Tarih- Askerlerimiz- Şehitlerimiz Ve O Tür Paylaşımlar Burada...
evet arkadaşlar bu türde paylaşımlarımızı artık burda yapıyoruz...
iyi paylaşımlar dileğiyle... örnek olarak bi tane sunuyorum... ErGiN_HH Sundu... Şehidin Gözyaşları... Yıl 1994, Mardin'in bir ilçesi. İçimizde kanayan bir yaraydı terör. O gece hilalliydi ay, sır dolu bir karanlık. Mehmed, mevzisinde karanlığı koklayarak derin nefes aldı. 'Bu nöbet son nöbetim. İki gün sonra elvedâ karlı dağlar, dumanlı tepeler...' Arkadaşı göğüs geçirdi yanında: 'Benim sekiz ayım var. Allah bizi korusun!' Burası terör yuvasıydı. Konuşmayı kesip, pür dikkat geceyi gözetlemeye başladılar. Mevzi, yol kenarında idi. Herkes geçebilirdi. Kendilerine doğru gelen iki karaltı gördüler. Bunlar yolcu gibiydi. Selam verip geçtiler. Fakat o da ne öyle? 'Tak!.. Tak!..' Selamla Mehmetçikleri aldatan iki hain, geçer geçmez geri dönüp kurşun sıkmışlardı Mehmed'in ardından. Bir yağmur gibi akmıştı kurşunlar beynine yiğidin. Yâ Rab! Bu ne hainlik böyle? Al kanlar Mehmed'in göğsüne dolarken, o hilale bakarak inliyordu: 'Hainler!.. Bugün analar yüzlerce Mehmed doğurdu... Allah!...' Anasına son mektubunda yazmıştı: 'Anacığım! Dün gece rüyamda melekler elime kına yaktılar. Hayırdır inşallah! Bir gün al bayraklı bir tabut görürsen avluda, sakın ağlama!...' Anası da, son mektupta, doğacak oğlunu müjdelemişti. O gece ana yüreğini kanlı bir sızı kapladı. Namazdan sonra uzun uzun dua etti oğluna. Ne çare, ertesi gün Aydın'a kor yumağı düşmüş, yürekler pâre pâre olmuştu. Anasının gözyaşları sel olurken, Aydınlı haykırıyordu: 'Kahrolsun hainler! Vatan sağolsun!..' Mehmed'in naaşına bakanlar, hayretler içinde birşey gördüler. Şehidin sağ gözünden ince ince gözyaşları akıyordu yanağına. Kimbilir? 'Oğlumu göremedim.' mi demek istiyordu? ................. |
BİR ASKERİN GÜNLÜĞÜNDEN
"Türk siperleriyle çok yakındı...Bizim siperlerimizle o kadar yakındılar ki, ateş kesildiği zaman alçak sesle konuşurduk. Ayaklarımızın ucuna basarak dolaşır ve gürültü çıkarmamaya çalışırdık. Genellikle hava kararır kararmaz ateş kesilir, biraz daha rahat hareket etmeye başlardık. Gecenin orta yerinde ve aşağı yukarı hergün aynı saatte, Türk siperlerinden bir ses yükselirdi. Öyle gür, öyle içli ve dokunaklı bir sesti ki, dinlemeye doyamazdık... Yarım saat kadar süren bu konser, bir zaman sonra, komşu siperlerde de duyulmuştu. Zaman zaman bizim siper, Türk'ün konserini dinlemeye gelenleri misafir ederdi. Bu sese hepimiz hayrandık. Ancak ne söylerdi, bu tatlı ve iç yakan, ruhumuzu kavuran nağmeler ne söylerdi, bilmezdik. Fakat derinden derine etkilenirdik. Bazen hafif bir esinti çıkar ve bu yanık nağmeleri başka yöne ******ürürdü. Biz, kulaklarımızı dört açıp daha iyi duymak için, neredeyse başımızı dışarıya çıkaracak hale gelirdik. Efsunlu bir sesti bu!.. Gündüz savaştığımız insanın gece gece söylediği müziği dinlemek ve ondan etkilenip duygulanmak, ne ilginç bir işti...Ama gerçekti... Bir akşam, konser saati gelmişti, ama o alıştığımız ses duyulmuyordu. İkinci, üçüncü, dördüncü akşam, yine konser yoktu... Hepimiz merak içinde kalmıştık. O gece, durumu öğrenmeye karar verdik... Türkçe bilen savaş muhabirine yazdırdığımız bir kağıdı taşa sarıp Türk siperlerine fırlattık. Bu kağıttaki iki cümleyle, konserin niçin kesildiğini soruyor ve selam yolluyorduk Türklere... Bir süre sonra, fırlattığımız taş, arka yüzü yazılmış kağıtla birlikte siperimize atılmıştı. Bu kağıtta ne yazıldığını biraz da tahmin etmekle beraber çok merak ediyorduk. Kağıttaki tek Türkçe cümlenin ne dediğini anlamamız uzun sürmedi. Haberi getiren arkadaşımızın yüzünü hüzün bürümüştü. Tabii, cümleyi duyunca, hepimiz aynı hüzne gömülüverdik...Kağıttaki cümle şöyleydi; -'O arkadaşımızı, geçen hafta vurdunuz!...' |
ya beyler bırakın ya türk halkı kadar satıcı bi halkmı var.doğuda bu yönetim yüzünden şehitlerimiz oluyor.ama biz manevi değerlerimizi patates soğana odun kömüre parti liderlerine satıyoruz.şehitlerimize kimse değer vermiyor.barış akarsu öldü gecen herkez konu actı yorum yaptı.doğuda hergün şehit düşen kardeşlerimize kimse neden haber yapıp yorum yapmıyorlar.ülkemizde herkez maddiyat düşünüyor maneviyatı kimse takmıyor.bak başımızdakilere adam şehite kelle dedi öcalana sayın dedi askerlik yan gelip yatma yeri değil dedi ama odun kömüre cahil kısmandan oy alarak başımızda.allah cahillerden korusun
|
Bunu buraya koymak istedim anca buraya yakışır
|
emegunuze saglık:):)
|
Bir askerin dramı
Bir askerin drami
Görevli bir mutemet astsubay bankaya gidip taburdaki askerlerin maaşlarını çekmiş. biliyosunuz, askerlere ödenen rakamlar çok düşüktür ama bunlar bir araya gelince hayli yüklü bir meblağ olur. adam bankadan çıktıktan sonra evi yolunun üzerinde olduğundan şoförüne eve uğrayacağını söylemiş. niyeti rahat rahat bi tuvalete girmekmiş adamcağızın. Eve geldiğinde karısının küçük oğluyla banyoda olduğunu görmüş. büyük oğlu da oturma odasında legolarla oynuyomuş. astsubay para çantasını oğlunun yanında bırakıp tuvalete girmiş. ancak geri döndüğünde zavallı adam inanılmaz bir manzarayla karşılaşmış. oğlan çantadaki deste deste paraları cayır cayır yanan sobaya atıyomuş. babasını görünce de sırıtmaya başlamış yaptığının ne menem birşey olduğundan habersiz yumurcak. astsubay hemen çocuğun elinden hızla çekmiş bond çantayı. ama çanta neredeyse boşalmışmış. yaşadığı şokla oğluna hızlı bir tokat aşketmiş astsubay. tokadın şiddetiyle savrulan çocuğun kafası sobanın kenarına çarpmış ve oracıkta ruhunu teslim etmiş. yaptığından bin pişman astsubay küçük oğlunun kalbini dinleyip de atmadığını görünce çılgına dönmüş. o an kemerinden beylik tabancasını çıkarıp bir saniye bile duraklamadan kurşunu kafasına sıkmış. Silah sesini duyan karısı koşarak odaya gelmiş. zavallı kadın oğlunun ve kocasının yerde kanlar içinde yattığını görmüş ve ne yaptığını bilmeden bağırıp-çağırmaya başlamış. o sırada banyoda yıkadığı küçük oğlu gelmiş aklına. hızla banyoya koşmuş ama maalesef oğlunun, küvetin içindeki, suya yüzükoyun paralel vaziyette cesediyle karşılaşmış. birkaç dakika içinde yaşadığı bu zincirleme felaket sonucunda aklını kaçırmış kadın ve hayatının geri kalan bölümünü akıl hastanesinde geçirmiş |
..Scorpio Sundu..
Yavuz SuLtan SeLim'in İmanı...... YAVUZ SULTAN SELİM ridaniye mercidabık (1516-1517)zaferlerini kazanarak halifeliği osmanlı hükümdarlığına getirmişti. Savaşmak için yola koyuldu.büyük kahraman ve şanlı ordusunun önünde mısır çöllerini geçmek pekte kolay değildi.çünkü çölde sıcak ve kuraklıgın yanında görünmeyen kuyular vardır.bu kuyularda çok zahiyat verileceği tahmin ediliyordu.kahraman ordu hiç yılmadan atlarının üstünde 4 saat kadar çölde ilerlediktan sonra ÖNDER YAVUZ SULTAN SELİM atından indi.tabi şanlı ordu, büyük hükümdar yürürken ata binmeye cesaret edemezdi.at üstünde 2 gün yol alan ve koca çölde zigzaglar ve daireler çizerek ilerleyen padişahlarını takip eden askerler yorgun düştü.YAVUZ SULTAN SELİMİN böyle zigzaglar ve daireler çizerek ilerlemesine bi anlam veremeyen asker en sonunda dayanamayıp 2. günün sonunda vezire ; -"vezirim dayanamıyoruz sultanımıza söylesenizde atlarımıza binsek atlar yeteri kadar dinlendi"dediler. vezir önce bunu cesaret edmeyip padişaha söyleyemedi.sonra oda dayanamayıp; -"padişahım askerler cok yorgun düştüler buyurunuzki atlarımıza binelim"dedi. YAVUZ SULTAN SELİM hiddetle arkasına dönerek ; -"ey benim şanlı kahraman askerim.PEYGAMBER EFENDİMİZ HZ. MUHAMMED(S.A.V.) önümüzde devesiyle yürürken siz nasıl cesaret edip ata binmeyi arzu edersiniz! O bize yol göstermese çölde hepimiz yutulurduk"dedi. ve kahraman ordu YAVUZ SULTAN SELİM'in neden çölde zigzaglar çizerek ilerlediğini anladı.peygamber efendimiz yol göstermese belkide verilen asker zahiyatından savaş kazanılamıyacak halifelik osmanlıya gecemiyecekti. yavuz sultan selim,kölenin kulagına taktıgı küpenin manasını sordu.Köle "benim sahibim var ben onun kulu,kölesi olduğum için küpe takıyorum"dedi.yavuz sultan selimde "bende ALLAH'ın kulu ve kölesiyim" diyerek küpe takmıştır. bilmeyenler için... |
|
Arkadasım resımlı paylaısmlarımızı buradan yapmıyoruz....Tıklarmısınız.. buradan yapıyoruz..Baslıgı okursanız..Tarıh askerlerımız vs..o sekılde paylasımları buradan yapıyoruz ..Lütfen az daha dıkkat ..tesekkurler..
|
hımm uzgunum gormedım cnm ya sorryyy :) bir daha olmaz ok :)
|
Canakkalede Sehit Mektuplarından.. Yakup Kadri Karaosmanoğlu***8217;nun Bir Şehid Mezadı adlı hazin bir hikayesi vardır. Kurtuluş Savaşı***8217;nda şehid olan erlerin eşyalarının nasıl mezada konup satıldığını, topu topu bir küçücük bavula sığacak kadar olan bu şehid eşyalarını ailelerine göndermenin masraf ve zahmetini falan anlatır bu hikaye. Siz Anadolu***8217;daki şu yoksulluğa bakın ki bir şehidin kurşun deliği açılmış bir kalpağı, altı delinmiş bir potini, eprimiş bir gömleği bile satılacak kadar değerli, öte yandan ailesi de onun parasına muhtaç olacak denli fakir. Peki ya satılmak üzere açılan bavuldan bir şehidin mektupları çıkarsa!.. Bir şehid ki her şeyi mezada çıkarılsa, mektuplarına asla değer biçilemez. Çünkü o mektuplarda yalnızca kan, et ve kemik kokusu değil, kocaman hasretlerin derin aşklarını yüklenmiş bir gönül vardır. O mektuplar ki kurşunların birbirini vurduğu, güllelerin havada göğüs göğüse geldiği cehennemî seslere sükunet verir, vatan aşkını hasretle anılan bir isme bağlayarak cesarete dönüştürür. Kalbinin üstünde böyle bir mektubu saklayan askerin, ***8216;vatanı için yapabileceği hangi fedakarlık***8217; vardır diye sorulamaz elbette; o hepsini sırayla yapar ve canını en son verir. Çanakkale Mahşeri***8217;nden okuyalım: ***8220;Bu anda dışarda koşuşma başladı; eski askerler, ***8220;Saya geldi! Saya geldi!***8221; diye birbirlerine bağırıyorlardı. (...) Binbaşı Abdülkadir, meraklı bakışlarını Binbaşı Lütfi***8217;ye çevirince, o da bilgi vermek mecburiyetini hissetti. -Sai gelmiş. İzmir***8217;in köylerinde dolaşır; askerlere gönderilecek mektupları, küçük emanetleri toplar, getirir; sahiplerine verir. Sırdaş olduğu için de sevgililer selamlarını ona emanet ederler. Bu da onun gelişini çok değerli yapar. Askerler etrafına toplanınca, Sai sağ elini heybenin bir gözüne soktu; bir mektup çıkardı ve bağırdı: Mehmet oğlu Kara Ali!?.. Değişik yerlerden sesler yükseldi: -Cennet-i A***8217;lâ***8217;da!.. -Mertebesine erdi!.. Mektubu heybenin diğer gözüne attı. Tekrar bir mektup çıkardı: -Alsancak***8217;tan Hayati oğlu Salim! Kalabalığın arasından birisi elini uzatarak bağırdı: -Ver! Buradayım!.. Yanındaki asker, Salim***8217;in sırtına hafif bir yumruk vurdu: -Kimden geliyor?!.. -Dur, hele zarfın arkasını okuyayım. Eline yeni bir mektup alan Sai, yüksek sesle bağırdı: -Kadir oğlu Hüseyin!.. Değişik yerlerden cevap geldi: -Şehit!.. -Şehit!.. Onu da diğer göze attı; bu kere işlenmiş bir mendil çıkardı: -Hasan oğlu Rafet!.. -?!.. Hiç ses çıkmayınca Sai tekrarladı: -Hasan oğlu Rafet!?.. Tanıyanı kalmamıştı. Sai***8217;nin yüz hatları değişti. Gözleri dalan Binbaşı Abdülkadir karargaha girdi; onu takip eden Binbaşı Lütfi kapıyı örttü; ama az da olsa Sai***8217;nin sesini hâlâ duyuyorlardı: -Musa oğlu Muharrem!..***8221;(1) Tarihini bilmeyen milletler kendilerine efsaneler uydurur ve gitgide efsanelere sığınmaya başlarlar. Yukarıdaki satırlar henüz hatıra ve tarih iken derlendiği için bahtiyarız. Ya kaybolup gitselerdi!.. * Çanakkale anılınca kaybolup gitmesine gönlümüzün razı olmadığı bir de şiir var sırada. Binbaşı Mustafa Kemal***8217;in de yer aldığı savaşa adanmış bir gazel bu. Sultan Reşad***8217;ın yazdığı bir gazel. Heyecanla okuyalım: Savlet etmişdi Çanakkale***8217;ye bahr ü berden Ehl-i İslâm***8217;ın iki hasm-ı kavîsi birden Lakin imdâd-ı İlahî yetişip ordumuza Oldu her bir neferi kal***8217;a-i pûlâd-beden Asker evladlarımın pîşgeh-i azminde Aczini eyledi idrâk nihayet düşmen Kadr-ü haysiyyeti pâmâl olarak etdi firar Kalb-i İslâm***8217;a nüfûz eylemeğe gelmiş iken Kapanıp secde-i şükrâna Reşâd eyle dua Mülk-i İslâm***8217;ı Huda eyleye dâim me***8217;men (...Müslümanlara karşı iki kuvvetli düşman birlik olup Çanakkale***8217;ye karadan ve denizden hücum etmişlerdi...) (...Şükür ki Allah***8217;ın yardımı yetişip ordumuzun her bir neferi çelik bedenli bir kale kesiliverdiler...) (...Nihayet düşmanlar asker evlatlarımın azimleri önünde diz çöküp aciz kaldıklarını anladılar da...) (...İslam***8217;ın kalbine hançer saplamaya gelmişlerken, itibar ve şereflerini ayak altına atıp kaçtılar.) (Ey Reşad!.. Var, şükür secdelerine kapanıp ellerini duaya kaldır ve şu yakarıyı tekrarla: ***8220;Allah, bu İslam yurduna daima emniyet versin!***8221; ) (1) Bk. Mehmed Niyazi (Özdemir), Çanakkale Mahşeri, 19. Bs. Ötüken Yayınları, İstanbul, 2004, s. 389-390 |
..Şımarık Kız Sundu..
ASker ŞiirLeri.. Can Asker Yollara düşmüş asker Eline silahını almış,vatan uğruna canını yola koymuş can asker Ayrılır anasından ocağından Arkasına dönemez can asker Sevgilisinden ayrılmıştır zorunludur göreve gidecek can asker Dudağımda türkün,vatanın evladı Şapkan bende saygı duyulacak asker Kucak açmışsın vatana Seni bekler memleketin can asker Gözlerin çakmak çakmak bakar Yakar yüreğimi derinden yaralar can asker Vatanın seni bekliyor seni istiyor Atatürk'ün evladı can asker Yemenim başımda namaz kılarken,gözümden yaş akarken Seni düşünürüm mehmedim Seninle gurur duyar,şehit olsan bile yüreğimde yaşayacaksın can asker Canım benim meleğim Ulaşayım sana yıldızını takayım Anan seni bekler,vazgeçme yurdundan Kanınla besle vatanı can asker KIM DEMIS ASKER AGLAMAZ Asker Kim demiş asker ağlamaz? Askerde ağlar komutanda***8230; Hem de; Gurbete ağlar, sılaya ağlar***8230; Gözyaşı sel olur, Rüzgârla vatana akar. Vatan millet sağ olsun der; ağlar Kim demiş asker ağlamaz? Ağlar, ağladığını sezdirmez, Çünkü o gönülden ağlar, Göz yaşını göremezsin, Onda sırlar gizlidir***8230; Ama yine asker askerdir, Şendir, kuvvetlidir, ümitlidir***8230; Bir vatan ona bakar, Yüreği turp gibidir. Mehmetçik boş değil ki***8230; Yüreği dağlar gibidir. Bar değil, yârdır asker, Sizleri hıfzeden Mevlâ***8217;dır asker. Askerlik vatana mevlâ dır, Asker asker ocağına mevlâ dır, Candır ciğerdir asker, Size sahip çıkan Mevlâ dır asker. HANI ASKER AGLAMAZ DIYORLARDI Hani asker ölmez diyorlardı. Hani asker ağlamaz diyorlardı, İşte ağlıyor, Hani asker sevmez diyorlardı yarim aklımdan çıkmıyor, Hani asker ölmez diyorlardı baksa azrailin elinde ismim yazıyor. Hani sevenler aylrılmaz diyorlardı, Baksana bir mektup bile gelmiyor, Hani asker unutulmaz diyorlardı, soranım bile olmuyor, Hani asker ölmez diyorlardı,baksana azrailin elinde ismim yazıyor. Hani asker özlemez diyorlardı, Baksana gözlerim seni arıyor, Hani asker sevmez diyorlardı, Yüreğim kan ağlıyor Asker anasıyım Asker Anasıyım; Asker Anası Dün gece uğurladım seni, Vatana asker ettim. Cama dayalı başın, Ağlayamadan bakışın, Yüreğimi dağlayışın, Gözlerimden gitmiyor. Ben asker anasıyım, Ağlama demeyin bana.... Asker eyledim vatana, Sütüm helal olsun sana, Ben asker anasıyım. Bir emanetin var bende, gözün arkada kalmadan git sen de, eşin benim desteğim bu zor günde, Ben asker anasıyım! Sana hasretim her zaman, Cağlayacak sular gibi, Vatan borcun namus borcun Deyip yolunu gözleyeceğim, Ağlama demeyin bana, Bitecek bu günler ve hasret, Kavuşacağım sana, Ben asker anasıyım! Ağlama ANAM dönerim birgün Rüyamda gördüm anne kucağı Uyandım baktım asker ocağı Felek vurdu kalbimde bıçağı Ağlama anam dönerim bir gün Ben asker oldum olalı 378 günüm doldu Mısralarımı yazarken gözlerim doldu Söyleyin anama ağlamasın Yıkasın gömnleğimi dolabıma assın Beni hatırladıkça resmime baksın Ağlama anam dönerim birgün Diyarbakır***8217;ın içinde bir küçük çarşı Hasretim artıyor anama karşı Babama kardeşime sevgilime karşı Ağlama anam dönerim birgün |
sagol dost ablacim;)
|
Al***305;nt***305;:
|
Sezen'den Ağlatan Asker Şiiri
Harbiye Açıkhava Tiyatrosu'nda sahneye çıkan Sezen Aksu, son günlerde artan terör olaylarından sonra kaleme aldığı şiiri sahnede okuyunca, binlerce kişiye duygusal anlar yaşattı. Şiir bitiminde, "Bütün kalbimle diliyorum ki, bu akıl tutulması bir an önce sona ersin. Ersin ki, çocuklarımız böyle sapır sapır avucumuzun içinden kaçıp gitmesin" diyen sanatçı, dakikalarca ayakta alkışlandı. Sezen Aksu'nun 'Mehmet' şiirinin sözleri şöyle: MEHMET Mehmet daha çok küçüksün Mehmet bilmiyorsun tabii neden bu sonsuz nöbet o kadar vaktin olmadı zaten ama sen ümit etmeye devam et Mehmet, bilemiyoruz Mehmet böyle mi sürecek bu ilelebet değişir mi dünya döner mi devran sen ümit etmeye devam et öyle bir karanlık kutu ki insan kimse hakiki bir cevap veremez sorsan söz dediğin insan icadı lisan ama sen yine de hep hayattan bahset Mehmet gitmiyor gözün gözümden hiç büyümemişsin tanıdım çocuk yüzünden kan geldi kederden özümden sen anacığını düşün çok dikkat et Mehmet küçücüksün Mehmet insan soyu böyle en nihayet öteki desen beriki desen kendini de bizi de dünyayı da affet SEZEN AKSU |
sehitlerimize destek icin bende varim deyin arkadaslar
http://www.hepimizsehidiz.com/default.asp ŞEHİTLER ÖLMEZ VATAN BÖLÜNMEZ... |
evet sevgili ve saygı deger herkonu sevnleri burada evlerimin penceresine ve balkonlarımza sehitlerimiz anısna bayrak asalım ve resimlerinde buarad paylasalım
|
|
"ŞEHİTLERİMİZE"
Yine yandı anaların,babaların ciğeri Yine yandı askerimin sevdiğinin yüreği Olsun askerim, Emanetlerin gözümüzün bebeği Lanet olsun vatanımıza göz koyanlara Lanet olsun askerimize kıyanlara Ve helal olsun Vatanı için canından,gençliğinden cayanlara Rahat uyu askerim Emanetin şerefimiz olsun Şehidim Toprağın nur,mekanın cennet Peygamberimiz komşun olsun.. |
Tüm Şehitlere
Hak bir, yol bir, şehitlik bir. Toprağa kulağını ver belki seslenir kabir Şehitler önünde topraklar irkilir Şehitlerin değerini vatan sevdalısı bilir Sıçradı mevziden ALLAH ALLAH diye Bağrını açtı vatana sıkılan hain mermiye Hissetmedi acıyı düştü kuş tüyü mevziye Öyle güzelsin ki EY ŞEHİT benzemiyorsun ölüye Şehit düşülmezse vatan olmaz Vatan bahçesinde güller solmaz Emir yaratandan şehitler ölmez Şehitler içimizde yaşar vatan bölünmez Şafaklar sökmeyince güneşler doğmaz Kutsal vatan şehitlere doymaz Cehalet zincirleri imanı boğmaz İmansız şehit şehit olmaz Yırtık elbisesini dikmeyin Al kırmızı çamuru yüzünden silmeyin Şehitlere sakın ölü demeyin Ardından bir fatiha söyleyin Sen övülmüş kefensiz yatansın MUHAMMED aşkına can veren serdarsın Sana gözler yetmez ardından ırmaklar ağlasın Selamlar sana EY ŞEHİT EN YÜCE MAKAMDASIN Senin bizlere emanetin Ağıtlar yakan ana çökmüş bir baba Alyazmalı bacı gözü yaşlı bir yetim VATAN ONLARA SAHİP ÇIKTI ÜZÜLME MEHMEDİM!! |
Bir Şehidin Annesine Mektubu
Yağmur yağmış yollara Sarmışlar beni albayrağa Şehit olup ta dillere Düştüm de geldim anne Sakın ha üzülme, küsme Ağlayıp ta yüzünü asma Şehadet şerbetini içtim de Şehitler yurduna koştum anne Bir resmin vardı elimde Bastırırdım hep yüreğime Son kez seni görmedim de Ona ağlıyorum anne Ağıtların duyulur dağlarda Yaslı öter kuşlar dallarda Bakıp ta kızıl ufuklara Kıldığın her namazda Duanı eksik etme anne Bilirim yaran derindir Gözyaşların buz gibi serindir Allaha yalvar da acını dindir Çünkü ben ölmedim anne Şehitler ölmez unutma anne Kevser suyunu avuçladım Resulallahın divanına vardım Ona kavuşunca duanı aldım Cennette seni bekliyorum anne |
Askerimize Kursun Sikan Eller Kahrolsun !!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!
|
Zamanı Geldi
Yeter verdiğimiz şehitler, Hesabı görmenin zamanı geldi, Bitsin artık bu ağıtlar, Defteri dürmenin zamanı geldi. Dinsin akıtılan masum kanları, Adice yaktılar onca canları, Gebertin; gebertin artık bu yılanları, Karşılık vermenin zamanı geldi. Boşamı verildi onlarca şehit, Bu zulme dur diyecek; yok mu bir yiğit? İmralıda keyif çatar o it oğlu it, Bu piçi asmanın zamanı geldi. Eli kolu bağlı oturur mu bu vatan,? El üstünde tutulur mu vatanı satan? Ne hallere düştük; kalk da gör atam, Masaya vurmanın zamanı geldi. Hariçten gazel sanmayın bu sözleri, Çeşme oldu bu Sinanın gözleri, Arar oldu gözlerim çıkacak yiğitleri, Ortaya çıkmanın zamanı geldi. Terörist dağlarda cirit atıyor, Sanmayın kandillide piknik yapıyor, Terörle mücadele nasıl oluyor? Dağlara çıkmanın zamanı geldi. Kopsun gayrı inceldiği, yerden de kopsun, Dost kimmiş, düşman kimmiş meydana çıksın, Canım feda bu yola isterse kanım aksın, Artık şaha kalkmanın zamanı geldi. Uykudan uyanmanın zamanı geldi. Sakarya Sinan Gündoğ |
Onunda Babası Vardı
Onunda babası vardı Yiğit mi yiğit, Delikanlı mı delikanlı, Dağ gibi yürekli, sevgi kadar temiz Sevdalar gibi zarif Ve denizler kadar şefkatliydi Saçlarını hep babasına taratırdı Umutlar tenhasında umudu hep babasıydı Unutsa, unutulmuşluğun hüznünü taşırdı kalbi Gözlerinin mavi derinliğinde bir damla yaş kalsa Uzanırdı ellerine elleri Bulut gibi bembeyaz elleri vardı Belki de bunun için gül renkli yüzüne hayran kalırdı, Onunda babası vardı. Sımsıcak umutları vardı. Şimdi hayalleri yaralı Bir kanlı pusuda Şehit düştü babası Ona şimdi şehit kızı diyorlar Unutmayacağız dedikçe Biliyorum unutacaklar Geleceğe dair umutlarını Yeşermeden dalında solduracaklar. Yetim ne demek şimdi daha iyi anlıyordu. Soğuk kış gecelerinde kuşlar nasıl titrer Yüreği üşüyünce anlıyordu Annesini bekleyen yavru kuşların çığlıklarını Şimdi derinden hissediyordu O çocuk kalbinde Karanlığı delen kurşun oysa Mehmedimin şakağına ölüm boşaltırken Şehit tabutuna şimdiden kazılıdır ismi Kim demiş şehitler yıkanmaz diye? Ya bu yağan yağmur nedendir, Rabbimin lütfu değil midir! Umuda haykırışın yokluğuna sitemdir Bir şehidin gözyaşları, Yüreğine saplanan hançerdir. Öyle bir ağlıyordu ki içinde, Kumruların çığlığını bastırıyordu. Sahipsiz bir yetim hüznüyle hıçkırıyordu güller Mirası onur ve silahtı babasından kalan Hainleri öldürürken kan lekesi kalmıştı üzerinde Vatan çiçeği kolay yeşermez Ancak şehit kanıyla büyür, Ki yurdum Mahşere kadar Türkün kalsın Ne yiğitler düşmüştü toprağa Bu ay-yıldızlı bayrak için Yeter ki Bayrağım kahpelerin ayakları altında çiğnenmesin O da bu duygularla selamlıyordu Babasını, askerlerin omuzlarında taşınırken Çaktı selamını kanlı gözyaşlarına bakmadan Belki yaşı küçüktü Ama yüreği dünyalar kadar büyüktü Sen gülümseye devam et, eşkıyanın başı Ölümün çok yakındır, Bizler ölümü öldürmüş bir milletin çocuklarıyız Kutsal şerefimiz vatan için, bayrak için Dünyayı yakıp yıkan Cengizlerin, Yavuzların soyundanız Sen bilemezsin bu duyguyu Şahsiyetsiz bir milletin evladısın Yaktığın evlere benzemez Türkün yüreği İhanetleri söndürür isterse içindeki cevher Vatan sağ olsun diyen şehit analarının Çığlığı volkanları harekete geçirir İntikam çığlığı kopar Zulmün doruğundan Korkunun ecele faydası yok derler Öyledir, Türkün tarihi Kendisini arkasından vuran milletlerin Yeryüzünden kazınmasıyla doludur Sıra sana da gelecek, sabret! Şehitlerin ahları bile seni toprağa gömmeye yeter Ürettiğin mikroplar tez elden geberir elbet. Yüreğinin en güzel yerinde kin gizliydi artık Ele vermeden kanla beslenen güller yetişir gülgun kalbinde Sevgileri yaralanmış umutları solmuş Bir yürekten ne beklenir ki daha fazla Lazım olmuşsa ağlamak Sen yinede ağlama küçük kız Yokluğun hüznü babanın varlığına hasretini perçinlese de Dokunaklı mısralar seni üzmesin Atalarına, şehit babana layık biri olman Babanı mutlu etmeye yetecektir. Sakın ola sevindirme hainleri Yazık etme geleceğine Kuran sesini, bir Fatihayı esirgeme Mezarına gidersen babanın Ne kadar unutsa da yine yaşıyordu Belleğinde ayrılığın kabusu Türkülere veriyordu kendisini Dudaklarının hiç unutmadığı bir türkü vardı Uzun seneler geçse de hiç unutmuyordu Hep o türküyü söylüyordu ta yüreğinden: Alıştım hasretine Alıştım gök gürültüsüne Bir tek senin yokluğuna Alışamadım babacığım Hüseyin Özbay |
Anacığım
Anacığım, Dün gece siperde uyuyakalmışım, Düşümde, beyaz bir at, beyaz bir kalpak ve beyaz bir yamçı gördüm. Düşümde şehitleri gördüm... dedemi gördüm, babamı gördüm, Cehennemi ve cenneti gördüm, Seni cennette gördüm, Bak ben sevinçteyim, üzülüyor muyum, Sen ağlama anam. Anacığım, Dün gece siperde uyuyakalmışım, Düşümde şehadetimi gördüm, Şehitler ölmez Sen ağlama anam. Bir gün ana, ana bir gün... Cesedimi ceddimin al kanına bulanmış, Kanlı bir kefen içinde, paramparça getirirlerse önüne, üzerime kapanıp, yağmur yağmur ağlama yüreğime. Bir gün ana, ana bir gün... Zafere koşan atların, nal seslerini duyduğunda, Beni, düğün yapan naiplerin arasında arama, çünki ben, hürriyet körükleyen bir akordiyonun, zafer müziğinde geleceğim kucağına, Sen ağlama anam. Ağlama anam, Ağlama Şah-ı ceylan gözlerinden, yıldızlar kaymasın, Sönmesin umudundaki yakamozlar, her zaman parıldasın, Sen şehit anasısın, sen benim anamsın, Sakın moskof feryadını duymasın. Ağlama anam. Anacığım, Bilirim aylardır beni beklersin, Her sabah sofraya boş bir tabak koyarsın. Taze yağ sürersin, ekmeğimin üstüne, Sütten kaymak ayırırsın benim için, severim. Ve her gece, her gece duaların keskinler kılıcımı, Anacığım... Bugün kesilecek yarınların arkası, Kesilecek boynuna sarılma umudum, Artık sütten kaymak ayırma, Taze yağ sürme ekmeğimin üstüne, Ve artık bekleme beni, Bekleme dönmeyeceğim. Çünki ben bugün, Vatan için öleceğim, Çünki ben bugün, Şehadet şerbetini içeceğim. Ağlama anam. Anacığım, İstemem eğer hür olmayacaksa vatanım... Güneş doğmasın, doğmasın güneş, Yer yarılsın, gök çatlasın, kafdağları başıma yıkılsın, başına yıkılsın. Toprağım kurusun, sararmasın ekinler, Evim, barkım yıkılsın. İstemem eğer hür olmayacaksa vatanım güneş doğmasın, sabah olmasın, Yeter ki moskof üzerinde gezmesin toprağımın. Ağlama anam. Ağlama anam, Bari sen ağlama, Sevdiğimin ağladığını görmeden ağlama, onu eller sevmeden, atıma moskof binmeden göklerden kanlı, şanlı bayrağım inmeden ve şehitlerin ağladığını görmeden ağlama, Vatanımın ağladığını görmeden ağlama anam. Anam ağlama. Oğuz Hüseyin Özdemir |
VATAN
Kimse söndüremez tüter bu ocak, Adı türktür Bu vatanın türk kalacak. Şehit ve gazi bedelidir bu şanlı bayrak, Adı Türk'tür bu vatanın türk kalacak. Nice şehitler vermiş bu toprak, Sahiip çıkılacak vatan ve bayrak. Tüm gençlik vatan bekçisi olacak, Adı Türk'tür bu vatanın Türk kalacak. Her şafakta bir ışık parlayacak, Tüm gençlik ona sahip çıkacak. Türk gençliği uşak olmayacak, Adı Türk'tür bu vatanın Türk kalacak. Düşman karşısında birlik olacak, Barış ve kardeşlik ülkümüz olacak. Huzuru bozana dünya dar olacak, Adı Türk'tür bu vatanın Türk kalacak. Yüzlerce Cemal gazi olacak, Binlerce Mehmet Şehit Olacak. Tüm gençlik nöbet tutacak, Adı Türk'tür bu vatanın Türk kalacak. |
ŞEHİT ASKER
Albayrağa sarılı tabutun önünde Durmuştu bir imam kıblemizin yönünde Saf saf oldu insanlar hocanın arkasında Şehidin resmi vardı herkesin yakasında Büyük bir boy resimle kortejin önlerinde Özenle taşınıyor asker ellerinde Gençliğin baharında henüz yirmi yaşında Mavi bir bere vardı o tertemiz başında Tüm cemaat ağlıyordu yaşları sel gibiydi Esen meltem rüzgarı kara bir yel gibiydi Seni uğurlarken içimiz yasla doldu Tüm analar babalar ak saçlarını yoldu Omuzlarda yükseldin göklere erdi başın Olmasa da dünyada bir tek taşın Öteki yaşamında makamın cennet oldu Sen gidince yurdumun tüm çiçekleri soldu Benim şehit askerim sen ölmedin asla Vatanın dağlarına ismin yazıldı kanla Sana silah çeken el kırılacaktır bir gün Bu dünyadan edilecektir sürgün Bunu asla unutma ey kahraman şehit Her şeyi bilen Tanrı bize olsun ki şahit Seni toprağa değil yüreğimize gömdük Yanıyor çiğerimiz sanki ateşe döndük |
|
Gökyüzünden Düşen Şiir
Sene 1453; Başımızda fatihler fatihi Mehmed, Arkasında azimli, hırslı bir güç. Bir el işaretiyle "Allah, Allah..." Hep beraber saldırdık düşmana. Baştan veda ettik dosta ve cana. Kılıcım, ucunda kan lekesi ile sağ elimde, Hançerim, düşman göğsüne girmeyi beklemekte. Omuzumda yayım, kutusunda abrışım, Başımdaki miğfer, benim can yoldaşım. Silah arkadaşım Mehmet, yanımda mırıldanıyor; "Allahım bana yardım et, bacağım fena kanıyor." İmanla dolu kalbimiz hep beraber çarpıyordu, Bu güven ile kimsede korku kalmıyordu. Onur ve zorlukla geçirdik savaşı, Sayısız şehit verdik. Şehitler hiç görmezler musalla taşı. Ama başları dimdik. Ben de bir şehidim, kutsal mekana vardım. Rumelideki toplu mezarda ben de vardım. Artık mezarım falan yok, kimse aramasın. Sadece Allahım var, herkes Ona inansın. Şehit olan herkes gibi ben de hiç ölmedim, Cennetin en güzel köşesidir benim yerim. Şimdilik yukarıdan insanları seyrediyorum, Aşağıya baktıkça "iyi ki şehidim" diyorum... |
Ben şehit olacağımı hissetmiştim anne
Ana bu sabah yine erken uyandık Botları boyadık,düzeni yaptık Sabah sabah iştimada dimdik ayaktaydık Ben şehit olacağımı hissetmiştim anne Bir emir geldi babacan komutandan Araçlara bindik tam teşhizat hep bir andan Karamanlı başladı dua okumaya ağzından Ben şehit olacağımı hissetmiştim anne Mataramda ki su sanki zem zemdi Tetiğim gül oya,süngüm bir çiçekti Yüreğimde ki sevda daha bir depreşti Ben şehit olacağımı hissetmiştim anne Sen geldin aklıma giderken göreve Sivaslının gözündeki yaşa takıldı aklım Sordum kendi kendime acep niye Biliyordu o da kavuşmayacaktı nişanlısı Emine'ye Ben şehit olacağımı hissetmiştim anne Bir ses duyuldu önce kulaklarım oldu sağır Az sonra geldim kendime koştum cenke Arkadaşlar dökülüyordu tek tek yere bağır ALLAH diye bağır Gözümde ki yaş düşmüştü gönlüme orda oldu kahır Ben şehit olacağımı hissetmiştim anne Vatan içindi dökülen kanlar yere Çakallar karşı cephede mehmetçikler yerlerde Tokatlı,Yozgatlı düşmüş kalmışlar üst üste Allahım sen onlarında gazasını mübarek eyle Ben şehit olacağımı hissetmiştim anne Doğduğum anı bilmem ama anam Ölürken son sözüm oldu VATAN Helaldir ona bu uğurda verilen her can Ana ağlamaysın oğlun oldu şehit OSMAN Ben şehit olacağımı hissetmiştim anne VATAN SAĞOLSUN |
İŞTE O ŞİİR
Oğlun Şehit... çatma kaşını Anne Metin ol da dik tut başını Anne Gel; öp... kokla... mezar taşımı Anne Akıtma gözünden yaşını Anne! Olsa da bu dünyada gönlün ezik Eğilme kimseye tut başını dik! Bu duygular bize tanıdık bildik Akıtma gözünden yaşını Anne! Ölüm vaktin gelsin kavuşacağız Albayrak altında buluşacağız Mahşerde birleşip sarılacağız Akıtma gözünden yaşını Anne! Bitmedi soysuzlar ona yanarırm Dökülen bunca masum kana, yanarım Öldüğüme değil, sana yanarım Akıtma gözünden yaşını Anne! Bizler bedeni olmayan diriyiz Şanlı Peygamlerin Askerleriyiz Kanımızla vatanın vergileriyiz Akıtma gözünden yaşını Anne! Ya devlet başa ya kuzgun leşe Vermeyiz kimseye vatanı beleşe Hele hele üç beş soysuz gebeşe Akıtma gözünden yaşını Anne! Siyasiler çıkar adlı oyunda Oyunlar oynandı hep bizim kanda Babam, gardaşlarım, yarim bir yanda Akıtma gözünden yaşını Anne! Oyunlar oynanıyor kanımızda Feryatlar kopar yürek kapımızda Cenazede olurlar yanımızda Akıtma gözünden yaşını Anne! Sen Şehit Anasısın gurur duy Anne Bugün bizim için hem şölen hem toy Anne Türk; tarihe yön veren o asil soy Anne Akıtma gözünden yaşını Anne! |
Ey Nebi -Naat-
Ey nebi, Sen yürürken dağlar titrerdi Bulutlar üzerinden hiç eksilmezdi Yağmur senin eserindi Çöldeki güller seninle yeşerdi Ey Resul, hüzzam çiçeklerinin yağmurusun Ruhunla Fethettiğin diyarlardan geliyorsun Buram buram terleyen şarkılar seni konuşsun Ölümsüz sevdaların, mutlu sonusun, sembolüsün Hasretin vuslata döner mi bilemem Ağlasam gözyaşları mı silemem Kalbimde filizlenen aşkını söndüremem Ey nebi, seni rüyamda görmek yetmez bana Gönül çölümde açan bir gülsün Bana da şefaat eyle, yüzüm gülsün Ben sevdaların yenik süvarisi Senin yolunda kılıcım demirde dövülsün Islak bakışında, yağmura gebedir gözlerin İmanı çağırır gönlüme sözlerin Allah için yanar sönmez közlerin Ey nebi, kuşlar kanadında taşır seni Güller yaprağında kokunu saklar. Sana aşıkların yanaklarında Gözyaşları ırmak gibi vadi yapar Sana kavuşmayı özlemek özlem topraklarında Cömert dünyanın bencil insanlarıyız Merhamet denizini kurutanlarız Senin rahmetinden çok uzağız Ey Nebi! Bizi affet senin duana muhtacız Ey Nebi, bulutlar ağlardı sen ağladığında Aynı secdeye baş koyduğun Haticenin mezarında Ama davan öyle büyüktü senin Bu acı neydi ki karda ateş kalırdı Baktığın aynada hayalin olmak En çok neyi isterdim, bilir misin? Peygamber Mescidi yapılırken, taşıdığın taş olmak Güneş olup seni terletmekten korkmak Sen gitmedin ey sevgili Elim gitti, ayağım gitti Bedenime can veren yüreğim gitti Sensiz öksüz, yetimim şimdi. Ey mübarek kutlu beldenin efendisi Soldu bahçemizde güllerin al rengi Dikenler kanatır oldu sözlerini unutalı İmanımız buz kalıbı, kin sevgiyi esir aldı Nefis denen azgın at, bize hakim oldu Hırs,ihtiras bütün benliğimizi yuttu Kur-anın sureti, siretinin yollarını tuttu Ey Resul, kalbimiz seni anmayınca pas tuttu Çöl gecelerinde Ashabının okuduğu Kur-anla Mest olurdu onu dinleyen nice melekler Yürürken bile ağlardı Allah korkusuyla Müşriklerin korktuğu korkusuz Ömer Bütün cehennemi içine alacak kadar Genişti Ebu Bekir Sıddıkın yüreği Çünkü kalbini böyle güçlü yapan kor Sana duyduğu aşkın meyvesiydi Ya Resulullah Onu andıkça kılıcının pası silinirdi Alinin Zülfikar kılıcı, kınından Allah için çıkardı Hayber Kalesinin kapısını elleriyle kırmıştı. Sen Müşriklerin önünden görünmeden geçerken Senin yatağında senin yerine yatıyordu Yürekliydi Ali Allahın arslanıydı Sana biat eden yaşı en küçük yiğitti Ey Nebi, sana inanmak bile bir başkaydı Osman gibi servetimi senin yolunda Senin davan için harcamak vardı Değil bir kere, bin kere ölmek bile az gelirdi Hamza kadar olmasa da Senin yanında savaşmak vardı Ya Resulullah Ey Nebi; ne zaman o gül şehrine gelsem Bastığım her yer gül kokar Gönül ayrılmak istemez senden Ömrümde bir kez yollarında ölsem Bismillah demen kafiydi silerdi kılıçların pasını Ashabın yarışırdı vermek için senin yolunda canını Namazdayken bile omzunda taşırdın Hüseyinle Hasanı Ey Nebi, sen bülbülün gülü, sen sevdaların gönülüsün Ey nebi sesini duyur bize Sesini duyur hasretinle inleyen gönüllere Bir bengisu ol kurak kalbimize Çöle dönüşmeden ruhumuz Sevginle yeşersin umudumuz Ey nebi, sen Medineye hicret etmiştin Ben sana senin yoluna hicret ediyorum Gül sözlü, gül yüzlü efendim, peygamberim Varlığınla ruhuma nur salan güneşim Şehitlerin arzusu gibi senin için bin kere öleyim Senin hürmetine kabul edilir dualar Seni anan kasideler gönüllere huzur sunar Güllerin en güzeli senin ismindir ya Muhammed Şefaatinle affedilir günaha batmış insanlar Ey Nebi, seni bekleyen kuşlar özleminle dile gelir Bülbüller susar, güller kırmızı rengiyle konuşur Çölde dara düşen ceylan seni duyunca kurtulur Boynu bükük güvercin senin zafer muştunla sevinir Nur yüzünde, güneş kalbinde aydınlık sende Hira mağarasında tefekküre dalıp gittiğinde Uyanırsın aniden Hakkın "oku" emriyle, Cebrailin kanatlarında okumayı bilmesen de Ve sonra bir okuyuşta Kur-anı ezberlediğinde Güvercinden bekçi olsam mağaranda Seni saklasam ben yüreğimde İzini örümcek, yüzünü güvercin gizler Sana bir şey olsa Ayşenin kalbi sızlar Vuslatınla açılır, kör karanlığa alışkın gözler Ey Nebi, denizler ikiye yarılır senin doğuşunla Gül baharı, bahar Nisanı bekler İsa Peygamber senin geleceğini müjdeler Saklanır hakikat yalanın toprağını deler gerçekler Ya Muhammed! Gülüşün bir mehtaba benzer. Hüznün lirik ritmine seyyah olan sevdam Karanfilin koynunda ayak bastığın kumlara kilim olsam Çiçekler balını dikenlerin gölgesinde saklar Sözler deryasında inci olan sözlerinle çağlasam İkliminde gönüllere ferah veren kelimelerin Hiddet içinde sana gelenler sakinleşip durulur Mümin olup ashabın olurlar saf değiştirir düşmanların Yolunda ölenler çoğalır kızlar gömülmekten kurtulur Yıldızlar ağlıyormuş, duydun mu ya Resulullah Gözyaşları sel olmuş, zambaklar kurumuş ya Resulullah Sen Rabbine kavuşurken ayrılık gam verir seni sevene Sana kavuşunca şehitler cennette senin köşkünde Şefaatini esirgeme bizde sana kavuşalım Ya Resulullah! |
|
Şahadet Var!!!(şehitlerimize)
ŞAHADET VAR!
Vatan yolunda kurbanlar adanan Toprağı kan ile besleyen şehitler veren Senin için anadan,babada, yardan ayrılan Yılmadan yıkılmadan senin için şehitler veren Şehitlik için şahadet için biz burdayız! Fedadır sana son damlasına kadar kanımız Toprak yeni bir ölüme hazırlanmışsa biz hazırız Hüzün yok! korkmak yok!şahadet var Vatan için sevği için sonunda şahadet var Bu kanlı topraklarda ne canlar yaşayacak Benim kanım bu canlar için fedadır. Çoskun bir dere gibi akan kanım! Kardaşım kaz mezarı belki orda ben yatarım Şehit olsamda kanlı toprağımda ben yatsam.... Ertuğrul ZENGİN |
'Güneş' şehitlerinin anısına
'Vurulmuş alnından tertemiz uzanmış yatıyor/ Bir hilal uğruna yarab ne güneşler batıyor... Şehitlerimize son görev... Hepsi kınalı kuzu... Anaların, yarların gözbebeği... Çoğu gönüllü talip olmuştu kara harekatına... "Önce vatan" demiş, düşmüşlerdi karlı dağ yollarına... Vatanlarından uzakta... Vatanlarına GÜNEŞİ getirmek için çarpıştılar yüreklice... Dondurucu soğukta, hain pusularla donanan dağlarda... Şehit kanları ıslattı beyaz karları... Güneş gibi kıpkırmızı al bayrağa sarılı döndüler baba ocaklarına... Türkiye 'GÜNEŞ' şehitlerine ağladı bu kez... Yürekler kor gibi yansa da "Vatan sağolsun" haykırışı yükseldi cenazelerden... Ve bir de "Kandil'i almadan dönmeyin" sloganı...
|
....
Al***305;nt***305;:
|
....
Al***305;nt***305;:
|
çok hoşuma giden bir şiirdi.
tarihi eski. revize etmek istedim. Taşıdığın için teşekkürler. |
Ahmet Asker
Her Anadolu evladının hayatında askerliğin farklı bir yeri vardır. Bu, kültürümüzde çeşitli şekillerde kendini göstermektedir. Askere gidenler davul ve zurnayla gönderilir, onlara kurbanlar kesilir.Askerliğini yapmayana kız bile vermezler, Anadolu***8217;da. Ahmet, saf bir Anadolu çocuğuydu. Her şeye safiyane yaklaşır, kimseyi kırmak istemezdi. Askerlik vakti gelmişti. O da diğer askerliğini yapanlar gibi arslanlar gibi gidip, askerliğini yapıp gelecek ve köyde havasını atacaktı. Belki de sevdiği kızla evlenecekti askerlik dönüşü, kim bilir! Bu düşüncelerle gitti askere. Askerlikte nelerle karşılaşacağını bilmiyordu tabi. Gerçi askere gidenlerden birçok hatıra dinlemişti`, ama yaşadıklarıyla anlatılanların arasında dağlar kadar fark olduğunu sonradan anlayacaktı. Havacı olarak yapacaktı askerliğini. Üç aylık acemiliğini Kütahya***8217;da yaptıktan sonra usta birliği İzmir Çiğli Hava üssüne çıkmıştı.15 ayını burada geçirecekti. Burada askerler, pilot adaylarının daha iyi eğitim almaları için geri hizmeti yapıyorlardı. Yani askerlik için rahat bir yerdi.İzmir***8217;in dezavantajı, yazın çok sıcak olması ve nemden dolayı da insanı bunaltmasıydı. Acemilikte çok sıkıntı çekmişti. Saf olduğu için arkadaşları onun iyi niyetini suistimal ediyor, onu kendi menfaatleri doğrultusunda kullanıyorlardı. Ama o her şeye sabretmiş ve usta birliğine teslim olmuştu. Hava üssünde pilotların bağlı bulundukları filolar vardı. Ahmet de bu filoların birinde pilotlara hizmet etmekle vazifelendirilmişti. Mesai saatlerinde, pilotların çay, kahve gibi içecek ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyordu. Daha ilk günlerden itibaren safiyane görünüşüyle herkesin ilgisini çekmiş, sevgisini kazanmıştı. Mesaiden sonra bütün pilotlar evlerine gittiklerinde, filoda kalan askerler kendilerince gülüp eğleniyorlar, rahatça istedikleri her şeyi yapıyorlardı. Mesai içinde tabi ki ast üst disiplini içerisinde hareket ediyorlar, haliyle sıkılıyorlardı. O nedenle mesainin bitmesini dört gözle bekliyorlardı. Fakat akşamları nöbetçi subayın ani baskınları olmuyor değildi. Bu çok nadir olurdu. Yine bir gün mesai bitmiş, akşam Ahmet ve arkadaşları kantinde televizyonun karşısına geçmişler, çaylarını yudumlayarak vakit geçiriyorlardı. Etrafı dağıttıklarının farkında değillerdi. O gece en belalı subayın, Yüzbaşı Hurşit***8217;in nöbetçi olduğunu unutmuşlardı. Belalı birisiydi. Hatasını gördüğü askeri topluluk içinde azarlamaktan zevk alırdı. Hiç beklemedikleri bir anda nöbetçi subay filoya geldi. Onun geldiğini gören askerler hemen kendilerine çekidüzen vererek ayağa kalktılar. Nöbetçi subay ortalığın dağınık olduğunu görünce küplere binmişti. Öfkeyle, orada bulunan askerlere ateş püskürüyordu: ***8216; Siz ne biçim askersiniz? Burası ne böyle? Babanızın çiftliği mi burası? Hepinizi disco***8217;ya (askerde cezaevinin ismi discoydu) göndereceğim.***8217; Bu arada Ahmet, şaşkınlığın verdiği ürpertiyle olanları izliyor, izlerken de kendi içinde düşünüyordu: ***8216; Bu olayı bu kadar büyütmenin alemi ne? Bu kadar bağırıp çağıracağına biraz daha yumuşak davranabilir. İşin ucunda ölüm yok ya! Zaten anadan, babadan, memleketten uzağız`, bir de bu olay***8230;hiç de çekilmiyor.***8217; Ahmet bunları düşünürken nöbetçi subay hala öfkesini kusuyordu: ***8216;Size askerliğin ne demek olduğunu göstereceğim. Sizi ananızdan doğduğunuza pişman edeceğim ve sizi asla affetmeyeceğim.***8217; Askeriyede rütbeler yıdızlarla ifade edilirdi. Bir yıldız sahibi teğmen, iki yıldız sahibi üsteğmen, üç yıldız sahibi yüzbaşı***8230; Ahmet daha fazla dayanamadı ve nöbetçi subaya: ***8216;Komutanım!***8217; dedi. Açık olan pencereden eliyle gökyüzündeki yıldızları göstererek: ***8216;Milyarlarca yıldıza sahip olan Yüce Mevla, verdiği onca nimetine karşı, kendisine asilik yapan kullarını affediyor da`, omzunuza üç yıldız takmış olan siz, bu ufacık hadiseden dolayı bizlere olmadık laflar ediyor, bizi affetmeyeceğinizi söylüyorsunuz.***8217; Ahmet***8217;in bu beklenmedik çıkışı karşısında herkes donakalmıştı. Nöbetçi subay da ne yapacağını şaşırmıştı.İstese Ahmet***8217;i üste itaatsizlikten disco***8217;ya gönderebilir, askerliğini uzatabilirdi.Öfkesinden gözleri büyümüştü.Yutkundu.Biraz durduktan sonra, hiçbir şey söylemeden geriye dönüp gitti. Filoya sessizlik hakim olmuştu. Kimseden çıt çıkmıyordu.Herkes Ahmet***8217;in nöbetçi subaya verdiği cevabı düşünüyor, olayı anlamaya çalışıyorlardı.Halbuki nöbetçi subayın en çok sevdiği bir şeydi bu tip durumlarda bir insanı azarlamak ve ona haddini bildirmek. Belki de bu olayın tatsız neticelenmemesi, Allah***8217;ın, iyi niyetliliğinden, saflığından dolayı Ahmet***8217;e verdiği bir lütuftu. Çoğu asker de böyle düşünüyordu. |
Bütün Zaman Ayarları WEZ +2 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 21:47 . |
Powered by MJTurkiye
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Powered by Herkonu team