Efendime Mektup........
Asrın günahkârları adına, Efendiler Efendisine (s.a.v), Sana ***8220;gel***8221; demeye yüzümüz yok Efendim. Sen kabul buyur bizi, sen davet et de biz varalım o ravzay-ı pâkine yalınayak. Gerekirse yollarında emekleye emekleye, hatta sürünerek, yüzüstü gelelim huzuruna. Sen kabul et ki biz senin uğruna her türlü ezâya, cefâya razıyız. Sümeyye***8217;ler (r.a) misali bizi de ayaklarımızdan bağlayıp develeri ters istikamete sürsünler. Bedenlerimiz iki parça olsun. Vücudumuz tek parça olarak kapına gelmekten utanıyoruz. Bir değil bin parça olsun bedenlerimiz de yeter ki kabul et bizi. Kabul et ki Bilâl (r.a) gibi bizi de kızgın kumlara yatırsınlar ve diyebilelim Allah***8217;ın huzuruna çıkarken, o gün, senin ve dinin için bütün meşakkatlere katlandık diye. Kabul et ki Habbab bin Eret (r.a) gibi bizi de bir hasıra sarmalasınlar ve sonra da yaksınlar. Senin yolunda feda edilmemiş bir can olarak huzuruna gelmekten utanıyoruz Efendim. Yeter ki sen ***8220;ümmetim***8221; diye kabul et bu asrın günahkarlarını Efendim. Bizi de ***8220;liva-ül hamd***8221; sancağının altında topla, o dehşetli günde. O gün öyle dehşetli gün ki bütün beşeriyet hatta peygamberler dahi ***8220;nefsî, nefsî..***8221; dediği gündür. Sadece senin ***8220;ümmetî, ümmetî..***8221; diyeceğin o günde, bizi yani bu acizleri, bu günahkar ümmetini bir halimizle perişan bırakma Efendim. Öyle bir hale düştük ki Efendim, gündüzlerimiz bile siyaha boyandı. Sen kokmayan gülleri büyüttük bahçelerimizde. Senin için olmayan neyimiz varsa hep renksiz, neyimiz varsa hep yağmalandı çaresiz. En kutsal hediyesiydin Yaradan***8217;ın bize. Heyhat ki koruyamadık tam manasıyla seni. Asır, sinede ateş misali oldu.. İman elde kor gibi Efendim. Sevgili diye yılanlar atıldı koynumuza. Ey Güllerin Sultanı! Sana gel demeye yüzümüz yok. Sen davet buyur bize. Biz gelelim alemlere rahmet olan Sen***8217;in nurlu eşiğine. Davet et ki bütün meşakkatler kabulümüzdür. Tek temennimiz bu asrın biz çaresizlerini de ***8220;Ey rabbim! Bunlar da benim ümmetimdendir***8221; demendir. Toprak olup aslımıza döneceğimiz günler elbette uzak değildir. Bir tebessüm buyur ki gittiğimiz yerler nurunla aydınlansın Efendim. Amellerimiz bizi cennetin yanına bile götürmez ki sana muhabbetimiz olmadan. Bizi ***8220;ümmetim***8221; diye kabul et ki asırlardır hep dünyaya bel bağlamış şu günahkarların artık Sen***8217;in muhabbetinle yürekleri taşsın cihandan, cuş-u huruşa gelsin yüreklerimiz sana olan aşkla. On dört asır evvelinden ***8220;Ümmetim yağmur misalidir. Evveli mi ahiri mi hayırlıdır bilinmez***8221; buyurmuştun. Ama Efendim, biz haramlarla günahlarla hemhal olduk daim. İçimiz dışımıza bir çevrilse ne kadar acınacak halde olduğumuz görülecek. Allah ise bu halimiz mahşere sakladı. Bu yüzden başımız önümüzde eğik, bu yüzden sana ***8220;Gel Ey Efendim***8221; diyemiyoruz. Çünkü sana gel demekten utanıyoruz Ey Gönüllerin Şehremini. Öyle ise biz gelelim kapına. Kapına gelip Kıtmir***8217;in olalım Sen***8217;in daima. Kabul et nolur. Yoksa başımıza dağlardan daha büyük taşların yağacağı gün yakındır. O gün kaçacak yer olmayacak Efendim. Azığımız olan salih amelleri boynumuzda gerdanlık yapamadık bu dünya zindanında. Kalplerimiz taş kesildi Ey Gönüllerin Sultanı! Ummanlar çekilip kurudu birer birer. Hayat çöl ortasında kaldı çaresiz. Sana ***8220;gel***8221; diyemiyoruz Efendim, ***8220;doğ gecelerimize***8221; diyemiyoruz sana Sultanım. Ama nolur sen kabul et de senden gayrı neyimiz varsa hepsini geride bırakıp sana gelmek istiyoruz. ***8220;Af diliyoruz***8221; kapında. Ey Güllerin Sultanı! Bize yüzünü çevirme nolursun. Efendim! Sana salât olsun.. selamlar olsun.. Bizleri sana ümmet yapana hamdü senalar olsun.. __________________ |
..BesmeLe Ceken Kadın..
Bir Kadın her söze ve işe başlarken besmele çekermiş. O kadının birde münafık bir kocası varmış. Besmele çekmesine çok kızarmış. Hanımını Besmele ile ilgili bir işte mehcup etmeye karar vermiş. Bir gün hanımına, içerisinde para bulunan bir kese verir, "Bunu sakla , sonra senden isterim" der. Hanımı keseyi Besmeleyle bir yere koyup üzerini örter. Kocası, hanımın haberi olmadan gidip keseyi alıp ve kuyuya atar. Sonra gelip hanımından keseyi getirmesini ister. Kadın keseyi koyduğu yere gidip, Besmele çeker. Allahü teala o anda Cebrail aleyhisselâma, yer yüzüne inip keseyi kuyudan alıp yerine koymasını emreder. Cebrail aleyhisselâm keseyi kuyudan alıp suları akar bir vaziyette yerine koyar. Kadın keseyi almak için elini uzatınca, keseyi ıslak bir halde bulunca "Bu kese nasıl ıslandı?" diye hayretler içinde kalır. Hiçbir şeyden habersizce kocasına götürüp verir. Bu durum karşısında Hayretler içinde kalan kocası da hemen tevbe edip salih bir müslüman olur. Bundan sonra her işe başlarken ve bir şey yaparken Besmele çekmeye başlar. |
..Skorpio Sundu..
Ölüm Sırasında AzraiLLe Konustuklarım... Sabah kalktım. Güzelce kahvaltımı da yaptım ve işe gittim. Klasik bir gün... Diğerleri gibi, sıradan bir başlangıç... Nöbetçi arkadaştan öğrendiğime göre, gece problem çıkmamış cihazlarda. Bu iyi haber işte! Zaten dünden devam eden 2 tane sistem arızası vardı. Cihaz odasındaki klimalar da problemli. Hem de ta kurulduğu günden beri! Bugünde firmanın birinden eleman gelecek, onlarla ilgilenmem lazım. İş çok bugün! Akşamı nasıl ederim bilmem. Bu hafta çok yoğun geçecek. Sezonda başladı malum. Beklentilerimiz epey yüksek. Neyse, odama gittim ve kapıyı kapadım. Bilgisayarımı da açtım ve maillerimi kontrol ediyordum ki, kapı çaldı. ***8220;Girin***8221; bile diyemeden kapı açıldı ve içeriye bir ***8220;şey***8221; girdi, kapıyı da kapadı hemen! Aman Allah***8217;ım! O da ne!? Tanımlayamadım bir türlü. Kadın desen değil, erkek desen değil, turist belki! Bir çirkinlik abidesi! Kesin 10 gün rüyalarımın baş rol oyuncusu olur. Ona ***8220;Kimsiniz?***8221; diye sormama bile fırsat kalmadan: - Hadi kalk gidiyoruz! dedi... Aaa! Hem de Türkçe konuştu! Şaşırdım ama bozuntuya vermedim. - Sizi ilk kez görüyorum. Kimsiniz? - Ruhunu bedeninden söküp almak için görevlendirilen meleğim ben! Nam-ı diğer Azrail! Cehennem habercisi! - Dalganın sırası değil şimdi. Lütfen odamı terk edin. Yoksa güvenliği çağırırım! - Çağırsan ne olur? Beni sadece sen görüyorsun! - Dalga geçme. İşim gücüm var benim. Seninle uğraşamam... Bir yandan Azrail değildir diyorum ama böyle bir kişinin bana haber verilmeden buraya kadar gelmesi imkansız ki! Eyvaaah! Ya gerçekse! Bittim ben, bittim! Savsakladığım namazlarım, ahirette buruşturulup yüzüme çarpılacak olan oruçlarım geldi aklıma... Ufacık dünya menfaatleri için teptiğim Allah***8217;ın emirleri geçti gözümün önünden hızla... Eti için kesilen bülbül, tahtası için yakılan saz gibi... Gayri ihtiyari: - Mesai saatleri içinde olmaz! deyiverdim. Sanki benden bitecek bir işi varmış gibi... -Neden? dedi. -Şu an hazır değilim! -Neye hazır değilsin? -Kabirde ve öbür alemde başıma geleceklere! -Ama senin son kullanma tarihin bugün son. 08 7. Sen ayvayı yedi... Hem sana yeterince vakit verilmedi mi? -İnan ki, bu yaşta öleceğim hiç aklıma gelmemişti. -Neden? -Gencim daha, ciddi bir sağlık problemim de yok. Turp gibiyim evelallah! -Senin yolun mezarlığa hiç düşmüyor herhalde! Ya da hastanelerin acil servislerine, morglara! Oradakilerin hepsinin teni buruşuk mu? -Değil de yani!... Bana 1-2 ay kadar daha süre tanısan? -Bu kadar kısa bir sürede ne yapabilirsin ki, onlarca yılını heba etmiş biri olarak? -İbadet borçlarımı öderdim... Kaza üstüne kaza ederdim namazlarımı deliler gibi... Kalplerini kırdıklarımdan, üzerimde hakkı olanlardan helallik dilerdim. Dünyanın öbür ucunda olsalar, taşların altına saklansalar gene de bulur, her şeyimi verir, haklarını helal ettirirdim. Üzerimde kul hakkı kalmasın diye... Daha vasiyetimi bile yazmadım hem! -Yeterince vaktin vardı! Yapsaydın! Neden düşünmedin? Engel mi oldular sana? -Hiç ölmeyeceğimi sanmıştım. Hep başkaları ölüyordu, başkalarının selaları okunuyordu minarelerden. Ben muaftım sanki ölümden. Meğer bu iş parayla değil, sıraylaymış. -Bir sene önceden haberin olsaydı geleceğimden, neler yapardın? -Kalan zamanımı çok iyi değerlendirirdim! -Hadi be sen de! Kimi kandırıyorsun! İlk 2 gün iyi giderdin. Namaz-niyaz full, sonra dönerdin gene eski haline. Bulurdun bir de bahane kendine. Her şey yine eski hamam eski tas olurdu. Bir rüyaydı o derdin sana verdiğim habere, kendini avutmak için... Haklıydı! Kaç kere hastalık geçirmiş, kaza atlatmıştım... Bunların hepsi birer haberdi aslında ama üzerimdeki etkisi çoğu zaman 2 gün bile sürmemişti... Ama şimdi kafamı taşlara vurmaya bile vaktim yoktu artık!... Bu arada telefonum çaldı. Başmüdür arıyordu. Önemli bir arıza varmış, trafiği durduran. Acil gitmemi istedi. Her şey önemini kaybetmişti ki benim için: para, pul, mevki, kadın, nefs... Her şey sıfırla çarpılmıştı. Can derdindeydim ben. Bir de baş da olsa arka da olsa müdürle veya başka bir şeyle falan uğraşacak durumda değildim. ***8220;Bırak bu fani işleri***8221; deyip kapadım telefon suratına müdürün... Baktım sırıtıyordu Azrail. Demek alışkındı benim gibi jetonu iş işten geçtikten sonra düşenlerin panik hallerine. Ben de güldüm gayri ihtiyari... Neye güldüysem! Ağlamayı bile beğenmemem lazımken!... En iyi savunma saldırıdır taktiğine geçtim hemen! -Hem sen, Azrail de olsan, can almakla da görevli olsan nihayetinde bir melek değil misin? Ne bu surat? Korku filmindeki yaratıklar gibi! Allah seni nurdan yaratmamış mıydı? -Nurdan yaratılmasına nurdan yaratıldım. Bu arada laf aramızda, güzelliğim dillere destandır. -Hiç de öyle görünmüyorsun ama! Notr Damın Kamburu bile sana on beş çeker. -Orası öyle! Ben de surat çok! Ama sor bakalım senin yanına neden bu suratımla geldim? Utanma sor, sor! -Neden bu suratla geldin yanıma? -İnsanın ameli güzelse ona güzel görünürüm ben. Hayatını Allah***8217;ın rızasına göre dizayn etmeyenlere de çirkin görünürüm. Şimdi sana göründüğüm gibi! Ben senin aynanım şu anda. Kalp gözü açık olanlar, yüzüne baksalardı seni böyle görürlerdi! -Desene EYVAH! -Eyvah ki ne eyvah! -Birazdan kabirde başına neler gelecek biliyor musun? Karşılama mahiyetinde? Ön sıcaklardan! -Pek hayra alamet değil şu anki verilerim. -Okusaydın Allah***8217;ın kitabından, Resulünün sünnetinden!... İşin ciddiyetini kavrasaydın, uykuyu haram ederdin gözlerine!... Neden okumadın?... Bir arkadaşından yıllar önce gelip de hiç okumadığın bir mektubun var mı? Ya da açmadığın bir mail? Madem Allah***8217;ın kitabının kapağını açmadın, bük boynunu ve sus! - Dünya meşgalesi...Geçim derdi... Para, mevki, nefs, kadın... Çepeçevre kuşattılar beni, kıramadım sarmalı! -Halbuki dünyada kalma süren ne kadar azdı oran olarak! Bunu da biliyordun üstelik! Birazdan gideceğin hayat ise ebedi! Nasıl olur da senin gibi akıllı geçinen bir adam okyanusu unutur da bardakta boğulur? (Haşa) Allah***8217;ın yerine kendini koy! Senin gibi bir kula müstehak değil mi azap! Bunca akıl vermiş ilim vermiş, dininden seni haberdar etmiş... -Haklısın! Ama dünya gözle görülüyor ama öbür dünya gayb, göz önünde değil! -Merak etme, biraz sonra ölünce, gaybın önündeki perdeler kalkacak!... Kuran***8217;da ve hadislerde anlatılıyor bunlar. Sen de okudun hem! Üstelik başkalarını uyaran yazılar da yazdın. Muhtelif yerlerde anlattın bile! Neden o zaman bu gafletteki ısrarın? -Başkalarına nasihat verirken kendimi unutmuşum... -Allah da din günü seni unutur o zaman! Bir yandan ele öğüt verirken diğer yandan da kırmadık söğüt bırakmadın ortalıkta! -Maalesef, biliyorum, kendim düştüm ve ağlamaya hakkım yok. -Kendin ettin kendin buldun! Hadi artık gidiyoruz, fazla oyalama beni. Senden sonra iki gafil daha var sırada! -Bırak çekiştirmeyi ya! Nereye gidiyoruz? -Allah***8217;ın sana hazırladığı azabı tatmaya. -Doğru adrese geldiğinden emin misin? Benim adımda çok insan var da, hani o bakımdan! -Adın gibi eminim. Zaten nokta tarifler var elimde. Iskalamam mümkün değil! -Son bir şey soracağım: Allah***8217;ın rızasına uygun olsaydı yaşamım, nasıl olacaktı ölümüm? Nasıl bir diyalog geçecekti aramızda? - Ben senin canını almaya gelince yüzümdeki güzelliği görünce hayrete düşecek ve: ***8220;Aman Allah***8217;ım! Bu ne güzellik! Rüyada mıyım ben!***8221; diyecektin. Çünkü o zaman cennet müjdecisi olacaktım sana, şimdiki gibi cehennem habercisi değil! Seni Rabbine götürmeye geldiğimi söyleyecektim. Sen korkuyla karışık: ***8220;Rabbim benden razı değilse?***8221; diyecektin. Ben de yüzümdeki güzelliği hatırlatıp korkmana gerek olmadığını söyleyecektim. İçini bir huzur kaplayacaktı. -Keşke hayatımı yeniden yaşayabilme imkanım olsaydı... -Geçmiş olsun!... Neyse! Ailen ve sevdiklerin aklına gelecekti bir bir... Ama onların da zamanı gelince dünyadaki rollerinin son bulup yanına geleceklerini hatırlayınca rahatlayacaktın... Tereyağından kıl çeker gibi ayrılacaktı ruhun bedeninden... Bulutların üstünde gibi, yumuşacık.... Haberin bile olmayacaktı. Gül bahçesine girer gibi... Tüm hücrelerinde hissedecektin mutluluğu... -Ama şimdi -Çığlık atmayı bile beğenmeyeceksin çekeceğin acıdan!... Saat de tam 08 7 oldu. Bak konuşmaktan kelime-i şehadet bile getirmeyi unuttun... ... Gözümün önündeki perdeler açılmaya başladı... Gayb meğer ne yakınmış... Keşke iş işten geçmiş olmasaydı... Neler yapmazdım ki! Artık hiçbir değeri yok ***8220;keşke***8221;lerimin... ÇARP SIFIRLA! |
Bir Dakikayı En İyi Şekilde Nasıl Değerlendirelim...
1- 1 dakikada 5 defa Fatiha suresini seri bir şekilde okuyabilirsin.Fatiha suresini bir defa okumak 1400 sevaptır.5 defa okununca bir dakikada 7000 sevap elde edebilirsin. 2- 1 dakikada on defa ihlas suresini okuyabilirsin 10defa ihlas suresi 3 kuran hatmine bedel sevap kazandırır.Hergün bir dakikanı ihlas suresine ayarsan ayda 300 defa senede 3600defa ihlas okumuş olursun.Buda 1200 hatme bedel olur. 3- Yüzüne bir dakikada Allahın kitabından bir sahife okuyabilirsin. 4- 1 dakikada kısa bir hadis ,kısa bır ayet ezberleyebilirsin. 5- 1 dakikada 30 defa kelimeyi tevhid getirebilirsin. 6- 1 dakikada 100 defa sübhanallahi ve bihamdihi dersin.Denizlerin köpüğü kadar günah da olsa bağışlanır. 7- 1 dakikada 40 defa La havle dersin cennet hazinelerinden 40 hazine elde etmiş olursun. 8- 1 dakikada 60 defa Esteğfirullah el azim dersin bağış ve affa nail olursun. 9- 1 dakikada 25 defa salatu selam söylersin 250 sevabı, 250bagış ve 250dereceye nail olursun.Şefaati Mustafa***8217;ya s.a.v nail olursun. 10- 1 dakikada dua,tefekkür,tezekkür kalbini inceleyen taatlerle olursun.Kalbin 1 dakikada ameli yerine göre ömre bedel olur. Hayattan bir dakika ne kadar kıymetli oysa....... |
Hz.Ömer Adaleti!...
Hz. Ömer arkadaşlariyla sohbet ederken, huzura üç genç girerler. Derler ki : -"Ey halife, bu aramizdaki arkadaş bizim babamizi öldürdü. Ne gerekiyorsa lütfen yerine getirin." Bu söz üzerine Hz.Ömer suçlanan gence dönerek : - Söyledikleri doğru mu diye sorar , Suçlanan genç der ki : -Evet doğru. Bu söz üzerine Hz Ömer; -Anlat bakalim nasil oldu diye sorar: Bunun üzerine genç anlatmaya başlar, der ki : -"Ben bulundugum kasabada hali vakti yerinde olan bir insanim ailemle beraber gezmeye çiktik, kader bizi arkadaslarin bulundugu yere getirdi. Afedersiniz ******larimin arasinda bir güzel atim var ki dönen bir defa daha bakiyor, ******a ne yaptiysam bu arkadaslarin bahçesinden meyva koparmasina engel olamadim, arkadaslarin babasi içerden hisimla çikti ,atima bir taş, atti atim oracikta öldü. Nefsime bu durum agir geldi, ben de bir tas attim, babasi öldü. Kaçmak istedim fakat arkadaslar beni yakaladi, durum bundan ibaret" dedi. Bu söz üzerine Hz Ömer: -"Söyleyecek bir sey yok, bu suçun cezasi idam.Madem suçunu da kabul ettin" dedi. Bu sözden sonra delikanli söz alarak -"Efendim bir özrüm var" diyerek konusmaya basladi - "Ben memleketinde zengin bir insanim, babam rahmetli olmadan bana epey bir altin birakti. Gelirken kardesim küçük oldugu için saklamak zorunda kaldim. Simdi siz bu cezayi infaz ederseniz yetimin hakkini zayi ettiginiz için Allah(cc) indinde sorumlu olursunuz, bana üç gün izin verirseniz ben emaneti kardesime teslim eder gelirim, bu üç gün içinde yerime birini bulurum" der. Hz. Ömer dayanamaz der ki : -"Bu topluluga yabanci birisin, senin yerine kim kalir ki?!" Sözün burasinda genç adam ortama bir göz atar, der ki: - "Bu zat benim yerime kalir." O zat Hz. Peygamber Efendimizin (sav) en iyi arkadaşarindan daha yaşarken cennetle müjdelenen Amr Ibni As' dan başkasi değildir. Hz.Ömer Amr'a dönerek, - "Ey Amr, delikanliyi duydun" der. O yüce sahabi -"Evet, ben kefilim" der ve genç adam serbest birakilir. Üçüncü günün sonunda vakit dolmak üzere ama gençten bir haber yoktur. Medine'nin ileri gelenleri Hz. Ömer'e çikarak genc'in gelmeyecegi, dolayisiyla Amr Ibni As'a verilecek idam yerine maktülün diyetini vermeyi teklif ederler, fakat gençler razi olmaz ve "babamizin kani yerde kalsin istemiyoruz" derler. Hz. Ömer kendinden beklenen cevabi verir der ki: "Bu kefil babam olsa farketmez cezayi infaz ederim." Hz Amr Ibni As ise tam bir teslimiyet içerisinde der ki : -"Biz de sözümün arkasindayiz. " Bu arada kalabalikta bir dalgalanma olur ve insanlarin arasindan genç görünür. Hz. Ömer gence dönerek derki evladim gelmeme gibi önemli bir nedenin vardi neden geldin?" Genç vakurla basini kaldirir ve (günümüz insani için pek de önemli olmayan) "AHDE VEFASIZLIK ETTI" demeyesiniz diye geldim der. Hz.Ömer basini bu defa çevirir ve Amr Ibni As'a der ki : -"Ey Amr, sen bu delikanliyi tanimiyorsun nasil oldu onun yerine kefil oldun". Amr Ibni As Allah kendisinden ebediyyen razi olsun, vakurla kanimizi donduracak bir cevap verir, -"Bu kadar insanin içerisinden beni seçti. "INSANLIK ÖLDÜ "dedirtmemek için kabul ettim" der. Sira gençlere gelir, derler ki : -"Biz bu davadan vazgeçiyoruz. " Bu sözün üzerine Hz Ömer : -"Ne oldu, biraz evvel "babamizin kani yerde kalmasin" diyordunuz ne oldu da vaz geçiyorsunuz? " der. Gençlerin cevabi da dehsetlidir : -"MERHAMETLI INSAN KALMADI" DEMEYESINIZ DIYE |
Hz. Ömer
Hz. Ömer Adaleti, cesareti ve devlet yönetimindeki üstün başarısıyla meşhur olan Hz. Ömer (r.a), tüm insanlığa İslam'ın kazandırdığı örnek ve eşsiz büyüklerden biridir. Hz. Ömer'in nesebi, Peygamberimiz'in nesebi ile sekizinci cedde birleşir. Babası Hattab, annesi ise Ebu Cehil'in (Amr b. Hişam) kızkardeşi Hanteme binti Hişam'dır. En meşhur rivayete göre hicretten kırk sene evvel doğmuştur. Buna göre, Peygamberimiz'den 12 veya 13 yaş küçük olduğu anlaşılmaktadır. Hz. Ömer'e çocukluğu zamanında babası tarafından deve çobanlığı yaptırılmakta idi. Bu meslek Araplar arasında hakir görülmezdi. Hz. Ömer bütün gün develerin arkasında dolaşır, yorulduğu zaman biraz istirahat etmek isterse, babası tarafından dövülürdü. Hz. Ömer (r.a) halife olduktan sonra bir gün çobanlık yaptığı havaliden geçmiş, orada gözleri yaşararak şunları söylemiştir; "Ya Rabb, ne büyüksün! Hayatımda öyle bir zaman geçti ki, buralarda deve güder, bîtab kalarak biraz dinlenmek istediğim zaman babam beni döğerdi. Bugün ise en yüksek makamı deruhte etmiş bulunuyorum. Ve Allah'tan gayrisine baş eğmiyorum". Delikanlılık çağında Arap eşrafının meşgul oldukları yüksek işlerle vakit geçirmiştir. Ensab ilmini öğrendi. Arap dili ve edebiyatı ile uğraştı. Bu sebeple kuvvetli bir hatip sayılırdı. Ata binmek, silah kullanmak, güreşmek onun en başta gelen zevlerindendi. islam'dan önce okuma-yazma bilen nadir kimselerden biri idi. Ticaretle de uğraşırdı. Bu sebeple Şam ve Irak'a seferleri olduğu, bu esnada Arap ve Acem hükümdarları ile görüştüğü biliniyor. Hz. Ömer, yirmiyedi yaşında, kızkardeşi Fatma binti Hattab ile eniştesi Sadi bin Zeyd'in gayretleriyle müşlüman olmuştur. Müslüman olmasında işittiği Kur'an ayetlerinin tesirini bütün tarihçiler kaydekmektedir. Müslüman olduğu gün İslam'la şereflenen erkeklerin sayısının kırkı bulduğu rivayet edilmiştir. Hz. Ömer'in müslümanlığı kabul etmesi, İslamiyet tarihinde yeni bir devir açtı. O'nun alenen müslümanlığı kabulü ile müslümanlar ilk defa Kabe'de cemaatle namaz kıldılar. Hz. Ömer'e, hak ile batılı birbirinden ayırd edici anlamına gelen el-Faruk lakabını bizzat Peygamberimiz vermiştir. Medine ye hicrete müsade edildikten sonra Ashab'dan bazıları Medine'ye gittiler. Diğerleri gizlice hicret ederken, Hz. Ömer aleni olarak hicret eyledi. "Anasını ağlatmak, evladını yetim ve karısını dul bırakmak istiyen kimse, şu vadinin öte tarafında bana kavuşsun"! dedi. Mekke'nin ileri gelenleri bu meydan okuyuşu duydukları halde arkasına düşen olmadı. Peygamber Efendimiz'in irtihaline kadar, O'nunla birlikte bütün gazvelerine, muahedelerine, idari tedbirlerine, İslam için vukubulan bütün teşebbüslerine iştirak etmiştir. Bedir'de ilk şehit düşen, Hz Ömer'in kölesi Mihca'dır. Bu gazvede, Hz. Ömer, dayısı olan As bin Hişam'ı bizzat katletmiştir. Uhud, Hendek, Hudeybiye, Mekke'nin Fethi, Tebük Gazvesi'ndeki rolünü anlatmak yerine, Hz. Ebu Bekir'in hilafeti zamanındaki hizmetlerinden kısaca bahsedip kendi halifeliği dönemi hakkında da birkaç hususa temas edelim. Hz. Ebu Bekir'in halife seçilmesinde en etkin rolü oynamış, irtidat olaylarının tenkilinde, Kur'an'ın toplanmasın da kıymetli hizmetleri olmuştur. Hz. Ebu Bekir'in tavsiyesi üzerine Ashab, Hz. Ömer'i halife seçti. Ön yıllık hilafeti döneminde büyük işler başardı. İran, Irak, Suriye ve Mısır'ın fethi gerçekleşti. Binlerce insan İslam'a girdi. En çok adalete dikkat etti. "Hz. Ömer'in adaleti" tabiri sadece müslümanlar tarafından değil, tüm insanlığın ortak örnek ve övüncü olmuştur. Devlet idaresini sağlam esaslar üzerine oturtmuş ve birçok yeni müesseseler kurmuştur. Görevlendirdiği memurları çok dikkatli seçmiş, akrabasından hiçkimseye devlet hizmetinde görev vermemiştir. Ashab'a ve ihtiyaç sahihlerine derecelerine göre yıllık tahsisat vermiştir. Hz. Ömer, uzun boylu, buğday tenli, geniş alınlı, saçları dökük ve bıyıkları uzun idi. Yetiştirdiği çocuklarının hepsi, tarihte iz bırakacak kadar önemli roller oynamıştır. Kızı H. Hafsa (r.anha). Sevgili Peygamberimiz'in (s.a.v) pak zerrelerinden biri idi. Kur'an, hadis, fıkıh ilimlerine çok hizmeti geçmiştir. Zahidane bir hayat yaşamıştır. Evinin yevmiye masrafı on dirhemi geçmezdi. Hz, Ömer, kendi icadı olan Hicri Takvim'le, 23 yılında Zerdüşt bir köle olan Ebu Lülü Firuz tarafından suikastle şehit edildi. Hz.Aişe***8217;nin muvakatiyle Hz. Peygamber'in ve Ebu Bekir'in yanına defnedildi. |
Hz. Ömerin Halife Tayın Edilmesi
Hz. Ömerin Halife Tayın Edilmesi
Hz. Ömer (r.a.)'in hilafete gelmesinde, Islam cemiyetinde yeni bir tayin veya seçim tarzi görüyoruz. Hz. Ebu Bekir (r.a.)'in halifeligi olayinda, ortada birkaç aday vardi ve sonunda Hz. Ebu Bekir (r.a.) seçildi. Bu bir nevi seçim idi. Hz. Ömer (r.a.) için ise tayin mevzubahistir. Kesin olarak tayin edilmistir ve iktidara nasil geldiginin detaylarim biraz sonra belirtecegiz. Ilk müslümanlarin ne kadar büyük insanlar olduklarina dair bir hadis-i serif vardir. Hasta olarak yatan ve ölecegini bilen Hz. Ebu Bekir (r.a.), katibini çagirir, bu katip de Hz. Osman (r.a.)'dir. Hz.Ebu Bekir (r.a.), Hz. Osman (r.a.)'a «Benim söyleyeceklerimi yaz» diyor ve baslamak için besmele, Hz. Peygamber (s.a.v.)'e salavatlar yazdirmaya basliyor. Devam ediyor: «Allah'in kulu olan Ebu Bekir bu dünyadaki son dakikada ve diger dünyaya intikal edecegi ilk dakikada sizden, asagidaki hususlari istiyor». Bu dünyadaki son dakika ile diger dünyaya intikal olan ilk dakika, öyle bir andir ki kafirler bile inanir, en kötü insan bile tevbe eder.» Hz. Ebu Bekir (r.a.), bu ifadelerle bu anda yalan söyleyemeyecegini ifade etmek istiyor. Ondan sonra yazdirmaya devamla, «Ben sizin su sahsa biat etmenizi istiyorum...» diyor ve sahsin ismini söyleyemeden bayiliyor. Hz. Ebu Bekir (r.a.) bayildigi için, Hz. Osman (r. a.) cümleyi tamamlayamiyor. Sonra Hz. Osman (r.a.) cümleyi kendiliginden tamamliyor ve bos birakilan yere «Ömer» adini yaziyor. Birkaç dakika sonra Hz. Ebu Bekir (r.a.) ayiliyor. Muhtemelen Hz; Osman (r.a.), Hz. Ebu Bekir (r.a.)'in vefat ettigini sanmisti. Hz. Osman devlet sekreteri oldugu için halifenin vasiyetnamesini tamamlamis ve onu mühürleyip, halka göstermeyi amaçlamisti. Ve burada Hz. Osman (r.a.)'in karakterinin büyüklügünü görüyoruz. Çünkü o kendi adim yazabilirdi. Fakat Hz. Osman (r.a.), baskasinin adim yani Hz. Ömer (r.a.)'in adini yazmistir. Hz. Ebu Bekir (r.a.), uyaninca Hz. Osman (r.a.)'a ne yazdigim sorar. Hz. Osman (r.a.) cümleyi okur: «Ben ölürsem, Hz. Ömer (r.a.)'e biat edin.» Hz. Ebu . Bekir bundan çok mütehassis olur ve Hz. Osman (r.a.)'a, «Sen halifenin bütün sartlarim haizsin, kendi adini yazabilirdin, fakat Ömer'in adim yazdin, Allah senden razi olsun» der. Sonra Hz. Ebu Bekir (r.a.) vasiyetnameyi tamamlar ve Hz. Osman (r.a.)'a bunu hilafet mührü ile mühürlemesini söyler, vasiyetname, mühürlenir ve kapatilir. Bundan sonra emniyet müdürünü çagirirlar. Emniyet müdürü geldiginde, Hz. Ebu Bekir (r.a.) ona söyle der: «Bu zarfi al, disari çik ve müslümanlari çagirarak onlara de ki, bu kapali zarfla, Ebu Bekir'in vasiyetnamesi ve O'nun yerine geçecek olan halifenin adi yazilidir. Bu adi yazili olan halifeye biat edin» Filhakika, bu kagitta kimin adinin yazili oldugunu emniyet müdürü dahi bilmiyordu. Bunu sadece Halifenin sekreteri olan Hz.Osman (r.a.) biliyordu. Ve bu böyle oldu. Yani emniyet müdürü, Halifenin vasiyetim söyleyince, bütün müslümanlar, seçilen fakat ismi bilinmeyen Halifeye biat ettiler. Çünkü onu Hz. Ebu Bekir (r.a.) seçmisti. Ve o müslümanlar dediler ki: «Madem ki bunu Hz. Ebu Bekir (r.a.) seçti, o kim olursa olsun, o bizim halifemiz olacaktir». Kaynak: Prof.Dr.Muhammed Hamidullah, Islam Müesseleri, Türkçesi: Prof.Dr.Ihsan Süreyya SIRMA |
Hz. Ömer Güzel Sözler
Hz. Ömer Güzel Sözler
Sırrını saklarsan ona hakim olursun. Saklamazsan, o sana hakim olur. İnsanların en akıllıları, insanların hareketlerini takdir edenlerdir. Ahmakla dostluktan çekin, zira iyilik edeyim derken çok defa kötülük eder. İnsan için iş çoktur, fakat tutacağı işten ak yüzle çıkmayı düşünmelidir. Bugünkü işini yarına bırakma. Başkasını ıslah etmeye kalkışmadan önce kendini ıslah etmeye bak. Kötülüğü bilmeyen adam, onun tuzağına kolay düşer. Kalbinizin sevmediği kimselerden sakınınız. Bir insanın şöhretine ve görünüşüne aldanma: namaz ve niyazına bakma: Aklına ve doğruluğuna bak. Olmamış şeyleri soracağına, olmuşlardan ibret almaya çalış. Amirin en kötüsü, halkı kötü yola sevkedendir. Halka karşı insaflı davranan, işinde muvaffakiyete erişir. Başkasında görüp hoşlanmadığın ayıbın kendinde olduğunu görmemekten büyük ayıp olamaz. Kibir ve gururlulukla haddini aşanı, Cenab-ı Hakk yerden yere çarpar. Günahlarını azalt. Ölümün şiddeti sana kolay gelir Allah'ı anın, O'nu anmak şifadır. |
Hz. Ömer'in Müslüman Olması
Hz. Ömer'in Müslüman Olması
Hz. Hamza'nın İslâm'ı kabûlü, Müslümanları sevindirmiş fakat müşrikleri telaşlandırmıştı. Kureyş ileri gelenleri "Dârü'n-Nedve" de toplandılar. "Bunlar gittikce çoğalıp kuvvetleniyorlar, çabuk çâresine bakmazsak, ileride önünü alamayacağımız tehlikeler doğar... Buna kesin çâre bulmalayız" dediler. Çeşitli teklifler ortaya atıldı. Ebû Cehil: "-Muhammed (s.a.s.)'i öldürmekten başka çıkar yol yok. Bu işi yapana şu kadar deve ve altın verelim," deyince Ömer ayağa kalktı: "-Bu işi ancak Hattâb oğlu yapar"? dedi. Ömer alkışlar arasında yola çıktı. Silahlarını kuşanıp giderken yolda Abdullah oğlu Nuaym'e rastladı. Nuaym: "-Nereye böyle ya Ömer"? diye sordu. Ömer: "-Araplar arasına ayrılık sokan Muhammed'in vücûdunu ortadan kaldırmağa"... diye cevâp verdi. "-Ya Ömer, sen çok zor bir işe kalkışmışsın. Müslümanlar Muhammed (s.a.s.)'in etrafında pervane gibi dönüyor, seni O'na yaklaştırmazlar. Yapabildiğini kabûl etsek, Hâşimoğulları seni yaşatmazlar"... dedi. Ömer bu sözlere kızdı. "-Yoksa sen de mi onlardansın"? diye çıkıştı. Nuaym: "-Sen benden önce kendi yakınlarına bak. Enişten Saîd ile kız kardeşin Fâtıma Müslüman oldular," dedi. Ömer buna hiç ihtimâl vermedi. Fakat içine düşen şüpheyi gidermek için, yolunu değiştirip doğru eniştesi Saîd b. Zeyd'in evine vardı. Bu esnâda içeride Kur'ân-ı Kerîm okunuyordu. Ömer, kapı önünde okunanları işitti. Kapıyı kırarcasına vurdu. İçerdekiler Ömer'i görünce telaşlandılar. Ömer'in İslâm'a olan düşmanlığını biliyorlardı. Hemen Kur'ân sahifesini sakladılar ve kapıyı açtılar. Ömer: -"Nedir o okuduğunuz şey"? diye bağırdı. Eniştesi: -"Bir şey yok", diye cevap verdi. Ömer: -"İşittiklerim doğruymuş" diyerek, hiddetle eniştesinin üzerine atıldı. Araya giren kız kardeşinin, bir tokatla yüzünü kan içinde bıraktı. Canı yanan kızkardeşi Fâtıma: -"Ya Ömer, Allah'tan kork. Ben ve eşim Müslüman olduk, bundan gurur duyuyoruz ve senden korkmuyoruz. Öldürsen de dinimizden dönmeyiz"... dedi ve şehâdet getirdi. Yüzü kan içindeki kız kardeşinin bu hâli ve sözleri Ömer'i sarstı, kalbinde bir yumuşama başladı, âdeta yaptıklarına pişmandı. Olduğu yere oturdu: -"Hele şu okuduğunuz şeyi getirin, göreyim", dedi. Kız kardeşi Kur'ân-ı Kerîm sahifesini O'na verdi. Bu sahife "Tâ Hâ" veya "Hadîd" Sûresinin ilk âyetleriydi. Ömer büyük bir ilgi ile sahifeyi okumaya başladı. "Göklerde ve yerde ne varsa, hepsi Allah'ı tesbîh ederler. Yegâne galip ve hikmet sahibi olan O'dur. Göklerin ve yerin hükümranlığı O'nundur, hem diriltir, hem öldürür. O her şeye hakkıyla kâdirdir. O her şeyden öncedir. Kendisinden sonra hiç bir şeyin kalmayacağı Son'dur, varlığı aşikârdır, gerçek mâhiyeti insan için gizlidir, O her şeyi bilir"... (el- Hadîd Sûresi, 1-3) Ömer bu âyetleri okuduktan sonra derin bir düşünceye daldı. Allah Kelâmı'nın yüksek mânâ ve fesâhati onun kalbine işlemişti. "Göklerde ve yerde olan şeyler hepsi Allah'ın, bizim putlarımızın bir şeyi yok...," diye düşündü. "Beni Rasûlullah (s.a.s.)'in yanına götürün" dedi O esnada Hz. Peygamber (s.a.s.) Safâ semtinde Erkâm'ın evindeydi. Ömer'in silahlı olarak geldiğini gören Müslümanlar telaşlandılar. Yalnızca, Hz. Hamza: -İyilik için gelirse ne âlâ, aksi halde geleceği varsa, göreceği de var, telâşa gerek yok... dedi. Sağından ve solundan iki kişi tutarak Rasûlullah (s.a.s.)'in huzuruna götürdüler. Ömer, Hz. Peygamber (s.a.s.)'in önünde diz çökerek şehâdet getirdi. Orada bulunanlar sevinçlerinden hep birden tekbir getirdiler. Safâ tepesinde yükselen "Allâhü Ekber" sadâsı ile Mekke ufuklarını çınlattılar.(89) Ömer: -"Kaç kişiyiz"? diye sordu. -"Seninle 40 olduk," dediler. Ömer: -"O halde ne duruyoruz"? Hemen çıkalım, Harem-i Şerîf'e gidelim, dedi. Bütün Müslümanlar toplu halde Kâbe'ye gittiler. Kureyş, Dâru'n-Nedve'de sonucu merak içinde beklemekteydi. Müslümanların toplu halde Harem-i Şerîf'e ilerlediğini görünce: -"İşte Ömer, hepsini önüne katmış getiriyor... " dediler. Ömer Kureyşlileri görünce: -"Beni bilen bilsin, bilmeyen öğrensin, Ben Hattab oğlu Ömer'im. İşte Müslüman oldum..." dedi ve şehâdet getirdi. Kureyşliler şaşkına döndüler. Her biri bir tarafa savuştu. Müslümanlar ilk defa Harem-i Şerîfte saf olup topluca namaz kıldılar.(90) Hamza ve Ömer'in Müslüman olmalarıyla, İslâm'ın yayılması hız kazandı. Daha önce 6 yılda sayıları ancak 40 kişiye ulaşabilmişken bir yıl sonra Müslümanların sayısı 300'ü geçmiş, bunlardan 90 kişi Habeşistan'a hicret etmişti. |
Allahım, açlıktan sana sığınırım. Çünkü o, en kötü yatak arkadaşıdır. Hadis-i Şerif Herşeyin bir zekatı vardır, bedenin zekatı da açlıktır. Hadis-i Şerif Adaleti çiğneyen devlet adamlarını cezalandırmayan milletler çökmek zorundadır. Hadis-i Şerif Bir saat adaletle hükmetmek, bir sene ibadet etmekten daha hayırlıdır. Hadis-i Şerif Adalet güzeldir. Fakat devlet büyüklerinde olsa daha güzeldir. Hadis-i Şerif Adalet mülkün temelidir. Hz.Ömer r.a. |
Bütün Zaman Ayarları WEZ +2 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 01:06 . |
Powered by MJTurkiye
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Powered by Herkonu team