![]() |
Bir aşk bulsam, yağmurunda ıslansam
Bir dost bulsam, irfanında beslensem Bir dağ bulsam, sinesine yaslansam Yalnızlığım bitermola, bilmem ki? |
Üzülme her hafta gelemem diye
Haftada olmazsa ayda gel canım. Üçyüzaltmışbeşi böl onikiye Sırala otuzu say da gel canım. Bekletme geciken müddet ziyandır Güzel kin,öfke,hiddet ziyandır Varsa gurur,kibir,şiddet ziyandır Onları orada koy da gel canım. Kitap aşk,masal der,yıkar bırakmaz Akıl "tedbir al" der çöker bırakmaz Korku "gitme kal"der çeker bırakmaz Sen gönül sözüne uy da gel canım. Yazı,güzü,kışı bahar zamanı Yaşadın bilirsin ki her zamanı Dinle rüzgarları seher zamanı Uzaktan sesimi duy da gel canım. |
Otuz yaz otuz kış aynı durakta
Bekle babam bekle can mı dayanır. Kara yalanları beyaz kundakta Sakla babam sakla can mı dayanır. Her yanımız gurbet...hani ya sıla Ömür bitmez çile ölüm fasıla Günleri aylara ayları yıla Ekle babam ekle can mı dayanır. Çare say,çanak tut çağ zilletine Sarmaz mı umutlar,sarpa çetine Katır tırnağını gül niyetine Kokla babam kokla can mı dayanır. Nimetler kurnaza ülkü mazluma Cehennem ettiler mülkü mazluma Aldatıp her çeşit mülkü mazluma Yükle babam yükle can mı dayanır. Bedavacı çomak soksun davana Arı çıksın sinek girsin kovana Giden kussun gelen kussun divana Pakla babam pakla can mı dayanır. |
Yıldırımlar sağdım umut bahçeme
Hasretimi yangınlarla süsledim Depremleri dost eyledim geceme Yüreğimde fırtınalar besledim Bekledim ki sen gelesin yanıma Gelmiyorsun yetti gayri canıma Kokuştu, acıdı, gazlaştı sular Bozuldu, değişti, yozlaştı sular Kurudu, savruldu, tozlaştı sular Bekledim ki sen gelesin yardıma Gelmiyorsun, ortağım yok derdime Boş dergahta tek dervişim, gerçek bu Yalnızlığa boş vermişim gerçek bu Sabır, sebat benim işim gerçek bu Silahımı kalemime yasladım Bekledim ki sen gelesin muradım Gelme gayri, kapıları kapadım |
Çileyi koklayıp gül niyetine,
Zindana girersen beni de çağır. Sabrı, kanaatı bal niyetine Ekmeğe dürersen beni de çağır. Bazen iki dünya sığar içime, Bazen iki güneş doğar içime. Bazen gam yağmuru yağar içime Sen beni ararsan, beni de çağır. Dostların var ise divanelerden, Göz yaşın aktıysa minarelerden. Binlerce senelik viranelerden Birşeyler sorarsan, beni de çağır Ezelin ezelden öncesi vardı, Yine sonsuzluktur sonsuzun ardı. Zaman yumağına bizi kim sardı? Aklını yorarsan beni de çağır. Dışarda göz yanar, içerde yürek, Taahhüt ehline tahammül gerek. Mazlum yarasına merhem diyerek Göz yaşı sürersen beni de çağır |
Görmediğim bir bambaşka durum var
Sizin şehrin kızlarında savcı bey Yaklaşanı ta yürekten vururlar Kan kokuyor gözlerinde savcı bey Gayeleri gönül kırmak dal gibi Bakışları çifte favül bal gibi Ülkeler fethetmiş bir kral gibi Gurur dolu pozlarında savcı bey Kaş yaparken, göz çıkarır elleri; Çok silahtan tesirlidir dilleri Hayret ettim, bir tuhaf ki halleri Poyraz eser yüzlerinde savcı bey Derviş olup çıktım tığsız, tebersiz İlk görüşte avladılar habersiz Pişirdiler beni tuzsuz, bibersiz Kebap oldum közlerinde savcı bey Bölüştüler gönlüm ile aklımı Davacıyım, ara benim hakkımı... Bir yol göster, haklı mıyım, haksız mı? Yorulmayım izlerinde savcı bey. |
Sen bizim dağları bilmezsin gülüm,
Hele boz dumanlar çekilsin de gör. Her haftası bayram,her günü düğün, Hele yaylalara çıkılsın da gör. Bilmezsin ovalar nasıldır bizde; Kağnılar yollarda,yoncalar dizde... Saydıklarım damla değil denizde, Hele bir ekinler ekilsin de gör. Görmedin sen bizim mavi suları, Karlar eriyince kırar yuları... Köpük olur beyaz,sel olur sarı; Hele taştan taşa dökülsün de gör. Sen bizim köyleri görmedin ki hiç, Yolları toz,çamur,evleri kerpiç. O kirli kabukta,o en temiz iç; Hele bir yakından bakılsın da gör. Anlamaz,bilmezsin sen bizim halkı, Sevgiyi bulasın,yakına gel ki... Kalıplar gerçeği göstermez belki Gönül perdeleri sökülsün de gör. |
Ben deliden çok kurnazdan korkarım
Cahilden ziyade yobazdan korkarım Bedenimdeki hastalıklardan değil, Adalete düşen marazdan korkarım. |
Sormuşlar ***8220;ezelde aşk var mı? ***8221; diye
Ben kalpten vuruldum doğmadan önce. İster azap deyin ister hediye Meçhule sürüldüm doğmadan önce. Yılmadan ben bana beni anlattım Günahı tövbeyle yıkayıp attım Ebed kapısında ölümü taddım Kefene sarıldım doğmadan önce. Gönlüme sevdanın güneşi doğdu Şüphe iklimimi ışığa boğdu İlk yağmurum Kâlûbelâ***8217;da yağdı Bulandım duruldum doğmadan önce. Sevdim, sevgiliye giden yol uzun Şerbetini içtim ateşin, buzun Bazen girdabına düştüm sonsuzun Çok öldüm-dirildim doğmadan önce. Duydum ki var varmış, yok yokmuş güya Gerçeği alt etti gördüğüm rüya Kendi kopyam imiş meğer şu dünya Düşündüm, yoruldum doğmadan önce. Ezelde, ebedde aşkı gördüm ben Mezarda, mabette aşkı gördüm ben Gazapta, rahmette aşkı gördüm ben Aşk ile karıldım doğmadan önce. |
Usluluk, usluluk, usluluk, ah, ne güzeldir!
Bırak biraz dinlensin bu alevli arzular. En doyumsuz anında bile sevdanın, ey yar Kadın bizi ablaca terkedebilmelidir. Öpsün yorgun tenimi uykulu okşayışlar, Sıcak soluğun, salınan bakışın bence bir Git, uzun bir öpücüğün tadında değildir Inatçı titreyişler, çılgın kucaklayışlar! Ama sen haylaz çocuğum, diyorsun ki bana: "Yüreğinde tutkunun boruları çalmada!" Aldırma sen borular bildiği gibi çalsın! Alnını alnıma koy, ellerini elime Yarın bozsan bile gel andiçelim seninle, Ve ağlayalım sabaha dek, ey küçük çapkın! |
Benzetebilir miyim bir yaz gününe seni?
Sen daha sevimlisin, daha sakinsin ondan. Sert rüzgarlar Mayısın narin çiçeklerini. Hırpalar ;Yaz ise pek çabuk geçer...Durmadan! Bazan, kızgın olarak,parlar gözü semanın... Bir karartıyla sık sık söner altın bakışı ; Her güzel,güzelliğini kaybeder: Tabiatın- Sebep olur da bazan bu kararsız akışı! Fakat senin ebedi yazın hiç sönmeyecek, Dönmeyecek sendeki güzellik bir yalana. Ölüm sana yaklaştı diye, öğünmeyecek: Sen eşitken ebedi mısralarla zamana Yaşadıkça insanlar, görebildikçe gözler, Seni yaşatmak için yaşayacak bu sözler |
Ey sevgilim, nerelerde dolaşıyorsun böyle?
Geliyor seni candan seven aşığın dur onu dinle. Elemi de, neşeyi de beste yapmış diline. Uzaklaşma şirin yarim. Yolculuklar ,aşıkların buluşmasıyla nihayetlenir. Her tanrı kulu bunu bilir. Aşk nedir? Ahret demek değildir her halde. Çınlamalıdır neşesi bu anın gene bu anın kahkahalarıyla Çünkü ne olacağı yarının meçhulümüzdür hala, Boş yere vakit geçirmekten artık yoktur bir salah: Öyle ise gel öp beni,genç ve tatlı sevgilim, Ömrü pek azdır gençliğin |
Saçların uçuşurdu rüzgardan.
Yanından seni seyrederdim. Güneş yakardı,deniz yanardı.. Sen konuşurdun,dinlerdim. Gülerdin.. Susardın,düşünürdün. Benimle el-ele yürüdün.. Yol biterdi. Görmezdim seni.. Zaman yıl yıl geçerdi. Uzaktan,çok uzaklardan Seni seyrederdim. |
Sen kocaman çöllerde bir kalabalık gibisin,
Kocaman denizlerde ender bir balık gibisin. Bir ısıtır,bir üşütür,bir ağlatır,bir güldürür; Sen hem bir hastalık hem de sağlık gibisin. |
Bir gece,
Gecede bir uyku. Uykunun içinde bene. Uyuyorum, Uykudayım, Yanımda sen. Uykunun içinde bir rüya, Rüyamda bir gece, Gecede ben. Bir yere gidiyorum, Delice. aklımda sen. Ben seni seviyorum, Gizlice.. El-pençe duruyorum, Yüzüne bakıyorum, Söylemeden, Tek hece. Seni yitiriyorum Çok karanlık bir andan. Birden uyanıyorum, Bakıyorum aydınlık; Uyuyorsun yanımda.. Güzelce. |
Seni saklayacağım inan
Yazdıklarımda, çizdiklerimde Şarkılarımda, sözlerimde. Sen kalacaksın kimse bilmeyecek Ve kimseler görmeyecek seni, Yaşayacaksın gözlerimde. Sen göreceksin duyacaksın Parıldayan bir sevi sıcaklığı, Uyuyacak, uyanacaksın. Bakacaksın, benzemiyor Gelen günler geçenlere, Dalacaksın. Bir seviyi anlamak Bir yaşam harcamaktır, Harcayacaksın. Seni yaşayacağım, anlatılmaz, Yaşayacağım gözlerimde; Gözlerimde saklayacağım. Bir gün, tam anlatmaya... Bakacaksın, Gözlerimi kapayacağım... Anlayacaksın. |
Sen ona bir gemisin, yönü senin yönündür
Bir sancısın geçerken denizlerini özgür O da bir ada olsun, sana çevrili dursun Dağının dalgalarla, yüzünün rüzgarlarla Bağlandığı kendini sende çözülmüş görür. Gemiler göründükçe adalar da düş görür İnsanlar nerede olsa bir orayı düşünür Derler adadakiler, şu gemi bir gün gelse Gitsek buradan öte, nereye gideceksek Bilseler gemiler de bir adayı düşünür |
ne yere ne göğe ismini yazdım
senin ismini aşkım kalbime YAZDIM... |
Yalnız kaldınız sanırsınız,
Biliyorum. Yalnız bırakılmışsınız, Biliyorum. Ötesi yok. II Ötesi var: Yalnızlık Müziğin bile seni dinlemesidir. Yalnızlık İnsanin kendine mektup yazması Ve donup-donup onu okuması Yalnızlığın da ötesidir. |
Şarkılar değil de
Hep kulaklar bitiyor, Onarmak zordur. Bir yürek üşümüş Kapamış kapılarını, Onarmak zordur. Bir şey yitirilmiş Hiç eskimeyecektir, Onarmak zordur. İnsanin içine düşen korku Özgürlüğünden olmuştur, Onarmak zordur Ölümü düşünmek yenilmek, Sevmek ölümü yenmektir, Onarmak zordur |
Ellerini ver, öpeceğim,
Binlerce el içindeyim, Şu beyaz çizgilerden gideceğim. Ellerini ver, ellerini... Seni öldüreceğim. Gözlerinden gireceğim, İçinde yer edeceğim. Sana oradan sesleneceğim; Ellerini ver, ellerini... Seni öldüreceğim. |
Mutluluğun gözü kördür,
Yalnızlık sağır. Ondandır biri tökezleyerek yürür, Öbürü uykusunda bile bağırır. Mutluluk yalnız kendisini görür; Unutur bu yüzden ilkin kendisini. Yalnızlık kendi tutukluğunda özgür, Boyuna bekler dönsün diye sesini. Mutluluk alışır kendisine, ölümden beter; Borçsuzluğuyla övünür, ama ****si doğurmaz. Yalnızlığın gidecek bir yeri yoktur; Boyuna kapısına döner, açan olmaz. Mutluluğun mezarları, yalnızlığın heykeli var... Her ikisinin de saksılarında çiçek. Biri hep başka bir renkle solar, Öbürüyse ha açtı, ha açmayacak. |
Bir mum yanıyordu bir evin bir odasında.
O evde bir **** vardı. Geceler indiğinde kendi havasında Mum yanar, **** de oynardı. Mumun yandığı gecelerden birinde **** oyunlarına daldı. Oyun arayan gözlerinde Mumun alevi yandı, Baktı, Mumun titrek alevinde Oyuna çağıran bir hava vardı. Oyunlarını büyüten **** büyüdü Kendi türünde çocukcasına, Döndü dolaştı, yavaş yavaş yürüdü Geldi mumun yanına, oyuncakcasına. Bir baktı, bir daha, bir daha baktı Mumun alevinin dalgalanmasına Uzandı bir el attı. Bıyıklarını yaktırmadan analmayacaktı... İlk kez gördüğü mumun yakmasına İnanmayacaktı. **** oyunlarında büyüyordu, Mum, üşüyordu yanmalarında. Zaman ikili yürüyordu Aralarında. Bir ayrışım görünüyordu Birinin yanmalarında Öbürünün oynamalarında. **** oyunlarında büyüyordu, Yitirerek gitgide oyunlarını. Mum küçülüyordu yanmalarında, Yitirerek gitgide yakmalarını. Oynarken büyüyen **** yanacak, Aydınlatırken küçülen mum yakacaktı. Küçülen yaka-yaka aydınlatacak, Büyüyen yana yana anlayacaktı. Bir mumun yanmasından Ve bir **** oyunundan Kaldı sonunda Bir gecenin tam ortasında Bir evin bir odasında Göz-göze susan İki insan. Mum yandı bitti **** büyüdü gitti. oyunlar karıştı gecelerde Suskun uykusuzluklara. O iki insandan, sonunda Birinin anılarında ****, Birinin dalmalarında mum Kaldı gitti. Nerede bir mum yansa şimdi, Nerede oynasa bir ****, Birbirine yansıyor, karışıyor gölgeleri... Bugün dün gibi oluyor, Dün bugün gibi. Mum ellerimi tırmalıyor, Belleğimi yakıyor ****nin elleri. |
Bir gecedir bütün geceler gibi
Saçlarında,tanıdığın ellerin en ağırı Gözlerinde maceraların en derini... Sana anlatırlar geçenle kalandan Bir gecedir bütün geceler gibi Karanlıklardan,aydınlıklardan Ne varsa kendincedir Pencere camlarında ışıklar parlar Halıda yatar eşyanın gölgesi İç içedir artık sokaklar,evler,odalar Duvarlar bakışları keser,kapılar sesi Ne varsa kendincedir Ve senin,üzerinde binbir düşünce,günden Oynaşır hatıranla,kalbinle,ümitlerinle Herşey düşünmektedir seninle Birden,bir rüzgar eser,sana doğru senden Seninle çoğalmaya başlar kendisiyle bitenler Hatırlayan ellerinle,unutmayan gözlerinle Değişir sezilecek kadar yavaştan Değişir istenen istenmeyen O koruyan zor yalanlar silinir Büyür kolay bir doğru,bilinen,söylenmeyen Uyuyanlar uyanmış,ölüler dirilmiştir Bir gecedir sana doğru senden Bir gecedir sana doğru senden... Geçen yaşadığındır,yaşarken anlamadan Kalan bir gerçektir belki Bir iğne gibi kaybolan,bir bardak gibi kırılan Gelen sanki beklediğindir Ve giden,en tatlı,en sıcak,en kocaman.. |
Bunca yıl yaşadım
Elime ne geçtiyse yitirdim Biraz daha yasayacağım Yanlız bir şey biriktirdim Bir bakış, bir görüş, bir duyu, bir düşünce Belki aç kalacağım Suçlanacağım ölünce Biraz yazdım, artık hep yazacağım Hüzünden bas alamadım Görünce. |
Öyle bir ilkyaz ol ki korkut yaprakları,
Öyle bir son yaz ol ki tut yaprakları, Sararıp dökülürken güz rüzgarlarında Ardında savrulsunlar, unut yaprakları. Sevinçlerinde onlar vardı, hüzünlerinde onlar Seninle yeşerdiler, seninle soldular.. Olsunlar senden sonra da umut yaprakları. |
Bekle dedi gitti
Ben beklemedim, o da gelmedi... Ölüm gibi bir şey oldu Ama kimse ölmedi... |
bir türkü söylediler,duydunuz mu
bir kuşu virdular gördünüz mü böyle neden susuyorsunuz böyle güzelliğiniz çoğalıyor ,öldünüz mü |
Unutmak mı?
Delisin... Gitmesemde bekler orada deniz. Gelirsem, bilmelisin Benim beklememdir burada deniz. Gitmek gibi geleceğim Denizin delisine Delinin denizi gibi O ne kadar giderse... |
Ağlamak
Bazı acılarda yetmez Bazı ölümlere Örtüsüdür bazı acıların Örter, örtülmez Savunur bir süre Ağlayanlar sevinmeli Sevin ağlıyabiliyorsan Acılar art arda dinmeli Durur bir nöbetçi gibi Durur bir bekçi gibi Zamana gülmeli-gülmeli Sevin ağlıyabiliyorsan Unutmanın kardeşidir ağlamak Uyur uyanır yatağında duyguların Düşüncenin kucağında hep çocuktur Ağlamak |
Dün sabaha karşı kendimle konuştum
Ben hep kendime çıkan bir yokuştum Yokuşun başında bir düşman vardı Onu vurmaya gittim kendimle vuruştum |
Toprak kazmak
Başında dikim için Sonunda ölüm içindir İnsan kazmak Başında ekim için Sonunda görüm içindir Birim içindir Varım içindir Bugün içindir Yarın içindir Bütün için Yarım içindir Belki önce benim için Ama ondan sonra hep Hep senin içindir |
Çözemediğim bir şeyler var hayatımda
Sualtı gibi derinlerde sessizce bekleyen Dirensem, daha ne kadar direnebilirim artık Nereye kadar gidebilirim, gitsem? Aradığım nedir, o kentten bu kente? Adressiz yaşamak da sıkar insanı gün gelir Gider heyecanlar, istekler, gülümseyişler Yüreğimdeki denizin suları birden çekilir. Özleyip de vardığım her yerden, hemen kaçsam diyorum Ne aradığımı biliyorum, ne bulduğumu Bilmem neresinde yanıldım ben bu hayatın? Yüreğimi kabartan o sevinç, şimdi sonsuz bir acı oldu. Taşlar yığılmış önüne en güzel, en anlamlı duyguların Uçsuz bucaksız bir tüneldeyim ve her yanım karanlık Koluma giriyor bazı adamlar, bir şeyler söylüyorlar Kalıplaşmış, sıkıntı verici, güdük. Oysa acı diye bir şey var bu dünyada Ölüm var -ki yüreğimde bu boşluğu yaratan birazda odur. Yanıbaşımda ölüp gitti dostlarım, ben bakakaldım Gözyaşlarının da bir yerlere gömüldüğü görülmüş müdür? Çözemediğim bir şeyler var hayatımda Sanki ilk benim duyduğum garip, anlatılmaz duygular Sürse daha ne kadar sürer bu, bilmiyorum Ölümü ve hayatı yanyana düşünmesini ne zaman öğrenir çocuklar? |
Yüreğimi bir kalkan bilip sokaklara çıktım
Kahvelerde oturdum çocuklarla konuştum Sıkıldım, dertlendim ,sevgilimle buluştum Bu gün de ölmedim anne. Kapalıydı kapılar,perdeler örtük Silah sesleri uzakta boğuk boğuk Bir yüzüm ayrılığa, bir yüzüm hayata dönük Bu gün de ölmedim anne. Üstüme bir silah doğruldu sandım Rüzgar, beline dolandığında bir dalın Korktum, güldüm, kendime kızdım Bu gün de ölmedim anne. Bana böylesi garip duygular Bilmem niye gelir ,nereye gider? Döndüm işte; acı, yüreğimden beynime sızar Bu gün de ölmedim anne. |
Ölüm bile geç kaldıktan sonra
Bütün ilkleri sona bırakmanın belki de tam zamanı Ben her şey bir ırmaktır sanırdım Bunun için günlükler tutmaya kalktım Ve tarihleri karıştırdım nasıl da Aldım şapkamı gidiyorum şimdi İniyorum kentin çekirdeğine kendime yeni dalgınlıklar buldum son günlerde Dev yapılar ufuk çizgisinin önünde birer parmaklık gibi Kırmaya kalksam çocuklar uyanacak Ben odama döneyim en iyisi Öyleyse nice yağmur Niye bir kız saçı gibi sokaklarda Aynaya baksam kalbim görünür Aklımda gitgide büyüyen yara Bir ağacın en uzak dalı gibi sessizce çürür Ölüm, evet ölüm bile geç kaldıktan sonra |
3
Elinden şekeri alınmış bir çocuk gibi kaldım Yokluğunda... Yağmur yağar, kar yağar Günler kısalır, geceler uzar On parmağımın üstüne on mum yaktım Gecesefalarının gündüz yalnızlığıydım 4 Ateşböcekleri ışıtır gecemi. Hepsi bu Kanar bir yerlerim: Sevgilim Ufkunda bir yalnızlık aylasıyım Bir delta gibi genişleterek yokluğunu Sevgilim. Hep geceye sakladım sende bulduğumu... |
Geceyarısı, karanlık bir bozkırda
Işıklar içinde akan bir tren kadar yalnızım içinde onca insan, içinde dünya... Soluk soluğa, demirden bir ırmağa mahkum Ve bilmeyen sonsuzluk nedir, Haklı olan kim bu kargaşada? Ateş ve su, yaşam ve ölüm, irin ve şiir Ucu bucağı olmayan bu çığlıgın Ortasında nasıl barışılabilir? Anlamak isterim, hangi yasa Bir beşikle bir darağacını Aynı ağaçtan, ne adına varedebilir? Sorular sormak için geldim şu dünyaya Yasım acıların yasıdır Boynumu üzgün bir çiçek gibi kırıp da Yollara düştüğümde, başımda deniz köpüklerinden Ya da sabah yellerinden bir taçla Yürüdüğüme inanırdım - yanılırdım Geceyi günle, acıyı sevinçle kardığım Bu söylencenin bir yerinde durakladım Ve anlatamadım, konuşamadım bir daha. Acını ödünç ver bana, gözyaşlarını Damarlarında uyuyan sevinci ödünç ver Yitirdim çünkü onları da.. İlenmiyorum, el çırpmıyorum artık Ne aklımda yaşadıklarım üstüne düşünceler Ne de geleceğime dair bir tasa. Gelirken çan çalmıyor yalnızlık Bir adam, bir sokak, bir ev Yüzler, gülüşler, susuşlar boyunca Soruların vardı senin, ne çok soruların Gözlerin dünyayı eleyip dururdu boyuna Bir fısıltı gibi başladı sevgim Çığlık oldu, kağıtlarda çiçek açtı sonra Sonrası...Mutlu bile olduk bazı Artık sen yadsısan da ne kadar Ya da ben bilmiyorum mutluluk nedir Anlatsın yollar, yollar, yollar... Şimdi gece, soluğumu verdim içime Az önce kağıtlara gül kuruları serptim Dolaplardan kekik, nane kokuları çıkardım Öylece serptim, seni yazacağım diye Sen ki, deniz görmemiş bir deniz kızısın Aklımın almadığı bir yerde, öylesin Şimdi gece, iki kişilik bu yalnızlık Bize artık yeter de artar bile... Dünyanın ölümünü gördüm, suyun toprağın En yakın dostlarımın birer birer Vakitsiz açan çiçeklerin, vakitli doğan çocukların Ölümünü gördüm, ama kimse İnandıramaz beni öldüğüne sevgilerin! Yaşam ki bir kum saatidir usulca akan Dolan sevgilerimizdir biz boşaldıkca Yaşımız biraz da sevgilerimizin akranıdır Vereceğimiz tek şey budur dünyaya. Şu dağılgan yüreğimi, şu köpüklere imrenen Yüreğimi bir gün yollara atarsam Bir gün bir nehir yataklarına dolarsam, korkarım Suyumun çoğu senden yana akacak Bütün sözcüklere adını ekleyeceğim Güldeniz, Gülekmek, Gülyağmur, Gülşarap Gülaşk, Gülşiir, Gülahmet, Gülerhan Ey gül yaşamım, yitip giden düşlerim! Gecelerdi, solgun - sessiz tüterdi yüzün Yatağımda bir kımıltıydın, dilimde türkü Uykusunda konuşurken sesini öptüğüm Varmak için beyninin kıvrak dağ yollarına Kokundu, bedenimi saran o ince buğu Esintisinde usul usul yürüdüğüm Ki değişmem yaseminlerle, portakal ağaçlarıyla.. Sanki bir kız yürürdü yollarda Evimin sokağına girer, paspasa ayaklarını silerdi Kapımı açardı gümüş bir anahtarla Sanki hep gelirdi, sevişirdik bazı, konuşurduk Tozlu kitapların yığıldığı odalarda Kalırdı duvarlarda gülüşünden bir tını Yatağımda bedeninden bir oyuk. Benimse ellerim titrerdi, alnının aklığından Saçlarına saçlarına doğru titrerdi Şimdi kağıtların üstünde gidip gelen ellerim Titremiyor artık , yolunu biliyor şimdi Geceyarılarını çoktan geçti. Bu şiir bitmeyince varolmayacak ellerim Ellerim uykusuz, ellerim geberesiye yalnız Süzülüp alçalıyor karanlığa doğru. Bütün yaşamım seninle geçiyor belleğimden Seninle var ve seninle sürüp gidecek artık Bir akdeniz kentinde limon koklayan Ve hep ufkun ardına bakan çocuk Acıyı buldu sonunda, kanayan bir gülden Çaldı yüzünü bir yaşamlık Geçer şimdi dumanlı bir kentin sokaklarından Şaire çıkar adı - az buçuk kaçık. Yeryüzünden silinmiş ırkların sonuncusuyum ben Oturup da şimdi aşk şiiri yazmam bundan Gülsün ***** sürüsü, lime lime edip Bu dizeleri, satsınlar haraç-mezat Doğru, benden sonra da tufan kopmayacak Ama haykıracağim laflarını tuzla kesip Yitip giden bu aşkı, nefesim tükenene dek. Beynime bir sarkaç gibi vuruyor sorular Neresinde yanıldık biz bu yaşamın? Hangi el bozdu büyüyü, hangi yazı Acılara hüküm verdi, soldan sağa taşarak? Kalbimde yıllardır kabuk bağladı yaralar Ödüm kopuyor, bir gün hepsi birden kanamaya başlayacak diye Yenilmeyeceğim, boyun eğmeyeceğim hiçbir şeye Hep direnen bir yanım kalacak Adımın soluk izi, acının seyir defterinde. şimdi gece, bindokuzyuzseksenikiyle Üçyüzaltmışbeşi çarp - oradayım işte Yorgun değilim, umarsızım yalnızca Geçmişle geleceğin öpüştüğü yerde bir nokta Gibiyim ve çoktan dürüldü defterim Uçurumlar üstünde uçuşur dizelerim Onlara köprü olacak bir beden yoksa da.. Bu benim yalnızlığım, dalsızlığım benim Kana kana içtiğim çeşmelerden susayarak ayrılmak Titreyen bir ışık karanlıklarda Onu kim görebilir, kim tanıyabilir? Sonuda hep bir soruyla karşı karşıya kalmak Boynumun borcu bu, ödenmedi yıllardır. Her aşktan böyle bir şiir kaldı bende Yaşamımın bir dilimini özetleyen Unutuşun çiçekleri bunun için hiç açmıyor Donuyor bir gülüş tek bir dizede Yaşanmış yüzlerce anı, buruk bir özlem Çivileniyor beynimin bir yerlerine Geride -hayır- acılar filan da kalmıyor Bir boşluk yalnızca, uçurumlara özenen. Nefret ediyorum ve seviyorum seni Girdiğin bütün kapıları açık bırak Birazdan git diyebilirim çünkü.. Çağım yalnız bırakmıyor beni, ellerini Tutuşumda, usulca öpüşümde dudağını Çağım aramızda çekilen kanlı bir bayrak Uzayan, akan bir irin yolu gibi. Sözcükleri güden çobanları var kalbimin Beynimin yaşamı saran kıskaçları Bitsin dediğim yerde bunun için başlıyorum Yitirdiğim her şeye dönüp de bakmam bundan Sensin yalnızlığa uzanan yolların düğüm yeri Ama şu anda içimde öyle çoğulsun ki Böyle irkilmezdim dünyayı kucaklasam. Çapraz yalnızlıklar astım göğsüme Yollarda bir savaşçı gibi yürüdüğüm doğrudur Gözlerle, dillerle kuşatılmış bir ülke kalbimdir ona tek sınır Susmayı bunun için severim bir çığlık gibi Donup kalır sesim kendi göğünde Onu ne anlayan, ne de duyan bulunur. Yaşamım sonsuz bir hac yolculuğuna dönüşüyor burada Kendi içimde ya da uzak yollarda Bulduğum ve yitirdiğim bütün varlıklar Bir mozayiğe biçim veriyorlar sessizce.. Bende dünyanın acısıyla sevinci öpüşüyor Irmakların birleştiği o nokta benim İtilip tekmelendiğim bütün kapılarda Bana atılan her taş şimdi çiçek açıyor. Bir gün anlarsın beni neden suskunum Dünya içimde konuşurken böyle Bedenimi aşıyor yorgunluğum Karşında oturduğum masalardan dökülüp saçılıyor Bu öyle bir çığlık ki, susuşlar kalıyor geride Ondan öte her söz bir saçmalığı büyütüyor. Adını çoktan unuttum yüzün aklımda Ve bu şiiri neden sana adadığımı bilmiyorum Ama her güzellik nasılsa kendi adını bulur Bunun için ben Gül dedim sana.. Yine de bir çiçeğe bunca yağmur yağarsa Kökleri toprağı saramaz olur Üstüne titrediğim her şeyi yitirmeyi öğrendim çoktan Söylenecek bir tek sözüm kalmazsa Çizerim yüzünü kuşların kanatlarına Her çırpınışta gökyüzüne dağılır Yüzün, hücrelerine varana dek uçuşur. Kağıtların aklığına aşkın tortusu çöküyor Parklar, sokaklar, söylenmiş ya da söylenmemiş sözler Yazdıkça biraz daha unutuyorum seni Ve her yerde düş tacirleri, şiirseviciler Bir şeyleri yorumlayıp duruyorlar aptalca Büyüteçlerle inceliyorlar şu yitik ömrümüzü Ben aşkın son hasatçısı, son peygamber Gülünç, soyu tükenmiş bir varlığı oynuyorum boyuna. Sana artık bir sığınak olsun bu şiir Noterlere ver onaylasınlar - her hakkı saklıdır Düşün, kalemimi sen tuttun yazarken Yeni okula başlayan bir çocuğa yardım eder gibi Öyle acemilikler yaptım ki ben Hiç kalır bu şiir onların yanında ve Nasıl ayaktayım diye şaşıyorum bazen. Görüp göreceği son şey bu şiirdir dünyanın Çığlığımdan arta kalan bunlar olacak Aklımın son kırıntılarını da burada harcıyorum Bundan böyle ibreler hep eskiye vuracak Yakınmıyorum, yerinmiyorum hiçbir şeyle Kalırsa odalarda unutulmuş birkaç şiir Bir yeniyetmenin altını çizeceği dizeler benden Senin adın nasılsa bir gün hepsini tamamlayacak. |
Seni, gülüşü gül olup da açan kız
Uzandığım her kapıdan yüzümü saran esinti Seni, yürüyüşü yağmur, kokusu nergis Seni turuncu düş, seni deniz mavisi... Eksik kalmış tek sözcüğü uzun bir şiirin Bir dalın açmamış o son tomurcuğu Yüreğime selamsız sabahsız girdiğin Belli, geçerek o dikensiz yolu Seni, yaz günleri topraktan tüten buğu O bir anlık, bir solukluk yağmurlardan sonra Seni, sevincin yangını, acının külü Gittin artık, bu şiirler kaldı bana Gittin artık, ardında mavi bir tütsü Saçarak, geniş ufuklarından sonsuzluğun Ey kara sevdalarımın göçmen kuşu Diyemem istesem de, seni unuttum... |
Çiçekçi bana bir gül ver
sevgilime değil bir ölü için Çiçekçi bana bir gül ver İçine gözyaşlarımı sığdırabileyim. Yakasına böyle bir gül takmıştı O gün bir görseydin sen onu Çİçekçi bana bir gül ver Sanki o güldendi bütün mutluluğu Sen de : - Bir arkadaşın öldü Ben diyeyim : - Kardeşim ! Çiçekçi bana bir gül ver Götürüp tabutuna iliştireyim. Kaldırımlarda kömür tozları Bacalarda koyu bir duman var Kara bir gökyüzü tek özelliği bu kentin Çiçekçi bana bir gül ver Kapalı perdeleri açabilse gülüm Kapalı kapıları kırabilse Kapalı yüreklere girebilse... Çiçekçi bana bir gül ver - Beyim, gül olmaz ki bu mevsimde! |
Göçebe yürek
Kampana çaldı Pılını pırtını toparlayacak sanki ne vardı Bir kör bir topal Ömrün Kısalıp uzayan iki çizgi arasında Gelir gider Ölümü yalnız bırakacak kadar Durul artık Oturmayı öğren İnternet***8217;te bir sayfa aç kendine Kurul artık Danimarkalı akranınla hasbihal et Göçebe yürek Bağdaş kur Otur artık... |
Bütün Zaman Ayarları WEZ +2 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 01:45 . |
Powered by MJTurkiye
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Powered by Herkonu team