Yağmurlar da diner moruk
Gökyüzüne bakmayıveririz bir gün Zaten üç damla suyun bir avuç toprakla çarpımından doğdum ben Bunun için çamura kestim son günlerde Sen hiç Bob Dylan dinledin mi Hiç dün gece dinledin mi Şarabı rakıyla karıştırıp Saatler moruk saatler... ne olmuş saatlere kurmayıveririz bir gün Ben parmak hesabıyla bir ömür yaşadım Yükseklik korkusundan başım hiç dik durmadı İğreniyorum kendimden bile bazan Dünyadan her zaman Kaldırıp yakamı inerim gecenin ayıp yerlerine Eve geç gelen adamların hüznüyle Biz ne kötü yaşadık be moruk Bir kuş kanatlarını dürünce rüzgarsız kalmak gibi O kadar yalnız, o kadar umutsuzduk -Geçmiş zaman kipi gitmedi burda ama neyse Moruk diyorum artık benimle büyüyenlere... |
Aykırı bir uçurumum yolunun üzerinde
Elini uzatacağın dalları yamacında saklayan Birdenbire patlayan Bir çığlığım sessizliğinde Ele-güne karşı seni utandıran. Yaz günü palto giyerim Ceplerim dolu dolu şiir Gören beni deli sanır Adım kaçığa çıkar keşke kaçsam Keşke kaçabilsem şu dünyadan. Aykırı bir şiirim kitabının arasında Kargacık burgacık bir yazıyla yazılmış Sondan okumaya başla Nokta koy her dizenin önüne Anlamaya çalış.. Bedeninin bir noktasından dalıp Yüreğini bulabilirim Geceyse, başlar yastığa düşerse Ve yorgunsa yüzün Yıldızları soluğumla bir bir ateşleyip Kandiller gibi başucuna koyabilirim.. Ey bütün tufanların ardında Bulduğum dinginlik! Göçmen çiçeği dünyanın Kökleri ardısıra sürükleyen çılgınlık! Madem ki yaşam bu Madem ki taşın taş olmaktan öte bir umarı yok Bir türkü söyle kadınım Yürüsün dünyaya mutluluk... Yağıyor incecik bir yağmur dışarda Yüzün çamurlar üstünde tüten buhur Islak toprak kokusu Doluyor odama Sıkılıyorum Kitapların üstüme yıkılacağından Korkuyorum şimdi Yel esiyor Söküyor duvardaki bir resmi Yerine senin yüzünü koyuyor. Yüzün şimdi karşımda Yüzün akşam karanlığında Toprağın üstüne bırakılmış Bir demet çiçek gibi parlıyor.. O zaman açıyorum Bütün perdeleri O zaman yakıyorum Bütün ışıkları Camları darmadağın ediyorum Yüzünü avuçlarıma alıyorum Alnını öpüyorum Dünyayı öper gibi... Sana uzanamadığım gün Ellerim yok sanıyorum Senin bakışlarını yakalayamadığım gün Gözlerim yok.. O zaman bir yumruk bütün gücüyle vuruyor Eski bir piyanonun tuşlarına Binlerce martı Kayalıklara çarparak ölüyor Ayışığı tutkal gibi Yapışıyor pencereme Açamıyorum perdeleri Şiir yok artık Türkü dindi.. Meyvelerini taşıyamayan Ağaçlar gibiyim Sularını taşıran ırmaklar gibi.. Bu kadar mutluluk çok bana Onu günlere Onu aylara bölmeliyim Ve bir tek gülüşünü senin Kutlamalıyım yıllarca... Sana yüreğimde bir sürgün yeri Göçüp konacak Bir toprak yaratsam Kadınım, sarışınlığının bittiği anı Gizli bir esmerliğe eklesem.. göçmen çiçek Her yerin yabancısı Yolların, yolların ötesinde bize bir tek Yarınlar kaldı Göğün tükenip, denizin Başladığı yerde.. |
Akdeniz kazan,
yüreğim kepçe dönüp, dolaşıp durdum turuncu sokaklar boyunca. Elimde bir mavi çiçek kaldı. Ben soldum, o solmadı.. |
Bu şiirleri toprağa gömeceğim
Sözcükleri tohum olacak Çiçekler fışkıracak topraktan Sevgilerin dal olacak baba Uzanacaksın uzaktaki bir ışığı yakalamak için Işık köklerine dolacak bir gün Yorgunluğun o çiçekleri sulayan Koca bir nehir olacak Baba, acıların sürgün... |
Leyli okudum ölümün okulunu
Beştaş oynayarak yıllarla Yüzümde mecburi hizmet solgunluğu Uçkuru düşük bir acının ayazında Leyli okudum... aklım karışık, bıyıklarım gürdü Ömrünü parselleyip, alkole imar izni çıkartmakla uğraşan Bir memur, dayardı yüzüme yüzünü uzun uzun içerdik her akşam Leyli okudum ölümün okulunu Ben çalışkanıydım intiharların - ip, ilaç ya da sınıfta kaldım, okşadım diye oğlumu Tayinim çıktı hayatın doğusuna... |
Kuytu, karanlık
bir yolda yürürken ben, cırcır böceği tekdüze bir şarkı tutturuyor. Salyangoz kırların serserisi evi sırtında bir yerlere gidiyor. Sarhoş bir kırlangıç Toprağın üzerinde yalpalayarak uçuyor... Kuytu, karanlık bir yolda yürürken ben. |
Yüzü gitgide suya dönüşen kadınım
Bir iğne, bir iplik kaldık şu dünyada Ancak birbirleriyle bütünlenebilen.. Düşün ki, senin bütün adlarını söylesem Doğa ayaklanır, koşarak gelir yanıma yüzü gitgide suya dönüşen kadınım Benzedik birbirine bakan iki aynaya Yaşamak güzel, yaşamak güzel, yaşamak Artıları, eksileri yitirsek de boyuna Kör bir noktada durup ardımıza baksak Sularda pul pul, toprakta tel tel Çözülüp dağılsak ve ömür desek buna Al yarısını, öbür yarısı bende kalsın Öleceğin günü bana önceden haber ver İçimdeki, dışımdaki saatleri kurdum Yelkovanı kovalayan akrep gibi kaldım burada Yüzü gitgide suya dönüşen kadınım Bir gün bütün aynaları kırarsam şaşırma Ben aklımı yitirdim yüreğimi buldum. |
Hiç özlemedim seni
Özlemek dostluktandır dostluğundan öte bulmalıyım seni Sıcaklığını bulmalıyım dokunuşlarını, kenetlenişi Terimizle sulanmalı yeryüzü güneş terimizle ışıldamalı sabah olunca Apansız fırtınalar çıkmalı sarsılmalıyım Özlemek yanında olmak isteğidir gülüşünü görmek biraz da Hiç özlemedim seni Saçlarına gül takmam bir ırmak gibi akıtırım ovaya soluğunla yanar dudaklarımın bozkırı Akkor halindeki ufuk bakır bir tel gibi eriyip gider kraterler ortasında kalırım |
Dünyanın dışına atılmış bir adımdın sen
Ömrümüzse karşılıksız sorulardı hepsi bu Şu samanyolu hani avuçlarından dökülen Kum taneleri var ya onlardan birindeyim Yeni bir yolculuğa çıkıyorum kar yağıyor Bir aşk tipiye tutuluyor daha ilk dönemeçte Çocuksun sen sesindeki tipiye tutulduğum Dönüşen ve suya dönüşen sorular soruyorsun Sesin bir çağlayan olup dolduruyor uçurumlarımı Kötü bir anlatıcıyım oysa ben ve ne zaman Birisi adres sorsa önce silaha davranıyorum Kekemeyim en az kasabalı aşklar kadar mahçup Ve üzgün kentler arıyorum ayrılıklar için Bir yanlışlığım bu dünyada en az senin kadar Ve sen kendi küllerini savuruyorsun dağa taşa Bir daha doğmamak için doğmak diyorsun Ölümlülerin işi bir de mutlu olanların Onların hep bir öyküsü olur ve yaşarlar Bırakıp gidemezler alıştıkları ne varsa Çocuksun sen her ayrılıkta imlası bozulan Susan bir çocuktan daha büyük bir tehdit Ne olabilir, sorumun karşılığını bilmiyor kimse Kötü bir anlatıcıyım oysa ben ve ne zaman Bir kaza olsa adı aşk oluyor artık Aşksa dünyanın çoktan unuttuğu bir tansık Seni bekliyorum orda, o kirlenen ütopyada Kirpiklerime düşüyorsun bir çiy damlası olarak Yumuyorum gözlerimi gözkapaklarımın içindesin Sonsuz bir uykuya dalıyorum sonra ve sen Hiç büyümüyorsun artık iyi ki büyümüyorsun Adınla başlıyorum her şiire ve her mısrada Esirgeyensin bağışlayansın, biad ediyorum. Çocuksun sen ve bu dünya sana göre değil |
Burada yağmur yağıyor
Aralıksız yağıyor günlerdir Ama sen yine de şemsiyeni Almadan gel ilk otobüsle Buğulanan camlara usulca Yüzünü çiziyorum ki yüzün Bir yağmur damlası olup Düşüyor yapraklarına gülün Güller de bozamıyor bu uzun Karanlık sessizliğini kentin Anılarını yitiriyor sokaklar Bezirgânlaşıyor bulvar ışıkları Tarih de kekemeleşiyor bazen Ki o zaman aşktır tek bilici Aşksa yürümek gibi bir şey Duyabilmek kuşların gelişini Anısı bizsek eğer bu kentin Unuttuğu türküler bizsek Acıyı rehin bırakıp bir güle Anımsatmalıyız bunları bir bir Sonra yürümeliyiz seninle Sokaklara caddelere çıkmalıyız Belki bir aşktır bu kentin Belleğini geri getirecek olan Burada yağmur yağıyor ama sen Şemsiyeni almadan gel yine de Özletiyor bu çılgın sağanak seni Sırılsıklam özletiyor biliyor musun |
Bütün Zaman Ayarları WEZ +2 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 02:59 . |
Powered by MJTurkiye
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Powered by Herkonu team