![]() |
psikolog_08 paylaşım için teşşekürler harika yazılar bunlar hepsini okyamadım vaktim oldukça okuycam okumaya deger
|
Al***305;nt***305;:
|
05.07.08
(...Keşke her çocuk bunları öğrenebilseydi -son-) Her zaman her şeyin istediği gibi olmayabileceğini ve bunun kabul edilebilir olduğunu... Başkalarının üzerine çıkmaya veya onları yaralamaya çalısmayla elde edilen iyi hissetme duygusunun sahte bir özgüven olduğunu... Birisinin kaybetmesi ile hissedilen ***8220;kazandım***8221; duygusunun geçici ve her iki taraf için de zarar verici olduğunu... Hepimizin kocaman bir ailenin kız ve erkek kardeşleri olduğumuzu ve derinin renginin ve kişisel farklılıklarının kutlanması gerektiğini... Hayatın her formu ile çok değerli olduğunu ve saygı duyulması gerektiğini... Onların sevmek ve sevilmek için sevgi içinde yaratılmış evrenin gerçek birer evladı olduklarını... Verebilenlerden sevgi almasını ve veremeyenlerden almaya çalışmayı durdurmalarını... Sevginin doğumundan itibaren hakkı olduğunu... Soru ne olursa olsun, karmaşa ne olursa olsun sevginin daima cevap olduğunu anlatabilseydik... (...Lynne N.) |
06.07.08 ( He he güzel bi sıralama oldu :) )
Sana büyük bir sır söyleyeceğim. Korkuyorum senden... ... Korkuyorum yanın sıra gidenden. Pencerelere doğru akşam üzeri El kol oynatışından... ... Söylenmeyen sözlerden. Korkuyorum hızlı-yavaş zamandan. Korkuyorum senden... ... Sana büyük bir sır söyleyeceğim. Kapat kapıları... ... Ölmek daha kolaydır, sevmekten. Bundandır işte benim yaşamaya katlanmam; Sevgilim... (...Aragon) |
Al***305;nt***305;:
Vayyyyy =) |
07.07.08
Ben dünyaya geldiğim genetik yapıyla hayatımı oluşturan tüm deneyimlerin bir toplamıyım... Bu deneyimlerimin bazıları iyi, bazıları kötü, ama hepsi benimdi... Şu anda, olmayı hak ettiğim kişiyim... Hayatım, konumum ve çevreme olan etkim, yaptığım seçimlerin bir yansımasıdır... Eğer tümüyle olabileceğim kişi değilsem, bu, daha yükseğe ulaşmayı seçmediğim içindir... Değiştiremeyeceğim, geçmişte yaşamamaya ya da garantileyemeyeceğim geleceği bekleyerek zaman yitirmemeye ve -tüm sahip olduğum şey olan- ***8216;ŞİMDİ***8217;nin gerçekliğinde yaşamaya kararlıyım... Elbette her şeyi iyi yapamayabilirim, ama bazı şeyleri pekâla iyi becerebilirim... Kazanacağımı garanti edemem, ama şunun için söz verebilirim: Kaybetmenin hayatımda bir alışkanlık haline gelmesine izin vermeyeceğim ve eğer kaybedersem, bu, yürekliliğimi kaybetmek anlamına gelmeyecek... Böylece hayatı dimdik ve yüreklilikle karşılayacak, onu tüm benliğimle hissedecek, büyük düşünecek ve tüm varlığımla çabalayacağım... Kendimi bu sözü gerçeğe dönüştürmeye adıyorum... (...John Compere) |
Kalp ve Göz....
Bütün aşk hikâyelerinin en unutulmaz en heyecan verici sahnesi, sevenin sevgiliye ilk baktığı andır şüphesiz. Daha doğrusu, onun yüzünü ilk gördüğü vakit. Âşıktaki içsel değişimin başladığı an, gözün sevgiliye ilk takıldığı saniye dilimidir ve aşığın bütün biyografisi, bu ***8220;ilk bakışın öncesi ve sonrası***8221;ndan ibarettir. Kalpte ateşin yükselmesi, aklın ve sabrın ateşe düşmesi o ilk bakış ile başlar. Kılıcın kınından sıyrılması yahut okun yaydan fırlamasıdır bu. Sevgilinin yüzü kınında bir kılıç yahut sadakta bir yay gibidir; bakış onu kınından ve sadağından çıkarır.Sevgili***8217;nin yüzümü; aşk yangınını alevlendiren ilk kıvılcımdır. Aşığın kalbi mi, ilk bakıştan sonra suda titreyen bir mehtap. Göz***8230; Savaşı başlatan haberci. Bakış***8230; Elde olmayan kader; ilahi kaza. Ve aşk***8230; Kalp ile göz arasındaki kutlu bir hadise. Çok sonraları kalp göze diyecektir ki, ***8220;Ben bu onulmaz derde iten sensin. Safayı sen sürdün, acıyı ben çektim. Nimet senin, zahmet benim oldu. Sen sevinirken, kaygılanan ben oldum. Bakışlarını arttırdıkça sen, dertlerimi çoğalttın benim. Zafere eren sen, hezimete uğrayan ben. Sen emirlere itaat edilen hükümdar oldun, ben senin peşinde koşan tebaan. Sen emir ben esir. Sonra devam eder: - Ey göz! Sen ikisin ben birim. İki kişinin bir ferde saldırıp onu öldürmesi zulüm değil de nedir?***8230; Şimdi ağla o halde; etiğin zulmün cezasını çek bakalım. Göz buna karşılık ayet-i kerime ile cevap verir: ***8220;Gerçek şu ki; gözler kör olmaz, ancak sinelerdeki kalpler kör olur***8221; (Hacc 46) Göz görünce bir kez geriye ne kalır? |
Al***305;nt***305;:
harika bir yazı ellerine sağlık.. |
emegine yüregine saglik bende cok begendim saol tskler leon:) selamlar
|
15.07.08
İsteklerinize odaklı veya istemediklerinize odaklı olsun, sizi heyecanlandırıp size iyi hissettirsinler veya sizi korkutup iyi hissettirmesinler, her düşüncenin bir gücü vardır... Bu yeni bakış açısından hayat deneyiminize şöyle bir baktığınızda, yaşadıklarınızı, yaşamakta olduğunuzu, hayat deneyiminize çektiklerinizi hemen düşünce fark edebilirsiniz. Her düşünce güçlüdür ve zihne sıklıkla getirilen düşünce, hatta yüksek bir duyguya sahip olmasa bile, eninde sonunda fiziksel icraata girecektir. Ama fiziksel tezahürdeki hız açılarından her düşünce aynı değildir. Büyük bir duygu ile birarada düşündüğünüz düşünceler en güçlü düşüncelerdir. Düşünceleriniz, istekleriniz yönünde ve pozitif duygularla eşleşmiş, pozitif düşünceler olsalar da, veya istemedikleriniz yönünde ve negatif duygularla eşleşmiş negatif düşünceler olsalar da, güçleri aynıdır. Bir şey düşünürken hissettiğiniz güçlü duygu, düşündüğünüzün fiziksel tezahüre çok hızlı yaklaşmakta olduğunu gösterir... (...Abraham) |
Bir deniz yolculuğunda bindiğin gemi bir limana uğrar da seni kıyıya su almak için yollarsa, yolda midye kabuğu ya da mantar bulursan bunları toplayabilirsin...
Ama aklın hep gemide olmalıdır... Sık sık gemiye başını çevirmeli ve kaptanın seni çağırıp çağırmadığını araştırmalısın... Kaptan çağırırsa karga tulumba almalarına meydan vermemek için, ellerindekinin hepsini atıp hızla geriye dönmelisin... Hayat yolculuğunda da durum böyledir... Bir midye kabuğu, bir mantar yerine bir kadın ya da bir çocuk nasibin olursa, bunları benimsersin... Ama kaptan seni çağırınca arkana bakmadan bırakıp gitmen gerekir... Yaşlıysan yetişmemek korkusuyla, gemiden çok uzaklaşmamalısın... (...Epiktetos) |
Acınız, anlayışınızı saklayan kabuğun kırılışıdır...
Nasıl bir meyvenin çekirdeği; kalbi güneşi görebilsin diye kabuğunu kırmak zorundaysa, siz de acıyı bilmelisiniz... Ve eğer kalbinizi, hayatınızın günlük akışını hayranlıkla izlemek üzere açarsanız, acınızın, neşenizden hiç de daha az harikulade olmadığını göreceksiniz... Ve kırlarınızın üstünden mevsimlerin geçişini kabul ettiğiniz gibi, aynı doğallıkla, kalbinizin mevsimlerini de onaylayacaksınız... Ve kederinizin kışını da, pencerenizden huzur içinde seyredeceksiniz... Acılarınızın çoğu sizin tarafınızdan seçilmiştir... Acınız, aslında içinizdeki doktorun, hasta yanınızı iyileştirmek için sunduğu ***8220;acı***8221; ilaçtır... (...H.Gibran) |
> Saygı görmeyen bir çocuktan saygı, sevgi görmeyen bir çocuktan da sevgi beklemeyin... > Hemen hiçbir şey göründüğü kadar önemli değildir... Kızmadan önce bir kere daha düşünün... > Çocuklarınızın üzerinde bıraktığınız ilk izlenimleri değiştiremezsiniz... > İçten bir sarılma, sevgiyi tüm kelimelerden daha iyi anlatır... > Çocuklarınızın yapmasını istediğiniz şeyler, sizin de yapmak istediğiniz şeylerdir... > Çocuğa bir şeyler öğretmek için olduğu kadar, ondan bir şey öğrenmek için zaman harcayın... > Kurallarınız varsa, nedenleriniz de olmalı... Bu nedenleri bilmek çocuğunuzun hakkıdır... > Çocuğunuz, hayallerinden ya da sırlarından birisini sizinle paylaşmak istiyorsa, size ne kadar değer verdiğini anlayın ve onu dinleyin... > Hatanızı çocuğunuza itiraf edemiyorsanız, zamanla güvenirliğinizi kaybedersiniz... > Bir çocuğun hayatındaki tüm riskleri kaldırırsanız, o çocuğun hayatındaki tüm canlılığı da kaldırmış olursunuz... > Konuşan bir çocuğun sözlerini tamamlamaya çalışmayın... > Kimi zaman çocuğunuz için çok şey yapmaya çalışmak, az şey yapmaktan yıkıcıdır... > Çocuğunuzla içten bir konuşma yapmak istiyorsanız, gözlerinizi gözlerinden ayırmayın... > Yersiz övgüler, gerçek övgülerin değerini azaltır... > Çocuklarınıza nasıl öğrenebileceklerini öğrettiyseniz, onlara hemen her şeyi öğretmişsiniz demektir... (...B.Tilton - M.Gray) |
17.07.08
İnsan evlenmez, evlenmek zorunda kalır; âşık olmak zorunda kalmaz, âşık olur... Açların arasında tokluktan ölmek, tokların arasında açlıktan ölmekten daha berbattır... Yönetici yoktur, yönetilici vardır... Aynı insana bir kere âşık olunur... En iyi dostun karşı cinstendir... Kusurunu ilk hemcinsin görür... Sıfır ile bir arasındaki fark, bir ile bin arasındaki farktan daha büyüktür... Otuz güne tamamlanmaya zorlanan beraberlikler, eninde sonunda sıfır güne tamamlanır... Sofradan eksilen tabak, tabaktan eksilen lokmadan daha önemlidir... Sofranızdaki tabakların, gülen suratların hiç eksilmemesi dileğiyle... (...Düş Hekimi) |
***8220;Yaşamak için ne çok sebep var,***8221; diye düşünüyor uçmanın anlamına vardıkça.
Kabiliyetlerinin sınırlarını aşmak, onu yaşatan en büyük sebep. Onun için balıkçı teknelerinin etrafında o rutin, sıkıcı dönüp dolaşmadan başka sebepler de var yaşamak için. Cehaletimizi kırabiliriz. Becerilerimizi, yeteneklerimizi ve zekâmızı kullanarak kendimizi bulabilir, kendimiz olabiliriz. En önemlisi hür olabiliriz! |
21.07.08
Temizlik yaptım bugün... Hem de tüm benliğimde... Kırgınlıklarımı dışarı çıkardım ilk önce... Görmenizi isterdim... İçimde ne kadar da büyük bir yer kaplıyorlarmış... Kırgınlıklarımı atarken, bakmadım neydi onlar diye... Gelecek geçmişten çok daha fazla yaşanmaya değer... Onların yerine bağışlamayı yerleştirdim özenle... ... Kıskançlığımı çıkardım... Meğer ben ne az kıskançmışım... Çok kolay oldu. Sevindim... Sanki kaybettiğim bir eşyamı bulmuş gibi oldum... Çok şükür ki kin ve nefret yoktu yüreğimde... Nasıl temizlerdim bilmiyorum... Sıra korkularıma gelmişti... Çıkarmaya bile korktum önce... Ne çok alışmışım onlarla yaşamaya... ... Bunca acı ve endişeye nasıl alışılır anlayamadım... Her gün yeni yeni endişelerle beslenen yeni korkular birikmişti içimde... Mutluluklarımı, umutlarımı ne de çok ertelemişim... O an bu ilgiyi onlara verseydim, her gün onları düşünüp birer umut daha ekleseydim, almadan verip, beklemeden sevseydim, herşeyden önce içimdeki sevginin ve gücün daha fazla farkında olsaydım böyle temizliklere ihtiyacım kalmazdı... ... Neşe ektim, hoşgörü, güven, sevgi ektim... Almadan vermeyi, sevilmeden sevmeyi, paylaşmayı ektim... Çılgınlık ektim, doğallık, bağışlama ektim içime... Aşk ektim her hücreme... Çoşku, heyecan, sessizlik ektim... Tüm güzel fikirler sessizken geliyor bana... Kabullenme ektim... Baş eğme değil... Olduğu gibi kabullenme... (...Edward Morrison) |
-Dış görünüşünüzü başkalarınkiyle karşılaştırmayın... Unutmayın siz bir yağlı boya tablosu değilsiniz....
-Hırslarınıza gem vurun... Hırslandıkça mutsuzluğunuz artar... -Geçinecek kadar para yeter... Çok para biraz mutluluk getirir ama fazlasını veremez. Zenginlik arttıkça saadet aynı oranda artmaz... -Dâhi olmadığınıza üzülmeyin. Yapılan araştırmalarda fazla zekânın da mutluluk getirmediği görülüyor... -Mutluluk biraz da genetik... Bazı insanlar genetik olarak mutlu olmaya daha yatkındır... -Evliler bekârlara göre hayattan daha çok tatmin duygusu alıyor... -Allah***8217;a ve öteki dünyaya inanmak hayata bir amaç ve anlam kazandırır... Yalnızlık duygusunu yok eder... -Bencil değil, verici olun... Zarafeti elden bırakmayın, kırıcı olmayın... (...***8221;The Journal of Happiness Studies***8221;tan) |
Fırtınada uyuyabilir misiniz?
Yıllar önce bir çiftçi, fırtınası bol olan bir tepede bir çiftlik satın almıştı... Yerleştikten sonra ilk işi bir yardımcı aramak oldu. Ama ne yakındaki köylerden ne de uzaktakilerden kimse onun çiftliğinde çalışmak istemiyordu. Müracaatçıların hepsi çiftliğin yerini görünce çalışmaktan vazgeçiyor, burası fırtınalıdır, siz de vazgeçseniz iyi olur diyorlardı. ... Nihayet çelimsiz, orta yaşı geçkince bir adam işi kabul etti. Adamın haline bakıp ***8216;çiftlik işlerinden anlar mısın***8217;diye sormadan edemedi çiflik sahibi. ***8216;Sayılır***8217;dedi adam, ***8216;Fırtına çıktığında uyuyabilirim.***8217; Bu ilgisiz sözü biraz düşündü, sonra boşverip çaresiz adamı işe aldı. Haftalar geçtikçe adamın çiftlik işlerini düzenli olarak yürüttüğünü de görünce içi rahatladı. Taa ki o fırtınaya kadar: ... Gece yarısı, fırtınanın o müthiş uğultusuyla uyandı. Öyle ki, bina çatırdıyordu. Yatağından fırladı, adamın odasına koştu: ***8216;Kalk, kalk! Fırtına çıktı. Her şeyi uçurmadan yapabileceklerimizi yapalım.***8217; Adam yatağından bile doğrulmadan mırıldandı: ***8216;Boşverin efendim, gidin yatın. İşe girerken ben size fırtına çıktığında uyuyabilirim demiştim ya.***8217; Çiftçi adamın rahatlığına çıldırmıştı. Ertesi sabah ilk işi onu kovmak olacaktı, ama şimdi fırtınaya bir çare bulmak gerekiyordu. ... Dışarı çıktı, saman balyalarına koştu: Aaa! Saman balyaları birleştirilmiş, üzeri muşamba ile örtülmüş, sıkıca bağlanmıştı. Ahıra koştu. İneklerin tamamı bahçeden ahıra sokulmuş, ahırın kapısı desteklenmişti. Tekrar evine yöneldi; evin kepenklerinin tamamı kapatılmıştı. Çiftçi rahatlamış bir halde odasına döndü, yatağına yattı. Fırtına uğuldamaya devam ediyordu. Gülümsedi ve gözlerini kapatırken mırıldandı: ***8216;Fırtına çıktığında uyuyabilirim.***8217; |
Biz dünyalıların ne garip bir durumu var!...
Burada kısa bir süre için bulunuyoruz... Niçin geldiğimizi bilmiyoruz, sezer gibi oluyoruz zaman zaman... Ama, çok derinlere gitmeden, günlük hayat bakımından başkaları için var olduğumuzu biliyoruz... Önce, bütün mutluluğumuzu gülümsemelerine ve rahatlarına bağladığımız kimseler için... Sonra da, yakından tanımadığımız ama kaderlerine sevgiyle bağlı olduğumuz bütün insanlar için... İç ve dış hayatımın, ölü ve diri bütün insanların emeğine bağlı olduğunu... Aldığım ve hâlâ almakta olduğum şeyleri aynı ölçüde var gücümle vermeğe çalışmam gerektiğini her gün durmadan düşünüyorum... Azla yetinmek gereğini duyuyorum ve çok defa başkalarına gereğinden fazla iş yüklediğimi düşünüp üzülüyorum... Ayrıca şuna da inanıyorum ki, sade ve kendi halinde bir yaşayış, beden ve kafa bakımından herkes için daha iyidir... (...Albert Einstein) |
Yaşadığım her yılla hayatın ziyan edilen kısmının, vermediğimiz sevgilerde, kullanmadığımız güçlerde, hiçbir riski göze almayan bencilliklerde olduğunu daha çok fark ediyorum; bunlarla acıdan kaçınırken, mutluluğu da yitiriyoruz...
... Karanlıktan korkan bir çocuğu kolaylıkla affedebiliriz. Hayatın gerçek trajedisi, bir yetişkinin aydınlıktan korkmasıdır. ... Görünen her şeyin gerisinde daha engin bir şey vardır; Her şey, kendinden başka bir şeye açılan bir yol, bir kapı, bir pencereden başka bir şey değildir... ... Ölüm hayatta büyük bir kayıp değildir. Asıl büyük kayıp, yaşarken içimizde ölen şeylerdir... ... Bana değiştiremeyeceğim şeyleri kabullenecek ****net, değiştirebileceğim şeyleri değiştirecek cesaret, ikisinin farkını bilecek kadar hikmet ver... (...Robin Sharma) |
22.07.08
(...İşte iddialı iletişim için reçete) -Bir seferde sadece tek bir konuyu ele alın. -Karşınızdakini yaralama ya da lafı ağzına tıkayıp zafer kazanma arzunuzu bastırın. -Dilinizi ***8220;Hep***8221; ya da ***8220;asla***8221; gibi sözcükler dahil, kışkırtıcı ya da duygusal ifadelerden arındırın. -Kişiye değil, olaya ya da davranışa odaklanın. -Fark ettiğiniz ya da doğru bildiğiniz konular hakkında konuşun. -Davranışın siz dahil insanlar üzerindeki somut ve soyut etkilerini açıklayın. -Gerçekleşmesinden hoşnut olacağınız şeyleri ifade edin. -Dinleyin ve karşınızdakilere temel ölçüde saygı gösterin. -Olumlu iç konuşma ve iddialı iletişim becerilerini birlikte kullanabilirseniz düşlerinizi gerçekleştirme ve ilişkilerinizi geliştirme yolunda ilerlemeye başlarsınız. -Unutmayın, başarısızlık sadece işe yaramayan yöntemlerden biridir, öyleyse kaybedecek neyiniz var ki?... (...Alana Billingham) |
23.07.08
Kendimizle bağlantıda olmayı veya olmamayı seçebiliriz... Söylediklerimiz ve yaydığımız titreşim arasında çok fazla çelişki var... Neredeyse kimse başlarına gelen olayların neden geldiğinin farkında değil... Bir diğer deyişle kafa karıştırıcı bir karmaşa mevcut... Ne kadar muhteşem ki, pek çok insan kendi ile bağlantıda olmayı yaşarken, bu realitede kalırken ve bunu etrafındakilere öğretip yayarken, yani her şeye rağmen, evren hâlâ ilerlemeye devam etmeyi başarıyor... Ve ne kadar muhteşem ki, her birimizin kendimizle, içimizdeki güçle bağlantıda olma veya olmama seçeneğimiz var... (...Abraham) |
zaten bunu becermekde marifet ister ama guzel denemeye degermi acaba
|
28.07.08
Küçük bir çocuk annesinin doğum gününde bir ev resmi yapmaya karar vermişti... Küçük zihninde ev çoktan boyanmıştı bile; en küçük ayrıntısına kadar nasıl olacağını biliyordu... Geriye sadece kağıda dökmek kalmıştı... ... Doğum günü için resim bitti... Elinden geldiği kadar bir ev şeklini ortaya dökmüştür. Bu bir sanat eseridir çünkü ona aittir, her bir çizgisi annesine olan sevgisiyle yapılmıştır, her pencere her kapı orada olması inancıyla boyanmıştır. Bir saman yığını gibi görünse bile şimdiye dek boyanmış olan en mükemmel evdir; bir başarıdır çünkü küçük sanatçı ona tüm kalbini ve ruhunu vermiştir onu yapmak için tüm varlığını katmıştır. ... Bu, sağlıktır, bu başarı, mutluluk ve hakiki hizmettir. Mükemmel özgürlükte kendi tarzında, sevgiyle hizmet vermek. Böylece bu dünyaya geliyoruz, hangi resmi boyayacağımızı bilerek, hayatta yolumuzu planlamış olarak. Geriye kalan onu maddiyata çevirmemizdir. Sevinç ve ilgiyle geçiyoruz hayattan, bütün dikkatimizi bu resmi mükemmel hale getirmeye odaklanarak ve elimizden gelen en iyi şekilde düşünce ve amaçlarımızı seçtiğimiz çevrede fiziksel hayata geçiriyoruz. ... Baştan sona kendi ideallerimizi, kendimize ait olan arzularımızı sahip olduğumuz bütün kuvvetle takip edersek başarısızlık yoktur, hayatımız müthiş bir başarı olmuştur, sağlıklı ve mutlu bir hayat. Çocuk ressamın aynı küçük hikayesi gene bize, eğer izin verirsek, hayat zorluklarının bu başarı, mutluluk ve sağlığı nasıl bozduğunu ve bizi amacımızdan saptırdığını gösterecektir. ... Çocuk mutlu ve kendini vermiş olarak resmi yaparken biri gelir ve ***8220;Neden oraya bir pencere koymuyorsun? Şuraya da bir kapı koyabilirsin, bahçe yolu şuradan gitsin***8221; der. Çocukta bunun sonucu, yaptığı işe ilgisini kaybetmesi olacaktır. Devam edebilir, ama şimdi başkasının fikirlerini kağıda dökmektedir; sinirlenebilir, mutsuz olabilir, bu tavsiyeleri geri çevirmeye korkabilir, resimden nefret etmeye başlayabilir, belki resmi yırtabilir; çocuğun tipine göre reaksiyon ortaya çıkacaktır. ... Sonuçta ortaya çıkan resim tanınabilir bir ev resmi olabilir fakat mükemmel değildir ve bir başarısızlıktır çünkü bu artık başkasının fikirlerinin yorumudur; kendisinin değil. Bir doğum günü hediyesi olarak kullanılamaz çünkü zamanında bitmeyebilir ve annesi hediye için bir dahaki seneyi beklemek zorunda kalabilir. Bu, hastalıktır, müdahaleye reaksiyondur. Bu geçici başarısızlık ve mutsuzluktur; ve bu başkalarının hayat amacımıza müdahale etmesine ve zihinlerimize şüphe, veya korku veya ilgisizlik ekmesine izin verdiğimizde gerçekleşir... (...Dr. Edward Bach) |
> Kendinizi melankoliye kaptırmayın...
Melankoli geçici bir ruh halidir, sakın bilgelikle karıştırmayın... ... > Rekabet yarışmalarına da kapılmayın... Tek gerçek başarı, mutlu hissetmektir... ... > Can sıkıntısı ve heyecan konusunda ayarlı olun... Heyecanı küçük dozlarda ve yerinde kullanmak en iyisi... ... > Endişelerinizi somutlaştırın, bastırmayın... ***8220;Olabilecek en kötü şey ne***8221; diye sorun kendinize... ... > Haset değil, hayranlık duyun... Sahip olduğunuzun tadını çıkarın, kendinizi başkalarıyla karıştırmayın... ... > Abartılmış bir adaletsizliğe uğramışlık duygusundan kaçının... Kendinizi de, başkalarının size ilgisini de fazla büyütmeyin... ... > Başkalarının hakkınızda ne düşündüğüne fazla kulak asmayın... Kamuoyuna aç kalmayacak, ya da hapse düşmeyecek kadar dikkat etmek yeter... (...Bertrand Russell) |
***8220;Hayat; her birimizi ait olduğu denize doğru hızlı bir akıntıyla götüren bol kıvrımlı bir nehir...
Bu yolculuk kimi yerde yakıcı, bunaltıcı, acıtıcı... Kimi yerde sakin, asude ve iç açıcı... Lakin öyle ya da böyle hiçbir an çivi gibi saplanıp kalmıyor üstümüzde... Acıtsa veya mutlu da kılsa yitip gidiyor zaman direnişin beyhude olduğu kendine özgü seyrinde...***8221; :) |
Artık genç değilim ve arkadaşlarımın anneleri tek tek ölmeye başladı...
Arkadaşlarım annelerinin değerini anladıklarında, bunu onlara söyleyemeyecek kadar geç kaldıklarını dile getiriyorlar... Benim hâlâ hayatta olan kusursuz bir annem var... Onun değerini her geçen gün daha iyi anlıyorum. Annem değil, ben değişiyorum... Hayat ilerledikçe, onun ne kadar olağanüstü bir insan olduğunu daha iyi anlıyorum... ... Bu sözleri annemin kendisine söyleyemiyorum ne yazık, oysa duygularımı kaleme almak ne kolay. Bir evlat kendisine hayat veren annesine nasıl teşekkür edebilir?... Bir çocuk büyütürken gösterdiği sevgiye, sabıra ve onca çabaya?... Bebekken arkasından koştuğu, asabi bir ergeni anladığı, her şeyi bildiğine inanan üniversite öğrencisini hoşgördüğü için şükranlarını nasıl dile getirebilir?... Kızının annesinin ne kadar akıllı bir insan olduğunu anladığı günü sabırla beklediği için nasıl minnet duyabilir?... ... Anne olmuş bir evlat hâlâ kendisine annelik yapan bir insana nasıl teşekkür edebilir?... Her zaman öğüt vermeye hazır olduğu halde, istendiğinde, ya da gerektiğinde sessiz kalmayı başardığı için... Binlerce defa söyleyebileceği durumlarla karşılaşmasına karşın, ***8220;Ben sana dememiş miydim***8221; demediği için... Kendisi olduğu için... Sevgi dolu, düşünceli, sabırlı ve bağışlamayı bilen kendisi olduğu için, nasıl teşekkür edebilir?... ... Onun bana örnek olmasına, şükretmekten başka bir şey gelmiyor elimden... Kendi çocuklarımın gözünde, annemin benim gözümde olduğu kadar iyi bir anne olabilmek için dua ediyorum... Bir kız evlat... (...Pazar hikayesini Ann Landers anlattı) |
-Hayattan tat alma duygunuzu besleyin...
Her konuda yeni ilgiler oluşturup geliştirin... ... -Sevecen olun ve bunu başka insanlara sunmaya çaba gösterin... Ama karşılığını talep etmeyin... ... -İlginç, çok yönlü ve yapıcı bir iş yapın... Becerilerinizin gelişebileceği bir iş... ... -Çok sayıda küçük ilgi alanları bulup geliştirin... Günlük hayatınıza çeşitlilik katın... ... -Mücadele ile teslimiyet arasında denge kurun... Elinizden geleni yapın gerisini gelişmelere bırakın... (...Bertrand Russell) |
cok ,cok tskler zamanlaman harikaydi ;) emegine saglik slmlar:)
|
Al***305;nt***305;:
|
30.07.08
İngiliz Büyükelçisi eski Osmanlı evlerinin dış duvarlarına asılan, ***8220;Ya Hafız***8221; yani (Muhafaza eden Allah) levhalarını görünce dayanamamış ve Fuat Paşa***8217;ya bunların ne olduğunu sormuş... Fuat Paşa İngiliz***8217;in anlayacağı dilden cevap vermiş; ***8220;-O gördükleriniz Osmanlı Sigorta Şirketinin levhalarıdır...***8221; (...Seda Çakır***8217;dan) |
Öfkeye kapılmış bir insan gördüğümüzde, herhangi bir şeyin onu deli ettiğini söyleriz...
Bu doğrudur; öfkeye kapıldığımız zamanlarda aklımız körleşir... Bundan sonra şiddete başvurmamız daha kolaydır... Bazen güç ya da şiddet kullanmak sorunu çözmenin en kolay yolu gibi gözükebilir... Fakat şiddet önceden tahmin edilemez ve çoğunlukla yıkıcı olması nedeniyle neticede iyilik yerine yıkım getirir... Benzer şekilde uyuşturucuların da sizi daha mutlu yaptığını düşünebilirsiniz; fakat uyuşturucu bulamadığınızda ya da etkisi azaldığında kendinizi eskisinden daha kötü hissedersiniz... Olumsuz duygular gibi uyuşturucular da aklımızı karıştırır ve doğal farkındalığımızı bozar... (...D.Lama) |
çok güzel paylaşım eline sağlık kardeş.
|
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Bütün Zaman Ayarları WEZ +2 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 23:54 . |
Powered by MJTurkiye
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Powered by Herkonu team