![]() |
Kimseye karıştım mi? hiç karışmadım
Bu ki bana tuhaf sayılmadı Gözleyip sordum mu hiç? hayır sormadım Bu ki bana yalan sayılmadı Acımak isim miydi? hayır Bir evden olmak kötü müydü? hayır Zamana zamanla bakmak ne idi ki Baktım Tarlayı tarlayla ölçtüm Meyveyi mey mayla ölçtüm Denizi denizle ölçtüm Göğü gökle ölçtüm Zaten insanı insanla ölçtüm ki Buruk bir tat mı duydum Ve duydum Her şey ki bir yorumdu, sonuç değildi Sonuç ki zaten yoktu Sen ki kim Beni bütün bırakma. |
Bakmalar görüyorum bütün gün türlü bakmalar
Pencere bakması, sabahlar bakması, yeşil otlar bakması Hepsi de beni buluyorlar, hepsi de bir yağmur uysallığında Gördüm suyun ki yumuşak, gördüm ağacın ki katı Gördüm ama şey, gördüm ama nasıl, gördüm ama bu kadar göz Aynı bir gözler denizi, aynı bir o kadar canlı. Bakmalar görüyorum, gök ortası gibi karşımda Bulutta göz, uçakta göz, derinlikte göz Göz oluyorlar birden, bu gözler de yatağa iç yapanları Masaya üst yapanlar bunlar, atlara atca parlaklık Yılandan çöreklenmeyi, ****den uyuşmayı çıkaran bunlar da İşte uzunlardan ayak, işte beyazlar beyazından kalabalığı Bakmalar görüyorum durmadan göz olan bakmalar Başlama gözleri, çocuklu, masallı, sinemalı. Okşama gözleri vardı gel git eden parmaklarıma Aşklardan gelenleri aşkı da bir kullanışlı yapan Caz bakmaları, düğün bakmaları, dudaklar taşıyan bakmalar Bakmalar, ateşte, suda havagazında Ateşten, sudan, havagazındandı gözleri- Kar gözleri, soğuk -güzel,buğu gözleri hamamlarda En harlısı bu: savaşlarda, en ışısızı ölülerdeki Bitti gözleri onlar bitti. |
Bu gemi ne zamandır burada
Çoktan boşaltmış yükünü Gece de olmuş, rıhtım da bomboş Mavi bir suyun düşünü uyutur bir tayfa Arkada, guvertede Ah, neresinden baksam sessizlik gene. Yürürüm usuldan, girerim bir meyhaneye İçerde üç beş kişi Yalnızlık üç beş kişi Bir kadeh rakı söylerim kendime Bir kadeh rakı daha söylerim kendime -Söyle be! ne zamandır burda bu gemi -Denizin değil hüznün üstünde. Belki yarın gidecek Bir anı gelecek bir başka anının yerine. İnsan bazan ağlamaz mı bakıp bakıp kendine. |
Açılmamış bir şarap şişesiydim
Ki öyle kaldım Acımı köpürtmedim İçime sağdım Gözyaşlarımı göstermedim Ki sildim Özgürlüğüm beni tutsak düşürdü Başaramadım İçimde kara kara bulutlar sallandı Ki sallandılar Dışarı yağamadım Ve yenildim ve sustum |
Sana her zaman söylüyorum senin yüzünde gülmek var
Bakınca bir yaşama ordusu çıkıyor aydınlığa Bir çiçek geliyorsun yer altı çevresinden Bir kartal gidiyorsun çıplağın ayaklarla Şimdi bir pembeyi kovuşturuyor Omzundan yukarıya üç polis Deli ediyor onları saçlarında Bir karanfil çok Bir karanfil azala. En saklı yerlerinden en güzelliğin çıkıyor Ansızın doğan ******lar gibi güzel Bakınca bir şiir canlıyorum dünyaya Yapılan bir şeydir şiir, yuvarlak, kırmızı, geniş En genişi en kırmızısı o ezilmişler katında Şimdi bir gizliyi kovuşturuyor Gözlerinden içeriye üç polis Deli ediyor onları mısralarımda Bir karanfil az Bir karanfil çoğala çoğala. Bilmem mi ellerin vardır, umuttan yuvarlar çizerler Bakılan bir şeydir el, boşluğu dengede tutan Bir uzantıdır işte umutla insan arası Bir yönüdür ne belli, görmekle anlaşılan Geceden gün yapılan o sevişme yakınlığında Şimdi bir sevdayı izliyor Uluslararası üç polis Deli ediyor onları sonsuzda Çok isimli bir çay Çok yuvarlak bir masa. Sanki bir tarih içindeyiz, günaydın minyatürler! Üç köle uzanık bir dünyayı imzalayaraktan Ansızın dört köşe, ansızın ehram En duymalı yerlerinde bir sessizlik Güneşin çok parladığı bir arka Başları dünyadan dışarıya sarkıyor Bozgunda çiçekler örneği duyulmaz bağırtılarla Şimdi bir tarih sürdürüyor Şimdi bir tarih sürdürüyor Yüzünun gizlerinde üç polis Deli ediyor onları Mısır***8217;da Bir insan az Bir insan inana. Duymakla atların çıngıraklarından duyduğunu Bir ateş akımını dağda En korkulu çağ bu, onu altımızdaki şehirlerden çıkarıyoruz Küflü ev süsleri, geyik durmalı bir ****** Bizi bakmaya zorluyorlar ayrıca Şimdi bir aydınlığı durduruyor Beyazlar giyinmiş üç polis Deli ediyor onları boşlukta Bir pencere az Bir pencere kaybola kaybola. |
Alışılmış yerlerde alışılmış adam
Tuhaf adam, çok tuhaf adam, ya da bundan böyle tuhaf Bir tuhaflıktır ama doğrusu Omuza asılmış tüfek Bir tüfektir her sokağın ucu Siyaha kapalı at Patladı patlayacak İçine dönük pencere Sert adam Tek kelime Adının çıkardığı ses Bir çekmece, bir kutu Bir tüfektir bunlar doğrusu Dopdolu bir tüfek. İskemle kendini saklar -böyle de şaka olmaz- Ansızın görünmek için yapar bunu Bakarız odanın güttüğü bir şeydir iskemle Beyaza eğik, sarıya aç Bir olaydır belki de bir olay Hem ne güzel -eğer işiniz yoksa- Birden güzele yer ederiz, ben şapkamla Sen saçlarınla, adının çıkardığı seslerle sen Bir kalınlıktır hava Bir gelenidir şapka Birinde bine katlı güvercin Birinde çıplacık bir baş Bir tüfektir ama doğrusu Ansızın görünen bir şey Kesile kalmış bir ot Bir çıkıntı ay yuvarlağında Susmak, o ölüme denk susmak Var ya Bir tüfektir işte insanda Hem de pırıl pırıl bir tüfek Çocuklar korktuğuyla. |
Ölümden bir işaret var her şeyde
Ölümün sesini duyuyorum şarkılarda türkülerde: --- Kışlanın önünde redif sesi var Namluların ucunda ölümün sesi! --- Bir ay doğdu geceden oy oy Karanlığın ağzında ölümün sesi! --- Erzurum dağları kar ile boran > Vadilerin koynunda ölümün sesi! --- Ezo gelin durmuş bakar yollara Umudun ardında ölümün sesi! --- Bir ihtimal daha var Umuttan da öte ölümün sesi! |
Ey bir emre hazırlanan simsiyah gecede
Karanlığı emip emip de gebe kalan Ey her depremden sonra biraz daha doğrulan Herkesin Veba girmiş bir şehrin hem halkı Hem seyircisi olduğu bir günde Ey düştüğü yerden kalkmaya hazırlanan ülke. Her damlası bir zafer müjdecisi Bir posta eri gibi Yağmur yüzümüze değince Çıkacağız yola. Çıkacağız yola Hesap günü gelince Yağmur yüzümüze değince Güneş bir mızrak boyu yükselince. |
Bir an kayboldun gibi. Yaşadım kıyameti
Yoruldun ama buldun ey kalbim emaneti Yeniden su yürüdü dalıma yaprağıma Bir bakışın can verdi kurumuş toprağıma Çiçeğe durdu kalbim içtim parmaklarından Göz çeşmem suya erdi sevda kaynaklarından Bir aydınlık denizin sonsuz derinliğinde Yüzüyorum gözünün yeşil serinliğinde Bir ışık bir kelebek biraz çiçek biraz kuş Yeni bir ülke yüzün ellerimde kaybolmuş Soluğum bir kuş gibi uçuyor ellerine Kapılıp gidiyorum saçının sellerine Gözlerinden göğüme sayısız yıldız akar Bir gülüşün içimde binlerce lamba yakar Bir kurtuluştur o an çağrılsa senin adın Sesin ne kadar sıcak sesin ne kadar yakın Tabiat bir bembeyaz gelinlik giymiş gibi Yüzüme kar yağıyor sanki elinmiş gibi Sensiz geçen zamanı belli yaşamamışım Sensizlik bir kuyuymuş onu aşamamışım Bir yol buldum öteye geçerek gözlerinden İşte yeni bir dünya peygamber sözlerinden Ölüm bize ne uzak bize ne yakın ölüm Ölümsüzlüğü tattık bize ne yapsın ölüm |
Onlar gittiler
Yalnız bir yemin kaldı aramızda Ben şimdi bu yanda Kasılmış çıplak bir kurşun gibiyim Namluda. Onlar gittiler Topraktan bir işaret taşıyarak alınlarında Ben şimdi bu yanda Gerilmiş bir an gibiyim Doğumla ölüm arasına. Onlar gittiler Gelen zamandan bir haber gibiydiler. Ben şimdi bu yanda İçilmiş bir and için bekleyenim Kurulmuş saat gibi. Onlar gittiler |
Bütün Zaman Ayarları WEZ +2 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 13:02 . |
Powered by MJTurkiye
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Powered by Herkonu team