Yatagim toprak yastigim tas olmus
uyku girmiyor gözüme sabaha kadar bilmem bu kacinci sigara,kacinci kadeh göz yaslarim dinmek bilmiyor sabaha kadar simdi nerdesin?Kiminlesin?bilmek istemiyorum gözlerin hangi gözlerde?ellerin kimin elinde bilemiyorum cocuklar gibi oturup kaderimize agliyorum sensizligin acisi kahrediyor beni sabaha kadar arada bir sor halimi güldür yüzümü arada bir sarmaya gel yarali gönlümü ucurumun kenarinda yitirirken son gücümü hasretin bin bir yerimi dagliyor sabaha kadar |
Kursunlar yagsa bile hergece üzerime,
sevdigime sözüm var yilmayacagim, cehenneme dönsün yürek isterse, yar bana gelmeden ölmeyecegim. Paramparca olsun varsin hayaller, yarinlara asla küsmeyecegim, buzlara dönsede yattigim yerler, yar gelip sarmadan ölmeyecegim. Yagmura dönüsse akan gözyasim, zehirle karissa her ögün asim, taslara vurmaktan yarilsa basim, yar benim olmadan ölmeyecegim. |
"nereden bilebilirdim bir taş oldoğunu"
Ne ümit verir,ne severdim seni Kalbim katı benim,taştan deseydin Ne el açıp tanrıya,dilerdim seni Bir oyun olduğunu,BAŞTAN BİLSEYDİM ! İnanki boş yere,sana yazmazdım Ölümü yok yere,göze almazdım İki tatlı söze,teslim olmazdım Bir yalan olduğunu,BAŞTAN BİLSEYDİM ! Ağlarmıydım peşinden,böyle çocukça Beklermiydim yolunu,senin aylarca Beslermiydim koynumda,seni yıllarca Bir yılan olduğunu,BAŞTAN BİLSEYDİM !.. |
sevda öyle beklenmedik birşey ki...
elin kolun bağlanıyor birden... kaçmak istiyorsun ilk önce... korkuyorsun çünkü... birini bu kadar sevmekten,onu hayatının merkezine koymaktan,birine bu derece güvenmekten,bağlanmaktan deli gibi korkuyorsun... ama yine de kurtulamıyorsun sevdadan... sevdanın gizemine kapıldın mı bir kere,kopamıyorsun artık... herşey pespembe oluyor... kendini dünyanın en mutlu insanı gibi hissediyorsun... gülmek geliyor içinden... sevdiğini tüm evrene haykırmak... sevgilinin gözlerinde erimek... sonra hayal kuruyorsun sevgiliye dair... hele bir de sevgilinin de yüreğine düşmüşse sevda ateşi... işte o zaman için daha bir kıpır kıpır oluyor... bir gelecek düşlüyorsun sevgiliyle... o yanındayken,yüreği seninleyken kimse zarar veremez bana diyorsun kendi kendine... herşeyden vazgeçiyorsun,sevgiliden başka... hiçbir şey korkutmuyor seni artık... daha önceki korkuların birer birer kayboluyor... yapmayacağım dediğin şeyleri yapıyorsun... körü körüne bağlanıyorsun... sevmek,sevildiğini hissetmek o kadar güzel bir duygu ki... sevda sarhoşu oluyorsun... sevda nöbetleri başlıyor sonra... her an sevgiliyi düşlüyorsun... hep mutlu olsun,hep yanında olsun istiyorsun... bir dakika ayrı kalmak bile acı veriyor sana... tahmin edemeyeceğin kadar çok özlüyorsun... sonra bir korku düşüyor içine ister istemez... bir gün ya bir gün artık beni sevmezse,onsuz kalırsam diye... varsın beni sevmesin diyorsun,benim sevdam yine devam eder diyorsun... doğru sevgili olmasa da senin sevdan yaşamaya devam eder... ama ya onsuz kalmak... sesini duyamamak... sevdiğini söyleyememek... sevildiğini duyamamak ondan... varlığını hissedememek... yüreğinin üşümesi... yüreğinin sıcaklığını hissedememek... gözlerindeki anlamı görememek... bitmek bilmeyen sevda ateşi... özlem... hasret... sonra bir gün sevgili gidiyor aniden... seni derin bir yalnızlığa bırakarak... herşey bitiyor o an senin için... sanki dünya duruyor... herşey anlamını yitiriyor... senin herşey olan sevgili gidiyor... herşeyin gidiyor... gecelerce ağlayıp düşünmekten delirecek hale geliyorsun... neden... günler geceler geçiyor... özlem içinde... sevda nöbeti içinde... yüreğinde sevda ateşiyle... nedenini bir türlü anlayamıyorsun... sonra bir gece gökyüzünü seyrederken içinden tüm kainata haykırıyorsun... ey yıldızlar... ey gökyüzü... sevgiliye benden selam götürün... hasretimi,özlemimi götürün... yüreğimin sıcaklığını götürün... kulağına fısıldayın son kez benim için... seni seviyorum diye... ey sevdiğim özlemin çekilmez oldu,sevdan yüreğimde ateşten kor oldu,gel artık sevgili... dön,gel artık yüreğimin sahibi... yarimi benden ayiran ucak geri getir sevdigimi bana.. daglar.. ey yüce daglar, cekilin aradan.. ellerinin sicakligini.. ellerinin huzur veren sicakligini ellerime yeniden kavusturup.. yine yükseklerden kol kola izleyelim koca sehri.. beraberce takip edelim akan gemileri, dalgali denizi.. yine bir aksam karanliginda yakomozlar altinda.. basbasa giderelim tüm hasreti.. dön,gel artık yüreğimin sahibi... |
Ozlemek; sevmektir ilk once
Cunku sevmezsen ozlemessinki delicesine. Ozlemek; aglamaktir Akan her gozyasinda anilari animsamaktir. Ozlemek; uzaklara dalmaktir Cok uzaklara... Ozlemek; umit etmektir Hayal etmek basarmanin yarisidir misali. Ozlemek; slKlLmaktir Bazen yalnizligindan, bazen ise etrafindaki gereksiz kalabaliktan. Ozlemek; haykirmaktir Sesin kisilircasina ozledim diye bagirmaktir. Ozlemek; kizmaktir Bazen ozlemine neden olanlara, bazen ise kadere çaresizce. Ozlemek; yanilmaktir Gece yarisi kalktiginda, herseyin bir ruya oldugunu anladiginda mesela. Ozlemek; sabretmektir Usanmadan safagi gozlemektir Yillari, aylari, haftalari, gunleri, saatleri, dakikalari hatta saniyeleri kovalamaktir. Ozlemek; yasamaktir Yalnizliga inat mucadele etmektir Ozlemek; kavusmaktir Bir daha ayrilmayacasina... Hayal bile olsa |
Sen benimsin demeseydin de
Ben sana aidim deseydin.. Başka ellerde olsan da varlığını hissedebilirdim belki Söylemedin ki Senin için her zorlukla savaşırım değil de; Senden gelen hiçbir şey zorluk değil deseydin; inanırdım yüreğinin sadece bana ait olduğuna Söylemedin ki Sen olmadan yaşayamam değil de, Sensizlik diye bir şey yok; sen var olmasan da benimlesin deseydin; inanırdım sevginin sonsuzluğuna Söylemedin ki Sen benim rüyamsın değil de Gerçekleşen rüyamsın deseydin; uzağında da olsam yaşatırdım bu gerçeği sende Söylemedin ki Sen benim eş ruhumsun değil de ; Sen aslında Bensin deseydin; yokluğunda da devam ettirirdim sen olmayı Söylemedin ki Seni Seviyorum değil de Seni hep seveceğim deseydin, yalan da olsa sevgin inanırdım bana bir gün döneceğine Söylemedin ki Seni çok özlüyorum değil de Seni özlemek bile güzel deseydin; ayrı da olsak inanırdım beni her dem yüreğinde yaşattığına Söylemedin ki Sen benim için çok özelsin demeseydin de; Özel olan her şey sende saklı deseydin; kendimi şimdi böyle basit hissetmezdim Söylemedin ki Bir gün bitecek demeseydin de Aslında seni hiç sevmemişim. deseydin ; en azından gülüsnü gözlerini yaşatırdım yüreğimde Ama yapamadın ki Vedalaşabilecek kadar yürekli olsaydın , aklıma geldikçe gülümseyebileceğim hoş bir anı, güzel bir tat olarak kalırdın bende Yapamadın ki |
Seni aklımdan çıkaramıyorum
Yemeğimdesin suyumdasın Yüreyimdesin düşüncelerimdesin Sen benim beynimdesin Kuşlar uçmadan yaşayabilirmi Çiçekler açmadan solabilirmi Sevenler sevdiklerini bırakabilirmi Seni unutamam ben sensiz yapamam Bana derin manalı bakışların Dudaklarındaki sevgi sözcüklerini O ter temiz yüreğini unutamıyorum Seni aklımdan çıkaramıyorum. Uykularımdasın rüyalarımdasın Sevgilim sen sürekli aklımdasın Sensiz ben yaşayamam Seni aklımdan çıkaramam.... |
İçme, ilk yudumda zehirler seni
Bahtın kadehime döktüğü şarap. Her akşam koynunda uyutur beni, Her sabah alnımdan öper ızdırap. Sen yirmi yaşında bir bakarsın ki Gölgende neşenin rüzgarı eser. Düşünen alnımda benim her çizgi Baharı olmayan bir kışa benzer. Sana ufuklar gel diye bağırır, Ellerinde çiçek haykırarak Seni gür sesiyle hayat çağırır, Benide çiğneyip geçtiğin toprak.. |
Bu duvarlar yetmiyor bizi ayırmaya bilesin...
Bu parmaklıklar, bu demir kapılar, bu hava, inan... Bazen bir yumrukta yıkacak kadar güçlü, Bazen bir serçe kadar güçsüzsem, bir nedeni vardır... Hangi zorluğu yenmemiş insanoğlu. Hele taşıyorsa içinde bu insanca sevgiyi. Güzel günler zorlu duraklardan geçer sevdiğim. Damla damla birikiyor insan. Damla damla sevgili... Bir gün akıp gideceğiz hayata... Duvarlar yıkılacak, açılacak bütün kapılar bilesin. Benim yüreğim sensin şimdi, seni vurur durur... Ve yine damla damla çoğalıyorsun içimde. |
Yiğit harmanları,yığınaklar,
Kurulmuş çetin daşlarında vatanların. Dize getirilmiş haydutlar, Hayınlar,amana gelmiş, Yetim hakkı sorulmuş, Hesap görülmüş, Demdir bu... Demdir, derya dibinde yangınlar, Kan kesmiş ovalar üstünde mayıs... Uçmuş,bir kuştüyü hafifliğinde, Çelik kadavrası korugan'ların. Ölünmüş,canım,ölünmüş, Murad alınmış... Gelgelelim, Beter bize kısmetmiş. Ölüm böyle altı okka koymaz adama, Susmak ve beklemek müthiş Genciz namlu gibi, Ve çatal yürek, Barışa,bayrama hasret Uykulara, derin,kaygısız,rahat, Otuziki dişimizle gülmeğe, Doyasıya sevişmeğe,yemeğe... kaç yol ağlamaklı olurum geceleri, Asıl bizim aramızda güzeldir hasret Ve asıl biz biliriz kederi. İçim,bir suskunsa tekinmi ola? O Malta bıçağı, kınsız,uyanık, Ve genç bir mısradır Filinta endam Neden,neden alnındaki yıkkınlık, Bakışlarındaki öldüren buğu? Kaç yol ağlamaklı oluyorum geceleri Nasılda almış aklımı, Sürmüş filiz vermiş içimde sevdan, Dost düşman söz eder kendi kavlince, Kınanmak yitik başına. Bu ne ayıp nede yasak, Öylece bir gerçek kendi halinde, Belki yaşamama sebep... Evet ağlamaklı oluyorum demdir bu. Hani kurşun sıksan geçmez geceden, Anlatamam nasıl ıssız, nasıl karanlık... Ve zehir zıkkım ciğaram. Gene bir cehennem var yastığımda, Gel artık... |
mum yanar
mum ışıldar kendileri yoktur gölgeleri oluşur ferinden korkulsa da rahmetin yenilmez toprağa can katmanın kudreti bir ömre kaç hayat sığar görülecektir... mum aydınlar mum sınar ayrılık acısı kadar seversin ve sevmenin coşkusu kadar koyar insana aşk sözlüğünden ayrılmak mum yaralanır mum sürer kem söz sahibini sürükler son çağrıdır artık fitil kokar gövdende birikir senden eriyen parçalar mum biter mum söner dibine hayatın işte yaşadım dediğin bir mum ömrüdür eren ve eriten kendini.... |
Denizin üstünde ala bulut
yüzünde gümüş gemi içinde sarı balık dibinde mavi yosun kıyıda bir çıplak adam durmuş düşünür. Bulut mu olsam, Gemi mi yoksa? balık mı olsam, yosun mu yoksa?.. Ne o, ne o, ne o. Deniz olunmalı, oğlum, bulutuyla, gemisiyle,balığıyla yosunuyla. |
Sen benim sarhoşluğumsun
ne ayıldım ne ayılabilirim ne ayılmak isterim başım ağır dizlerim parçalanmış üstüm başım çamur içinde yanıp sönen ışığına düşe kalka giderim. nazim hikmet |
Akıyordu su
gösterip aynasında söğüt ağaçlarını. Salkımsöğütler yıkıyordu suda saçlarını! Yanan yalın kılıçları çarparak söğütlere koşuyordu kızıl atlılar güneşin battığı yere! Birden bire kuş gibi vurulmuş gibi kanadından yaralı bir atlı yuvarlandı atından! Bağırmadı, gidenleri geri çağırmadı, baktı yalnız dolu gözlerle uzaklaşan atlıların parıldayan nallarına! Ah ne yazık! Ne yazık ki ona dörtnal giden atların köpüklü boynuna bir daha yatmayacak, beyaz orduların ardında kılıç oynatmayacak! Nal sesleri sönüyor perde perde, atlılar kayboluyor güneşin battığı yerde! Atlılar atlılar kızıl atlılar, atları rüzgâr kanatlılar! Atları rüzgâr kanat... Atları rüzgâr... Atları... At... Rüzgâr kanatlı atlılar gibi geçti hayat! Akar suyun sesi dindi. Gölgeler gölgelendi renkler silindi. Siyah örtüler indi mavi gözlerine, sarktı salkımsöğütler sarı saçlarının üzerine! Ağlama salkımsöğüt ağlama, Kara suyun aynasında el bağlama! el bağlama! ağlama! nazim hikmet |
Aşktı o! Değiştiren tüm gecelerimi
Aşktı o! Beni durup yenileyen Oydu, duygulu yapan hoyrat ellerimi Oydu, dolu dizgin gidişime dur diyen Bir bıçağın keskin yüzünde kan lekesiydim Aşktı yine beni yıkayan, arıtan su Böyle ak pak olacağımı bilir miydim? İçimde açmasaydı o sevmek duygusu Ben bir tutsağım şimdi sevgiye, gönüllü Çözmeyin ellerimi, zincirlerim kalsın Görsün prangalarım o doğacak günü Ve bu dünyaya aşk dolu şiirlerim kalsın Seninle her yerde güzel, her zaman yeni İstemem, sensiz hatırlamasınlar beni. |
Seninle yaşanacak bir aşkın öyküsünü
Bir giz gibi derinden dün yaşattı gözlerin Sunduğu sevinçlerle o eşsiz bahar günü Yemyeşil bir adaktı, bir murattı gözlerin. Acılar uzaklarda, mutluluklarsa yakın Bir kaç saat içinde kaç yıldı yaşattığın Gözlerime sevgiyle bakarken, bana aşkın Ölümsüz olduğunu hatırlattı gözlerin. İçimde tek sen vardın, düşüncemde yalnız sen Birbirimizden uzak yaşadığımız o en güzel yıllarımızı elemle düşünürken Hem ağladı sessizce, hem ağlattı gözlerin |
Bir rüya görür gibi
Seninle bulutlara uçtuğumda Bir ateş yakar beni Sevginle tutuştuğumu sanırdım Yağmur olur damla damla Öperdim öperdim dudaklarından Bir nehir gibi çağlar Akardım akardım damarlarından Değer mi hiç değer mi hiç Değer mi değer mi söyle Bir rüya ömür boyu Sürer mi sürer mi böyle Değer mi hiç değer mi hiç Değer canım değer elbet Değer birtanem Aşk için herşeye Ne hayal ne de gerçek Engel mi kanatlanmadan uçmaya Değer canım değer birtanem |
Sana şiirler okuyacağım, gitme
Güneşler doğacak yalnızlığımdan sana bir ışık getireceğim Büyük aydınlığımdan Sana bir dolu umut getireceğim Küçük ellerine sığmayacak Sana Afrika gecelerini getireceğim Sımsıcak Sana çiçekler getireceğim Bozulmuş güz bahçelerinden Sana bir serinlik getireceğim Yağmur tanelerinden Sana avuç avuç yıldız getireceğim Güneşimden başka Sana engin denizlerin maviliğini getireceğim Köpük köpük dalga dalga Sana bir rüzgar getireceğim Dağlardan, tepelerden Gitme, sana zamanı getireceğim Zamanın bittiği yerden |
Ben nice ayrılıklar gördüm ömrümce
Kuşlar gördüm; kırılmış kolu, kanadı Ayrı düşmüş sevdiğinden kuşlar gördüm Hiç bir ayrılık bana bu kadar komadı Ayrılığın bir ağrıdır vurur şakaklarımda Ve büyür gözlerimde bir okyanus kadar Derinden ses verir içimde bir tel Sonra, birdenbire kırılır, kopar Yeryüzü çekilir altından ayaklarımın Geçer başıma çöken bir tavan gibi gökyüzü Durmadan çalınır kulaklarımda Şarkıların en hüzünlüsü Seni alıp uzaklara giden otobüs Benim üzerimden geçer hışımla Devrilir, bakakalırım ardından Bir sel gibi akan gözyaşımda... Artık ne yapsam boş, teselliler faydasız Karanlık gitgide en derinlere çeker beni Çaresiz, bütün sokaklarında bu şehrin Böyle perişan beklerim dönmeni Dolaşır birbirine yorgun ayaklarım Ellerimi koyacak bir yer bulamam Nereye gitsem, en koyusu acıların Ne yana baksam, çıldırtan bir akşam İstemem ben bu ömrü, bu talihi istemem Böyle durup durup senden ayrılmak varsa Orada bir mezar kazılır benim için Ayrılığın nerede başlarsa. |
Güz sabahı buğusunda bir salkım üzüm mü avuçlarımdaki ne?
Ayışığı yansıyor yüzüne. Ben böyle bulutsu yüzü, ben böyle ışıksı yüzü bir onyedi yaşındakinde gördüm, bir de şimdi düşümde. aziz nesin |
Ey,mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü,
Kızkardeşimin gelinliği,şehidimin son örtüsü! Işık ışık, dalga dalga bayrağım, Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım. Sana benim gözümle bakmayanın mezarını kazacağım. Seni selamlamadan uçan kuşun yuvasını bozacağım. Dalgalandığın yerde ne korku, ne keder... Gölgende bana da, bana da yer ver ! Sabah olmasın, günler doğmasın ne çıkar. Yurda ay yıldızın ışığı yeter. Savaş bizi karlı dağlara götürdüğü gün. Kızıllığında ısındık, Dağlardan çöllere düşürdüğü gün. Gölgene sığındık. Ey, şimdi süzgün, rüzgarlarda dalgalan; Barışın güvercini, savaşın kartalı... Yüksek yerlerde açan çiçeğim; Senin altında doğdum, Senin dibinde öleceğim. |
Bir gece habersiz bize gel
Merdivenler gıcırdamasın Öyle yorgunum ki hiç sorma Sen halimden anlarsın Sabahlara kadar oturup konuşalım Kimse duymasın Mavi bir gökyüzümüz olsun kanatlarımız Dokunarak uçalım. insanlardan buz gibi soğudum, işte yalnız sen varsın Öyle halsizim ki hiç sorma Anlarsın. |
Yorgunsun uzaklardan gelmişsin
Yitirmişsin ne varsa birer birer. Bir sağlık,bir sevinç,bir umut Onlar da nerdeyse gitti, gider. Dost bildiğin insanların yüzleri Aynalar gibi kapkara. Suyu mu çekilmiş bulutların Dönmüşsün kuruyan ırmaklara. Taşlara düşen saat gibi Ne artı ne eksi. Bir sağlık, bir sevinç, bir umut hikaye hepsi... |
odur üç gül üç köpük yaza uzanır
kim bilir nereden gelir ne kadar kalır gelin ağlatma havasını başlatır kederi zurnanın ucundadır oradadır gül de gül köpüğü de kırık bir hüzündür hem güler hem ağlar bir geyiktir dağlarda ince uzun bacakları gezer bahçelerde, iz bırakır kışın karda, kar gibi yağar... odur kara taşa yazılı ince yazı odur gelinlerin duvağı odur mahzun bakan göz odur kalbine sokulan hançer odur kanatlarını tutuşturan ateş üç gül köpüğüdür o kırılgandır çıdamdır sevgisi kutludur açılıverir dağlar sürgünden çıkagelir eşyaya dokunsa acısı tazelenir öfkesi kar gibi erir yola çıkan birini andırır yalnızlığı hiçliğe bırakılmışlığın rüzgârını estirir odur çiçek tozu rüzgârla serpilen gül bahçelerinden sokaklara bulvarlara odur ipek kar beyazı gecelerde yataklardan kayan ve yayılan dünyaya ipeğin sesidir o, gülün köpüğü -ya siz kimlersiniz? |
Kuşlar vardır, cana benzer havalarda;
Soğuksa kar, baharsa yaprak; Bir başına büyür toprakta ömrümüz, Güneşle yeşil elleriyle çıplak; - Uslu ayaklarla başlamış yolculuk - Yürünmez öyle, bazen durulur, Ve iner erenler katına yorgunluk; Kapanır sukun üzre kitaplar. Nefeslerle sürüp giden yaşamamız Bir su kenarına gelir durur; Ekmekten, şaraptan öte nimetler vardır; Yürünmez öyle hep, bazen susulur can dündar |
Rüzgârın rengi hazan
Yalnızlığa değiyor Bıçak kesilmiş ufuk Kavrulmuş un kokuyor Çocuk gözümde ölüm Suya düşmüş yaralı kuş Düşe değiyor ellerim Umutsuzluğu okşuyor Kuşlar ki en kadim yerli Surlarında eski kentin Giderler bir eski kentten Bir eski kente giderler Güneşin rengi sevda Sesinde papatyalar Çalar yorgun bir zamanı Bulut katarı anılar Parkın sevdiğim yanı bu Ben gelince herkes gelir Dokunsa elime elin Bütün güvercinler uçar |
Sis susuyor
Dallarına şeytan uçurtması takılan ağaç Örtüyor sisin sessizliğini Hüzünlerle ıslanan uzun bir es Sürüklenen bir kuş ölüsü kaldırımda Kadın susuyor Sabah Gün suskuya bulanıyor Tek başına karşılıyor kurumuş bir hayatı Ah o çocuk ağlaması dolduruyor sokağı İhanet /bir de sevda/ susmuyor İyi ki susmuyor iyi ki İyi ki tırmalıyor kanatıyor parçalıyor Karanlık susuyor Ölüme ulanan kızıl sarmaşıklar Dallarına seytan uçurtması takılan ağaç Bir de ağlayan çocuk Durgun sulara sarkıtıyor yalnızlığımı Kör kuyulara Susku yürüyor kente |
Sesimde yalnızlığın tınısı
Gözlerim yanıyor uykusuzluktan Suda yağı bitmiş kandil ışığı Uzakta ağlayan çocuk sesleri Dağları deniyorum İsyanın ve hüznün sığınağı Kasvet kesilmiş gökyüzü Dudaklarım çatlamış Usun peşinde yüreğim Elimde kederli eğreltiler Yılkı gölgeleri ufukta Yüzüm solmuş düş bahçesi Yaşamı dölleyen ürperti Kara bulutların izini sürer Bırakıp kuytulara gizini Kırlangıçlar gider Dalından korkular sarkan ağaç Nice acı nice umut nice inanç Bedreddin pir sultan hallaç Mütevekkil asya ve diyarı rum Havada yanık yaprak kokusu Dünya seni tanıyorum |
Deniz dediğin bir tarladır
Gülü gül, dikeni diken, tohumu tohum Toprak gibi verimli, toprak gibi cömert Betine bereketine kurban olduğum Deniz dediğin bir tarladır Uçsuz bucaksız bir tarla Göbeği insanlarla kesilmiş Çilesi insanlarla Deniz dediğin bir tarladır Sözü pek, eli ağır Dost gibi güldürür insanı Dost gibi ağlatır. Deniz dediğin bir tarladır Anadır, babadır, kardeştir İnsan eline hasret İnsan eli değer değmez ürperir Binbir yerinden çatlar sevincinden Nesi var, nesi yok çıkarır verir, İnsan eli değmemiş denizlere bir damla alınteri Bulutlar dolusu rahmetten mübarektir. Deniz dediğin bir tarladır Bulutlar, güneşler dibindedir Geceler gündüzler dibindedir Yıldızlar mevsimler dibindedir Zifiri karanlık güller açılır dibinde Bağlar, bahçeler kat kat, katmer katmer, deste deste Bağlar, bahçeler zifir karanlık güller İnsan eline hasret beklemekte. Deniz dediğin bir tarladır Kapılar açılır içinde kapılar Bitip tükenmeyen bereket kapıları Balıklar akıp gider bölük bölük tabur tabur Alı al moru mor sarısı sarı. ... Deniz dediğin bir tarladır Üstünde başı boş rüzgâr Gönlünce at oynatır Üstünde bir avuç tuzlu köpük İçinde milyonlarca yürek Milyonlarca öpücük Bir insan eli arar konacak Bir insan eli muhkem, sıcak Hey benim Boydan boya cömert denizlerle çevrili Güzel memleketim Bu yaz tenha denizlerinde yıkandım İnsan eli değmemiş ormanlar gibi vahşi Dağ başında unutulmuş küçük kundaklar gibi yetim |
Bu aşk senden önce hürriyete yöneldi
Gecenin ortasında sen sımsıcak bir kadın İçinde sen varken geceler dile geldi Barışa yöneldi umudu darmadağın Onları özlemek belki senden güzeldi Çünkü sen ancak onlarda vardın Hayatın mavişliği onlarla vardı |
Keşkek şu kazanda kaynar, benim bildiğim;
Şu güveçte helmelenir fasulya. Kuzu şu kadar ateşte çevrilir; Tuzlama şu tabağa konur ille.. Yumurta şu sahana kırılır. Çorba mı? Çorba şu kaşıkla içilir tabii, Hoşaf bu kaşıkla.. İster uskumru olsun, ister kolyoz, İster orkinoz, ister hanos; Balık şu bıçakla kesilir.. Şarap siyahsa şu kadehe konur elbet, Beyazsa bu kadehe |
Beni bu güzel havalar mahvetti,
Böyle havada istifa ettim Evkaftaki memuriyetimden. Tütüne böyle havada alıştım, Böyle havada âşık oldum; Eve ekmekle tuz götürmeyi Böyle havalarda unuttum; Şiir yazma hastalığım Hep böyle havalarda nüksetti; Beni bu güzel havalar mahvetti. |
Sarhoş oldum da
Seni hatırladım yine; Sol elim, Acemi elim, Zavallı elim! |
Ben deniz kenarındaki odamda,
Pencereye hiç bakmadan Dışardan gecen kayıkların Karpuz yüklü olduğunu bilirim. Deniz, benim eskiden yaptığım gibi, Aynasını odamın tavanında Dolaştırıp beni kızdırmaktan Hoşlanır. Yosun kokusu Ve sahile çekilmiş dalyan direkleri Sahilde yasayan çocuklara Hiçbir şey hatırlatmaz. |
Bekliyorum;
Öyle bir havada gel ki, vazgeçmek mümkün olmasın |
Sımsıcak damlıyor yanaklarımdan ayrılık
Ayrılıktan da zor gelir insana bazı şeyler Bıraktığın birçok hatıra sağda solda toplanmadım Unuttuğun bir fotoğraf var bakmaya doyamadığım Aşık olmak nedir diye bir merak vardı içimde Toz duman bir ateş oldum aşkı buldum sen diye Mutlu ol yeter ki! Gittiğin yerde benden sonra gelen yıllar Seni benden alsalar bile. Mutlu ol yeter ki! Gittiğin yerde benden bir parça aşk olsun Katre olsun yeşil gözlerinde. |
Nur yüzüne çizdiğin çaresizlik
yakışmamış sana. Gül tenine giydiğin o yalanlar hiç olmamış. Ben daha iyisini de görmüştüm. O nur yüzünü kıskanan kuyruklu yıldızları, o gül teninde yalvar yakar dolaşan rüzgarları... Ben seni böyle sevmedim. Riya bekleme. Ben seni bu hallerinle sevmedim ki |
Her şiirde gözlerin
Her nefeste hasretin var Her durak senden önce Her saat sana çalar Kalbimin en güzel yerindesin Sen benim herşeyimsin Ayırmasın bizi hiçbir şey Sevgilim birtanemsin Her mevsim kalbimde kır çiçeğim benim Dualarım sana göz bebeğim benim Ölsem de vazgeçmem tek dileğim benim Sen benimsin ben de senin Sonsuza kadar yemin ederim |
Ne geceler ne gündüzler gördüm
En vazgeçilmez yeminlerden döndüm Görmedim senin gibi sevmedim hiçkimseyi Yapayalnızım şimdi unuttum gülmeyi......... Sen Vaktinden çok sonra gelen Sevdalı bir yağmur gibisin Çisil çisil gözlerimden...... Sen Çıldırmış şairlerin Titreyen mısralarında Bahsettiği o perisin Pencereler önünde çürürken Senden kalan çiçekler Hayalin gözlerimin önünde Bize ağlıyorum....... Pencereler önünde çürürken O güzelim yıllarım Hayalin gözlerimin önünde Bize ağlıyorum... Güneş doğduğunda başka bir şehrin sabahında olacağım Her insanın bir öyküsü vardır ya Benimki de böyle işte..... Bu sabah pencereden bak Bu koca şehri sana bıraktım Başka bir şehrin sabahından Başka bir dilde Elveda.... |
Ben yalnız bir kaptanım;
denizim yok, rüzgarım yok. Ben yalnız bir kartalım; dağım yok, bulutum yok. |
Bütün Zaman Ayarları WEZ +2 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 22:11 . |
Powered by MJTurkiye
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Powered by Herkonu team