![]() |
VATAN İÇİN ÖLÜNÜR
Başım dik gezebiliyorsam, İnsan gibi yaşayabiliyorsam, Eğlenip gülebiliyorsam, Mutluysam, huzurluysam, Bilirim; Vatanım sayesindedir... Bilirim; Hem yârdan vazgeçilir hem serden! Ancak vatandan vazgeçilmez... Bilirim; Vatan için ölünür, Gene hakkı ödenmez!... |
VATANSIZ OLMAZ
Hiç bir zaman hiç bir yer İnsanın vatanı kadar olamaz. İnsan hiçbir yerde Vatanında olduğu kadar rahat olamaz. İnsan vatanından uzakta rahat uyuyamaz. İnsanın vatanını hiçbir yer tutamaz. Ey büyük vatan! Senden başka herşey yalan. |
Özledim Sılamı
Yıllardır içimi yakmakta gurbet Özledim sılamı, sevdiklerimi. Bir ırmak misali akmakta gurbet, Özledim sılamı, sevdiklerimi. Günlerim geçmiyor, geceler bitmez, Köyümün hayali, gözümden gitmez, Umudum kül olmuş, ümidim tütmez... Özledim sılamı, sevdiklerimi. Nerede o dereler, tepeler, dağlar, Nerede yemyeşil bahçeler, bağlar? Gurbetin acısı yüreğim dağlar, Özledim sılamı, sevdiklerimi. Nerede türküler çağıran pınar? Nerede yüzyıllık tarihi çınar? Ve gönlüm hep seni, hep seni anar, Özledim sılamı, sevdiklerimi. Sılam, güzel sılam, solmaz gülümsün! Sen benim yüreğim, solmaz gülümsün. Vatanım, toprağım, canım ilimsin... Özledim sılamı, sevdiklerimi. |
Vatan olmayınca!
Din, can ve mal güvenliği Olmaz vatan olmayınca! Bayramın mutlu şenliği Olmaz vatan olmayınca! Özgürlüğün, hüriyetin Bereketi variyetin Mutluluğu zürriyetin Olmaz vatan olmayınca! Hiç bir şeye olmaz katkın Çünkü senin yoktur etkin. Yer yüzünde hiç bir yetkin Olmaz vatan olmayınca! Ne metheden ne övenin Ne hoşlanan, ne sevenin Ne emniyet ne güvenin Olmaz vatan olmayınca! Mikdatî der olmaz tarzın Ret edilir her bir arzın Koruyanı namus, ırzın Olmaz vatan olmayınca! Mikdat Bal |
Aynı millet kardaş aynı vatan
Bu gönüldeki sevgi vatan Düşmandır ortalığı katan Türk,Kürt.Çerkez aynı kandan Aynı millet kardaş aynı vatan Sular gibi birlikte çağlamadık mı? Duyun dernekte oynamadık mı? Hep kederde birlikte ağlamadık mı? Aynı millet kardaş aynı vatan Kardaş Çamlıhemşin yaylasında Hep birlikte Erzurum haran ovasında El ele verip sevinçte bar oynamadık mı? Aynı millet kardaş aynı vatan Kimi gakkoş kimi dadaş Kimi Afşar kimi Yörük Orta Asya dan gelen ırkız Aynı millet kardaş aynı vatan Halil ÇOLAK |
KadınlarI
Geçen gün aklıma geldi Kadınlar da güzeldir dedim, Seneler var ki ben onları Ne yalan söyleyim düşünmezdim. Semaver nasıl kaynar fıkır fıkır Öylesine kaynar kadınların içi, Çiçeklenmiş narin ağaçlardır Isıtırlar insanı güneş gibi. Öyleleri var ki hey Allahım hey! Geç karşıdan bak, Ak topuk beyaz gerdan, Tüy döşekler kadar yumuşak. Hiç hovarda meşrep değilim Kim ne derse desin, Ben öldükten sonra da bu mısralar Kadınlara yadigar olsun II Şu kadınlar ne biçim mahluk Sardıkça sarıyor beni, Zilzurna sarhoş ediyor, Üst üste içilen kadehler gibi. Bir karısı var komşumuzun Akşamları çiçek suluyor, Ellerinden su döküldükçe Kırmızı çiçekler daha kırmızı Maviler daha mavi oluyor. Bir komşumuzun da kızı var Gece gündüz türkü söylüyor, Ya doktor ya mühendis diyor da Başka bir şey demiyor. Geçen gece rasgeldim birine Uzun uzun içini döktü, Sevdalısı bırakmış peşini Dünya zından olmuş gözüne Yuvarlana yuvarlana bulutlar Akıp gidiyordu başımızın üstünden, Kırlangıçlar gibi ışıklar bizi Okşayıp okşayıp kaçıyordu, Öylesine sakindi ki gece Sesi öylesine sıcaktı ki Götürüp eğlendirmek geçti içimden. III Sade bunlar mı Cahit Külebi! Doğup büyüdüğün Niksar'da Kadınlar görmedin mi? Kablolur gider sanırdın Tarla çapalarken güneş altında; Karanlık odalarda tütün dizerken Yanıp sönerdi ıslak ıslak Yeşil tütün renginde gözleri. Sade bunlar mı Cahit Külebi! Kayseride, Adanada, İzmirde Kadınlar görmedin mi? Bir yırtık mendile benzerdiler, Öyle kadınlar ki ekmek uğruna Daha önce kızlıklarından Renklerini verdiler. Sade bunlar mı Cahit Külebi! Sivasın Yıldızeli taraflarında Ya o gördüğün genç kadın -Öyle sabırlı öyle sessiz..- Yüzüne ağlıyarak bakardın. Otuzuna bile basmadan, dostlar! Ölüp gidersem Peşimden ağlamayın! Yalnız kadınlar için, Yalnız onlar için ağlayın! |
Amentü
İnsan eşref-i mahlûkattır derdi babam bu sözün sözler içinde bir yeri vardı ama bir eylül günü bilek damarlarımı kestiğim zaman bu söz asıl anlamını kavradı geçti çıvgınların, çıbanların, reklamların arasından geçti tarih denilen tamahkâr tüccarı kararmış rakamların yarıklarından sızarak bu söz yüreğime kadar alçaldı damar kesildi, kandır akacak ama kan kesilince damardan sıcak sımsıcak kelimeler boşandı aşk için karnıma ve göğsüme ölüm için yüreğime sürdüğüm ecza uçtu birden aşk ve ölüm bana yeniden su ve ateş ve toprak yeniden yorumlandı. Dilce susup bedence konuşulan bir çağda biliyorum kolay anlaşılmıyacak kanatları kara fücur çiçekleri açmış olan dünyanın yanık yağda boğulan yapıların arasında delirmek hakkını elde bulundurmak rahma çağdaş terimlerle yanaşmak için bana deha değil belgeler gerekli kanıtlar, ifadeler, resmi mühür ve imza gençken peşpeşe kaç gece yıllarca acıyan, yumuşak yerlerime yaslanıp uçardım bilmezdim neden bazı saatler alaturka vakitlere ayarlı neden karpuz sergilerinde lüküs yanar yazgı desem kötü bir şey dokunmuş olurdu sanki dudaklarıma Tokat aklıma bile gelmezdi babam onbeşli olmasa. Meyan kökü kazarmış babam kırlarda ben o yaşta koltuğumda kitaplar işaret parmağımda zincir, cebimde sedef çakı cebimde kırlangıçlar çılgınlık sayfaları kafamda yasak düşünceler, Gide mesela. Kar yağarken kirlenen bir şeydi benim yüzüm her sevinç nöbetinde kusmak sunuldu bana gecenin anlamı tıkansın diye ıslık çalar resimli bir kitaptan çalardım hayatımı oysa hergün merkep kiralayıp da kazılan kökleri Forbes firmasına satan babamdı. Budur işte bir daha korkmamak için korkmaz görünen korku işte şehirleri bayındır gösteren yalan işte mevsimlerin değiştiği yerde buharlaşan kelepçeler, sürgünler, gençlik acılarıyla güçbela kurduğum cümle işte bu; ten kaygusu yüklü ağır bir haç taşımaktan tenimin olanca ağırlığı yok oldu. Solgun evler, ölü bir dağ, iyice solmuş dudak bile bir bir çınlayan ihtilal haberidir ve gecenin gümüş ipliklerden işlenmiş oluşu nisan ayları gelince vücudu hafifletir şahlanan grevler için kahkahalarım küstah bakışlarım beyaz bulutlara karşı obur marşlara ayarlanmak hevesindeki sesim gider şehre ve şaraba yaltaklanarak biraz ağlayabilmek için fotoğraflar çektirir babam seferberlikte mekkâredir. İnsanın gölgesiyle tanımlandığı bir çağda marşlara düşer belki birkaç şey açıklamak belki ruhların gölgesi düşer de marşlara mümkün olur babamı varlık sancısıyla çağırmak: Ezan sesi duyulmuyor Haç dikilmiş minbere Kâfir Yunan bayrak asmış Camilere, her yere Öyle ise gel kardeşim Hep verelim elele Patlatalım bombaları Çanlar sussun her yerde Çanlar sustu ve fakat binlerce yılın yabancısı bir ses değdi minarelere:Tanrı uludur Tanrı uludur polistir babam Cumhuriyetin bir kuludur bense anlamış değilim böyle maceralardan ne Godiva geçer yoldan, ne bir kimse kör olur yalnız coşkunluğu karşısında içlendiğim şadırvan nüfus cüzdanımda tuhaf ekmek damgası durur benim işim bulutlar arşınlamak gün boyu etin ıslak tadına doğru yavaş yavaş uyanmak çocuk kemiklerinden yelkenler yapıp hırsız cenazelerine bine bine temiz döşeklerin ürpertisinden çeşme korkak dualarından cibinlikler kurarak dokunduğum banknotlardan tiksinmeyi itiraz nakışsız yaşamakları silâhlanmak sayarak çıkardım boğaza tıkanan lokmanın hartasını çıkınımda güneşler halka dağıtmak için halkı suvarmak bin saçlarımda bin ırmak ıhtırdım caddeleri meğer ki mezarlarmış hazırmış zaten duvar sıkılmış bir yumruğa fly Pan-Am drink Coca-Cola Tutun ve yüzleştirin hayatları biri kör batakların çırpınışında kutsal biri serkeş ama oldukça da haklı. Ölümler ölümlere ulanmakta ustadır hayatsa bir başka hayata karşı. Orada aşk ve çocuk birbirine katışmaz nasıl katışmıyorsa başaklara ağustos sıcağı kendi tehlikesi peşinden gider insan putların dahi damarından aktığı güne kadar sürdürür yorucu kovalamacayı. Hanidir görklü dünya dünyalar içre doğan? Nerde, hangi yöremizde zihnin tunç surlardan berkitilmiş ülkesi ağzı bayat suyla çalkanmış çocuğa rahim olan parti broşürleri yoksa kafiyeler mi? Hangi cisimdir açıkça bilmek isterim takvim yapraklarının arasını dolduran nedir o katı şey ki gücü gönlün dağdağasını durultacak? Hayat dört şeyle kaimdir, derdi babam su ve ateş ve toprak. Ve rüzgâr. ona kendimi sonradan ben ekledim pişirilmiş çamurun zifiri korkusunu ham yüreğin pütürlerini geçtim gövdemi alemlere zerkederek varoldum kayrasıyla Varedenin eşref-i mahlûkat nedir bildim. İsmet Özel |
Ben Seni Sensiz Sevdim
Ben seni severken Sen yanımda yoktun ki! Ben seni özlerken Sen bilmiyordun ki! Ben seni sensiz sevdim... Sen yokken bakışların vardı Beynime kazınmış Nereye baksam oradaydılar, Ben seni sensiz sevdim.. Göremesem de, rüyamdaydın, Sevmesen de, kalbimin derinliklerindeydin Ve kimse seni oradan çıkaramayacak. Sen bile! Ben seni sensiz sevdim... Sen olmasan da, hayalin vardı, Sen olmasan da, şarkılar vardı; Seni hatırlatan... Sen olmasan da, her dakika aklımdaydın. Ben seni sensiz sevdim... Sen olmasan da,yıldızlar vardı, Sen olmasan da,bulutlar vardı, Sen olmasan da,günbatımları vardı, Sen olmasan da,denizler vardı... Ben seni sensiz sevdim... Aslında sen hep vardın, Aynı şehirde,aynı sokakta, ***8220;Ben sevdanın oturduğu sokakta oturuyorum***8221;ama; Ben seni sensiz sevdim... Ne olurdu sende beni sevseydin? Ne olurdu bu kadar gözyaşı dökmeseydim? Ama inanıyorum ki sen uyandıracaksın beni, Hani kıyamet koptuğunda... Ben seni sensiz sevdim... Neden sevdim bilmiyorum ama çok sevdim!!! |
Ask Yürek Ister
Offf...! Yine dalıp gitmişim; Seni ve seninle olan her şeyi ne kadar da özlemişim, Şimdi daha iyi anlıyorum, meğer ben sensiz bir hiçmişim, Düşünüyorum da o kısa zamana çok şey sığdırmışız aslında, Böyle kısa ve öz bir aşkı unutmak hiç de kolay olmayacak, Gülme ama ne kadar acıda olsa her an seni düşünmek, Yine de seni unutmak gelmiyor içimden, Çünkü senli günlere mazi demek çok zor benim için. Her gece yaralarım kanıyor, hasretin ölesiye vuruyor, Hangi yana baksam sanki sen varsın, çıldırmamak imkansız, Ellerin, gözlerin, o kısık sesin unutulur mu be canımın içi, Unutulur mu o gizli gizli buluşmalar, o küsüp barışmalar, Hayır hayır.. ben unutamam sen de unutamazsın, Unutamazsın bu canım gibi, yarım kalan sevdamızı. Ne günler ne geceler geçti böyle sensiz böyle acı, Daha ne kadar sürecek bu derin bu öldüren sancı. Artık benden hayır yok bari sen yaşa sen yıkılma, Öldüğüm zaman da sakın üzülüp ağlama, Sensiz zaten bir ölüyüm bunu da unutma, Son defa kısık sesinle seni seviyorum söyle esen rüzgara, Belki yetişir bana, girmeden mezara . Ben haykırıyorum deli rüzgarlara; Seni seviyorum, Seni seviyorum, seni seviyorum..... |
resimli siir@_
![]() ![]() ![]() |
Bütün Zaman Ayarları WEZ +2 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 02:11 . |
Powered by MJTurkiye
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Powered by Herkonu team