dönüyor, seni O'na yaklaştırmazlar. Yapabildiğini kabûl etsek, Hâşimoğulları seni yaşatmazlar"... dedi. Ömer bu sözlere kızdı. "-Yoksa sen de mi onlardansın"? diye çıkıştı. Nuaym: "-Sen benden önce kendi yakınlarına bak. Enişten Saîd ile kız kardeşin Fâtıma Müslüman oldular," dedi. Ömer buna hiç ihtimâl vermedi. Fakat içine düşen şüpheyi gidermek için, yolunu değiştirip doğru eniştesi Saîd b. Zeyd'in evine vardı. Bu esnâda içeride Kur'ân-ı Kerîm okunuyordu. Ömer, kapı önünde okunanları işitti. Kapıyı kırarcasına vurdu. İçerdekiler Ömer'i görünce telaşlandılar. Ömer'in İslâm'a olan düşmanlığını biliyorlardı. Hemen Kur'ân sahifesini sakladılar ve kapıyı açtılar. Ömer: -"Nedir o okuduğunuz şey"? diye bağırdı. Eniştesi: -"Bir şey yok", diye cevap verdi. Ömer: -"İşittiklerim doğruymuş" diyerek, hiddetle eniştesinin üzerine atıldı. Araya giren kız kardeşinin, bir tokatla yüzünü kan içinde bıraktı. Canı yanan kızkardeşi Fâtıma: -"Ya Ömer, Allah'tan kork. Ben ve eşim Müslüman olduk, bundan gurur duyuyoruz ve senden korkmuyoruz. Öldürsen de dinimizden dönmeyiz"... dedi ve şehâdet getirdi. Yüzü kan içindeki kız kardeşinin bu hâli ve sözleri Ömer'i sarstı, kalbinde bir yumuşama başladı, âdeta yaptıklarına pişmandı. Olduğu yere oturdu: -"Hele şu okuduğunuz şeyi getirin, göreyim", dedi. Kız kardeşi Kur'ân-ı Kerîm sahifesini O'na verdi. Bu sahife "Tâ Hâ" veya "Hadîd" Sûresinin ilk âyetleriydi. Ömer büyük bir ilgi ile sahifeyi okumaya başladı. "Göklerde ve yerde ne varsa, hepsi Allah'ı tesbîh ederler. Yegâne galip ve hikmet sahibi olan O'dur. Göklerin ve yerin hükümranlığı O'nundur, hem diriltir, hem öldürür. O her şeye hakkıyla kâdirdir. O her şeyden öncedir. Kendisinden sonra hiç bir şeyin kalmayacağı Son'dur, varlığı aşikârdır, gerçek mâhiyeti insan için gizlidir, O her şeyi bilir"... (el- Hadîd Sûresi, 1-3) Ömer bu âyetleri okuduktan sonra derin bir düşünceye daldı. Allah Kelâmı'nın yüksek mânâ ve fesâhati onun kalbine işlemişti. "Göklerde ve yerde olan şeyler hepsi Allah'ın, bizim putlarımızın bir şeyi yok...," diye düşündü. "Beni Rasûlullah (s.a.s.)'in yanına götürün" dedi O esnada Hz. Peygamber (s.a.s.) Safâ semtinde Erkâm'ın evindeydi. Ömer'in silahlı olarak geldiğini gören Müslümanlar telaşlandılar. Yalnızca, Hz. Hamza: -İyilik için gelirse ne âlâ, aksi halde geleceği varsa, göreceği de var, telâşa gerek yok... dedi. Sağından ve solundan iki kişi tutarak Rasûlullah (s.a.s.)'in huzuruna götürdüler. Ömer, Hz. Peygamber (s.a.s.)'in önünde diz çökerek şehâdet getirdi. Orada bulunanlar sevinçlerinden hep birden tekbir getirdiler. Safâ tepesinde yükselen "Allâhü Ekber" sadâsı ile Mekke ufuklarını çınlattılar.(89) Ömer: -"Kaç kişiyiz"? diye sordu. -"Seninle 40 olduk," dediler. Ömer: -"O halde ne duruyoruz"? Hemen çıkalım, Harem-i Şerîf'e gidelim, dedi. Bütün Müslümanlar toplu halde Kâbe'ye gittiler. Kureyş, Dâru'n-Nedve'de sonucu merak içinde beklemekteydi. Müslümanların toplu halde Harem-i Şerîf'e ilerlediğini görünce: -"İşte Ömer, hepsini önüne katmış getiriyor... " dediler. Ömer Kureyşlileri görünce: -"Beni bilen bilsin, bilmeyen öğrensin, Ben Hattab oğlu Ömer'im. İşte Müslüman oldum..." dedi ve şehâdet getirdi. Kureyşliler şaşkına döndüler. Her biri bir tarafa savuştu. Müslümanlar ilk defa Harem-i Şerîfte saf olup topluca namaz kıldılar.(90) Hamza ve Ömer'in Müslüman olmalarıyla, İslâm'ın yayılması hız kazandı. Daha önce 6 yılda sayıları ancak 40 kişiye ulaşabilmişken bir yıl sonra Müslümanların sayısı 300'ü geçmiş, bunlardan 90 kişi Habeşistan'a hicret etmişti. |
Allahım, açlıktan sana sığınırım. Çünkü o, en kötü yatak arkadaşıdır. Hadis-i Şerif Herşeyin bir zekatı vardır, bedenin zekatı da açlıktır. Hadis-i Şerif Adaleti çiğneyen devlet adamlarını cezalandırmayan milletler çökmek zorundadır. Hadis-i Şerif Bir saat adaletle hükmetmek, bir sene ibadet etmekten daha hayırlıdır. Hadis-i Şerif Adalet güzeldir. Fakat devlet büyüklerinde olsa daha güzeldir. Hadis-i Şerif Adalet mülkün temelidir. Hz.Ömer r.a. |
Allah için sevişen iki kardeş buluştukları zaman, biri diğerini yıkayan iki el gibidir. Ne zaman iki mümin bir araya gelirse, Allah Teala, birini diğerinden faydalandırır. Hadis-i Şerif Din kardeşinin ayıbını örten kimsenin, Allah Teala dünya ve ahirette kusurunu örter. Hadis-i Şerif Kardeşinle mücadele etme, onunla alay etme, ona verdiğinden sözden dönme Hadis-i Şerif Müslüman müslümanın kardeşidir, onu terk ve ihmal etmez. Hadis-i Şerif |
Cennet güçlük ve zorluklarla, Cehennem de şehvetlerle kuşatılmıştır. Hadis-i Şerif Cennetin de, cehennemin de anahtarı kılıçtır. Hadis-i Şerif Cesaret on kısımdır, biri korkmamak, dokuzu dikkat ve ihtiyattır. Hz.Ali r.a. Allah cömerttir, cömetliği ve güzel aklakı sever. Hadis-i Şerif Cennet cömertlerin, cehennem cahillerin yeridir. Hz.Ali r.a. Cömertlik güzeldir, fakat zenginlerde olursa daha güzel olur. Hadis-i Şerif Cömertliğin afeti başa kakmadır. Hadis-i Şerif |
Çalışanlar, kötülük düşünmeye vakit bulamazlar. Çalışmayanlar ise, kendilerini kötülükten kurtaramazlar. Hz.Ali r.a. Hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için, yarın ölecekmiş gibi de ahiret için çalış. Hadis-i Şerif İnsan, ancak çalıştığını kazanır. Hz.Mevlana Sakın oturduğunuz yerden "Allah'ım rızkımı ver" deyip durmayın. Gökten ne altın yağar, ne de gümüş... Hz.Ömer r.a. Çocuk kokusu, Cennet kokularındandır. Hadis-i Şerif Çocuğu güzel terbiye etmek ve ona güzel bir isim vermek, evladın, baba üzerindeki haklarındandır. Hadis-i Şerif |
..Cimcime Sundu..
Anne Hakkında.. Hazreti Peygamberimiz (s.a.s.) eshabıyla oturmuş sohbet ediyordu. Bir kadın sahabe Resulullah'ın huzuruna telaşla girerek: - Ya Resûlellah! Şu anda kocam ölüm dçşeğinde, belki biraz sonra ölmüş olacak... Yalnız yanında kelime-i şehadet getirdiğimi anladığı ve kendiside getirmeye çalıştığı halde şehadet kelimesi getiremiyor. Kocamın imansız gitmesinden korkuyorum. Bu hususta bir yardımınızı bekliyorum, dedi. Hazreti Peygamberimiz: - Kocan sağlığında ne gibi kötü harekette bulunurdu? diye sordu. Kadın hiçbir kötü amelinin olmadığını, namazını kılıp her türlü ibadetini noksansız yerine getirmeye çalıştığını söyledi. Bu sefer Peygamberimiz: - Kocanızın dünyada kimi var? diye sordu. Kadın ihtiyar bir annesi olduğunu söyleyince Peygamberimz (s.a.s.) kadının kocası Alkama'nın anasın huzura çağırdı. Hazreti Alkama'nın anası, Hazreti Peygamberimizin huzuruna çıktı. Peygamberimiz: - Oğlun sana karşı nasıl hareket ederdi? Oğlundan memnunmusun? diyr sordu. Alkamanın anası: - Ya Resulullah, oğlum evleninceye kadar çok iyi muamele ederdi. Evlendikten sonra hanımını dinledi, bana hor bakmaya başladı. Hatta son zamanda evini bile ayırdı. Ben de üzüldüm, onun bu hareketine, dedi. Peygamberimiz (s.a.s.) yaşlı kadına; oğlunun ölüm döşeğinde olduğunu, hakkını helâl etmediği takdirde cehennem azabı çekeceğini söylediyse de kadın: - Hakkımı helâl etmem ey Allah'ın Resûlü, dedi. Alkama ise evde yatıyor, hâlâ şehadet kelimesi getiremiyordu. Hazreti Peygamberimi, kadının annelik şefkatini harekete geçirmek için, orada bulunanlara: - Bana biraz odun hazırlayın, diye emir verdi. Kadın hayretle : - Odunu ne yapacaksın ya Resûlellah! diye sormaktan kendini alamadı. Çünkü o da şüphelenmişti. Peygamber Efendimiz : - Oğlunu yakacağım... Zira yarın cehennemde yanacağına cezasını burada çeksin, daha iyi buyurunca, kadın dayanamadı, - Oğlumun gözümün önünde yanmasına razı olamam ya Resûlellah ! Ona hakkımı helal ediyorum, dedi. Murat hasıl olmuştu... Hazreti Peygamberimiz, Bilâl-ı Habeşi Hazretlerini göndererek : - Git bakalım, Alkama ne haldedir? buyurdular. - Bilâl-i Habeşi Alkam'nın yanına varıp şehadet kelimesei telkin ettiğinde, Alkama'nın dili açılmıştı : - Lâ ilâhe illallâh, Muhammedün Resûlüllah, deyip ruhunu Allah'a teslim etti |
selam arkadaslar...bir sorum olacak, is yerinde ufak bir tartisma oldu... oruca niyetlendigin zaman, imsak dan önce mi karnini doyurup baglayacaksin, yoksa sabah ezanindan önce de olabilirmi ?
|
Al***305;nt***305;:
Cevap.... Hemen ifade edelim ki, oruç ezanla değil vakitle başlar. Ezanlar orucun başlama vaktini değil namazın başlama vaktini bildirir. Ayrıca ezanı okuyan erken de okuyabilir, geç de. Bu sebeple, orucun başlama bitme vaktini ezan sesleri değil takvimdeki imsak ve iftar dakikaları bildirmiş olur. Bunun için, bulunduğunuz yerin imsak ve iftar dakikalarını iyi bilmek gerekir ki, imsak ve iftarda bir yanılgıya maruz kalınmasın, yanlışlıkla oruç yeme hatası meydana gelmesin. İmsak ve iftarda bir yanılgı nasıl meydana gelir, oruç yeme hatası nasıl oluşabilir? Şöyle ifade edebiliriz durumu: İmsak vakti girdiği halde girmedi zannıyla yemeye devam eden insan orucunu yemiş olur. Yahut da iftar vakti girmediği halde girdi zannıyla orucunu açan insan da orucunu yemiş olur. Bunlara hata ile oruç bozma hali denir. Bu kimselerin hata ile bozmuş oldukları bu oruçlarını Ramazan***8217;dan sonra yeniden tutmaları, yani kaza etmeleri gerekir. Hata ile bozulan oruçlarda kefaret değil sadece gününe gün olarak kaza etmek yeterli olur. Yani sakatlanan oruç, sağlamıyla sonra değiştirilmiş olunur. Nitekim abdest alırken yahut da gusül yaparken oruçlu olduğunu bildiği halde dikkat ve tedbir eksikliğinden dolayı boğazından aşağıya su kaçırır da orucunu hata ile bozarsa, bu orucu da sonra yeniden tutmak icap eder. Çünkü bu da kasıtla değil hata ile bozma halidir. Hata ile bozulan oruçlar sadece kaza edilir, kefaret icap etmez. Çünkü kasıt yok, bir dikkat eksikliği, bir tedbirsizlik söz konusudur. Kaynak İse..Ahmet Şahin Umarım işinizi görür.. |
Oruçluyken Çok Sorulan Sorulardan..Bir Kaçı..
1-Oruçlu kimsenin diş doldurtması, kaplatması, çektirmesi gibi tedavilerde oruç bozulur mu? Cevap: Aslında bu gibi tedavilerde boğazdan aşağıya, bedenden içeriye bir şey gitmezse, mesela kan ve ilaç yutulmazsa oruç bozulmaz. Çünkü orucu bozacak herhangi bir madde ne boğazdan aşağıya kaçmış ne de bedenden içeriye geçmiştir. Öyle ise orucu bozacak bir durum söz konusu olmamıştır tedavilerde... Bununla beraber oruçlu iken morfinli diş çekiminin orucu bozmayacağı ifade ediliyorsa da diş tedavisini iftardan sonraya bırakmakta (şüpheden kurtulmak için) isabet vardır. Acil bir durum yoksa tabii... 2-Göze, burna, kulağa damlatılan ilaçlar orucu bozar mı? Cevap: Bu konuda da farklı tıbbî görüşler vardır. Buna göre, göze, kulağa damlatılan ilaç orucu bozmazsa da burna akıtılan ilacın yemek borusu ve mideyle bağlantısı bulunduğundan dolayı orucu bozacağı görüşünü öne çıkaranlar vardır. Demek oluyor ki, burna akıtılan ilaç içeriye akacak derecede çoksa orucu bozar, göze, kulağa akıtılan bozmaz. Diyanet ilmihaline de bakılabilir. (İsam) 3-Kadın adet göreceği günü de oruca niyet etmeli midir? Yoksa adet görme ihtimali olan günde oruca niyet etmese de olur mu? Cevap: Adet göreceğini sandığı günü de oruca niyet etmesi uygun olur. Adeti başlamazsa orucunu sürdürür. Başlarsa anladığı an hemen bırakır. Bir karışıklık söz konusu olmaz. Hatta iftar saatine yakın da olsa adetin başlamasıyla orucun bozulması uygun olur. O halde iken oruç tutulmaz. 4-İlaç alıp da adeti Ramazan***8217;dan sonraya tehir ettirmek caiz olur mu? Cevap: Caiz olsa da sıhhi açıdan mahzur ihtimali akla gelmektedir. Zira her bünye ilaç almaya müsait olmayabiliyor. En iyisi, oruç tutulmalı, özür başlayınca bırakılmalı, yenen günleri de sonra kaza ederek borçtan kurtulma tercih edilmeli, zorlamaya gerek duyulmamalıdır... Çünkü ***8220;tut***8221; emri de dinî emirdir, adet başlayınca ***8220;tutma ***8220;emri de... Bu sebeple tutunca itaat etmiş de tutmayınca isyana yönelmiş olunmaz. Belki her iki halde de Rabb***8217;imizin emrine uyulmuş, ikisinden de sevap kazanılmış olunur. Bundan dolayı bir maneviyat büyüğünün hanımlara şu hitabı düşünülmeye değer doğrusu. Demiş ki: - Hanımefendiler!.. Sizler Allah***8217;ın ne bahtiyar kullarısınız!.. Orucunuzu tutar, sevap alırsınız, yer yine sevap alırsınız. Çünkü her iki halde de emre uymuş oluyorsunuz... 5-Dudak ve tırnaktaki boya orucu bozar mı? Cevap: Dudaktaki boyanın sökülüp de parçası boğazdan aşağıya inmesi halinde orucun bozulacağı bilinmektedir. Böyle bir yutma söz konusu olmazsa ister ruj, isterse başka boya sürmekle oruç bozulmaz. Ancak bu gibi boyalar tabaka teşkil edecek kadar kalın olur da abdestte ve gusülde altına su geçirmezse, burada sorun çıkar, abdestin, guslün sıhhatine mani olur. Bu boyaları iyi incelemek gerekir. Kına gibi tabaka teşkil etmediği takdirde bir mahzur söz konusu olmaz... 6-Astımlı hastaların kullandığı sprey orucu bozar mı? Cevap: Nefes almakta zorluk çeken astımlının boğazına pompaladığı hava orucu bozmaz!.. Çünkü bu bir hayati ihtiyaçtır. Üstelik yutulan hava zerreciklerinin içeriye gittiği doğru olsa bile akciğerden ileriye geçmediği, mideye ulaşmadığı ve susuzluk ihtiyacını karşılamadığı da ileri sürülmektedir. Bu sebeple astımlının nefes almayı kolaylaştıran hava pompalamasının orucu bozmayacağı yolunda Diyanet***8217;in de kararı vardır... Önceden hastaneden alabildiğim film çektirme sıram oruçlu iken geldi. Oruç bozduracak şeyler içiriyorlar film çekerken. Ne yapayım?.. O gün orucu mu bırakayım, yoksa bir daha kolayca alamayacağım sıramı mı?.. Cevap: Hastanede orucu bozduracak şeylerin olacağını biliyorsanız o gece oruca niyet etmezsiniz. Dolayısıyla muayene günündeki oruç bozucu hallerden dolayı da oruç bozmuş sayılmazsınız... Sonra, niyet etmediğiniz günün orucunu kaza edersiniz. Sırası gelmiş tedaviyi terk etmeyebilirsiniz. Belli zamanlarda enjeksiyon yoluyla (insülin) almaları gereken (şeker hastalarının) oruç tutmalarında tıp bakımından bir sakınca bulunmazsa, oruçlu iken (insülin) iğnelerini yaptırmaları oruçlarını bozmaz. Çünkü şeker hastaları bunu yaptırmadan yaşayamaz. Hayati bir tehlikenin olduğu anlarda iğne yasağı yoktur zaten. Şayet hastalığın şiddetlenmesi gibi ciddi bir mahzur yoksa iğneler iftardan sonraya bırakılırsa daha sağlamı tercih edilmiş olunur. |
Ve..Bir Kac Soru Ve CevapLar...... 1. Soru: Oruçlu kimsenin kolonya koklaması orucu bozar mı? Cevap: Koku orucu bozmaz. Zaten havayı kokusuz kılmak da mümkün olmaz. Her yerde az çok koku olur. Hele sokakta, egzoz kokusundan tutun da her türlü havayı koklamak mümkündür. Astım hastalarının ağız içine pompaladıkları havanın dahi orucu bozmayacağı yolunda Diyanet***8217;in fetvası vardır. Bununla beraber bozar mı bozmaz mı, diye şüpheye düşenlerin rahat etmeleri için şüphe ettikleri şeylerden uzak kalmayı tercih etmeleri daha yerinde bir tedbir olur. 2. Soru: Oruç tutan hanım bazen pişirdiği yemeğin dil ucuyla tadına tuzuna bakıyor, sonra da dilinin ucundakini tükürüyor. Bazen de oruçlu kimse dişlerini fırçalıyor, ağız kokusunu önlemek için buna ihtiyaç olduğunu düşünüyor. Bunlar orucu bozar mı? Cevap: Bu gibi konularda dikkat edilecek temel nokta şudur: Gerek dil ucuyla yemeğin tadına tuzuna bakmada, gerekse diş fırçalamada yeme yahut da içme gerçekleşiyor mu? Yani boğazdan aşağıya bir şeyler kaçıyor mu? Dikkate alınacak husus budur. Bu ölçü ile baktığımızda şöyle diyebiliriz: Oruçlu hanım, pişirdiği yemeğin tadına, tuzuna dil ucuyla bakar da, sonra dili ucundakini boğazından aşağı kaçırmaksızın dışarıya atarsa, yeme de yok, içme de. Öyle ise bununla oruç bozulmaz. Diş fırçalama da böyledir. Boğazından aşağıya macun parçası veya su kaçırmazsa orucu bozulmaz, kaçırırsa bozulur. Çünkü böyle durumlarda boğazdan aşağıya bir şeylerin kaçmasında ya yeme gerçekleşmiş olur ya da içme. Anlaşılan odur ki, oruçlu kimseler, orucu bozma tehlikesi taşıyan şeylerden uzak kalsalar, daha isabetlisini yapmış olurlar. Yemeğin tadında tuzunda bir kontrol eksikliği olursa, yemeği yiyenler bunu tabii bulmalı, oruçlu hanımı dil ucuyla da olsa yemeğin tadını tuzunu hissetmeye mecbur bırakmamalılar. Oruçlunun ağız kokusunu da İlahi emre uymanın bir işareti olarak görüp takdir ve tebrik sebebi bilmeli, Allah***8217;ın cennet kokusu değerinde bulduğu bir kokuya karşı rahatsızlık duymamalı, bilgisizlik ve anlayışsızlık örneği göstermemelidir. Diş fırçalama sırasında ağzı iyice aşağıya indirip boğazı da yukarıda tutma halinde ağızdan boğaza yukarı su çıkamayıp aşağıya akacağından, orucu bozma tehlikesi meydana gelmeyecektir. Mutlaka diş fırçalamak durumunda kalanların böyle bir dikkati göstermelerinde isabet olsa gerektir. 3. Soru: Hata ile orucunu bozan kimse, bu orucuna yine devam edecek, sonra bunu yeniden tutarak kaza etmiş olacaktır. Bunda bir şüphe yoktur. Ancak, böyle hata ile bozduğu orucunu, artık orucum bozuldu, tutmaya gerek kalmadı (zannıyla) yese yani orucuna son verse bu kimse kefaret mi yüklenmiş olur, yoksa yediği günün orucunu mu tutması gerekir? Cevap: Normalde bilerek kasdı şekilde Ramazan içinde oruç yiyip içmelerde oruç bozulur, kefaret de yüklenilmiş olunur. Bu yüzden Ramazan içinde bilerek orucunu yiyen kimse iki ay oruç tutma kefaretini yüklenmekten kurtulamaz. Ancak bu kimse orucunu (kasten) yemiyor da, artık tutmak gerekmez (zannıyla) yemiş bulunuyorsa, bu (zan) onu kefaretten kurtarır, yediği tek günü sonra kaza etmekle kurtulur, diyenler çoğunluktadır... Bu sebeple, hata ile oruç bozanlar, orucum bozuldu, diyerek yememeli, oruca devam etmeliler. Sonra bu orucu yeniden tutarak kaza etmeli, sakat oruçlarını sağlamıyla değiştirmiş olmalılar. Nitekim abdest alırken, guslederken dikkatsizlik yüzünden boğazından içeriye su kaçırarak hata ile orucunu bozan kimse, bu orucuna yine devam etmeli, sonra bunu yeniden tutarak kaza etmeli, sakatsız oruçla değiştirmiş olmalıdır. 4. Soru: Sahura kalkan kimse, yıkanması gerektiğini anlasa ne yapacak? Yıkanmaya girse sahur vakti geçecek, aç kalacak; yıkanmasa cünüpken yemek yemiş olacak? Cevap: Sahura kalkan kimse yıkanmaya vakit bulamazsa ekmeğe değen elini, ağzını yıkar, normal olarak sahur yemeğini yer, sonra da guslünü yaparak orucuna devam eder. Cünüplük hali yemeğe ve oruca mani olmaz. |
Ahir zamanda olacaklar
Bugün sizlere işte bu kıyamet alametlerini anlatan hadislerin meallerinden bir demet sunmak istiyorum. Sanırım hadis meallerini okuyunca siz de, ibretle düşünüp hayretle tefekkür edeceksiniz. Daha fazla araya girmeden sizi bazı meallerle baş başa bırakıyorum. 1- Kıyametten önce öyle bir devir gelecek ki, dinini koruyan kimse avucunda ateş tutan kimse gibi olacaktır!.. 2- Kıyamet kopmadan önce dünyada sınırsız zevku safayı sorumsuz kimseler sürecektir. 3- Ahir zamanda ibadet edenlerin çoğu bilgisiz mümin, ibadet etmeyenlerin çoğu da itikatsız bilgin olacaktır. 4- Kıyamet kopmadan önce idareciler çoğalacak, fakat güvenilecek idareci azalacaktır!.. 5- Kıyamet kopmadan önce toplumda değeri en az olan müminler olacaktır!.. 6- Kıyamet kopmadan önce hayata haram helal tanımazlar hakim olacaktır. 7- Kıyamet kopmadan önce ekonomi her değerin önüne geçecek, okur yazarlık artacak, ancak yalancılık da yaygınlaşacaktır. 8- Kıyamet kopmadan önce emanete ihanet edilecek, zekat vermek azalacak, dinî ilimlere ilgi azalacak, dinî değerler arkaya atılacaktır. 9- Ahir zamanda 'İnsanın ***** büyütmesi, çocuk büyütmesinden daha uygun' diyenler çıkacaktır. O zamanda büyüklere saygı kalkacak, küçüklere şefkat yok olacak, yol kenarlarında uygunsuz haller görülecek, bazı insanlar da koyun postu giymiş kurtlar haline gelecektir. 10- Ayağı çıplak, başı kabak bilgisiz çobanların zenginleşip yüksek binalarda sınırsız bir israf içinde yaşamaya başladıklarını gördüğünüz zaman kıyameti bekleyin. 11- İşler ehlinden başkasına verildiği zaman kıyameti bekleyin. 12- Kıyamet kopmadan önce akrabalık bağı kopacak, yakınlar birbirinden şikayetçi hale gelecek, mal meşru olmayan yollardan kazanılacak, fakir kendi sıkıntısıyla baş başa bırakılacaktır. 13- Kıyamet kopmadan Allah için dostluk azalacaktır. 14- Yirmi kadar insan bir araya geldiği halde içlerinde samimi bir dindar bulunmadığı zaman kıyameti bekleyin. 15- Bir zaman gelecek, harama girmeden geçim sağlamak zorlaşacaktır. 16- Bir zaman gelecek, bazı eş ve çocuklar, aile reisini gücünden fazla harcama yapmaya zorlayacak, haram işleri yapmasına sebep olacaklardır. 17- Bir zaman gelecek ki, dindar insan, dindarlığını toplumdan gizleme ihtiyacı duyacaktır. 18- Benden sonra sabrın çok önem kazanacağı bir devir gelecektir. Öyle günlerde dinine sabırla, sadakatle bağlı kalan kimselere, öncekilere verilenlerden tam elli kat fazla sevap verilecektir!.. Çünkü onların şartlar ı bazen, öncekilerden de ağır olacaktır. Adil-i Mutlak olan Allah, zorluklar ın çokluğu nispetinde de mükafatlarını çoğaltacaktır. |
İftar Ne İLe Acılır?....
Selman ibni Âmir Radiyallâhu Anh, Resul-i Ekrem Efendimiz Sallallâhu Aleyhi Vesellemin şöyle buyurduğunu rivayet ediyor: "Sizden biriniz orucunu açacağı zaman hurma ile açsın. Çünkü hurmada bereket vardır. Eğer hurma bulamazsa, su ile açsın. Zira su temizleyicidir." (İbni Mâce, Sıyam: 24; Ebû Dâvud, Savm: 21) --- Peygamberimizin bizzat uygulamasını da farklı bir rivayette Hz. Enes Radiyallâhu Anh şöyle anlatıyor: "Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellem akşam namazını kılmazdan önce birkaç tane taze hurma ile orucunu açardı. Eğer taze hurma yoksa kuru hurma ile açardı. Kuru hurma bulamazsa da bir kaç yudum su yudumlardı." (Ebû Dâvud, Savm: 22, (2556); Tirmizî, Savm: 10) |
Bütün Zaman Ayarları WEZ +2 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 01:08 . |
Powered by MJTurkiye
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Powered by Herkonu team