A-Z ye Herkonu

A-Z ye Herkonu (http://www.herkonu.eu/index.php)
-   Genel Konular (http://www.herkonu.eu/forumdisplay.php?f=12)
-   -   Özel - Din ve Kültür (http://www.herkonu.eu/showthread.php?t=39)

dost 27.09.07 00:23

Orucu Rahat Tutmanın Dört YoLu..

Deylemî´nin Enes ibni Mâlik Radiyallâhu Anhtan rivayet ettiği bir hadiste ise Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellem orucun rahat yolunu tavsiye ederek şöyle buyururlar:

"Dört şey yapan kişi orucu gayet rahat tutar: İftarı su ile açması, sahuru terk etmemesi, öğle istirahatını terk etmemesi, güzel koku kullanması." (Râmûzu´l-Ehâdîs, Hadis no: 957)

dost 27.09.07 00:27

MükemmeL Oruç NasıL OLur?...

Ebu Hüreyre Radiyallâhu Anhın rivayet ettiğine göre, Resul-i Ekrem Efendimiz Sallallâhu Aleyhi Vesellem şöyle buyurmuştur:

"Oruç tutan bir kimse yalancılığı, yalan yere şahitliği ve cahilce davranışları bırakmaz, böyle günahları işlerse, yemesini içmesini terk etmesine Allah bir değer vermez." (İbni Mâce, Sıyam: 21)
---
Ebu Hüreyre Radiyallâhu Anhın rivayetine göre Resul-i Ek¬rem Efendimiz Sallallâhu Aleyhi Vesellem şöyle buyurmuştur:

"Öyle oruç tutanlar vardır ki, tuttukları oruçtan görecekleri fayda, aç ve susuz kalmaktır.

Gece kalkıp da öyle namaz kılanlar bulunur ki, uykusuz kalmaktan başka bir şey elde edemezler." (İbni Mâce, Sıyam: 21)
---
Ebu Hüreyre Radiyallâhu Anhın rivayetine göre Resul-i Ekrem Efendimiz Sallallâhu Aleyhi Vesellem şöyle buyurmuştur:

"Biriniz oruçlu bulunduğu gün çirkin söz söylemesin, cahilce davranışlarda bulunmasın. Şayet bir başkası kendisine sataşır veya dövüşmeye kalkarsa, 'Ben oruçluyum, ben oruçluyum´ diyerek ondan uzak dursun."
(İbni Mâce, Sıyam: 21)

---
Oruca niyet eden mü´min sadece yiyip içmeye ara vermez. Ağzına, midesine oruç tutturduğu gibi, diğer duygularını da onların yardımına gönderir.

Zaten mükemmel oruç da bu şekilde tutulan değil midir? Yani mide ile birlikte göz, kulak, kalp, hayal ve düşünce gibi diğer duygular da bir çeşit oruç tutarlar. Her birisi kendisine göre bir ibadete başlar.

Dilin orucu, yalandan, gıybetten ve çirkin sözlerden uzak durmasıdır. Bunların yerine Kur´ân, zikir, tesbih, salavat ve istiğfar gibi ibadetlerle meşgul olmasıdır.

Gözün orucu, harama bakmamaktır. Kulağın orucu, lüzumsuz sözleri işitmemektir. Bunların yerine göz ibretle bakmaya, kulak hak sözleri, Kur´ân´ı dinlemeye çalışır. Kalp, hayal ve fikir gibi duygular da güzel şeyleri düşünür.

Böylece mide ile birlikte bütün duygular da oruç tuttuğu için, boş yere aç susuz kalmamış olur, neticede mükemmel bir oruca yaklaşır.

maxinale_06 29.09.07 11:25

30 senede neler öğrendin...
 
Şakîk-ı Belhî hazretleri talebesi Hatim-i Esam'a sordu: Otuz senedir benden ilim tahsil ediyorsun? Neler öğrendin?
***8226; Sekiz şey öğrendim efendim.
***8226; Neymiş bu sekiz şey?
***8226; Birincisi, halka baktım,herkes kendine bir arkadaş, birdost seçmiş. Herkesin dostu,kabre kadar arkadaş oluyor. Definden sonra çekip geliyor. Dü
şündüm, ben öyle bir dost bulmaluyım ki, devamlı arkadaşım olsun, kabirde de beni yalnız bırakmasın. Böyle bir arkadaş ise ancak sâlih amel olurdu. Ben de onu seçtim.
***8226;Güzel seçmişsin. Diğerleri ne?
***8226;İkincisi, halka baktım, çoğu nefsine esir olmuş. Hâlbuki Kur'ân-ı kerîmde, nefsine hâkim olan kimsenin yerinin Cennet olduğu bildirilmektedir. Kur'ân-ıkerîmin hak olduğunu bildiğim için nefsime esir olmadım, onunla mücâdele edip Hakkın emrine boyun eğmek mecburiyetinde bıraktım.
***8226;Allah seni mübarek etsin!..
Üçüncüsü, halka baktım, dünyanın fâidesiz meşgalesi içine boğulmuş didinip duruyorlar. Bir şey kazandık zannederek onunla seviniyorlar. Hâlbuki Kur'ân-ı kerîmde, insanların kazandıkları ne kadar çok olursa olsun tükeneceği, fakat Allah'ın indindeki-lerin ise bakî olduğu bildirilmektedir. Senelerdir kazandıklarımın tükenmemesi için, âhıret azığı olarak hep bakî kalmak üzere Allah'ın indine emânet ettim. Ya'nî dine hizmet eden müesseselere ve diğer hayır hasenata verdim.
***8226; Çok güzel etmişsin.
***8226;Dördüncüsü, halka baktım, kimisi şerefi akrabasının çokluğunda görüyor, kimisi kibirlenmekle şeref sahibi olacağını zannediyor, kimisi sülâlesi ile iftihar ediyor. Hâlbuki Kurân-ı kerîmdeen şereflilerin takva sahihleri olduğu bildirilmektedir. Ya'nî bütün haramlardan kaçarak Allahemrine uymaktır. Ben de takvasahibi olmayı seçtim.
***8226;Çok güzel...
***8226; Beşincisi, halka baktım, bazısı mal ve makam sevgisi yüzünden birbirine haset ve buğz ediyorlar. Hâlbuki taksimatın ezelde sabit olduğunu ve bunu kimsenin değiştirmeğe gücünün yetmiyeceğini bildiğim için hiç kimseye haset etmedim. Hak Teâlâ-nın taksimatına razı oldum. Kimseye buğz etmeden helâlinden kazanmağa çalışdım.
***8226; Ne iyi yapmışsın ve ne iyi söylüyorsun.
***8226; Altıncısı, halka baktım,bazılan nefsânî garaz ve şeytanî vesveseler yüzünden birbirine düşmanlık ediyor. Hâlbuki Allahü Teâlâ, "Şeytan sizin düşmanınızdır." buyuruyor. Şeytanı kendime düşman bildim. Onun hilesine düşmemeğe çalıştım. Alla-hın emrine uyarak doğru yolda yürümeğe gayret ettim.
***8226; Güzel etmişsin ey Hatim.
***8226; Yedincisi, halka baktım.
Bazısı dünyalık ihtiyâçlarını kazanmak için nefsine esir düşerek haram ve şüpheli şeylerden kaçamıyorlar. Halbuki Kur'ân-ı kerîmde her canlınınrızkının Allahü teâlâya ait olduğu bildirilmektedir. Ben de yeryüzündeki canlılardan birisiyim. Allahın benim de rızkımı tekeffül ettiğinibildim. Bu bakımdan harama el uzatmadım. Rızkımın helâl yoldan gelmesine çalıştım.
***8226; Güzel etmişsin.
***8226; Sekizincisi, halka baktım.Kimi malına mülküne, kimi mesleğine, kimi sanatına, kimi bileğine güveniyor. Kimi diplomasına, kimi oğluna kızına, kimi
kendine bırakılan mirasa güveniyor. Hâlbuki herkesin güvendiği bir şey vardır. Hâlbuki Kur'ân-ı kerîmde, tam bir tevekkül ile Allah'a güvenip dayanan kimseye Rabbimizin kâfi geleceği bildirilmektedir. Sebeplere sarılaraktam bir tevekkül ile AJlah'a itimat edip O'na güvendim.
***8226;En güzelini yapmışsın ey Hatim. Allah seni muvaffak etsin. Hakîkaten dört kitapta mevcut olan ilim ve ma'rifetin bu sekiz temel üzerinde bulunduğunu gördüm. Bu sekiz usûl ile ameleden kimse dünya ve âhıret saadetini kazanmış olur.
__________________

cimcime68 30.09.07 00:03

Abdest almanin sevabi
 

abdest, namazin anahtaridir. Namaz kilmak icin abdets almak farzdir. Abdestin sevabinin coklugunu sevgili Peygamberimizin S.A.V hadis-i seriflerini okuyarak ogrenelim. Abdest yuzu nur, kalbleri sürur verir.

Sevgili Peygamberimiz S.A.V hadis-i seriflerinde soyle buyurmustur:

"Musluman veya mu'min bir kul abdest aldigi zaman, yuzunu yikarken gozleriyle bakip da isledigi gunah ve hatalari su ile veya en son damla ile cikip gider.
Kollarini yikarken, ellerini uzatipda isledigi hatalari, gunahlari (aldigi abdest) suyu ile veyahut abdest suyunun en son damlasiyla cikip gider. O kadar ki, abdest tamamlaninca (abdest alan musluman da) hatalardan tertemiz arinmis olarak kurtulup temizlenir" buyurmuslardir.

Peygamber efendimiz S.A.V diger hadis-i serifinde soyle buyurmuslardir:

"Allah'in ne ile hatalari yok ettigini, dereceleri ne ile yukselttigini size haber verip irsad edeyim mi ? "
Eshabi kiram:
Evet , Ya Resulullah ! dediler.
Sevgili peygamberimiz: SIKINTIDA ve kotuluklere karsi tam bir abdest almak, camilere dogru adim atmak, bir namazdan sonra diger namaz (vakitlerini) beklemek. Iste bunlar, kalb kuvveti icin saglam bagdir: Sabr ve tahammuldur" buyurdular.


Yine Resuli Ekrem S.A.V efendimiz buyurdular :

Velen yühafize alelvüdui ile küllü mü'minin.
"Sünnet ve adabiyle abdeste ancak, iman-i kamil (kamil iman) sahibi olan muminler (inananlar) devam eder"


Peygamber S.AV efendimiz yine diger bir hadis-i serifte buyurmuslardir ki :

Kim guzel bir abdest alir ve sonra Allah'tan baska ibadete layik olmadigini, o'nun esi, ortagi bulunmadigina, Hz.Muhammed S.A.V in de o'nun kulu ve Rasulü olduguna sehadet ederim. Allah'im ! Beni cokca tevbe edenlerden eyle derse, kendisine cennetin sekiz kapisi acilir; diledigi kapidan iceri girmekte serbesttir. (cennete istedigi ve diledigi kapidan girebilir) buyurmustur Resulu ekrem S.A.V efendimiz.


Abdestin fazileti hakkinda daha pek cok hadis-i serifler vardir. Abdestin sevabini coklugunu ve abdestin ahemmiyet ve degerinin buyuklugunu anlamamiz hususunda bukadarcik malumat kafi oldugu kanaatindayim.
Allahu Teala, bu fazileti ve sevablari yapan, yerine getirip ifa eden kullarindan eylesin Amin !!!

cimcime68 30.09.07 00:12

Namaz Kılmanın Faydaları
 

1- Namaz ibâdetlerin en kıymetlisidir. Namaz kılmak, Allahü teâlânın büyüklüğünü düşünerek O'nun karşısında kendi küçüklüğünü anlamaktır. Kulun acizliğini, Rabbine itiraf etmesidir. Bunu anlayan kimse hep iyilik yapar. Hiç kötülük yapmaz. Her gün beş kere, Rabbinin huzurunda olduğuna niyet eden kimsenin kalbi tertemiz olur. Kimseye zarar vermemeye çalışır. Herkese iyilik yapmaya koşar.

2- Namaz, ruhun gıdasıdır. Namaz kılarken yapılması emir edilen her hareketin hem bedene ve hem de ruha sağladığı faydalar çoktur. Kusursuz kılınan namaz, insanı çirkin işlerden korur. Faydalı işlere alışkanlık kazandırır. Fakirlerden, muhtaçlardan karşılık beklemeksizin, onlara yardım etmeye alıştırır. Yaptığının karşılığını yalnız Allah'tan bekler.

3- Namaz için alınan abdest,insanın beden bakımından temiz olmasını sağladığı için evinin, iş yerinin mahallesinin, köyünün ve şehrinin de temiz tutulma sıra sağlar.

4- Namaz, insanı disiplinli bir hayata alıştım Namazın kazandırdığı bu alışkanlık, insanın bütün işlerinde hâkim olmakta ve böylece verimin ve basarının artmasına sebep olmaktadır. Sabahın erken saatlerinde namaza kalkan müslüman işine erken başlar, gün boyunca Allah'ını hatırlayarak emirlerine uymayı çalışır Rabbine olan bu bağlılığı, onu zararlı işlerden korur. Günün sonunda yatsı namazını kılıp bir günlük hayat muhasebesini yapar. Böylece düzenli ve tedbirli bir hayatı olur.

5- Camilerde cemaatla kılınan namaz ise, müslümanların kalblerini birbirine bağlar. Aralarındaki sevgiyi arttırır. Her vakitte, birbirlerine kardeş oldukların hatırlatır. Büyükler, küçüklere karşı merhametli olur Küçüklerin de büyüklere saygılı davranması öğretilir Zenginler fakirlere ve kuvvetliler zayıflara yardımcı olur. Hastalar, camide görülemeyince, evlerinde aranıp ziyaret edilir.

cimcime68 30.09.07 00:14

1 gün namaz kılmazsak ne olur ki?????????!!!!!!!!!!
 

arkadaşlar bu sorunun cevabı ne biliyor musunuz?

Ahirette her bir rekat için 40 seneden birgün namaz kılmamak 800 yıl cehennem azabı oluyor,yani 800 sene yanmak.
şimdi elimizi bir çakmağın altında nekadar tutabiliriz arkadaşlar bi düşünelim 1 dakkadan fazla tutabilirim diyen bi babayiğit var mı hiç sanmam!!!!!!!!!!!
Arkadaşlar bir dakika dayanamadığımız ateşi orda kat kat fazlasıyla nasıl dayanabiliriz ki...arkadaşlar hala bişeyleri değiştirebiliriz
unutmayalım ki geçmişle ilgili değiştirebileceğimiz tekşey günahlarımızdır!!!!!!!!
ALLAH HEPİMİZİN YARDIMCISI OLSUN VE BİZİ GEREKTİĞİ GİBİ NAMAZ KILAN KULLARINDAN EYLESİN!!!!!! (AMİN)
NOT:BUNLARI OKUDUKTAN SONRA YARIN BAŞLARIM DERSENİZ O YARIN GELMEYEBİLİR!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!


namaz kılmazsak ne olur?

Sabah namazını kılmayanın: Yüzünde nur kalmaz
- Öğle namazını kılmayanın: Rızkından bereketi kaldırılır
- Ikindi namazını kılmayanın: Vücudunda kuvvet olmaz
- Akşam namazını kılmayanın: Evladının hayrını göremez
- Yatsı namazını kılmayanın: Uykusunda rahat edemez

Dünyadaki cezası

- ömrü kısalır
- Salihlerin (nur) simasını yüzünden siler
- Yaptığı hiç bir amele sevap vermez
- Duası Allah katına çıkmaz
- Dünyadaki bütün mahlukat ona buğuz eder
- Salihlerin duasından nasibini alamaz

Ölür iken

- Zelil olarak ölür
- Aç olarak ölür
- Susamış olarak ölür (ne kadar içerse içsin susuzluğunu gideremez)

Kabirde

- Allah kabrini daraltır. (kaburgaları birbirine girer)
- Kabrinde ateş yanar
- Allah ona yılan musallat eder ki kiyamete kadar ona eşlik ederek (vurarak) kıyamete kadar azap eder

Kiyamette

- Allah ona yüzünün üzerinde sürünerek mulat eder ceheneme kadar
- Allah ona gazapla bakar ki yüzünün eti eriyip gider
- Allah onu en küçük günahlardan bile hesaba ceker, af etmez

Peygamber Efendimiz (s.a.v).:
"Namazdan alı koyan işlere Allah bereket vermesin" diye beddua etmiştir.

inş. Allah herkese hidayet eder ve namaza başlamasına vesile verir..
alıntıdır

cimcime68 30.09.07 00:17

Namaz Nedir?
 


İslam'da namaz Peygamber Muhammed (s.a.v.)'e vahiy suretiyle anlatılmış, sınırları ve şekli belirlenmiş özel bir ibadettir. Biçimindeki herhangi bir değişiklik onu hükümsüz kılar. Namaz, formal olduğu kadar, bütün müslümanlara farz kılınmış bir disiplindir. Onu mü'minlere mecbur kılmakla İslam, mensuplarını disipline etmeyi amaçlamış ve Allah'ın varlığının sonsuz bilincini korumuştur. Namaz, zamanı bölümlere ayırarak müslümanı sağlıklı ve düzenli bir hayata alıştırır. Temiz suyla alınan abdestle o, tazeleyici ve temizleyici bir ameliye olarak kabul edilir. Ayağa kalkma, diz çökme, secde ve oturma değişimleriyle, aynı zamanda vücut içinde bir egzersiz görevi görür . Namaz maddi ve manevi itminanı ve ruhi hazzı beraberinde getirir. Zihni günlük işlerden uzaklaştırmak,

Allah'a ve O'nun emirlerine ve varlığına konsantre olmak, kendini mutlak ve evrensel hükümdarlığa yükseltmektir. İbadet eden kişi, bu gibi uygulamalarla hayata ve onun problemleriyle karşılaşmaya öncekinden daha hazır olarak çıkar. Namazın mahiyeti, dini ibareler yoluyla akla gelen fikirler, insanı arzu dolu kılar; onu hayırlı işlere yöneltir; kötüden kaçınmaya, dünyayı iyilikle doldurmaya olan azmini güçlendirir. Nihayet cemaat halinde eda edildiği zaman, aynı saftaki müslümanı sosyal ve siyasi eşitliğe, evrenselliğe, kardeşliğe ve diğer kardeşleriyle ilgilenmeye, onları desteklemeye teşvik eder.

Kainattaki bütün varlıklar; güneş, çayır, çimen, ağaçlar, zikir halindedir. Sürü halinde uçan kuşlar, dağlar, taşlar keyfiyeti bize meçhul bir tesbihat ile Allâh'a kulluk ederler. Bitkilerin ibadeti kıyam halinde; ******larınki rükû halinde; cansız olarak isimlendirilen nesnelerinki de yere kapanmış vaziyette, yani secde halindedir. Sema ehlinin durumları da böyledir. Meleklerin bir kısmı kıyamda bir kısmı rükûda, bir kısmı secdede bir kısmı da tespih ve tehlil'de... Ancak Allah'ın mü'minlere bir miraç olarak ikram ettiği namaz ibadeti ise bütün ibadetlerin camî (tamamını bünyesinde barındıran) bir muhtevadadır. Dolayısıyla gerçek namaz kılanlar yerde ve gökte tüm varlıkların yaptığı ibadeti içine alan bir ibadet yapmış olurlar.

Peygamber (s.a.v.) buyurdular ki:Namaz, yüce ve büyük olan Allah'ın rızasını kazandırır. Meleklerin sevgisine nail eder. Peygamberlerin yoludur. Mârifet nurudur. îmanın aslıdır. Duanın icabetine vesiledir. Amelleri makbul kılar. Rızka bereket getirir. Vücuda rahatlık verir. Düşmanlar üzerine silahtır. Şeytanı uzaklaştırır. Ölüm meleği ile musallî arasında şefaatçidir. Kabirde kandildir ve orada yaygıdır. Münker ve Nekir meleklerine cevaptır. Kıyamete kadar kabirde can yoldaşıdır. Kıyamet günü olduğunda namaz kılanların üzerine bir gölgeliktir. Başına taçtır. Bedenine elbisedir. Önünde giden nurdur. İnsanlarla arasına getirilen bir perdedir. Rableri huzurunda mu'minlerin hüccetidir. Mizanda ağırlıktır. Sıratta geçiştir. Cennete anahtardır. Çünkü namaz tesbihtir, hamttır, tâzimdir, kırât ve duadır. Hasılı faziletli amellerin tümü, vaktinde kılınan namazdadır. (Tenbîhü'l-Gafilîn, 293)

Namaz Nasıl Farz Kılındı?

Farzlar, Hazret-i Peygamber - sallâllâhü aleyhi ve sellem-'e Cebrâil vasıtasıyla bildirilmiştir. Fakat beş vakit farz namaz, bunlardan ayrı olarak mirâc gecesi bizzât Cenabı Hak tarafından Âlemlerin Efendisi'ne bir hediye kabîlinden takdim buyurulmuştur. Başlangıçta elli vakit olarak farz kılınan namaz, Musâ -aleyhisselâm-'ın semâda Hazret-i Peygamber -sallâllâhü aleyhi ve sellem-'e ;"

- Yâ Rasûlallâh! Ben, senden evvel İsrâîl oğulları'nda tecrübe ettim. Elli vakte senin ümmetin de güç yetiremez!"

şeklindeki tavsiyesi dolayısıyla Rasûlallâh -sallâllâhü aleyhi ve sellem-, o gece Cenâb-ı Hakk'a beş defa mürâcaat ve münâcat eyledi. Nihayet namaz beş vakte indirildi.

Hazret-i Mûsâ, Peygamber Efendimiz -sallâllâhü aleyhi ve sellem-'e ;"

- Buna da güç yetiremezler!" dediyse de Rasûlallâh -sallâllâhü aleyhi ve sellem-;"

- Bundan başka tenkîsi Rabbimden istemeye hayâ ederim." diyerek beş vakitte karar kıldı.Ancak Cenâb-ı Hak, Hazret-i Peygamber - sallâllâhü aleyhi ve sellem-'in duâsı bereketiyle merhamet eyleyip namazı beş vakte indirmenin yanında o vuslat gecesi olan mirâcda Resûlü'ne şu müjdeyi de lütfetti:"Ey Resûlüm! Benim katımda söz asla değişmez. Bu beş vakit namazın karşılığında sen, elli vaktin ecrini alacaksın." (İbn-i Mâce, İkâmetü's salât, 194)

Hazret-i Peygamber - sallâllâhü aleyhi ve sellem-, ümmetine bu beş vakit hususunda şöyle buyurur:Allâh Teâlâ buyurdu ki; "Senin ümmetine beş vakit namazı farz kıldım. Kendi katımda verilmiş bir söz vardır. Kim o namazları tam vaktinde kılarsa, onu mutlaka cennete sokacağım. Kim de o namazları korumazsa, katımda ona verilmiş hiçbir söz yoktur."(İbn-i Mâce, İkâmetü's salât, 194

cimcime68 30.09.07 00:19

Öncelikle Rahman ve Rahim olan ALLAH c.c. hazretlerinin emir ve yasaklarına uymamız gerekiyor. Çevremize bakarak ve bu dünyanın kandırıcı aldırışına kanmadan yapmamız gerekiyor. 24 saatimizin sadece 1 saatini de ALLAH c.c. ayırmak çok mu, birde öyle düşünelim,
Sabah vakti: 4 dakika
Öğle vakti: 10 dakika
İkindi vakti: 8 dakika
Akşam vakti: 5 dakika
Yatsı vakti: 15 dakika
4+10+8+5+15= 42 En fazla biz bunu demin de söylediğimiz gibi toplamı 60 dakika olarak ele aldık, Tekrar düşünelim, Biz ne yapıyoruz? Şu akan değerli zamanımızı, geri gelmeyeceğini bile bile nasıl geçiriyoruz? Rabbim c.c. bize yapmamız gereken ibadetlerimizi sevdirsin inşaAllah. Bize kolay kılsın inşaAllah, Nefsimizin ve Şeytanın vesveselerinden de korusun inşaAllah (Âmin)


Bir insan öldüğü vakit, kabirde münker ve nekir adlı iki melek gelip, İlk soru, dünyada iken kıldığımız veya kılmadığımız olan NAMAZ'dan sorulacak.

Melek soracak: Dünyada iken namaz'ın var mıydı?
Kişi: Ben hayırsever bir insandım, herkese yardım ederdim
Melek: Namaz var mıydı?
Kişi: Zekât vermiştim, sadakada vermiştim
Melek: Namaz var mıydı?
Kişi: Ben kimseye kötülük etmedim, kalbim temizdi herkese yardımcı olurdum
Melek: Namaz var mıydı Namaz? Diye sorduğunda
Kişi: Hayır, namaz yoktu dediği vakit direk
Melek: ATIN BUNU CEHENNEME

Dediği vakit halimiz nice olur. Bir namazımız var, onu da yarım yamalak yapıyoruz. Rabbimiz c.c. bizleri ibadet konusunda muvaffak eylesin inşaAllah..


Dünyada iken yaptığımız hayır ve hasenatları vücudumuzun sağ ve sol bacağı olarak düşünelim, vermiş olduğumuz zekât ve sadakaları da el kol olarak düşünelim, Ama Namaz yok, yani vücudun Başı yok, Baş sız bir vucüd bir işe yarar mı?

Dünyada Amel var Hesap yok, Ahirette Hesap var Amel yok, Hz. Ali (R.a.)

Namazı sevmeliyiz. Namaz bizim kurtuluşumuzdur. Eğer ki namazlarımız tam olursa tüm işlerimizde o şekilde tam olacaktır.

Şeytan ve Nefs'in işi, kişiyi doğru yoldan sapıklığa sürüklemek, yavaş yavaş ve sinsi bir şekilde dininden soğutmak ve ALLAH c.c. hazretlerinin emrettiği şeyleri yaptırmamak olacaktır. Bir hırsız boş bir arsaya gidip, bir şeyler çalmak için uğraşır mı? Zaman bile kaybetmez. Nefs kişiye ağırlık verir. Şeytanda da vesvese verir.


cimcime68 30.09.07 00:19

Namazı Terkin Dini Cezası
Osman ERSAN
Namazı inkar eden kafir olur. Çünkü kat'i delille sabittir. Umursamayarak yani tembelliğinden dolayı kasten namazı terk eden fasık olur. (İbni Abidin, Reddü'l Muhtar, c. 2, s.7).

Farz olduğunu inkar etmemekle birlikte beraber tembellikle namazı kılmaya uygulanacak dünyevi cezanın ne olacağı mezhepler arasında mezhepler arasında itilaflıdır.

Hanefîlere Göre; namazı kılmayan fasıktır. Namaz kılıncaya veya ölünceye kadar hapsedilir ve dövülür.

Mâlikîlere Göre; vaktin sonuna kadar beklenir, bu müddet zarfında kılarsa serbest bırakılır, kılmazsa ceza olarak (kafir sayarak) öldürülür.

Şâfiîlere Göre; vaktin sonuna kadar beklenir, sonra tövbeye davet edilir. Tövbe edip namazını kılarsa, serbest bırakılır. Aksi halde ceza olarak öldürülür. Öğleyi ve ikindiyi terkten dolayı güneş batıncaya kadar, akşam ve yatsıyı terkten fecir, sabahı terkten dolayı da güneş doğuncaya kadar ceza tatbik edilmez. Ancak kendisinden namazı vaktinde eda etmesini istemek şarttır.

Hanbelîler Göre; namazı tembellik göstererek terk eden kimseyi devlet başkanı veya naibi namazı kılmaya davet eder. Eğer sonra ki namazın vakti daralıncaya kadar kılmazsa katli vaciptir. Fakat üç gün kendisi tövbeye davet edilmedikçe ceza infaz edilmez. Mezheplerin her birinin görüşlerini dayandırdıkları akli nakli deliller vardır. Ancak sözü uzatmamak için bu kadarıyla yetindik. (Necati Yeni el, Hüseyin Kayapınar, Sünen-i Ebû Davud Terceme ve Şerhi c. 2, s. 112)

cimcime68 30.09.07 00:32

Ya Cebrail Bana Cehennemi Anlat!...
 



Taberanî'nin rivayetine göre bir gün Cebrail (A.S.) her zamankinden baska bir saatte Peygamber'imize (S:A:V) gelir. Peygamber'imiz (S.A.V) onu karsilayarak;

«Ya Cebrail, niye senin cehreni solgun görüyorum» diye sorar. Cebrail (A.S): «Eger Allah (C.C) cehennemin körükleri hakkinda sana bilgi vermemi emretmeseydi, gelecek degildim» der.

Peygamber'imiz (S.AV) ona: «Yâ Cebrail, bana cehennemi anlat» der. Cebrail (AS) söyle cevap verir: «Allah (C.C), cehennemin bin yil boyunca yakilmasini emretti. Bin yil yakildi, sonunda agardi. Arkasindan bin yil daha yanmasini emretti, sonunda kapkara kesildi.

Simdi o kapkaradir, ne kivilcimi isik saçar ve ne de yalazi söner.
Seni hak üzere elci olarak gönderen Allah'a (C.C) yemin ederim ki, cehennemde igne deligi kadar bir delik açilsa dagilacak olan yüksek hararetten dolayi yeryüzünün bütün canlilar kavrularak ölürdü.

Seni hak üzere elçi gönderen Allah'a (C.C) yemin ederim ki, cehennem bekçilerinden biri dünya halkina görünse yüzünün çirkinligi ve kokusunun agirligi yüzünden bütün yer yüzü halki ölürdü. Seni hak üzere elci gönderen Allah'a (C.C) yemin ederim ki. Allah'in (C.C) Kur'an'in tanittigi cehennem zincirinin bir halkasi yeryüzü daglarina konsa dag yarilir ve yerin merkezine ininceye kadar durmazdi.

Bunun üzerine Peygamber'imiz (S.AV) «Yeter, ya Cebrail! Yoksa kalbim duracak ve ölecegim» der.

Bu sirada Peygamber'imiz S:A:V) Cebrail'in agladigini görür. Ona: «Ya Cebrail, Allah (C.C) katinda sahip oldugun mertebeye ragmen sen de agliyorsun» der. Cebrail (A.S) O'na söyle cevap verir: «Niye aglamayayim? Asil benim aglamam lâzim. Cünki belki Allah'in (C:C) bilgisine göre bu günkü mevkiimden baska bir mertebedeyim. Belki meleklerden biri iken Iblisin tâbi tutuldugu imtihanin bir benzerine ben de tâbi tutulurum. Bilmiyorum, belki de Harut ile Marufun baslarina gelenler benim de basima gelir.»

Bunun üzerine ikisi de aglamaya baslarlar, göz yaslari akarken «Ya Cebrail ve ya Muhammed! Ulu Allah her ikinizi âsi olmak tehlikesinden emin kilmistir» diyen gizli bir ses duyarlar.

Sesi duyunca Cebrail (AS) göge yücelir. Peygamber'imiz de (S:A:V)disarıya çikar. Yolda Ensardan gülen, oynayan bir gurup ile karsilasir. Onlara der kî: «cehennem ardinizda iken gülüyor musunuz?! Benim bildiklerimi bilseniz, az güler, cok aglar, girtlaginizdan ne yemek ve ne de su geçmez, yüksek tepelere çikarak yüksek sesle Allah'a (C:C) yakarirdiniz.»

Bu sirada; «Ya Muhammed, kullarimi umutsuzluga düsürme. Ben seni zorluk gösterici olarak degil, müjdeleyici olarak gönderdim» diye bir nida gelir.


Bu nidayi duyunca Peygamber'imiz (S:A:V)«Dogru olun ve Allah'a (C:C) yaklasin» diye buyurur.


Imami Ahmed´in rivayetine göre Peygamber'imiz (S:AV) Cebrail'e (AS):

«Niye hiç bir zaman Mikâil'i (AS)gülerken görmüyorum?» diye sorar. Cebrail de (AS) O'na: «Mikâil, cehennem yaratilaliberi hiç gülmüs degil» diye cevap verir

_________________

cimcime68 30.09.07 00:34

Namazda 10 güzellik;
Ebû Hureyre (r.a)'ın bildirdiğine göre;Hz.Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
Namaz dini direğidir.Namazda on güzellik vardır.Bu on güzellik şunlardır:

1-Yüzü güzelleştirir.
2-Kalbi nurlandırır.
3-Bedeni dinlendirir.
4-Kabirde arkadaştır.
5-Rahmetin inmesine sebeptir.
6-Gök kapılarının anahtarıdır.
7-Ahirette günah ve sevapları ölçen terazide sevap kefesini ağırlaştırır.
8-Rabbi hoşnut ve memnun eder.
9-Cennete giriş için ödenecek ücrettir.
10-Cehennem ateşine karşı koruyucudur.


BAKARA (110)
Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin. Kendiniz için her ne iyilik işlemiş olursanız, Allah katında onu bulursunuz.
Şüphesiz Allah bütün yaptıklarınızı görür

dost 01.10.07 11:38

..Maxinale_06 Sundu..

Arkadaşını Al ,Beraberce Cennete Girin...
Hz. Enes (r.a.) anlatıyor:
Resûlüllah (s.a.v.) ile beraber bulunuyorduk. Bir ara azı dişleri görülecek şekilde gülümsedi. Sebebini sorduğumuzda şöyle buyurdular:
-Ümmetimden iki kişi Allâh'ın huzuruna gelirler.
Birisi,
-Yâ Rab, benim bunda hakkım var; hakkımı bundan al, bana ver, der.
Allah Teâlâ da ötekine,
- Hakkını ver, buyurur.
Adam,
-Yâ Rab, bende sevap nâmına bir şey kalmadı, der.
Cenâb-ı Hakk,
-Baksana, bu adamın sevabı kalmadı, ne dersin? buyurur.
Adamcağız,
- O halde benim günahlarımdan alsın, der.
Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz bunu anlatırken gözleri yaşardı ve, 'O gün büyük bir gündür. İnsan; günâhının alınmasını ister' dedi.
Bunun üzerine Allah Teâlâ hak sahibine,
-Başını kaldır ve cennete bak, buyurur.
Adamcağız,
- Yâ Rab, inci ile işlenmiş, gümüşten ve altından köşkler görüyorum. Bunlar hangi peygamber, hangi sıddîk veya hangi şehitler içindir? der.
Allah Teâlâ,
-Bunlar, bana ücretini verenler içindir, buyurur.
Adamcağız,
-Bunların hakkını kim ödeyebilir? der.
Hz. Allah,
-Sen istersen bunlara sahip olabilirsin, buyurur.
Adam,
-Nasıl olur, yâ Rab? deyince,
Cenâb-ı Hakk,
-Hakkını bu adama bağışlamakla, buyurur.
Adam,
-O halde ben bunu affettim, der.
Allahü zû'l-Celâl hazretleri de,
-Arkadaşını al, beraberce cennete girin, buyurur.
Sonra Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz,
'Allah'tan korkun, Allah'tan korkun ve siz de kendi aranızı düzeltin. Bakınız, bizzat Hazret-i Allah mü'minlerin arasını buluyor buyurmuşlardır.


dost 02.10.07 09:24

..Cimcime68 Sundu..

Unutmamalıyız..İnsaallah........

Tek İlah'ın "Allah"olduğunu

Yaşamımızdaki tek amacın Allah'a kulluk etmek olduğunu

Gerçek dost ve yardımcının Allah olduğunu

Kendisine sığınanları koruyan ve rahatlık vernin olduğunu

Dinine yardım edene mutlaka yardım edeceğini

Yanlız Allah'ın övülmeye layık olduğunu

Bize herkesten ve herşeyden daha yakın olduğunu

*Şeytanın en büyük düşmanımız olduğunu

Şeytanın tüm ibadetlerimizi,güzel ahlaklı olmamızı engellemek istediğini

Kibrin Allah katından kuvulmuş şeytanın vasfı olduğunu

*Rabimizi heran zikretmeyi

Hiçbir şeyin Allah'ı zikretmemizi engelleyemeyeceğini

Allah'ı zikretmenin yaptığımız herşeyden önemli olduğunu

*Ölümü düşünmenin insanı bütün hırslardan arındırdığını

Ölüm zamanımızı takdir edenin Rabbimiz olduğunu

Ölüm ile Rabbimize döndürüleceğimizi

*Dünyadaki "çekici süslerin"tümünün imtihan olduğunu

Dünya nimetlerinin övünme aracı olarak görülmemesi gerektiğini

*Kıyamet saatine biraz daha yaklaştığımızı

Yapayanlız ve tek başımıza Rabbimizin huzuruna çıkarılacağımızı

O gün yeryüzünün ve dağların yerinden oynatılıp ve kaldırılacağını

Hesap gününde son pişmanlığın fayda vermeyeceğini

*Yanlız samimi müminler için bir korku ve hüzün olamayacağını

Allah'ın müminler için özel olarak cenneti yarattığını

Müminlerin cennete ebedi kalacaklarını

Canlarını ve mallarını Allah yolunda satmış olanlara cennetin verileceğini

*Cehennem ateşinin ebedi olacağını

Cehennem ateşine küçültücü bir sürükleme ile sürüklenileceğini

Cehennemde kaynar su ve irinden başka bir içeceğin olmadığını

Heran ölümün geleceğini ama ölünmeyeceğini

Azabın hafifleştirilmeyeceğini ve gözetilmeyeceğini

*Hoşgörülü ve bağışlayıcı olmayı

*Büyüklenmekten sakınmayı

*Kendimiz ve yakınlarımız aleyhinde de olsa daima adeletli olmayı

*Selama en güzel şekilde karşılık vermeyi

*Bilmediğimiz konularda konuşmamayı

*İnsanlara gösteriş yapmaktan kaçınmayı

*Alay etmemeyi

*Gıybet yapmamayı ve yapılmasına izin verilmemesini

*Zandan kaçınmayı

*Nimetlerle şımarmamayı

*Herzaman Kuran'ıölçü olarak düşünmeyi

*Ençok kullandığı tuzaklardan birinin unutturmak olduğunu

*Üstünlükteki tek ölçünün Takva olduğunu...Unutmamalıyız. İnşallah.

dost 02.10.07 09:25

..Cimcime68 Sundu..

...................................
2 şey insanı hesap gününde çaresiz bırakır;
1)Namaz borcu
2)Kul hakkı

2 şey nefse ağır gelir ama insana büyük değer katar;
1)Kötülük yapana iyilikle karşılık vermek
2)Kimsenin ayıbını yüzüne vurmamak

2 şey duanın kabulüne sebebtir
1)Aczini vezaafını bilerek Allah'a sığınmak
2)Duasınının kabul olacağına samimice inanmak

2 sey terk edilmemeli;
1) Hısım akrabayı ziyaret etmek,hal hatır sormak
2)Hastaları ve düşkünleri kollamak

2 şeye inanma ;
1)Başkalarının getirdiği söze
2)Seni yüzüne karşı çokça öven kişiye

2 şey misliyle geriye düner;
1)Zekat ve sadaka
2)sana kötülük yapana iyilik yapmak

2 şey seni melekiyet makamına çıkarır;
1)Seher vaktini ibadetle geçirmek
2)Harama ve günaha giden yolları kapamak

2 şey hesap gününde işe yarar;
1)çoluk çocuğun senden şikayetçi olmaması
2)Amirinin senin hakkında şikayetçi olmayışı

2 şey gönül kazandırır
1)Lisanı-ı haliyle konuşmak
2)başkalarının nefislerini kendi nefsine tercih etmek

Posthumus 03.10.07 11:18

Kadir Gecesi





En nurlu ve feyizli geceyi Kadir Gecesinde idrak ederiz. Kur'ân'da adı geçen tek ay Ramazan ayıdır; tek gece de Kadir Gecesidir. Bu bereketli saatlerin şeref ve kıymetini Kâinatın Rabbi Sevgili Habibine haber vermektedir. Bu gecenin faziletine o kadar değer verilmektedir ki, o vakitlerde tecelli edecek rahmetin ve ruhanî hâdiselerin anlatılması için müstakil bir sûre inmiştir. Bu sûre Kadr Süresidir.

Yine Cenâb-ı Hak bu gecenin kudsiyetini bildirmek için beş âyetli bir sûrede üç defa "Leyletü'1-Kadr" ifadesini açıkça zikretmektedir:

"Şüphesiz, o Kur'ân'ı Kadir Gecesinde indirdik. Bilir misin, Kadir Gecesi nedir? Kadir Gecesi bin aydan daha hayırlıdır."

Ulvî hâdiseler de sûrenin sonunda şöyle ifade buyurulur :

"O gecede melekler ve Cebrail Rablerinin izniyle her iş için arka arkaya iner. O gece, tan yerinin aydınlanmasına kadar bir selâmettir."

Kadir Gecesinin en önemli özelliği, cin ve insanlara iki cihan saadeti bahşeden, kâinat kitabının ezelî bir tercümesi olan yüce kitabımız Kur'ân-ı Kerimin bu gecede ilk olarak dünya semasına indirilmesidir. Daha sonra ise ihtiyaca göre âyet âyet veya sûreler halinde vahyin mazharı Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselama Cebrail (a.s.) vasıtasıyla takdim edilmiş olmasıdır.

Yine bu mübarek gecede insanlığın ebedî refahına sebep olacak, ona bereketli bir ömrü kazandıracak bir fırsat verilmektedir. Bu geceyi dua, zikir ve ibadetle geçiren kişi, ancak seksen sene gibi uzun bir ömürde kazanabileceği ecir ve sevabı bir gecede elde etme bahtiyarlığına ermiş olacaktır.

Bu gecedeki İlâhî ziyafete ve Kur'ânî sofraya başta Kur'ân-ı Mübini Resulullah Aleyhissalâtü Vesselama vahiy yoluyla getiren Cebrail olmak üzere melekler de inerek şenlendirirler. Kalb ve basîreti açık olan mü'minlere uhrevî âlemden manzaralar sergilenir. Meleklerin pey der pey inmesiyle yeryüzü manevî bir tazyike maruz kalır. Dünya adetâ onlara dar gelmeye başlar. Mü'minlerin etrafını kuşatarak onlara Rablerinin bağış ve rahmetini müjdelerler. Tan yeri ağarıncaya kadar devam eden bu ulvi tecelli, ümmet-i Muhammed'in gönüllerine engin bir huzur ve saadet dalgası estirir.
Kadir Gecesinde böyle nurlu hâdiselerin yıldönümlerini idrak ederiz. Onun kadrini bilmekle de feyiz ve bereketinden, dünyayı kuşatan nuranî havasından istifade etmiş oluruz.

Hadislerde Kadir Gecesi

- Ubâde b. Sâmit (r.a) şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem, Kadir Gecesi'ni haber vermek üzere Hâne-i Saâdetinden çıktı. Derken Müslümanlardan iki kişi kavga ettiler. Buyurdular ki: Ben, size Kadir Gecesi'ni haber vermek üzere çıkmıştım. Filân ile filân kavga ettiler de ona dâir olan bilgi kaldırıldı. İhtimâl ki hakkınızda bu daha hayırlıdır. Artık siz, Kadir Gecesi'ni yirmiden sonraki yedinci veya dokuzuncu veya beşinci gecelerde arayınız

- İbn-i Abbâs (r.a)***8217;dan rivâyet edildiğine göre, Nebî salla'llâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: Ashâb'ım! Siz leyle-i Kadr'i Ramazan'ın aşr-ı ahîrinde arayınız!. Leyle-i Kadir, ya Ramazan***8217; dan dokuz gece kala, yâhut yedi gece kala, yâhut da beş gece kaladır

- Âişe (r.a)***8217;dan şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Ramazan'ın son on günü girince, Nebî salla'llâhu aleyhi ve sellem ibâdet konusunda daha da ciddî bir sa'y ü içtihâd arz ederlerdi. Gecesini ihyâ eder, ehl ü âilesini de ibâdet için uyandırırdı.

- Ebû Hüreyre radiyallâhu anh'den: Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Her kim, imânından dolayı ve mükafatını yalnız Allâh'tan umarak Kadir Gecesi'ni ihya ederse, geçmiş günahları affedilir.

Bin Aydan Hayırlıdır Denmesinin Hikmeti Nedir?

"Bin ay" seksen üç sene dört aylık bir süreye tekabül eder. Geçmişteki salih kimselerin bir ömür boyu kazandıkları manevi mertebeyi bir gece içinde elde etme fırsatıdır. Resulullah (a.s.m.) sahabilere İsrailoğullarından bir kimsenin Allah yolunda bin ay boyunca silâhlı olarak cihat ettiğini anlatmıştı. Sahabiler bunu duyunca şaşırdılar ve kendi amellerini az, gördüler. Bunun üzerine Kadir Suresi indirildi.

Başka bir rivayette Peygamberimiz Sahabilere İsrailoğullarından dört kişinin seksen sene boyunca hiç günah işlemeden ibadet ettiklerini anlattı. Sahabiler bunu hayretle karşıladı. Cebrail Aleyhisselâm geldi, "Yâ Muhammed, ümmetin o birkaç kişinin seksen sene ibadetinde hayrete düştüler. Allah sana ondan daha hayırlısını indirmiştir" diyerek Kadir Suresini okudu ve, "İşte bu senin ve ümmetinin hayran kalışından daha hayırlıdır" buyurdu.

Diğer bir rivayette Resulullah***8217;a bütün ümmetlerin ömürleri gösterilmişti. Kendi ümmetinin ömrünü kısa görünce, ömrü uzun olan ümmetlerin amellerini düşündü. Kendi ümmetinin bu kısa ömürlerinde yaptıkları amellerle onlara ulaşamayacakları endişesi içinde üzüldü. Yüce Allah da Habibine, bu üzüntüsüne mukabil Kadir Gecesini vererek diğer ümmetlerin bin yılından daha hayırlı kıldı.

Kadir Suresi bu hadiseler üzerine nazil olmuştur.
Bu sure, Sahabilerin üzüntüsünü hafifleten bir suredir.

Kadir Gecesinin Bu Kadar Faydalı Olmasını Nasıl Açıklarsınız?

Evet bir tek Ramazan, seksen sene bir ömür semeratını kazandırabilir. Leyle-i Kadir ise, Kur'an***8217;ın bildirmesiyle bin aydan daha hayırlı olduğu bu sırra kat***8217;i bir delildir. Evet nasılki bir padişah, saltanatında belki her senede, ya tahta geçme merasimi namıyla veyahut başka bir şaşaalı cilve-i saltanatına mazhar bazı günleri bayram yapar. Halkını, o günde umumî kanunlar dairesinde değil; belki hususî ihsanatına ve perdesiz huzuruna ve has iltifatına ve fevkalâde icraatına ve doğrudan doğruya lâyık ve sadık milletini, has teveccühüne mazhar eder. Öyle de: Ezel ve Ebed Sultanı olan onsekiz bin âlemin Padişah-ı Zülcelal'i; o onsekiz bin âleme bakan, teveccüh eden ferman-ı âlîşanı olan Kur'an-ı Hakîm'i Ramazan-ı Şerifte indirmiş. Elbette o Ramazan, mahsus bir bayram-ı İlahî ve bir meşher-i Rabbanî ve bir meclis-i ruhanî hükmüne geçmek, Cenab-ı Hakkın hikmetinin muktezasıdır. Madem Ramazan o bayramdır; elbette bir derece, adî ve ******î meşguliyetten insanları çekmek için oruca emredilecek.

Sure neden Kadir Gecesinde indi?

Peygamber (a.s.m.) her şeyden önce bir uyarıcıdır. Bu ikaz görevini doğrulukla yapması için emri önce kendi nefsinde uygulaması lazımdı. Nefsine uygulamanın en uygun vakti de gece vaktidir.

Neden "Kadir" Gecesi?

Kadir Gecesi hüküm gecesi demektir. Duhan Suresinde açıklandığı üzere İlâhi takdirce belirtilen hükümler Kadir Gecesinde ayırd edilir. Bu anlamda Kadir Gecesine takdir gecesi diyenler de vardır. Aslında eşyanın, işlerin ve hükümlerin miktar ve zamanları ezelde takdir edildiği için burada söz konusu olan takdir, önceden tespit edilen kader programının yerine getirilmesiyle ilgili planların hazırlanmasıdır.

"Kadr" kelimesinde "tazyik" manası da vardır. Buna göre o gece yeryüzüne o kadar çok melek iner ki, dünya onlara dar gelir.

Bir hadiste, "O gece yeryüzüne inen meleklerin sayısı çakıl taşlarının sayısından çok daha fazladır" buyurularak buna işaret edilir.

Kadir Gecesinin Ramazan'ın hangi gecesine rastladığı hususunda pekçok rivayet olmakla birlikte, Ramazan'ın son on gününde aranması tavsiye edilmiştir. Bazı hadis-i şeriflerden de 27. gecesine denk geldiği bildirilmektedir. "Onu yirmi yedinci gecede arayınız" mealindeki hadis bu hususa işaret etmektedir.

Bu rivayetlerin ışığında, İslâm âlimleri Kadir Gecesinin Ramazan'nın yirmi yedinci gecesi olarak kabul etmiş ve böylece Müslümanlar o geceyi Kadir Gecesi niyetiyle ihya edegelmişlerdir.
Bunun için mü'minler mümkün mertebe, vakit ve imkânları ölçüsünde Kadir Gecesini değerlendirmeye çalışırlar. Uyku ve istirahatla geçirmemeye gayret ederler. Çünkü bu gecede herbir Kur'ân harfine otuz bin sevap verilmektedir. Diğer ibadetlerin sevabı da o nisbette artış göstermektedir.
Kadir Gecesini değerlendirmek ve o vaktin feyiz ve bereketinden istifadeyi arttırmak için namaz kılınır, Kur'ân okunur, Kur'ân tefsirleri mütâlâa edilir. Zikredilir, salavat-ı şerife getirilir. Dualar edilir, Allah'a niyaz ve tazarruda bulunulur. Fakir ve kimsesizler doyurulur, bol bol sadaka verilir. Hâsılı her vesileyle vakit nurlandırılır. Kadir Gecesinin getireceği büyük kazanç hakkında rivayet edilen hadisler en güzel teşvik mahiyetini taşımaktadır.

"Kim inanarak, sevabını ancak Allah'tan bekleyerek Kadir Gecesinde kıyam üzere olursa (uyanık kalıp ihya ederse) geçmiş günahları affedilir."

Bu Gecede Nasıl Dua Edelim?

Bunu da Hazret-i Âişe (r.a.) vasıtasıyla yine Peygamberimizden, öğrenelim:

"Dedim ki, 'Yâ Resulallah, Kadir Gecesine rastlarsam nasıl dua edeyim?***8217;
Resulullah Aleyhissalâtü Vesselam "Allahümme inneke afüvvün tuhibbü'l-afve fa'fu annî (Allah***8217;ım, Sen affedicisin, affetmeyi seversin, beni de affeyle) dersin' buyurdu"


Kaynaklar

1) Hak Dini Kur an Dili. 6:4592
2) Muvatta. İtikâf:6
3) Duhan Suresi, 3.
4) Hak Dîni Kur'ân Dili, 9:5970.
5) Müsned, 2:27.
6) Buhari, Siyam: 71, İbni Mâce, Dua







Belgesel





"Bölüm 1" via YouTube
ERROR: If you can see this, then YouTube is down or you don't have Flash installed.




"Bölüm 2" via YouTube
ERROR: If you can see this, then YouTube is down or you don't have Flash installed.




"Bölüm 3" via YouTube
ERROR: If you can see this, then YouTube is down or you don't have Flash installed.




"Bölüm 4" via YouTube
ERROR: If you can see this, then YouTube is down or you don't have Flash installed.

nezz 03.10.07 11:27

Emegine Yuregine Ellerine Saglik Paylasim Cok Guzel ...

selmacık 03.10.07 11:37

Hepinizden Allah razı olsun

dost 03.10.07 17:12

..Cimcime68 Sundu..

Annenin Hizmete İhtıyacı Var

Ebû'l-Haseni'l-Harkânî (k.s)hazretleri şöyle anlatır:

'İki kardeş vardı. Bu iki kardeşin hizmete muhtaç bir anneleri vardı. Her gece kardeşlerden biri annenin hizmeti ile meşgul olur, diğeri Allah Teâlâ'ya ibâdet ederdi. Bir akşam, Allah Teâlâ'ya ibâdet kardeş, yaptığı ibâdetten, duyduğu hazdan dolayı kardeşine:

'Bu gece de anneme sen hizmet et, ben ibâdet edeyim, dedi.

'Kardeşi kabul etti. İbâdet ederken secdede uyuya kaldı ve o anda bir rüya gördü. Rüyasında bir ses ona:

'Kardeşini affettik, seni de onun hatırı için bağışladık, deyince genç:

'Ben Allah Teâlâ'ya ibâdet ediyorum. Kardeşim ise anneme hizmet ediyor. Fakat beni onun yaptığı amel yüzünden bağışlıyorsunuz, dedi. Ses ona:

''Evet, senin yaptığın ibâdetlere bizim hiç ihtiyacımız yok. Fakat, kardeşinin annene yaptığı hizmetlere annenin ihtiyacı vardı, karşılığını verdi.

dost 06.10.07 12:39

..Hahuer Sundu..

''NAMAZI DOSDOĞRU KIL''MAK...

hahuer (hasan hüseyin eroğlu)

Kur'an-ı Kerim'de emir böyle buyurulmuş...'NAMAZINIZI DOSDOĞRU KILINIZ.'Maşallah nüfusumuzun büyük bölümü namaz kılıyor.

Acı bir itirafta bulunacağım.kılınan namazında büyük bir bölümü eksik,yanlış,kulaktan dolma bilgilerle ve uygulamalarla dolu...Müslümana 'NAMAZ KIL'ilahi emrinin yanında,'Namazınızı DOSDOĞRU kılınız'emride mevcut.

Ve bir başka ilahi buyrukta Peygamberimiz Efendimizden geliyor:''NAMAZ DİNİN DİREĞİDİR''

Dinin direği sayılan namazımızı eksik,yanlış kılmakla nereye varacağız.Belkemiği sayılan namazımızı yalan yanlışlarla kılmamız gösteriyor ki bu direği gerektiği gibi sağlamlaştıramıyoruz.Kimse çıkıp şunu savunmasın.'ya napalım böyle öğrenmişiz,böyle ezberlemişiz..'İnsanda akıl var ,beyin var.Bunlarda kusur varsa şayet namazda farz değil o insana...

İslamın şartı olan,farz ibadet olan namazımızı lütfen bu millet artık doğru kılmayı öğrensin.Hani camilerimizde çocuklarımız için kurslar açılıyor ya inanın bu kursların büyüklere ,kendinin namaz kıldığını sanan büyüklere verilmesi gerek.Genç nesilde bu hatalar daha az...

Bu işe başta Diyanet el atmak zorundadır.İnanarak yazıyorum bu milletin öoğu namazını yanlış kılıyor ve bundanda haberi yok.Vaazlarımız kürsülerden milleti cennete-cehenneme göndermek yerine artık bi işe yarasınlar...İmamlarımız memur olmaktan kurtulup din adamı,din görevlisi olduklarını hatırlasınlar artık.İnsanımıza abdestten başlayarak cami adabından,cemaat olma kurallarından,camide namaz kılmanın kurallarına en önemlisi namazı doğru kılmayı anlatmalıyız artık.

Bir yerden başlayalım artık.

dost 06.10.07 20:42

..Kralakrep Sundu..

Şeytan Ve Şerler Niçin Yaratıldı?

Aslında yaptıklarından ve yarattıklarından dolayı ***8220;kimse Allah***8217;a hesap soramaz***8221; (Enbiya, 21:23) Ancak bizler, insan olmanın gereği olarak her konuda olduğu gibi, bu konuda da Hz. İbrahim (as) gibi, ***8220;kalbimizin tatmin olmasını istiyoruz***8221; (Bakara, 2:260) istiyoruz. İşte bu yüzden de aklımıza ister istemez şu soru geliyor:

Öyleyse neden, Allah şeytanı ve kötülükleri yaratmış da bize musallat etmiş? Kötülüğü yaratmak kötü, şerri yaratmak da şer değil mi?

Hemen ifade edelim ki, şerrin yaratılması şer değildir; şerri işlemek şerdir. Çünkü Allah bir şeyi şer olsun diye yaratmıyor. Hayır olsun diye yaratıyor. Allahın hayır olarak yarattığı şeyleri de bizler hakkımızda şerre çeviririz. Mesela, Şeytan ateşten yatılmıştır ve bu konuda en güzel örnek de ateştir. Ateşin yaratılması şer değildir, ancak ona dokunmak şerdir. İnsan ateşi muhafaza altına alırsa ondan faydalanır; aksi halde zarar görür.

Buna bir başka örnek de yağmurdur. Yağmurun gelmesinin binlerle neticeleri var, bütünü de güzeldir. Tedbirsizliği yüzünden bazıları yağmurdan zarar görseler, ***8220;Yağmurun yaratılması rahmet değildir***8221; diyemezler ve ***8220;şerdir***8221; diye hükmedemezler.

Allah***8217;u teâla günah işleme kabiliyeti olmayan meleklerle, hiç sorumlu olmayan ******ları yaratmıştır. Bu iki varlıktan başka, hem melekleri geçecek kadar mükemmel, hem de aklı olmayan ******lardan daha aşağı olacak kadar kötü olma özelliğindeki insanı yaratmıştır. Bu noktada insanın terakkisine yol açmak üzere şeytana fırsat tanınmış ve insana kötülüğü emreden bir nefis verilmiştir.

Dünya ahiretin tarlasıdır. Ahiretin iki menzili olan cennet de cehennem de insanların iminçlarından ve amellerinin meyvesi olacaktır. Bunun için insan nevi bir imtihana tabi tutulmuştur. Hayatını iman ve sahil amel üzere geçirip bütün işlerini istikamet üzere gören insanlar cennete layık bir kıymet alırlar. Aksi yolda gidenler ise cehennem ehli olurlar.

İnsan, nefsine uymaz ve şeytanı dinlemezse manen terakki eder ve meleklerden daha yüce bir makama erebilir. Aksini yaptığı taktirde de ******lardan daha aşağılara düşebilir.

Bilindiği gibi, elmasla kömürün aslı karbondur. Ancak diziliş farklılığından dolayı biri elmas diğeri kömür olmuştur. Aynı şekilde insanların da aslı birdir. Bütün insanlar aynı maddi ve manevi cihazlarla donatılmışlardır. Ancak, bunların doğru yahut yanlış kullanılmalarıyla insanlar arasındaki farklılık ortaya çıkmış ve toplumda elmas ruhlular yanında kömür ruhlular da ortaya çıkmıştır.

Meselenin bir başka boyutu da şudur. İnsan, şeytana uymakla kendini zarara soktuğu gibi, ***8220;Sebep olan işleyen gibidir.***8221; kaidesine göre bu işte şeytan da büyük bir sorumluk altına girer ve cehennemdeki azabını artırmış olur. İnsanları yoldan çıkarmak üzere kendisine tanınmasını istediği fırsat, başına bela olacak ve istikametten saptırdığı kişilerin azaplarının bir katı da ona tattırılacaktır.

Cenab-ı Hak dileseydi şeytana bu fırsatı vermeyebilirdi. O zaman onun görevini de insan nefsi üstlenmiş olurdu. Sonuç değişmezdi. Kendisine insanları yoldan çıkarmak için çalışma fırsatının verilmesiyle şeytan büyük bir zarara uğramış, tabiri caizse, küstahlığının cezasını böylece görmüştür.

dost 07.10.07 16:41

..Kralakrep Sundu..

Seytan İnsana Zorla Yaptırma Gücüne Sahip Midir?..

Kur-an-ı Kerim'deki, "Şeytanın hilesi çok zayıftır" ayeti, şeytanın hile ve tuzaklarının zayıflığına dikkat çeker (Nisa suresi, 76) . Pek çok ayet de şeytanın insanlar üzerinde bir yaptırım gücü (sultası) olmadığını bildirir. (Mesela, İbrahim suresi, 22, Hicr suresi, 42; Nahl suresi, 99; İsra suresi, 65; Sebe suresi, 21)

Bu durum, insanın sorumluluğu açısından son derece önemlidir. Eğer şeytan, böyle bir güce sahip olsaydı, o zaman insanlar "Ya Rabbi, sen bize şeytanı musallat ettin. O da bizim irademizi elimizden aldı. Bize bu günahları zorla yaptırdı..." şeklinde Allah'ın huzurunda özür beyan ederlerdi. Halbuki, şeytanın yaptığı sadece vesvese vermekten, çirkinlikleri, günahları güzel göstermekten ibarettir. İnsan, isterse bu vesveseye uyar, günahkar olur; isterse uymaz, Allah katında derece kazanır.

Şeytanla mücadelenin esası, onun direktiflerine muhalefettir. Onun için bu düşmanı iyi tanımak gerekir. Kalbine gelen ilhamın, şeytandan mı, yoksa melekten mi geldiğini ayırt edemeyenler, çoğu kere şeytanın vesvesesine aldanırlar. İnsanın kalbi, melek ve şeytan ilhamlarının bir çarpışma alanıdır.

Ehl-i iman, bu çarpışmada Allah'a sığınarak şeytanın vesveselerinden kurtulmalıdır: " Şeytandan sana bir dürtü (vesvese) gelirse, hemen Allah'a sığın. Çünkü O, işitendir, bilendir. Takva sahipleri, kendilerine şeytandan bir vesvese dokunduğunda, tezekkür ederler (düşünürler, Allah'ı anarlar, azabını hatırlarlar...) O zaman artık onlar, gerçekleri görenler haline gelirler." (A'raf suresi, 200-201) Böylece ehl-i iman, Allah'ın himayesindedir. Şeytan onlara vesvese verse bile, hemen Allah'ı anmak, azabını hatırlamakla kendilerine gelirler, şeytana aldanmazlar. Vesveseden kurtulup, gerçekleri görürler.


cimcime68 08.10.07 04:48

kadir gecesi
 
Kadir Gecesi


1. Kadir Gecesinin Mahiyeti
2. Hadislerde Kadir Gecesi
3. Bin aydan hayırlıdır denmesinin hikmeti nedir?
4. Kadir Gecesinin Bu Kadar Faydalı Olmasını Nasıl Açıklarsınız?
5. Neden "Kadir" Gecesi?
6. Bu gecede nasıl dua edelim?

Kadir Gecesi
En nurlu ve feyizli geceyi Kadir Gecesinde idrak ederiz. Kur'ân'da adı geçen tek ay Ramazan ayıdır; tek gece de Kadir Gecesidir. Bu bereketli saatlerin şeref ve kıymetini Kâinatın Rabbi Sevgili Habibine haber vermektedir. Bu gecenin faziletine o kadar değer verilmektedir ki, o vakitlerde tecelli edecek rahmetin ve ruhanî hâdiselerin anlatılması için müstakil bir sûre inmiştir. Bu sûre Kadr Süresidir.

Yine Cenâb-ı Hak bu gecenin kudsiyetini bildirmek için beş âyetli bir sûrede üç defa "Leyletü'1-Kadr" ifadesini açıkça zikretmektedir:
"Şüphesiz, o Kur'ân'ı Kadir Gecesinde indirdik. Bilir misin, Kadir Gecesi nedir? Kadir Gecesi bin aydan daha hayırlıdır."

Ulvî hâdiseler de sûrenin sonunda şöyle ifade buyurulur :
"O gecede melekler ve Cebrail Rablerinin izniyle her iş için arka arkaya iner. O gece, tan yerinin aydınlanmasına kadar bir selâmettir."

Kadir Gecesinin en önemli özelliği, cin ve insanlara iki cihan saadeti bahşeden, kâinat kitabının ezelî bir tercümesi olan yüce kitabımız Kur'ân-ı Kerimin bu gecede ilk olarak dünya semasına indirilmesidir. Daha sonra ise ihtiyaca göre âyet âyet veya sûreler halinde vahyin mazharı Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselama Cebrail (a.s.) vasıtasıyla takdim edilmiş olmasıdır.

Yine bu mübarek gecede insanlığın ebedî refahına sebep olacak, ona bereketli bir ömrü kazandıracak bir fırsat verilmektedir. Bu geceyi dua, zikir ve ibadetle geçiren kişi, ancak seksen sene gibi uzun bir ömürde kazanabileceği ecir ve sevabı bir gecede elde etme bahtiyarlığına ermiş olacaktır.

Bu gecedeki İlâhî ziyafete ve Kur'ânî sofraya başta Kur'ân-ı Mübini Resulullah Aleyhissalâtü Vesselama vahiy yoluyla getiren Cebrail olmak üzere melekler de inerek şenlendirirler. Kalb ve basîreti açık olan mü'minlere uhrevî âlemden manzaralar sergilenir. Meleklerin pey der pey inmesiyle yeryüzü manevî bir tazyike maruz kalır. Dünya adetâ onlara dar gelmeye başlar. Mü'minlerin etrafını kuşatarak onlara Rablerinin bağış ve rahmetini müjdelerler. Tan yeri ağarıncaya kadar devam eden bu ulvi tecelli, ümmet-i Muhammed'in gönüllerine engin bir huzur ve saadet dalgası estirir.
Kadir Gecesinde böyle nurlu hâdiselerin yıldönümlerini idrak ederiz. Onun kadrini bilmekle de feyiz ve bereketinden, dünyayı kuşatan nuranî havasından istifade etmiş oluruz.

Hadislerde Kadir Gecesi

- Ubâde b. Sâmit (r.a) şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem, Kadir Gecesi'ni haber vermek üzere Hâne-i Saâdetinden çıktı. Derken Müslümanlardan iki kişi kavga ettiler. Buyurdular ki: Ben, size Kadir Gecesi'ni haber vermek üzere çıkmıştım. Filân ile filân kavga ettiler de ona dâir olan bilgi kaldırıldı. İhtimâl ki hakkınızda bu daha hayırlıdır. Artık siz, Kadir Gecesi'ni yirmiden sonraki yedinci veya dokuzuncu veya beşinci gecelerde arayınız

- İbn-i Abbâs (r.a)***8217;dan rivâyet edildiğine göre, Nebî salla'llâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: Ashâb'ım! Siz leyle-i Kadr'i Ramazan'ın aşr-ı ahîrinde arayınız!. Leyle-i Kadir, ya Ramazan***8217; dan dokuz gece kala, yâhut yedi gece kala, yâhut da beş gece kaladır

- Âişe (r.a)***8217;dan şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Ramazan'ın son on günü girince, Nebî salla'llâhu aleyhi ve sellem ibâdet konusunda daha da ciddî bir sa'y ü içtihâd arz ederlerdi. Gecesini ihyâ eder, ehl ü âilesini de ibâdet için uyandırırdı.

- Ebû Hüreyre radiyallâhu anh'den: Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Her kim, imânından dolayı ve mükafatını yalnız Allâh'tan umarak Kadir Gecesi'ni ihya ederse, geçmiş günahları affedilir.

Bin aydan hayırlıdır denmesinin hikmeti nedir?
"Bin ay" seksen üç sene dört aylık bir süreye tekabül eder. Geçmişteki salih kimselerin bir ömür boyu kazandıkları manevi mertebeyi bir gece içinde elde etme fırsatıdır. Resulullah (a.s.m.) sahabilere İsrailoğullarından bir kimsenin Allah yolunda bin ay boyunca silâhlı olarak cihat ettiğini anlatmıştı. Sahabiler bunu duyunca şaşırdılar ve kendi amellerini az, gördüler. Bunun üzerine Kadir Suresi indirildi.

Başka bir rivayette Peygamberimiz Sahabilere İsrailoğullarından dört kişinin seksen sene boyunca hiç günah işlemeden ibadet ettiklerini anlattı. Sahabiler bunu hayretle karşıladı. Cebrail Aleyhisselâm geldi, "Yâ Muhammed, ümmetin o birkaç kişinin seksen sene ibadetinde hayrete düştüler. Allah sana ondan daha hayırlısını indirmiştir" diyerek Kadir Suresini okudu ve, "İşte bu senin ve ümmetinin hayran kalışından daha hayırlıdır" buyurdu.(1)

Diğer bir rivayette Resulullah***8217;a bütün ümmetlerin ömürleri gösterilmişti. Kendi ümmetinin ömrünü kısa görünce, ömrü uzun olan ümmetlerin amellerini düşündü. Kendi ümmetinin bu kısa ömürlerinde yaptıkları amellerle onlara ulaşamayacakları endişesi içinde üzüldü. Yüce Allah da Habibine, bu üzüntüsüne mukabil Kadir Gecesini vererek diğer ümmetlerin bin yılından daha hayırlı kıldı. (2)

Kadir Suresi bu hadiseler üzerine nazil olmuştur.
Bu sure, Sahabilerin üzüntüsünü hafifleten bir suredir.

Kadir Gecesinin Bu Kadar Faydalı Olmasını Nasıl Açıklarsınız?
Evet bir tek Ramazan, seksen sene bir ömür semeratını kazandırabilir. Leyle-i Kadir ise, Kur'an***8217;ın bildirmesiyle bin aydan daha hayırlı olduğu bu sırra kat***8217;i bir delildir. Evet nasılki bir padişah, saltanatında belki her senede, ya tahta geçme merasimi namıyla veyahut başka bir şaşaalı cilve-i saltanatına mazhar bazı günleri bayram yapar. Halkını, o günde umumî kanunlar dairesinde değil; belki hususî ihsanatına ve perdesiz huzuruna ve has iltifatına ve fevkalâde icraatına ve doğrudan doğruya lâyık ve sadık milletini, has teveccühüne mazhar eder. Öyle de: Ezel ve Ebed Sultanı olan onsekiz bin âlemin Padişah-ı Zülcelal'i; o onsekiz bin âleme bakan, teveccüh eden ferman-ı âlîşanı olan Kur'an-ı Hakîm'i Ramazan-ı Şerifte indirmiş. Elbette o Ramazan, mahsus bir bayram-ı İlahî ve bir meşher-i Rabbanî ve bir meclis-i ruhanî hükmüne geçmek, Cenab-ı Hakkın hikmetinin muktezasıdır. Madem Ramazan o bayramdır; elbette bir derece, adî ve ******î meşguliyetten insanları çekmek için oruca emredilecek.

Sure neden Kadir Gecesinde indi?
Peygamber (a.s.m.) her şeyden önce bir uyarıcıdır. Bu ikaz görevini doğrulukla yapması için emri önce kendi nefsinde uygulaması lazımdı. Nefsine uygulamanın en uygun vakti de gece vaktidir.

Neden "Kadir" Gecesi?
Kadir Gecesi hüküm gecesi demektir. Duhan Suresinde açıklandığı üzere İlâhi takdirce belirtilen hükümler Kadir Gecesinde ayırd edilir. Bu anlamda Kadir Gecesine takdir gecesi diyenler de vardır. Aslında eşyanın, işlerin ve hükümlerin miktar ve zamanları ezelde takdir edildiği için burada söz konusu olan takdir, önceden tespit edilen kader programının yerine getirilmesiyle ilgili planların hazırlanmasıdır. (3)

"Kadr" kelimesinde "tazyik" manası da vardır. Buna göre o gece yeryüzüne o kadar çok melek iner ki, dünya onlara dar gelir.

Bir hadiste, "O gece yeryüzüne inen meleklerin sayısı çakıl taşlarının sayısından çok daha fazladır" buyurularak buna işaret edilir. (4)

Kadir Gecesinin Ramazan'ın hangi gecesine rastladığı hususunda pekçok rivayet olmakla birlikte, Ramazan'ın son on gününde aranması tavsiye edilmiştir. Bazı hadis-i şeriflerden de 27. gecesine denk geldiği bildirilmektedir. "Onu yirmi yedinci gecede arayınız" mealindeki hadis bu hususa işaret etmektedir. (5)

Bu rivayetlerin ışığında, İslâm âlimleri Kadir Gecesinin Ramazan'nın yirmi yedinci gecesi olarak kabul etmiş ve böylece Müslümanlar o geceyi Kadir Gecesi niyetiyle ihya edegelmişlerdir.
Bunun için mü'minler mümkün mertebe, vakit ve imkânları ölçüsünde Kadir Gecesini değerlendirmeye çalışırlar. Uyku ve istirahatla geçirmemeye gayret ederler. Çünkü bu gecede herbir Kur'ân harfine otuz bin sevap verilmektedir. Diğer ibadetlerin sevabı da o nisbette artış göstermektedir.
Kadir Gecesini değerlendirmek ve o vaktin feyiz ve bereketinden istifadeyi arttırmak için namaz kılınır, Kur'ân okunur, Kur'ân tefsirleri mütâlâa edilir. Zikredilir, salavat-ı şerife getirilir. Dualar edilir, Allah'a niyaz ve tazarruda bulunulur. Fakir ve kimsesizler doyurulur, bol bol sadaka verilir. Hâsılı her vesileyle vakit nurlandırılır. Kadir Gecesinin getireceği büyük kazanç hakkında rivayet edilen hadisler en güzel teşvik mahiyetini taşımaktadır.

"Kim inanarak, sevabını ancak Allah'tan bekleyerek Kadir Gecesinde kıyam üzere olursa (uyanık kalıp ihya ederse) geçmiş günahları affedilir." (6)

Bu gecede nasıl dua edelim?
Bunu da Hazret-i Âişe (r.a.) vasıtasıyla yine Peygamberimizden, öğrenelim:
"Dedim ki, 'Yâ Resulallah, Kadir Gecesine rastlarsam nasıl dua edeyim?***8217;
Resulullah Aleyhissalâtü Vesselam "Allahümme inneke afüvvün tuhibbü'l-afve fa'fu annî (Allah***8217;ım, Sen affedicisin, affetmeyi seversin, beni de affeyle) dersin' buyurdu"

Kaynaklar
1) Hak Dini Kur an Dili. 6:4592
2) Muvatta. İtikâf:6
3) Duhan Suresi, 3.
4) Hak Dîni Kur'ân Dili, 9:5970.
5) Müsned, 2:27.
6) Buhari, Siyam: 71, İbni Mâce, Dua

cimcime68 08.10.07 04:50

Ramazan Bayramı
 

Bayram bir sevinç ve neşe günüdür. Yüce duyguların coştuğu, sevgi ve saygı, hislerinin mü'minler arasında alabildiğine canlandığı güzel günlerden biridir. O günde yardımlaşma ve kaynaşma son sınırına varır.
Bayram insanları kaynaştırıp biraraya getiren en güzel vesilelerden biridir. Öyle ki, bayramda şahlanan yardımlaşma ve hediyeleşme ruhu yalnızca hayatta olanlara bağlı kalmaz, dünyadan gidip kabirlerinde bir Fatiha bekleyenlere kadar uzanır. Onların bu dileğini yerine getirmek için mü'minler bayramda kabirleri ziyaret ederler; ruhlarına Kur'ân'lar, Fatihalar ve dualar okuyarak onları da sevindirirler.
Ramazan Bayramının mü'minler arasında ayrı bir yeri vardır. Çünkü Ramazan Bayramı, hergün tutulan orucun iftar vaktindeki sevinci gibi, tutulan bir aylık orucun toplu bir iftar sevincini ifade eder. Bir ay gibi uzun bir süreyle, özellikle Ramazan'ın yaz mevsimine denk geldiğinde sıcak günlerde nefislerine oruç tutturan mü'minler, sabır imtihanını vererek manevi sorumluluktan kurtulmanın sevincini Ramazan Bayramında yaşama imkânına kavuşurlar.

Ramazan ve Kurban bayramları Hicretin 2. yılından İtibaren kutlanmaya başlanmıştır. Ramazan orucu da ilk defa bu yıl farz kılınmış, bu ayı oruçla geçiren rnü'minler sonraki ayın (şevval) ilk üç gününü bayram olarak kutlamışlardır. Bu sebeple bu bayrama Ramazan Bayramı denmiştir.

"Bu günümüzde yapacağımız ilk şey namaz kılmaktır"(1) mealindeki hadise dayanarak Ramazan ve Kurban bayramları bayram namazlarının kılınmasıyla başlar.

Hz. Peygamber, "Arefe günü, kurban günü ve teşrik günleri biz Müslümanların bayramıdır. Bu günler yeme içme günleridir"(2) buyurmuştur.

Ramazan Bayramım da bu manada bir gün olarak kabul etmiş ve bu bayramı Ramazan orucunun iftar günü olarak nitelendirmiştir.(3) Bu sır içindir ki, Ramazan ve Kurban Bayramlarında oruç tutmak haram kılınmıştır. Bir gün önce oruç bozmak haramken, bir gün sonra oruç tutmanın haram olması, mü'minlerin düşünce ve duygu dünyasında nimetlerin gerçek Sahibini hatırlatan en etkili bir sebeptir.

Herkes bir gün önce kimin emrine uyarak oruç tutuyorsa, bugün de Onun rızasına uyarak orucunu açar. Ve Onun gerçek nimet Sahibi olduğunu hakkıyla idrak ederek, gerçek bir şükre yol bulur.

Bayram bir aylık orucun toplu bir iftarı olduğu için, günlük iftarların sünnet türünden âdabı bayramda da yerine getirilir. Nitekim orucunu tatlı bir şeyle açmayı adet edinen Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselam, Ramazan Bayramına da tatlı yiyerek başlarlardı. Bayram sabahında hurma gibi bir tatlı ile bir aylık oruçlarını açmadan evlerinden ayrılmazlardı. (4)

Her vesile ile bizleri ibadete ve ahiret amellerine teşvik buyuran Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselam, yılın iki bayram gecesinde kalkıp ibadet etmeyi tavsiye ederlerdi. Bu gecelerde uyanık bulunmanın, kalbin uyanıklığına vesile olduğunu bildirirlerdi. Bunu bir hadis-i şeriflerinde şöyle ifade etmişlerdi:
"Sevabını Allah'tan umarak iki bayram gecesinde kalkıp ibadet eden kimsenin kalbi, kalblerin öldüğü gün ölmez." (5)

Bayramlar saadet asrında da bambaşka bir hava ve neş'e içinde yaşanırdı. Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselam bayram sabahında namazgaha çıkardı. Peygamber hanımlarının da, diğer hanımlar ve kızlarla birlikte namazgaha çıkması istenirdi. Kadınlar cemaatin arka tarafında yer alırlardı.(6) Kılınan bayram namazından sonra Peygamberimizin Aleyhissalâtü Vesselam cemaate hitaben bir hutbe okuduğunu anlatan îbni Mes'ud (r.a.) devamla şöyle der:

"Resuîullah Aleyhissaiâtü Vesselam üzerine şehadet ederim ki, o namazı hutbeden önce kıldı. Sonra hutbe okudu. Daha sonra kadınlara işittiremediğini düşünüp onların yanına geldi. Onlara hatırlatmalarda bulundu, öğüt verdi ve sadaka vermelerini emretti.

Bilal de elbiselerini açmış, vermelerini işaret etmekte idi. Kadınlar yüzük, halka ve diğer kıymetleri şeyleri atmaya başladılar." (7)

Bu hadiseyi anlatan sahabilerden biri, "Kadınların bu verdikleri Ramazan Bayramı zekatı mı idî?" sualine şöyle cevap verdi: "Hayır, lakin o vakit verdikleri bir sadaka idi. Kadınlar yüzüklerini atıyor ve atıyorlardı."(8)

Aynı olaya işaret eden Ebu Saidi'l-Hudri de (r.a.) bayram gününde en çok sadaka verenlerin kadınlar olduğunu anlatır.

Ramazan Bayramı, bağışlanmış olmanın bir sevinç işaretidir. Bu bağışlanma müjdesini insanlara melekler veriyor.

Sa'd bin Evs el-Ensârî anlatıyor: Resulullah Sallal-lahü Aleyhi Vesellem şöyle buyurmuştur.

Ramazan Bayramı sabahı melekler yollara dökülür ve şöyle seslenirler:
"Ey Müslümanlar topluluğu! Keremi bol olan Rabbinizin rahmetine koşunuz. O, bol iyilik ve ihsanda bulunur. Sonra onlara bol bol mükâfatlar verilir. Siz gece ibadet etmekle emrolundunuz ve emri yerine getirdiniz. Gündüz oruç tutmakla emrolundunuz, orucu tuttunuz ve Rabbinize itaat ediniz, mükâfatınızı alınız.

"Bayram namazını kıldıktan sonra bir münadi şöyle seslenir:
"Dikkat ediniz, müjde size! Rabbiniz sizi bağışladı, evlerinize doğru yola ermiş olarak dönünüz. Bayram günü mükâfat günüdür. Bugün semâ âleminde mükâfat günü olarak ilan edilir."(9)

Bayram günleri sevinç günleri olduğu için, bu sevincin açıkça gösterilmesine vesile olacak meşru oyun ve eğlencelere de müsaade edilmiştir. Bu hususta Müslim'de ayrı bir bab ayrılmış ve misaller verilmiştir. Bunlardan birinde Hazret-i Âişe (r.a.) şöyle anlatır:

"Bir grup Habeşli, bir bayram günü mızrak ve kalkanlarıyla gösteriler yaparken rakseder gibi oynuyorlardı. Peygamber Aleyhissalâtü Vesselam beni çağırdı. Başımı onun omuzuna dayadım. Bu vaziyette onların harp oyununa bakmaya başladık. Ta onlara bakmaktan ilk vaz geçen ben oluncaya kadar."(10)

Ancak bayramdaki sevincin gaflete dönüşecek kadar taşkınlığa varmaması lazımdır. Eğlence meşru dairede olmalı ve günah unsurlarını taşımamalıdır. Esasen bayram Allah'ın bize verdiği İlahi bir ziyafettir. Bu bakımdan, bayram gününde en çok Allah'ı hatırlayıp şükretmeye ihtiyacımız vardır. Zaman şeridi içinde bayram yeni bir değişimin başı, bir dönüm noktası ve bir muhasebe vaktidir. Ömürden bir yılın daha geçip gittiğini, kabir alemine doğru bir adım daha yaklaşıldığını hatırlatan vesilelerden biridir.

"Bunun içindir ki, bayramlarda gaflet istila edip gayr-i meşru daireye sapmamak için, rivayetlerde zikrullaha (Allah'ı zikretmeye) ve şükre azim tergibat (büyük teşvikler) vardır. Ta ki, bayramlarda o sevinç ve sürür nimetlerini şükre çevirip, o nimeti idame ve ziyadeleştirsin. Çünkü şükür nimeti ziyadeleştirir,, gafleti kaçırır." (11)

Nitekim büyük cemaatler halinde kılınan bayram namazları esnasında getirilen tekbirler, gafletin giderilmesine ve şükür vazifesinin yerine getirilmesine en büyük bir vesiledir. Sadece bir ülke halkının değil, yeryüzünde sayısı milyarlara varan Müslümanların hep beraber aynı anda tekbir getirdiklerini hayal ettiğimizde, karşımıza çıkan muhteşem tablo, bayramlarımızı kâinat çapında bir manaya kavuşturur. O anda adeta yeryüzü tek bir ağız olur, tekbir getirip namaz kılar gibi bir hale bürünür. Misâl âleminde birleşen o seslerin bir anda yeryüzünden yükselişi, adeta muhteşem bir koro halinde dünyamızın göklere doğru tevhidi haykırmasıdır.

Bu muhteşem manaların yaşandığı bayram günlerinde küçük meselelerden çıkan kırgınlıkların, dargınlıkların ne önemi olabilir? Onun için bayramda her mü'minin kardeşleriyle kardeşlik sözleşmesini yenilemesi, kuvvetlendirmesi, fakirlerin yardımına koşması, çocuklarını sevindirmesi lazımdır ki, o manalar yaşanan hayata geçsin.
Bayramların asıl süsü ve zineti tekbirlerdir. Getirilen her tekbir ruh ve gönüllerde manevi coşkuyu ve heyecanı canlandırır. Kulu, Rabbinin azameti karşısında yüce duygulara taşır.

Ebû Hüreyre anlatıyor:
Resulullah Resulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem şöyle buyurmuştur:
***8220;Bayramınızı tekbir getirmek suretiyle süsleyiniz.***8221; (12)

Bayramlara sünnet çerçevesinde hazırlanmak bu âdeti de ibadet haline getirir, bu sevinç günlerini biri iman şuuru içinde geçirmeyi temin eder.
Bunun için sünnette yer aldığı gibi bayrama önceden hazırlanmak, temiz ve güzel elbiseleri giymek, gusletmek, misvak kullanmak veya dişleri fırçalamak, güzel kokular sürünmek, güler yüzlü olmak, namazdan önce Ramazan Bayramında hurma vb. tatlı bir şey yemek bugünlerimize ayrı bir mana kazandırır.

Asıl itibariyle fıtır sadakası olarak bildiğimiz fitre de bayram günü verilir. Ramazan ayı içinde verilmemişse fitrenin de o gün verilmesi gerekir. Zaten Ramazan Bayramının hadislerde geçen adı "İydü'I-fıtr", yani Fıtr Bayramı demektir. Yaratılışın gereği olan kulluk görevleri yapıldığı için bu adı almıştır.

Bayramların en güzel şekli tanısın tanımasın mü'minlerin tokalaşarak, kucaklaşarak birbirleriyle bayramlaşması, bayramlarını kutlaması ve tebrikleşmesidir. Saadet Asrında Sahabiler birbirleriyle "Bârekâllâhü lenâ ve leküm" diyerek bayramlaşılardı, yani "Allah bizden de, sizden de kabul etsin" dedikleri rivayet edilir.(13) Bu tebrikleşme bizim dilimizde "Bayramınız mübarek olsun, bayramınızı kutlu olsun, hayırlı bayramlar" gibi sözlerle ifade edilir.

Kaynaklar
1) Buhârî, İydeyn: 3; 'Müslim, edâhi: 7.
2) Ebu Davud, Şavm:50; Tirmizi, Savm:59; Nesai, Menasik:195.
3) îbni Mace, Sıvam: 32.
4) ****.c., Siyam: 49.
5) ****.e., Siyam: 67.
6) Müslim, Selatü'l-İydeynyn: 11.
7) A. g .e., Salatü'l-lydeyn, 2.
8) ****.e., Salalü'l-İydeyn, 3.
9) el-Tcrgîb ve't-Terhîb Trc. 2:332.
10) Müslim, Salatiül-îydeyn, 20.
11) Lem***8217;alar, 230.
12) et-Tergîb ve't-Terhîb Trc. 2:332.

salihh 08.10.07 15:54

Şeytan'ın mektubu
Allah seni seviyor, ama sen hayatın boyunca benim
yanımdaydın. Bunun içinde seni ödüllendireceğim. Hayatının berbat olmasını
sağlayacağım. Biz ikimiz beraber kaldıkça bu Allah'ı çok üzecek.Zaman senin
hayatını kimin yönlendirdiğini O'na gösterecek. Ve bu senin sayende olacak.
Geçirdigimiz güzel günleri hatırla, insanları nasıl hor görüyorduk,
onlara küfür ediyorduk, çılgın partilere gidiyorduk, hırsızlık
yapıyorduk, nasıl iki yüzlü davranıyorduk, sigara kullanıyorduk, camii'ye
gitmiyorduk, dedikodu yapıyorduk.....
Bunların hepsini kaybetmek istemezsin değil mi?
Hadi gel aptal! Sonsuza dek beraber yanalım! Senin için çok şeyler
düşünüyorum.Bu mektubu sana ne kadar değer verdiğimi söylemek ve hayatının büyük bir parçasını kullanmama izin verdiğine teşekkür etmek için yazıyorum.
Aptal, bazen sana çok gülüyorum. Öyle salaklıklar yapıyorsunki, benim bile
miğdemi bulandırıyorsun. Sen böyle devam et. Yeni nesile yalancılığı, aldatmayı,kumarı ve camii yerine diskolara gitmeyi öğret.
Sen bunları onların yaninda yap ki onlarda seni örnek alsınlar. Bir zaman sonra
onlarda aynısını yapacaklardır. Çocuklar böyle işte.
Neyse, şimdi gitmeliyim ama birkaç saniye sonra tekrar seni görmeye geleceğim.Azıcık aklın olsaydı tövbe etmek için biryerlere giderdin ve yaşayacak olduğun bir kaç seneyi de Allah'la beraber geçirirdin.
Bir kimseyi uyarmak karakterimde yoktur aslında, ama seni tanıyorum. Sen zaten benim yanımdan ayrılmazsın. Senin yaşında olan bir insanın hala günah işlemeye devam etmesi saçmalık olsada. Sakın beni yalnış anlama, senden hala nefret ediyorum, ve bu böyle devam edecek. Beni gerçekten seviyorsan tabiki bu yazıyı kimseyle paylasmazdın. Ölüm bizi buluşturana kadar....şeytan...
[/b]

dost 10.10.07 14:36

..Kralakrep Sundu..

Akıl Hastaları Cennete Gidemez Mi?..

Arasât, mahşer gününde toplanılan yer; yani kıyâmet gününde dirilişten hemen sonra toplanılan haşir ve neşir meydânıdır. Tüm insanlar ve tüm cinler Arasât Meydânında Allah***8217;ın emriyle ve izniyle toplanacaklar. Akıllısıyla, delisiyle, kâfiriyle, Müslümanıyla, zâlimiyle, mazlûmuyla. Büyük Muhâsebenin yapılacağı, Mahkeme-i Kübrâ***8217;nın kurulacağı, haşir ve neşir için hazırlanan büyük meydan. Dünyâdan, zâlim izzetinde, mazlûm zilletinde kalarak göçüp gidiyor çoğu zaman. Zâlimin zillet içinde, mazlûmun da izzet içinde haşredilip neşredileceği, muhâkeme göreceği, hesap sorulacağı ve adâlet-i mutlakanın tahakkuk edeceği bir gün gelecek, bir meydan Allah***8217;ın emriyle ve irâdesiyle açılacak.1

A***8217;râf ise, lûgatte yüksekliklerin zirvesi, tepelerin, burçların ve sûrların yüksek kısımları demektir. Konumuzla ilgili olarak A***8217;râf, Cennet ile Cehennem arasında bulunan yüksek kısımların, burçların, tepelerin ve sûrların yüksek yerleridir. Bu mânâ ile ***8220;A***8217;râf***8221;, Kur***8217;ân***8217;da A***8217;râf Sûresinde geçen bir tâbirdir. Bu sûrede ***8220;a***8217;râf***8221; hakkında bilgi verildiğinden sûreye de ad olmuştur. Cenâb-ı Hak şöyle buyurur: ***8220;İki taraf (Cennet ile Cehennem) arasında bir perde vardır; (burada) A***8217;râf üzerinde her iki tarafı da sîmâlarından tanıyan adamlar vardır. Cennetliklere: ***8220;Size selâm olsun!***8221; derler. Bunlar henüz Cennet***8217;e girmeyen ve fakat orayı uman kimselerdir. Gözleri Cehennemlikler üzerine çevrilince de: ***8220;Rabbimiz! Bizi zâlimlerle berâber bulundurma!***8221; derler. A***8217;râf ehli, sîmâlarından tanıdıkları (Cehennem***8217;deki) bir takım adamlara derler ki: ***8220;Ne çokluğunuz ve ne de taslamakta olduğunuz büyüklük size hiçbir fayda sağlamadı. Allah***8217;ın kendilerine hiçbir fayda erdirmeyeceğine dâir yemin ettiğiniz kimseler bunlar mı?***8221; (Sonra Cennet ehline dönerek): ***8220;Girin Cennet***8217;e! Artık size ne korku, ne de hüzün yoktur!***8221; (derler.)***8221;2

A***8217;râf ehli kimlerdir? A***8217;râf***8217;ta hangi vasıftaki insanlar bulunacaklardır? Ve A***8217;râf***8217;ta ne kadar kalınacaktır?

İyi ameli olanlar Cennet***8217;e, kötü ameli olanlar da Cehennem***8217;e girmiş olduklarına göre, A***8217;râf ehlinin kimler olduklarını tahmin etmek sanırım daha kolaydır; A***8217;râf ehli, ortada olanlardır.

Amel bakımından ortada nasıl olunur?

Hiçbir peygamberin tebliğini duymamış olarak ölenler bu gruba girebileceği gibi; küçük iken ölen müşrik ve kâfir çocuklarının da bu grupta oldukları söylenmiştir. İyi ve kötü amelleri eşit olan mü***8217;minler de a***8217;râf ehlindendir. Dünyada hiç teklifle muhatap olmamış sırf mecnun ve delilerin de A***8217;râf ehlinden olduğu görüşleri mevcuttur. Yani kalbinde Allah***8217;a îman ve mârifet bulunmayan, ama inkâr da etmemiş olanlar; ibâdeti olmadığı gibi, isyanı da bulunmayanlar; sevapları da, günahları da olmayan veya eşit olanların A***8217;râf ehlinden oldukları tahmin edilmektedir. Yine de ***8220;A***8217;râf***8221; tâbirini müteşâbih kabul etmek ve doğrusunu ve hakîkatını Allah***8217;ın ilmine ve takdirine bırakmak daha doğru olacaktır. Çünkü A***8217;râf ehlinin kimler olacağı hususunda net bir nass bulunmamaktadır. Yukarıda zikrettiğimiz âyetlerde de A***8217;râf ehlinin kimler olacağı açıklanmamıştır. Sâdece A***8217;râf***8217;ın mevcûdiyeti kesindir ve Cennet***8217;le Cehennem arasında bir mevki olduğu da şüphe götürmez.

Ancak A***8217;râf ehlinin, böyle amel bakımından ortada bulunanlardan müteşekkil olduğunu kabul eden âlimler de, burada Arâf ehlinin fazla kalmayacağını söylerler. İmam-ı Gazâlî***8217;ye göre A***8217;râf ehli, ehl-i necâttır; Cehennem azabından kurtulmuşlardır; bu kimseler bir müddet burada tutulacaklar, nihâyet Cenâb-ı Hak inşaallah onları da Cennet***8217;ine alacaktır. Çünkü kıyâmet gününde Cennet ile Cehennem***8217;den başka bir makam yoktur.3

Âyet ve hadislerde, ehl-i Cehennemin bir kısmının da günahları kadar yandıktan sonra Cehennem***8217;den çıkarılacağı ve Cennet***8217;e girecekleri müjdelenmiştir. Meselâ Buhârî ve Müslim***8217;in zikrettiği bir İbn-i Mes***8217;ud (ra) hadîsinde Resûl-i Ekrem Efendimiz (asm) Cehennemden çıkıp da Cennet***8217;e gireceklerin en sonuncusunun ahvâlini beyan eder. Bu adam emekleyerek Cehennem***8217;den çıkar. Azîz ve Celîl olan Allah, bu kimseye: ***8220;Git Cennet***8217;e gir!***8221; buyurur. Adam Cennet***8217;e varır, ama Cennet***8217;i dolu olarak görür. Bunun üzerine: ***8220;Yâ Rabbi! Cennet***8217;i dolu olarak gördüm!***8221; der. Cenâb-ı Hak: ***8220;Cennet***8217;e gir! Sana dünyanın on mislisi kadar Cennet vardır!***8221; der. O kul şaşırır, hayretinden: ***8220;Yâ Rabbi! Sen âlemlerin Melik***8217;i olduğun halde bana gülüyor musun? Benimle alay mı ediyorsun?***8221; der.***8221;

İbn-i Mes***8217;ud der ki: ***8220;And olsun ki ben Allah Resûlünün (asm) bunu anlattıktan sonra azı dişleri görününceye kadar güldüğünü gördüm. Şöyle diyordu: ***8216;İşte bu, Cennet ehlinin makamca en düşük olanıdır!***8217;***8221;4

Cehennemden en son çıkan birisine, dünyanın on katı büyüklüğünde bir Cennet verileceği müjdelendiğine göre; hiç Cehennem***8217;e girmemiş ve Allah***8217;ın gazabına uğramamış A***8217;râf ehli daha evlâ olarak, inşaallah ehl-i Cennettirler.

Dolayısıyla deliler de nihâyet, Allah***8217;ın lütfuyla ve izniyle Cennet***8217;e girerler..

kralakrep 11.10.07 11:00

Ruh Çağırma Nedir?
 
Ruh çağırdıklarını iddia edenler, bazı gafil ve safdil insanları muhtelif şekillerde aldatmaktadırlar. Bunlardan en yaygını şudur: Medyum, yani, ruh çağıran kişi bir masa üzerine birkaç fincan dizer ve birtakım harfler serer. Güya, çağıracağı ruhun ismini söyler. Biraz sonra fincanda kımıldanmalar başlar, masadan "Tak, tak!.." sesleri yükselir. Bu arada, harfler sağa sola doğru hareket eder. Harflerin kımıldanmasından sözde ruhun suallere verdiği cevapların belirlenmesine çalışılır.

Ruh çağırma hadisesinin, gerçekten ruhlarla bir ilişkisi var mıdır? Medyumların çağırıp konuştuklarını iddia ettikleri, hakikaten ölmüş insanların ruhları mıdır? Eğer bunlar, ölmüş insanların ruhları değilse, masaya vurarak ses çıkaranlar kimlerdir?

Önce şunu belirtelim ki, kainatta hiçbir şey gayesiz, sahipsiz ve başıboş değildir. Hiçbir şey kendi haline bırakılmamış, tesadüfe havale edilmemiştir. Kainatta canlı-cansız her mahluk bir nizamın esiridir, bir murakabe ve te'sir altındadır. Hiçbir şey, Cenab-ı Hakk'ın koyduğu ihatalı ve şümullü kanunların hükmünden hariç değildir.

Hem Cenab-ı Hakk'ın, insan ruhunu, mahlukat içinde en müşerref ve en mükerrem bir mahiyette yaratıp, o ruhu yüksek meziyetlerle süslemesi, kainatı ona teveccüh ettirmesi ve onu kendisine muhatap ve dost olarak seçmesi apaçık gösteriyor ki, onun idaresini ve tasarrufunu, başka ellere teslim etmez. Birtakım sefih cambazlara bırakmaz.

İnsanın kendi cesedi üzerindeki tasarrufu dahi elinde değildir. Mesela, yediği bir lokmanın, boğazından geçtikten sonra, nasıl taksim edildiğini, her azaya ne kadar dağıtıldığını dahi bilememektedir. Kendi iç alemindeki bunca tasarruftan haberi olmayan insanın, ruhlar üzerinde tasarruf dava etmesi ne kadar gülünç bir iddiadır, tarif edilemez.

Yerde ve gökte ne varsa, hepsi Allah***8217;ın tasarrufu altındadır. Binaenaleyh, ruhlar da kendi iradelerine terk edilmemişlerdir. Onlar kendi iradeleriyle, diledikleri gibi hareket edebilselerdi, belki de, bir kısmı dünyaya bile gelmek istemeyecek, gelse de gitmek istemeyecekti.
İsra Suresi, 85. ayetinde, "Ruh Allah'ın emrindendir" buyurulmaktadır. Ayet-i kerimede apaçık olarak, insan ruhunun, Allah'ın emrinden geldiği bildirilmektedir. Emr-i İlahi'den gelen bir ruha, hangi kuvvet tesir edebilir ve onda tasarruf sahibi olabilir?

Yine pek çok ayetlerde, insan ruhunun, ölümden sonra da başıboş bırakılmadığı, ölümle birlikte muhasebesinin de başladığı beyan edilmektedir. Mesela, Mü'min Suresi, 46. ayette de, "Onlar (kabir içinde kıyamet gününe kadar) sabah ve akşam ateşe arzedileceklerdir" buyurulmaktadır. Bu ayette de açık olarak, kafirlerin kıyamet gününe kadar azap görecekleri bildirilmektedir. Nahl Suresi 32. ayette ise müminler hakkında şöyle buyurulmaktadır: "Bunlar (o kimselerdir ki) melekler ruhlarını en iyi halde alır. Ve onlara: 'Selam sizin üzerinize olsun. Yaptıklarınızın karşılığı olarak Cennet'e giriniz' derler."

Ölümden sonraki haller ve kabir azabı hakkında Hazret-i Resulullah'ın (sav) pek çok hadisleri mevcuttur. Bunlardan birisinde şöyle buyurmaktadır:
"Kabir (herkesin ameline göre) ya Cennet bahçelerinden bir bahçe, veya Cehennem çukurlarından bir çukurdur."
Demek oluyor ki, alemde, her mahluk gibi, ruh da, başıboş değildir. İnsanın ölümünden sonra ruhu, alem-i berzah denilen kabir aleminde daimi bir murakabe ve muhasebeye tabi tutulmakla, bir kahır veya taltife muhatap olmaktadır.
Ayrıca, şunu da belirtelim ki, alem maddeye münhasır olmadığı gibi, ruh da, yalnız insana münhasır değildir. Ruhani alemler hadsizdir; o alemlerde yaşayan mahluklar da nihayetsizdir. Nitekim, meleklerin, cinlerin, şeytanların, kısacası ruhani varlıkların sayısını ancak Allah bilir.
Şimdi, bu ruhani varlıkların, "ruh çağırma" iddiası ile irtibatlarının olup olmadığını kısaca tahlil edelim:
Ruhani varlıkların en büyük taifesi meleklerdir. Melekler "Nurdan" yaratılmıştır. Melekler, Allah'a mutlak itaat ederler, zikir, tesbih, ibadet, marifet gibi vazifelerle meşgul olur, hiçbir surette asi olmazlar. O halde, medyumlara haber getirenler melekler olamazlar.
İnsan ruhlarına gelince, bunlar dörde ayrılırlar
1***8212; Peygamberlerin ve Velilerin Ruhları.
2***8212; Şehitlerin Ruhları.
Bu iki gurup ruhların medyumların ayağına gelmeyecekleri açıktır.
3***8212; Günahkar Mü'minlerin Ruhları:
Bu ruhlar, Allah'a ve ahirete inandıkları halde, salih amel işlemeyerek, sefahete düşüp, günahlara daldıklarından, kabirlerinde azaba maruzdurlar. Bunların, medyumların ayağına gelmeleri hiç düşünülemez. Zira, kendi hesaplarını vermekle baş başadırlar.
4***8212; Kafirlerin Ruhları: Bu ruhlar da, kabirde daimi ve şiddetli bir azaba maruzdurlar. İlahi azaba muhatap olan bu ruhları, kim bırakır ki, gelsinler, masaları tıkırdatsınlar?
Öyleyse, medyumların irtibat kurmaları neticesinde, gelip masaya vuranlar kimlerdir?

Bu suale yeterli cevap verebilmek için insanların yaratılmaları ile ilgili hikmetler üzerinde biraz durmakta fayda vardır. İnsan suresinin 2. ayetinde mealen şöyle buyurulmaktadır: "Hakikat, biz insanı birbiriyle karışık bir damla sudan yarattık. Onu imtihan ediyoruz. Bu sebeple onu işitici ve görücü yaptık..."
Ayetin mealinden açıkça anlaşıldığı üzere, insan bu dünyaya imtihan için gönderilmiştir. Dünya, onun önüne, bir müsabaka yeri olarak açılmıştır. Elmas gibi ruhların, kömür gibi ruhlardan ayrılmaları bu müsabakayı gerektirmektedir. Bu müsabakada iyilerle kötülerin birbirinden ayrılmaları, şeytanların yaratılmasını iktiza eder. Ta ki, şeytanlar beşere musallat olsun, iyilerle kötüler birbirlerinden ayrılsınlar.
Nitekim, şeytanların hayırdan mahrum ve şer üzere yaratılmış mahluklar oldukları ve insanlara musallat olup, onları iğfal edecekleri Kur'an-ı Kerim'in A'raf suresinin 11-12. ayetlerinde, şöyle beyan buyurulmaktadır: "Andolsun sizi yarattık, sonra size suret verdik, sonra da meleklere, secde ediniz dedik. Hepsi secde ettiler. Yalnız iblis etmedi, o secde edenlerden olmadı. (Allahü Teala) dedi: 'Ben sana secde emretmiş iken seni alıkoyan nedir?' O da: 'Ben ondan hayırlıyım, beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın' dedi. (Allahü Teala): 'Öyleyse, oradan hemen in. Sana orada kibirlenmek gerekmez. Hemen çık, çünkü sen alçaklardansın' dedi. (O da): 'Bana dirilip kaldırılacakları güne kadar mühlet ver' dedi. (Hak Teala da): 'Sen mühlet verilmişlerdensin' dedi. (İblis), 'Öyle ise' dedi. 'Sen beni azgınlığa mahkum ettiğin için onları gözetlemek üzere Senin doğru yolunda oturacağım. Sonra, andolsun, onların önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından kendilerine geleceğim (musallat olacağım). Sen de onların çoğunu şükredici (kimse)ler bulmayacaksın.' Allah (cc) dedi ki: 'Zem ve tahkire uğramış ve kovulmuş olarak çık oradan. Yemin ederim ki, onlardan kim sana uyarsa Cehennemi bütün sizlerden dolduracağım.'"
Ayet-i kerimede, iki nokta meselemizle yakından ilgilidir. Birincisi; şeytanların beşere musallat olmasına, ta kıyamete kadar müsaade edilip mühlet verilmesi; ikincisi ise, şeytanların insanlara, önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından sokulabilmeleridir. Bunun için şeytanlar, daima insanların süfli ve ******i arzularını işletmekte, onları aldatmakta, doğru yoldan saptırmaktadırlar. İğfal yollarından biri de, medyumları maskara olarak kullanmaları ve onlara yanlış haberler vererek beşeri ifsat etmeleridir.
Bir ayet-i kerime de şöyle buyrulur:
"Haber vereyim mi size, şeytanlar kimin üzerine inerler? Vebal yüklenici her bir sahtekar üzerine inerler. Onlar (Şeytanlara) kulak verirler ve ekseri yalan söylerler." (1)
Evet, çağırıldığı zaman gelenler ve medyumların masalarına vurarak ses çıkaranlar, şeytanlar ile, cinnilerin fasık olan kısımlarıdır.
Üstad Bediüzzaman Hazretleri bu konuda şunları söylemektedir:
"Bu mes'ele, felsefeden ve ecnebiden geldiği için ehl-i imana çok zararları olabilir. Ve çok su'-i istimalata menşe' olmakla beraber içinde bir doğru olsa on yalan karışıyor. Çünkü, doğruyu ve yalanı tefrik edecek bir mihenk, bir mikyas olmadığından ervah-ı habise ve şeytana yardım eden cinnilerin bu vesile ile hem onun ile meşgul olanların kalbine ve hem de İslamiyet'e zarar vermek ihtimali var. Çünkü maneviyat namına Hakaik-ı İslamiye'ye ve akide-i umumiyeye muhalif ihbarat oluyor. Ervah-ı habise iken kendilerini, ervah-ı tayyibe zannettirip belki, kendilerine bazı büyük veliler namını verip İslamiyet'in esasatına muhalif sözlerle zarar vermeye çalışabilirler. Hakikati tağyir edip, safdilleri tam aldatabilirler." (2)
Mevzu ile ilgili olarak, Mevlana'nın şu mısralarını da nakledelim:
"Cin insana galip gelir ve ona musallat olursa, insandaki insanlık sıfatı kaybolur."
"Her ne söylese, onu cin söylemiş olur. İster bu baştan, ister öbür baştan, hakikatte söz cinnindir."
"Böyle bir zamanda insanın kendi benliği gitmiş, tamamiyle cin hakim olmuştur."
Cinlerin insanlara musallat olmaları hususunda Ebu Hüreyre (ra) demiştir ki, "Nebiyy-i Ekrem (sav) bir gün buyurdu ki, 'Cin (taifesinden) bir ifrit dün gece namazımı bozdurmak için bana ansızın hücum etti. (Lakin) Allah (beni galip getirip) ona istediğimi yapmaya fırsat verdi. Sabah olunca hepiniz onu görüp seyredesiniz diye mescidin direklerinden birine bağlamak istedim. Fakat Süleyman bin Davud (as)'ın: 'Ya Rab, beni mağfiret et ve benden sonra kimseye nasib olmayacak bir mülkü, bana bağışla' demiş olduğu hatırıma geldi de ifriti ***** gibi kovdum."

Babanzade, bu husustaki açıklamalarının ilk kısmında, mahlukat nevilerinin sayılarını bilmenin ancak Allah'a mahsus olduğunu ifade eder ve hayat sahibi mahlukların, yalnız insan ve ******lar olmadığını belirtir. Bu iki taife dışında, melek ve cin gibi latif mahlukların da bulunduğunu, Peygamberimizin ihbarı yanında, asfiyanın da şehadetlerini delil göstererek beyan eder ve şu bilgilere yer verir: "Cinler, insanlar gibi yeryüzünde yaşarlar. Kafir ve mü'minleri vardır. Değişik şekil ve kılıklara girebilirler. Melek ve cinlerin varlıkları Kur'an'ın beyanı ve Peygamberimizin ihbarıyla sabittir."

Ahmed Naim Bey, medyumların, elleri değmeden, sandalyelerin havada dolaşmalarının ve fincanların masa üzerinde kıpırdanmalarının cin ve şeytanlar tarafından yapıldığını belirtmektedir.

simarik_kiz 11.10.07 14:03


Büyü Var mıdır? Nasıl anlaşılır?

Şeytan hiç bir zaman insanların huzur içinde, mutlu bir hayat geçirmelerini istemez. İstediği tek şey vardır; bütün insanları kendisiyle birlikte cehenneme sürüklemek. Bunun için de elindeki bütün imkânları seferber eder. İnsanları kandırmak için her türlü hileye başvurur.

Büyü de; şeytanın bu hilelerinden biridir. Şeytanın insanları bu dünya hayatında mutsuz etmek ve kendisiyle birlikte cehenneme götürmek için kullandığı korkunç bir tuzak. Şeytanın bir ilmi; büyü, sihir ve hüddam***8230;

Allahû Tealâ Kur***8217;ân-ı Kerim***8217;de bizlere büyünün var olduğunu ifade ediyor ve Kur***8217;ân-ı Kerim âyetleri gereğince büyünün Allahû Tealâ tarafından kesinlikle yasak edildiğini görüyoruz.

2/BAKARA-102: Vettebeû mâ tetluş şeyâtînu alâ mulki suleymân(suleymâne), ve mâ kefere suleymânu ve lâkinneş şeyâtîne keferû yuallimûnen nâses sihrâ, ve mâ unzile alel melekeyni bi bâbile hârûte ve mârût(mârute), ve mâ yuallimâni min ehadin hattâ yekûlâ innemâ nahnu fitnetun fe lâ tekfur, fe yeteallemûne minhumâ mâ yuferrikûne bihî beynel mer'i ve zevcih(zevcihî), ve mâ hum bi dârrîne bihî min ehadin illâ bi iznillâh(iznillâhi), ve yeteallemûne mâ yedurruhum ve lâ yenfeuhum, ve le kad alîmû lemeniş terâhu mâ lehu fil âhireti min halâ(halâkın), ve le bi'se mâ şerav bihî enfusehum, lev kânû ya'lemûn(ya***8217;lemûne).

Süleyman'ın mülkü üzerine onlar, şeytanların okuduğu (anlattığı, tilâvet ettiği) şeylere uydular (tâbî oldular). Oysa Süleyman, (sihir yapmadı ve) kâfir olmadı. Fakat şeytanlar, insanlara sihri öğretmekle kâfir oldular. Babil (şehrin)deki iki melek (olan) Harut ve Marut'a indirilen şeyleri (öğretiyorlardı). Oysa onlar: "Biz (im bilgimiz, sizin için) sadece bir fitne, bir imtihandır. Sakın (sihir ilmini öğrenerek) kâfir olmayın." demedikçe hiç kimseye bunu öğretmezlerdi. O zamanlar (sihir meraklıları ve onu geçim vasıtası yapanlar) o ikisinden erkek (koca) ile karısının arasını açacak şeyler öğreniyorlardı. Halbuki onlar, Allah'ın izni olmadan onunla (sihirle) hiç kimseye zarar veremezlerdi. Zaten onlar kendilerine fayda verecek şeyleri değil, zarar verecek şeyleri öğreniyorlardı. Andolsun ki; onlar onu (sihri ve ona ait bilgileri) satın alan (ve onunla çıkar sağlayan) kimse için ahirette bir nasip olmadığını bilirlerdi. Kendi nefslerini, onunla ne kötü bir şeye sattıklarını onlar keşke biliyor olsalardı

113/FELÂK-1: Kul eûzu bi rabbil felak(felakı).
De ki: "Sabahın Rabbine sığınırım."

113/FELÂK-2: Min şerri mâ halak(halaka).
Yarattığı şeylerin şerrinden.

113/FELÂK-3: Ve min şerri gâsikın izâ vekab(vekabe).
Karanlığı çöktüğü zaman gecenin şerrinden.

113/FELÂK-4: Ve min şerrin neffâsâti fîl ukad(ukadi).
Ve min şerrin neffâsâti fîl ukad(ukadi).

113/FELÂK-5: Ve min şerri hâsidin izâ hased(hasede).
Ve hased ettiği zaman hasetçinin şerrinden.

Şeytanın ilmini temsil eden büyü, hüddam ve fal okları Peygamber Efendimiz(S.A.V)***8217;in dönemine kadar da insanlar tarafından en üst boyutta kullanılıyordu.

Şeytanın bu ilmi insanlara sadece zarar verir. Şeytanın tesiri altındaki insanlar, şeytandan yardım alarak bu ilmi, başkalarına zarar vermek için kullanırlar. Amaçları onları mutsuz etmektir. Çünkü şeytan onları bu istikamette kumanda eder. Onlar şeytanın da yardımıyla, birbirleriyle iyi anlaşan insanların arasını açmak, evli çiftleri birbirinden ayırmak, insanların hastalanmasını, sıkıntı çekmesini sağlamak gibi birçok kötülüğü yapabilirler. Bugün şeytanın bu ilmi sebebiyle, hayatını inanılmaz işkencelerle geçiren yüzlerce, binlerce insanın var olduğunu görüyoruz. Ne yazık ki insanlar bu korkunç ilmin onları cehenneme götüreceğinin farkında bile değiller. Şeytanın etkisiyle para karşılığında insanlara büyü yapıyorlar. Bu ilmi kullanarak kendilerine çıkar sağlıyorlar.

7/A***8217;RAF-16: Kâle fe bimâ agveytenî le ak'udenne lehum sırâtekel mustekîm(mustekîme).
(İblis:) "Bundan sonra, beni azdırman sebebiyle, mutlaka Senin Sıratı Mustakîm***8217;ine onlara karşı (mani olmak için) oturacağım." dedi.

7/A***8217;RAF-17: Summe le âtiyennehum min beyni eydîhim ve min halfihim ve an eymânihim ve an şemâilihim, ve lâ tecidu ekserehum şâkirîn(şâkirîne).
Sonra, elbette onlara, önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından geleceğim ve onların çoğunu şükreden bulmayacaksın.

Şeytanın insanları bu dünyada mutsuzluğa, ahrette ise cehenneme götürecek olan bu ilminin yanı sıra bir de Allah***8217;ın ilmi vardır. İnsanları yalnızca mutluluğa, huzura götüren bir ilim. İki yol vardır: Birincisi Allah***8217;ın yolu, ikincisi şeytanın yolu. Ve iki kulluk söz konusudur; Allah***8217;a kul olmak, şeytana kul olmak. İnsanlar ya şeytana kul oluyorlar ya da Allah***8217;a kul oluyorlar.

2/BAKARA-256: Lâ ikrâhe fiddîni kad tebeyyener ruşdu minel gayy(gayyi), fe men yekfur bit tâgûti ve yu***8217;min billâhi fe kadistemseke bil urvetil vuskâ, lenfisâme lehâ, vallâhu semîun alîm(alîmun)
Dînde zorlama yoktur. Andolsun ki; irşad (hidayet yolu; Allah***8217;a ulaştıran yol), gayy (dalâlet yolu; şeytana, cehenneme ulaştıran yol)dan açıkça (ayrılıp) ortaya çıkmıştır. O zaman; kim tagutu (şeytanı ve şeytana ulaştıran yolu) inkâr edip de Allah***8217;a îmân ederse (mü***8217;min olursa) (Allah***8217;a ulaştıran yolu tercih ederse), artık andolsun ki; o, (Allah***8217;tan) kopması mümkün olmayan (sağlam bir kulba) urvetül vuskaya (mürşidin eline) (tutunup) yapışmıştır. Allah SEMÎ***8217;un ALÎM***8217;dir.

Büyü ile uğraşanlar; şeytanın adımlarına tâbî olarak ona kul olanlardır.

51/ZARİYAT-56: Ve mâ halaktul cinne vel inse illâ li ya'budûn(ya'budûni).
Biz, insanları ve cinleri başka bir şey için değil; Bize, kul olsunlar diye yarattık.

36/YASİN-60: E lem a'had ileykum yâ benî âdeme en lâ ta'buduş şeytân(şeytâne), innehu lekum aduvvun mubîn(mubînun).
Ey Âdemoğulları! Ben, sizlerden şeytana kul olmayacağınıza dair ahd almadım mı? Muhakkak ki; o (şeytan), size apaçık bir düşmandır.

36/YASİN-61: Ve eni'budûnî, hâzâ sırâtun mustekîm(mustekîmun).
Ve Ben, sizden Bana kul olmanıza (dair ahd almadım mı?) Bu da Sıratı Mustakîm (üzerinde bulunmak)tır.

Büyüyü yapmak da, yaptırmak da Allah katında çok büyük suçtur. Büyü yapanların, büyüye ait bilgileri satın alan ve onunla çıkar sağlayan kimselerin ahrette bir nasibi olmadığını belirtiyor Allahû Tealâ. Onlar cehennemin en aşağı katına gidecek olan onlardır.

cimcime68 14.10.07 00:22

Ayet Ve Hadislerde şehitlik
 
Şehitlik; yüce dinimizin belirlediği ve kutsal kitabımızda övgüyle bahsettiği bir kavramdır. Kur***8217;an***8217;ı Kerimde Bakara Suresi 154. ayetinde ifade edildiği şekliyle ***8220;Allah yolunda öldürülenlere ***8220;ölüler***8221; demeyin. aslında onlar diridirler. Ancak siz bunu bilemezsiniz***8221; denilmek suretiyle şehitliğin, Allah katında büyük bir değere ve yüce bir mevkiye sahip olduğunu belirtilmiştir.

Şehitlik malıyla, canıyla Allah yolunda, O***8217;nun dinini yüceltmek, sahibi olduğu yurdunu, vatanını, ırz ve namusunu korumak amacıyla savaşan kimselere; niyet ve gayretlerini kanlarıyla mühürlemiş olmaları sebebiyle Allah'ın verdiği bir unvandır. İslam Dinine göre bütün ameller niyetlere göredir ve Allah için yapılan hiçbir amel karşılıksız kalmayacaktır. Hal böyle olunca en değerli varlığı olan canını Allah yolunda feda eden kimselere Allah, şehitlik unvanını layık görmüştür.

Şahadet (Şehitlik), dini bir kavramdır. İslam dininin bilerek ve isteyerek Allah için, din vatan ve kutsal değerleri için ölümü göze almanın bedeli olarak insana bahşettiği yüce bir makamdır. Şehit, kelimesi, aynı zamanda Allahın sıfatlarındandır. Kur***8217;an-ı Kerim***8217;de Şehit (Şüheda), Şahit, Şahitlik ve Şahadet, gibi kavramlar bir çok yerde geçmektedir.

Burada konumuza örnek teşkil etmesi bakımından Kur***8217;an-ı Kerim***8217;in muhtelif ayetlerini şöyle sıralayabiliriz:

"Allah yolunda öldürülenlere "ölüdür" demeyin. Aslında onlar diridirler fakat siz bunu bilemezsiniz." (2/154)

***8220;Allah adaleti ayakta tutarak, kendisinden başka ilah olmadığına şahitlik etmiştir. Melekler ve ilim sahipleri de öyle. Ondan başka ilah yoktur. O güçlüdür, hikmet sahibidir.***8221;(3/18)

"Allah yolunda öldürülür veya ölürseniz, Allah'ın bağışlaması ve rahmeti onların topladıklarından daha iyidir." (3/157)

***8220;Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanma. Bilakis onlar diridirler,Rableri katında Allah***8217;ın, lütfünden kendilerine verdiği nimetlerin sevincini yaşayarak rızıklandırılmaktadırlar. Arkalarından kendilerine ulaşamayan (henüz şehit olmamış) kimselere de hiçbir korku olmayacağına ve onların üzülmeyeceklerine sevinirler. (3/169,170)

***8220;Kim Allah***8217;a ve Peygambere itaat ederse, işte onlar, Allah***8217;ın kendilerine nimet verdiği peygamberlerle, sıddıklarla, şehitlerle ve iyi kimselerle birliktedirler. Bunlar ne güzel arkadaştır.***8221; (4/69)

"Öyleyse, dünya hayatına karşılık ahireti satın alanlar, Allah yolunda savaşsınlar. Kim Allah yolunda savaşırsa ister ölsün ister galip gelsin. Biz ona büyük bir ödül vereceğiz."(4/74)

Ayetlerden de anlaşıldığı üzere, Yüce dinimiz şehide öylesine değer vermiştir ki, ruhunu Allaha, bedenini toprağa sunduğu anda; Allah şehidin kanını canını tezkiye eder temizler. üzerinde bulunan eşyaların bile, o yolda kişinin tüm varlığı ile değerli hale gelmesine sebep olur. Bu görüntü dünyada ve ahirette Allah için ölümün göze alınabilirliğinin şahidi, delili ve ispatı sayılır. Bu delillerin aynen korunması sebebiyledir ki, şehitler kanlı elbiseleri ile defnedilirler. Dirilme gününde de aynı hal ile Allahın huzuruna çıkacakları ifade edilmektedir. Bu anlamda Yüce Kitabımızda: "Gerçekten ölüleri biz diriltiriz. Onların yaptıkları işleri delilleriyle birlikte biz yazarız. Her şeyi apaçık bir kitapta sayıp yazmışızdır.***8221; (36/12) buyrulmaktadır.

Peygamberimiz (AS) hadislerinde şehitleri övmüş ve Şehit olmayı teşvik etmiştir. Bir gün savaşmak üzere peygamberimize gelen bir kimse: "Savaşayım mı? yoksa iman mı edeyim?" diye sorduğunda, Peygamberimiz "Önce iman et, sonra savaş" demiştir. Bunun üzerine o kişi şehadet getirerek iman ettiğini ifade etmiş ve katıldığı o savaşta şehit olmuştur. Bu kimse için Peygamberimiz (as) "Az amel işledi, çok mükafat kazandı." buyurmak suretiyle şehit olmanın insan için ne kadar değerli olduğunu, insana büyük bir mertebe kazandırdığını işaret etmişlerdir.

İşte saygı değer okurlarım Yüce dinimizin belirgin bir şekilde öne çıkardığı şehitlik anlayışı, millet hayatımızda din ve devletin, vatan ve bayrağın, bunun yanında kutsal değerlerin korunması hususunda bütün insanlığa örnek teşkil edecek bir hal almıştır. Bugün sahip olduğumuz bu cennet vatanı, aziz şehitlerimizin bizlere bıraktığı en değerli hatıra kabul ederek, ay yıldızlı bayrağımızı bu uğurda can veren şehitlerimizin kanından bilmez miyiz?

Öyleyse sahip olduğumuz değerlerin kıymetini bilerek, şehitlerimize ve onların bizlere olan emanetlerine sahip çıkarak, birlik ve beraberlik ruhuyla nice yıllara diyor; Çanakkale savaşlarının yıldönümünde bütün şehitlerimizi rahmetle minnetle anıyor, aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyorum. Ruhları şad, makamları Cennet olsun.

ayben 21.10.07 23:15

Kabe Hala Bekliyormu beni ?
 
Kendi üzerinde dönen değirmen taşları misali dönüyorum odalarda;
Seccadeler nerde?..
Kıble hangi yöne doğruydu bu evde?..
Başıma koymak için takke, çekmek için tesbih var mı?..

Bugün bitti. Gece de gidiyor...
Bir günüm daha bitti; ben nereye gidiyorum?..
Gün gün, saat saat, dakika dakika ölüyorum!.. Gidiyorum!.. Tükeniyorum;
Haberim var mı?..

Herşeyi sevmek... Çok güzel.
Kendini sevmek... Çok güzel. Peki, bu nasıl kendini sevmek?
***8220;Seviyorum***8221; çığlıklarıyla yak kendini hadi!..
Erit kendini, tüket, bitir!..

Sen... Ey sen, aynadaki!..
***8220;Kalan***8221;ının farkında mısın?
Peki ***8220;talan***8221;ının?
Sen... Ey sen, aynadaki!..
Dün de bakmıştın aynaya. Farkında mısın; bugün daha yaşlısın!.. Bugün daha çökük, bugün daha çirkin, bugün daha tedirgin!..
Çünkü biraz daha dökülmüş saçların, biraz daha buruşmuş suratın!
Biraz daha; bir saniye, bir dakika, bir saat, bir gün daha yaklaşmışsın düşeceğin çukura!..

Nerde, Nerde seccadeleeer?..
Kıble hangi yöndeydi bu evde?.. Ninem son gelişinde ne tarafa doğru namaz kılmıştı?..
Katlanır rahlenin nasıl açıldığını unuttum. Ve onun içinde açılan ***8220;Kitab***8221;ın yüzümü ve içimi nasıl aydınlattığını...
İçim...
Aahhh, içim yanıyor.

Bugün bitti, gece de gidiyor...
Bir günüm daha bitti; ben, ben nereye gidiyorum?..
Gün gün, saat saat, dakika dakika ölüyorum... Gidiyorum...
Tükeniyorum;
Haberim var mı?..

Son tuttuğum orucu hangi iklimde bıraktım?.. Son kıldığım namaz hangi seccadeyle katlandı?..
Merak ediyorum;
Kâbe hâlâ bekliyor mu beni?..
Bilmiyorum... Bilemiyorum.
Ama şundan eminim:
Mezarım beni bekliyor!

Muammer Erkul

manayak 26.10.07 16:00

arkadaslar bizlerle paylastıgını bu guzl bilgler için sizileretsk ediyorum

cimcime68 02.11.07 23:28

İnşâallah demenin önemi
 

Sual: İnşâallah ne demektir, önemi nedir?
CEVAP
İnşâallah, Allahü teâlâ dilerse olur manasına, bütün işlerini Allahü teâlânın dilemesine havale etmek için söylenen sözdür.

Allahü teâlânın huzurunda itaat edenlerden olmak için, her işte inşâallah demelidir! Hadis-i şerifte, (İnsanlar için, inşâallah demekten daha faziletli itaat edicilik yoktur) buyuruldu.

(Şunu yapacağım) veya (Yarın şuraya gideceğim) denince de (İnşâallah) demelidir!

Bir kimse ile bir şey kararlaştırırken inşâallah denirse, sonradan o iş yerine getirilmezse, yalancı olunmaz. (Miftah-ül cenne)

Kesin işlerde de inşâallah denir. Mescid-i harama girileceğini Allahü teâlâ bildirdiği halde, inşâallah denmesini öğretmek için, (Mescid-i harama inşâallah gireceksiniz) buyurdu. (Feth 27)

İsmail aleyhisselamın, (Babacığım, sana emredilen ne ise, onu yap! İnşâallah beni sabredicilerden bulursun) dediği de Kur'an-ı kerimde bildirilmektedir. (Saffat 102)

Peygamber efendimiz de, mezarlığa uğrayınca, ölüm muhakkak olduğu halde, ilâhi terbiye gereği olarak, (İnşâallah biz de size kavuşacağız) buyurdu. (Müslim)

Peygamber efendimiz, duasının kabul olacağını âyet-i kerimeye istinaden kesin olarak bildiği halde şöyle buyurdu:
(Her Peygamberin duası kabul olur. Her Peygamber, ümmeti için dünyada dua etti. Ben ise, Kıyamette ümmetime şefaat izni verilmesi için dua ediyorum. Duam inşâallah kabul olacak. Müşrik olmayanların hepsine şefaat edeceğim.) [Müslim]

Hz. Süleyman***8217;ın imtihanı
Kur'an-ı kerimde mealen; (Biz Süleymanı imtihan ettik. Tahtının üstüne bir ceset bıraktık. Daha sonra o, yine [Rabbine] döndü) buyurulmuştur. (Sad 34)

Fahreddin-i Razi hazretleri buyuruyor ki:
Süleyman aleyhisselam, bir gecede, zevcelerinin hepsini dolaşacağını, onlardan herbirinden birer erkek çocuk dünyaya geleceğini, Allah yolunda muharebe edeceklerini söyledi. Fakat, inşâallah demeyi unuttu. Sakat bir çocuk dünyaya geldi. Bunu götürüp, babasının tahtına bırakıverdiler. Hadis-i şerifte, (Yemin ederim ki, Süleyman aleyhisselam inşâallah deseydi, dediği gibi olurdu) buyuruldu. (Buhari)

Resulullah efendimize; Ruh, Eshab-ı Kehf ve Zülkarneynden sorulunca; (Yarın gelin, haber vereyim) buyurmuş, inşâallah demeyi unutmuştu. Bu sebeple birkaç gün Resulullaha vahiy gelmedi. Sonra şu mealdeki âyet-i kerime nazil oldu:
(İnşâallah demeden hiçbir şeyi yarın yapacağım deme!) [Kehf 23, 24]
Peygamberler günah işlemez. Bunun gibi hareketlerine zelle denir.

cimcime68 02.11.07 23:31

Besmelenin fazileti
 
Sual: Besmelenin fazileti nedir?
CEVAP
İlk yazılan, Besmeledir. Âdem aleyhisselama ilk gelen, Besmeledir. Müminler, Besmele yardımı ile, Sırattan geçer. Cennet davetiyesinin imzası Besmeledir. Peygamber efendimiz, (Hoca çocuğa, Besmele okur, çocuk da söyleyince, Allahü teâlâ, çocuğun ve anasının ve babasının ve hocasının Cehenneme girmemesi için senet yazdırır) buyurdu.

Euzü okumak, (Euzü billâhi mineş-şeytânirracîm),
Besmele okumak ise, (Bismillâhirrahmânirrahîm) demektir.

Hadis-i şerifte, (Kur'an-ı kerime saygı göstermek, Euzü okuyarak başlamakla olur ve Kur'an-ı kerimin anahtarı, Besmeledir) buyuruldu. Sure okurken, Euzü Besmele okunur. Âyet-i kerime okurken, âlimlerin çoğuna göre, yalnız Euzü okunur. Sure veya âyet okumaya başlarken Euzü okumak vacip, Fatiha okumaya başlarken Besmele okumak da vaciptir. Diğer surelere başlarken Besmele okumak sünnettir.

Namazda, Sübhaneke okuduktan sonra Euzü Besmele okumak sünnettir. Allahü teâlâ, (Kur'an-ı kerim okuyacağın zaman E'uzü... söyle) buyuruyor. (Nahl 98)

Kesin haram olduğu bilinen bir şeyi mesela şarap içerken veya domuz eti yerken Besmele çekmek küfürdür.

İyi işlere Besmele ile başlamalıdır! Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Besmele ile başlanmayan her önemli iş noksan kalır.) [Beyheki]
(Eve girerken Besmele çekilirse, şeytan, ***8220;Bu eve girmeme imkan yok***8221; der, dönüp gider.) [Tibyan]

(Amel defterinde 700 Besmele bulunanı Allahü teâlâ Cehennemden çıkarır.) [Tergibussalat]
(Besmele ile yazı yazanın haceti kolaylaşır, Allahü teâlâ da razı olur.) [Deylemi]
(Besmele ile işe başlayanın günahları af olur.) [İ. Rafii]

(Yemeğe Besmele ile başlayıp, sonunda Elhamdülillah diyenin, daha sofra kalkmadan günahları af olur.) [Taberani]

(Besmele ile yenen yemek bereketli olur.) [İbni Mace]

(Sıkıntıya düşen, ***8220;Bismillahirrahmanirrahim ve lâ havle ve lâ kuvvete illa billahil aliyyil azim***8221; derse, her türlü sıkıntıdan kurtulur.) [Deylemi]

(Bin kere Besmele okuyanın dört bin büyük günahı af olur.) [Tergibussalat]
(Soyunurken çekilen Besmele, cinlere perde olur, avret yerlerini göremezler.) [İ. Ebiddünya]

(Helaya girerken çekilen Besmele, cinlere perde olur, avret yerlerini göremezler.) [T. Salat]
(Besmele yazılı bir kağıdı, yerden kaldıran sıddıklardan yazılır.) [Tergibussalat]

(Besmelesiz koku sürünen, şeytanlara da koku sürmüş olur.) [İbni Sünni]
(Şeytandan korunmak için, yemeğe Besmele ile başla!) [Taberani]
(Su içerken Besmele çek, bitince de, Elhamdülillah de ve üç nefeste iç!) [İbni Sünni]

(Yemeğe başlarken, Allahü teâlânın adını anın, yani Besmele çekin! Başında Besmele çekmeyi unutan, hatırladığı zaman, "Bismillahi alâ evvelihi ve ahirihi" desin!) [Ebu Davud, Tirmizi, Hâkim]

Sual: İşlere başlarken kısaca Bismillah demek yetişir mi?
CEVAP
Yetişir. [***8220;h***8221; harfinin iyice belli olması için] (Bismillahi) de denir. (Bismillah) demek de caizdir.

Besmele ile başlanılan iş bitince de, (Elhamdülillah) demeli, yani Allahü teâlâya şükretmelidir!

İbrahim suresinin, (Şükrederseniz elbette nimetimi artırırım) mealindeki 7.âyet-i kerimesi ile (Az-çok bir nimete kavuşan "Elhamdülillah" derse, Allahü teâlâ, o kimseye bu nimetten daha iyisini verir) ve (Yiyip içtikten sonra "Elhamdülillah" diyenden Allahü teâlâ razı olur) hadis-i şerifleri, nimete şükredince, hem eldeki nimetin yok olmaktan kurtulacağını, hem de yeni nimetlerin ele geçmesine sebep olacağını bildirmektedir. (T.Gafilin)

manayak 02.11.07 23:38

haklısın
 
Al***305;nt***305;:

cimcime68´isimli üyeden Al***305;nt***305; (Mesaj 29478)
Sual: Besmelenin fazileti nedir?
CEVAP
İlk yazılan, Besmeledir. Âdem aleyhisselama ilk gelen, Besmeledir. Müminler, Besmele yardımı ile, Sırattan geçer. Cennet davetiyesinin imzası Besmeledir. Peygamber efendimiz, (Hoca çocuğa, Besmele okur, çocuk da söyleyince, Allahü teâlâ, çocuğun ve anasının ve babasının ve hocasının Cehenneme girmemesi için senet yazdırır) buyurdu.

Euzü okumak, (Euzü billâhi mineş-şeytânirracîm),
Besmele okumak ise, (Bismillâhirrahmânirrahîm) demektir.

Hadis-i şerifte, (Kur'an-ı kerime saygı göstermek, Euzü okuyarak başlamakla olur ve Kur'an-ı kerimin anahtarı, Besmeledir) buyuruldu. Sure okurken, Euzü Besmele okunur. Âyet-i kerime okurken, âlimlerin çoğuna göre, yalnız Euzü okunur. Sure veya âyet okumaya başlarken Euzü okumak vacip, Fatiha okumaya başlarken Besmele okumak da vaciptir. Diğer surelere başlarken Besmele okumak sünnettir.

Namazda, Sübhaneke okuduktan sonra Euzü Besmele okumak sünnettir. Allahü teâlâ, (Kur'an-ı kerim okuyacağın zaman E'uzü... söyle) buyuruyor. (Nahl 98)

Kesin haram olduğu bilinen bir şeyi mesela şarap içerken veya domuz eti yerken Besmele çekmek küfürdür.

İyi işlere Besmele ile başlamalıdır! Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Besmele ile başlanmayan her önemli iş noksan kalır.) [Beyheki]
(Eve girerken Besmele çekilirse, şeytan, ***8220;Bu eve girmeme imkan yok***8221; der, dönüp gider.) [Tibyan]

(Amel defterinde 700 Besmele bulunanı Allahü teâlâ Cehennemden çıkarır.) [Tergibussalat]
(Besmele ile yazı yazanın haceti kolaylaşır, Allahü teâlâ da razı olur.) [Deylemi]
(Besmele ile işe başlayanın günahları af olur.) [İ. Rafii]

(Yemeğe Besmele ile başlayıp, sonunda Elhamdülillah diyenin, daha sofra kalkmadan günahları af olur.) [Taberani]

(Besmele ile yenen yemek bereketli olur.) [İbni Mace]

(Sıkıntıya düşen, ***8220;Bismillahirrahmanirrahim ve lâ havle ve lâ kuvvete illa billahil aliyyil azim***8221; derse, her türlü sıkıntıdan kurtulur.) [Deylemi]

(Bin kere Besmele okuyanın dört bin büyük günahı af olur.) [Tergibussalat]
(Soyunurken çekilen Besmele, cinlere perde olur, avret yerlerini göremezler.) [İ. Ebiddünya]

(Helaya girerken çekilen Besmele, cinlere perde olur, avret yerlerini göremezler.) [T. Salat]
(Besmele yazılı bir kağıdı, yerden kaldıran sıddıklardan yazılır.) [Tergibussalat]

(Besmelesiz koku sürünen, şeytanlara da koku sürmüş olur.) [İbni Sünni]
(Şeytandan korunmak için, yemeğe Besmele ile başla!) [Taberani]
(Su içerken Besmele çek, bitince de, Elhamdülillah de ve üç nefeste iç!) [İbni Sünni]

(Yemeğe başlarken, Allahü teâlânın adını anın, yani Besmele çekin! Başında Besmele çekmeyi unutan, hatırladığı zaman, "Bismillahi alâ evvelihi ve ahirihi" desin!) [Ebu Davud, Tirmizi, Hâkim]

Sual: İşlere başlarken kısaca Bismillah demek yetişir mi?
CEVAP
Yetişir. [***8220;h***8221; harfinin iyice belli olması için] (Bismillahi) de denir. (Bismillah) demek de caizdir.

Besmele ile başlanılan iş bitince de, (Elhamdülillah) demeli, yani Allahü teâlâya şükretmelidir!

İbrahim suresinin, (Şükrederseniz elbette nimetimi artırırım) mealindeki 7.âyet-i kerimesi ile (Az-çok bir nimete kavuşan "Elhamdülillah" derse, Allahü teâlâ, o kimseye bu nimetten daha iyisini verir) ve (Yiyip içtikten sonra "Elhamdülillah" diyenden Allahü teâlâ razı olur) hadis-i şerifleri, nimete şükredince, hem eldeki nimetin yok olmaktan kurtulacağını, hem de yeni nimetlerin ele geçmesine sebep olacağını bildirmektedir. (T.Gafilin)


yerden goge kadarrr haklsısın beeee

allen_sago 02.11.07 23:49

ben gregoryanım soruyu anlayamadım desem :)

ayben 17.11.07 17:41

Asla dis görunuse bakmamali ...


Ramazan... Cuma günü... Cuma vakti... Cami... Cemaat tek tük camiye girmekte. İmam kürsüde... Girenlerin arasında... O... Hızır... Hızır a.s. da genç ihtiyar arasında onlardan biri gibi gidiyor bir köşeye oturuyor. Kürsüde imam sohbete başlıyor... Hızır'ın yanına kırklarında bir adam gelip oturuyor. Cami yavaş yavaş dolmakta...
<>
Adam, bir müddet sonra uyuklar bir vaziyette sallanıyor, ha uyudu ha uyuyacak. Hızır a.s. adamı dürtüklüyor:
- Uyuyacaksın, der. Adam:
- Uyumam, beni rahat bırak.

Hızır a.s. ses etmez, ancak ezan okundu okunacak, adam ha uyudu ha uyuyacak, bir daha dürtükleyerek:
- Uyuyacaksın dedim, der. Adam:
- Ben de sana uyumam, beni rahat bırak dedim. Rahat bırak beni. Rahat bırak yoksa, Hızır olduğunu söylerim. Buradan çıkamazsın. Bu kalabalık sakalında bir tel bırakmaz.

Hızır a.s. susar ve gözlerine kapar, boynunu büker Allah'a yönelerek:
- Ya Rabbim! Bu nasıl iştir. Bu kulun benim kim olduğumu bildi. Bu nasıl iştirki bendeki listede bunun ismi yok.
Cevap gelir:
- Sana verilen listede beni sevenlerin isimleri var. O ise benim sevdiklerimden

simarik_kiz 01.01.08 14:13

Yilbasi Neyimiz olur? Yilbasi neyimiz olur? Ramazan Bayramimiz mi? Kandilimiz mi ? Kurban bayramimiz mi? Biz Muharremlerle , Martlarla baslayan yilarida biliriz..ki hic biri boyle simariklikla, boyle ayyaslikla, boyle kumarbazlikla acilmazdi..Hepsi efendi yilardi.. Bu bahsi bukadarla kapatiyor Noel Babaya geliyorum: Memleketimize, herhalde Beyoglu'ndan giren, Halic,i atlayarak Fatih'lere Aksaray' lara, sonra rumeli'ye ve Bugaz;i asarak once Kadikoylere , Moda'lara ve sonra Uskudar'lara ve ordan Anadoluya gecen bu bunak, neyimiz oolur: Babamizmi, Dedemizmi, amcamiz mi yoksa Avrupaliliktan pirimiz mi. Isatanbul'un Tepebasin'dan Adana' nin tepebagi'na kadar her yeri bilen , her yere ugrayan bu moruk kimdir. necidir? Bir resmine bakarsaniz Hanarilere oteki resmine bakarsaniz Rasputin'e benzeyen bu iskambil papazi, aramizda nenin nesidir..bunu hic merak etinizmi?Siz birakinda ben soyleyeyim onun kim oldugunu: O Halic seferlerinden kalma bir kilic artigidir. O zamansilahla girmedigi yerelere, simdi beyaz sakaliyla saygilar ve sevgiler toplayarak gire biliyor.O evimize girerken esegini kapimizin halkasina bagliyan bir piyer Lermit'tir. Kardeslerini Mukaddes savas'a hazirlamakla geliyor. O adiyla saniyla bir misyonerdir ki,kiligini degistirmis..ve bizi avlamaya, kucaginda getirdigi oyuncaklarla en can alici noktamizdan: cocuklarimizdan baslamistir.bu comertligin karsiligini istemiyecekmi saniyosunuz, fedakarliginin sebebini dusunmedinizmi? Birakin , onun hakkindan ben geleyim : iste sakalinin cekince gordunuzmu...sakali elimde kaldi ve altindan Lúcifer (seytan) cikti. Bilirsinizki casuslarda kiyafetlerini ekseriya boyle degistirirler.Bu mezar begenmeyen hortlaga ya mezarini gosterin, yahut birakin: Hac 'in da carmiha gereyim onu. Tehlikeyi sezer de kendiliginden gitmeye kalkarsa cikarken cepelerini yoklamayi unutmayiniz : Muhakkak bir seyinizi calmistir.. (A.Nihat Asya) evet biraz uzun ama ne anlatilmak istenmis anlamisnizdir umarim..bu gece bizim gecemizzzz degildir bu gece hic bi anlami yok yeni bir yil yeni bir gun ama hersey ayni evimiz hayatimiz uzuntumuz sevincimiz bize hic birsey kazandirmiycak aksine madi kaybimiz olcak bu geceyi kutlarken..biz cocuklarimiza noel baba degil Efendirler efendisini anlatmaliyiz..cocuklarimiza kendi dinimizi anlatiyosak, onun (noel babanin)kim oldugunu neyimiz oldugunu anlatmamiz gerek..bize cocuklarimiza zarari dokunmadan iyi dileklerde bulna bilirz ama yeni yil icin degil ALLAHIn vermis oldugu butun nimetler ve gunler icin..her gunu sevdiklerimizden dua eksik etmiyerek baslamaliyiz...ALLAH herkese hayirli zamanlar nasip etsin her aniniz her seneniz her gununuz birbirinden guzel olmasi ve ALLAHIn rahmeti bereketi uzerinzden eksik olmasin..( dilek dilemek duadir dularin en guzelinde RABIMIZ Kabul buyursun insallah tum islam alemin hayirli yilara dilerim..)

Simariktan Not : herkes kendi inacina gore kutlar saygi duyariz..bu sadece okudugum kendi dusunlerimide belirtigim bi yazidir..ALLAHA herkesin kalbine gore versin amin..

betulkevser 01.01.08 15:11

Al***305;nt***305;:

simarik_kiz´isimli üyeden Al***305;nt***305; (Mesaj 42997)
Yilbasi Neyimiz olur? Yilbasi neyimiz olur? Ramazan Bayramimiz mi? Kandilimiz mi ? Kurban bayramimiz mi? Biz Muharremlerle , Martlarla baslayan yilarida biliriz..ki hic biri boyle simariklikla, boyle ayyaslikla, boyle kumarbazlikla acilmazdi..Hepsi efendi yilardi.. Bu bahsi bukadarla kapatiyor Noel Babaya geliyorum: Memleketimize, herhalde Beyoglu'ndan giren, Halic,i atlayarak Fatih'lere Aksaray' lara, sonra rumeli'ye ve Bugaz;i asarak once Kadikoylere , Moda'lara ve sonra Uskudar'lara ve ordan Anadoluya gecen bu bunak, neyimiz oolur: Babamizmi, Dedemizmi, amcamiz mi yoksa Avrupaliliktan pirimiz mi. Isatanbul'un Tepebasin'dan Adana' nin tepebagi'na kadar her yeri bilen , her yere ugrayan bu moruk kimdir. necidir? Bir resmine bakarsaniz Hanarilere oteki resmine bakarsaniz Rasputin'e benzeyen bu iskambil papazi, aramizda nenin nesidir..bunu hic merak etinizmi?Siz birakinda ben soyleyeyim onun kim oldugunu: O Halic seferlerinden kalma bir kilic artigidir. O zamansilahla girmedigi yerelere, simdi beyaz sakaliyla saygilar ve sevgiler toplayarak gire biliyor.O evimize girerken esegini kapimizin halkasina bagliyan bir piyer Lermit'tir. Kardeslerini Mukaddes savas'a hazirlamakla geliyor. O adiyla saniyla bir misyonerdir ki,kiligini degistirmis..ve bizi avlamaya, kucaginda getirdigi oyuncaklarla en can alici noktamizdan: cocuklarimizdan baslamistir.bu comertligin karsiligini istemiyecekmi saniyosunuz, fedakarliginin sebebini dusunmedinizmi? Birakin , onun hakkindan ben geleyim : iste sakalinin cekince gordunuzmu...sakali elimde kaldi ve altindan Lúcifer (seytan) cikti. Bilirsinizki casuslarda kiyafetlerini ekseriya boyle degistirirler.Bu mezar begenmeyen hortlaga ya mezarini gosterin, yahut birakin: Hac 'in da carmiha gereyim onu. Tehlikeyi sezer de kendiliginden gitmeye kalkarsa cikarken cepelerini yoklamayi unutmayiniz : Muhakkak bir seyinizi calmistir.. (A.Nihat Asya) evet biraz uzun ama ne anlatilmak istenmis anlamisnizdir umarim..bu gece bizim gecemizzzz degildir bu gece hic bi anlami yok yeni bir yil yeni bir gun ama hersey ayni evimiz hayatimiz uzuntumuz sevincimiz bize hic birsey kazandirmiycak aksine madi kaybimiz olcak bu geceyi kutlarken..biz cocuklarimiza noel baba degil Efendirler efendisini anlatmaliyiz..cocuklarimiza kendi dinimizi anlatiyosak, onun (noel babanin)kim oldugunu neyimiz oldugunu anlatmamiz gerek..bize cocuklarimiza zarari dokunmadan iyi dileklerde bulna bilirz ama yeni yil icin degil ALLAHIn vermis oldugu butun nimetler ve gunler icin..her gunu sevdiklerimizden dua eksik etmiyerek baslamaliyiz...ALLAH herkese hayirli zamanlar nasip etsin her aniniz her seneniz her gununuz birbirinden guzel olmasi ve ALLAHIn rahmeti bereketi uzerinzden eksik olmasin..( dilek dilemek duadir dularin en guzelinde RABIMIZ Kabul buyursun insallah tum islam alemin hayirli yilara dilerim..)saniye Not : herkes kendi inacina gore kutlar saygi duyariz..bu sadece okudugum kendi dusunlerimide belirtigim bi yazidir..ALLAHA herkesin kalbine gore versin amin..

yerinde ve güzel bir paylasım sağolasın.............

hahuer 10.01.08 12:17

Namaz
 
NAMAZ

--------------------------------------------------------------------------------
vakit mi-yer mi bulamadiniz?


Necip Fazıl'dan İki Mısra
Namaz sancıma ilaç, yanık yerime merhem
Onsuz ebedi hayat benim olsa istemem.


Yunus'tan İki Mısra
Zanaatın yüreği namaz imiş hoş bişe.
Namaz kılan kişide olmaz yavuz endişe





Akil ayagindan bukagili at

Kosar ötelere açamaz kanat

Ibadette vahye eyle kanaat

Haktan bize yüce fermandir namaz


Günah Yaşı

'Yavrucuğum,
Bundan sonra günah olur.'
Deyince ninesi,
Namaza başlamış arkadaşım.
Sahi anne benim de
Geldi mi günah yaşım?

Bestami YAZGAN



Seherde uyuyan rûhlar ölüdür

Uyan, dal seherler rahmet gölüdür

Secde görmeyen ev ölüm çölüdür ...


Ölülere hayat ve candir namaz





Günahım affeder isterse eğer,

Kutsaldır kitabım her şeye değer,
Mümin iki cihan şanlıymış meğer,
Kıyama durmalı, miraçtır namaz..









Namaz
Namaz;
gözlerimdeki perde,
göğüs kafesimdeki kuş
dilimdeki hece,
beynimdeki düş.

Namaz;
sabah ve gece,
Ruhaniyetimdeki en güzel ece.


Turgay Bozkuş





Namaz yüz yüze bakmaktır
Yüzden Rahmana akmaktır
Hak yüzüğünü takmaktır
Namaz yarla gül dermektir

deniz_25710 18.01.08 16:29

Muharrem ayı ve aşure
 
"Şehrullahi'l-Muharrem" olarak meşhurdur."Allah'ın ayı Muharrem" olarak bilinir. Muharrem ayının onuncu gecesi, Aşure gecesidir. Ertesi günü de Aşure günüdür. Muharrem ayı, Kur'an-ı kerimde, kıymet verilen dört aydan biridir. Bu ayın en kıymetli gecesi de Aşure gecesidir. Allahü teâlâ, birçok duâları Aşure günü kabul etmiştir. Bugünde Cenab-ı Hak on peygamberine on çeşit ikramda bu***lunmuştur
Aşura Gününün Allah katında da çok seçkin bir yerinin olduğunu Fecr Suresinin ikinci ayeti olan

"On geceye yemin olsun" ifadelerinin tefsirinden öğrenmekteyiz.

Aşure Günü Olan ve Olacak Olan Önemli Olaylar

· Yerlerin ve göklerin yaratılması,
· Hz. Âdem'in tövbesinin kabûl edilmiştir.
· Hz. Nuh'un gemisi Cudi Dağının üzerine demirlemiştir.
· Hz. Yûnus'un balığın karnından çıkması,
· Hz. İbrahim (a.s'in dünyaya gelmesi ve ateşten kurtulması
· Hz. İdris'in göğe çıkarılması,
· Hz. Süleyman (a.s'a saltanat verilmesi,
· Hz. Yakub'un oğlu Hz. Yusuf'a kavuşması, gözlerinin görmeye başlaması, Hz. Yusuf'un kuyudan çıkması
· Hz. Eyyûb'un hastalıktan kurtulması,
· Hz. Musa'nın Kızıldeniz'i geçmesi ve Firavun ordusu ile birlikte helak olması,
· Hz. İsâ'nın doğumu ve ölümden kurtulup, diri olarak göğe çıkarılması Aşure günü oldu.
· Hz. Musa (a.s'nın Firavun'un şerrinden kurtulması
· Hz. Hüseyin (r.a'in şehid edilmesi
· Kıyâmetin kopması da Aşûre günü olacaktır.
· Hz. Aişe'nin belirttiğine göre, Kabe'nin örtüsü daha önceleri Aşura gününde değiştirilirdi.

Aşûre Günü Ne Yapılır ?


Böylesine manalı ve kudsı olayların gerçekleştiği bu mübarek gün ve geceda, Asr-ı saadette beri müslümanlar başka günlere göredaha fazla ibadet etmişler ve daha fazla hayır hasenatta bulunmuşlardır.

1) Aşure günü oruç tutmak sünnettir

Aşure günü oruç tutanın, bir yıllık günahları affolur. (Hadis-i Şerif )

Aşurenin faziletinden faydalanın! Bu mübarek günde oruç tutan, melekler, peygamberler, şehidler ve salihlerin ibâdetleri kadar sevaba kavuşur. (Hadis-i Şerif )

Yalnız Aşure günü oruç tutmak mekruhtur. Bir gün öncesi veya bir gün sonrası ile tutmalıdır!

2- Akrabayı ziyaret edip, hediye ile veya çeşitli yardım ile gönüllerini alınmalıdır

Sıla-i rahmi terk eden, Aşure günü akrabasını ziyaret ederse, Yahya ve İsa'nın sevabı kadar ecre kavuşur. (Hadis-i Şerif )

3- İlim öğrenmeli

Aşure günü, ilim öğrenilen veya Allahı zikredilen bir yerde, biraz oturan, cennete girer. (Hadis-i Şerif )

4- Sadaka vermek sünnettir, ibâdettir.

Aşure günü, zerre kadar sadaka veren kimse, Uhud dağı kadar sevaba kavuşur.(Hadis-i Şerif )

5- Çok selam vermeli

Aşure günü, on Müslümana selam veren, bütün Müslümanlara selam vermiş gibi sevaba kavuşur. (Hadis-i Şerif )

6- Çoluk çocuğunu sevindirmeli

Aşure günü, aile efradının nafakasını geniş tutanın, bütün yıl nafakası geniş olur. (Hadis-i Şerif )
7- Gusletmeli

Aşure günü gusleden mümin, günahlardan temizlenir. (Hadis-i Şerif )

8 - O gün, eve ufak-tefek erzak alınmalı, alınırsa bir sene boyunca evde bereket olur.

9- Dua Okunmalı,

10 defa şu duâ okunur: "Sübhânallâhi mil'el mîzân. Ve müntehel-ılmi ve mebleğar-rızâ ve zinetel-arş'

10- Namaz Kılınmalı

· Aşûre gününe mahsus olmak üzere kuşluk vaktinde 2 rek'at namaz kılınır.
· Her rek'atte 1 Fâtiha-i şerîfe, 50 İhlâs-ı şerîf okunur.
· Namazdan sonra 100 defa: "Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli seyyidinâ Muhammedin ve Âdeme ve Nûhın ve İbrâhîme ve Mûsâ ve Îsâ ve mâ beynehüm minen-nebiyyîne vel-mürselîn. Salevâtullâhi ve selâmühû aleyhim ecmaîn"


· Öğle ile ikindi arasında 4 rek'at namaz kılınır. Beher rek'atte 1 Fâtiha-i şerîfe, 50 İhlâs-ı şerîf okunur.
· Namazdan sonra: 70 İstiğfâr-ı şerîf, 70 Salevât-ı şerîfe ve 70 defa: "Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil-aliyyil-azıym" okunur.

· Ümmet-i Muhammed (s.a.v'in hidâyeti ve kurtuluşu için duâ edilir.

ErGiN_HH 18.01.08 16:56

Aşure günü ve gecesi
Muharrem ayının onuncu günü Aşure günüdür. Muharrem ayı, Kur***8217;an-ı kerimde, kıymet verilen dört aydan biridir. Muharremin birinci günü oruç tutmak, o senenin tamamını oruç tutmak gibi faziletlidir. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Ramazandan sonra en faziletli oruç, Muharrem ayında tutulan oruçtur.) [Müslim]

Bu ayın en kıymetli gecesi de Aşure gecesidir. Allahü teâlâ, birçok duaları Aşure günü kabul etmiştir. Hazret-i Âdem***8217;in tevbesinin kabul olması, Hazret-i Nuh***8217;un tufandan kurtulması, Hazret-i Yunus***8217;un balığın karnından çıkması, Hazret-i İbrahim***8217;in ateşte yanmaması, Hazret-i İdris***8217;in canlı olarak göğe çıkarılması, Hazret-i Yakub***8217;un, oğlu Hazret-i Yusuf***8217;a kavuşması, Hazret-i Yusuf***8217;un kuyudan çıkması, Hazret-i Eyyüb***8217;ün hastalıktan kurtulması, Hazret-i Musa***8217;nın Kızıl denizi geçmesi, Hazret-i İsa***8217;nın doğumu ve ölümden kurtulup, diri olarak göğe çıkarılması Aşure günü oldu.

Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Aşure günü Nuh aleyhisselamın gemisi, Cudi dağına indirildi. O gün Nuh ve yanındakiler, Allahü teâlâya şükür için oruçlu idiler. ******lar da hiç bir şey yememişti. Allahü teâlâ denizi, beni İsrail için, aşure günü yardı. Yine Aşure günü Allahü teâlâ Adem aleyhisselamın ve Yunus aleyhisselamın kavminin tevbesini kabul etti. İbrahim aleyhisselam da o gün doğdu.) [Taberani]

Öteden beri Kureyş de, Resulullah da Aşure günü oruç tutardı. Medine***8217;ye gelince de yine o gün oruç tuttu ve tutulmasını emretti. (Buhari, Müslim, Tirmizi, Ebu Davud)

Medine***8217;de aşure günü oruç tutan Peygamber efendimiz, Yahudilerin de oruç tuttuklarını gördü. (Niye oruç tutuyorsunuz?) diye sordu. Onlar da, (Allah***8217;ın İsrail oğullarını düşmanından kurtardığı bir gündür, Musa bu günde oruç tuttuğu için) dediler. Resulullah efendimiz de, Müslümanların bugün oruç tutmalarının sebebini anlatmak için, (Ben Musa aleyhisselama sizden daha layıkım) buyurdu. (Buhari, Müslim, Ebu Davud)

Bugün yapılacak işler:
1- Aşure günü oruç tutmak sünnettir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Aşure günü oruç tutanın, bir yıllık günahları affolur.) [Müslim, Tirmizi, İ. Ahmed, Taberani]
(Aşure günü oruç tutan o yıl tutamadığı [nafile] oruçlarının sevabına kavuşur.) [Deylemi]
(Aşure günü bir gün önce, bir gün sonra da tutarak Yahudilere muhalefet edin.) [İ.Ahmed]

(Aşurenin faziletinden faydalanın! Bu mübarek günde oruç tutan, melekler, peygamberler, şehidler ve salihlerin ibadetleri kadar sevaba kavuşur.) [Şir***8217;a]
[Yalnız Aşure günü oruç tutmak mekruhtur. Bir gün öncesi veya bir gün sonrası ile tutmalı!]

Peygamber efendimiz bir gün öğleye doğru buyurdu ki:
(Herkese duyurun! Bugün bir şey yiyen, akşama kadar yemesin, oruçlu gibi dursun! Bir şey yemeyen de oruç tutsun! Çünkü bugün Aşure günüdür.) [Buhari, Müslim, Ebu Davud]

Peygamber efendimiz, bugün bir hurmayı mübarek ağzında ıslatıp çocukların ağzına verirdi. Çocuklar, Resulullahın mucizesi olarak akşama kadar bir şey yiyip içmezlerdi. Bugün bazı ******ların bile bir şey yemediği bildirilmiştir. Bir avcı, Aşure günü, bir geyik yakaladı. Geyik, yavrularını emzirip akşamdan sonra dönmek üzere, avcının izin vermesi için, Resulullah efendimizden, şefaat istedi. Avcı, geyiğin akşama kalmadan hemen gelmesini isteyince, geyik, (Bugün Aşure günüdür. Bugünün hürmetine yavrularımızı emzirmeyiz. Onun için akşamdan sonra gelmek için izin istedim) dedi. Bunu duyan avcı, geyiği Resulullaha hediye etti. O da, geyiği serbest bıraktı.

2- Sıla-i rahim yapmalı. Yani akrabayı ziyaret edip, hediye ile veya çeşitli yardım ile gönüllerini almalı. Hadis-i şerifte, (Sıla-i rahmi terk eden, Aşure günü akrabasını ziyaret ederse, Yahya ve İsa***8217;nın sevabı kadar ecre kavuşur) buyuruldu. (Şir***8217;a)

3- İlim öğrenmeli! Hadis-i şerifte, (Aşure günü, ilim öğrenilen veya Allahü teâlâyı zikredilen bir yerde, biraz oturan, Cennete girer) buyuruldu. Bu gece ilim olarak, ehl-i sünnete uygun ilmihal okumalıdır. Ayrıca Kur***8217;an-ı kerim okumalı, kazası olan kaza namazı kılmalı. (Şir***8217;a)

4- Sadaka vermek sünnettir, ibadettir. Hadis-i şerifte, (Aşure günü, zerre kadar sadaka veren, Uhud dağı kadar sevaba kavuşur) buyuruldu. (Şir***8217;a)

(Bugün aşure ibadet) diye aşure pişirmek günahtır. Aşurenin bugüne mahsus ibadet olmadığını bilerek, bugün aşure veya başka tatlı yapmak günah olmaz, sevap olur. Bu inceliği iyi anlamalı. Tedavi niyetiyle sürme çeken bugün de sürmelenebilir. Hadis-i şerifte, (Aşure günü ismidle sürmelenen, göz ağrısı görmez) buyuruldu. (Hakim)

5- Çok selam vermeli. Hadis-i şerifte, (Aşure günü, on Müslümana selam veren, bütün Müslümanlara selam vermiş gibi sevaba kavuşur) buyuruldu. (Şir***8217;a)

6- Çoluk çocuğunu sevindirmeli! Hadis-i şerifte, (Aşure günü, aile efradının nafakasını geniş tutanın, bütün yıl nafakası geniş olur) buyuruldu. (Beyheki)

7- Gusletmeli. Hadis-i şerifte, (Aşure günü gusleden mümin, günahlardan temizlenir) buyuruldu. (Şir***8217;a)
[Bu sevaplar, namaz kılan ve haramlardan kaçan mümin içindir. Bunlara riayet etmeyen kimse, Aşure günü, bir değil, defalarca gusletse, günahları affolmaz.]

Hazret-i Hüseyin, 10 Muharremde şehid edildi. O yüce imamın şehid edilmesi, elbette bütün müslümanlar için büyük musibet ve üzüntüdür. Hazret-i Ömer, Hazret-i Osman, Hazret-i Ali ve Hazret-i Hamza***8217;nın şehid edilmeleri de, böyle büyük musibet ve üzüntüdür. Fakat, Peygamber efendimiz, Hazret-i Hamza***8217;nın şehid edildiği günün yıldönümlerinde matem [yas] tutmadı. Matem tutmayı da emretmedi. Matem yasak olmasaydı, herkesten önce Peygamber efendimizin ölümü için matem tutulurdu. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Matem tutan, ölmeden tevbe etmezse, kıyamette şiddetli azap görür.) [Müslim]

(İki şey vardır ki, insanı küfre sürükler. Birincisi, birinin soyuna sövmek, ikincisi, ölü için matem tutmaktır.) [Müslim]


Bütün Zaman Ayarları WEZ +2 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 15:49 .

Powered by MJTurkiye
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.

Powered by Herkonu team